BEYHAKİ KÜLLİYATI |
KADER |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Allah'ın Dilediği
Kimseyi Delalete Düşürmesindeki Adalet...
Yüce Allah'ın
Kullarından Dilediği Kimseyi Delalete Düşürmekte Adaletli Olduğunu; Küfre Rıza
Göstermesinin Hikmetli Olduğunu Söyleyenlerin Bu Görüşünün Doğru Olmadığının ve
İmana Ters Olduğunun Beyanı
Yüce Allah: "Allah
dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı; fakat O, dilediğini saptırır,
dilediğini de doğru yola iletir. Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız"[Nahl
93] ve: "Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya
çekileceklerdir"[Enbiya 23] buyurmuştur. Burada Yüce Allah dilediğini
saptırıp dilediğini doğru yola ileteceğini bildirmiştir. "Yaptıklarınızdan
mutlaka sorumlu tutulacaksınız"[Nahl 93] buyruğuyla da bu konuda adil
olduğuna işaret etmiştir. "Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise
sorguya çekileceklerdir"[Enbiya 23] buyruğuyla kendisinin üzerinde
başkasının hükmünün olmadığını, ancak kendisinin başkasının üzerinde hükmünün
olduğunu beyan etmiştir. Mükelleflerden her bir kişinin Allah'ın haddi altında
olduğunu, haddi aşanların zalimlerden olduğunu, kendisinin başkasının haddi
altında olmadığını ve bu sebeple de haddi aşıp zalim konumuna düşme durumunun
olmadığını beyan etmiştir.
350- Habib b. eş-Şehid
der ki: İyas b. Muaviye'nin: "Hevalarına uyanlar (sapık mezhep sahipleri)
içinde kader ehlinden başka hiç kimseyle tartışmam" dediğini işittim.
Kendisine: "Arapların diline göre bana zulmü haber ver" dediğimde: "Kişinin
kendisine ait olmayan bir şeyi almasıdır" karşılığını verdi. Bunun
üzerine: "Her şey Yüce Allah'ındır" dedim.
Ebu Bekr b. İshak der
ki: Araplara göre zulüm, kişinin tasarruf hakkı olmayan bir şeyde tasarruf ta
bulunmasıdır. Ancak Yüce Allah'ın yaptığı Her şey kendi tasarrufu altındadır.
Çocuklara, delilere ve hayvanlara dilediği gibi çeşitli belalar verdiğini ve:
"Bunlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe
sokuldular"[Nuh 25] buyurduğunu görmez misin? Onların küçüğünü de, büyüğünü
de suda boğdu. Yine: ''Ad kavminde de (ibretler vardır). Onlara kasıp kavuran
rüzgarı göndermiştik''[Zariyat 41] buyurmaktadır. Küçükleri, büyükleri,
çocukları ve delileri çeşitli belalarla azap ettiğine dair başka ayetler de
bulunmaktadır.
351- Ebu'l-Esved
ed-Düeli anlatıyor: İmran b. Husayn bana:
"İnsanlar, amel
edip yaptıkları şeyleri daha önce kendileri için belirlenip takdir edildiği
için mi yapıyorlar, yoksa bunları peygamberleri onlara (Yüce Allah tarafından) getirdiği
ve bunlardan sorumlu tutulacakları için mi yapmaktadırlar?" diye sordu.
Ben: "Aksine bu, onlar için daha önce belirlenip takdir edildiği için
yapmaktadırlar" karşılığını verince, İmran: "Peki bu zulüm olur
mu?" diye sordu. Ben bu sorudan çok korktum ve:
"Her şey Allah'ın
yaratığıdır ve mülküdür. O, yaptığı hiçbir şeyden sorguya çekilmez; ancak
yaratılmışlar sorguya çekilir"[Enbiya 23] dedim. İmran şöyle dedi: Allah
sana merhamet etsin. Vallahi bunu sormamın sebebi aklını ölçmek içindi. Müzeyne
kabilesinden bir kişi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip:
"Bugün insanlar, amel edip yaptıkları şeyleri daha önce kendileri için
belirlenip takdir edildiği için mi yapıyorlar, yoksa bunları peygamberleri
onlara (Yüce Allah tarafından) getirdiği ve bunlardan sorumlu tutulacakları
için mi yapmaktadırlar?" diye sordu. Allah Resulü Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Aksine bu, onlar için daha önce belirlenip takdir edildiği için
yapmaktadırlar" karşılığını verdi. Adam: "(Takdir yapılmışsa) o zaman
neden am el ediyoruz?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah kişiyi (cennet ve cehennem olmak üzere)
iki yerden hangisi için yaratmış sa o yerin amellerine yönlendirilir. Yüce
Allah'ın Kitab'ındaki: ''Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verene, sonra da
ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki''[Şems 7,8] buyruğu da
bunu doğrulamaktadır."
Müslim, Sahih'inde daha
önce geçtiği gibi Azre kanalıyla rivayet etti.
352- İbn Abbas,
"Ona kötülüğünü de, korunmasını da ilham edene andolsun"[Şems 8]
ayetini açıklarken: "Onun günahlarını da, takvasını da beraberinde
kılmıştır" dedi.
[T] Hakim (3938).
353- İbn Abbas, "
Ona kötülüğünü de, korunmasını da ilham edene andolsun"[Şems 8] ayetini
açıklarken: "Yüce Allah cennetli olmanın da, uhrevi bedbahtlığın da
yollarını ona göstermiştir" demiştir. "Onu kötülüklere gömen de ziyan
etmİştir''[Şems 10] ayetini açıklarken: "Onu kötülüklere gömmek de onu
azdırmak, yoldan çıkarmaktır" demiştir.
354- Ebu Abdillah, Mücahid'in
Tefsir'i içinde bunu Mücahid'e dayandırmadan bu isnad ile rivayet etmiş ve
Mücahid'in: "Ona kötülüğünü de, korunmasını da ilham edene
andolsun"[Şems 8] ayetini açıklarken: "Yüce Allah ona saadetin de
bedbahtlığın da yollarını göstermiştir" dediğini bildirmiştir. "Onu
kötülüklere gömen de zİyan etmİştİr''[Şems 10] ayetini açıklarken de:
"Allah'ın azdırdığı kimse ziyandadır" demiştir. Her iki lafzın
ihtilaflı olması Ebu Ubeydullah'ın bunu Mücahid'in Tefsir'inden başka bir
yerden almış olduğuna delalet etmektedir. Sanırım bu, Adem'in nüshasında İbn
Abbas'a dayandırılmaktadır.
355- Ali b. Ebi
Talha'nın bildirdiğine göre İbn Abbas: "Onu arıtan kurtulmuştur. Onu
kötülüklere gömen de ziyan etmiştir"[Şems 10] ayeti konusunda şöyle
demiştir: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yüce Allah'ın
anndırdığı nefis kurtulmuş, Yüce Allah'ın başarısız kıldığı nefis de ziyana
uğramıştır'' buyurduğunu işittim."
356- Kesir b. Murra
bildiriyor: İbnu'd Deylemi der ki: "Sa'd b. Ebi Vakkas ile karşılaştım ve
ona: "Kader konusunda içime bazı şüpheler düştü. Bana bu konuda bir şeyler
anlat belki Yüce Allah bu şüpheleri içimden giderir" dedim. Bunun üzerine:
"Olur evladım! Şayet Yüce Allah gökteki ve yerdeki mahlükatını
azaplandıracak olsa yine de zalim sıfatını hak etmeksizin azap ederdi. Şayet
onlara rahmet ederse, bu rahmet onlar için, yaptıkları amellerden daha hayırlı
olurdu. Yüce Allah'ın yolunda Uhud dağı kadar altın infak eden kişi hayrın da
şerrin de kaderden olduğuna inanmadıkça Yüce Allah onun bu infakını kabul
etmez. Ancak Abdullah b. Mes'üd'un yanına gidip ona da bunu sorabilirsin"
dedi.
Bunun üzerine ben de
Abdullah b. Mes'üd'un yanına gittim. O da bana Sa'd'ın dediği şeyi söyledi ve:
"Ubey b. Ka'b'ın yanına gidip ona da bunu sorabilirsin" dedi. Bunun
üzerine ben de Ubey b. Ka'b'ın yanına gittim ve İbn Mes'üd'a söylediğim şeyi
kendisine de söyledim. Ubey de bana Sa'd ve İbn Mes'üd'un dediğinin aynısını
söyledi ve: "Zeyd b. Sabit'in yanına gidip ona da bunu sorabilirsin"
dedi. Bunun üzerine ben de Zeyd b. Sabit'e gittim ve ona: "Kader konusunda
içime bazı şüpheler düştü. Bana bu konuda bir şeyler anlat; belki Yüce Allah bu
şüpheleri içimden giderir" dedim. Bunun üzerine Zeyd şu karşılığı verdi:
"Olur yeğenim! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu konuda:
''Şayet Yüce Allah gökteki ve yerdeki mahlukatını azaplandıracak olsa yine de
onlara zulmetmiş olmazdı. Şayet onlara rahmet ederse, bu rahmet onlar için,
yaptıkları amellerden daha hayırlı olurdu. Yüce Allah'ın yolunda Uhud dağı
kadar altın infak eden kişi hayrın da şerrin de kaderden olduğuna inanmazsa
cehenneme girer'' buyurduğunu işittim."
Ebu'l-Esved ed-Dili bunu
İmran b. Husayn vasıtasıyla rivayet etmiştir. Ayrıca Abdullah b. Mes'ud ve Ubey
b. Ka'b'ın kendi kavilleri olarak da aktarmıştır.
358- Rafi b. Hadic'in
uzun hadisi içinde şöyle geçmektedir: Nitekim İsrail oğullarının çoğu da,
kaderi yalanlamaları yüzünden helak olmuşlardı." "Ey Allah'ın Resulü!
Kadere iman nasılolur?" dedim. Buyurdu ki: "Tek Allah'a inanır,
cennet ve cehennemin varlığına inanır, Yüce Allah'ın bunları mahlukatı
yaratmadan önce yarattığını, sonra mahlukatı yarattığını ve onlardan dilediğini
cennetlik, dilediğini cehennemlik olarak tayin ettiğini, her birinin kendisi için
verilen hükme uygun amel edeceğini ve sonuçta kendisi için tayin edilen yazgıya
boyun eğeceğini bilirsin."
Bu bize daha önce Atiye
b. Kays'ın Ata b. Ebi Rebah vasıtasıyla Amr b. Şuayb'dan yaptığı bir rivayetle
geçmiştir.
359- İbn Mes'üd bildiriyor:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Hiçbir kul yoktur
ki, derdi veya bir sıkıntısı olduğu zaman: ''Allahım! Ben kulunum. Erkek ve
kadın kulunun oğluyum. Her şeyim senin elinde olup hakkımdaki takdirin
gerçekleşecektir. Bana bir şeyleri takdir etmen adalettiL Kendini
isimlendirdiğin bütün isimlerle veya Kitab'ında indirdiğinle veya kendisine
öğretmiş olduğun kullarından birinin ismiyle veya katında bulundurduğun gayb
ilmiyle Kur'an'ı kalbimin baharı, gözlerimin nuru, sıkıntımın ve üzüntümün
gidericisi kıl'' diye dua ederse, Yüce Allah mutlaka üzüntüsünü giderir ve
üzüntüsü yerine ferahlık getirir." Sahabeler: "Ey Allah'ın Resulü! Bu
sözleri öğrenmemiz gerekir mi?" diye sorunca: "Evet bunu işiten
kişilerin öğrenmesi gerekir" buyurdu.
Abdurrahman b. İshak
bunu Kasım b. Abdirrahman'dan rivayette tek kalmıştır.
360- Süleyman Ebü Hamza
el-Mısri der ki: Ebü Eyyüb el-Ensari: "Ey Allah'ın Resulü! Allah bana bir
şeyi takdir edip sonra o şeyden dolayı bana azab eder mi?" deyince,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet, sana zulmetmiş te olmaz.
Ey Ebü Eyyub! Hayrın da, şerrin de kaderden olduğuna inanmadıktan sonra Allah
yolunda Uhud dağı kadar altın infak etsen sana bir fayda sağlamaz"
buyurdu.
361- Abdullah b.
el-Haris b. Nevfel der ki: Ömer b. el-Hattab bize Cabiye'de hutbe verirken
Allah'a hamdü sena ettikten sonra: "Allah kimi hidayete erdirirse onu
saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur" dedi.
Önünde bulunan bir başpiskopos: "Burkuset burkuset" dedi. Ömer:
"Allah'ın düşmanı ne diyor?" diye sorunca, oradakiler: "Bir şey
demiyor" karşılığını verdi. Sonra Ömer şahadet getirip tekrar: "Allah
kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete
erdirecek yoktur" deyince, başpiskopos yine:
"Burkuset
burkuset" dedi. Ömer: "Allah'ın düşmanı ne diyor?" diye sorunca,
oradakiler: "Allah'ın hidayete erdireceğini ancak saptırmayacağını
söylemektedir" dediler. Bunun üzerine Ömer: "Allah'ın düşmanı yalan
söylemektedir. Evet, Allah seni yarattı ve saptırdı. inşallah cehenneme de
sokacaktır. Vallahi ah din (zimmetin) olmasaydı boynunu vururdum" dedi.
Sonrasında ravi söz konusu hadisi zikretti.
Süfyan es-Sevri bunu
Halid el-Hazza kanalıyla aynı manada rivayet etmiştir. Ancak rivayetinin
sonunda şöyle geçmektedir: "Allah cennet ehlini daha amel işlemelerinden
önce cennetlik olarak yarattı. Bu kimselerin cennetlik amelleri işlemekten geri
durmalan da mümkün değildir. Cehennem ehlini de daha amel işlemeden önce
cehennemlik olarak yarattı. Onların da cehennemlik amel işlemekten geri
durmalan mümkün değildir. Yüce Allah bunları yarattığı zaman cennetlik ve
cehennemlikler için: ''Bunlar buraya bunlar da buraya gidecektir'' buyurdu.
Bunun üzerine oradakiler kader konusunda bir ihtilaflan olmadan oradan
ayrıldılar."
362- İbn Abbas der ki:
"Yeryüzünde tartışan Kaderiyye'den olanlardan daha çok öfke duyduğum
kimseler yoktur. Zira Allah'ın kudretini bilmemektedirler. Oysa Yüce Allah:
"O, yaptığından dolayı sorgulanamaz, fakat onlar sorgulanırlar"[Enbiya
23] buyurmuştur.
İbn Abbas, Kaderiyye
mezhebinden olanları zikredip: "Allah onları kahretsin! Yüce Allah:
"İlkin sizi yarattığı gibi (yine O'na) döneceksiniz. O, bir gurubu doğru
yola iletti, bir gruba da sapıklık müstahak oldu"[A'raf 30] buyurmuyar
mu!" dedi.
363- Vehb b. Münebbih
der ki: Hz. Musa, Rabbine kader hakkında sorup: "Allahım! Sen çok
azametlisin. Eğer sana itaat edilmesini isteseydin sana itaat edilirdi. Sana
asi olunmamasını isteseydin sana asi olunmazdı. Sen sana itaat edilmesini
severken sana asi olunmaktadır. Ey Rabbim bu nasılolmaktadır?" deyince,
Yüce Allah: "Ben yaptığımdan sorumlu tutulmam; onlar ise sorguya
çekileceklerdir" diye vahyetti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: