BEYHAKİ KÜLLİYATI |
ŞAFİİ’NİN RİVAYETTE HATASIZLIĞI |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Müellifin Son Sözü
Yüce Allah rahmeti ve
fazlıyla bizi kimsenin kendini güvende göremeyeceği hata ve yanılmadan korusun,
ortaya çıktığı takdirde bizi rezil edecek ayıplarımızı örtsün, günahlarımızı
bağışlasın, bizi muvaffak kılsın, bizi ilgilendirmeyen şeylerden korusun.
Şüphesiz ki O, mağfireti geniş alandır.
Beyhaki der ki:
Şafii'nin hata ettiği söylenen veya eleştirilen rivayetleriyle ilgili bende
olanlar bu kadardır. Bunlardan başkası da olabilir, ancak şimdiye kadar bana
ulaşanlar bunlardır. Şafii'nin kitabına ve rivayetlerine baktığımda, bu ümmetin
alimlerinden hiçbirinde olmadığı kadar bu rivayetlerde titiz, dikkatli ve
konuya hakim olduğunu gördüm. Şafii, Malik b. Enes, Abdulaziz b. Muhammed ve
başkalarından işittiği hadisin bir kısmını rivayet etmiş, hadisin onlardan
işitmediği diğer kısmını da akranlarından veya talebelerinden rivayet etmiştir.
Yahya b. Hassan, Abdullah b. Nafi es-Saiğ ve başkaları gibi vefatından sonra da
ondan rivayette bulunanlar vardır. Bu da hadisi işitmekten kasdettiğinin hadisi
bizzat işitmek değil, hadisin muhtevasından faydalanmak olduğunu gösterir. Yüce
Allah ona iyi niyetinin ve çabasının sevabını versin. Şafii, senedi sabit olan
bir hadisi zikredince onu hadisi nakledene izafe ederek söylerdi. Ancak senedi
sabit değilse veya zayıfsa bu hadisi naklederken: "Ondan nakledildiğine
göre ... " veya:
"Eğer dediği
gibiyse ... " şeklinde naklederdi. Bu da Şafii'nin hadis naklinde ne kadar
ihtiyatlı olduğunu gösterir. Şafii'nin bu konudaki titizliğini gösteren
açıklamaları, el-Ma'rife kitabının değişik yerlerinde zikrettim. Bazıları,
zayıf olanlardan rivayet ettiği için Şafii'yi kınamışlardır. Ancak ilim ehlinin
eleştirdiği bu zayıf kişilerin üzerinde bu konuda ihtilafların olduğunu
söylemiştik. Bazıları bunlardan bir kısmının rivayetlerinin huccet kabul
edilemeyeceğini söylemiştir. Şafii de böylesi kişilerin rivayetini delil kabul
etmemiştir. Şafii; Kitab, sahih sünnet veya sahih kıyasta karşılığı bulunan
meselelerde bunlara güvenerek zayıf olan rivayeti kabul etmiştir. Bazılarının
ıse rivayetlerinin delil kabul edilip edilmemesinde ihtilaf edilmiştir.
Bunlardan bazıları, eğer zayıf olan bu kişinin rivayeti sahih bir rivayeti
desteklerse bu durumda delil kabul edilebilir demiştir.
Hadis imamlarından biri,
Şafii'nin rivayetlerini eleştirenlere şöyle cevap vermiştir: Ebu Abdillah
el-Hafız şöyle dedi: Ahmed b. Ebi Muhammed b. Ahmed b. el-Hüseyin el-Maserd'nin
kitabının asıl nüshasında şöyle okudum: Ebu'l-Hüseyin Müslim b. el-Haccac zayıf
isnadla rivayet edilen hadisin benzerinin sahih senedle rivayet edilmesiyle
ilgili şöyle dedi: Hadis alimleri ve fakihler böylesi bir durumda zayıf hadisin
delil kabul edilebileceğini söylemişlerdir. Bunlardan bazıları Yahya b. Said
el-Kattan, Abdurrahman b. Mehdi, Muhammed b. İdris eş-Şafii, Ahmed b. Hanbel,
ve İshak b. Raheveyh'tir.
Müslim der ki: Yırtıcı
ve ölü hayvanın derisiyle ilgili uydurma hadis rivayet eden biri Muhammed b.
İdris eş-Şafii'yi bazılarından rivayet ettiği için ayıplıyor, Şafii'nin zayıf
olan falan ve falanın hadisinden uzak durmasının ilim ehlinin hadislerinin
delil kabul edilmesinde ittifak ettiği İkrime'den uzak durmasından daha hayırlı
olacağını söylüyor. Şafii, kitabında delilolarak sadece bu hadislere
güvenmemiştir. Şafii, meselelerde önce Kitab, sünnet ve kıyastan delillerini
gösterir, sonra sahih veya zayıf olan bu rivayetleri delil gösterirdi. Şafii,
meselelerde zayıf rivayetleri zikrederd, ancak bu durumda Kitab, sünnet ve
kıyası esas alırdı. Şafii, tabiunun yaptıklarının delil kabul edilemeyeceğini
söylemiş ve kitaplarında Kur'an, sünnet ve kıyastan deliller getirmiştir. Sonra
da İbn Cüreyc'in Ata, Amr b. Dinar ve tabiundan başkalarının, sözlerini
destekleyen görüşlerini zikretmiştir. Şafii' nin tabiundan görüşleri
zikretmesinin sebebi, ilmi derinliği olmayan ve fetvalarını bazısını kabul
etmeyenlerin, bu fetvaları sadece kendisinin söylemediğini bilmeleri içindir.
Ancak onların sözlerini taklid edilecek bir huccet olarak saymamıştır.
Beyhaki der ki: Bazı
konularda huccet kabul edilmeyen hadisler, Müzeni tarafından Muhtasar'da oraya
konulmuştur. Şafii ise Tabiun'un görüşlerini hadis alimlerinin imamı Müslim b.
el-Haccac'ın da zikrettiği gibi, daha önce zikrettiğimiz sebeplerden dolayı
nakletmiştir. Müslim b. el-Haccac, Şafii'yi, kendisinden rivayet edilen
teyemmüm konusundaki rivayetle ilgili savunmuştur. Bunu el-Ma'rife' de
zikretmiştik. Müslim b. el-Haccac'ın Şafii ile ilgili düşüncesi böyleyse,
nasılolur da Müslim'in, Şafii'nin hadisine güvenmediği için zikretmediği
söylenebilir. Halbuki Müslim de Muhammed b. İsmail el-Buhari de Şafii'ye
yetişmediği için ondan hadis nakletmemiştir. Hem Müslim, hem Buhari Şafii' nin
hocalarının talebelerinden bazılarına yetişmiş ve ŞafiI'nin onlardan naklettiği
hadisleri nakletmişlerdir. Yani Şafii bu yönüyle rivayet ettiği hadislerde tek
kalmamıştır. Hadis alimlerinin rivayetteki usulünü bilenler bunu garipsemezler.
Ben üç yüz doksan dokuz yılından bu yana hadis yazarım. Doğu alimlerinin ve
İbnu'l-A'rabi, Saffar, Rezzaz, el-Esam ve İbnu'l-Ahrem'in talebelerinden
bazılarına yetiştim, bazılarına ise yetişemedim. Bu hadis alimlerinden
bazılarının hadisini kitaplarımdan birinde zikredeceğim zaman bu hadisi ali
isnadla naklederim. Hadis ravileri bu usulü hep uygulamışlardır. Şafii'nin
hadisini Buhari, Tarih'te zikretmiş, Sahih'inde de meyveleri ağaçtayken satmak
konusunda da Malik'in fidyeyle ilgili görüşünü anlattıktan sonra zikredip şöyle
demiştir: Şafii şöyle dedi: "Ödünç olarak verilen meyve ölçülerek ve
bizzat elden verilir." Sehl b. Ebi Hasme'nin: "Ölçekle verilir"
sözü de aynı manadadır. Şeyhimiz Ebu Osman el-Buhayri'den okuduğuma göre
Ebu'lHeysem, Firebri kanalıyla Buhari'den bu şekilde nakletti. Aynı şeyi
Rikaz'ın (definelerin) zekatı konusunda da söylemiştir. Malik der ki:
Rikaz, Cahiliye
döneminde az olsun, çok olsun gömülen definelerdir ve beşte biri zekat olarak
verilir. Madenler, rikaz değildir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
madenin sebeb olduğu zararın he der, rikaz'da ise beşte bir zekat olduğunu
söylemiştir. Bazıları şöyle demişlerdir: "Cahiliye zamanında gömülen
defineler gibi rikaz'da beşte bir zekat vardır. Çünkü: "Çünkü maden
işletip de ocaktan cevher çıkmaya başlayınca "Erkeze'l-ma'dinu ma'den
rikaza, yani cevher vermeye başladı" denilir.
Şafii, el-Kadim'de şöyle
der: "Kendisine bir şey hibe edilene, ekini çoğalana, ticaretinde her
zamandan fazla kazanana, ağaçları her zamandan fazla meyve verene,
"erkezte" denilir. Bu durumda normalden fazla gelir getiren şeylerde
de "erkeze" denilebilir.
Hadis alimleri, Buhari
ve Müslim'in, Şafii'yi ilmi konusunda ondan sonra gelenlerin şahitliğine
ihtiyaç duymayacak kadar değerli biri olduğunu bildiklerini söylemişlerdir.
Şafii'den önce ve sonra vefat eden hadis alimlerinin bu söylediklerimizi tasdik
eden sözlerini zikretmiştik. Şafii'nin ilmini tanıyanlar onun er-Risale ve
başka eserlerinde, başkasının daha önce uygulamadığı usulleri kullandığını, bu
konuda söz sahibi olan Abdurrahman b. Mehdi, Ahmed b. Hanbel ve başkaları gibi
alimlerin bu usulü ondan aldıklarını görselerdi benim bunları söylememe de
gerek kalmazdı. Allah bize ve ona merhamet etsin, o bu konuda kusur arayana
fırsat bırakmamıştır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: