BEYHAKİ KÜLLİYATI |
DİRİLİŞ VE KIYAMET |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Bölüm
Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır: "O gün gelince, O'nun izni olmaksızın kimse konuşamaz. O
zaman onlardan bir kısmı şakidir (bedbaht), bir kısmı saiddir (cennetlik). Şaki
olanlara gelince; artık onlar, ateştedir. Onlar, orada (yüksek sesle inleyerek
ve) çok zor bir şekilde soluk soluğa, nefes alıp verirler. Onlar, semalar ve
yeryüzü (cehennemin semaları ve arzı) durdukça orada ebedi kalanlardır
(kalacaklardır). Rabbinin dilediği şey (cehennemi yok etmeyi dilemesi) hariç.
Muhakkak ki senin Rabbin, dilediği şeyi yapandır. Fakat mutlu olanlar, artık
cennettedir. (Cennetlerin) semaları ve arzı durdukça, Rabbinin dilediği şey
(cenneti yok etmeyi dilemesi) hariç, onlar orada ebedi kalanlardır
(kalacaklardır)."[Hud 105-108]
Hakim Ebu Abdillah
el-Halimi der ki: "Ancak Rabbinin dilemesi başka''[Hud 107] buyruğu iki
yönde yorumlanmaktadır. Bunlardan biri şöyledir:
Yüce Allah vaad ettiği
günü haber verince cehennemlik ve cennetlik olanları kastetmiştir. Açık olarak
görülen bunlardan her bir fırkanın kendisine vaad edilen yere bu günde
gireceğidir. Ancak durum böyle değildir. Zira kendilerine vaad edilen yere
girmeleri bu güne gelmelerinden çok daha sonradır. Yüce Allah'ın: "Ancak
Rabbinin dilemesi başka''[Hud 107] buyruğu da tüm insanların mahşerde
toplanması, hesaba çekilmeleri, amellerinin tartılması ve herkes için hükmü
verilip her bir fırkanın da kendi yerine gönderilmesi sürecinde olacakları
anlatılmaktadır.
Bu görüşte olanlar şöyle
demişlerdir: "Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi olarak
kalacaklardır"[Hud 107] buyruğu, onların bu kadar bir süre orada
kalacakları manasında değildir. Zira vakit bildirmek ebediliği nefyetmektedir.
Ancak bununla orada kalacakları müddetin uzunluğu ifade edilmektedir. Yüce
Allah göklerin ve yerlerin durmasını bu şekilde misal vermiştir. Yani
cennetlikler cennette ve cehennemlikler cehennemde belirli bir süre
kalmayacaktır. Her iki fırka ebedi olarak orada kalacaktır. Doğrusunu da Allah
bilir.
Bir diğer manası da
şöyledir: "Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi olarak
kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka''[Hud 107] buyruğu Yüce Allah'ın
daha fazlasını dilemesi haricinde gökler ve yerler durdukça orada
kalacaklardır, anlamındadır. Yüce Allah'ın: "Bu, onlara ardı kesilmez bir
ihsan olarak verilmiştir"[Hud 108] buyurduğunu görmez misin ? Yani ardı
arkası kesilmeyen bir ihsan olarak verilmesi kastedilmektedir. Eğer buradaki
anlam, gökler ve yerler durdukça orada kalıp sonra çıkarılacaklar şeklinde
olsaydı o zaman bu ihsanın ardı kesik olurdu. Ancak Yüce Allah bu ihsanın
ardının kesik olmadığını haber vermiştir. Bu şekilde mana olarak istisnanın
zikrettiğimiz yönde olduğunu anladık. Doğrusunu da Allah bilir.
Yüce Allah'ın daha fazlasını
dilemesi haricinde gökler ve yerler durdukça orada kalacaklardır, anlamında
olduğunu söyleyenler de vardır. İstisna edilenin, kendisinden istisna edilenden
daha fazla olduğu durumlarda vurgu daha iyi yapılmış olur. Mesela kişinin:
"Pilanın, bir seneye kadar benden alacağı iki bin dirhem dışında benden
bin dirhem alacağı vardır" demesi bu meyandadır. Burada da iki bin dirhem
dışında bin dirhem daha vereceği ifade edilmiştir. Yüce Allah'ın cehennem ehli
hakkında: "Çünkü Rabbin, istediğini hakkıyla yapandır"[Hud 107]
buyruğu Yüce Allah'ın daha fazlasını dilemesi haricinde gökler ve yerler
durdukça cehennemde kalacakları anlamındadır. Bu size büyük bir şeymiş gibi
gelmesin. Zira Allah dilediğini yapar ve yaptığı şey kendisine sual olunmaz.
Ancak kendisi başkalarına sual eder. Belki de bu şekilde gökleri ve yeri misal
vermesi ahiretin dünya zamanı gibi takdir edilemeyeceği açısındandır. Ancak ne
mükafat olarak ne de ceza olarak cennetlik ve cehennemliklerin zamanını
doldurması yoktur. Bütün bunlar sonsuza kadar devam edecektir. Doğrusunu da
Allah bilir.
604- Muhammed b.
el-Cuheym es-Semurı der ki: Ebü Zekeriya b. Ziyad el-Ferra: "Onlar, gökler
ve yerler durdukça orada ebedi olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi
başka"[Hud 107] buyruğunu açıklarken şöyle demiştir: Kişi: "Allah
cehennem ehline cehennemde ve cennet ehline cennette ebedi olarak kalacaklarını
vaad etmişken bu istisna da nedir?" diyebilir. Bu iki mana taşımaktadır.
Bunlardan biri kişinin dövmeyi kastederek: "Vallahi başka bir yol
bulamazsam seni döveceğim" demesi gibidir. Bu sebeple Yüce Allah:
"Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi olarak kalacaklardır. Ancak
Rabbinin dilemesi başka''[Hud 107] buyurmaktadır. Burada Allah'ın başka şey dilemeyeceği
açıktır. Diğeri ise, Araplar büyük bir şeyi kendisi gibi olandan veya
kendisinden daha çok olandan istisnada bulunacağı zaman "İlla" veya:
"Vav" edatını kullanırdI. Bunların ikisi de aynı şeydir ve hariç
anlamındadır. Yüce Allah'ın: "Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi
olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka''[Hud 107] buyruğu da bu
manadadır. Bu da Yüce Allah'ın daha fazlasını dilemesi haricinde gökler ve
yerler durdukça orada kalacaklardır manasındadır. Yani kişinin:
"Benim senden iki
bin dirhem dışında bin dirhem alacağım vardır" demesi gibi. Burada bu
kişinin bin dirhem dışında iki bin dirhem daha alacaklı olduğunu görmez misin?
Ferra der ki: Bu benim için doğru alanıdır. Zira Yüce Allah vaadinden dönmez.
Çünkü istisnada bulunurken: "Bu, onlara ardı kesilmez bir ihsan olarak
verilmiştir"[Hud 108] buyurmuştur. Bu da ardı kesilmeksizin orada
kalacaklarına delalet etmektedir.
605- Ali b. Ebi
Talha'nın bildirdiğine göre İbn Abbas: "Bu (nimetler) bitmez, tükenmez bir
lütuftur"[Hud 108] buyruğunu açıklarken: "Burada ardı kesilmeyen bir
lütuf kastedilmektedir" demiştir.
606- Ebu Salih
bildiriyor: İbn Abbas, Hud Suresi'nin tefsirini zikretti ve: "Bedbaht
olanlar cehennemdedirler. Onlar orada ah edip inlerler. Rabbinin dilediği
hariç, (onlar) gökler ve yer durdukça o ateşte ebedi kalacaklardır"[Hud
106, 107] ayetine geldiğinde: "Yüce Allah onların cehennemde kalmasını
diledi" dedi. "Said olanlara gelince, onlar da cennettedirler.
Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada ebedi
kalacaklardır"[Hud 108] buyruğu hakkında da: "Yüce Allah bunların da
cennette kalmasını diledi" dedi. Sonra şöyle devam etti: "Bu konuda
başka görüş te vardır. Cennet ehli cennetten, cehennem ehli de cehennemden
çıkmayacaklardır. Gökler ve yer durdukça bunlar cennette ve cehennemde
olacaklardır. Cennet ehline de, cehennem ehline de bu devam edecektir. Cennet
ehline rızıkları ardı kesilmeksizin verilecektir. "Bedbaht olanlar
cehennemdedirler. Onlar orada ah edip inlerler. Rabbinin dilediği hariç, (onlar)
gökler ve yer durdukça o ateşte ebedi kalacaklardır"[Hud 106, 107]
buyruğunu gelince onları Sırat köprüsünde azaplandırmak için tutacaktır.
"Said olanlara gelince, onlar da cennettedirler. Rabbinin dilediği hariç,
gökler ve yer durdukça onlar da orada ebedi kalacaklardır"[Hud 108]
ayetinde de cehennemliklerin cehennemden çıkarılmaları kastedilmektedir.
"Çünkü Rabbin, istediğini hakkıyla yapandır."[Hud 107] Burada cennet
seması ile cennet yeri ve cehennem seması ile cehennem yeri kastedilmektedir.
Cehennemden çıkarılmaları -Allah doğrusunu bilir- günahları oranınca azap
çektikten sonradır ki sonra şefaatle cehennemden çıkarılacaklardır.
607- Fihr oğullarına
mensup olan Müstevrid der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Vallahi ahirete göre dünyanın değeri, birinizin parmağını denize
sokup çıkarması gibidir. Kişi parmağıyla (denizden) ne kadar su ile döndüğüne
bir baksın."
Lafız, Ebü Bişr'e
aittir. Cafer'in rivayeti de mealen aynıdır. Cafer'in rivayetinde farklı olarak
Muhammed b. Bişr ile İbn Ebi Halid arasında fazladan Mis'ar'ın
geçmektedir. [T] Müslim (2858).
608- Bunu bize Ebü
Abdillah el-Hafız ile Ebü Muhammed b. Ebi Hamid Ebu'l-Abbas'tan el-Asamm'ın
Fevaid'inin 13. cüzü içinde isnadıyla bildirdi. Metninde şöyle geçmektedir:
"Ahirete göre dünyanın değeri, birinizin parmağını denize sokup çıkarması
gibidir. Parmağının (denizden) ne kadar su ile döndüğüne bir baksın."
Müslim Sahih'inde İbn
Numeyr kanalıyla Muhammed b. Bişr'den, o da İbn Ebi Halid'den rivayet etti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: