BEYHAKİ KÜLLİYATI |
DİRİLİŞ VE KIYAMET |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Sur Hadisi
609- Ebu Hureyre,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahabeden bir gruba şöyle
buyurduğunu nakleder: "Allah, gökleri ve yeri yaratmayı bitirince Sur'u yarattı
ve İsrafil'e verdi. İsrMil, Sur'u ağzına koymuş, gözünü Arş'a dikmiş, kendisine
üfleme emrinin verileceği zamanı beklemektedir." Ben: "Ey Allah'ın
Resulü! Sur nedir?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Boynuzdur" cevabını verdi. Ben: "O nasıldır?"
diye sorunca ise şu karşılığı verdi: "Beni hak olarak gönderene yemin
ederim ki Sur o kadar büyüktür ki, ondaki bir deliğin genişliği göklerle yerin
genişliği kadardır. Ona üç defa üflenir. Ona birinci defa üflenince göktekiler
ve yerdekiler ölürler. Sonra bir daha üflenir ve herkes kalkıp Alemlerin
Rabbine bakmaya başlarlar. Allah, İsrafil'e birinci üfleyişi uzun tutmasını
emredince İsrMil Sur'a ara vermeden üfler. Yüce Allah: "Bunlar da ancak,
bir an gecikmesi olmayan tek bir çığlık beklemektedirler"[Sad 15]
buyurmaktadır. Allah dağları yürütür ve dağlar serap olurlar. Yeryüzü, halkıyla
beraber öyle bir sarsılır ki denizde demirlemiş gemiye dalgalar vurunca
sallanması gibi sallanır. Yüce Allah'ın, "O gün bir sarsıntı sarsar.
Peşinden bir diğeri
gelir. O gün kalpler titrer"[Naziat 7, 8] buyruğu buna işaret etmektedir.
İnsanlar yerin üzerine yıkılırlar, yavrularına süt verenlerin sütü kesilir,
hamile olanlar yavrularını düşürür, çocuklar ak saçlı ihtiyarlara döner ve
şeytanlar korkudan uçarak kaçarlar. Şeytanlar kutuplara gelince melekler
karşılarına çıkıp yüzlerine vururlar ve şeytanları geri çevirirler. İnsanlar da
arkalarını dönüp kaçarlar ve birbirlerine seslenmeye başlarlar. "Arkanıza
dönüp kaçacağınız gün Allah'a karşı sizi koruyan bulunmaz.
"Allah'ın
saptırdığını doğru yola getirecek yoktur"[Mümin 33] buyruğu buna işaret
etmektedir. "Ey milletim! Ahu figan gününden sizin hesabınıza
korkuyorum"[Mümin 32] buyruğundaki ahu figandan kastedilen de insanların
kaçarken birbirlerine seslenmeleridir. Onlar bu durumdayken yeryuzü, kutuptan
kutuba kadar yarılır. İnsanlar daha önce görmedikleri böyle bir şeyi görünce,
Allah'ın (kendileri hakkında) bildiklerinden dolayı büyük bir korkuya
kapılırlar. Sonra gökyüzüne bakarlar ve erimiş maden gibi olduğunu, sonra
yarılıp içindeki yıldızları attığını, Güneş'in ve Ay'ın söndüğünü
görürler."
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Ölülerin ise bunların hiç birinden haberi olmaz"
buyurunca, ben: "Ey Allah'ın Resulü! Yüce Allah, "Sonra ona bir daha
üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar"[Zümer 68] buyruğuyla
kimi istisna etmiştir?" diye sordum. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "Onlar şehitlerdir. Korkacak olanlar dirilerdir,
şehitler ise rablerinin katında diridirler ve rızıklanmaktadırlar. Allah onları
o günün korkusundan korumuş ve emniyette kılmıştır. Yüce Allah, ''Ey insanlar!
Rabbinizden sakının; doğrusu kıyamet gününün sarsıntısı büyük şeydir. Kıyameti
gören her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür.
İnsanları sarhoş gibi görürsün oysa sarhoş değildirler, fakat bu sadece
Allah'ın azabının çetin olmasındandır''[Hac 1-2] buyurmaktadır. Sür'a
üflenince, Allah'ın diledikleri dışında, göktekiler ve yerdekilerin hepsi düşüp
ölecekler. Sonra ölüm meleği Cebbar olan Allah'a gelip: ''Ey Rabbim!
Dilediklerin dışındaki yerdekilerin ve göktekilerin hepsi öldüler'' diyecek.
Yüce Allah: -daha iyi bilen O olduğu halde- ''Geriye kim kaldı?'' diye soracak.
Ölüm Meleği: ''Ey Rabbim! Diri ve ölmeyecek olan Sen, Arş'ı taşıyan melekler,
Cibril, Mikail, İsrafil ve ben kaldık'' cevabını verince, Yüce Allah: ''Cibril,
Mikail, İsrafil ölsünler'' buyuracak. Allah Arş'ı dile getirecek ve Arş: ''Ey
Rabbim! Cibril, MikaiL, İsratil'i öldürecek misin?'' diye soracak. Yüce Allah
Arş'a: ''Sus. Arş'ımın altında olana ölümü yazdım'' buyuracak ve Cibril,
Mikail, Israfil ölecekler.
Sonra, ölüm meleği
Cebbar olan Allah'a gelip: ''Ey Rabbim! Cibril, Mikail ve İsratil öldüler''
diyecek. Yüce Allah, -daha iyi bilen o olduğu halde- ''Geriye kim kaldı?'' diye
soracak. Ölüm Meleği: ''Ey Rabbim! Diri ve ölmeyecek olan Sen, Arş'ı taşıyan
melekler ve ben kaldık'' cevabını verince, Yüce Allah: ''Arş'ı taşıyan melekler
ölsünler'' buyuracak. Arş'ı taşıyan melekler ölünce, Yüce Allah Arş'a emredecek
ve Arş Sür'u tutacak. Sonra ölüm meleği Yüce Allah'a gelip: ''Ey Rabbim!
Arş'ını taşıyan melekler öldüler'' deyince, Yüce Allah, -daha iyi bilen o
olduğu halde- ''Geriye kim kaldı?'' diye soracak. Ölüm Meleği: ''Ey Rabbim!
Diri ve ölmeyecek olan Sen ve ben kaldık'' cevabını verince, Yüce Allah: ''Sen
de yarattıklarımdan bir yaratıksın. Seni gördüğün şey için yarattım. Sen de
öl'' buyuracak ve ölüm meleği ölecek. Artık geride sadece bir, kahredici güce
sahip, tek, her şeyin kendisine muhtaç olduğu halde kendisi hiçbir şeye muhtaç
olmayan, doğurmayan, doğrulmayan, bir tek dengi dahi bulunmayan, ezeli ve ebedi
olan gökleri ve yeri kitap gibi düzen, sonra yeri ve göğü yayan, ardı sıra üç
kez saran Allah kalır ve şöyle seslenir: ''Her şeye gücü yeten Allah benim! Her
şeye gücü yeten Allah benim! Her şeye gücü yeten Allah benim!'' Sonra sesini
yükselterek: ''Bugün Mülk kimindir? Bu gün Mülk kimindir? Bu gün Mülk
kimindir?'' diye seslenecek ama cevap gelmeyecek. Allah diyecek ki: ''Tek ve
Kahhar olan Allah'ındır.''
''Yer başka bir yer,
gökler de (başka gökler) haline getirildiği, (insanlar) bir ve gücüne karşı
durulamaz olan Allah'ın huzuruna çıktıkları gün (Allah bütün zalimlerin
cezasını verecektir)''[İbrahim 48] Allah yeryüzünü düzeltip tabaklanmış deri
gibi uzatıp pürüzsüz yapacak. Sonra yaratılmışları bir defada sevk edecek ve
hepsi birden değiştirilmiş bu yerde olacaklar. Öbür yerin altında olanlar, bu
yerin de altında, o yerin üstünde olanlar bu yerin üstünde olacaklar. Sonra
Yüce Mlah onlara Arş'ın altından su indirecek ve gökyüzüne yağması için
emredecek. Gökyüzü kırk gün yağmur indirecek ve su, üzerinizde on iki arşın
olacak. Sonra yüce Allah cesetlere bitmeleri için emredecek ve cesetler otlar
ve sebzelerin bitişi gibi yerden bitecekler. Dirilenlerin bedenleri
tamamlanınca ve eski haline dönünce yüce Allah: ''Arş'ı taşıyan melekler
dirilsinler'' buyuracak. Arş'ı taşıyan melekler dirilince, Yüce Allah İsrafil'e
Sur'u almasını emredecek. İsrafil Sur'u alıp ağzına götürünce Yüce Allah: ''Cibril
ve Mikail dirilsinler'' buyuracak ve onlar da dirilecekler. Sonra Allah ruhları
çağıracak, müminlerin ruhları nurlu, diğerleri ise kararmış bir şekilde
getirilecek ve Yüce Allah bunları alıp Sur'un üzerine atacak. Sonra İsrafil'e
dirilme nefhasını üflemesini emredecek. Bunun üzerine ruhlar, arılar gibi gökle
yer arasını doldurmuş bir şekilde Sur'un içinden çıkacaklar. Yüce Allah:
''İzzetim ve Celalime yemin olsun ki, her ruh bedenine dönecek'' buyuracak ve
her ruh yere inip bedenine dönecek. Ruhlar bedenlerin burnundan girip, zehirin
bedende ilerlediği gibi ilerleyecekler. Sonra üzerinde bulunduğunuz yer
yarılacak ve yerin kendisi için yarılacağı ilk kişi ben olacağım. Hızlı bir
şekilde yerden çıkıp, davetçinin davetine boyun eğerek Rabbinize koşacaksınız.
O gün kafirler: ''Bu zor bir gündür'' diyecekler. O gün (insanlar) yalınayak,
çıplak ve sünnetsiz olacaklar.
Biz bu durumda beklerken
gökyüzünden bir ses duyarız ve dünya seması halkı, cinlerin ve insanların iki
katı olarak inerler. Yeryüzüne yaklaştıklarında nurlarından yeryüzü aydınlanır.
Sonra ikinci sema ehli, daha önce inenlerin ve cinlerle insanların iki katı
olarak inerler ve yeryüzüne yaklaştıklarında nurlarından yeryüzü aydınlanır ve
bunlar da saflarını tutarlar. Sonra üçüncü sema ehli, daha önce inenlerin ve
cinlerle insanların iki katı olarak inerler ve yeryüzüne yaklaştıklarında
nurlarından yeryüzü aydınlanır ve bunlar da saflarını tutarlar. Sonra inenlerin
hepsinin iki katı kadarı yedinci semaya inerler, Sonra Cebbar olan Allah,
bulutlardan gölgeler ve meleklerle iner. O gün Arş'ını sekiz (melek) taşır.
Bugün ise dört tanesi Arş'ı taşımaktadır. Onların ayakları yedinci kat yerin
dibindeyken, diğer yerler ve gökler ise ancak bellerine kadar yetişmektedir.
Arş ise onların omuzlarındadır. Onların tesbih sesi duyulur ve devamlı: ''Diri
olan ve ölmeyecek olan Allah noksanlıklardan münezzehtir. Bütün yaratıkları
öldüren ve kendisi ölmeyen Allah noksanlıklardan münezzehtir. Ey tesbih ve
takdis edilen, meleklerin ve ruh'un (Cebrail'in) Rabbi! Yaratılmışları öldüren,
ama kendisi ölmeyen Allah noksanlıklardan münezzehtir'' derler. Allah, Arş'ını
yerde dilediği yere koyar ve sonra seslenerek: ''Ey insanlar ve cinler
topluluğu! Sizi yarattığım zamandan bu güne sustum ve söylediklerinizi
dinledim, amellerinize baktım. Şimdi de siz susun. Bu (yaptıklarınız) sizin
amellerinizdir ve amel defterleriniz size okunacaktır. Amel defterinde hayır
bulan Allah'a hamd etsin.
Başka şey bulansa kendinden
başkasını kınamasın'' buyurur. Sonra Allah Cehenneme emreder ve ondan karanlık
bir boyun uzanır. Sonra Yüce Allah, ''Ey Adem oğulları! Size şeytana tapmayın,
çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır, demedim mi? Ve bana kulluk ediniz,
doğru yol budur, demedim mi?''[Yasin 60-61] ve: ''Ayrılın bir tarafa bugün, ey
günahkarlar''[Yasin 59] buyurur ve insanlar ayrılırlar ve ümmetler dizüstü
çökerler. ''Her ümmeti diz üstü çökmüş olarak görürsün. Her ümmet kitabına
çağrılır. Onlara denir ki: Bugün, size işlediğinizin karşılığı
verilecektir.''[Casiye 28] Aynı yerde yetmiş yıl kadar aralarında hüküm
verilmeden dururlar ve bu müddet zarfında o kadar ağlarlar ki gözyaşları bitip,
gözyaşı yerine gözlerinden kan akmaya başlar. O kadar terlerler ki, terleri ağızlarına
kadar ulaşır. Bunun üzerine bağırarak: ''Kim bize, Rabbimizin aramızda hüküm
vermesi için şefaatçi olur?'' derler. Onlara: ''Buna babanın Adem'den daha
fazla kim hak sahibidir?'' derler ve Hz. Adem'den kendilerine şefaatçi olmasını
isterler. Hz. Adem bunu kabul etmeyip: ''Ben buna layık değilim'' der. Sonra
bütün peygamberleri teker teker dolaşırlar ve gittikleri her peygamber şefaatçi
olmayı kabul etmez."
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "Sonunda bana gelirler ve ben Fahs'a
gidip secdeye kapanırım." Ebu Hureyre: "Ey Allah'ın Resulü! Fahs
nedir?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
"Arş'ın önüdür.
Sonunda Allah bana bir melek gönderir ve bu melek pazularımdan tutup kaldırır.
Yüce Allah: ''Ey Muhammed!'' buyurur. Ben: ''Buyur ey Rabbim!'' karşılığını
verince, Yüce Allah -daha iyi bilen o olduğu halde- ''Neyin var?'' diye sorar.
Ben: ''Ey Rabbim! Bana şefaati vaad etmiştin. Beni şefaatçi kıl ve kulların
arasında hüküm ver'' derim. Yüce Allah: ''Seni şefaatçi kıldım ve aralarında
hüküm vereceğim'' buyurur."
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "Dönüp insanlarla beraber dururum ve
Allah mahlukat arasında hüküm verir. Haklarında ilk hüküm verilecek kişiler
öldürülenlerdir. Allah yolunda öldürülenler kellelerini taşıyarak,
şahdamarlarından kan fışkırır bir şekilde gelirler ve: ''Ey Rabbimiz! Bizi
falan ve falan öldürdü'' derler. Yüce Allah -daha iyi bilen o olduğu halde-
''Neden öldürüldünüz?'' diye sorar. Onlar: ''Ey Rabbimiz! İzzetin sadece sana
ait olması için öldürüldük'' cevabını verince Yüce Allah: ''Doğru söylediniz''
buyurur ve Allah onların yüzlerine güneş ışığı gibi bir nur koyar ve melekler
kendilerini Cennete götürürler. Başka sebeple öldürülenler getirilirler. Onlar
da başlarını taşıyarak, şahdamarlarından kan fışkırır bir şekilde gelirler ve:
''Ey Rabbimiz! Bizi falan ve falan öldürdü'' derler. Yüce Allah -daha iyi bilen
o olduğu halde- ''Neden öldürüldünüz?'' diye sorar. Onlar: ''Ey Rabbimiz!
İzzetin sadece bana ait olması için'' cevabını verince Yüce Allah:
''Geberesin'' buyurur ve bu kişiler, öldürdükleri her can için öldürülürler,
her zulümlerinin de karşılığı kendilerinden alınır. Bundan sonraki halleri ise
artık Allah'a aittir. Dilerse onlara azab eder, dilerse merhamet eder. Sonra
Yüce Allah yarattıkları arasında hüküm verir ve hiç kimsenin hakkı kimsede
kalmayıp, Allah her mazlumun hakkını zalimden alır. Hatta satacağı süte su
katan kişinin bile o gün süte kattığı suyu sütten ayırması istenir.
Yüce Allah hüküm vermeyi
bitirince, bütün mahlukata duyuracak şekilde şöyle seslenir: ''Her topluluk,
Allah'tan başka taptıkları ilahlara gitsinler. Allah'tan başkasına tapan
herkese taptıkları şeyin suretini önlerine koyacağım.'' O gün bir melek
Uzeyr'in, bir melek Hz. İsa'nın suretine büründürülür. Yahudiler Uzeyr'in
peşinden giderken Hıristiyanlar da Hz. İsa'nın peşinden giderler. Sonra
ilahları onları Cehenneme sürer. Yüce Allah'ın, ''Eğer bunlar tanrı olsaydı
Cehenneme girmezlerdi; hepsi orada temelli kalacaktır'' sözü buna işaret
etmektedir. Sadece, aralarında münafıkların da bulunduğu müminler kalınca Yüce
Allah: ''Ey insanlar! İnsanlar gittiler, siz de ilahlarınızın ve
taptıklarınızın peşinden gidin'' buyurur. Onlar: ''Vallahi, Allah'tan başka
ilahımız yoktur ve ondan başkasına tapmıyorduk'' karşılığını verince, onlara
ikinci ve üçüncü defa aynı şey söylenir, ama onlar da aynı cevabı verirler.
Bunun üzerine Yüce Allah: ''Ben sizin Rabbinizim! Rabbinizle aranızda,
kendisiyle onu tanıyacağınız bir işaret var mı?'' diye sorunca, onlar: ''Evet''
derler. Yüce Allah bir baldırı açar ve dilediği şeyi onlara gösterir, bunun
üzerine onlar Yüce Allah'ı tanırlar ve yüzüstü secdeye kapanırlar. Her münafık
ta sırtüstüdüşer ve Allah onların sulblerini sığır boynuzu gibi yapar. Sonra
Allah onlara izin verince başlarını kaldırırlar ve Yüce Allah Cehennemin
üzerine kıl kadar ince veya kılıç kadar keskin olan Sırat'ı kurar. Sırat'ta,
kancalar, çengeller ve (Necid'de yetişen) sa'dan denilen sert dikencikler gibi
dikenler vardır. Onun öbür tarafında kaygan bir köprü vardır.
Ondan kimisi, göz açıp
kapayıncaya kadar, kimi, şimşek çakması gibi, kimisi rüzgar gibi, kimisi hızlı
giden atlı gibi, kimisi hızlı giden deveye binen kişi gibi, kimisi hızlı koşan
birisi gibi geçerler. Kimisi oradan salimen, kimisi tırmalanmış olarak
kurtulurken kimisi de yaralanmış olarak yüzüstü Cehenneme düşer.
Cennetlikler Cennete
gidip girerler. Beni hak olarak gönderene yemin ederim ki, sizler
Cennetliklerin Cennette eşlerini ve meskenlerini tanıdıkları kadar dünyada
eşlerinizi ve meskenlerinizi tanıyor değilsiniz. Cennetliklerden her bir erkek,
Allah'ın yarattığı (hurilerden) yetmiş iki zevceyle cinsel ilişki de bulunur.
Adem neslinden gelen iki kadınla da temas kurar. Ancak bunlar dünyadayken
ibadet ettiklerinden dolayı, diğer yetmiş huriden üstün olurlar. Yakuttan bir
odada, inciyle taçlanmış altın karyola üzerinde bu kadınlardan biriyle yatar. O
odada atlas ve ibrişim giysilerle dolu yetmiş dolap vardır. Adam elini o
kadının omuzları arasına koyar, sonra dönüp göğsünden bakınca kendi elini o
kadının etinin, cildinin ve elbisesinin içinden görür (çünkü o kadının her
tarafı saydamdır). Kadının bacaklarına bakar. Kemiklerindeki iliği görür. Tıpkı
yakuta geçirilen ip gibi bacaklarındaki iliği görür. O bu haldeyken kendisine
şöyle seslenilir: ''Senin bıkmayacağını ve bıktırmayacağını anladık. Ancak
senin bundan başka zevcelerin de vardır.'' Adam o karısının yanından çıkar.
Diğer eşleriyle de birer birer ilişkide bulunur. Onlardan her birine
uğradığında şöyle der: '' Vallahi Cennette senden daha güzel bir şey yoktur.
Cennette senden daha çok sevdiğim bir şey yoktur.''
Cehennemlikler Cehenneme
düşünce amelleri onları sarar. Ateş kiminin dizine, kiminin beline, kiminin
yüzüne kadar yetişir. Allah onların yüzünü ateşe haram kılmıştır.
Cehennemlikler Cehennemde bağırarak: ''Kim, bizi Cehennemden çıkarması için
Rabbimize şefaatçi olur?'' derler. Onlara: ''Buna, babanız Adem'den başka kim
hak sahibidir?'' karşılığı verilince, müminler Hz. Adem'e giderler ve: ''Allah seni
kendi eliyle yarattı, sana ruhundan üfledi ve ilk olarak seninle konuştu''
derler. Hz. Adem günahını zikredip: ''Ben buna ehil değilim. Siz Hz. Nuh'a
gidiniz. O, Allah'ın ilk resulüdür'' der. Bunun üzerine Hz. Nuh'a giderler ve
kendisinden aynı şeyi isterler, ama o da işlediği günahı zikredip: ''Ben buna
layık değilim. Siz Hz. İbrahim'e gidiniz. Allah onu dost edinmiştir'' der. Hz.
İbrahim'e giderler ve aynı şeyi kendisinden isterler, ama o da bir işlediği
günahı zikredip: ''Ben buna layık değilim. Siz Hz. Musa'ya gidiniz. Allah onu
kendine yaklaştırmış, bizzat konuşmuş ve kendisine Tevrat'ı indirmiştir'' der.
Hz. Musa'ya giderler ve kendisinden aynı şeyi isterler, ama o da işlediği
günahı zikredip: ''Ben buna layık değilim. Siz Allah'ın Ruhu ve kelimesi olan
İsa b. Meryem'e gidin'' der. Hz. İsa'ya giderler ve kendisinden aynı şeyi
isterler, ama o da işlediği günahı zikredip: ''Ben buna layık değilim. Siz Hz.
Muhammed'e gidiniz'' der."
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "Bunun üzerine bana gelirler. Benim,
Rabbimin bana söz verdiği üç şefaat hakkım vardır. Gidip Cennetin kapısına
varırım ve Cennetin kapısının halkasını tutup açılmasını isterim. Kapı açılınca
girerim ve secdeye kapanırım. Allah, yarattıklarından hiç kimseye izin vermediği
kadar kendisini hamd ve yüceltip övmeme izin verdikten sonra: ''Başını kaldır
ey Muhammed! Şefaat iste, şefaatin kabul edilecek, iste, istediğin verilecek''
buyurur. Başımı kaldırınca ise kendisi daha iyi bildiği halde: ''Ne
istiyorsun?'' buyurur. Ben: ''Ey Rabbim! Bana şefaat etmeyi vaad etmiştin. Beni
şefaatçi kıL. Ey Rabbim! Ümmetimden Cehenneme kim düştü?'' derim. Yüce Allah:
''Yüzünü tanıdığınız herkesi Cehennemden çıkarınız'' buyurur ve onların hepsi
Cehennemden çıkarlar. Sonra Yüce Allah: ''Kalbinde dinarın üçte ikisi
ağırlığında iman olanı Cehennemden çıkarınız'' buyurur. Sonra: ''Dinarın yarısı
kadar, sonra dinarın üçte biri kadar, donra dinarın dörtte biri kadar, sonra
bir kırat, sonra bir buğday tanesi kadar iman olanı Cehennemden çıkarınız''
buyurur ve bunlardan şefaata hak kazanıp şefaat edilmeyen kalmaz. Hatta İblis
bile kendisine şefaat edilir umuduyla uzanır. Sonra Yüce Allah: ''Ben kaldım ve
ben merhametlilerin en merhametlisiyim'' deyip (Cehennemdekilerden) bir avuç
alır ve sayısını ancak kendisinin bileceği sayıda kişiyi Cehennemden çıkarıp
hayat nehri denilen bir nehre batırır. Bu nehirde, selin getirdiği tanenin
bitmesi ve biten bu tanenin güneş vuran kısmının yeşil, gölge olan kısmının ise
sarı olması gibi biterler.
Bunlar zerre gibi
biterler ve boyunlarında: ''Rahman'ın azad ettiği Cehennemlikler'' yazılıdır.
Bunlar Allah için hiçbir hayır yapmamışlardır. Sadece tevhid kelimesini
söylemişlerdir. Bunlar Allah'ın dilediği bir süre boyunlarındaki bu yazıyla
Cennette kalırlar, sonra: ''Ey Rabbimiz! Şu yazıyı bizden sil'' derler ve Allah
onların boynundaki yazıyı siler."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
VAKİTLERİN
FAZİLETLERİ: Receb Ayının Fazileti