BEYHAKİ

KÜLLİYATI

KABİR AZABI

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

13. Yüce Allah'ın Ölenler İçin Bizim Göremeyeceğimiz ve İdrak Edemeyeceğimiz Bir Şekilde Durumlar Yarattığı, Kimini Nimetlere, Kimini de Acılara Maruz Bırakacağının Delili

 

Yüce Allah, iman ve istikamet ile nimetlendirdiği kişiler hakkında şöyle buyurur: " ... Dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: ''Korkmayın, üzülmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!'' derler."[Fussilet 30]

 

74- Mücahid: "Bu durum, ölüm anında gerçekleşir" dedi.

 

75- İbnü'l-Mübarek der ki: Süfyan: "Dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: ''Korkmayın, üzülmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!'' derler"[Fussilet 30] ayetini açıklarken şöyle dedi: "Ölüm zamanı, size geleceklerden dolayı korkmayın. Geride bıraktıklarınızdan yana üzülmeyin. Size vaad edilen Cennetle sevinin ki ölüm anında, kabirden çıkarılma anında ve korku anında olmak üzere kişi üç müjdeyle sevindirilir. "Biz dünya hayatında sizin dostlarınızız"[Fussilet 30] sözünden kasıt da meleklerin bizimle beraber olmalarıdır."

 

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler ve Rableri katında rızıklara mazhar olmaktadırlar"[Al-i İmran 169] ayeti hakkında ise şöyle dedi: "Dünyada onları kanlar içinde parçalanmış bir şekilde, leşlerini yırtıcı kuşların yediğini görsek bile bu ayet onların kesinlikle diri olduklarının delilidir. Biz görmesek de, onların etrafında faydalanacakları Allah'ın yarattığı yiyecek ve içecekler vardır."

 

 

 

76- Mesrük der ki: İbn Mes'üd'a: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler ve Rableri katında rızıklara mazhar olmaktadırlar"[Al-i İmran 169] ayetini sorduğumuzda şöyle dedi: "Onların ruhu Cennette istediği gibi uçan, Arş'tan inen kandillerden istediğine konan yeşil kuş gibidir. Onlar Cennette bu halde iken Rabbin onlara ansızın çıkar ve: ''Benden dilediğinizi isteyin'' buyurur. Onlar: ''Ey Rabbimiz! Biz Cennette istediğimiz gibi dolaşırken daha ne isteyelim?'' derler. Fakat istemeden bırakılmayacaklarını anladıklarında: ''Ruhlarımızı cesetlerimize geri döndür senin yolunda bir daha ölelim'' derler. Yüce Allah onların bundan başka bir şey istemeyeceklerini görünce onları bırakır."

 

[T] Müslim, Sahih, imare (1887).

 

 

 

77- Bu hadis başka bir kanalla da rivayet olunmuştur.

 

Müslim Sahih'inde Yahya b. Yahya ile başkası kanalıyla Ebu Muaviye'den rivayet etti. Cerir b. Abdilhamid, İsa b. Yunus ve bir topluluk bunu A'meş'ten bunu rivayet ederken: "Yeşil kuş gibidirler" dedi. Başkaları ise: "Yeşil bir kuşun içindedirler" dediler.

 

 

 

78- İbn Abbas, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu bildiriyor: "Şehitler, Cennet kapısında bir ırmak kenarında yeşil kubbe altındadırlar. Sabah akşam rızıkları yanlarına gelir."

 

Beyhaki der ki: "Önceki hadis bundan daha sahihtir."

 

İbn Mes'ud'un hadisinin aynısını İbn Abbas, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet etmiştir. Doğru olması halinde bu rivayet şehitlerden bir topluluğun, önceki rivayet de şehitlerden başka bir topluluk hakkında söylenmiş olur. Cennetlik olanların Cennette dereceleri olduğu gibi Cehennemlik olanların da aynı şekilde Cehennemde dereceleri bulunmaktadır. Onlar da içinde bulundukları derecelere göre azab göreceklerdir. Ödül ve ceza yönünde aktardığımız rivayetlerdeki ifadeler birbirlerine ters düştükleri için meseleyi, bunların farklı topluluklarda farklı şekillerde kendilerini göstereceği şeklinde anlamamız lazımdır.

 

[T] Hakim, Müstedrek (2/74)

 

 

 

79- Muhammed b. el-Münkedir, Cabir b. Abdillah'tan şöyle bildiriyor: Babam Uhud savaşında öldürüldüğü zaman yüzünü açıp ağlamaya başladım. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabı beni bundan men ettiler. Fakat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu davranışıma karşı çıkmadı. Ben ağlamaya devam edince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ağlama" veya: "Seni ağlatan nedir? Siz onu kaldırana kadar melekler onu kanatlarıyla gölgelendiriyordu" buyurdu. 

 

Buhari, Sahih'inde Ebu'l-Velid'den ve başka bir yolla Şu'be'den rivayet etti. Ayrıca İbn Cüreye ile İbn Uyeyne ise Muhammed b. elM ünkedir'den aktarmıştır.

 

[T] Müslim, Sahih, cihad 1/102 (2816).

 

 

 

80- Adiy, Bera'dan şöyle duyduğunu bildiriyor: "İbrahim vefat ettiği zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cennette onu emzirecek biri vardır" buyurdu.

 

[T] Buhari, Sahih, cenaiz 2/ 1382 (1382).

 

 

 

81- Şu'be de: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oğlu İbrahim vefat ettiği zaman ... " deyip aynısını zikretti.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat eden oğlu İbrahim'i Cennette emziren birinin olduğunu bildirmiştir, Oysa bunu bildirdiği zaman İbrahim, Medine'deki Bakiu'l-Garkad mezarlığında defnedilmişti. Aynı şekilde diğer sahabiler göremese de meleklerin Abdullah b. Amr b. Haram'ı gölgelendirdiğini bildirmiştir.

Bu konuda gelen bütün rivayetleri konuyu uzatmamak için zikretmedik. Ancak aktardığımız hadisler ölen kişilerin her ne kadar bizler göremesek de böylesi durumlarının olduğuna delildir. Bu yönde gelen sahih haberlere de inanmak vaciptir.

 

Yüce Allah kendilerine azabı takdir ettiği kişiler hakkında da şöyle buyurmuştur: "Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve ''Tadın yakıcı Cehennem azabını'' (diyerek) o kafirlerin canlarını alırken onları bir görseydin. İşte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara zulmedici değildir."[Enfal 50-51]

 

"O zalimler, ölümün (boğucu) dalgaları içinde melekler de pençelerini uzatmış, onlara: ''Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslamış olmanızdan ötürü, bugün alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız!'' derken onların halini bir görsen!''[En'am 93]

 

Firavun ve kavmi için de şöyle buyurmuştur: "Onlar sabah akşam ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı günde: Firavun ailesini azabın en çetinine sokun (denilecek)!"[Mümin 45-46]

 

Biz göremesek de ölecekleri zaman, meleklerin yüzlerine ve arkalarına vuracaklarını, aynı şekilde meleklerin pençelerini uzatıp onlara: "Tadın azabı!" diyeceklerini ayetler bize bildirmiştir. Yine biz görmesek de dünya var oldukça, Firavun ailesi sabah akşam ateşe sokulacaktır. Bütün bunlar da dediğimizin delilidir.

 

 

 

82- Ebü Hureyre, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle bildiriyor: "Amr b. Amir el-Huzai'yi, cehennemde bağırsaklarmı sürürken gördüm. Deveyi saibe (adak) kılan ilk kişiydi."

 

Buhari ile Müslim'in Sahih'lerinde Zührı hadisinden aktarılmıştır.

Buhari, Yezid b. el-Had kanalıyla rivayet etti. Ayrıca Aişe ve Ebu'zZübeyr kanalıyla Cabir'den de merfü olarak rivayet olunmuştur.

 

[T] Buhari, Sahih, tefsir (4624 ve Müslim, cennet (2856).

 

 

 

83- Hz. Aişe der ki: "Güneş tutulduğu zaman Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalktı..." Söz konusu hadisi zikrettikten sonra da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dediğini bildirdi: "Siz benim geri çekildiğimi görürken ben Cehennemin kendi kendini yediğini görüyordum. Amr b. Luhay'ın da bağırsaklarını cehennemde sürürken gördüm. O, deveyi saibe kılan ilk kişilerdendi."

 

Buhari Sahih'inde Muhammed b. Yakub'dan ve Müslim, başka bir yolla Ytinus b. Yezid'den rivayet etti.  [T] Müslim, Sahih, küsuf (901)

 

 

 

84- Cabir b. Abdillah der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında güneş tutuldu ... " Söz konusu hadisi zikrettikten sonra da şöyle devam etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir öne bir arkaya gidip geliyordu. Sonrasında ashabına dönerek şöyle buyurdu: "Bana Cennet ve Cehennem gösterildi. Cennete o kadar yaklaştım ki, elimi uzatsaydım ondan bir şey koparabilirdim veya elim yetişirdi. Bana Cehennem de gösterildi. Ateşin size değmesinden korktuğum için de geriye doğru çekiliyordum. Orada Himyerı kabilesinden siyah, uzun boylu bir kadın gördüm. Bağlı olarak aç susuz bıraktığı, yerdeki odada beslenen kedisi yüzünden azap çekiyordu. Orada Ebu Sumame Amr b. Malik'i bağırsaklarını ateşin üstünde sürürken gördüm."

 

Müslim Sahih'inde Hişam ed-Destuvai kanalıyla tahrk etti.  [T] Müslim, Sahih, küsuf 3/30 (904)

 

 

 

85- Cabir anlatıyor: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında güneş tutuldu .. ," Söz konusu hadisi zikrettikten sonra da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu bildirdi: "Böyle bir şey gördüğünüz zaman tutulma bitene kadar namaz kılınız. Bu namazımda vaad olunduğunuz her şeyi gördüm. Hatta Cehennemi de gördüm, Gördüğünüz gibi geri çekilmem de ateşin alevinin bana değmesinden korkmamdan dolayı idi. Öyle ki: ''Allahım! Ben içlerindeyken mi onları yakacaksın!'' demeye başladım. Orada baston sahibini, bağırsaklarını ateşin üstünde sürürken gördüm. O, bastonuyla hacılardan bir şeyler çalardı. Eğer yakalanır ise, suçsuzmuş gibi ''Bastanuma takıldı'' derdi. Eğer yakalanmaz ise çaldığını alır giderdi. Hatta orada kendisini bağlayıp aç susuz bırakan ve ot yemesine sebep olan kedi sahibini de gördüm,"

 

Müslim Sahih'inde Abdülmelik b. Ebi Süleyman kanalıyla rivayet etti.  [T] Müslim, Sahih (3/31)

 

 

 

86- Ebu Eyyub el-Ensarl bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneş batımından sonra çıkıp: "Bu, kabir azabı çeken yahudilerin sesidir" buyurdu. 

 

[T] Müslim, Sahlh, cenaiz 2/123 (1375); cennet, 8/161 (2869).

 

 

 

87- Ebu Eyyub el-Ensari der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneş batımında sonra çıktı... " Sonra öncekinin aynısını zikretti.

 

Buharl ile Müslim. Muhammed b. el-Müsenna kanalıyla Yahya'dan tahric ettiler, Buharl ise Nadr'ın rivayetine işaret etti.

 

 

 

88- Amre binti Abdinahman, Abdullah b. Ömer'in: "Ölüler yakınlarının ağlamasıyla azap çeker" dediğinden bahsedince Hz. Aişe şöyle dedi: "O yalan söylemiyor; fakat hatalı söylemiş veya unutmuş. Olayın aslı ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölen Yahudi bir kadının ardından ağlayan ailesiyle karşılaşınca: "Bunlar onun için ağlıyor, oysa kadın kabir azabı çekiyor" buyurdu.

 

Buhari Sahih'inde Abdullah b. Yusuftan ve Müslim, ise Kuteybe' den, her ikisi de Malik b. Enes'ten rivayet ettiler.   [T] Buhari, Sahih, cenaiz 2/ 101 (1289) ve Müslim, Sahih, cenaiz 3/44 (932).

 

 

 

89- Zeyd b. Sabit anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) katın üzerinde Neccar oğullarının bir bahçesine girdi ve beş altı mezar geçtikten sonra katır geri döndü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hanginiz bu mezarların sahibini biliyor?" diye sorunca, adamın biri: "Ben biliyorum, ey Allah'ın Resulü" dedi. "Kim bunlar?" dediğinde, adam: "Bunlar müşrik olarak ölenlerdir" cevabını verdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu ümmet kabirde sorguya çekilir. Şayet (korkudan dolayı) birbirinizi artık gömmezsiniz diye çekinmesem, kabir azabı seslerini duymanız için Allah'a dua ederdim" buyurdu. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: "Kabir azabından Allah'a sığının. Cehennem azabından Allah'a sığının. Fitnelerin açığından ve gizlisinden Allah'a sığının. Deccal'in fitnesinden Allah'a sığının."

 

Müslim Sahih'inde Ebu Bekr b. Ebi Şeybe kanalıyla İsmail b. Uleyye' den, o da Cüreyrı'den isnadı ve manası ile tahrıc etti.  [T] Müslim, Sahih, cennet 8/170 (2867).

 

 

 

90- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) boz renkli bir katır üzerinde, Neccar oğullarına ait bir bahçenin içindeki bir kabre varınca katır geri döndü. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şayet birbirinizi artık gömmezsiniz diye çekinmesem, kabir azabı seslerini duymanız için Allah'a dua ederdim" buyurdu.

 

[T] Müslim, Sahih, cennet (2868) ve Nesai, Sünen 4/102.

 

 

 

91- Humeyd et-Tavıl, Enes b. Malik'ten bildiriyor: Resulullalı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kabrin birinden bir ses duydu ve: "Bu ne zaman öldü?" diye sordu. "Cahiliye döneminde öldü" dediklerinde, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şaşırmış gibi oldu ve: "Şayet birbirinizi artık gömmezsiniz diye çekinmesem, kabir azabı seslerini duymanız için Allah'a dua ederdim" buyurdu.

 

[T] Nesai, Sünen, 4/102.

 

 

 

92- Enes, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğu nu bildiriyor: "Şayet birbirinizi artık gömmezsiniz diye çekinmesem, kabir azabı seslerini duymanız için Allah'a dua ederdim" buyurdu.

 

Müslim Sahih'inde Gundar kanalıyla Şu'be'den rivayet etti.

 

 

 

93- Enes b. Malik der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Neccar oğullarının bir harabesine ihtiyaç giderecekmiş gibi girdi ve korkmuş bir şekilde geri çıkıp şöyle buyurdu: "Şayet birbirinizi artık gömmezsiniz diye çekinmesem, kabir azabı seslerini bana duyurduğu gibi size de duyurması için Allah'a dua ederdim"

Bu, öncekinin şahidi olan sahih isnadlı bir hadistir.

 

 

 

94- Enes b. Malik der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Talha'nın hurmalığında bir mezara uğradı ve başında durdu. Durmuşken Bilal yanına geldi. Ona: "Yazık sana ey Bilil! Benim duyduğumu sen de duyuyor musun? Mezarın sahibi azap çekiyor" buyurdu. Mezardaki kişinin kim olduğunu soruşturduklarında da Yahudi olduğunu öğrendiler.

 

 

 

95- Ümmü Mübeşşir anlatıyor: Neccar oğullarının, içinde kabirleri bulunan bir bahçelerinde idim ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma geldi. Bana: "Kabir azabından Allah'a sığın" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Kabirde azap var mıdır?" diye sorduğumda Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlar kabirlerinde öyle azaplandırılırlar ki hayvanlar bile seslerini duyar" buyurdu.

 

Bu, öncekinin şahidi niteliğindedir.

 

[T] Bakın: Münziri, et-Terğib vet-Terhib (6/157).

 

 

 

96- Enes b. Malik anlatıyor: Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bilal, Baki' kabristanında beraber yürüyorlardI. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bilal' a: "Benim duyduğumu duyuyor musun?" diye sordu. Bilal: "Hayır, vallahi duymuyorum, ey Allah'ın Resulü!" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kabir ehlinin azap seslerini duymuyor musun?" buyurdu.

Beyhaki der ki: Bütün bu rivayetler; Allah'a ve Resulüne inananlar için, bizce yok olup gitmiş veya gözümüzde un ufak olmuş kişilerin kabirde azap gördüğüne delildirler. Ancak Yüce Allah bunları dilediğine işittirip gördürür. Dilemediği kişilerin de bunu işitip görmesine engel olur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kabirde azap çekenlerin seslerini işitmiş, ancak yanında bulunan ashabı bu sesleri işitememişlerdir. Aynı şekilde küsuf namazı kıldığı zaman da Cehennem ateşi içinde bağırsaklarını sürükleyeni, hırsızlıktan dolayı azap göreni, kedisine eziyet eden kadının cezalandırılmasını görmüştür. Oysa zamanının insanlarının gözünde onlar kabirleri içinde artık un ufak olmuşlardır. Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikte küsUf (tutulma) namazını kılanlar ise bunları görememişlerdir. Aynı şekilde Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüyasında (ki peygamberlerin rüyaları vahiy sayılır) zamanlarının insanlarının gözünde un ufak olup toprağa karışmış değişik toplulukların değişik suçlardan dolayı azaba maruz kaldıklarını da görmüştür.

 

 

 

97- Semure b. Cundub anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazını kıldıktan sonra yüzünü bize doğru döner ve: "Bu gece hanginiz rüya gördü?" diye sorardı. Rüya gören biri varsa, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüyayı yorumlar ve: "Maşaallah" derdi. Bir gün yine: "Bu gece aranızda rüya gören oldu mu?" diye sordu. Biz de: "Hayır!" dedik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "Bu gece rüyamda bana iki adamın geldiğini ve ellerimden tutup beni mukaddes bir bölgeye götürdüklerini gördüm. Orada iki adamla karşılaştım. Adamlardan biri oturmuş diğeri de ayakta, elindeki demir çengeli oturan adamın ağzına geçirip avurdunu ters çeviriyordu. Sonra öbür yanağına aynı şeyi yapıyordu. Yanakları kanlar içinde olan adam tekrar elinde çengeli olan adama yanaşıyordu. Yanımdakilere: ''Bu (gördüğüm) ne?'' diye sorduğumda, bana: ''Devam et! Yürü!'' dediler.

 

Yola devam edip başka iki adamın yanına vardık. Adamlardan biri yere yatmış, diğeri de onun kafasına taşla -veya kaya parçasıylavuruyordu. Adamın kafası ikiye ayrılıp taş yuvarlanıyordu. Adam taşı almaya gittiğinde, diğerinin kafası eski haline geliyor, taşı alan adam ona bir daha vuruyordu. ''Bu ne?'' diye sorduğumda bana yine: ''Devam et! Yürü!'' dediler. Yolumuza devam edip üstten dar, alttan ise geniş tandıra benzeyen ve içinde ateş olan bir deliğin yanına geldik. Ateş yükselince, içindekiler tam çıkacakmış gibi oluyor, ateş geri inince, içindekiler de geri iniyordu. Ateşin içinde adamlar ve çıplak kadınlar vardı. ''Bu ne?'' diye sordum. Bana: ''Devam et! Yürü!'' dediler.

 

Yola devam edip kanla dolu bir nehrin yanına geldik. Orada da iki adam vardı. Adamlardan biri nehrin içinden çıkmaya çalışıyor diğeri de taşla onun ağzına vurup geri nehre düşürüyordu. Her çıkmaya çalışmasında ağzına taşla vurulup geri düşürülüyordu. "Bu ne?" diye sorduğumda, bana: ''Devam et!'' dediler. Devam edip içinde büyük bir ağaç olan bir bahçeye geldik. Ağacın altında da yaşlı bir adamla çocuklar vardı. Ağaca yakın bir yerde de adamın biri ateş yakıyordu. Beni ağaçta olan bir eve çıkardılar. Daha önce bu kadar güzel bir ev hiç görmemiştim. O evde yaşlılar, gençler, kadınlar ve çocuklar vardı. Sonra beni ağaçta olan daha güzel bir eve çıkardılar. Orada da yaşlılarla gençler vardı.

 

''Beni bir gece dolaştırdınız. Bana gördüklerimi bir anlatın'' dediğimde: ''Anlatalım'' deyip şöyle anlattılar: ''Ağzı yırtılan kişi yalancının biri idi. Yalan söyler ve söylediği bu yalan yeryüzünün dört bir tarafına yayılırdı. Onun için kıyamete kadar bu şekilde kalacaktır. Taşla başı ikiye ayrılan kişi ise, Allah ona Kur'an öğrenmeyi nasip etti ama o, gece Kur'an'sız yattı, gündüz de onunla amel etmedi. Onun da bu hali kıyamete kadar öyle kalır. Ateşli delikte gördüklerin ise zina edenlerdi. Nehirde gördüğün kişi ise faiz yiyen biriydi. Ağacın altında olan ihtiyar, Hz. İbrahim' di. Etrafındaki çocuklar ise insanların çocuklarıdır. Ağacın yakınında ateş yakan kişi ise Cehennem zebanilerinin komutanıdır. Birinci geçtiğin ev müminlerin evi, ikincisi ise şehitlerin evidir. Ben Cebrail'im, bu da Mikail' dir! Başını kaldır!'' Başımı kaldırdığımda üstümde buluta benzer bir şey gördüm. Bana: ''Orası senin evindir'' dediler. ''Bırakın da evime gireyim'' dediğimde: ''Daha yaşayacağın ömrün vardır, onu tamamlamadın, tamamladığında evine girersin'' karşılığını verdiler."

 

Buhari Sahih'inde, Musa b. İsmail'den rivayet etti.  [T] Buhari, Sahih, cenaiz 2/125 (1386).

 

 

 

98- Ebu Umame el-Bahill, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu bildiriyor: "Ben uyurken iki adam geldi, beni kollarımdan tutup bir dağa götürdüler ve bana: ''Çık!'' dediler. Ben: ''Buna gücüm yetmez'' deyince: ''Biz sana yardımcı olacağız'' karşılığını verdiler. Dağın ortasına kadar çıktığımda, şiddetli çığlıklar duydum. ''Bu sesler nedir?'' diye sorduğumda: ''Bu, Cehennem ahalisinin ulumasıdır'' dediler. Sonra beni alıp ayaklarından asılı, ağızları yanaklarına kadar yırtılmış kanlar içinde olan bir topluluğun yanına getirdiler. ''Bunlar kim?'' diye sorduğumda, yanımdaki: ''Bunlar iftar vakti gelmeden orucunu açanlardır'' cevabını verdi"

 

-Ebu Umame: "Yahudiler ve Hıristiyanlar helak oldu" dedi. Ravi Süleym der ki: Bu söz, Ebu Umame'nin kendi sözü müdür, yoksa Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen söylediği bir söz müdür, bilmiyorum.-

 

"Sonra beni alıp, aşırı bir şekilde şişmiş, çok pis kokan ve çok kötü bir görünüşleri olan bir topluluğun yanına götürdüler. ''Bunlar kim?'' diye sorduğumda, yanımdaki: ''Bunlar, Müslümanlarla savaşıp ölen kafirlerdir'' dedi. Sonra beni alıp aşırı bir şekilde şişmiş, çok pis kokan ve çok kötü bir görünüşleri olan, kokuları hela kokusunu andıran bir topluluğun yanına götürdüler. ''Bunlar kim?'' diye sorduğumda, o: ''Bunlar, zina eden kadın ve erkeklerdir'' karşılığını verdi. Sonra beni alıp, göğüsleri yılanlar tarafından ısırılıp koparılan kadınların yanına götürdü. ''Bunlar kim?'' diye sorduğumda, o: ''Bunlar çocuklarına süt vermeyen kadınlardır'' dedi. Sonra beni alıp iki nehir arasında oynayan çocukların yanına götürdü. ''Bunlar kim?'' diye sorduğumda, o: ''Bunlar, müminlerin zürriyetidir'' cevabını verdi. Sonra beni alıp daha yükseğe çıkardı. Orada da Cennet şarabı içen üç kişi gördüm. ''Bunlar kim?'' diye sorduğumda, o: ''Bunlar Cafer, Zeyd ve İbn Revaha' dır'' dedi. Sonra beni alıp daha da yükseğe çıkardı. Orada da üç kişi gördüm. ''Bunlar kim?'' diye sorduğumda, o: ''Bunlar, İbrahim, Musa ve İsa b. Meryem'dir. Seni bekliyorlar'' dedi."

 

[T] İbn Hibban, Sahih (1800).

 

 

 

99- Ebu Rafi' der ki: Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber Bakiu'l-Garkad'da idik ve onun ardında yürüyordum. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç defa: "Ne hidayete eresin, ne de hidayete erdirilesin" deyince, ben: "Ey Allah'ın Resulü! Ne yaptım ki?" diye sordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Seni kastetmedim. Şu kabirdeki kişiye dedim. (O ikisine) beni soruyorlar ve bilmiyorlar" buyurdu. Yaklaşıp baktığımda henüz yeni gömülmüş ve yakınları tarafından üzerine serpilen suyu henüz kurumamış bir mezar gördüm."

 

Bazı yerlerde "Abbad b. Abdillah -Ebu Rafi", bazılarında ise "Abbad b. Ali b. Ebi Rafi - babası -dedesi Ebu Raft kanallarıyla geçmektedir.

 

[T] Heysemı, Mecmau'z-Zevaid (3/53).

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

13. Ehl-i İmanı Kabir Azabıyla Korkutmak