BEYHAKİ

KÜLLİYATI

İ’TİKAD

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Ahiret Günü Yüce Allah'ı Gözlerle Görmek

 

Yüce Allah: "Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır. Rablerine bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23] buyurmaktadır. Nazar'ın (bakmanın) değişik şekilleri vardır. Yüce Allah: "Ya hala bakmazlar mı o deveye: nasıl yaratılmış?''[Gaşiye 17] ayetinde geçtiği gibi ibret gözüyle bakmayı, "Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler"[Yasin 49] ayetinde geçtiği gibi bekleyenin baktığı gibi bakmayı, " ... Allah onlara kıyamet günü hitab etmeyecek, onlara bakmayacak. .. "[Al-i İmran 77] ayetinde geçtiği gibi rahmet nazarıyla bakmayı veya " ... kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün ... "[Muhammed 20] görmek maksadıyla bakmayı kastetmiştir.

 

Yüce Allah'ın, "Rablerine bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23] buyruğuyla, ibret almak ve tefekkür maksadıyla bakmayı kasdetmiş olması mümkün değildir. Çünkü ahiret, ibret alınacak yurt değil, mecburiyet ve çaresizlik yurdudur. Ayetten bekleyenin baktığı gibi bakmayı da kasdetmiş olamaz. Çünkü cennette beklenecek bir şey yoktur. Çünkü beklemek, beraberinde sıkıntı ve kederi getirir. Ayet ise müjde vermektedir. Cennet ehli de gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiç kimsenin aklına bile gelmeyecek arkası kesilmeyen nimetler ve rahatlık içinde yaşarlar. Onlara istediklerini elde etme özelliği verilmiştir. Alüllarına bir şey geldiği zaman, akıllarına gelen o şeyanında kendilerine verilir. Durum bu olunca, Yüce Allah'ın, "Rablerine bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23] buyruğuyla bekleyenin baktığı gibi bakacaklarını kasdetmiş olamaz. Çünkü bakmak, yüz ile zikredilince, bunun manası yüzdeki gözlerle bakmak olur. Bu, yüce Allah'ın: "Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz ... "[Bakara 144] ayetiyle aynıdır. Allah, bu ayette Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözlerini semaya dikmesini kasdetmiştir. "Rablerine bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23] buyruğundaki kasıt bekleyenin bakması manasında olamaz. Çünkü Araplar, ''....." kelimesini bekleyenin bakışı manasında kullandıklarında "....'' edatını kullanmazlar. Yüce Allah, "Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler"[Yasin 49] ayetinde "...." harfini kullanmamıştır. Çünkü bu ayette nazardan kastedilen beklemektir. Yüce Allah'ın ayetinde bildirdiği üzere Belkıs: " ... bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler"[NemI 35] demiştir. Belkıs elçileri gönderip hangi sonuçlarla döneceklerini bekleyeceğini söylerken "....'' harfini kullanmamıştır. Deriz ki: Yüce Allah, nazar kelimesinden rahmet ve iyilikte bulunmayı da kasdetmiş olamaz. Çünkü mahlükatın, kendilerini yaratana merhamet etmesi ve iyilikte bulunması mümkün değildir. Ayetten kastedilen bu üç şık olmadığına göre dördüncü şık olan bakmak doğru alandır. "Rablerine bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23] ayetinden kastedilen, Yüce Allah'ı görmeleridir. Bunun manası da, Yüce Allah'a değil de, vereceği sevaba bakmak olamaz. Çünkü yüce Allah, rablerinden başkasına değil, "Rablerine ... " buyurmaktadır. Kur'an'ın zahirine göre mana verilir. Aksine bir delil olmadıkça zahiri dışında mana verilemez. Yüce Allah:

 

"Artık Beni anın, Ben de sizi anayım; Bana şükredin, nankörlük etmeyin"[Bakara 152] buyurmaktadır. Burada, "Yüce Allah melekleri veya peygamberleri kasdetmiştir" diyemeyiz. Sonra deriz ki: Eğer siz, "Rablerine bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23] ayetinin dediğiniz manayı çıkarıyorsanız. Başkasının da, "Gözler O'nu görmez ... ''[En'am 103] ayeti hakkında: "Allah, bu ayetle gözlerin kendisini değil, başkasını göremeyeceğini kasdetmiştir" deme hakkı olur. Nasıl ki, "Anılması istenen melekler ve peygamberlerdir" demek caiz değilse, gözlerin göremeyeceği şeyden başkasının kastedildiğini söylemek caiz değildir.

 

Onların, "Gözler O'nu görmez ... ''[En'am 103] ayeti hakkında söylediklerinin delili yoktur. Ayetten kastedilen, müminlerin Allah'ı sadece dünyada göremeyeceğidir. Kafirler ise, "Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O'nu görmekten) mahrum kalmışlardır"[Mutaffifin 15] ayetinde buyrulduğu üzere, hiçbir zaman Rablerini göremezler. Kafirleri, kendisini görmekten mahrum bırakarak cezalandırması, müminlerin kendisini görmeleri için gözlerinden perdeyi kaldıracağını gösterir. Allah, müminlerin yüzü hakkında, "Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır''[Kıyamet 22] buyurarak, o günün kıyamet günü olduğunu ve o gün yüzlerin parlayacağını bildirmiştir. Sonra da, kendisini göreceklerini bildirerek, "Rablerine bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 23] buyurmuştur. Bu ayetten, müminlerin sadece dünyada Rablerini göremeyeceğini anlarız. Kararmış ve asık suratların ise Onu hem dünyada, hem de ahirette göremeyeceği hükmü çıkar. Bazı arkadaşlarımız: "Müminlerin Allah'ı göreceği, ama idrak edemeyeceğini söylediler. İdrak, görünen şeyi tam olarak anlayıp kavramaktır. Allah görülür, ama tıpkı Onun ilminin hakkıyla kavranamayacağı gibi, idrak edilemez" demişlerdir.

 

Yüce Allah'ın gözlerle görüleceğine delalet eden başka bir şey de, Hz. Musa'nın: " ... Rabbim! Bana Kendini göster, Sana bakayım ... "[A'raf 143] demesidir. Yüce Allah'ın, kendisine peygamberlik verdiği, resulleri koruduğu şeyden koruduğu bir kişinin, imkansız olan bir şeyi istemesi mümkün değildir. Hz. Musa'nın böyle bir şeyi istemesi mümkün değilse, anlarız ki, Hz. Musa Rabbinden imkansız olan bir şeyi istememiştir ve Rabbimizi görmek mümkündür.

 

Yüce Allah'ın: "Ama dağa bak, eğer o yerinde kalırsa sen de Beni göreceksin"[A'raf 143] buyurması buna delalet etmektedir. Allah'ın, dağı yerinde bırakmaya gücü yettiğine göre, Hz. Musa'nın da, dağı görmeye dayanabilmesini ve Kendisini göstermesini sağlamaya kadirdir. Bu da, Yüce Allah'ın, kendini kullarına göstermeye kadir olduğuna ve bunun caiz olduğuna delalet eder.

 

Yüce Allah'ın: " ... Sen Beni göremezsin ... " buyruğundan kasıt, ayetin geçen kısmında da söylendiği gibi dünyada görememesidir. Çünkü Yüce Allah: "O'na kavuştukları gün müminlere yapılacak didik temennİleri ''Selam'' demek olacaktır ... "[Ahzab 44] buyurmaktadır. Diri olana kavuşmak ise ancak gözle görmekle olur. Bu selamı verecek olanların da bir eksikliği yoktur. Çünkü Allah: "Katımızda fazlası da vardır''[Kaf 35] ve "İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilir"[Yunus 26] buyurmaktadır. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yüce Rabbinden, Sahabe, Allah'ın Resulü'nden, Tabiller de sahabeden bildirdiklerine göre ayette geçen daha iyisinden kastedilen Yüce Allah'ın yüzüne bakmaktır. Böylece Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ondan sonra gelenlerden, Yüce Allah'ın ahiret günü gözle görüleceği delilleriyle herkes tarafından bilinmiştir. Biz, bazılarının sözlerini kısaca zikredeceğiz. Allah'ı görmek konusunda ayrıca müstakil bir kitap (Kitabu'r-Rü'ye) de kaleme aldık. Doğruya ulaşmak, Allah sayesindedir.

 

 

 

Suheyb'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cennetlikler cennete girince, kendilerine: ''Ey Cennet ehli! Sizin için Allah'ın verdiği ve henüz gerçekleşmeyen bir sözü vardır'' diye seslenilir. Cennetlikler: ''O söz nedir? Bizim yüzümüzü ak etmedi mi? Bizi ateşten kurtarmadı mı? Bizi Cennete sokmadı mı?'' karşılığını verince, Yüce Allah perdeyi kaldırır ve Kendisine bakarlar." Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamla: "Vallahi! Allah onlara kendisini görmekten daha kıymetli bir şey vermemiştir" buyurup, "İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü veriHr"[Yunus 26] ayetini okudu.

 

[T] Sahih hadistir. Müslim (181)

 

Beyhaki der ki: Hudbe b. Halid, Hammad b. Seleme'den aynı isnad ve manada bir rivayette bulundu; ancak hadisin sonu: "Canım elinde olana yemin ederim ki, Allah onlara, yüzüne bakmaktan daha sevimli ve hoş olan bir şey vermemiştir" şeklindedir.

Hudbe, Hammad b. Seleme'den aynı rivayette bulunmuştur.

 

 

 

Ubey b. Ka'b ve Ka'b b. Dere'nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilir"[Yunus 26] ayetini açıklarken: "Daha üstününden kasıt, Rahman'ın yüzüne bakmaktır" buyurdu.

 

 

 

Ebü Bekr es-Sıddik, "İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilir''[Yunus 26] ayetini açıklarken: "Daha üstün buyruğundan kastedilen, Rablerine bakmaktır" demiştir. 

 

[T] İbn Huzeyme Tevhid (264), Abdullah b. Ahmed es-Sünne (470, 471, 1126), İbn Ebi Asım es-Sünne (743), Beyhaki el-Esma ve's-Sıfat (666).

 

 

 

Ebu'l-Ahvas'ın rivayetinde ise: "Rabbin yüzüne bakmaktır" şeklindedir. İsrail'in, Ebu İshak'tan bunu destekleyen bir rivayeti vardır. Huzeyfe b. el-Yeman ve Ebu Musa el-Eş'ari'nin de bu ayeti aynı şekilde tefsir ettikleri rivayet edilmiştir. 

 

[T] İbn Ebi Asım es-Sünne'de (474), Darimi erReddu ale'l-Cehmiyye'de (191), Hennad Zühd'de (170),

 

 

 

Hasan, "İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilir''[Yunus 26] ayetini açıklarken: "Daha iyisinden kasıt cennet, üstününden kasıt ise Rabbin yüzüne bakmaktır" demiştir. [T] Hasen

 

 

Beyhaki der ki: Said b. el-Müseyyeb, Abdurrahman b. Ebi Leyla, Abdurrahman b. Sabit, Katade ve Tabiundan başkaları Hasan'ın, "İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilİr''[Yunus 26] ayetini açıklarken: "Üstününden kasıt, Rablerinin yüzüne bakmaktır" dediğini nakletmişlerdir.

 

 

 

İbn Abbas der ki: "Yüzler vardır ki, o gün ışılışıl parıldayacaktır"[Kıyamet 22] ayeti: "O gün yüzler güzelliğinden dolayı parlayacaktır", "Rablerine bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 23] ayeti ise: "Kendisini Yaratana bakacaktır" manasındadır. 

 

 

 

Hasan(-ı Basri) der ki: "Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışı! parıldayacaktır''[Kıyamet 22] ayetindeki parlamanın manası, yüzlerinin güzel olmasıdır. "Rablerine bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 23] ayetinden kastedilen ise yüzler, Rablerine bakarlar ve Ona bakmakla güzelleşirler. Yüzlerin, Rablerine bakarken güzelleşmesi de haktır.

 

[T] İbn Huzeyme Tevhid (266), Abdullah b. Ahmed es-Sünne (479)

 

Beyhaki der ki: Bu konuda bize İkrime ve tabilindan başkalarından kaviller aktarılmıştır.

 

 

 

Ebu Hureyre der ki: Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün insanların yanındayken bir adam gelip: "Ey Allah'ın Resulü! İman nedir?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a, meleklerine, Kitab'ına, Allah'a kavuşmaya, peygamberlerine inanman, bir de son dirilmeye inanmandır" buyurdu (ve ravi) hadisin kalan kısmını zikretti.

 

[T] Sahih hadistir. Buhari (50/4777) ve Müslim 810).

 

Beyhaki der ki: Hadiste zikredilen kavuşma, Allah'a kavuşmaktır.

Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldükten sonra dirilmeyi ayrıca zikretmiştir.

 

 

 

Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) teheccüd duasıyla ilgili hadisinde: "Vaadin haktır ve Sana kavuşmak haktır" demiştir. 

 

[T] Buhari (1120, 6317, 7485, 7442, 7499) ve Müslim (769).

 

 

 

Ebu Bekre'nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbinize kavuşacaksınız ve size amellerinizden soracak"  buyurmuştur.

 

[T] Sahih hadistir. Buhari (67, 105, 1741, 3197, 4406, 4662, 5550, 7078, 7447) ve Müslim (1679).

 

 

 

Enes b. Malik, Ensar'ın kıssasını anlatırken Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'a: "Allah'a ve Resulü'ne kavuşuncaya kadar sabrediniz" buyurduğu nu nakleder.

 

[T] Sahih hadistir. Buhari (3147, 4331, 5860, 7441) ve Müslim (1059).

 

Kur'an'da, "Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işlesin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın''[Kehf 110] buyrulmaktadır.

 

 

 

Ali el-Başani der ki: Abdullah b. el-Mübarek'e, "Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işleşin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın''[Kehf 110] ayetini sorduğumda: "Rabbinin yüzüne bakmak isteyen, salih amel yapsın ve yaptığı ameli kimseye haber vermesin" dedi.

 

Cerir b. Abdillah der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) huzurunda oturmakta idik Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dolunay durumundaki Ay'a baktı ve şöyle dedi: "Siz Rabbinizin huzuruna varacaksınız ve şu Ay'ı gördüğünüz gibi onu görecek ve görme konusunda zorlanmayacaksınız. Sizler, Güneş doğmadan ve Güneş batmadan önceki namazları geçirmemeye gücünüz yettiği müddetçe onları geçirmeyin."

 

[T] Sahih hadistir. Buhari (554, 573, 4851, 7434, 7435, 7436) ve Müslim (633).

 

Bu hadis başka bir kanalla da rivayet olunmuştur. Ancak farklı olarak "Sizler, Güneş doğmadan ve Güneş batmadan önceki namazları geçirmemeye gücünüz yettiği müddetçe onları geçirmeyin" buyurup: "Rabbini güneş doğmadan ve batmadan önce överek tesbih et''[Kaf 39] ayetini okudu" cümlesini ilave etti.

 

Beyhald der ki: Ebu't-Tayyib Sehl b. Muhammed b. Süleyman, hadisin "...." kısmının açıklamasını yaparken bize yazdırdıkları arasında şunlar da vardı: "Bu kelime "...." şeklinde olursa manası:

 

"Onu görmek için bir yönde toplanmazsınız ve bu sebeple izdiham olmaz. Yüce Allah, mahlukatın bir yönde görüldüğü gibi görülmez" olur. Eğer "....." şeklinde olursa, Onu görme konusunda hiç biriniz mağdur olmaz. Bazılarınızın görüp bazılarınızın da görmemesi söz konusu olmaz. Siz Onu bütün yönlerinizde görürsünüz. Allah cihetten münezzehtir. Yüce Allah'ı görmenin, Ay'ı görmeye benzetilmesi, Allah'ı görünen bir şeye benzetmek değil, yakinen görüleceğini belirtmek içindir. Allah bir şeye benzetilmekten münezzehtir.

 

 

 

Cerir'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbinizi apaçık göreceksiniz" buyurmuştur.

 

[T] Buhari (7435)

 

 

 

Ebu Hureyre der ki: İnsanlar: "Ey Allah'ın Resulü! Kıyamet gunu Rabbimizi görecek miyiz?" diye sorunca, Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dolunayın önünde bulut olmadığı gece Ay'ı görmekte zorlanır mısınız?" karşılığını verdi. İnsanlar: "Hayır, ey Allah'ın Resulü!" cevabını verince, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Güneşin önünde bulut olmadığı zaman onu görmekte zorlanır mısınız?" diye sordu. İnsanlar: "Hayır, ey Allah'ın Resulü!" cevabını verince, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbinizi de böyle göreceksiniz" buyurdu. 

 

[T] Sahih hadistir. Buhari (806, 6573, 7437) ve Müslim (182).

 

 

 

Ebu Said el-Hudri der ki: Allah'ın Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sorduğumuzda, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gündüz vakti, Güneşin önünde bulut olmadığı zaman onu görmekte zorlanır mısınız?" diye sordu. Biz: "Hayır, ey Allah'ın Resulü!" cevabını verince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dolunayın önünde bulut olmadığı gece Ay'ı görmekte zorlanır mısınız?" diye sordu. Biz: "Hayır, ey Allah'ın Resulü!" cevabını verince,

 

Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunlardan birini görmekte zorluk çekmediğiniz gibi, kıyamet günü Rabbinizi görmekte zorlanmayacaksınız" buyurdu.

 

[T] Buhari (4581, 4919) ve Müslim (183).

 

Beyhaki der ki: Hadisteki "....." kelimesinin aslı "....." şeklindedir.

 

Kelimedeki "te" harfinden biri düşürülmüştür ve manası da şüphe demektir. Hadisin manası da şu şekildedir: "Dünya yurdunda Güneş ve Ay'ı şeksiz ve şüphesiz gördüğünüz gibi, kıyamet günü şeksiz ve şüphesiz olarak Rabbinizi göreceksiniz."

 

 

 

Ebu Bekr b. Abdillah b. Kays, babasından, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Cennetin içerisinde iki Cennet daha vardır ki kapları ve her şeyi gümüştendir. Bir başka iki Cennet daha vardır ki onun da kapları ve her türlü eşyası altındadır. Adn Cennetinde Cennetlikler ile Rableri arasında görebilmelerine engel büyüklük perdesi vardır." 

 

[T] Buhari (4878, 4879, 4880, 7444) ve Müslim (180).

 

Beyhaki der ki: Büyüklük perdesi, Yüce Allah'ın, gözlerin Onu görmesine engelolmak için gözlere çektiği bir perdedir. Dostlarına ikramda bulunmayı murad edince gözlerdeki bu perdeyi kaldırıp, Kendisini keyfiyetsiz bildikleri gibi keyfiyetsiz görmelerini yaratır.

Adn Cennetlerinden kastedilen ise, Adn Cennetinde (Allah'a) bakanlardır. Bu hadisin, Ali b. Ebi Talib, Ammar b. Yasir, Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Mes'ud, Ubade b. es-Samit, Cabir b. Abdillah el-Ensari, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Adiy b. Hatim, Ebu Rezin elUkayli, Enes b. Malik, Bureyde b. Hasib ve başkalarının Allah'ın Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakledilen şahitleri vardır. Allah'ı görmenin isbatı konusunda da, Ebu Bekr es-Sıddik, Huzeyfe b. el-Yeman, Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Abbas, Ebu Musa ve başkalarından rivayetler vardır. Bunlardan hiç birinden, Allah'ı görmenin reddi konusunda bir rivayet gelmemiştir. Eğer bu konuda aralarında bir ihtilaf olsaydı, helal ve haram, şeriatlar ve hükümler konusundaki ihtilafları bize nakledildiği gibi bu ihtilaf ta bize nakledilirdi. Dünyada Allah'ı gözlerle görme konusundaki ihtilafları bize nakledildiği gibi ahirette görme konusunda ihtilaf etselerdi bu da nakledilirdi. Ahirette Allah'ı görme konusundaki rivayetleri bizlere nakledilmiş ve bu konuda ihtilaf ettiklerine dair bir rivayet nakledilmemiştir. Dünyada Allah'ı görme konusundaki ihtilafları bize nakledildiği gibi, ahirette Allah'ı gözlerle görme konusunda ittifak ettiklerini de biliyoruz.

 

 

Şafii, "Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O'nu görmekten) mahrum kalmışlardır"[Mutaffifin 15] ayetini açıklarken: "Yüce Allah'ın, gazaplandığı kişilerin Kendisini görmekten mahrum bırakacağını bildirmesi, razı olduğu kişilerin Kendisini göreceğine delildir. 

 

 

Said b. Esed der ki: Şafii'ye: "Rüyet hadisi hakkında ne dersin?" diye sorduğumda, şöyle cevap verdi: "Ey İbn Esed! Yaşasam da ölsem de, bana yetişmese de Allah'ın Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih olarak gelen her hadisi kabul ederim."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Kadere İman