BEYHAKİ KÜLLİYATI |
KADER |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Allah'ın Yüklediği
Mükellefiyetin Sınırları ve İlahi Takdire Dair Bölüm
Yüce Allah'ın:
"Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun''[En'am 153] ve: "Baksana;
senin için ne türlü benzetmeler yaptılar! Bu yüzden, (öyle bir) saptılar ki,
artık (doğru) yolu bulamayacaklardır"[İsra 48] buyruğu. Burada Yüce Allah
kendisinden başkasını isteyen kişinin doğru yolu bulamayacağını haber
vermiştir.
Yüce Allah: "İyilik
ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın''[Maide 2] ve:
"Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin"[Al-i İmran 200]
buyurmakla birlikte: "İşte (taptıklarınız), söylediklerinizde sizi yalancı
çıkardılar. Artık ne (azabınızı) geri çevirebilir, ne de bir yardım temin
edebilirsiniz"[Furkan 19] buyurmaktadır. Yine: "Kullarımı müjdele, o
kullarım ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar''[Zümer 17,18]
buyurmakla birlikte: "Onlar ki, gözleri, Beni hatırlatan ayetlerin karşısında
bir örtü içindeydi, işitmeye de tahammül edemiyorlardı"[Kehf 101]
buyurmaktadır.
Yine: "Erkeklerin
kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları
vardır''[Bakara 228] buyurmakla birlikte: "Üzerine düşüp uğraşsanız da
kadınlar arasında adil davranmaya güç yetiremezsiniz"[Nisa 129]
buyurmaktadır. Yine Yüce Allah: "O gün incikten açılır ve secdeye davet
edilirler; fakat güç getiremezler''[Kalem 42] buyurmaktadır. Kendilerine gece
namazını emrettikten sonra da: "Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda
ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü
hafifletti)"[Müzzemmil 20] buyurmuştur. Kendilerinden bir kişinin
(düşmandan) on kişiye karşı sabretmesini emrettikten sonra da: "Şimdi
Allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden
sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) iki yüz kişiye galip gelir. Ve eğer
sizden bin kişi olursa, Allah'ın izniyle (onlardan) iki bin kişiye galip
gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir"[Enfal 66] buyurdu.
Musa'ya, Hızır'ı takib
edip ona uymasını emrettikten sonra Hızır'ın, Musa'ya: "Doğrusu sen
benimle beraberliğe sabredemezsin"[Kehf 67] şeklinde olan kavlini;
Musa'nın: "İnşaallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksın"[Kehf 69]
diye cevap vermesini ve sonra Hızır'ın dediği gerçekleşince: "Ben sana,
benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi?"[Kehf 75] ve:
"Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim"[Kehf
78] dediğini haber vermesi Musa'nın Allah'ın dilediği dışında sabredemeyeceğini
bildiği açısındandır.
Dostlarımız bu konuda
şöyle demiştir: "Allah'ın muvaffakiyetini dilediği dışında güçlerinin
yetmeyeceği bir şeyin kendilerine yüklenmesi caiz olmasaydı: "Rabbimiz!
Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi yükleme"[Bakara 286] demezlerdi. Ancak
Allah da kendilerine güçlerinin yetmeyeceği bir şeyi yüklememekteydi.
290- İbn Abbas:
"Secdeye davet edilirler; fakat güç getiremezler''[Kalem 43] ayetini
açıklarken şöyle demiştir: Bunlar kafirlerdir. Dünyada güven içindeyken Allah'a
itaate davet edilirlerdi. Ancak böylesi bir günde korku içindeyken bu davet
kendilerine yapılır. Daha sonra Yüce Allah hem dünya, hem de ahirette
müşriklerin itaate yapılan davete karşılık vermemelerinin sebeplerini de
açıklar. "Onlar işitemezler ve göremezlerdi"[Hud 20] buyurarak
dünyada iken itaate yapılan davete karşılık vermemelerinin sebebini ifade der.
Ahiret te bunu yapamamalarının sebebi konusunda da: "Secdeye davet
edilirler; fakat güç getiremezler. Gözleri horluktan aşağı düşmüş bir halde
kendilerini zillet bürür"[Kalem 43] buyurur.
İsnadıyla bize
bildirilene göre İbn Abbas: "Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar
yükler"[Bakara 285] buyruğunu açıklarken şöyle demiştir: "Burada müminler
kastedilmektedir. Yüce Allah müminlerin dini konularını kolay kılmış ve:
"O, sizi seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk
kılmamıştır''[Hac, 78] buyurmuştur. Seferi iken oruç tutmayıp iftar etmeyi
kastederek de: "Allah size kolaylık ister, zorluk istemez"[Bakara,
185] buyurmuş ve yine seferi iken oruç tutmayı kastederek: "Allah'a karşı
gelmekten gücünüzün yettiği kadar sakının"[Teğabun 16] buyurmuştur.
[T] İbn Cerir (5/153),
İbnu'l-Münzir (180) ve İbn Ebi Hatim 2/577 (3080).
291- Ebu Hureyre der ki:
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Göklerde ve yerde olanlar
Allah'ındır. İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba
çeker ve dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah her şeye Kadir'dir"[Bakara
284] ayeti nazil olduğu zaman bu (içindekilerden hesaba çekilecekleri)
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına ağır geldi. Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldiler, dizlerinin üzerinde oturdular
ve: "Ey Allah'ın Resulü! Daha önce gücümüzün yeteceği namaz, oruç, cihad,
zekat gibi ibadetlerle yükümlü kılındık. Ancak sana nazil olan bu ayete gücümüz
yetmez" dediler.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Sizden önceki Ehl-i kitab'dan olan iki topluluk gibi:
''işittik ve isyan ettik'' demek mi istiyorsunuz! Aksine: ''İşittik, itaat
ettik. Rabbimiz! AHım dileriz, dönüş sanadır'' deyin" buyurunca ashab da:
"İşittik, itaat ettik. Rabbimiz! AHım dileriz, dönüş sanadır"
dediler. Müslümanlar bunu dilleriyle yalvarır gibi söyleyince akabinde Yüce
Allah şu ayeti indirdi: "Peygamber ve inananlar, ona Rabbi'nden indirilene
inandı. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı.
''Peygamberleri arasından hiçbirini ayırt etmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz!
Affını dileriz, dönüş Sanadır'' dediler."[Bakara 285] Müslümanlar bunu
yapınca da Yüce Allah o ayeti (Bakara Sur. 284) neshederek şu ayeti indirdi:
"Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik
lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak
olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de
ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi
affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım
et."[Bakara 286] Yüce Allah da (bu duaya karşılık): "Peki"
karşılığını vermiştir.
Müslim, Sahih'inde
Umeyye b. Bistam'dan, ayrıca Said b. Cübeyr kanalıyla İbn Abbas'tan rivayet
etti. [T] Müslim (125).
292- Abdullah b.
Mes'fıd, "Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun"[Al-i İmran 102]
ayetini açıklarken: "Allah'a itaat edip asi olmamak, Allah'ı zikredip
unutmamaktır" demiştir.
[T] Hakim (3159).
[Zehebi: Buhari ve Müslim'in şartınca SAHİH]
293- İbn Mes'fıd:
"Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun"[Al-i İmran 102] ayetini
açıklarken: "Burada Allah'a itaat edip asi olmamak, Allah'ı zikredip
unutmamak ve şükredip küfretmemek kastedilmektedir" dedi. Bu konuda:
"O halde, gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten sakının''[Teğabun
16] ayeti de nazil oldu.
294- İbn Mes'ud:
"Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun"[Al-i İmran 102] ayetini
açıklarken dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e: "Yaraşır
şekilde korkmak nasılolur?" diye sorulunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): " Allah'ı zikredip unutmamak ve Allah'a itaat edip asi
olmamaktır" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Buna kim güç yetirebilir
ki?" denilince: "O halde, gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı
gelmekten sakının''[Teğabun 16] ayeti nazil oldu.
295- Ebu Bekr Ahmed b.
İshak b. Eyyub el-Fakih der ki: Ayet ve sünnette kişiye kaldıramayacağı yükün
yüklenmesinin caiz olmadığı yönünde bir şey yoktur. Ancak ayetlerde ve sünnette
kaldırabilecekleri kadar yüklenebilecekleri zikredilmiştir. Kader de bundan
ibarettir.
296- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Size (emir ve yasak olarak) bir şey söylemediğim konularda beni rahat
bırakın (bana soru sormayın). Zira sizden öncekiler peygamberlerine çok soru
sormaları ve sonunda onlara muhalif düşmelerinden dolayı helak olmuşlardır.
Size yasakladığım şeylerden uzak durun, yapmanızı emrettiğim şeyleri de
elinizden geldiği kadar yapın."
Buhari, Sahih'inde
İsmail b. Ebi Uveys'ten ve Müslim ise başka bir yolla Ebu'z-Zinad'dan rivayet
etti. [T] Buhari (7288) ve Müslim
(1337).
Burada da görülmektedir
ki Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara güçlerinin yetmeyeceği
şeyi emrettiği görülmektedir. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kendilerine güçlerinin yetmeyeceği birçok şeyı emretmiştir. Bu haber
Müslümanlar hakkında varid olmuştur.
297- Sevban der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İstikamet üzere
olunuz. Ancak bunu tam olarak yapamayacaksınız. Bilin ki amellerinizin en
hayırlısı; namazdır. Müminden başkası abdestte itina göstermez."
[T] İbn Mace (277) ve
Darimi (681).
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) kendilerine istikamet üzere olmalarını emretmiş ve sonra buna
güç yetiremeyeceklerini haber vermiştir.
298- Şeddad b. Evs der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Seyyidü'l-istiğfar (istiğfarın efendisi) kulun: ''Allahım! Sen benim
Rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Beni sen yarattın ve ben senin kulunum.
Ben kulluğumda gücüm yettiği kadar senin ahdü misakın üzereyim. Yaptıklarımın
şerrinden sana sığınırım. Senin bana ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ettiğim
gibi kendi kusur ve günahlarımı da itiraf ediyorum. Rabbim! Sen beni bağışla.
Zira senden başkası günahları bağışlayamaz, yegane bağışlayıcı sensin''
demesidir."
Buhari bunu Sahih'te
aktarmıştır. [T] Buhari, (6306).
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), burada kazandığı şeyin güç yetirebildiği
şeyolduğunu bildirmiştir. Bu da güç yetirmenin ancak takdir edilen şeyde
olabileceğini söyleyenleri doğrulayan delildir.
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözü, takdir edilmeyen şeye güç
yetirilemeyeceğini göstermektedir.
299-301 - İbn Mes'üd der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), İbn Sayyad'a rastlayınca, ona:
"Ben sana (içimde) bir şey sakladım (bil bakalım nedir?)" buyurdu.
İbn Sayyad da: "Duh" diye karşılık verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Defol git, sen asla gücünü aşamazsın"
buyurdu. Ömer: "Ey Allah'ın Resulü! İzin ver de onu boynunu vurayım"
deyince: "Hayır, eğer o korktuğun kimse ıse onu öldürmeye güç
yetiremezsin" buyurdu.
Müslim, Sahih'inde İbn
Numeyr, İshak ve Ebü Kureyb'den rivayet etti.
[T] Müslim (2924).
302- Cerir b. Abdillah
der ki: "Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem), namaz kılmak, zekat
vermek ve her müslümana karşı samimi olmak üzere biat ettim."
Şa'bi der ki: Cerir zeki
bir adam idi. O şöyle demiştir: "Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Ey Allah'ın Resulü! Gücümün yettiği kadar mı?'' dediğimde,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Gücünün yettiği kadar'' karşılığını
verdi." Bu da bu yönde bir ruhsat idi.
303- İbn Ömer
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İbnu's-Sayyad'a: uBen sana
(içimden) bir şey sakladım (onu bil)" buyurdu. Hz. Peygamber içinden:
"Göğün açık bir duman getireceği günü bekle"[Duhan 10] ayetini
geçirmiş ve bunu gizlemişti. İbnu's-Sayyad: "O, Duh'dur (dumandır)"
karşılığını verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Defol git, sen asla kaderini aşamazsın" buyurdu. Hz. Ömer: "Ey
Allah'ın Resulü! İzin ver onun boynunu vurayım" deyince, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer bu, o kişi (Deccal) ise, sen ona
musaHat olamazsın. Eğer o kişi değilse onu öldürmekte senin için hiçbir hayır
yoktur" buyurdu.
Müslim, Sahih'inde Abd
b. Humeyd ve başkası kanalıyla Abdurrezzak'tan ve Buhari, İbnu'l-Mübarek
kanalıyla Ma'mer'den rivayet etti. [T]
Buhari (4/85,8/157) ve Müslim 2930 (97).
304- İyas b. Seleme,
babasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikteyken adamın biri yularından tuttuğu gebe bir atla geldi. Atın da peşine
takılmış dişi bir tayı vardı. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Sen kimsin?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Ben peygamberim" karşılığını verdi. Adam: "Peygamber
de ne?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ın
elçisi demek" karşılığını verdi. Adam: "Kıyamet ne zaman
kopacak?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Gaybi bir konudur ve gaybı Allah'tan başka kimse bilemez"
karşılığını verdi. Adam: "Kılıcını ver de bakayım" deyince, Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona kılıcını verdi. Adam kılıcı alıp birkaç defa
salladıktan sonra geri verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bilmelisin ki aklındaki şeyi (beni öldürmeyi) yapamayacaktın"
buyurdu.
[T] Hakim (14). [Zehebi:
Müslim'in şartınca SAHİH]
305- Hz. Aişe der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (gecelerini hanımları arasında)
paylaştırarak adaleti sağlar ve şöyle dua ederdi: "Allahım! Gücümün
yettiği şeylerde benim taksimatım bu şekildedir. Senin gücünün yettiği; ama
benim gücümün yetmediği şeyler konusunda beni hesaba çekme!" Ebu Davud
dedi ki: "(Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gücünün yetmediği
şeyle) gönlü kastediyor."
[T] Ebu Davud (2134)
Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) burada kazanmadığı şeyin elinde olmayan ve gücünün yetmediği
bir şeyolduğunu, kazandığı şeyin de gücünün yettiği bir şeyolduğunu
bildirmiştir.
306- İbn Abbas
anlatıyor: Bir gün Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (bineğinin) arkasındayken
bana şöyle buyurdu: "Delikanlı! Sana birkaç söz öğreteceğim. Allah'ın
emirlerini gözet ki O da seni gözetsin! Allah'ın buyruklarına uy ki O'nu hep
yanında bulasın! Rahat zamanlarda Allah'ı an ki zor zamanlarında O da seni
unutmasın. Bir şey isteyeceksen Allah'tan iste! Yardım isteyeceksen Allah'tan
iste! Bil ki olacaklar konusunda artık kalemler kalktı ve sahifeler de kurudu
(her şey yazıldı ve bitti)! Bilmelisin ki tüm insanlar bir konuda sana fayda
vermek için bir araya gelseler Allah takdir etmemişse bunu yapamazlar. Sana bir
konuda zarar vermek için de hepsi bir araya gelseler Allah takdir etmemişse bir
zarar veremezler. Bilmelisin ki hoşuna gitmeyen durumlarda sabretmende senin
için büyük hayırlar vardır. Bil ki zafer sabırla gelir. Ferahlık sıkıntılardan
sonra gelir. Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır."
[T] Tirmizi (2516).
307- Gufre'nin azatlısı
Ömer b. Abdillah, Abdullah b. Abbas vasıtasıyla Allah Resulü'nden (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) aynısını rivayet etmiştir. Ancak rivayetinde: "Bil ki
olacaklar konusunda artık kıyamet gününe kadar kalemler kalktı. Bilmelisin ki
bütün mahlukat bir konuda sana fayda vermek için bir araya gelseler Allah
takdir etmemişse bunu yapamazlar. Sana bir konuda zarar vermek için de hepsi
bir araya gelseler Allah bunu sana takdir etmemişse bir zarar veremezler. Rıza
ve yakin ile Allah için am el etmeye gücün yeterse bunu yap. Eğer gücün
yetmezse bilmelisin ki hoşuna gitmeyen durumlarda sabretmende senin için büyük
hayırlar vardır" demiş ve söz konusu hadisi zikretmiştir.
Aynısı "Ebu İsmail
el-Müeddib - Gufre'nin azatlısı Ömer Muhammed b. Ka'b el-Kurazi" kanalıyla
İbn Abbas'tan rivayet edilmiştir. Biz de bunu Haneş es-San'ani vasıtasıyla İbn
Abbas'tan rivayet ettik.
308- MUğire'nin azatlısı
Verrad der ki: Muğire b. Şu'be, Muaviye b. Ebi Süfyan'a şöyle bir mektup yazdı:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her namazın ardından selam
verdikten sonra ''La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehu'l-mülkü ve
lehu'l-hamdu ve huve ala külli şey'in kadir. -Allahümme la mania lima a'tayte
ve la mu'tıye lima mena'te, ve la "enfau ze'l-ceddi minke'l-ced (=
Allah'tan başka ilah yoktur. Tektir ve ortaksızdır. Mülk onundur, hamd da ona
mahsustur. O her şeye kadirdir. Allahım! Bir şey vermek istediğinde buna kimse
mani olamaz. Kendisine bir şey vermek istemediğine ise kimseler bir şey
veremez. Senin inayetin olmadıktan sonra kimsenin varlığı kendisine bir fayda
getiremez)'' diye dua ederdi."
Buhari ve Müslim,
Sahih'lerinde rivayet ettiler. [T]
Buhari (844) ve Müslim (593).
309- Al-i İmran süresi
97. ayete gelince: İbn Ömer der ki: Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve
Selleml, Yüce Allah'ın: "Oraya ulaşmaya yol bulabilenin Ev'i haccetmesi
Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır"[Al-i İmran 97] ayeti hakkında:
"(Yol bulmaktan kasıt hac yolculuğu için gereken) azık ve bineği
bulabilmektir" buyurduğunu işittim.
"Oruç tutmaya güç
yetiremeyenlere bir yoksulu (sabah-akşam) doyuracak fidye gerekir''[Bakara 184]
buyruğuna gelince; muhtemelen burada "güç yetiremeyenlere" ifadesi
ile tutulmayan oruç yerine yemek bulabilme kastedilmektedir. Muhtemelen de
"güç yetiremeyenlere" ifadesi ile İslam'ın ilk döneminde olduğu gibi
oruç tutmak ile mükellef olduğu halde tutmayıp fidye ödemek kastedilmektedir ki
sonra bu neshedilmiştir.
310-311 - Ata
bildiriyor: İbn Abbas'ın, "Orucu güçlükle tutabilenler ise, fidye olarak
yoksul doyururlar"[Bakara 184] ayetini okuyup şöyle dediğini işittim:
"Bu ayet neshedilmemiştir. Burada bahse konu olan kişiler oruç tutamayacak
kadar yaşlı olan erkek ve kadınlardır. Bunlar, tutmadıkları her bir gün için
bir yoksulu doyururlar."
Buhari, Sahih'inde İshak
b. Mansur kanalıyla Ravh'tan rivayet etmiştir.
[t] Buhari (4505).
Bize bildirilene göre
Hz. Aişe bu ayeti: "....." şeklinde '......' ifadesi ile okurdu. Mana
olarak da neredeyse telef olacak şekilde güç yetirememektir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Yüce Allah'a Karşı
İsyan ve İtaate Dair Bölüm