KABİR ALEMİ es-Suyuti

 

ÖLÜLERİN KABİRDEKİ HALLERİ VE KABRE ALIŞMALARI

 

Ölüler Kabirde Namaz Kılar, Kur'an Okur, Ziyaretleşîr Ve Her Türlü Nimetten Yararlanırlar

 

1- Taberani, Ebu Ya'la, Beyhaki, ''Şuab''da İsbehani ''Terğib'' îbn-i Ömer (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ''La ilahe illallah diyenler ölümde, kabirde ve haşirde vahşet ve sıkıntı görmezler.''

 

2- Ebu'l-Kasım el-Ceyli, Diba da îbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ''La ilahe illallah Ölümde, kabirde ve kabirden çıktığında müslüman için ünsiyettir.''

 

3- Ebu Ya'la, Beyhaki, ibn-i Mende, Enes (r.a.)'den rivayet ettiklerine göre, Resulullah (s.a.v.): ''Nebiler, kabirlerinde diridirler ve namaz kılarlar,'' diye buyurdu.

 

4- Müslim, Enes (r.a.)'dan rivayetine göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Miraca çıktığım gece Musa (a.s.)'in yanından geçtim. O kabrinde namaza durmuştu.

 

îbn-i Mende dedi ki, bu hadisi Haccac bin Minhal, Yunus bin Muhammed, Ebu Nasr et-Temmar, Hibban ve başkaları Hammad'dan, O Süleyman et-Teymi ve Sabit'den, onlarda, Enes (r.a.)'dan rivayet etimişlerdir. Ayrıca Süfyan, Yahya bin Said, Amr bin Habib Cerir bin Abdulhamid, Mutemir bin Süleyman, Yezid bin Harun îsa ve başkaları Süleyman et-Teymiden, rivayet etmişlerdir. Enes'ten başka, sahabelerden Ebu Hureyre, Abdullah bin Cerrad ve başkaları bu hadisi Resulullah'tan rivayet etmişlerdir.

 

 

5- Ebu Nuaym, Hilye'de İbn-i Abbas (r.a.)'den Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ben, Musa'nın kabrinin yanından geçerken O, dikilip namaz kılıyordu.

 

6- İbn-i Sa'd Tabakat'da ibn-i Ebi Şeybe Musannef'ta îmam Ahmed ''Zühd''de beraber olarak Affan bin Müslim'den, o da Hammad bin Selem'den o da Sabit el-Bennani'den şöyle dediğini rivayet etmişlerdir. ''Ya Rabbi, eğer kabirde namaz kılmayı, bir kimseye nasip etmişsen, bana da nasip et.''

 

7- Ebu Nuaym... Sabit'den rivayet ettiğine göre, o Hamid et-Tavile: Nebilerden başka kimsenin kabrinde namaz kıldığını biliyor musun,'' demiş. O: ''Hayır'' demiş. Sabit: Ya Rabbi! Eğer bir kimseye kabrinde namaz kılmak için izin veriyorsan Sabit'e kabrinde namaz kılmak için izin ver.''

 

8- Yine Ebu Nuaym, Cübeyr'den şöyle dediğini rivayet etmiştir: ''Ondan başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, ben Sabit el-Bennani'yi kabrine koyduğum zaman Halid et-Tavil de yanımda idi. Kabrinin duvarını ördüğümüzde, Iahdîne bir taş düştü, baktım namaz kılıyor. O daima şöyle dua ederdi: ''Ya Rabbi! Eğer mahlukatından bir kimseye kabirde namaz kılmayı nasip etmişsen, bana da et. İşte, Allah onun duasını reddetmedi.''

 

9- Ibn-i Cerir ''Tehzib el-Asar''da ve Ebu Nuaym, ibrahim bin es-Samme el-Mühellebiden rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: Seher vaktinde Hısın'dan geçerken, Sabit el-Bennani'nin kabrinin yanından geçtiğimizde kabrinden Kur'an sesini işitiyorduk,

 

10- İbn-i Meride... Ebu Hamniad el-Haffar'dan güvenilir ve muttaki bir zat idi senediyle rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: ''Cuma günü, öğle vaktinde, kabristana girdim. Hangi kabrin yanından geçtiysem, onda Kur'an'ın okunduğunu işitiyordum,''

 

11- Tirmizi, hasen gördüğü bir rivayette, Hakim ve Beyhaki Abdullah bin Abbas (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre, O, şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.)'in sahabilerinden birisi çadırını bir kabrin üstünde kurdu. Oranın kabir olduğu bilinmiyordu. Sahabi baktı ki içinde bir insan Tebareke suresini sonuna kadar okuyor. Resulullah'a (s.a.v.) gelip ona durumu anlattı. Resulullah (s.a.v.) O, kurtarıcıdır, O koruyucudur, insanı kabir azabından kurtarır, diye buyurdu.

 

12- Ebu'l-Kasım es-Sa'di, Ruh kitabında şöyle demiştir: ''Bu Nebi (s.a.v.)'den bir tasdikdir ki ölü kabrinde Kur'an okur. Çünkü Abdullah (r.a.) Nebie haber vermiş O (s.a.v.) de, tasdik etmiştir.

 

13- İmam Kemalüddin bin Zemelkani, ''el-Amelü'l-Makbul fi Ziyareti'r-Resul'' adlı kitapta, şöyle demiştir: Bu hadis açıktan ifade eder ki ölü, Tebareke suresini okuyor. Bu rivayetten Allah'ın bazı velilerini Kur'an okumakla, bazılarını namaz kılmakla mükerrem kıldığı anlaşılmaktadır. Bu duıum, veliler için geçerli ise, Nebiler için tarik-i evla ile geçerlidir.

 

14- Hafiz Zeyneddin bin Recep ''Ehl-ul Kubur'' kitabında, şöylel demiştir: ''Allah Berzah aleminin ehlinden bazılarına salih amelleri ikram eder, Amelleri kesildiğinden onunla onlara sevap hasıl olmasa da, Allah'ın zikir ve taatiyle nîmetlenmek için daha önce yaptığı ibadet o alemde devam eder. Tıpkı, melekler ve Cennet ehlinin zikir ve ibadetle nimetlendikleri gibi... Sevap olmasa dahi zikir ve ibadetler, erbabı için, bütün dünya nimetlerinden daha büyük bir nimettirler. Ve lezzetleri daha fazladır. (Hakiki) mutlular, Allah'ın zikir ve taatinden başka şeylerle mutlu olamamışlardır.

 

15- Ebu'l-Hasen bin el-Berra ''Ravza''' kitabında, Abdullah bin Muhanımed bin Mansur'dan İbrahim el-Haffar'ın ona şöyle dediğini nakletmiştir: ''Bir kabir kazdım, bir taş göründü, taş kabrin önünden açıldığında misk kokusunu hissettin. Baktım yaşlı bir adam, kabrinde oturmuş Kur'an okuyor.  

 

16- İbn-i Receb'in nakline göre muhaddis Ebü'l-Haccac Yusuf bin Muhammed es-Seriri'nin üstadı Ebu'l-Hasan Ali bin Hüseyin Es-Samîri ki, salih ve muttaki bir adamdı; Talebelerine rivayet ederken, Samura kabristanından bir yer gösterip: ''Bu yerden, devamlı olarak Tebareke suresinin okunduğunu işitiyoruz,'' dedi.

 

17- Hafız, Ebu Bekir El-Hatip senediyle İsa bin Muhammed el-Tumari'den şöyle dediğini rivayet etmiştir: ''Ebu Bekir bin Mücahid el-Makri'yi rüyada gördüm, sanki Kur'an okuyordu. Ben, ona *sen ölüsün nasıl okuyorsun dedim. O: Ben her namazda ve Kur'an'ı her hatmettiğimde dua ederdim ki Allah, beni kabrinde Kur'an okuyanlardan eylesin. İşte bu kabrimde Kur'an okuyorum.''

 

18- Hallal es-Sünne'' kitabında İbrahim bin Hakem bin Ebban tarikiyle rivayeti zaiftir o da babasından, o da îkrime'den, ibn-i Abbas (r.a.)'ın şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: ''Kabirde, mümine bir Kur'an verilir. O da okur.''

 

İbn-i el-Berra ''Ravzada Hafs bin Ömer el-Adeni'den ki onunda rivayeti zaiftir o da El-Hakem bin Ebban'dan bu hadisi rivayet etmişlerdir.

 

 

19- Hafız, Ebu'l-Ala EI-Hemedani ölümünden sonra rüyada duvarları kitaplardan olan bir şehirde görünmüş. ''Nedir bu'' diye sorulduğunda O demiş ki: ''Allah'dan istedim ki, hayatımda ilimle meşgul olduğum gibi ölümümde de beni ilimle meşgul etsin. İşte kabrimde de ilimle meşgulüm.

 

20- İbn-i Mende, Ebu Ahmed, Hakim. ''el-Künna'' (künyeler) kitabında zaif bir sened ile, Talha bin Ubeydullah'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: ''Ormandan malımı getiriyordum. Gece oldu. Abdullah bin Amr bin Hızam'ın kabrinin yanında barındım. Kabirden eşini işitmediğim bir Kur'an sesini işittim. Resulullaha (s.a.v.)'e geldim, durumu ona anlattım. Buyurdu ki, ''O Abdullah'tır, biliyorsun, Allah ruhlarını alıp Cennette, Zeberced ve yakut kandillerinin içine bırakır. Sonra Cennetin ortasına asar; gece olduğu zaman ruhları onlara döner. Fecir oluncaya kadar öylece Kur'an okurlar. Fecirde Cennetteki yerlerine geçerler.

 

21- Nesai, Hakim Beyhaki, Şuabul iman''da Aişe (r.anha)'dan rivayet ettiklerine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ''Uyudum kendimi Cennette gördüm.

 

-Nesaî'nin rivayetinde- Cennete girdim. Kur'an okuyan birisinin sesini işittim. Kimdir bu dedim. Harise bin Numandır, dediler. Sonra Resulullah (s.a.v.) üç sefer ''İşte, hayırlı insan böyledir,'' diye buyurdu. Harise anasına çok iyi davranan bir insandı...

 

 

22- Beyhaki, Ebu Hureyre (r.a.)'dan, Resulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ben kendimi Cennette gördüm. Orada, bir adamın Kur'an okuduğunu işittim, kimdir, bu dedim. Harise bin Numandır, dediler. İşte hayırlı insan böyledir, böyledir, böyledir.

 

23- îbn-i Ebi Dünya, Yezid er-Rekkaş'dan naklettiğine göre şöyle demiştir; Bana ulaştı ki, mümin öldüğü zaman, Kuran'dan öğrenmediği parça kalmışsa; Allah Teala, ona Kur'an Öğretecek melekleri gönderir. Bu durumu kıyamete kadar devam eder.

 

24- Hasan'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Bana ulaştı ki, mümin Kur'anı hıfzetmeden ölürse, Allah onun Hafaza (koruyucu) meleklerine ''Kıyamette ailesiyle beraber dirileceği güne kadar ona kabrinde Kur'an öğretin.'' diye emreder.

 

25- İbn-i Ebi Dünya, İbn-i Mende, Atiyye el-Avfi'den rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir: Bana ulaştı ki, kul Allah'ın kitabını öğrenmeden Allah ile karşılaştığı (öldüğü) vakit, kabirde Allah ona Kur'am öğretir ki, karşılığında ona sevap ihsan etsin.

 

 

Deylemi'nin Firdevs'inde, Ebu Said el-Hudri (r.a.)'ın hadisinde benzeri merfuan rivayet edilmiştir. Fakat Deylemi'nin oğlu senedini zikretmemiştir.

 

Sonra Ebu'l-Hüseyin bin Büşran'ın ''Fevaid''inin birinci cüz'ünde bunu senedli olarak gördüm: Ebu'l-Hüseyin, Atiyye el-Avfî tarikiyle Ebu Saîd-i Hudrî (r.a.)'dan Resulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: ''Kim, Kur'an'ı ezberlemeden ölürse, bir melek kabirde ona Kur'an öğretir; Kur'an'ı ezberlemiş olarak dirilir.

 

Bunu Ebu'l-Kasım el-Ezheri, Fedailü'l Kur'an. kitabında ve Selefi Müntehamat'ında rivayet etmişlerdir.

 

 

26- İbn-i Mende, îkrime'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: ''Mümine bir mushaf verilir. Ondan okur.''

 

27- İbn-i Mende, Asim es-Sekafi'den şöyle dediğini rivayet etmiştir: ''Belh'te bir kabir kazıdık. Baktım kabirde yaşlı bir adam, kıbleye yönelmiş üstünde yeşil bir örtü atılmış, etrafı yeşil ile sarılı, odasında bir mushaf vardı. Adam onu okuyordu.

 

28- îbn-i Mende, Ebu Nadir en-Nisaburi el-Haffar'dan Salih, muttaki bir insandı rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: ''Bir kabir kazdım. Kabirde başka bir kabir çıktı, baktım, güzel yüzlü, güzel elbiseli, güzel kokulu, bir genç dört köşe oturmuş. Odasında güzellikte benzerini görmediğim bir hatla yeşil mürekkeble yazılmış bir kitap var. O da Kur'an okuyor. Genç bana baktı, kıyamet koptu mu dedi, ben hayır dedim. O, öyle ise taşları yerine koy dedi, ben de taşları yerine yerleştirdim.

 

 

29- Ben diyorum ki, bu ibn-i Neccar'ın, rivayet ettiği nakildir O demiş ki: İsmini bilmediğim İsbehanlı bir talebenin el yazısıyla yazılı bir kitapta okudum ki; Raşitbillahın kölesi Hatla bin Abdullah, Mus'ab bin Abdullah el-Haffar'dan, kabir kazarken bir şey gördün mü? diye sormuş. O hayır! Fakat, babamdan işittim ki diyordu: Bir kabir kazdım; lahde ulaştığım zaman bir taş çıkardım, baktım altında bir adam, elinde bir Kur'an okuyor. Bana ''kıyamet koptu mu?'' dedi. Ben ''hayır'' dedim. Sonra üstünü örttüm.

 

30- Ebu Nuaym, Mücahidden rivayet ettiğine göre: ''Amel-i salih işleyenler kendi nefisleri için yer yaparlar''[Rum 44] mealindeki ayeti kerimeden maksat kabirde yer yaparlar, demiş.

 

31- İbn-i Ebi Dünya -el-Kubur- kitabında Bişr bir Hars'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: ''Allah'a itaat eden için en iyi menzil kabirdir.''

 

32- Hars bin Ebu Üsame, Müsned'inde Ukayli ve Vaili, el-İbbane'de Cabir (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre; Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ''Ölülerinizin kefenini güzelleştiriniz, çünkü onlar kabirde birbirleriyle ziyaretleşirler, birbirlerine karşı iftihar ederler.

 

33- Sahih-i Müslim'de Cabir'in hadisi şöyledir: ''Biriniz kardeşinin işine bakacak olursa, kefenini güzelleştirsin.''

 

* * *

Alimler demişler ki, kefen güzelliğinden maksat beyazlığı, temizliği, genişlik ve kalınlığıdır. Yoksa pahalı kumaştan olması demek değildir. Çünkü kefende aşırı gitmekten nehy vardır.

* * *

 

34- İbn-i Adiy, Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ''Ölülerinizin kefenlerini güzelleştiriniz. Çünkü onlar kabirlerinde birbiriyle ziyaretleşirler.''

 

35- Ukayli ve Hatip ''Tarih''inde Enes (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre; Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Biriniz kardeşinin tekfin işine bakacak olursa, kefenini güzelleştirsin.

 

36- Tirmizi, İbn-i Mace, Muhammed bin Yahya el-Hezeli, —Sahihin'-de— ibn-i Ebi Dünya, Beyhaki, —''Şuab-ı İman'' da Ebu Katade (r.a.)'den rivayet ettiklerine göre; Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Biriniz, kardeşinin işine bakacak olursa kefenini güzelleştirsih. Çünkü, onlar kabirlerinde birbirini ziyaret ederler

 

37- Beyhaki, senedini zikrettikten sonra demiş ki; Bu hadis, Ebu Bekir es-Sıddık (r.a.)'ın ''Kifenlerini kurutmak içindir'' sözüne muhalif değildir. Çünkü, bu dış alemde gördüğümüzdür. Allah'ın ilminde durumu Allah'ın dilediği gibi olur. Nasıl ki şehidler, Allah'ın katında diridirler, rızıklanırîar. Halbuki, gördüğün gibi kan içindedirler. Sonra vücutları dağılır. Bizim bu gözümüzde böyledir. Gayb aleminde ise Allah'ın bildirdiği olur. Eğer Allah'ın bildirdiğini göz önünde görseydik, gayba iman meselesi kalkardı.

 

38- İbn-i Ebi Dünya, ''Rüyalar''. kitabında, Raşit bin Sa'd'dan rivayet ettiğine göre; Hanımı vefat eden bir adam rüyasında başka hanımları görürken hanımım göremedi. Onlardan hanımını sormuş. Demişler ki; ''Siz onun kefenini kısa yaptınız, bizimle beraber çıkmaktan utanıyor.'' Adam gelip Resulullah (s.a.v.)'e haber verdi. Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki; ''Git bak, güvenilir çare var mı?'' Adam, Ensardan Sekerata giren birisinin yanına gitti. Ona durumu anlattı. Ensari dedi ki: ''Ölülere bir şey ulaştırmak isteyen varsa ben ulaştırırım''.

Sonra Ensari, öldü. Adam, za'feran ile boyanmış iki elbise geldi. Ensarinin kefeninin içine koydu. Geceleyin adam o kadınlarla beraber hanımını o iki elbise içinde gördü.

 

Bu mürsel bir hadistir. Resulullah'a isnadında sakınca yoktur. Raşit bin Sa'd ise; güvenilir ve çok mürsel hadis nakleden birisidir.

 

 

39- İbn-i Cevzi, ''Uyun el-Hikayat'' kitabında senediyle Muhammed bin Yusuf el-Firyabi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Kayseriye'de bir hanım vefat etti. Bir kızı onu rüyada gördü. Hanım kızına, ey kızcağızım! Beni dar bir kefenle tekfin ettiniz. Ben arkadaşlarım arasında onlardan utanıyorum. Filan kadın, falan gün bize gelecektir. Filan yerde benim dört dinarım vardır. Onlarla bana bir kefen al ve o hanımla bana gönder.''  Kız dedi ki: ''Ben o yerde anamın dinarlarının olduğunu bilmiyordum. Ve ondan söz ettiği kadında da bir hastalık yoktu. Bu rüyayı gördüğümden sonra hastalandı.''

 

Firyabi, dedi ki: bana gelip durumu anlattılar. 'Ya Ebu Abdullah sen ne diyorsun* dediler. Ben ''ölülerin kefenleri içinde birbirini ziyaret ettikleri ile ilgili hadisi zikrettim. Ve ona bir kefen alın'' dedim. Kız bahsedilen o hanıma gitti, ''şayet ölürsen seninle anama bir kefen göndereceğim, ona ulaştırırsın'' dedi. Hanım aynı gün öldü. Alınan o kefen onun kefeninin içine konuldu.

 

Kız bîr daha anasını rüyada gördü. Kızına dedi ki: ''Kızım filan kadm bize geldi, kefen bize ulaştı. Çok güzeldir. Cenab-ı Hak karşılığında seni mükafatlandırsın.''

 

40- Selefi, el-Meşihat el-Bağdadiye'de Muhammed bin Sirin'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Eskiler, kefenin katlanmalı ve düğmeli olmasını mtistahap sayıyorlardı.  (Ravi dedi ki) Çünkü, ölüler kabirlerinde birbirini ziyaret ederler.

 

41- İbn-i Ebi Şeybe, Umeyr bin el-Esved es-Sükuni'den rivayet ettiğine göre; Muaz bin Cebel hanımı için tavsiyede bulundu ve sefere çıktı. Peşinde hanımı öldü. Eski iki elbisesi içinde tekfin edildi. Sonra geldi. Onun geri dönmesinden bir az önce kabri bitirmiştik. Sordu ''Kaç kefenle kefenlediniz,'' ''Eski iki elbisesi içinde defnedildi'' dedik. Bunun üzerine, kabri açtı ve yeni elbiseler içinde tekfin etti, dedi ki: ''Ölülerinizin kefenlerini güzelleştiriniz, çünkü ölüler kefenleri içinde haşrolunurlar.''

 

42- İbn-i Ebi Dünya, Şa'bi'den rivayet ettiğine göre; ''Ölü lahdine bırakıldığı, ailesi ve çocukları onun yanına geldikleri zaman onlardan geride bıraktıklarını ve ne yaptıklarını sorar.

 

43- Mücahit'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Adam kabrinde çocuklarının salih olmasiyle müjdelenir.

 

44- Sa'di, ''Arkada kalıp onlara kavuşmayanlarla müjdelenirler [Al-i İmran: 170] mealindeki ayeti kerime hakkında demiş ki: Şehide bir kitap verilir. İçinde yanına gelecek kardeşlerinin ismi yazılıdır. Kişi seferden gelen akrabasiyle dünyada sevindiği gibit şehid onlarla sevinir.

 

45- İbn-i Ebi Dünya, Beyhaki, Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir: Kabirde, mümin için, takva ehlinin uykusu gibi oyu denir.

 

46- İbn-i Asakir, Said bin Cübeyr'den rivayetine göre, şöyle demiştir: İbn-i Abbas (r.a.) Taif'de öldü, ben cenazesinde hazır bulundum. Hiç görmediğim bir şekilde olan beyaz bir kuş geldi, cenazesine girdi, daha çıktığını görmedim. Defnedildiği zaman, kabrinin kenarında şu ayet okundu, ''Ey nefs-i mutmainne Rabbine razı ve kendinden razı olunmuş olarak dön, kullarımın içine gir, cennetime dahil ol'' [Fecir: 27-30] Fakat o ayetlerin kimin tarafından okunduğu bilinmedi.

 

47- İkıime ve Ebu Zübeyr (r.a.)'dan da bir benzeri, az farkla rivayet edilmiştir. Şöyle ki: ''Gökten beyaz bir kuş geldi, kefeninin içine girdi, sonra, bir daha görünmedi. Oradakiler o kuşun onun ameli olduğuna kail oldular.''

 

48- Mücahid, Abdullah bin Yamin ve Bahr bin Ubeyd'den de rivayet edilmiştir: Yalnız şu farkla: ''Vecc tarafından beyaz büyük bir kuş geldi.

 

49- Geylan bin Ömer, Meymun bin Mehran'dan da şu farkla rivayet edilmiştir: ''Kuş arandı, bulunamadı. Defnedildiği zaman sahibini göremediğimiz bir sesi işittik: ''Ey nefs-i mutmainne. Rabbine dön Razi ve marzi olarak... Kullarımın içine gir, Cennetime dahil ol.'' [Fecir: 27-30]

 

50- Yine îbn-i Asakir, Meymun bin Mehran yoluyla ibn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.)'e seni rüyada gördüm. Dihyetü'l-Kelbi ile konuşuyordunuz, konuşmanızı kesmek istemedim, dedim. O buyurdu ki: Gerçekten gördün mü? Ben: Evet, dedim. Buyurdu ki: O Cibril'dir, uyanık ol, gözün kapanacak. Allah, ölümünde onu sana bir daha gösterecek. -Ravi dedi ki, İbn-i Abbas (r.a.) defnedildiği zaman, yatağına bırakıldı, çok beyaz bir kuş geldi, kefenine girdi. Bunun üzerine o kuşu aramaya başladılar.

 

İkrime bunun aynısını rivayet edip şunu da ilave etmiş: Kabrine bırakıldığı zaman oradaki herkesin işittiği bir sesle yukarıdaki ayet-i kerimenin okunduğunu dinledik.

 

Emir'ül-Mü'minin Mehdi'den de bir benzeri rivayet edilmiştir, O demiş ki: Babam bana, babasından, dedesinden, ibn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet etti ve dedi ki: Biz kendi aramızda, ''İbn-i Abbas''ın ölümde, gözünün kendisine iade edildiğini konuşuyorduk.

 

 

51- Saîd bin Mansur, ibn-i Ebi Şeybe, ibn-i Ebi Dünya ve Hüzeyfe bin el-Yeman'dan şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: Öldüğüm zaman, Bana iki elbise alın ve pahalılığa kaçmayın. Eğer arkadaşınız (yani ben) bir hayır görürse şüphesiz daha güzelini giydirilir, yoksa çok kısa bir zamanda o pahalı aldığınız şeyi ondan sökerler.

 

52- îbn-i Saîd, Beyhakî, çeşitli yollarla Hüzeyfe bin Yeman'dan naklettiklerine göre; O ölümü, anında, şöyle demiştir: Bana iki kat beyaz kefen alın, çünkü onlar az bir zaman üstümde kalacaklar, sonra, onlardan daha hayırlı veya daha şerli bir şey giydirileceğim.

 

53- Ibn-i Ebi Dünya, Yahya bin Raşit'den, nakline göre, Ömer bin el-Hattap (r.a.) vasiyetinde şöyle demiştir: Kefenimde iktisad edin, eğer Allah katında bana hayır varsa Allah onları daha hayırlısıyla değiştirir. Eğer durum başka şekilde ise, Allah onları kısa bir zamanda benden söker.

 

Ve kabrimde de iktisat edin. Çünkü eğer, Allah katından bana verirse, gözüm alacağı kadar bana kabrimi genişlettirir. Eğer başka şekilde isem, kaburgalarım birbirine geçinceye kadar üzerime daraltılır.

 

54- Abdullah bin Ahmed — ''Zevaidüz-Zühd''de, Ubade bin Nuseyy (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Ebu Bekir (r.a.) ölüme yaklaştığı an, Aişe, (r.anha)'ya şöyle dedi: Benim şu iki elbisemi yıka, beni onlarla tekfin et. Çünkü babanın iki şıktan birinin olması muhtemeldir. Ya en güzel şekilde giydirilecektir veya hepten soyulacaktır.

 

55- Said Sin Mansur, Sahabi Uhban bin Sayfi el-Gifari'nin kızı Aişe'-den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Babam, bize gömlek içinde onu tekfin etmememizi tavsiye etti. Onu defnettiğimizin ertesi günü sabahleyin baktık ki, onunla kefenlediğimiz, gömlek ipte asılı...

 

56- Taberani, Ebu Bekr el-Berki, Marifet es-Sahabe'de, Ebu Amr, et-Tesemmülî'den, o da Uhban'ın kızından rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Uhban, hastalığı ağırlaştığı zaman, ailesine onu kefenleyip gömlek giydirmemeyi vasiyet etti. Ravi dedi ki biz ona gömlek giydirdik, sabahladığımızda baktık ki, gömlek ip üstündedir.

 

57- Taberani, Adise binti Uhban'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Babam Ölüme hazırlandığı zaman, dedi ki; beni, dikilmiş bir şeyle tekfin etmeyin. Ruhunu teslim edip yıkandığı vakit, beni kefeni getirtmek için gönderdiler. Ben kefeni getirttim. Onlar ''gömlek de getir'' dediler. Ben ''hayır, babam bizi gömlekten sakındırdı.'' dedim.

 

Ravi dedi ki, ''Terziye gömlek için gönderdim. Babamın onda bir gömleği vardı. Gömleği getirdi, giydirip götürdüler. Kapıyı kapatıp peşinde gittim. Döndüğümde baktım, gömlek evdedir. Sonra, babamı yıkayanları çağırdım, ''gömleği ona giydirdiniz mi?'' dedim. Onlar ''evet'' dediler. Ben ''Bu muydu'' dedim. Onlar ''evet'' dediler.

 

 

58- İbn-i Neccar ''Tarih''inde Halef el-Berdaniden rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Bir adam öldü, kefen evinden ona bir kefen getirildi. Kefen fazla geldi. Ben fazlalığını kestim. Gece olunca biri gelip dedi ki: ''Sen Allah'ın velisinin kefeninde cimrilik yaptın. İşte senin kefenini sana iade ettik. Onu da Cennetten bir kefenle tekfin ettik. Bunun üzerine ben korkarak kalktım, Kefen evine gittim baktım, benim ölüye sardığım kefen oraya atılmış.

 

59- Ebu Nuaym, Müslim el-Cündi'den rivayet ettiğine göre, Tavus oğluna şöyle demiştir: Benim kabrimi bitirdiğiniz zaman bak eğer ben kabirde olmasam Allah'a hamd et, eğer beni içinde bulursan, ''Muhakkak biz Allahın mülküyüz ve ona döneceğiz.'' Sonra oğlu kabre bakmış ki, Babası içinde yok. Bundan dolayı oğlunun yüzünde daima sevinç okunuyordu.

 

60- İbn-i Ebu Dünya ''el-Kubur'' kitabında Ebu Bekr el-Makarri ''Fevaid''de Haramad bin Zeyd'den, adını söylediği bir adam ona şöyle rivayet edip demiş ki: ''Bir ölü defnettik. Ben gittim Kabrinde bir şey yapacaktım, fakat onu göremedim.''

 

61- Beyhakı Delail'de Enes bin Malik (r.a.)'dan rivayetine göre; Ömer bin el-Hattab (r.a.) bir ordu düzenledi, Ala bin el-Hadremiyi de başlarına komutan yaptı. Ben de o gaziler içinde idim. Seferden döndüğümüzde Ala, (r.a.) öldü, defnettik. İş bitince bir adam geldi, ''kimdir bu?'' dedi. Biz, ''insanların iyilerinden Ala bin el-Hadremidir'' dedik. O: ''Bu arazî, ölüleri dışarı atar, en iyisi onu bir iki mil ilerde, ölüleri kabul eden yere nakledin. Bunun üzerine kabri deştik, lahdine ulaştığımız zaman, baktık ki arkadaşımız içinde yok, ve kabri göz alacak kadar nurla genişleyip parlıyor. Biz üzerine toprağı attık ve yolumuza devam ettik.

 

Bu kıssa, Ebu Hureyre (r.a.)'dan da varid olmuştur. Ebu Nuaym ''Delail''de rivayet etmiştir. Rivayetin lafzı şöyledir: Arkadaşımız öldü, biz onu kuma gömdük. Sonra, vahşi hayvanlar gelir, onu yer, dedik ve kabrini kazdık, fakat onu bulamadık.''

 

 

62- Ebu'l-Hasan bin Bişranın ''Fevaid''inin birinci cildinde senediyle Abdülaziz bin Ebu Verrad'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Mekke'de her gün, on iki bin tesbih çeken bir kadın vardı. Öldü, kabre konulduğu zaman, erkeklerin elinden alındı.

 

63-   Ebu Nuaym, Cürcan ahalisinin birisinden, şöyle dediğini rivayet etmiştir: Kerz bin Vebre el-Curcani, vefat ettiği zaman, bir adam rüyada şöyle görmüş. Sanki, kabirdekiler üzerlerine yeni elbiseler giyerek kabirleri üzerine oturmuşlar. Onlara nedir bu durumunuz, denilmiş. Gaipten biri, Kerz, kabirdekilerin yanma geldiği için yeni elbise giymişler, diye cevap vermiş.

 

64-     Ibn-i Ebi Dünya, ''Rikka ve Beka'' kitabında Miskin bin Bekir'den rivayet ettiğine göre; Verrad el-îcli, öldüğü zaman, kabrine götürülüp lahdine bırakılacağında baktılar ki, lahd reyhan çiçeği ile döşenmiş. Bazıları o çiçekten bir miktar aldılar, yetmiş gün yaş durdu, bozulmadı. însanlar gidip onları seyrediyorlardı. Etrafında kalabalık oluyordu. Bunun, üzerine Emir, fitne korkusundan çiçeği aldı, halkı dağıttı. Sonra, Emir evinde o çiçeği kaybetti ve nereye gittiğini bilemedi.

 

65- Muhalled ed-Devri Hafız Ebu Bekir el-Hatip, Muhammed bü el-Hafiz'dan naklettiğine göre, şöyle demiştir: Anam öldü, indim, onu kabrine koyacaktım. Bitişiğindeki, bir kabirden bir delik açıldı. Baktım içinde bir adam, üzerinde yeni kefenler var, göğsü üzerinde de, taze yasemin çiçeğinden bir demet konulmuş. Ben demeti aldım, kokladım, kokusu miskten daha keskindi. Beraberimdeki cemaat de kokladı, sonra yerine koydum, ve gediği kapattım.

 

66- Hafız Ebu'l-Ferec bin Cevzi, Cafer es-Sarrac tarikiyle bir üstadından rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: İmam Ahmed (r.a.) kabri yanında bir kabir bulundu. Baktık, göğsü üzerinde bir reyhan çiçeği dalgalanıyor.

 

67- Yine Hafız Ebu'l-Ferec ''Tarih''inde zikrettiğine göre, Basra'da h. 176 senesinde, bir tepede havuz şeklinde yedi kabir açıldı. İçinde yedi kişi vardı. Cesed ve kefenleri sağlamdı. Onlardan birisi gençti, saçları yerinde idi, dudaklarında sanki su içmiş gibi yaş vardı. Gözleri sürmeli idi, yalnız kalçasından bir darbe izi vardı. Orada hazır bulunanlardan bazıları saçından almak istediler, baktılar ki, diri saçı gibi sağlamdır.

 

68- İbn-i Sa'd, Tabakat'inda Ebu Saîd-el-Hudri (r.a.)'-dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Ben, Baki'de Sa'd bin Muaz için kabir kazanlar içindeydim. Kabri bitirinceye kadar toprağı kazdıkça misk kokuyordu.

 

69- îbn-i Sa''d'ın, Muhammed bin Şürahbil bin Hasene'den, naklettiğine, göre şöyle demiştir: Birisi, Sa'd'ın kabrinden bir avuç toprak aldı, götürdü, sonra baktı ki, o aldığı toprak misktir.

 

70- İbn-i Ebî Dünya, Muğire bin Habib'den naklettiğine göre; Bir adam, rüyada görülmüş, Ona; ''Nedir bu, kabrinde duyulan misk kokuları?'' denilmiş, O; ''Bunlar Kur'an okumak ve orucun kokusudur'' demiş.

 

71- İmam Ahmed, Cabir bin Abdullah (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Bedevi bir Arab geldi. Biz bir yolda Nebi (s.a.v.) ile beraberdik. Arab, Nebi (s.a.v.)'e: ''Bana İslam ve içindekilerini söyle'' dedi. Biz o durumda iken, adam birden devesinin üstünden baş aşağı düştü ve öldü. Nebi (s.a.v.) buyurüu ki: İşte az yorulan çok nimet gören budur. Sanırım o aç öldü, çünkü, hürü'l-inden olan hanımlarına baktım, cennet meyvelerinden onun ağzına sokuyorlar.

 

72- Tirmizi, Hakim, Ebu Hureyre (r.a.)'dan o da Nebi (s.a.v.)'den naklettiğine göre buyurmuştur: Cafer'in, Cennet'te meleklerle uçtuğunu gördüm.

 

73- Hakim, ibn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, Resulullah (s.a.v.): ''Akşam Cennete girdim, baktım. Cafer meleklerle beraber uçuyor. Hamza, bir koltuğa dayanmış,'' diye buyurdu ve sahabelerinden bir kaç kişiyi daha zikretti.

 

74- İbn-i Ebî Dünya, İbn-i Ömer (r.a.)'den rivayet ettiğine göre; O, yıkılmış bazı kabirlerin yanına gitmiş, bakmış ki, bir kafatası açıkta duruyor. Bir adama emretmiş. Adam onu toprağa gömmüş. Sonra demiş ki, bu toprak bu cesetlere zarar vermez. Kıyamete kadar, ikap gören sevap gören ancak ruhlardır.

 

75- İbn-i Ebİ Dünya ve îbn-i Ebî Şeybe ''el-Garra'' adlı kitapta, Safiyye binti Şeybe'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: Ben Haccac'ın Abdullah bin Zübeyr'i astığı zaman, onun (Abdullahın) anası. Esma binti Ebu Bekir es-Sıddık (r.aiıha)'nın yanında idim. îbn-î Ömer (r.a.) yanına geldi. Onu taziye ediyordu. Dedi ki: ''Ya filane Allah'dan sakın, sabret, bu cesed bir şey değildir. Allah katında esas olan ruhlardır.'' Esma dedi ki: ''Beni sabırdan ah koyan bir şey yoktur. Yahya bin Zekeriya (Aleyhimesselam)'ın başı da yahudi, bozguncularından birisine hediye edilmişti.

 

76- İbn-i Sa'd, Halid bin Ma'dan'dan rivayet ettiğine göre; İki ordunun karşılaştığı gün, Rum ordusu hezimete uğradığında, bir geçide kaçtılar. Orada ancak birer birer geçîlebiliyordu. Oradan müslümanlara savaş açtılar. Hişam bin As giderek, onlarla şehid oluncaya kadar savaştı. O geçidin üstüne düştü. Geçidi kapattı. Müslümanlar oraya vardığında geçitte onun cesedinin üzerine at sürmekten çekindiler. Bunun üzerine Amr bin As dedi ki: ''Allah ona şehadet rütbesini vermiş, ruhunu yükseltmiş, kalan yalnız bir ceseddir. Atları sürün, o atını sürdü, diğerleri de peşinde gittiler. Öyle ki, Hişam'ın cesedi parçalandı...

 

îbn-i Recep dedi ki, bu sözler ruhların öldükten sonra cesedle ilgileri olmadığını göstermez. Ancak cesedin insanların tazibinden toprağın çürütmesinden mutazarrır olmadığını gösterir. Çünkü kabir azabı, dünya azabı cinsinden değildir. O başka bir çeşit azaptır. Allah'ın irade ve kudretiyle ölüyü etkiler.

 

 

BİR BAB

 

İbn-i Mace, Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre; Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Şehid, Cennetteki iki hanımı tarafından karşılanmadan, yer onu kurutmaz. Sanki bir alandaki iki kuş gibi kanatlarını ona gölgelik yaparlar. Her birinin elinde dünya ve içindeküerden daha hayırlı bir elbise var.

 

Taberani, Bezzar, Beyhaki Diriliş konusunda Yezid bin Şecere (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Şehid kanından akan ilk damla, hayatında yaptığı her kötülüğe karşı keffaret olur. Cennet huri'l-in'lerinden iki hanımı yanına iner. Yüzünden toz toprağı silerler. Sonra, Cennet bitkisinden olan, insan dokuması olmayan yüz kaftan giydirilir. Hepsi iki parmak arasını doldurmaz.

 

Hakim, sahih bir rivayetle Enes (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Siyah bir adam Nebi (s.a.v.)'in yanına geldi. Eğer öldürülünceye kadar savaşsam öldüğümde ben nerede olurum? dedi. Resulullah (s.a.v.) Cennette olursun, buyurdu. Adam, şehid düşünceye kadar savaştı. Resulullah (s.a.v.) yanına geldi. Allah yüzünü ak çıkarttı. Kokusunu da hoş kılmış. Buna veya başka birisi için dedi ki: Ben huri'den olan hanımını gördüm; yünden olan cübbesini açtı, onunla cübbesi arasına girdi.

 

Beyhakî, hasen bir sened ile ibn-i Ömer (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre: Bedevi bir adam Resulullah (s.a.v.) ile beraber savaşırken şehid düştü. Resulullah (s.a.v.) yanı başında durdu. Sevinçliydi, tebessüm ediyordu. Sonra yüzünü ondan çevirdi.

 

Bu durum, Resulullah (s.a.v.)'den soruldu. Buyurdu ki: Ama sevincim ise, ruhuna olan, Allah'ın ikramı içindi. Yüz çevirmem ise, şimdi huril-înden olan hanımı yanıbaşında olduğundandır.

 

Beyhaki, —''Şuab-i îman''da— Kasım bin Osman bin Cedi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Kabe etrafında tavaf eden bir adam gördüm. Yanaştım. Baktım; ''Ya Rabbi! Sen muhtaçların ihtiyacını giderdin. Benim ki ise giderilmedi'' demekten başka bir şey ilave etmiyor. Ben neden bundan başka bir şey demiyorsun, dedim. Adam, sana anlatayım'' dedi.

 

Biz yedi kişi idik. Herbirimiz ayrı bir memleketten idik. Düşman arazisine saldırdık, hepimizi esir aldılar. Bizi ayırdılar ki başımız vurulsun. Ben göğe baktım, yedi kapı açılmış, kapılarda hur'il-inden yedi cariye var. Her kapıda bir cariye vardı. Bizden birisi öne götürülüp başı vuruldu. Baktım cariyelerden biri, elinde mendil, yere indi. Böylelikle, altı kişinin boynu vuruldu. Ben, bir kapı ve bîr cariye kaldık. Benimde boynum vurulmak için öne sürüldüğünde, beni bağışlamak istediler. Ve düşmanlar beni bağışladı. İşittim, cariye ''Ya mahrum, ne yapmıştın ki, sen kaldın'' dedi ve kapıyı kapattı.

 

İşte kardeşim! Ben kaybettiğim bu duruma hasret çekiyorum. Kasım bin Osman dedi ki: ''Bu adamın onlardan üstün olduğuna kaniyim. Çünkü onların görmediğini görmüş ve şevk ile amel etmek için bırakılmış.''

 

BİR SONRAKİ KONU İLE DEVAM İÇİN AŞAĞIDAKİ İSİM’E TIKLA

 

KABİR ZİYARETİ, ÖLÜLERİN ZİYARETÇİLERİ TANIMASI VE ONLARI GÖRMESİ