BEYHAKİ KÜLLİYATI |
KADER |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Kaderde Hayrın da
Şerrin de Allah'tan Geldiğinin Beyanı ve Buna İman Etmenin Gereği
Yüce Allah: "Biz,
her şeyi bir ölçüye göre yarattık"[Kamer 49] ve: "Kendilerine bir
iyilik dokunsa ''Bu, Allah'tan'' derler; başlarına bir kötülük gelince de ''Bu,
senden'' derler. ''Hepsi Allah'tandır'' de"[Nisa 78] buyurmaktadır.
175- Ebü Hureyre der ki:
Kureyş müşrikleri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip kendisiyle
kader konusunda tartışmaya başladı. Bunun üzerİne: "Doğrusu suçlular
sapıklık ve çılgınlık içindedirler. Ateşe yüzüstü sürüldükleri gün, onlara:
''Cehennemin dokunan azabım tadın'' denir. Biz, her şeyi bir ölçüye göre
yarattık''[Kamer 47, 48] ayetleri nazil oldu.
176- Ebü Hureyre der ki:
Kureyş müşrikleri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip onunla kader
konusunu tartışınca, "Doğrusu suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
Ateşe yüzüstü sürüldükleri gün, onlara: ''Cehennemin dokunan azabım tadın''
denir. Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık"[Kamer 47, 48] ayetleri
nazil oldu.
Bu hadis başka bir
kanalla da rivayet olunmuştur. Müslim, Sahih'inde Ebu Kureyb'den rivayet etti.
177- 178- Tavus
bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bazılarına
yetiştim. "Her şey kadere bağlıdır" diyorlardı. Abdullah b. Ömer'in
de şöyle dediğini işittim: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Her şey kadere bağlıdır. Hatta aciz olma ve beceriklilik bile'' veya
''Beceriklilik ve aciz olma bile!'' buyurdu."
Müslim, Sahih'inde
Abdula'la b. Hammad ve başkasından rivayet etti. [T] Müslim (2655).
179- 181 - Yahya b.
Ya'mer anlatıyor: Basra'da kader hakkında görüş bildiren ilk kişi Ma'bed el-Cuheni'dir.
Humeyd b. Abdinahman ile hac için yola çıktık ve Medine'ye yaklaşınca:
"Allah'ın Resulü'nün ashabından bazılarını bulup, şunların kader hakkında
söyledikleri şeyleri sorsak" dedik. Mescid' de Abdullah b. Ömer ile
karşılaşınca, Birimiz sağ, öbürümüz sol tarafından olmak üzere ikimiz de ona
sokulduk. Ben arkadaşımın bu konuda konuşmayı bana bıraktığını tahmin ederek
İbn Ömer'e: "Ey Ebu Abdirrahman! Bizim tarafımızda, Kur'an'ı okuyan, ilim
sahibi olan ve kader diye bir şeyin olmadığını her işin hemen o anda meydana
geliveren bir durum olduğunu söyleyen kişiler çıktı" dedim. Bunun üzerine
İbn Ömer şöyle karşılık verdi: Onlarla bir daha karşılaşırsan benim onlardan
uzak olduğumu onların da benden uzak olduklarını kendilerine haber ver. Abdullah'ın
yeminle söyleyebileceği bir gerçek varsa o da şudur: Onlardan biri Allah
yolunda Uhud dağı kadar altın harcasa, kadere ve kaderin hayrına ve şenine iman
etmedikçe kendisinden kabul edilmez.
Abdullah b. Ömer şöyle
devam etti: (Babam) Ömer b. el-Hattab şöyle demiştir: "Bir gün
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında idik. Bu esnada elbisesi
bembeyaz saçları simsiyah bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk izleri
görülmüyordu ve biz de onu tanımıyorduk. Bu kimse Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanına geldi, dizini Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) dizine dayadı, ellerini Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
baldırına koydu ve,: ''Ey Muhammed! Bana İslam'dan haber ver, İslam nedir?''
diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle cevap verdi:
''İslam, Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in, Allah'ın kulu ve elçisi
olduğuna şahadet edip namazı kılman zekat vermen, Ramazan orucunu tutman ve
gücün yetiyorsa haccetmendir.'' Adam: ''Doğru söyledin'' dedi. Biz de bu adama
hayret ettik, hem soru soruyor hem de ''Doğru söyledin'' diyerek tasdik
ediyordu. Adam: ''Ey Muhammed! Bana imandan haber ver, iman nedir?'' diye
sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle cevap verdi: ''İman,
Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ahiret gününe, hayır ve şeni
ile kadere inanmandır.'' Adam: ''Doğru söyledin. Bana ihsanı anlat. İhsan
nedir?'' diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle cevap
verdi: ''Allah'ı görür gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen bile o seni her
an görmektedir.'' Adam: ''Bana Kıyamet saatini haber ver, Kıyamet ne zaman
kopacak?'' diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kıyamet
hakkında soru sorulan kişi; soran kişiden daha bilgili değildir'' cevabını
verdi.
Adam: ''Kıyametin
alametlerini söyle'' deyince, Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: ''Cariyenin hanımefendisini doğurması, (yani doğan çocuklar ana
ve babalarına köle muamelesi yapacaklar) yalın ayak çıplak ve fakir koyun
çobanlarını yaptırdıkları binalarla boy ölçüşürken görmendir.''
Sonra adam gitti. Üç gün
sonra Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: ''Ey Ömer! O soruları
soranın kim olduğunu biliyor musun?'' diye sordu. Ben: ''Allah ve Resulü daha
iyi bilir'' cevabını verince, Allah'ın Resulü: ''O, Cibril'di. Size dininizi
öğretmek için gelmişti'' buyurdu."
Lafız, Muaz b.
Muaz'ındır. Müslim, Sahih'inde Ebü Hayseme Züheyr b. Harb ve Ubeydullah b.
Muaz'dan rivayet etti. [T] Müslim (8).
182- Yahya b. Ya'mer der
ki: Ma'bed kader hakkında söylediklerini söyleyince biz bunları reddettik.
Sonra ben ve Humeyd b. Abdirrahman el-Himyeri birer hac yaptık ... Hadis,
Kehmes rivayetinin manası doğrultusunda devam ediyor. Ancak bu hadiste biraz
fazlalık ve bir kaç harf noksanlığı vardır.
Müslim, Sahih'inde
Muhammed b. Ubeyd ve Ebü Kamil'den rivayet etti. [T] Müslim (8/2).
183- Yahya b. Ya'mer ile
Humeyd b. Abdirrahman derler ki: Biz Abdullah b. Ömer'le karşılaştığımızda ona
kaderden bahsettik (ve kaderi inkar eden kimselerin) bu konuda söylediklerini
anlattık... -Hadis devam ediyor- Müslim, Sahih'inde Muhammed b. Hatim kanalıyla
Yahya b. Said el-Kattan'dan rivayet etti.
184- Yahya b. Ya'mer
bildiriyor: İbn Ömer'e: "Bazı kişiler kaderin olmadığını söylüyorlar"
dediğimde... -Hadis devam ediyor-
Müslim, Sahih'inde
Haccac b. eş-Şair kanalıyla Yunus b. Muhammed'den rivayet etti.
185-186- Yahya b. Ya'mer
anlatıyor: Komşularının yardımıyla geçinen Cüheyneli sefih bir adam vardı. Daha
sonra bu adam Kur'an'ı okuyup miras ilmini öğrendi ve insanlara dersler vermeye
başladı. Sonra da isteyen kişinin hayır isteyen kişinin de şer işleyebileceğini
her işin hemen o anda meydana geliveren bir durum olduğunu söylemeye başladı.
Ebu'l-Esved ed-Dili ile karşılaşıp bunu kendisine sorduğumda:
"Yalan söylüyor.
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından her kişinin kaderin var
olduğu görüşünde olduğunu biliyoruz" karşılığını verdi. Sonra Humeyd b.
Abdinahman el-Himyeri ile birlikte hacca gittim. Hac görevimizi bitirdiğimizde
(birbirimize): "Medine'ye gidelim ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ashabını bulup kader konusunu onlara soralım" dedik.
Medine'ye geldiğimizde
Ensar'dan bir adam ile karşılaştık. Ancak: "Biz İbn Ömer ve Ebu Said'i
bulup onlara soralım" diyerek ona bir şey sormadık. İbn Ömer ile
karşılaşınca, ben sağ tarafına geçtim. Humeyd b. Abdirrahman el-Himyeri de sol
tarafına geçti. Humeyd b. Abdirrahman'a: "Ona sen mi soracaksın yoksa ben
mi?" dediğimde, "Sen sor" karşılığını verdi. Çünkü kendisinden
daha dilbaz idim. Ona: "Ey Ebu Abdirrahman! Irak'ta bizim yanımızda
Kur'an'ı okuyan, ilim sahibi olan ve kader diye bir şeyin olmadığını her işin
hemen o anda meydana geliveren bir durum olduğunu, isteyen kişinin hayır, isteyen
kişinin de şer işleyebileceğini söyleyen kişiler çıktı" dedim. Bunun
üzerine İbn Ömer şöyle karşılık verdi: "Onlarla bir daha karşılaşırsan
onlara: ''İbn Ömer sizden beri olduğunu sizin de kendisinden beri olduğunuz
söylüyor'' deyin. Vallahi onlardan biri sürekli amel işlese veya Allah yolunda
Uhud dağı kadar altın harcasa, kadere ve kaderin hayrına ve şerrine iman
etmedikçe kendisinden kabul edilmez. Zira Ömer, bana Resulullah'tan (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) naklederek şöyle anlattı: ''Musa, Adem ile karşılaştı ve ona:
"Ey Adem! Yüce Allah seni eliyle yarattı. Melekleri sana secde ettirdi.
Seni cennetine koydu. Vallahi o yaptığın şeyi yapmasaydın zürriyetinden hiç
kimse cehenneme girmezdi" dedi. Bunun üzerine Adem: "Ey Musa! Allah'ın,
risaletini ve sözlerini bildirmek üzere seçilmişken Allah'ın, henüz beni
yaratmadan yapmamı takdir ettiği bir iş yüzünden mi beni kınıyorsun?"
karşılığını verdi. Her ikisi de Allah'ın hükümlerine dayandı, ancak Adem,
Musa'ya galip geldi. Her ikisi de Allah'ın hükümlerine dayandı, ancak Adem,
Musa'ya galip geldi. Her ikisi de Allah'ın hükümlerine dayandı, ancak Adem,
Musa'ya galip geldi.
Yine Ömer bana şöyle
anlattı: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ömrünün son
zamanlarında bir adam Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi."
Sonrasında ravi söz konusu hadisi uzunluğuyla aktardı ve şöyle devam etti:
"Adam: ''İman nedir?'' diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''İman, Allah'a, ahiret gününe, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine,
cennete ve cehenneme, öldükten sonra tekrar dirilmeye ve bütünüyle kadere
inanmandır'' buyurdu.
Bu rivayet hakkında
başka bir yerde aynı isnad ile Muhammed b. Ubeydillah'tan naklederek şöyle
demiştir: "Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''İman,
Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, cennete ve cehenneme,
Mizan'a, öldükten sonra tekrar dirilmeye, hayır ve şerri ile kadere
inanmandır'' buyurdu."
187- Ebu Hureyre
anlatıyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanların arasına
çıktığı bir günde yanına bir adam gelerek dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü!
İman nedir?" Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Allah'a,
meleklerine, kitaplarına, O'nunla buluşacağına, elçilerine, (tekrar)
dirileceğine inanman ve kadere inanmandır." Soruyu soran: "Doğru
söyledin" dedi .... -Hadis devam ediyor-
Buhari, Sahih'inde İshak
b. İbrahim kanalıyla Cerir'den rivayet etti.
Ancak İshak kader
lafzını hıfzetmedi. Buna karşılık hadiste huccet olan Osman b. Ebi Şeybe, bu
lafzı hıfzetti. Bunu Cerir b. Abdilhamid de Umare b. el-Kaka' kanalıyla Ebu
Zür'a'dan rivayet etti ki bu yolla da İshak bunu ondan hıfzetti.
188- Başka bir rivayette
Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem: "Bana sorun!" buyurdu; ama
sormaktan çekindiler. Bunun üzerine bir adam gelip dizinin dibinde oturup:
"İslam nedir?" diye sordu ... Sonra: "Ey Allah'ın Resulü! İman
nedir?" diye sorunca Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Allah'a, meleklerine, kitaplarına, O'nunla karşılaşmaya, elçilerine,
dirilmeye ve bütünüyle kadere iman etmendir" karşılığını verdi. Adam:
"Doğru söyledin" dedi. -Hadis devam ediyor-
Müslim, Sahih'inde
Muhammed b. Hatim kanalıyla Cerir'den kadere iman ibaresiyle rivayet etti.
189- Hz. Ali'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kul dört şeye iman etmedikten sonra iman etmiş sayılmaz. Bunlar ise
Allah'tan başka ilah olmadığına, bir ve ortaksız olduğuna, benim hak ile
gönderdiği elçisi olduğuma iman etmesi, ölümden sonra tekrar dirilmeye iman
etmesi ve kadere inanmasıdır."
190- Hz. Ali'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kul dört şeye iman etmedikten sonra iman etmiş sayılmaz. Bunlar ise
Allah'tan başka ilah olmadığına, benim hak ile gönderdiği elçisi olduğuma iman
etmesi, ölümden sonra tekrar dirilmeye iman etmesi ve kadere inanmasıdır."
Bunu Ebu Asım da
Süfyan'dan, Ya'la b. Ubeyd - Ebu Nuaym - Ebu Huzeyfe, Süfyan'dan, o Mansur'dan,
o Zeyd'den, o Hz. Ali'den, o da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
rivayet etti. [T] Tirmizi (2145) ve İbn
Mace (81).
191- 192- Bu hadis başka
bir kanalla da rivayet olunmuştur.
193- 194- Hz. Ali'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kul dört şeye iman etmedikten sonra imanın tadını almış sayılmaz. Bunlar;
Allah'tan başka ilah olmadığına iman etmesi, benim hak ile gönderdiği elçisi
olduğuma iman etmesi, ölümden sonra tekrar dirilmeye iman etmesi ve kadere
inanmasıdır."
Başka bir kanalla da
aynı mana ile merfti olarak Hz. Ali'den rivayet edilmiştir.
195- Amr b. Şuayb'ın,
babasından, onun da dedesinden naklen bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Hayrı ve şerriyle kadere iman etmeyen kişi mümin
sayılmaz" buyurmuştur.
[T] Ahmed (6703, 6985).
196- Enes b. Malik der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Üç şey imanın
aslındandır: Biri; La ilahe illallah diyen kimseye el ve dil uzatmaktan
çekinmeniz, işlediği bir günah yüzünden onu kafir saymamanız, İslam'a aykırı
bir amelinden dolayı o kimseyi İslam dışı ilan etmemenizdir. Diğeri; cihad,
Allah'ın beni peygamber olarak gönderdiği andan, ümmetimin en son neslinin
Deccal ile savaşacağı ana kadar devam edecektir. Zalimin zulmü adilin adaleti
cihadın varlığını iptal edemez. Diğeri de; kadere inanmaktır."
[T] Ebu Davud (2532).
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: