BEYHAKİ KÜLLİYATI |
İ’TİKAD |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Ahiret Günü Yüce
Allah'ı Gözlerle Görmek
Yüce Allah: "Yüzler
vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır. Rablerine bakacaklardır (O'nu
göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23] buyurmaktadır. Nazar'ın (bakmanın) değişik
şekilleri vardır. Yüce Allah: "Ya hala bakmazlar mı o deveye: nasıl
yaratılmış?''[Gaşiye 17] ayetinde geçtiği gibi ibret gözüyle bakmayı,
"Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı
beklerler"[Yasin 49] ayetinde geçtiği gibi bekleyenin baktığı gibi
bakmayı, " ... Allah onlara kıyamet günü hitab etmeyecek, onlara
bakmayacak. .. "[Al-i İmran 77] ayetinde geçtiği gibi rahmet nazarıyla
bakmayı veya " ... kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren
kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün ... "[Muhammed 20] görmek
maksadıyla bakmayı kastetmiştir.
Yüce Allah'ın,
"Rablerine bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23]
buyruğuyla, ibret almak ve tefekkür maksadıyla bakmayı kasdetmiş olması mümkün
değildir. Çünkü ahiret, ibret alınacak yurt değil, mecburiyet ve çaresizlik
yurdudur. Ayetten bekleyenin baktığı gibi bakmayı da kasdetmiş olamaz. Çünkü
cennette beklenecek bir şey yoktur. Çünkü beklemek, beraberinde sıkıntı ve
kederi getirir. Ayet ise müjde vermektedir. Cennet ehli de gözün görmediği,
hiçbir kulağın duymadığı ve hiç kimsenin aklına bile gelmeyecek arkası
kesilmeyen nimetler ve rahatlık içinde yaşarlar. Onlara istediklerini elde etme
özelliği verilmiştir. Alüllarına bir şey geldiği zaman, akıllarına gelen o
şeyanında kendilerine verilir. Durum bu olunca, Yüce Allah'ın, "Rablerine
bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23] buyruğuyla bekleyenin
baktığı gibi bakacaklarını kasdetmiş olamaz. Çünkü bakmak, yüz ile
zikredilince, bunun manası yüzdeki gözlerle bakmak olur. Bu, yüce Allah'ın:
"Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz ... "[Bakara 144] ayetiyle
aynıdır. Allah, bu ayette Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözlerini
semaya dikmesini kasdetmiştir. "Rablerine bakacaklardır (O'nu
göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23] buyruğundaki kasıt bekleyenin bakması
manasında olamaz. Çünkü Araplar, ''....." kelimesini bekleyenin bakışı
manasında kullandıklarında "....'' edatını kullanmazlar. Yüce Allah,
"Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı
beklerler"[Yasin 49] ayetinde "...." harfini kullanmamıştır.
Çünkü bu ayette nazardan kastedilen beklemektir. Yüce Allah'ın ayetinde
bildirdiği üzere Belkıs: " ... bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile
dönecekler"[NemI 35] demiştir. Belkıs elçileri gönderip hangi sonuçlarla
döneceklerini bekleyeceğini söylerken "....'' harfini kullanmamıştır.
Deriz ki: Yüce Allah, nazar kelimesinden rahmet ve iyilikte bulunmayı da
kasdetmiş olamaz. Çünkü mahlükatın, kendilerini yaratana merhamet etmesi ve
iyilikte bulunması mümkün değildir. Ayetten kastedilen bu üç şık olmadığına
göre dördüncü şık olan bakmak doğru alandır. "Rablerine bakacaklardır
(O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23] ayetinden kastedilen, Yüce Allah'ı
görmeleridir. Bunun manası da, Yüce Allah'a değil de, vereceği sevaba bakmak
olamaz. Çünkü yüce Allah, rablerinden başkasına değil, "Rablerine ...
" buyurmaktadır. Kur'an'ın zahirine göre mana verilir. Aksine bir delil
olmadıkça zahiri dışında mana verilemez. Yüce Allah:
"Artık Beni anın,
Ben de sizi anayım; Bana şükredin, nankörlük etmeyin"[Bakara 152]
buyurmaktadır. Burada, "Yüce Allah melekleri veya peygamberleri
kasdetmiştir" diyemeyiz. Sonra deriz ki: Eğer siz, "Rablerine
bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 22, 23] ayetinin dediğiniz
manayı çıkarıyorsanız. Başkasının da, "Gözler O'nu görmez ... ''[En'am
103] ayeti hakkında: "Allah, bu ayetle gözlerin kendisini değil, başkasını
göremeyeceğini kasdetmiştir" deme hakkı olur. Nasıl ki, "Anılması
istenen melekler ve peygamberlerdir" demek caiz değilse, gözlerin
göremeyeceği şeyden başkasının kastedildiğini söylemek caiz değildir.
Onların, "Gözler
O'nu görmez ... ''[En'am 103] ayeti hakkında söylediklerinin delili yoktur.
Ayetten kastedilen, müminlerin Allah'ı sadece dünyada göremeyeceğidir. Kafirler
ise, "Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O'nu görmekten) mahrum
kalmışlardır"[Mutaffifin 15] ayetinde buyrulduğu üzere, hiçbir zaman
Rablerini göremezler. Kafirleri, kendisini görmekten mahrum bırakarak
cezalandırması, müminlerin kendisini görmeleri için gözlerinden perdeyi
kaldıracağını gösterir. Allah, müminlerin yüzü hakkında, "Yüzler vardır
ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır''[Kıyamet 22] buyurarak, o günün kıyamet
günü olduğunu ve o gün yüzlerin parlayacağını bildirmiştir. Sonra da, kendisini
göreceklerini bildirerek, "Rablerine bakacaklardır (O'nu
göreceklerdir)"[Kıyamet 23] buyurmuştur. Bu ayetten, müminlerin sadece
dünyada Rablerini göremeyeceğini anlarız. Kararmış ve asık suratların ise Onu
hem dünyada, hem de ahirette göremeyeceği hükmü çıkar. Bazı arkadaşlarımız:
"Müminlerin Allah'ı göreceği, ama idrak edemeyeceğini söylediler. İdrak,
görünen şeyi tam olarak anlayıp kavramaktır. Allah görülür, ama tıpkı Onun
ilminin hakkıyla kavranamayacağı gibi, idrak edilemez" demişlerdir.
Yüce Allah'ın gözlerle
görüleceğine delalet eden başka bir şey de, Hz. Musa'nın: " ... Rabbim!
Bana Kendini göster, Sana bakayım ... "[A'raf 143] demesidir. Yüce
Allah'ın, kendisine peygamberlik verdiği, resulleri koruduğu şeyden koruduğu
bir kişinin, imkansız olan bir şeyi istemesi mümkün değildir. Hz. Musa'nın
böyle bir şeyi istemesi mümkün değilse, anlarız ki, Hz. Musa Rabbinden imkansız
olan bir şeyi istememiştir ve Rabbimizi görmek mümkündür.
Yüce Allah'ın: "Ama
dağa bak, eğer o yerinde kalırsa sen de Beni göreceksin"[A'raf 143]
buyurması buna delalet etmektedir. Allah'ın, dağı yerinde bırakmaya gücü
yettiğine göre, Hz. Musa'nın da, dağı görmeye dayanabilmesini ve Kendisini
göstermesini sağlamaya kadirdir. Bu da, Yüce Allah'ın, kendini kullarına
göstermeye kadir olduğuna ve bunun caiz olduğuna delalet eder.
Yüce Allah'ın: "
... Sen Beni göremezsin ... " buyruğundan kasıt, ayetin geçen kısmında da
söylendiği gibi dünyada görememesidir. Çünkü Yüce Allah: "O'na
kavuştukları gün müminlere yapılacak didik temennİleri ''Selam'' demek
olacaktır ... "[Ahzab 44] buyurmaktadır. Diri olana kavuşmak ise ancak
gözle görmekle olur. Bu selamı verecek olanların da bir eksikliği yoktur. Çünkü
Allah: "Katımızda fazlası da vardır''[Kaf 35] ve "İyi davrananlara;
daima daha iyisi ve üstünü verilir"[Yunus 26] buyurmaktadır. Allah'ın
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yüce Rabbinden, Sahabe, Allah'ın
Resulü'nden, Tabiller de sahabeden bildirdiklerine göre ayette geçen daha
iyisinden kastedilen Yüce Allah'ın yüzüne bakmaktır. Böylece Allah'ın Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ondan sonra gelenlerden, Yüce Allah'ın ahiret
günü gözle görüleceği delilleriyle herkes tarafından bilinmiştir. Biz,
bazılarının sözlerini kısaca zikredeceğiz. Allah'ı görmek konusunda ayrıca
müstakil bir kitap (Kitabu'r-Rü'ye) de kaleme aldık. Doğruya ulaşmak, Allah
sayesindedir.
Suheyb'in bildirdiğine
göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cennetlikler
cennete girince, kendilerine: ''Ey Cennet ehli! Sizin için Allah'ın verdiği ve
henüz gerçekleşmeyen bir sözü vardır'' diye seslenilir. Cennetlikler: ''O söz
nedir? Bizim yüzümüzü ak etmedi mi? Bizi ateşten kurtarmadı mı? Bizi Cennete
sokmadı mı?'' karşılığını verince, Yüce Allah perdeyi kaldırır ve Kendisine
bakarlar." Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamla:
"Vallahi! Allah onlara kendisini görmekten daha kıymetli bir şey
vermemiştir" buyurup, "İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü
veriHr"[Yunus 26] ayetini okudu.
[T] Sahih hadistir.
Müslim (181)
Beyhaki der ki: Hudbe b.
Halid, Hammad b. Seleme'den aynı isnad ve manada bir rivayette bulundu; ancak
hadisin sonu: "Canım elinde olana yemin ederim ki, Allah onlara, yüzüne bakmaktan
daha sevimli ve hoş olan bir şey vermemiştir" şeklindedir.
Hudbe, Hammad b.
Seleme'den aynı rivayette bulunmuştur.
Ubey b. Ka'b ve Ka'b b.
Dere'nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
"İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilir"[Yunus 26]
ayetini açıklarken: "Daha üstününden kasıt, Rahman'ın yüzüne
bakmaktır" buyurdu.
Ebü Bekr es-Sıddik,
"İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilir''[Yunus 26] ayetini
açıklarken: "Daha üstün buyruğundan kastedilen, Rablerine bakmaktır"
demiştir.
[T] İbn Huzeyme Tevhid
(264), Abdullah b. Ahmed es-Sünne (470, 471, 1126), İbn Ebi Asım es-Sünne
(743), Beyhaki el-Esma ve's-Sıfat (666).
Ebu'l-Ahvas'ın
rivayetinde ise: "Rabbin yüzüne bakmaktır" şeklindedir. İsrail'in,
Ebu İshak'tan bunu destekleyen bir rivayeti vardır. Huzeyfe b. el-Yeman ve Ebu
Musa el-Eş'ari'nin de bu ayeti aynı şekilde tefsir ettikleri rivayet
edilmiştir.
[T] İbn Ebi Asım
es-Sünne'de (474), Darimi erReddu ale'l-Cehmiyye'de (191), Hennad Zühd'de
(170),
Hasan, "İyi
davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilir''[Yunus 26] ayetini
açıklarken: "Daha iyisinden kasıt cennet, üstününden kasıt ise Rabbin
yüzüne bakmaktır" demiştir. [T] Hasen
Beyhaki der ki: Said b. el-Müseyyeb,
Abdurrahman b. Ebi Leyla, Abdurrahman b. Sabit, Katade ve Tabiundan başkaları
Hasan'ın, "İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilİr''[Yunus
26] ayetini açıklarken: "Üstününden kasıt, Rablerinin yüzüne
bakmaktır" dediğini nakletmişlerdir.
İbn Abbas der ki:
"Yüzler vardır ki, o gün ışılışıl parıldayacaktır"[Kıyamet 22] ayeti:
"O gün yüzler güzelliğinden dolayı parlayacaktır", "Rablerine
bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 23] ayeti ise: "Kendisini
Yaratana bakacaktır" manasındadır.
Hasan(-ı Basri) der ki:
"Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışı! parıldayacaktır''[Kıyamet 22]
ayetindeki parlamanın manası, yüzlerinin güzel olmasıdır. "Rablerine
bakacaklardır (O'nu göreceklerdir)"[Kıyamet 23] ayetinden kastedilen ise
yüzler, Rablerine bakarlar ve Ona bakmakla güzelleşirler. Yüzlerin, Rablerine
bakarken güzelleşmesi de haktır.
[T] İbn Huzeyme Tevhid
(266), Abdullah b. Ahmed es-Sünne (479)
Beyhaki der ki: Bu
konuda bize İkrime ve tabilindan başkalarından kaviller aktarılmıştır.
Ebu Hureyre der ki:
Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün insanların yanındayken
bir adam gelip: "Ey Allah'ın Resulü! İman nedir?" diye sordu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a, meleklerine,
Kitab'ına, Allah'a kavuşmaya, peygamberlerine inanman, bir de son dirilmeye
inanmandır" buyurdu (ve ravi) hadisin kalan kısmını zikretti.
[T] Sahih hadistir.
Buhari (50/4777) ve Müslim 810).
Beyhaki der ki: Hadiste
zikredilen kavuşma, Allah'a kavuşmaktır.
Allah'ın Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) öldükten sonra dirilmeyi ayrıca zikretmiştir.
Allah'ın Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) teheccüd duasıyla ilgili hadisinde: "Vaadin
haktır ve Sana kavuşmak haktır" demiştir.
[T] Buhari (1120, 6317, 7485,
7442, 7499) ve Müslim (769).
Ebu Bekre'nin
bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbinize
kavuşacaksınız ve size amellerinizden soracak" buyurmuştur.
[T] Sahih hadistir.
Buhari (67, 105, 1741, 3197, 4406, 4662, 5550, 7078, 7447) ve Müslim (1679).
Enes b. Malik, Ensar'ın
kıssasını anlatırken Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'a:
"Allah'a ve Resulü'ne kavuşuncaya kadar sabrediniz" buyurduğu nu
nakleder.
[T] Sahih hadistir.
Buhari (3147, 4331, 5860, 7441) ve Müslim (1059).
Kur'an'da, "Rabbine
kavuşmayı uman kimse yararlı iş işlesin ve Rabbine kullukta hiç ortak
koşmasın''[Kehf 110] buyrulmaktadır.
Ali el-Başani der ki:
Abdullah b. el-Mübarek'e, "Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işleşin
ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın''[Kehf 110] ayetini sorduğumda:
"Rabbinin yüzüne bakmak isteyen, salih amel yapsın ve yaptığı ameli
kimseye haber vermesin" dedi.
Cerir b. Abdillah der
ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) huzurunda oturmakta idik
Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dolunay durumundaki Ay'a baktı ve
şöyle dedi: "Siz Rabbinizin huzuruna varacaksınız ve şu Ay'ı gördüğünüz
gibi onu görecek ve görme konusunda zorlanmayacaksınız. Sizler, Güneş doğmadan
ve Güneş batmadan önceki namazları geçirmemeye gücünüz yettiği müddetçe onları
geçirmeyin."
[T] Sahih hadistir.
Buhari (554, 573, 4851, 7434, 7435, 7436) ve Müslim (633).
Bu hadis başka bir
kanalla da rivayet olunmuştur. Ancak farklı olarak "Sizler, Güneş doğmadan
ve Güneş batmadan önceki namazları geçirmemeye gücünüz yettiği müddetçe onları
geçirmeyin" buyurup: "Rabbini güneş doğmadan ve batmadan önce överek
tesbih et''[Kaf 39] ayetini okudu" cümlesini ilave etti.
Beyhald der ki:
Ebu't-Tayyib Sehl b. Muhammed b. Süleyman, hadisin "...." kısmının
açıklamasını yaparken bize yazdırdıkları arasında şunlar da vardı: "Bu
kelime "...." şeklinde olursa manası:
"Onu görmek için
bir yönde toplanmazsınız ve bu sebeple izdiham olmaz. Yüce Allah, mahlukatın
bir yönde görüldüğü gibi görülmez" olur. Eğer "....." şeklinde
olursa, Onu görme konusunda hiç biriniz mağdur olmaz. Bazılarınızın görüp
bazılarınızın da görmemesi söz konusu olmaz. Siz Onu bütün yönlerinizde
görürsünüz. Allah cihetten münezzehtir. Yüce Allah'ı görmenin, Ay'ı görmeye
benzetilmesi, Allah'ı görünen bir şeye benzetmek değil, yakinen görüleceğini
belirtmek içindir. Allah bir şeye benzetilmekten münezzehtir.
Cerir'in bildirdiğine
göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbinizi apaçık
göreceksiniz" buyurmuştur.
[T] Buhari (7435)
Ebu Hureyre der ki:
İnsanlar: "Ey Allah'ın Resulü! Kıyamet gunu Rabbimizi görecek miyiz?"
diye sorunca, Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dolunayın
önünde bulut olmadığı gece Ay'ı görmekte zorlanır mısınız?" karşılığını
verdi. İnsanlar: "Hayır, ey Allah'ın Resulü!" cevabını verince,
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Güneşin önünde bulut olmadığı
zaman onu görmekte zorlanır mısınız?" diye sordu. İnsanlar: "Hayır, ey
Allah'ın Resulü!" cevabını verince, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Rabbinizi de böyle göreceksiniz" buyurdu.
[T] Sahih hadistir.
Buhari (806, 6573, 7437) ve Müslim (182).
Ebu Said el-Hudri der
ki: Allah'ın Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü!
Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sorduğumuzda, Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gündüz vakti, Güneşin önünde bulut
olmadığı zaman onu görmekte zorlanır mısınız?" diye sordu. Biz:
"Hayır, ey Allah'ın Resulü!" cevabını verince, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Dolunayın önünde bulut olmadığı gece Ay'ı görmekte
zorlanır mısınız?" diye sordu. Biz: "Hayır, ey Allah'ın Resulü!"
cevabını verince,
Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bunlardan birini görmekte zorluk çekmediğiniz gibi,
kıyamet günü Rabbinizi görmekte zorlanmayacaksınız" buyurdu.
[T] Buhari (4581, 4919)
ve Müslim (183).
Beyhaki der ki:
Hadisteki "....." kelimesinin aslı "....." şeklindedir.
Kelimedeki
"te" harfinden biri düşürülmüştür ve manası da şüphe demektir.
Hadisin manası da şu şekildedir: "Dünya yurdunda Güneş ve Ay'ı şeksiz ve
şüphesiz gördüğünüz gibi, kıyamet günü şeksiz ve şüphesiz olarak Rabbinizi
göreceksiniz."
Ebu Bekr b. Abdillah b.
Kays, babasından, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu
nakleder: "Cennetin içerisinde iki Cennet daha vardır ki kapları ve her
şeyi gümüştendir. Bir başka iki Cennet daha vardır ki onun da kapları ve her
türlü eşyası altındadır. Adn Cennetinde Cennetlikler ile Rableri arasında görebilmelerine
engel büyüklük perdesi vardır."
[T] Buhari (4878, 4879,
4880, 7444) ve Müslim (180).
Beyhaki der ki: Büyüklük
perdesi, Yüce Allah'ın, gözlerin Onu görmesine engelolmak için gözlere çektiği bir
perdedir. Dostlarına ikramda bulunmayı murad edince gözlerdeki bu perdeyi
kaldırıp, Kendisini keyfiyetsiz bildikleri gibi keyfiyetsiz görmelerini
yaratır.
Adn Cennetlerinden
kastedilen ise, Adn Cennetinde (Allah'a) bakanlardır. Bu hadisin, Ali b. Ebi Talib,
Ammar b. Yasir, Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Mes'ud, Ubade b. es-Samit, Cabir b.
Abdillah el-Ensari, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Adiy b. Hatim, Ebu
Rezin elUkayli, Enes b. Malik, Bureyde b. Hasib ve başkalarının Allah'ın
Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakledilen şahitleri vardır. Allah'ı
görmenin isbatı konusunda da, Ebu Bekr es-Sıddik, Huzeyfe b. el-Yeman, Abdullah
b. Mes'ud, Abdullah b. Abbas, Ebu Musa ve başkalarından rivayetler vardır.
Bunlardan hiç birinden, Allah'ı görmenin reddi konusunda bir rivayet
gelmemiştir. Eğer bu konuda aralarında bir ihtilaf olsaydı, helal ve haram,
şeriatlar ve hükümler konusundaki ihtilafları bize nakledildiği gibi bu ihtilaf
ta bize nakledilirdi. Dünyada Allah'ı gözlerle görme konusundaki ihtilafları
bize nakledildiği gibi ahirette görme konusunda ihtilaf etselerdi bu da
nakledilirdi. Ahirette Allah'ı görme konusundaki rivayetleri bizlere
nakledilmiş ve bu konuda ihtilaf ettiklerine dair bir rivayet nakledilmemiştir.
Dünyada Allah'ı görme konusundaki ihtilafları bize nakledildiği gibi, ahirette
Allah'ı gözlerle görme konusunda ittifak ettiklerini de biliyoruz.
Şafii, "Hayır!
Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O'nu görmekten) mahrum
kalmışlardır"[Mutaffifin 15] ayetini açıklarken: "Yüce Allah'ın, gazaplandığı
kişilerin Kendisini görmekten mahrum bırakacağını bildirmesi, razı olduğu
kişilerin Kendisini göreceğine delildir.
Said b. Esed der ki:
Şafii'ye: "Rüyet hadisi hakkında ne dersin?" diye sorduğumda, şöyle
cevap verdi: "Ey İbn Esed! Yaşasam da ölsem de, bana yetişmese de Allah'ın
Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih olarak gelen her hadisi kabul
ederim."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: