KABİR ALEMİ es-Suyuti

 

KABİR HERKESE DARALIR

 

1- îmam Ahmed, Hakim-İ Tirmizi, Beyhaki, Huzeyfe (r.a.)'den rivayetlerine göre şöyle demiştir: Bir cenazede Resulullah (s.a.v.) ile beraberdik, kabre vardığımızda Resulullah (s.a.v.) kabrin kenarında oturdu, sık sık kabrin içine bakmaya başladı ve sonra şöyle buyurdu: Burada mümin Öyle sıkıştırılır ki damarları ve kasları şiddetten kopar. Kafir ise üstü ateşle dolar.

 

2- İmam Ahmed, Ibn-i Cerir, Beyhaki'dan rivayet ettiklerine göre Resulullah (s.a.v.); şöyle buyurdu: Kabrin öyle bir sıkıştırması vardır ki, eğer bir kimse ondan kurtulabilseydi Sa'd ibn-i Muaz kurtulurdu.

 

3- İmam Ahmed, Hakim-i Tirmizi, Taberani, Beyhaki, Cabir bin Abdullah'dan rivayet ettiklerine göre: Sa'd bin Muaz defnedildiği zaman peygamber tesbih getirdi. Millet de uzun uzun tesbih getirdiler. Sonra tekbir getirdi. Millet de tekbir getirdi, ''Ya Resulallah neden tesbih getirdin'' dediler. Buyurdu ki: Bu salih adama kabir çokça sıkıştı. Sonra Allah sıkıntısını giderdi.

 

4- Said bin Mansur, Hakim-i Tirmizi, Taberani, Beyhaki, İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre; Resulullah (s.a.v.) Sa'd bin Muazı defnettiği zaman kabrinin başında durdu. ''Eğer kabrin sıkıştırmasından bir kimse kurtulsaydı Sa'd kurtulurdu. O bir sefer sıkıştırıldı sonra gevşetildi'' diye buyurdu.

 

5- Nesai ve Beyhaki Abdullah bin Ömer (r.a.) tarikiyle Resulullah (s.a.v.)'den rivayet ettiklerine göre: Sai'd bin Muaz (r.a.)'in Ölümü için Arş sevincinden titredi, semanın kapıları ona açıldı. Ve yetmiş bin melek cenazesine hazır bulundu. Bununla beraber o da kabir sıkıntısını çekti. Sonra genişlenerek ona ferah verildi.

 

6- Hakim-i Tirmizi, İbni Ömer (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) Sad bin Muaz'ın kabrine girdi ve içinde biraz durdu. Çikınca: ''Ya Resulullah niye kabirden geç çıktın?'' dediler. Resulullah (s.a.v.) cevaben: ''Kabir ona'da daraldı. Genişlemesi için Allah'a dua ettim'' diye buyurdu.

 

7- Hakim-i Tirmizi ve Beyhaki, ibn-i îshak yoluyla Ümeyye bin Abdullah'dan rivayet ettiklerine göre; Sa'd'ın bazı akrabalarmdan, Resulullah'ın ''Sa'd için kabir daraldı'' sözünden ne anladınız diye sorulmuş. Onlar cevaben: Resulullah (s.a.v.)'e ne kastettiği soruldu, küçük taharetten kusurlu davrandığından dolayı kabir ona sıkıştı diye buyurdu, demişler.

 

8- Taberani, Enes (r.a.)'den şöyle rivayet etmiştir: Resulullah'ın kızı Zeynep vefat edince Resulullah'a (s.a.v.) vardık. Mahzun olduğunu gördük. Kabrin yanında oturdu ve göğe bakmaya başladı. Sonra kabrin içine indi. Mahzunluğu devam ediyordu. Kabirden çıkınca sevinçli olduğunu gördük. Hemen sebebini sorduk. Cevaben, kabrin darlığını ve Zeyneb'in zayıf olduğunu düşünüyordum. HafifIenmesi için dua ettim. Kabul oldu. Amma yine de ins ve cinnin haricinde her şeyin duyacağı bir bağırmaya sebeb olan kabir daralmasından kurtulamadı'' buyurdu.

 

9- Yine sahih bir senedle Ebu Eyyub'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Küçük bir çocuk defin edildi. Resulullah (s.a.v.): ''Eğer kabir daralmasından kimse kurtulsaydı bu çocuk kurtulacaktı dedi.                                                           

 

10- Saîd bin Mansur ve İbn-i Ebi Dünya Za'zan'dan rivayetine göre, İbni Ömer (r.a.) dedi ki: Resul-i Ekrem kızı Rukiye'yi defin edince kabrin yanında oturdu. Yüzünden sevinçli olmadığı belli oluyordu. Sonra sevinmeye başladı. Bunun üzerine Ashabı Kiram'dan bazıları sebebini sordular. Cevaben ''Kabrin sıkıntısı ve Rukiye'nin zayıflığını hatırladım. Kolaylaşması için dua ettim, kabri genişledi. Allah'a yemin ederim kabir onu öyle sıkıştırdı ki yer ve göklerin arasındaki her şey işitti, diye buyurdu.

 

11- Hennad bin Sırri Zühd'de İbn-i Ebi Melike'den rivayete göre şöyle demiştir: Kabrin sıkıştırmasından hiç kimse kurtulmaz. Sa'd bin Muaz Cennette, bütün dünyadan daha hayırlı mendillere sahip olduğu halde yine kabrin ilk sıkışmasından kurtulamadı.

 

12- Yine Hennad'ın, Hasan (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre: Resulullah (s.a.v.) Sa'd bin Muaz defin edilince şöyle buyurdu: Sa'd kabirde öyle sıkıştırıldı ki, bir kıl kadar înceldi. Allah'dan bu sıkıştırılmanın kolay geçmesi için dua ettim. Ve bu sıkışmanın sebebi de bevl'den kendini korumadığındandır.

 

13- îbn-i Said, Saîd el-Makberi'den rivayet edip dedi ki: ''Eğer kabrin sıkıştırmasından bir kimse kurtulsa idi Sa'd, de kurtulacaktı. O kabirde öyle sıkıştırıldı ki kaburgaları birbirinden geçti. Bunun sebebi ise küçük abdeste dikkat etmediğidir.

 

14- Abdürrezzak ...Mücahid'den rivayet edip dedi ki, peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den duyduğumuz en şiddetli hadis, Sa'd ile ilgili hadis ve kabir durumunu bildiren hadistir.

 

15- Ali bin Mabed ''Taat ve İsyan'' kitabında îbrahim el-Ganeyi tarikiyle bir adamdan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Ben Aişe (r.anha)'nın yanmda idim. O anda oradan bir çocuğun cenazesi geçiyordu. Aişe (r.anha) ağladı, Ömer bin Şeybe, Enes (r.a.)'den rivayet ettiğine göre; Resulullah (s.a.v.): Kabrin şiddetinden Esed'in kızı Fatıma'dan başka hiç kimse kurtulamadı, diye buyurdu. Oğlun Kasım da mı kurtulmadı? diye sordular: Hayır oğlum İbrahim de kurtulmadı, diye buyurdu. İbrahim oğullarının en küçüğü idi.

 

16- Başka bir rivayette Resulullah (s.a.v.) Sa'd'ın kabri başında ayakta iken şöyle buyurdu: ''Sa'd öyle bir sıkıştırıldı ki, eğer ameliyle biri kurtulsa idi Sa'd kurtulacaktı.

 

17- îbn-i Asakir ve ibn-i Ebi Dünya, Abdulmecid bin Abdülaziz'den, o da babasından rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: İbn-i Ömer'in kölesi Nafi sekerata girince ağlamaya başladı, niye ağlıyorsun? diye sorulunca: ''Sa'd bin Muaz'ı ve kabir şiddetini hatırladım'' dedi.

 

18- Zübeyr bin Bekkar ''Münkıyat'' adlı kitapda îbrahim bin Muhammed bin İshak'dan rivayet ettiğine göre Abdullah bin Ömer (r.a.) şöyle dedi: Sa'd bin Muaz vefat etti. Resulullah (s.a.v.) de cenazeye hazır bulundu. Cenazeyi kabre taşırlarken Resulullah geride gecikti. Bunun üzerine (sahabeler) durdular ve Resulullah onlara kavuştu. (Ashap) neden geride geciktiğini sordular Resulullah (s.a.v.) cevaben: ''Sa'd'ın kabirde sıkıştırıldığını işittîm de onun için geciktim.'' Onlar: ''Ya Resulullah, Arş Sa'd için sallandı. Bu durumda olan bir kimse kabir sıkıntısını çeker mi?'' diye sordular. Resulullah (s.a.v.): ''Evet. Sa'd mı efdal, yoksa Zekeriya Peygamber mi efdaldır? Allah'a yemin ederim ki, Zekeriya arpa ekmeğinden bir defa doyuncaya kadar yediği için o da kabir daralmasını çekmişti,'' dedi.

 

Ben diyorum ki bu hadis Münkerdir. Senedinde iki halka kopukluk var ve meşhur olan odur ki, peygamberler kabir cezasını çekmezler.

 

19- Ebu'l-Kasim es-Sadi ''Ruh'' kitabında demiş ki: Ne salih, ne de salih olmayan hiç kimse kabrin daralıp sıkıştırmasından kurtulmaz. Mümin ile kafir arasındaki fark ise, kafirin sıkıştırılması devam eder, müminin ise başta daralır, sonra ferahlanır.

 

20- Hakim et-Tirmizi demiştir ki: Kabir sıkıştırmasının sebebi kulların mutlaka bir hatayı işlemeleridir. Kabrinde sıkıştırılması bu hataya keffarettir. Sonra rahmet imdada gelir.

 

Sa'd küçük abdestten taksirat yaptığı için sıkıştırıldı. Nebiler hakkında ise kabrin sıkışmasını bilmiyoruz ve masum oldukları için onlara sual de yoktur.

 

21- îmam Sübki, ''Bahr'ül-Kelam''da dedi ki: ''Muti'' kullara kabir azabı yoktur, ancak kabrin sıkışması vardır. Kul, bunun şiddet ve korkusunu hisseder. Çünkü gerektiği gibi nimete şükür etmemiştir,

 

22- İbn-i Ebi Dünya, Muhammed et-Teymi'den rivayet ettiğine göre şöyle denilmiştir: Kabir azabının sebebi kabrin insanların anası olmasındandır. Ve insanlar ondan yaratılmışlar. Uzun zaman analarından uzakta kaldıklarından kabir, ananın kucaklaması gibi, onları kucaklar. Tıpkı çocuğunu bulmuş ana gibi... İşte kim ki, Allah'a itaat etmişse, kabir onu şefkat ve yumuşaklıkla kucaklar. Kim ki, isyan etmişse kabir onu kızgınlık içinde kucaklar. Kabir bu işi Allah için yapar.

 

FAYDALI BİR MESELE

 

Bazı alimler demişler ki; ''Kim bir günahı işlese o günahın cezasından on şeyle muaf olabilir.

 

Tevbe edip istiğfar ederse... o günaha bedel iyiliklerde bulunup günahın yok olmasına çalışırsa... Ve dünyada musibete düçar olup, günahına kefaret olursa... Veya kabirde sıkıştırılıp  günahına kefaret olursa... Mümin kardeşleri onun için duada bulunsa... veya onun için istiğfarda bulunsalar... veya amellerinin sevabını ona hediye etseler... veya kıyamette şiddetlere düçar kalıp günahına kefaret olursa;... veya peygamberin şefaati imdadına yetişirse... Bu on şekilde kurtulabilir.

 

 

23- Beyhakî, ibn-i Mende, Deylemi, ibn-i Necar, Saîd bin Müseyyib (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre, Hz. Aişe (r.anha) Resulullah (s.a.v.)'e şöyle demiştir: Ya Resulullah; Bana Münker-Nekirin sesinden ve kabrin sıkıştırmasından söz ettiğinden bu yana hiç bir şeyden yararlanamıyorum.

 

Ey Aişe! Münker-Nekir'in sesi, müminler kulağmda gözdeki sürme gibidir. Kabrin sıkıştırması ise şefkatle ananın kucaklaması gibidir. Çocuğu başının ağrıdığını ona anlatır. O da yumuşaklıkla başını okşar. Fakat Ey Aişe, ne yazık o kimselere ki, Allah'dan şikayet ederler. Taş, yumurtanın üstüne düşüp onu ezdiği gibi kabirlerinde ezilirler.

 

24- Ebu Nuaym'in ''Hilye''de Abdullah bin eş-Şağir'den rivayet ettiğine göre, Resululiah (s.a.v.) dedi ki: ''Son hastalığında kim İhlas suresini okursa kabir fitnesinden emin kalır ve kabrin daralıp sıkıştırmasından da emin kalır. Kıyamet gününde melekler onu avucuna balarak Sırattan geçirip Cennete korlar.

 

25- îbn-i Ebi Dünya, ''Kabirler'' kitabında demiş ki: Ölünün kabirde ilk olarak hissettiği şey, ayaklarının yanında bir kımıldanmanın varlığıdır. O zaman meyyit bağırıp o şeye ''neci'sin diye sorar, o şöyle cevap verir: ''Ben senin amelinim''

 

26- îbn-i Ebi Dünya, Yezid, er-Rakkaş'dan rivayet ettiğine göre O demiş ki: Ölü kabre konulunca amelleri onu sarar. Cenab-ı Hak (Celle Celaluhu) onun amellerini konuşturur. Onlar; ''Ey bu çukurda dostlarından ayrılıp yalnız kalan kul! Bugün bizden başka dost ve arkadaşın yoktur'' derler.

 

27- Ata bin Yesar'dan rivayet edildiğine göre Meyyit kabre bırakılınca ilk olarak ona varan şey amelidir. Sol baldırına dokunup, ''senin amelinim'' der. Meyyit kendi amelinden sorar: Benim ehlim, çocuklarım, aşiretim ve nimetlerim nerde kaldılar? Ameli cevaben: Onlar seni unutup terkettiler. Benden başka seninle kabre giren olmadı, der. Meyyit o zaman: Keşke dünyada seni ehlime, evladlarıma ve aşiretime tercih etseydim, der.

 

28- Başka bir rivayette de ölü kabre girince dünyada Allah'daiî başka neden korkmuşsa o şeyle korkutulur. O şey ona temessül eder.

 

29- Tirmizi, Hasen gördüğü bir rivayetle Ebu Said (r.a.)'dan nakline göre, Resululiah {s.a.v.) şöyle buyurdu: ''Lezzetleri yok eden ölümü hatırlayınız. Zira kabir, her gün konuşarak şöyle der * 'Ben gurbet ve yalnızlık eviyim. Ben topraktan bir evim. Ben böcekler eviyim.'

 

Mümin kul defin edilince' kabir ona ''Ehlen (merhaba)'' diyerek ''üzerimde yürüyenlerin en sevimlisi sensin. Benimle başbaşa kaldığında sana ne yapacağımı göreceksin,'' der. Sonra, gözü kestiği kadar kabir ona genişleyip Cennete bir kapı açılır.

 

Zalim veya kafir ise, defin edilirken kabir ''merhaba olmasın. Üzerimde yürüyenlerden en nefret ettiğim can sensin. Benimle başbaşa kaldığında sana ne yapacağımı göreceksin.'' Kabir, onu öyle sıkıştırır ki kaburgaları birbirine geçer.  (Ravi dedi ki, Peygamber (s.a.v.) parmaklarını birbirine geçirerek böyle olur, buyurdu.)

 

Kabirde ona pis koku salan yetmiş ejderha eşlik edecekler, eğer birisinin üfürüğü yere isabet etseydi, yer yüzünde bitki bitmezdi. Hesaba çekilinceye kadar onu rahatsız edip, kendisini parçalayacaklardır.

 

Ravi dedi ki: Resululiah (s.a.v.) ''Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur,'' diye buyurdu.                                 

 

 

30- Taberani, ''Evsat''da Ebu Hüreyre (r.a.)'den rivayetj ettiğine göre şöyle dedi: ''Bir cenaze ihtifalinde Resulullah (s.a.v.) ile beraber gittik. Kabrin yanına oturdu ve şöyle dedi: ''Her gün bu kabir anlaşılır bir lisanla şöyle çağırır: 'Ey adem oğlu! Nasıl beni unuttun, benim yalnızlık ve gurbet diyarı olduğumu bilmiyor muydun?. Ben, vahşet ve kurt diyarıyım, dar bir menzilim. Ancak Cenab-ı Hak (Celle Celalühü) benim geniş olmamı emrettiği zaman genişlenirim.' Sonra Resulullah (s.a.v.) dedi ki: ''Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur.''

 

31- Ebu Hacac-es-Semali'den rivayet edildiğine Resulullah (s.a.v.) şöyle ferman etti: Ölü kabre konulunca, kabir ona der ki: ''Yazıklar olsun, benim fitne, zulmet, yalnızlık Ve kurtlar diyarı olduğumu bilmiyor muydun? Ey adem oğlu üzerimde neşeyle gezdiğin zaman beni nasıl unuttun.''  Eğer ölü salih birisi ise kabre karşı şöyle sorulup: ''Bu adam emri marufu işlemişse, münkerden kaçmışsa yine mi ona öfkeleneceksin''? Kabir cevaben, ''Öyle ise yeşilliğe dönüşürüm.! Cesedi nura dönüşerek ruhu öylece Allah'a doğru yükselir'' der.

 

32- İbn-i Mendeh ''Ruhlar'' babında Mucahid tarikiyle Bera bin Azib (r.a.)'den o da Peygamber (s.a.v.)'den naklettiklerine göre: ''Mümin sekerata girince, güzel surette, güzel kokuyla ona bir melek gelir. Ruhunu kabz etmek için yanına oturur. Cennetten bir tabut ve kefenle iki melek daha gelir. Bunlar biraz uzakta otururlar. Ölüm meleği ruhunu çıkarınca uzakta duran o iki melek acele ile onu alırlar, onu ilaçlarlar. Ve iyice kefenlerler. Sonra semaya yükseltirler. Semanın kapısı ona açılır. Melekler onun semaya çıkmasıyla birbirlerine müjde verirler: ''Bu güzel ruh kimindir ki semanın kapısı ona açıldı'' derler. Ve dünyada iken en güzel ismiyle onu isimlendirirler. Öylece semadan semaya yükselterek Cenab-ı Hakk'ın huzuruna eriştirirler. Ve ameli ala'yi İlliyin'e bırakılır. Allah (Celle Celaluhu) o meleklere: ''Siz şahid olun ki ben bu amelin sahibini affettim.'' der. Kitabı mühürlenir ve illiyin'e (en yüksek makama) konulur.

 

Sonra Allah Teala ''kulumun ruhunu yere götürün'' der. ''Zira onlara öyle söz vermiştim.'' Kabre konulunca kabir der ki: ''Üstümde iken en sevimli idin. Şimdi içime düştün. Sana yapacağımı göreceksin.'' Gözünün kestiği kadar ona genişlenir. Ayakları tarafından Cennete bir kapı açılır. ''Allah'ın sana hazırladığı mükafatı gör'' denilir. Sonra baş ucunda bir pencere açılır. Cehennemi de gör. Allah seni nasıl kurtarmış, uykuya dal'' denilir. Bundan sonra meyyit için en sevimli şey kıyametin kopmasıdır.

 

33- İbn-i Ebi Dünya, Abdullah bin Ebi Ubeyd (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle ferman etti: ''Ölü kabirde oturur, kabri başındakilerin ayak sesini işitir, onunla ilk önce kabri konuşur ve şöyle der: 'Yazıklar olsun sana ey adem oğlu! Acaba darlığımdan, şiddetimden, korkulu ve kurtlu oluşumdan dünyada iken hiç uyarılmadın mı? Sen buraya hazırlandın. Bana ne hazırladın?

 

34- İbn-i Ebi Şeybe Musannaf adlı kitapta Abdullah bin Ömer (r.a.)'den rivayet edip dedi ki: Kul kabre konulunca kabir onunla konuşur: ''Ey adem oğlu yalnızlık, karanlık ve hak diyarı olduğumu bilmiyor muydun? Seni kandıran neydi ki, sevinçli olarak etrafımda gezerdin.'' Eğer ölü mümin ise kabir ona genişlenir, yeşilliğe dönüşür ve ruhu Cennete yükselir.

 

35- Yine İbn-i Ebi Şeybe, Yezid bin Şecere'den rivayet ettiğine göre kabir kafirlere der ki: ''Karanlıklı olduğumu, vahşetli, yalnızlık ve dar bir yer olduğumu düşünmüyor muydun? Gam ve kederli olacağımı hatırlamıyor muydun?''

 

36- Yine ibn-i Ebi Şeybe, Ubeyd bin Ömer'den rivayet ettiğine göre kabir insana şöyle der: ''Ey adem oğlu! Bana neyi hazırladın. Yalnızlık, gurbet ve kurtların menzili olduğumu bilmiyor muydun?''

 

37- îbn-i Ebi Dünya, Ubeyd bin Ümeyr'den rivayet ettiğine göre; içinde defin edilen çukur (kabir) kendisine varan herkes ile mutlaka şöyle konuşur: ''Ben karanlık, yalnızlık menziliyim. Eğer dünyada Allah'a itaat edenlerdensen, sana rahmet mekanı olurum. Allah'a isyan edenlerdensen ben sana bir bela bir musibet olacağım. Ben mutîlerin sevineceği, asilerin helak olacakları bir mekanım.''

 

38- Cabir'den merfuan rivayet edildiğine göre: Kabir konuşacak bir lisana sahiptir. Ve şöyle der: ''Ey insan oğlu! Beni nasıl unuttun? Vahşetli, gurbetli, kurtlu bir mekan olduğumu bilmiyor muydun?

 

39- Ebu Bekir bin Abdülaziz bin Cafer el-Hambeli, ''El-Mesani'' kitabında muttasıl bir sened ile Berra (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre; Bir cenaze merasiminde Resulullah (s.a.v.) ile beraber çıktık. Kabir henüz tamamlanmamış idi. Resulullah (s.a.v.) oturdu. Biz de onun etrafında oturduk. Resulullah (s.a.v.) dedi ki: ''Meyyit kabre bırakılınca yer onunla konuşur: ''Vahşet, gurbet, ve kurtlar diyarı olduğumu bilmiyor muydun? Bana ne hazırladın'' diye sorar.

 

40- Beyhaki Şuab'de Bilal bin Sa'd'dan rivayet edip dedi ki: Hergün kabir şöyle seslenir: ''Ben gurbet, kurt ve vahşet diyarıyım. Ben Cehennem çukurlarından bir çukur veya Cennet bahçelerinden bir bahçeyim.'' Mümin kabre konulunca kabir onunla konuşur: ''Vallahi üstümde gezerken bana en sevimli idin. Şimdi içime düştün. Sana ne yapacağımı bundan böyle göreceksin, der ve gözünün kestiği kadar ona genişlenir. Kafir kabre konulunca, kabir ona da şöyle seslenir: ''Vallahi üstümde gezerken bana en fazla nefret veren kişi sendin. Şimdi ise, içime düştün. Sana ne yapacağımı göreceksin'' der ve onu öyle sıkıştırır ki, kaburgaları birbirine geçer.

 

41- Deylemî, ibn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ''Kabirleriniz için hazırlanınız. Çünkü kabir hergün yedi sefer şöyle der ki: 'Ey zayıf olan insanoğlu! Bana gelmeden önce, kendine acı ki, ben de sana acıyayım.''

 

42- İbn-i Ebi Dünya ''Kabirler'' kitabında ve ibn-i Mende Ömer bin Zer'den rivayet ettiklerine göre demiş ki: Mümin kabre konulunca kabir ona şöyle seslenir: ''Allah'a itaat edenlerden misin, yoksa isyan edenlerden misin?'' Eğer salih biri ise, kabir köşesinden biri kabre, ''yeşilliğe dönüş, ona rahmet ol'' emrini verir, ''Sana gelen en iyi bir kuldur. Çok sevimli biridir'' der. Toprak da ''işte şimdi ikrama müstahak oldu'' der.

 

43- İbn-i Ebi Dünya ''Kabirler'' kitabında Muhammed bin Subayh'den rivayet edip şöyle demiştir: Ölü kabre konulup azaba (işkenceye) verilince, ondan daha önce ölen komşuları ona: ''Ey bizden sonra dünyada yaşayan komşu! Bizim ölümümüzden sana ibret olabilecek bir şey olmadı mı? Senden önce ölümümüz sana bir fikir vermedi mi? İşimizin sona erdiğini görmedin mi? Tüm bunlara rağmen işini ciddiye almayıp erteliyordun ve yapman gerekenleri ifa etmeye özen göstermiyordun'' derler. Kabir dahi, ona şöyle der: ''Ey üstümde mağrurcasına dolaşan insan! Daha Önce içime düşen akrabalarından ibret almadın mı? Onlarında gafil dolaşıp ergeç bana vardıklarını görmedin mi? Ecelleri onları kabre götürürken, dostları onları teşyi* ederken görmedin mi?''

 

44- Süfyan es-Sevri demiştir ki: ''Kim dünyada, kabirden çok bahsederse, kabir ona Cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Kim kabirden habersiz ve gafil olursa kabir ona Cehennem çukurlarından bir çukur olur.''

 

45- Hatip el-Bağdadi ''Tarihi''nde Yezid er-Rekkaş'dan rivayet edip dedi ki: Ölü kabre konulunca amelleri onu sararlar. Allah onları şöyle konuşturur: ''Ey bu çukurda yalnız kalan! Dostların ve ehlin seni yalnız bıraktılar; bizden başka bugün herhangi bir dostun yoktur.''

 

Ravi dedi ki: Yezid bunu derken, ağlamaya başladı. Ve şöyle devam etti: ''Müjdeler olsun o kimseye ki, amelleri salih olup ona eşlik eder. Veyl olsun o kimseye ki, amelleri kötü olup ona eşlik eder.

 

 

46- Beyhaki ''Şuab-ı İman''da Enes bin Malik (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: 

''Size duymadığınız, bilmediğiniz çok önemli iki gün ve iki geceden haber vereyim mi? Bu iki günden biri, Allah tarafından elçinin ya beraat veya cezayı getirdiği gündür. İkinci gün ise Allah'ın huzurunda kişinin hesaba çekileceği gündür. O gün kitabı ya sağına veya soluna verilir. İki geceden ilki ise, kabre ilk misafirlik gecesidir. ikincisi de Haşır arefesi olan gecedir.''

 

BİR SONRAKİ KONU İLE DEVAM İÇİN AŞAĞIDAKİ İSİM’E TIKLA

 

KABİR FİTNESİ İLE MELEKLERİN SORULARI