BEYHAKİ KÜLLİYATI |
ZÜHD |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Kısa Emelli Olmak ve
Ecel Gelmeden Amel Yapmak İçin Acele Etmek
453- Enes b. Malik
bildiriyor: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yere birkaç çizgi çizdi,
onlardan biraz uzağa da başka çizgiler çizdi ve şöyle buyurdu: "Bunun ne
olduğunu biliyor musunuz? Bu, ümit eden insanın durumudur. Biraz uzakta olan
çizgiler onun ümitleridir. İnsan ümit edip dururken ölüm gelir." [-] Buhari, rikfik (7/171).
454- Enes'in
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"İhtiyarlayan insan oğlunda iki şey (genç) kalır: Hırs ve emel." [-] Buhari, 6421 ve Müslim 1047
455- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Ademoğlunun ihtiyarlıktan dolayı bedeni güçsüzleşir ve eti zayıflar.
Ancak iki şeyde kalbi genç kalır: Uzun ömür ve mal çokluğu."
456- İbn Ömer anlatıyor:
Bir adam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e: "Müminlerin hangisi
en faziletlidir?" diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Huyca en iyisidir!" buyurdu. Adam: ''Müminlerin hangisi en
akıllıdır?" diye sorunca da: "Ölümü en çok hatırlayandır ve ölümden
sonrası için en iyi hazırlığı yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir"
buyurdu, [-] İbn Mace 4259
457- Ebu Said el-Hudr'i
der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önüne bir çubuk diktikten
sonra onun yanına bir çubuk, ondan sonra da bir çubuk dikti ve: "Bunun ne
olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Sahabe: "Allah ve Resulü daha
iyi bilir" karşılığını verince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "Şu (birinci çubuk) insan, ikincisi onun eceli,
üçüncüsü ise emelidir. İnsan emeller peşinde koşup dururken ecel önünü keser ve
onu alıp götürür,"
458- Abdullah b. Busr
el-Mazini'nin bildirdiğine göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Takva sahipleri efendi, alimler ise liderdir. Bunların meclisinde
bulunmak ibadettir. Siz gece ve gündüz sayılı günleriniz içinde belirli
amelleri yapar durursunuz. Bu sebeple ölmek üzereymişsiniz gibi azık
hazırlayınız."
459- Cerir,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Dünyadayken azık hazırlayan; ahirette bu azığın faydasını
görür." [-] Heysemi der ki:
"Taberani rivayet etti. Ravileri Sahih'in ravileridir"
460- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Yüce Allah cana: ''Çık!'' buyurunca: ''Ben ancak istemeyerek
çıkarım" '' karşılığını verir."
461- İbn Ömer'in
bildirdiğine göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Dünya müminin zindanı, mezar kalesi ve cennet varacağı yerdir. Dünya
kafirin cenneti, mezar onun zindanı ve cehennem de varacağı yerdir."
462- Cafer b. Burkan der
ki: Ömer b. el-Hattab valilerinden birine yazdığı bir mektubun sonunda şöyle
dedi: "Ağır olan hesap (günü) gelmeden önce şimdi rahatken nefsini hesaba
çek. Zira çetin olan hesap zamanı gelmeden nefsini hesaba çeken kişinin sonu
razı olacağı ve gıpta edeceği bir hayat olur. (Nefsini hesaba çekmek yerine)
hayat gailesi içinde oyalanıp arzularıyla meşgulolan kişinin sonu ise pişmanlık
ve üzüntü olacaktır. Sana yapılan nasihatleri her zaman hatırla ki sana
yasaklanan şeylerden uzak kalasın."
463- Ebu Abdirrahman
es-Sülemi der ki: Ali b. Ebi Talib, Kufe' de verdiği hutbede şöyle dedi:
"Ey insanlar! Sizin için en çok korktuğum şey, uzun emelli olmanız ve
nefsi arzularınızın peşine düşmenizdir. Uzun emelli olmak kişiye ahireti
unutturur. Nefsi arzuların peşinden gitmek de kişiyi hak olan yoldan çıkarır.
Bilin ki dünya gitmekte, ahiret ise gelmektedir ve her ikisinin de ahalisi
vardır. Siz dünyanın değil, ahiretin ahalisinden olun. Bugün amel varken hesap
yok, ama yarın (ahirette) hesap varken am el olmayacaktır."
464- Yahya b. Ukayl
bildiriyor: Ali b. Ebi Talib, Ömer'e: "Ey müminlerin emiri! Eğer iki
arkadaşına ulaşmak seni sevindirirse, emelini kısalt, tam doymayacak şekilde ye,
elbiseni kısalt, gömleğini yama, ayakkabını tamir et. Bu şekilde o ikisine
ulaşırsın" dedi.
465- İbn Ömer der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vücudumun bir perinden tuttu ve:
"Ey Abdullah b. Ömer! Dünyada bir yabancı gibi veya gelip geçen bir yolcu
gibi ol. Kendini kabir ahalisinden (ölülerden) biri say" buyurdu.
Mücahid der ki:
"Abdullah b. Ömer bana bu hadisi rivayet ettikten sonra: ''Ey Mücahid!
Sabahı ettiğin zaman akşama kadar kalmayı düşünme, akşamı ettiğin zaman da
sabaha çıkmayı düşünme! Ölmeden önce hayatta olduğun zamanı iyi değerlendir.
Hasta düşmeden önce sağlığını iyi değerlendir. Ey Allah'ın kulu! Yarın hangi
isimle (ölü olarak mı, diri olarak mı) anılacağını bilemezsin!''
dedi." [-] Buhari, 6416
466- Süfyan es-Sevrl der
ki: "Dünyada zahid olmak, kötü yemekler yiyip aba giymekte değil, dünyadan
yana umutları kısa tutmaktadır."
467- Fudayl b. İyad der
ki: "Uzun emelli olan insanın mutlaka ameli kötü olur." [-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 269)
468- Muhammed b. Galib Temtam
der ki: İbrahim b. Edhem, Süfyan es-Sevri'ye şöyle bir mektup yazdı:
"İstediğinin değerini bilen kişinin bu yöndeki çabası kendisine hafif
gelir. Her şeyde gözü olan kişinin hayıflanması çok olur. Umutları çok olan
kişinin am eli kötü olur. Diline sahip olmayan kişi de kendini öldürür."
469- Ebu Hamza es-SMi
der ki: "Bakmak, belaların elçisi ve ölüm oklarıdır."
470- Muhammed b. Mansur
et-Tusı der ki: Ma'ruf el-Kerhi'nin şöyle dua ettiğini işittim: "Allahım!
Amele engelolan emelden sana sığınırım."
471- Hasan( -ı Basri)
der ki: "Dört şey meşakkatin işaretlerindendir: Katı kalplilik, gözyaşının
kesilmesi, uzun vadeli umutlar ve dünya hırsı."
472- Vuheyb b. el-Verd
der ki: "Dünya emeli, hatalar ameli, elde etmek istediğinin peşinden
hırsla koşana, yaptıklarına dikkat etmeyene, dünyasının işlerini bilip
ahiretiyle ilgili şeylerde cahil olana yazıklar olsun."
473- Yezıd b. Muaviye
der ki: Alimlerden biri olan Ebu'd-Derda şöyle dedi: "Uzun emelli olup mal
biriktiriyorsunuz. Ancak ne umduklarınıza ulaşacak, ne de biriktirdiklerinizi
yiyebileceksiniz."
474- Şibli der ki:
"Derdin ne ileride, ne de geride değil, daima yanında olsun."
475- Fudayl b. İyad der
ki: "Dün geçip gitmiştir, bu gün amel zamanı, yarın ise emeldir."
476- Esmai der ki: Bir
bedevinin: "Dünün geçti, yarın da senden bir başkasının olabilir"
dediğini işittim.
477- HasanC-ı Basrl)
dedi ki: "Dünya üç günden ibarettir: "Dün, her şeyiyle gitmiştir.
Yarına gelince, belki de ona ulaşamazsın. Bugünde ise, yapacaklarını yap."
478- Abdullah b. Münazil
der ki: "Kim geçmiş ve gelecek zamanlarla meşgulolursa zamanı faydasız
şeylerle geçer."
479- Ubeydullah b.
Şumayt b. Aclan şöyle nakleder: Babamın şu sözünü işittim: "Mümin kendi
kendine şöyle der: Her şey şu üç gündedir: Dün her şeyiyle bitmiştir. Yarın ise
bir umuttur, belki de ona eremezsin. Eğer yarının insanlarından isen bil ki
yarın, yarının rızkıyla gelir. Ama yarından önce bir gün ve gece var ki
bunlarda pek çok nefis ölümü tadar. Belki de ölenlerden biri sensindir. Her
günün derdi de kendine yeter."
480- Ebü Said el-Harraz:
"Geçmiş zamanla meşgulolmak ikinci bir zaman kaybıdır" demiştir.
481- Ebu'l-Kasım
en-Nasrabazi der ki: "Vakitleri gözetmek, uyanıklığın
alametlerindendir."
482- İbrahim b. Şeyban
ez-Zahid der ki: "Kim vaktinin kıymetini bilirse onu Allah'ın razı
olmayacağı, dinini ve dünyasını muhafaza etmeyecek şeylerde harcamaz."
483- Yahya b. Muaz
er-Razi der ki: "Her zaman hazırlıklı ol, azığını hazırla ve yüce Rabbinin
huzuruna çıkarılacağın güne hazırlan."
484- Fudayl b. İyad der
ki: "Pişman olmadan önce düşünüp amel ediniz ve dünyaya aldanmayınız.
Çünkü onun sıhhatlisi hastalanır, yenisi eskir, nimetleri biter ve gençleri
ihtiyarlar."
485- Zekeriyya b.
Dellüvehy der ki: Yahya b. Muaz er-Razi'nin şöyle dediğini işittim:
"İsteyerek dünyadan yüz çevirmeyen kişiden dünya, istemese de yüz çevirir.
Hayattayken nimetleri elinden gitmeyen kişiden, vefatından sonra nimetleri
elinden gider."
486- Ebü Sehl Muhammed
b. Süleyman, kendisiyle ilgili şu şiiri söylemiştir: Dünyaya karşı cömert
davrandım ve onu elde ettim Emellerimi yok edince onu cömertçe dağıttım Hayatın
sonunun ne olduğunu anladım Ben de yok olmadan önce onu terk ettim.
487- İbrahim b. Beşşar
bildiriyor: Ömer b. el-Minhal el-Kureşi, Remle' de olan İbrahim b. Edhem'e:
"Bana, senden öğreneceğim bir öğüt ver" diye yazınca, İbrahim b.
Edhem ona şöyle cevap yazdı: "Derim ki: Bil ki dünyada hüzün hep var
olacaktır. Ölüm ise insana yakındır. Nefsin her an ölümden nasibini alabilir.
Belalar bedenini sarar, yolculuk için çağrılmadan hazırlığını yap. Geçip
gidilen şu dünyadan devamlı kalacağın diyara gitmeden önce amel için
uğraş."
488- Yahya b. Muaz
er-Razi der ki: "İnsanlardan gıp ta edilecek olan, dünya onu terk etmeden
dünyayı terk eden, kabrini ona girmeden inşa eden ve rabbini razı
edendir."
489- Ata es-Süleymi der
ki: Rıfk konusunda kendini eleştirmek babında şöyle dedi: "Ölüm boynumda,
mezar evim, cehennem önümdeyken ve Rabbimin bana nasıl muamele edeceğini
bilmezken, apmam gerekenden geri durmamı mı söylüyorsunuz."
490- Ebu Muhammed
el-Cureyri der ki: Cüneyd vefat edeceği zaman ben başucunda duruyordum. Cuma
günüydü ve o, Kur'an okuyordu. Kendisine: "Ey Ebu'l-Kasım! Kendine acı
(yorma)" dediğim de şöyle karşılık verdi: "Ey Ebu Muhammed! Şu
vakitte sahifem dürülürken ona (Kur'an okumaya) benden daha fazla ihtiyacı
olanı göremiyorum."
491- İbnu'l-Pereci der
ki: "İmkanı olunca fırsatı değerlendirmeyen, imkanın olmadığı zamanda
pişmanlık kazanır."
492- Cüneyd b. Muhammed
der ki: "Ben sizin için bir ibretim ey gençler topluluğu! Amel edin, zira
amel / ibadet gençlikte olur."
493- Ahmed b. Asım
el-Antaki der ki: "Bu bir fırsattır, sen hayatının kalan kısmını ıslah et
ki, geçmişte işlediğin günahlar bağışlansın."
494- İsmail der ki:
Davud et-Tai'nin dadısı kendisine: "Ey Ebu Süleyman! Canın ekmek çekmiyor
mu?" deyince: "Evet ey dadıcığım! (Canım ekmek çekiyor) ancak ekmeği
çiğnemek ile ufalanmış ekmeği suyla içmek arasında elli ayet okuma zaman farkı
vardır" karşılığını verdi.
495- Seri der ki:
"Kabrini imkan bulduğun her türlü salih amelle içini doldurduğun sandığın
yap. Kabrine gittiğin zaman onda gördüğün seni memnun eder."
496- İbrahim es-Saiğ der
ki: İbrahim b. Edhem bana şöyle dedi: "Ey Ebü İshak! Allah'a gizlice
ibadet et ki kıyamet günü insanların karşısına şereBi bir şekilde
çıkasın."
497- İbrahim b. Edhem
der ki: "Kişi şu altı engeli aşmadan salihlerin derecesine ulaşamaz.
Bunlardan ilki nimet kapısını kapatıp zorluk kapısını açması, ikincisi iz zet
kapısını kapatıp zillet kapısını açması, üçüncüsü rahatlık kapısını kapatıp
mücadele kapısını açması, dördüncüsü uyku kapısını kapatıp uykusuzluk kapısını
açması, beşincisi zenginlik kapısını kapatıp fakirlik kapısını açması, altıncısı
ise emel kapısını kapatıp ölüme hazırlık kapısını açmasıdır."
498- Seleme b. Kuheyl
der ki: Hayseme, Muharib (b. Disar) ile karşılaşınca: "Ölüme karşı sevgin
nasıldır?" diye sordu. Muharib: "Ölümü sevmiyorum" karşılığını
verince, "Bu senin için büyük eksikliktir" dedi.
499- Evzai der ki:
"Mümin, anne rahminden dışarıya çıkmak istemeyen çocuk gibidir. Halbuki
çıksa bir daha girmek istemeyecektir. Aynı şekilde mümin de dünyadan çıkıp
Allah'ın sevdikleri için hazırladığı sevabı görse dünyaya dönmek istemez."
500- Ahmed b. Ebi
Seleme'nin bildirdiğine göre Hasan el-Basri bir gün yanında oturanlara:
"Ey ihtiyarlar! Ekin yetişince ne yapılması beklenir?" diye sordu.
Ona: "Biçilir" cevabını verdiklerinde: "Ey gençler! Ekin, hiç
kuşkusuz henüz olgunlaşmadan önce afetlere maruz kalabilir" dedi.
501- Malik b. Enes der
ki: Lokman Hekim oğluna şöyle dedi: ''Evladım! İnsanlar kendilerine vaad
edileni (ölümü) pek uzakta görüyorlar; oysa ahirete doğru hızlı bir şekilde
gitmektedirler. Sen de kendini bildin bileli dünyaya yüz çevirip ahirete
yöneldin. Bil ki gideceğin bir mekan sana, içinden çıkacağın mekandan daha
yakındır."
502- Malik b. DInar'ın
bildirdiğine göre Hz. Lokman oğluna şöyle dedi: "Eyoğul! İnsanlar
kendilerine vaad edilene doğru hızla giderken, nasıloluyor da kendilerine vaad
edileni uzak görüyorlar." [-] Ahmed
b. Hanbel, Zühd (s. 320)
503- Bilal b. Sa'd der
ki: Rahman'ın kulları! Birimize: "Ölmek ister misin?" diye
sorulduğunda: "Hayır!" der. "Neden?" diye sorulunca:
"Amel edeyim de sonra" karşılığını verir. "Amel edeceğim"
der ve ölmeyi istemez. Ancak amel yapmayı da istemez. En sevdiği şey de Allah
için yapacağı ameli ertelemesidir. Ancak kendisini ilgilendiren dünyalık bir
şeyini de ertelemek istemez."
504- Muhammed b. İshak
es-Sekafi, bilgelerden birinin şu sözünü nakleder: "Malının eksilmesine
üzülüp de ömrünün yok olmasına üzülmeyene şaşıyorum. Dünya ondan uzaklaşıp,
ahiretin de ona yaklaşmasına rağmen gidenle meşgulolup gelene yüz çevirene
şaşıyorum."
505- Rabi b. Berre der ki:
"Ey Ademoğlu! Şüphesiz ki sen kokuşmuş bir leşsin. Sende güzelolan şey
bedenine konulan ruhtur. Eğer ruhun kabzedilecek olsa atılmış boş bir ceset ve
kokuşmuş bir leş olursun. Güzel kokar iken kötü kokan, sevilen iken istenmeyen
bir şeyolursun. Ey Ademoğlu! Sonunun böyle olduğunu ve toprağın dinlenme yerin
olduğunu biliyorsan o zaman hangi yaratık senden daha cahil ve hangi yaratık
senden daha tuhaftır?"
506- Hezzan der ki:
Ümmü'd-Derda bana: "Ey Hezzan! Ölü tabutuna konulunca ne der sana
söyleyeyim mi?" deyince: "Olur söyle" karşılığını verdim.
Ümmü'd-Derda şöyle dedi: Ölü şöyle seslenir: "Eyailem, ey komşularım, ey
tabutumu taşıyanlar! Dünya beni aldattığı gibi sizi de aldatmasın. Benimle
oynadığı gibi sizinle de oynamasın. Ailem benim günahımdan hiçbir şey
yüklenemezler. Eğer bu gün Cebbar olan Allah'ın huzurunda benimle münakaşa
etmek isteseler ederler." Sonra şöyle dedi: "Dünya kulun kalbini
büyülemede Harut ve Marut'tan daha çok etkilidir. Kul dünyayı tercih ettiği
takdirde mutlaka bu kulu yenip tuş eder."
[-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 165)
507- Abdurrahman b.
Yezid b. Cabir'in bildirdiğine göre Ömer b. Abdilaziz, Yezid b. Abdilmelik'e
şöyle bir mektup yazdı: "Gafil olduğun bir anda ölüme yakalanmaktan sakın!
Zira öylesi bir anda yapmış olduğun ufak hatalar affedilmez. Yaptığın
hatalardan geri dönme imkanın da olmaz. Böylesi bir durumda ne geride kalanlar
geride bıraktıklarından dolayı seni över, ne de yanlarına gittiklerin dünyada
iken yaptıklarından dolayı seni mazur görür. Baki selam."
508- Hasan: "Çare
bulan yok mudur?, denir. Artık ayrılık vaktinin geldiğini sanır ve bacaklar
birbirine dolaşır"[Kıyamet 29] ayetlerini okuyup kendini kastederek):
"Vallahi kefenin içinde dolaşacak bacaklar senin bacaklarındır" dedi.
509- Yunus b. Ubeyd der
ki: Hasan'ın hastalığı ağırlaşınca: "Biz Allah'ınız ve elbette O'na
döneceğiz"[Bakara 156] dediğini işittim. Sonra oğlu Abdullah üzerine
kapanıp: "Babacığım! Neden istirca ediyorsun; bizi korkuttun. Yoksa bir
şey mi gördün?" deyince Hasan: "Evladım! Bana benzeri verilmeyen bir
imtihan vesilesi olan nefsim için istirca yaptım" karşılığını verdi. [-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 284)
510- Hazm, Muhammed b.
Vasi'nin ölüm döşeğinde şöyle dediğini nakletti: "Kardeşlerim! Benim
nereye götürüleceğimi biliyor musunuz? Kendisinden başka ilah olmayana yemin
olsun ki ateşe götürüleceğim veya affedileceğim."
511- Ebu'd-Derda şöyle
dedi: "Ey Ademoğlu! Toprağı ayağınla eşele; çünkü birazdan senin mezarın
olacak. Ey Ademoğlu! Sen günlerin toplamından ibaretsin. Her bir günün
gidişinde bir parçan da gidiyor. Ey Ademoğlu! Annenden doğumundan bu yana hala
ömrünü eskitiyorsun."
512- Hasen (-i Basri)
der ki: ''Ey Ademoğlu! Seni bir yerden bir yere taşıyan iki vasıta arasındasın.
Gece seni gündüze, gündüz de geceye bırakır. Seni ahirete taşıyıncaya kadar bu
böyle devam eder. (Bu yüzden) senden daha büyük bir tehlike içinde kim olabilir
ki?!"
513- İbrahim b. Beşşar
der ki: Ebu Yusuf el-Gasuli ile beraber Şam yolunda giderken bir adam kalkıp
ona selam verdi ve: "Ey Ebu Yusuf! Bana aklımda tutabileceğim bir
nasihatte bulun" dedi. Ebu Yusuf ağlayarak şöyle dedi: "Bil ki
kardeşim; gecenin ve gündüzün peşpeşe gelmesi bedenini çökertmekte, ömrünün
geçmesini sağlamakta ve ecelini getirmektedir. Kardeşim; varacağın yerin neresi
olduğunu, Rabbinin sana günahın sebebiyle öfkelenmişi mi yoksa rahmetiyle
senden razı mı olduğunu bilmeden rahatlaman ve kendini güvende hissetmemen
gerekir. Ademoğlu zayıftır ve dün bir nutfe, yarın ise bir leştir. Eğer kendin
için buna razıysan, pişmanlığın fayda vermeyeceği günde pişman olacaksın,"
Bu sözlerden sonra hem Ebu Yusuf, o hem adam ağladılar. Ben de onlarla beraber
ağladım, İkisi de ağlamaktan dolayı kendilerini kaybedip bayıldılar.
514- Evzai, bir
kardeşine şöyle yazdı: "Derim ki: Her yönden kuşatılmışsın. Şunu bil ki,
her gün ve gece (ölüme doğru) götürülmektesin. Allah'tan ve huzurunda duracağın
andan sakın ve son anlarını yaşadığını düşün. Selamlar."
515- Sehl b. Abdillah
der ki: "İnsanlar uykudadır. Uyandıkları zaman pişman olurlar. Pişman
oldukları zaman ise pişmanlıkları onlara bir fayda vermez."
516- Ebu Abdinahman der
ki: Bağdat'tan çıkmak istediğim zaman İbrahim b. Sabit' e: "Bana tavsiye
de bulun" deyince: "Pişman olacağın şeyleri bırak" dedi.
517- Ebu Bekr es-Sufl
der ki: Ebu Muaviye el-Esved'i Tarsus surlarında ağlayıp şöyle derken işittim:
"Dünya en büyük tasası olanın yarın kıyamette üzüntüsü büyük olur. Ahiret
azabından korkan dünyadan istediği şeylerden yüz çevirir. Elindeki şeylerin
gitmesinden korkanın geçimi zor olur. Ey Ebu Muaviye! Eğer kendin için güzel
şeyler istiyorsan, gece uyuma ve gündüz dinlenmeden salih ameller yaparak başka
şeylerle meşgulolmayı bırak. Sakındığın şey gelmeden önce hızlı davran."
Sonra da ağlamaya başladl,
518- Ravh b. Müdrik,
minberde hutbe vererek şöyle dedi: "Hastalanıp zayıf düşmeden,
ihtiyarlamadan, ölüp unutulmadan, defnedilip çürümeden, tekrar diriltilip
huzura getirilerek durdurulmadan, yaptığından ve seni helak edecek günahlarından,
seni helak eden şehvetlerinden, şimdi sağ ve sıhhatliyken amel ediniz."
519- Ali b. Hamşaz der
ki: Akil b. Amr'ın hutbede şöyle dediğini işittim: "Kardeşlerim! Ölümden
kaçmak mümkün değildir. Keşke nereye gideceğimizi bilebilsek."
520- Muhammed es-$emin
der ki: Küfe'nin harabelerinden birinde Gaylan el-Mecnün ile karşılaşınca:
"Kul, ne zaman gafletten kurtulur?" diye sordum. Bana:
"Kendisine emredilen şeyleri yaptığı, yasaklanan şeylerden uzak durduğu ve
kendini hesaba çektiği zaman" cevabını verdi. Ben: "Kul ne zaman
hedefine ulaşır?" diye sorunca ise: "Kendi işini kendi yaparsa, gizli
halleri de ihlaslı olursa ve yanlışlarından kurtulursa" cevabını verdi.
"Bize azık olacak bir nasihatte bulun" deyince ise şöyle karşılık
verdi: "Allah'tan sakının. Dünyanın tehlikesine dikkat edin, ölümden
korkun ve ahiretin yaklaşmasına karşı acele (hazırlık) ediniz."
521- Abdulmun'im b.
İdris'in babasından bildirdiğine göre Vehb b. Münebbih'e: "Dünyada neyle
zahid oldun?" diye sorulunca şöyle cevap verdi: "Tevrat'ta gördüğüm
iki cümleyle: Ey bir günlük mutluluğu tam olmayan ve ey yarın için canından
emniyette olmayan. Uyanık ol, uyanık ol!"
522- İbn Ata'nın
bildirdiğine göre babası: "Müminin sevinci bir gün boyunca devam
etmez" demiştir.
523- Şafii der ki: Hişam
b. Abdilmelik, Rasafe şehrini kurduğunda şöyle dedi: "Bir günü üzüntülü
bir haber almadan yalnız geçirmeyi isterim" dedi. Öğle vakti olmadan
serhattan kendisine kanlı bir haber gelince: "Bir gün olsun rahat
etmeyecek miyim?" dedi.
524- Mufaddal b. Gassan
el-Galabi, Küfe halkından bir kişiden bildiriyor: Davud b. Nusayr et-Tai
kendini ibadete verdiği ilk zamanlarda babası için ağlayan bir kadının yanından
geçerken kadının şöyle dediğini işitti: "Keşke çürümenin hangi yüzünden
başladığını bilsem." Davud onun sözüne şu karşılığı verdi: "İlk
çürüyen sağ yanağı olacaktır. Çünkü toprağa doğru gelen odur."
525- Münazil b. Said der
ki: Davud et-Tai'nin de bulunduğu sırada bir cenaze namazını kıldık. Ben arkasında
durduğum için beni görmüyordu. Davud: ''Vah! Onlardan birine ölüm gelince: Vah!
Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmekten onları alıkoyan
bir engel vardır" deyip kendisi için şöyle dedi: "Ey Davud! Kıyamet
gününden korkana uzak yakın olur. Emeli uzun olanın ameli kısa olur. Gelecek
olan her şey yakındır. Ey Davud! Bil ki; seni Rabbinden alıkoyan her ş"ey
uğursuzdur. Ey Davud! Bil ki; bütün dünya halkı, kabir ehlindendir ve geride
bıraktıklarından pişman olacaklar, önden gönderdikleriyle de sevinecekler.
Kabir ehlinin pişman oldukları şeyler için dünya ehli kavga edip yarışmakta ve
mahkemelere düşmektedir." Sonra bana bakıp: "Eğer arkamda olduğunu
bilseydim bir kelime bile söylemezdim" dedi. Bu hadis başka bir yolla
Sadaka b. Ebi Muhammed ez-Zahid kanalıyla Davud et-Ta!'den nakledilmiştir.
526- Muhammed b. Ebi
Tevbe bildiriyor: Ma'ruf (el-Kerhi) namaz için kamet getirdi, sonra bana:
"Buyur öne geç!" dedi. Ben: "Şayet bu namazı size kıldırırsam,
size başka bir namaz kıldırmam artık" dedim. Ma'nlf: "Sen kendine
başka bir namaz daha kılacağını mı söylüyorsun? Uzun emelden Allah'a sığınınm.
Çünkü o, hayırlı işlere engelolur" dedi.
527- Enes b. Malik der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ı
görüyormuşçasına ibadet et. Sen onu görmüyorsan da o seni görüyor. Mescide
girerken güzelce abdest al ve namazda ölümü hatırla. Namazda ölümü hatırlayan
kişinin namazını güzel kılması daha kolaydır. Başka bir namaz daha
kılamayacağını düşünen kişi gibi namaz kıl ve özür dilenecek şeyleri yapmaktan
sakın."
528- İbn Ömer der ki:
Bir kişi, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek: "Ey Allah'ın
Resulü! Bana (faydalanacağım) kısa bir şeyanlat" dedi. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Namaz kıldığında dünyaya veda eden kişinin
namazı gibi namaz kıL. Eğer sen Allah'ı görmüyorsan, O seni görüyor. İnsanların
elindeki şeyden ümidini kes; başkasına muhtaç olmazsın. Sonradan pişman
olacağın şeyi yapmaktan da sakın."
Bu konuda bize Ebu Eyyılb'dan
da bir hadis rivayet olunmuştur.
529- Fudayl der ki:
İbnu'l-Mübarek bana: "Ölüm ve sonrası ıçın hazırlan" dedi ve bana
doğru bir çığlık atıp gece boyu baygın kaldı.
530- Şakik der ki:
"Ölüme, geldiği zaman g'eri dönmeyi istemeyecek şekilde hazırlan."
531- Hatim el-Esam der
ki: Her sabah şeytan bana: "Ne yersin, ne giyersin, nerede ikamet
edersin?" diye sorar. Ben de: "Ölümü yerim, kefeni giyerim ve mezarda
ikamet ederim" cevabını veririm.
532- Hatim el-Esam der
ki: "Efendine hizmete devam edersen dünya istemese de sana gelir, cennet
ise sana aşık olarak gelir."
533- Ahmed b.
Ebi'l-Havarı der ki: Rabia(tu'l-Adeviyye)'nin şöyle dediğini işittim: "Ne
zaman kar gördüysem mutlaka sahifelerin uçuştuğunu hatırladım. Ne zaman
çekirgeler gördüysem mutlaka mahşer gününü hatırladım. Ne zaman bir ezan sesi
işittiysem mutlaka kıyamet gününün münadisini hatırladım. Kendi kendime de:
''Ölüm anın gelene kadar dünyada konmuş bir kuş gibi ol'' dedim."
534- Salt b. Mes'üd der ki:
Hasan b. Salih b. Hay bir gün evimden çıkıp uçan çekirgelere bakarak:
"Ürkek bakışlarla çıkarak çekirge sürüsü gibi etrafa yayılırlar''[Kamer 7]
dedi ve bayılıp yere yığıldı.
535- Eyyub es-Sahtiyani
der ki: "Kardeşlerimden bir kişinin öldüğünü duyduğumda, uzuvlarımdan biri
kopmuş gibi olurum."
536- Rabi' b. Ebi Raşid
der ki: "Eğer ölüm duygusu içimi bir an bile terk etse, kalbimin
bozulmasından korkarım. Benden öncekilere (iyi insanların tutumlarına) ters
düşmeyecek olsaydım, ölüm gelinceye kadar mezarlığı kendime mesken
edinirdim" karşılığını verdi. 2
537- Bilal b. Sa'd der
ki: "Ey insanlar! Siz yok olmak için yaratılmadınız. Aksine siz baki
kalmak için yaratıldınız. Ama bu yurttan başka bir yurda göçeceksiniz, tıpkı
babalarınızın sulbünden annelerinizin rahimlerine, annelerinizin rahimlerinden
de dünyaya, dünyadan mezara, mezardan haşir yerine, haşir yerinden Cennet'e
veya Cehennem'e göçeceğiniz gibi."
[-] Ahmed b. HanbeL, Zühd (s. 385) ve Muhtasar Tarıh Dimaşk 5/269
538- İbrahim b. Edhem
der ki: "Yurdumuz önümüzdedir ve hayatımız ölümümüzden sonra
başlayacaktır. Ya cennete veya cehenneme."
539- İbrahim b. Edhem
der ki: "Ey İbn Beşşar! Ölüm meleği ile yardımcılarının ruhunu teslim
almak üzere geleceği zamanı şimdiden kalbinde tasavvur et ve ne olacağını gör!
Canın çıkarken çekeceğin eziyeti, mezarda Münker ve Nekir'in sana hesap
sormasını kalbinde tasavvur et ve ne olacağını gör! Kıyameti, oradaki halleri,
korkulan, hesaba çekilmeyi ve huzurda durmayı kalbinde tasavvur et ve ne
olacağını gör!" Ahmed ekledi: İbrahim, bunları dedikten sonra bir çığlık
attı ve yere düşüp bayıldı.
540- İbrahim b. Edhem
der ki: "Ölümün bir kadehi vardır ve sadece, Allah'tan korkan, ona itaat
eden ve onu bekleyen cesaretle içebilir. Allah'a itaat edene güzel bir hayat,
şeref ve kabir azabından kurtuluş vardır. İsyan eden ise, kabirde ve kıyamet
günü hasret ve pişmanlık içinde olur."
541- Davud, Süfyan'a
şöyle dedi: "Soğuk suyu içip, lezzetli güzel yemekler yiyorsan ve
gölgelerde yürüyorsan Allah'ın huzuruna çıkmayı ne zaman seveceksin?" Bunu
duyan Süfyan ağladı.
542- İbrahim b. Edhem
bir gün Ebu Damra es-Sufi'nin güldüğünü görüp: "Ey Ebu Damra! Olmayacak
şeye tamah etme" dedi. Ben: "Ey Ebu İshak! Bunun manası nedir?"
diye sorunca: "Anlamadın mı?" karşılığını verdi. Ben:
"Hayır" cevabını verince ise şöyle dedi: "Öleceğini bildiğin
halde devamlı yaşamaya tamah etme. Öleceğini bilip öldükten sonra cennete mi,
cehenneme mi gideceğini bilmeyen kişi gülemez. Olacak şeyden de ümidini kesme.
Sen ölümün sabah mı yoksa akşam mı, gece mi gündüz mü olacağını
bilemezsin." Sonra: "Vay halime, vay halime" deyip bayıldı,
543- Cafer b. Muhammed
es-Sadık'ın bildirdiğine göre bir adam babasına gelip: "Bana vasiyette
bulun" deyince Muhammed el-Bakır: "Hazırlığını yap, azığını önceden
gönder ve nefsinin vasisi kendin ol" dedi.
544- İbn Abbas:
"Duvarın altında onların bir hazinesi vardı"[Kehf 82] ayetini
açıklarken şöyle dedi: "Hazine altından bir levhaydı ve üzerinde şöyle
yazılıydı: "Bismillahirrahmanirrahim. Ölüme inanan kişinin nasıl
sevindiğine şaşılır. Cehennemi bilenin nasıl güldüğüne şaşılır. Dünyanın
aldatıcılığını ve ehliyle beraber dönüşünü gören kişinin nasılondan mutmain
olduğuna şaşılır. Kaza ve kadere inanan kişinin rızık peşinde koşmasına
şaşılır. Hesaba inanan kişinin nasıl günah işlediğine şaşılır. La ilahe
illallah Muhammedun Resulullah."
545- Nezzal b. Sebre'nin
bildirdiğine göre Ali b. Ebi Talib, Yüce Allah'ın: "Duvar ise, şehirde iki
yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı''[Kehf 82]
buyruğuyla ilgili olarak şöyle dedi: Bahsedilen hazine, altından bir levhaydı
ve üzerinde şöyle yazılıydı: "La ilahe illallah Muhammedun Resulullah.
Ölümü hatırlayan kişinin nasıl sevindiğine şaşıyorum. Cehennemin hak olduğunu
hatırlayan nasıl güldüğüne şaşıyorum. Kaderin hak olduğunu bilenin nasıl
üzüldüğüne şaşıyorum. Dünyayı tanıyıp dünya ehlinin değişimlerine şahit olup
dünyaya bel bağlayan insana şaşıyorum."
546- Cabir b. Avn
el-Esedi bildiriyor: Süleyman b. Abdilmelik'in ilk söylediği şey şuydu:
"Dilediğini yapan, dilediğini yükselten, dilediğini bırakan, dil2diğine
veren, dilediğine (vermeyi) meneden Allah'a hamdolsun. Dünya bir aldanma
yeridir, değersiz bir meskendir. Değişken bir süstür ki ağlayanı güldürür,
güleni ağlatır. Güvende olanı korkutur, korkana güven verir. Zengini fakir,
fakiri zengin eder. Saptırıcıdır ve peşinden gidenlerle oynar. Ey Allah'ın
kulları! Yüce Allah'ın Kitab'ını bir rehber olarak alın ve hükümlerine razı
olun. Onu kendinize rehber yapın; başka kitap onun yerine geçmesin. Bilin ki ey
Allah'ın kulları! Sabah başladığı zaman, ışığı çökmüş olan karanlığın
koyuluğunu nasıl yok ederse, bu Kur'an da şeytanın tuzaklarını ve düşmanlığını
öyle yok eder."
547- Hasan der ki:
"Randevusu ölüm, varacağı yer mezar, şahit olacağı şey hesap olan kişinin
ağlama ve hüznünün uzun olması gerekir."
548- Fudayl b. İyad der
ki: "(İnsana) sevgi olarak Allah, dost olarak Kur'an ve nasihatçi olarak
ölüm yeter. Yine (insana) ilim olarak Allah korkusu ve cahillik olarak Allah'a
karşı aldanmak yeter."
549- Ebu'l-Münzir der
ki: Hasan(-ı Basri) defnedilen bir ölüye bakıp şöyle dedi: "Vallahi
başlangıcı böyle olan bir işin sonundan korkmak gerekir. Sonu böyle olan bir
şeyin de evvelinde zahid olmak gerekir."
550- Avn b. Ma'mer der
ki: Hasan, Ömer b. Abdilaziz'e: "Sonu ölüm olan kişi ölmüş demektir"
diye yazınca Ömer b. Abdilaziz şöyle cevap yazdı: "Sanki dünyada hiç
olmadın ve sanki ahirettesin. Allah'ın selamı üzerine olsun." [-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 243)
551- Ebu'l-Kasım
el-Müzekkir der ki: Yezıd er-Rakkaşı, Ömer b. Abdilaziz'in yanına girince, Ömer
b. Abdilaziz ona: "Bana nasihat et" dedi. Yezıd: "Sen ölecek
olan ilk halifesin ey müminlerin emiri" deyince Ömer b. Abdilaziz:
"Arttır" dedi. Yezıd: "Hz. Adem'den sana kadar hiç kimse kalmadı
ve herkes ölümün tadını tattı" dedi. Ömer b. Abdilaziz:
"Arttır"
deyince, Yezıd şöyle dedi: "Cennet ile cehennem arasında bir menzil
yoktur. Vallahi iyiler nimetler içindeyken, facirler cehennemdedir. Sen
iyiliğini ve kötülüğünü en iyi bilensin." Bunun üzerine Ömer b. Abdilaziz
o kadar ağladı ki divanından düştü.
552- Ebü Hamza der ki:
Rum diyarından çıkıp bir rahibin yanında durarak: "Sende geçmişlerin
haberinden bir şey var mı?" diye sordum. Rahib: "Evet. Onlardan bir
grubu cennette, bir grubu da cehennemdedir" cevabını verdi.
553- Esma b. Ubeyd
anlatıyor: Anbese b. Said b. el-As, Ömer b. Abdilaziz'in yanına girip: "Ey
müminlerin emiri! Senden önceki halifeler bize bağışlar verirlerdi. Sen bunları
bizden kestin. Benim çocuklarım ve malım var. Malıma gidip çocuklarımın
nafakasını temin etmeme izin verir misin?" dedi. Ömer: "Bizim için en
sevimliniz, böyle yapıp geçimini bize yüklemeyendir" deyince Anbese,
Ömer'in yanından çıktı. Kapının yanına varınca Ömer: "Ey Ebü Halid!"
diye seslendi. Anbese dönünce Ömer: "Ölümü çokça hatırla. Eğer darlık
içindeysen ölümü hatırlamak hayatını genişletir, bolluk içindeysen onu sana
daraltır" dedi.
554- Hasan der ki:
"Bu ölüm dünyayı rezil etti ve akıl sahibi olana sevinecek bir şey
bırakmadı. Ölüm ne güzel bir öğüttür. Eğer bu kalplere girmiş olsaydı hayat
verirdi." [-] Ahmed b. HanbeL, Zühd
(s. 258) ve Hatib, Tarıh Bağdad 14/444
555- Mutarrif der ki:
"Ölüm, nimet ehlinin ağzının tadını bozdu. Siz içinde ölüm olmayan
nimetler isteyin."
556- Sabit el-Bunanı der
ki: "Hangi kulun hali, şu kuldan daha müthiş ve ibretlidir. Ölüm meleği
geldiğinde tek başınadır, kabre girdiğinde tektir. Allah'ın huzuruna çıktığında
yine tektir. Tüm bunlarla beraber günahlar ne kadar çok, Allah'ın nimetleri ne
bitmez tükenmezdir."
557- Bişr b. el-Haris
der ki: "Ölüm bahsi geçtiğinde, Muhammed b. Sırın'in gerginlikten bütün
uzuvlarının canı çekilirdi."
558- Züheyr (el-Akta')
der ki: Ölümden söz edildiğinde Muhammed b. Sirin'in her bir uzvu ayrı ayrı
ölürdü.
Süfyan'a: "Züheyr,
İbn Sİrın'in meclisinde bulunur muydu?" diye sorulunca: "Hayır"
dedi. [-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s.
308), el-Ma'rife vet-tarıh 2/59 ve Hilye 2/272
559- Bişr b. el-Haris
der ki: "Keşke günahkarlar yarın mezarlarından nasıl çıkacaklarını,
zalimler yarın yüce Allah'tan bir yere kaçamayacaklarını bilseler."
560- Muhammed b.
es-Semmak der ki: Basra'ya girdiğimde önceden tanıdığım bir adama: "Beni
abidlerinizin yanına götür" dedim. Bunun üzerine beni üzerinde kıldan
giysiler olan ve hep sus an bir adamın yanına soktu. Adam başını kaldırıp
kimseye bakmıyordu. Ben onunla konuşuyordum, ama bana bir cevap vermiyordu. Ben
de yanından geri çıktım. Arkadaşım bana: "Burada yaşlı bir kadının oğlu
bulunmaktadır. Yanına gitmek ister misin?" dedi. Bunun üzerine yanına
girdik. Yaşlı kadın: "Oğluma cennet ve cehennem hakkında bir şey
zikretmeyin, yoksa onun ölümüne sebep olursunuz. Ondan başka bir oğlum da
yoktur" dedi. Adamın yanına girdiğimizde bir de baktık ki o da arkadaşı
gibi bir giysi giymişti. O da başını önüne eğmiş hep susuyordu. Başını kaldırıp
bize bakarak: "insanların mutlaka duracakları bir yer vardır" dedi.
Kendisine: "(Allah'ın rahmeti üzerine olsun) kimin önünde
(duracaklar)?" dediğimde, bir defa hıçkırdı ve öldü. Yaşlı kadın gelip:
"Oğlumu öldürdünüz" dedi. Ben de bu kişinin cenaze namazını kılanlar
arasında idim.
561- Ebu'l-Ahvas der ki:
Bir dostumuz şöyle anlattı: Murad kabilesinden bir adam Üveys el- Karani'ye
gelip: "Es-selamu aleykum" deyince, Üveys: "Ve
aleykumus-selam" karşılığını verdi. Adam: "Nasılsınız, ey
Üveys?" diye sorunca: "Allah'a hamd olsun iyiyiz" cevabını
verdi. Adam: "Zaman size karşı nasıldır?" diye sorunca, Üveys şöyle
cevap verdi: "Akşamlayınca sabahlayacağını, sabahlayınca da
akşamlayacağını düşünmeyen birine bunu sorma. Ey Murad'lı kardeş! Ölüm mümine
hiçbir sevinç bırakmamıştır. Ey Murad'lı kardeş! Müminin, Allah'ın hukukunu
bilmesi, onda ne gümüş, ne de altın bırakmadı. Ey Murad'lı kardeş! Müminin,
Allah için yapması gerekenleri yapması onun bir dostunun bile kalmamasına sebep
oldu. Vallahi biz onlara iyiliği emredip kötülükten alıkoyduğumuz zaman bizi
düşman kabul ediyorlar ve bu konuda fasıklardan yardımcı buluyorlar. Vallahi
hatta beni kemiklerle taşlıyorlar. Ancak vallahi bu beni hakkı söylemekten
alıkoyamaz."
562- Kabisa der ki:
"Süfyan es-Sevri ile hangi mecliste oturduysam mutlaka ölümü andı. Onun
kadar ölümü anan birini görmedim."
563- Hammad b. Seleme
der ki: Süfyan es-Sevri, Basra'da yanımızdaydı ve çokça: "Keşke ölsem.
Keşke rahatlasam. Keşke mezarımda olsam" derdi. Ben ona: "Ey Ebü
Abdillah! Neden ölümü bu kadar çok temenni ediyorsun. Vallahi, Allah sana
Kur'an'ı ve ilmi vermiştir" deyince Süfyan bana şöyle karşılık verdi:
"Ey Ebü Seleme! Bir bidate girmekten korkarım. Benim için helal olmayan
bir şeye girmekten korkarım. Bir fitneye girip o şekilde ölmekten
korkarım."
564- Malik bildiriyor:
Rabi' b. Ebi Raşid'e: "Bizimle oturup sohbet etsene!" denilince:
"Ölüm düşüncesi bir an bile olsa kalbimden çıkacak olsa kalbim
bozulur" karşılığını verdi. Rabi' kadar üzüntülü birini görmüş
değilim.
565- İmran b. Halid
el-Huzai bildiriyor: Hassan b. Ebi Sinan, Havşeb ile buluştu. Havşeb, Hassan'a:
"Ey Ebü Abdillah! Nasılsın?" diye sorunca Hassan: "Ölecek olan,
sonra diriltilip, hesaba çekilecek kişinin durumu nasılolsun ki?"
karşılığını verdi. Onların başka bir gün buluştuklarım gördüm. Havşeb ona:
"Ey Ebü Abdillah! Nasıl oldun?" diye sorunca; "Eceli yakın,
emelden uzak ve, ameli kötü birisi oldum" karşılığını verdi.
566- İmran b. Halid der
ki: Hassan b. Ebi Sinan ve Havşeb bir gün karşılaştılar ve Havşeb: "Nasıl
sabahladın ey Ebü Abdillah?" dedi. Hassan: "Ecelim yakın, emelim uzak
ve amelim kötü olarak" cevabını verdi.
567- Hişam b. Hassan der
ki: Ebu'd-Durays Umara b. Harb'a: "Nasıl sabahladın, ey
Ebu'd-Durays?" diye sorulunca: "Eğer cehennemden kurtulduysam hayır
üzereyim" cevabını verdi.
568- Ata el-Ezrak der
ki: Hasan'a: "Nasıl sabahladın, ey Ebü Said! Nasılsın?" diye sorunca:
"En zor halde. Sabah akşam ölümü bekleyen ve Allah'ın kendisine ne
yapacağını bilmeyenin durumu nasılolur?" cevabını verdi. [-] Ahmed b. HanbeL, Zühd (s. 262)
569- Yahya b. Muaz der
ki: "Dünya meşguliyet, ahiret ise korkular yurdudur. Kul hakkında karar
verilinceye kadar meşguliyet ile korku arasında gidip gelir ve sonunda ya
cennete ya da cehenneme gider."
570- Salim b. Beşir der
ki: Ebu Hureyre hastalığı sırasında ağlayınca ona: "Neden ağlıyorsun?"
diye soruldu. Ebu Hureyre şöyle karşılık verdi: "Yolculuğumun uzunluğundan
ve azığımın azlığından dolayı ağlıyorum. Şimdi artık ya cennete ya da cehenneme
doğru inen bir yokuşun başındayım ve bunlardan hangisine götürüleceğimi de
bilmiyorum."
571- Ömer b. Zerr'in
naklettiğine göre Rabi' b. Huseym'e "Nasıl oldun, ey Ebu Yezid?" diye
sorduklarında: "Zayıf, günahkar olduk. Nasibimizi yiyor, ecelimizi
bekliyoruz" dedi.
572- Süfyan'ın
babasından naklettiğine göre Rabi' b. Huseym'e "Nasıl oldun, ey Ebu
Yezid?" diye sorduklarında: "Zayıf, günahkar olduk. Rızıklarımızı
yiyor, ecelimizi bekliyoruz" dedi.
573- Fadl b. Yunus
bildiriyor: Bir adam Ömer b. Abdilaziz'e: "Ey müminlerin emiri! Kendini
nasıl hissediyorsun?" diye sordu. "Kendimi hatalarda kirlenmiş,
tembel ve Allah'a temenni etmeden ileri gidemeyen bir kişi olarak
hissediyorum" karşılığını verdi.
574- Cafer b. Süleyman
bildiriyor: İbrahim b. İsa el-Yeşkuri'ye: "Nasılsın?" diye sorulduğu
zaman şöyle cevap verdiğini duydum: "Öyle bir hale geldik ki, ecelimiz
yakınlaşmış, amelimiz muhafaza edilmiş, ölümü ensemizde hissediyor, cehennem de
arkamızda ve üstelik Yüce Allah'ın bizimle ilgili nasıl bir hüküm vereceğini de
bilmiyoruz" dediğini ışittim.
575- Müzeni der ki:
Şafii hastayken yanına girip: "Ey Ebu Abdillah! Nasıl sabahladın?"
diye sordum. Şafii şöyle cevap verdi: "Kendimi dünyadan göç eder,
kardeşlerden ayrılır, kötü amellerimle karşılaşır, Allah'ın huzuruna varır,
ölüm şarabını içer bir şekilde buldum. Vallahi, ruhum cennete mi girer ki onu
kutlayayım, yoksa cehenneme mi gider ki taziyede bulunayım."
576- Hişam der ki:
"Muhammed b. Vasi' ile karşılaşınca: "Nasıl sabahladın -veya- nasıl
akşamladın?" diye sorunca: "Amelim kötü, ecelim yakın, emelim uzak
bir şekilde sabahladım" cevabını verdi.
577- Uteybi der ki: Ebu
Temime el-Huceymi der ki: "Nasıl sabahladın?" diye sorulunca şöyle
cevap verdi: "İki nimet arasında sabahladım: örtülen günah ve amelimin
yetişemeyeceği kadar şu insanlar tarafından övülmek."
578- Ukbe el-Esam der
ki: Ebu Temime el-Huceymi'nin yanındayken Bekr b. Abdillah gelip: "Ey Ebu
Temime' Nasıl sabahladın?" diye sordu. Ebu Temime ona şöyle cevap verdi:
"Hangisinin daha üstün olduğunu bilmediğim iki nimet arasında sabahladım.
Allah'ın örttüğü ve kimsenin beni suçlayamayacağı günah ve Yüce Allah'ın,
halktan amelimin ulaşamayacağı bir sevgi ve izzeti bana vermesidir."
579- İbn Mes'üd der ki:
"İnsanlardan bugün misafir olmayan kalmadı. Malı kendisine ödünç
verilmiştir. Misafir gidicidir, ödünç malın ise geri ödenmesi zorunludur."
580- İbrahim b. Beşşar
anlatıyor: Bir gün İbrahim b. Edhem ile çölde giderken bir müslümanın kabrine
uğradık ve İbrahim ona rahmet dileyip ağladı. Ben: "Bu kimin
kabridir?" diye sorunca şöyle cevap verdi: Bu şehirlerin valisi Humeyd b.
Cabir'in kabridir. O, dünya denizlerine batmıştı, ancak Allah onu çıkarıp
kurtardı. Öğrendiğime göre bir gün mülkündeki ve dünyasındaki boş bir şeye
sevindi. Sonra orada ailesinden biriyle uyudu ve rüyasında başucunda elinde bir
mektup olan bir adam gördü. Adam kendisine mektubu verince, açtı ve bu mektupta
altınla şöyle yazılmış olduğunu gördü: "Fani olanı baki olana tercih etme.
Mülküne, kudretine, saltanatına, hizmetçilerine, lezzet ve şehvetlerine
aldanma. İçinde bulunduğun şaşalı vaziyetin; geçici olsa da senin mülkündür,
sonrasında ölüm olsa da mutluluk ve sevinçtir. Oyalanma ve aldanma sebebi olsa
da, bir günlük (müddeti vardır). Ona güvenilse de uzaklaşacaktır. Sen Allah'ın
emrine koş. Çünkü Allah: ''Rabbinizin mağfiretine ve Allah'a karşı gelmekten
sakınanlar için hazırlanmış eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun''[Al-i
İmran 133] buyurmaktadır." Humeyd korku içinde uyandı ve: "Bu,
Allah'tan bir uyarı ve nasihattir" deyip mülkünü terk etti. İnsanlardan
kaçıp bu dağa gelerek kendini ölene dek ibadete verdi.
1
581- İbrahim b. Edhem
der ki: "Kardeşlerim! Acele ediniz, çalışıp çabalayınız, hızlı davranınız
ve bu konuda yarışınız. Çünkü eşini kaybeden ayakkabı bile hızla onun peşinden
gider."
582- İbrahim b. Edhem
der ki: "Sonunun ne olacağını hakkıyla düşün ve ömrünün geçen bölümünü
tefekkür et. Ona güvenebilir ve Rabbinin azabından kurtulmayı umabilir misin?
Eğer ömrünün geçen kısmına güvenebiliyorsan kalbini, oyalanıp hevasına tabi
olmasına rağmen kendini emniyette hissedip helak olanların durumuna düşmekten
kurtarmış olursun. Muhakkak ki onlar bilecekler, eseBenecekler ve pişman
olacaklardır: "Zulmedenler de yakında nasıl bir yere devrileceklerini
bileceklerdir."[Şuara 227]
583- İbrahim b. Beşşar
der ki: İbrahim b. Edhem ile beraber Trablus denilen bir şehre gittim. Yanımda
sadece iki ekmek vardı. Bir dilenci bizden isteyince İbrahim b. Edhem:
"Yanındakini ona ver" dedi. Ancak ben ağırdan alınca: "Neden
vermiyorsun?" dedi. Ben İbrahim'in bu yaptığına hayret ederek bende ne
varsa ona verdim. İbrahim b. Edhem şöyle dedi: "Ey Ebu İshak! Yarın, daha
önce karşılaşmadığın şeyle karşılaşacaksın. Bil ki, geride bıraktığınla değil
önden gönderdiğinle karşılaşacaksın. Kendin için hazırlık yap. Rabbinin emrinin
sana ne zaman ansızın geleceğini bilemezsin." Onun bu sözleri beni ağlattı
ve dünyayı önemsiz görmeme sebep oldu. Benim ağladığımı görünce de:
"İşte böyle
ol" dedi.
584- İbrahim b. Edhem
der ki: Abdullah b. Ömer bir toplulukla karşılaştı. Üzerinde de çok güzel bir
cübbe vardı. O topluluktan biri: "Ben bu adamın cübbesini elinden alsam
bana ne verirsiniz?" diye sorunca, bir meblağ tayin ettiler. Bunun üzerine
adam Abdullah b. Ömer'in yanına geldi ve: "Ey Ebu Abdirrahman! Şu
üzerindeki cübbe benim!" dedi. İbn Ömer: "Ama bunu dün kendim satın
aldım" deyince, adam: "Sana benim olduğunu haber verdim. Artık onu
giymen sakıncalıdır" karşılığını verdi. Abdullah b. Ömer cübbeyi çıkarıp
adama vermek üzereyken oradakiler gülmeye başladı. Abdullah onlara: "Neden
gülüyorsunuz?" diye sorunca, onlar: "Bu adam işi gücü olmayan, boş
biri!" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Abdullah adama döndü ve:
"Kardeşim! Bilmez
misin ki önünde ölüm vardır! Sabah mı akşam mı, gece mi gündüz mü ne zaman
geleceğini de bilmiyorsun. Sonrasında kabir hayatı var, orada yaşanacak büyük
korku var, Münker ve Nekir'in sorgusu var. Daha sonrasında da batıla sapanların
hüsrana uğrayacakları bir gün olan kıyamet günü var!" deyince oradakiler
ağlamaya başladı. Sonrasında Abdullah yoluna devam etti. [-] Ravileri güvenilirdir.
585- Ahmed b. İbrahim
(b. el-Hakem) Ebu Ducane der ki: Zünnun'a nasıl olduğu sorulunca şöyle dediğini
işittim: "Çokça isyana rağmen Allah'ın bolca nimetleri içindeyim. Neye
şükredeceğimizi de bilemiyoruz! Herkese gösterdiği güzel amellerimiz için mi?
Gizli bıraktığı kötü işlerimiz için mi?"
586- Cabir b. Abdillah
der ki: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile karşılaştığımda:
"Ey Allah'ın Resulü! Nasılsın?" diye sordum. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Güne oruçla başlamayan ve bir hastayı ziyaret etmeyen
birinden daha iyiyim" karşılığını verdi.
[-] İbn Mace 2/1222 (3710).
587- Hişam der ki:
Hasan'a: "Neden gömleğini yıkamıyorsun?" diye sorulunca: "İş,
buna zaman ayıramayacak kadar aceledir" cevabını verdi.
588- Veki der ki: Davud
et-Tal'ye: "Neden sakalını taramıyorsun?" diye sorulunca:
"Onunla uğraşacak vaktim yoktur. Halbuki dünya matem yurdudur"
cevabını verdi. Yine: "Dama çıkarsan rahatlarsın" denilince:
"Bedenimin rahat edeceği bir adım atmak istemem" karşılığını
verdi
589- Bişr b. el-Haris
der ki: "Dikkat et te ölüm sana bir ihtiyacını gidermek için uğraşırken
almasın."
590- Osman b. Zaide der
ki: Hz. Lokman, oğluna: "Evladım! Tövbeni erteleme! Zira ölüm ansızın
gelir" demiştir.
591- Mis'ar b. Kidam der
ki: "Nice kişiler vardır ki eriştikleri günü tamamlayamaz, yarına erişmeyi
umar, ama erişemez. Ecele ve gelişine bakacak olursanız uzun emelden ve onun
aldatıcılığından nefret ederdiniz. "
592- Avn b. Abdillah der
ki: "Güne başlayıp da onu bitiremeyen, yarını bekleyip de ona ulaşamayan
nice kişi vardır. Şayet ecele ve nasıl işlediğini düşünürseniz emel ve onun
aldatıcılığından nefret ederdiniz."
593- Bu söz başka bir
kanalla da rivayet olunmuştur.
594- Evzai der ki:
"Ölümü çokça anana az yeterli gelir. Konuştuğu sözün amelinden olduğunu
bilenin ise konuşması az olur."
595- Abdurrahman b.
Mehdi der ki: Öyle bir kadına yetiştim ki, hiçbir erkek ve kadını ondan üstün
tutamam. Bu kadın sabah olunca: "Ey nefis! Bugün bana yardım et. Zira bir
daha gün aydınlığı göremeyebilirsin" derdi. Akşam olunca da: "Ey
nefis! Bu gece bana yardım et. Zira bir daha gecenin karanlığını
göremeyebilirsin" derdi. Kadın vefat edene kadar her gündüz ve gecede bu
sözleri söylemeye devam etti.
596- Ebu't-Tayyib Sehl
b. Muhammed b. Süleyman der ki: "İstikamet üzere olma emeli bizi her zaman
kıyamet gününün korkusundan meşgul etmemeli. Kıyamet gününün korkusu bizim için
istikamet üzere olma emelinden daha önemlidir."
597- Beyhaki der ki:
"Ölüm, hayat Ay'ının ve Güneş'inin tutulmasıdır.
Her hayat gününün akşamı
vardır. Bu konuda iyi de, kötü de birdir. Bu bazılarının rahatının son bulup
azaplarının başlamasıyken, bazılarının ise rahatlarının başlayıp azaplarının
son bulmasıdır. Ölüm, dünya ve ahiret arasındaki herkesin geçeceği köprüdür.
Ölüm, fani hayatın sonuysa, baki hayatın başlangıcıdır."
598- İbn Uyeyne der ki:
"Adem oğlunun en çok yalnızlık çekeceği üç yer vardır: Dünyaya geldiği
gün. O, bir üzüntü ve keder yurduna çıkıp gelir. Ölülerle beraber ilk gecesini
geçireceği vakit. O, hiç benzerlerini görmediği kimselere komşu olur. Bir de
öldükten sonra diriltileceği gün. O vakit de benzerini görmediği bir tablo ile
karşı karşıya kalacaktır. İşte yüce Allah, Hz. Yahya b. Zekeriyya ile ilgili
olarak bu üç yerde de şöyle buyurmaktadır: "Doğduğu günde, vefatı gününde
ve diri olarak kaldırılacağı günde selam olsun ona. "[Meryem 15]
599- Yahya b. Eyyub der
ki: Nu'man b. Süveyd ez-Zahid defnedildiği zaman Süfyan b. Said mezarın
kenarında durup: "Sırları ifşa olup kucağına döküldüler" dedi.
600- Yahya b. Muaz dedi
ki: "Öldüğünde mirasının, mahşerde Mizan'ının rezil ettiği kişilerden
olma."
601- Cafer b. Avn der
ki: Mis'ar'ın şöyle dediğini işittim: "Ey aldanan! Gündüzlerin ihmal ve
gafletle Gecelerin uykuyla geçiyor, oysa ölüm başında bekliyor Sonunda pişman
olacağın işler yapıyorsun Oysa dünyada hayvanlar da bu şekilde yaşıyor."
Mis'ar b. Kidam der ki:
"Niceleri vardır ki
oturmak için ev yapar Ama daha evine oturmadan mezarına yerleşir."
602- Sabit el-Bünanı der
ki: Ebu'd-Derda bir kilim genişliğinde bir ev inşa ederken Ebu Zer yanına
uğradı ve: "Bu ne? Yüce Allah'ın harap olmasını dilediği bir ev mi inşa
ediyorsun? Seni ailenin çöplüğüne batmış bir şekilde görmem benim için, seni bu
şekilde (ev yapmaya çalışırken) görmemden daha iyiydi" dedi. Ebu'd-Derda
da yapı işini bitirince şöyle dedi: Yaptığım bu ev için bir çift sözüm var:
"içinde oturamayacağım evi inşa ediyorum Oysa asıl evimin neresi olduğunu
biliyorum. "
603- Hamza ez-Zeyyat der
ki: Ömer b. Abdilaziz şu iki beyti sıkça okurdu: "Ey aldanan! Gündüzlerin
ihmal ve gafletle Gecelerin uykuyla geçiyor. oysa ölüm başında bekliyor ilerde
akıbetinden hoşlanmayacağın şeylerle uğraşıyorsun Oysa dünyada hayvanlar da bu
şekilde yaşıyor."
604- Ebu Amr Muhammed b.
el-Eş'as der ki: Muhammed b. Fulan hac için yola çıkmak isteyince çocuklarına:
"Hac yapmak istiyorum" dedi. Hanımı: "İstihare yap" deyince
ise: "Size ne kadar nafaka bırakayım?" diye sordu. Hanımı: "Yanımda
bırakacağın hayat kadar" cevabını verdi.
605- Ali b. Assam der
ki: Mutarrif b. Abdillah: "Kendisinden kaçış olmayan ölüm karşısında hala
rıza göstermeyip feryad ediyoruz" deyince: "Rıza göstermemek
nedir?" diye soruldu. Mutarrif: "Ölümden kaçarak uzaklaşabileceğimizi
zannediyoruz" cevabını verdi.
606- Ata der ki:
"Her türlü tedbirin temeli rağbettir. Her türlü rağbetin temeli ise uzun
emelli olmaktır."
607- Abbas b. Hamza der
ki: "Uzun emel, bir bakıp ecelimin yakınlığını görse, uzun emelim ecelimin
yakınlığından utanırdı."
608- Abdullah b. Münazil
der ki: "İnsanoğlu ölür ve geride tedbirden daha çok bir şey
bırakmaz."
609- Yahya b. Muaz der
ki: "Kul arzularının peşine düştüğü müddetçe am el konusunda hep gevşek
davranmaya devam eder."
610- İbrahim b. Edhem der
ki: Şam şehirlerinden birine uğradığımda
büyük bir taşta Arapça
olarak şöyle yazılı olduğunu gördüm:
Yaşayan tüm canlılar.
Hayatını yudumlar. Bugün çalış çabala.
611- Mus'ab b. Abdillah
ez-Zübeyri der ki: Yanımda Ebu'l-Utahiyye'ye ait olan şu beyitleri okurum:
"Nice uzun emellere
bağlandı.
Öyle bir ısrarla dünyaya
yöneldi ki ne yöneliş!
Hey sen! Malından ve
ailenden ayrılmaya hazırlan!
Çünkü her halü karda
mutlaka ölüm başa gelecek."
612- Ebu Bekr es-Suli,
Ebu'l-Utahiyye'ye ait olan zühd içerikli şu beyitleri okudu: "Nice uzun
emellere bağlandı. Öyle bir ısrarla dünyaya yöneldi ki ne yöneliş! Hey sen!
Malından ve ailenden ayrılmaya hazırlan! Çünkü her halü karda mutlaka ölüm başa
gelecek."
613- Hasan der ki:
"Adem cennetteyken emeli ardında, eceli ise iki gözünün arasındaydı.
Cennetten çıktığı zaman Allah onun emelini iki gözünün arasına, ecelini ise
ardına koydu."
614- TariPin
naklettiğine göre Hasan(-ı Basri) sabahladığında şu beyitleri söylerdi:
"Yiğidi mutlu eder hazır olmak takvaya, Onun katili olan hastalığı
bilirse." Akşamladığında ise şöyle derdi: "Asla kalıcı değil bu dünya
hiç kimseye, Asla kalıcı değil bu dünyada hiç kimse. "
615- Ebu'l-Hasan
el-Medaini der ki: Süleyman b. Abdilmelik güzel giysiler giydikten sonra aynada
yüzüne bakıp: "Vallahi, ben geçen bir hükümdarım" deyip kendini
beğendi. Bu sırada eline su döken bir cariye ise şöyle dedi: "Sen en iyi
bir meta'sın eğer kalıcı olsaydın Şu var ki, insan için kalıcılık yoktur.
İnsanlarda gördüğümüz
bir kusuru sende bulamadık. Ama ne var ki. sen de fanisin."
Abdulmelik ona bağırıp
(dayısı) Velid'e şöyle dedi:
"Ey Velid!
Abdestleri birbirine yakın tut,
Çünkü bu dünya hayatı
keder ve eğlence yeridir."
Velid ona cevaben şöyle
dedi:
"Hayat içinde
kendin için iyi şeyler yap,
Zira hayatta beraberlik
ve ayrılık vardır. "
616- Sa'leb'in dostu Ebu
Ömer ez-Zahid en-Nahvi şu şiiri söylemiştir: Nice yolcular bizden önce ikamet
ettiler Şarabı tatlı suyla beraber içerek Zaman onlara bir defa meyletti
Zaman işte böyle
durmadan meyleder.
617- Zekeriyya b. Yahya
der ki: Asmai bana şu şiiri söyledi: Ben zamanı değil, zaman beni eskitti Zaman
beni değiştirdi, kendi değişmedi Anne babası toprağın altında olan kişi Kendisi
de varacağı yeri düşünmelidir.
618- İbnu'l-Enbari,
Abdullah b. el-Mu'tezz'e ait şu şiiri söylemiştir: "Ömür eskir, ancak
gencin emelleri yenidir Emelleri artarken zaman onu eskitir Gece ve gündüz
takdir edilen eceller Bizim gibi ilerler ve bize yaklaşırlar."
619- Ebu Abdillah Ahmed
b. Eyyub şu şiiri söylemiştir: "Boş zamanlarını rükuyla değerlendir Ölüm
sana ansızın gelebilir Hasta olmayan nicelerini gördüm Sıhhatli olan canı
ansızın gitti."
620- Mahmüd b. el-Hasan
şu şiirini okudu:
"Dün adil bir şahit
olarak geçti
Ardından sana yeni bir
gün geldi
Eğer dün bir kötülükte
bulunduysan
Şu anına şükrederek bir
ihsanda bulun
Eğer bugününü (iyi
şeylerle) zenginleştirirsen faydası tekrar sana döner."
621- Ebü Osman der ki:
"Yaşım yüz otuz sene oldu ve emelim dışındaki her şeyimin eksildiğini gördüm.
Sadece emelimin olduğu gibi durduğunu görüyorum."
622- Malik b. Dinar der
ki: Sizden öncekilerden birisi, beş yüz sene yaşadı, sonra kendisine gelip;
"Ölmeyi ister misin?" dediklerinde şöyle dedi; "Ah ah! Bu meltem
rüzgarını kim bırakıp gitmek ister?"
623- Ali b. Hacer der
ki: Otuz üç yaşında Irak'tan ayrıldım ve: "Otuz üç yıl daha yaşayıp tahsil
ettiğim ilmi pekiştirsem" dedim. Budan sonra otuz üç yıl daha yaşadım ve
Hala Irak'tan ayrıldığım zaman temenni ettiğim şeyi temenni etmekteyim."
624- Hişam b. Muhammed
bildiriyor: Saltan el-Abdi dedi ki: "Gündüzün gidip gecenin gelmesi küçüğü
ihtiyarlattı. büyüğü de yok etti. Gece. gündüzünü yok ederken yeni bir gün
gelir. Erkenden ihtiyaçlarımız peşinden koştururuz, Hayatta olanın ihtiyaçları
bitmez,
KişlYle beraber
ihtiyaçları da ölür. Eğer kalırsa da hep bir şeylere muhtaç olarak kalır,"
625- İbn Abbas der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü:
''Altmış yaşındakiler nerede?'' deniliL Bu; Yüce Allah'ın; ''Öğüt alacak
kişinin öğüt alabileceği kadar bir süre sizi yaşatmadık mı? Size uyarıcı da
gelmişti''[Fatır 37] ayetinde buyurduğu yaştır."
626- Cabir b.
Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Ölümü temenni etmeyin, zira ölüm anı pek çetindir. Yüce
Allah'ın, ömrünü uzatması ve kendisine yönelmesini nasib etmesi kişinin
bahtiyarlığındandır." [-] Ahmed,
Müsned (2/332) Bak: Münziri, etTerğıb (4/257).
627- Abdurrahman b. Ebi
Bekre, babasından bildiriyor: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir
adam gelip, "İnsanların hangisi daha hayırlıdır?" diye sorunca, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ömrü uzun olup ameli güzel
olandır" buyurdu. "İnsanların en kötüsü kimdir?" sorusuna ise:
"Ömrü uzun olup ameli kötü olandır" karşılığını verdi.
[-] Ahmed (5/ 48, 40-43,
47, 48, 49, 50); Darimi (2742, 2743); Tayalisi (864); Tirmizi (2330 "hasen
sahih"); Taberani, M. es-Sağır (818); Hakim (1/ 339; Zehebi'nin muvafakatı
ile Müslim'in şartınca sahih) ve Beyhaki (3/ 371)
628- Bu hadis başka bir
kanalla da rivayet olunmuştur.
629- Ebu Hureyre der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Size en hayırlılarınızı
bildireyim mi?" buyurunca: "Olur, bildir ey Allah'ın Resulü"
karşılığını verdiler. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "En
hayırlılarınız, ömrü uzun olup ameli güzel olanınızdır" buyurdu. [-] İbn
Ebi Şeybe (35425), İbn Hibban (484) ve Ahmed (7212).
630- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah bir
topluluk hakkında hayır dilerse ömürlerini uzatıp onlara şükretmeyi ilham
eder."
631- Ebu Hureyre' nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Kimse ölümü temenni etmesin ve ölüm zamanı gelmeden ölmesi için dua
etmesin. Kişi ölünce emeli ve ameli kesilir. Müminin ömrü kendisinin hayrını
arttırmaktan başka bir şey yapmaz."
Müslim Sahih'inde
Muhammed b. Rafi kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etti. [-] Müslim 2682
632- Talha b.
Ubeydillah'ın bildirdiğine göre Kudaa kabilesinin Beli kolundan iki adamdan
biri Allah yolunda öldürüldü, diğeri de bir yıl sonra vefat etti. Talha der ki:
Rüyamda cennetin açıldığını ve sonradan ölenin şehit olandan daha önce Cennete
girdiğini gördüm. Bu duruma şaşırdım ve sabahladığımda bunu Peygamber'e
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bana: "Ondan sonra Ramazan orucunu tutmadı mı? Bir yıl boyunca
altı bin rekat ve şu kadar şu kadar namaz kılmadı mı?" buyurdu.
633- Ubeyd b. Halid
anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki kişiyi birbiriyle
kardeş yaptıktan sonra biri öldü, diğeri hayatta kaldı. Sonra o da ölüp cenaze
namazını kılarken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ne
dediniz?" diye sordu. Sahabe: "Allah'ın onu bağışlaması, merhamet
etmesi ve arkadaşının derecesine eriştirmesi için dua ettik" cevabını
verince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Onun
vefatından sonra bunun kıldığı namazlar, onun amellerinden sonra bunun yaptığı
ameller nerede? -zannedersem "Onun orucundan sonra bunun orucu
nerede" sözünü de söyledi- Canım elinde olana yemin ederim ki; ikisi
arasındaki fark, gök ile yer arasındaki fark kadardır."
634- Ebu Süleyman der
ki: Hz. Musa: "Ey Rabbim! "Benim için hayırlı olanı bana haber
ver" dedi. Allah: "Seni yaratmamış olsaydım senin için daha hayırlı
olurdu" buyurdu. Hz. Musa: "Ey Rabbim! Madem ki beni yarattın benim
için hayırlı olanı bana haber ver" dedi. Allah: "Ey Musa! Çocukken
seni öldürseydim senin için daha hayırlı olurdu" buyurdu. Musa:
"Madem ki beni çocukken öldürmedin, benim için hayırlı olanı bana haber
ver" dedi. Allah: "Yaşlanırsın ve sana merhamet ederim" buyurdu.
635- Rabi' b. Berre der
ki: "Dünyada kalmayı ancak ahireti için çalışmak ve amelini arttırmak
isteyen kişi sevebilir. Ömrünü dünya için ve nefsi arzuları peşinde heba eden
kişinin ömrünün uzun olmasında herhangi bir hayır yoktur!"
636- İbn Uyeyne der ki:
Bir adam bana şöyle dedi: "Eğer bana en çok hayret ettiğim şeyi sorsalar:
"Rabbini tanıdıktan sonra ona isyan eden kalptir" derdim. İbn Uyeyne
der ki: Bu adam şöyle derdi: "Ömründen senin olan, Allah'a itaat ettiğin
kısımdır. İsyan ettiğin kısmı ise ömründen saYma."
637- Vehb b. Münebbih
der ki: Tevrat'ta şöyle okudum: "Yüce Allah'ın, her gece şöyle seslenen
bir münadisi vardır: "Kırk yaşında olanlar, hasat vakti yaklaşan ekin
gibidir. Elli yaşındakiler, ne gönderdiğinizin, ne bıraktığınızın hesabını
vermek için geliniz. Altmış yaşındakiler; artık sizin mazeretiniz yoktur.
Yetmiş yaşında olanlar; kendinizi ölülerden sayınız."
Ebu Bekr b. Ebi Darim şu
şiiri söylemiştir:
Ey gözlerim ömrüm için
ağlıyor musunuz
Farkında olmadan ömrüm
elimden kayıp gitti
Eğer yaşım altmış seneyi
geçerse
Ve hala ahiret günü için
hazırlanmıyorsam bahanem nedir?
638- İbn Abbas:
"Biz insanı en güzel biçimde yarattık"[Tin 4] ayetini açıklarken:
"Biz insanı mutedil ve dengeli bir şekilde yarattık" demiştir.
Sonra onu aşağıların en
aşağısı kıldık"[Tin 5] ayetini açıklarken: "Sonra da onu ömrünün en
kötü hali olan yaşlı birine çevirdik" demiştir. "Fakat iman edip
salih amel işleyenler için kesintisiz bir edr vardır''[Tin 6] ayetini
açıklarken de şöyle demiştir: "Bunlardan iman edenlere ise edrleri eskiden
olduğu gibi eksiksiz bir şekilde verilir. Gençken ve sağlıklı iken salih
amellerde bulunan mümin kişi ihtiyarladığı zaman artık yaptıklarının ona bir
zararı dokunmaz. Ömrünün son zamanlarına geldikten sonra yaptıkları hatalardan
dolayı sorumlu tutulmaz."
639- Enes b. Malik der
ki: Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah
şöyle buyurur: "İzzetim, celalim, kullarımın bana ihtiyacı, yüceliğim
adına yemin olsun ki; Müslüman olarak ihtiyarlayan erkek ve kadın kuluma azab
etmekten utanırım."
Enes der ki: Bu sırada
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağladığını gördüm.
Ona: "Ey Allah'ın
Resulü! Neden ağlıyorsun?" diye sorulunca: "Allah'ın kendisinden
utandığı, ama kendisi Allah'tan utanmayan kişi için ağlıyorum" cevabını
verdi.
640- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
Yüce Allah: "Ben
dünyada kulumun örttüğüm günahını ahirette ortaya çıkarıp onu rezil etmeyecek
kadar büyük af sahibiyim" buyurur.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Yüce Allah: "Müslüman olarak
ihtiyarlayan, sakal ve saçları ağaran erkek ve kadın kuluma cehennemde azab
etmekten utanırım" buyurur.
641- Enes b. Malik der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Allah İslam'da kırk
yaşına gelen her kişiyi delilik, cüzam ve alaca hastalığından korur. Elli
yaşına geldiği zaman Allah hesabını kolay kılar. Altmış yaşına geldiği zaman,
Allah ona kendisine yaklaşmayı sevdirir. Yetmiş yaşına geldiği zaman, Allah onu
sever ve gökyüzü ahalisine sevdirir. Seksen yaşına geldiği zaman, Allah
iyiliklerini kabul eder ve kötülüklerini siler. Doksan yaşına geldiği zaman,
Allah katında onun adı: ''Yeryüzündeki Allah'ın esiri'' diye geçer, gelmiş
geçmiş bütün günahları bağışlanır ve Allah, ona kendi ev halkına şefaat etme
hakkı verir."
642- Bu hadis başka bir
kanalla Enes b. Malik'ten rivayet olunmuştur. Ayrıca hepsi de zayıf olan başka
yollarla Enes'ten ve Hz, Osman'dan da aktarılmıştır.
643- Osman b. Affan der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Kul kırk yaşını
bitirip altmış yaşına girince üç hastalıktan güvende olur:
Cüzzam, delilik ve alaca
hastalığı. Elli yaşına girdiği zaman hesabı kolay olur. Altmış yaşında olana
Allah'a yönelme isteği verilir. Yetmiş yaşında olanı gökyüzü melekleri
severler. Seksen yaşında olanın sevapları yazılır, günahları ise yazılmaz.
Doksan yaşında olanın geçmiş günahları bağışlanır ve ailesinden yüz kişiye
şefaatçi kılınır, dünya semasındaki melekler onu Allah'ın yeryüzündeki esiri
olarak kaydederler."
644- Ebu Bekr b.
Muhammed b. Amr'ın, hocalarından birinden bildirdiğine göre Ömer b.
el-Hattab'a: "Palan oğullarının kölesi şairdir" deyince, Ömer,
köleye: "Nasıl söylüyorsun?" diye sordu. Köle şöyle dedi: "Gazaya
hazırlanınca Süleymaya veda ederim Alıkoyucu olarak kişiye ihtiyarlık ve İslam
yeter" diyorum." Bunun üzerine Ömer: "Doğru söyledin" dedi.
[-] Abdurrezzak 11/267
ve Buhari, el-Edebü'l-müfred (s. 411)
645- Hişam b. Muhammed
der ki: Ferve b. Nufase yüz kırk yıl yaşadı ve İslam zamanına yetişip Müslüman
olarak şu şiiri söyledi: "Allah'a hamd olsun ki ecelim gelmeden islam
gömleğini giydim."
Hişam der ki: Ebü
Muhammed el-Merhebi'nin bildirdiğine göre Abdulmelik b. Umeyr bu şiiri VeHd b.
Ukbe b. Ebi Muayt'a okudu. Ancak ilk rivayet daha sabittir: "Gençlik gitti
ancak kıymetini bilmedim islam ve ihtiyarlık beraber geldiler Kemiklerimi güneş
ışığıyla güçlendiriyorum Oturağımın yerini değiştirip duruyorum Allah'a hamd
olsun ki ecelim gelmedi islam gömleğini giymeden önce."
646- Said b. Abdirrahman
b. Hassan b. Sabit'in, babasından bildirdiğine göre Hassan b. Sabit yüz dört
yıl yaşadı. Babası Sabit te yüz dört yıl yaşadı. Dedesi Münzir de yüz dört yıl
yaşadı. Babasının dedesi Hizam da yüz dört yıl yaşadı. Abdurrahman b. Hassan bu
hadisi naklederken kendisinin de bu kadar yaşamak istediğini söylerdi.
Abdurrahman b. Hassan kırk sekiz yaşında vefat etti."
647- Ömer b. Ali
el-Mukaddemi'nin bildirdiğine göre babası şöyle dedi: Harun b. Riab'ı rüyamda gördüm
ve: "Rabbin sana ne yaptı?" diye sordum. Harun şöyle cevap verdi:
"Beni bağışlayıp merhamet ederek kendine yaklaştırıp: ''Seksen üç
yaşındakilere böyle yaparız'' buyurdu."
648- Ebü Ömer Hilal b.
el-Ala' şu şiiri söylemiştir:
Ey akları örtmek için
kınayla boyayan
Melik'ten ateşten
korunmayı dile
Aklar yerleştiği yerden
gitmezler
O yerin sahibi oradan
taşınmadıkça.
649- Asmai der ki: Bir
bedevi, bir adama nasihat ederken şöyle dedi: "Gönül zenginliği mal
zenginliğinden daha üstündür. Kendisine zenginlik verilmeyen, takvadan mahrum
olmaz. Nice nimetlere dayan, din ve cömertlikte açtır. Mümin, yer onu
selamladığı ve sema müjdelediği zamana kadar hayır üzeredir. Mümine yerin
üzerinde iyilik yapmışken, yerin altında kendisine kötü davranılmaz. Ölüm,
ihtiyara tıpkı akların gençlere geldiği gibi gelir. Dünyayı bilen, onun
rahatlığıyla sevinmez ve ondaki belalardan korkmaz."
650- Ebü Muhammed Ahmed
b. Abdillah et-Tavüsi, Herat'ta, Buhturi'ye şu şiiri söyledi: "Kişinin
ömründen elli yıl geçince Hala kendini genç zannedyorsa
Zillet onu kuşatır ve
bizi güldürüyorsun derler iblis onun yüzündeki gafleti görse selamlayıp
Ey iflah olmayacak olan
sana feda olayım derdi."
651- İbn Ebi'd-Dünya şu
şiiri söylemiştir: "Yaşadığın yüzyıl geçip öbür yüzyıla girersen sen o
zaman diliminde garipsin Kişi elli hac müddeti geçirirse (yaşarsa) ebedı
konaklayacağı yere yaklaşmış demektir. "
652- Yahya b. Abdillah
b. Ebi Bekr, Muhammed b. Harb el-Hilali'den şu şiiri nakletti:
"Benden daha
yaşlılar ve benden sonra doğanlar ölür, Yaşıtlarım da öldürülürse ben nasıl
yaşayayım?"
653- Hafs b. Giyas
bildiriyor: A'meş'e: "Müslim en-Nehhat öldü" denilince o;
"Kişinin akranları öldüğü zaman o da ölmüş demektir" karşılığını
verdi.
654- Kadı Ebu Yusuf der
ki: "Akranlanmın ölümünün beni yıktığı gibi hiçbir şey yıkmadı."
655- Eyyılb
(es-Sahtiyani) der ki: "Kardeşlerimden birinin ölüm haberini her alışımda,
kendimi uzuvlarımdan birisini kopmuş gibi hissettim."
656- Ali b. Seleme el-Halebi,
babasından şöyle nakletti: Muaviye b. Ebi Süfyan şöyle derdi: "Vallahi
kişi ektiğini biçer."
Kendisine Abdullah b.
Amir b. Kureyz ve Velid b. Ukbe'nin öldüğünü söylediler. Bunlardan birisi
kendisinden büyük, öbürüyse küçüktü. Dedi ki: "Kişinin arkasındaki ve
önündeki kişiler giderse Dostları tek tük kalmışsa o da artık yolcu
demektir."
657- Ebu Mushir
ed-Dımaşki anlatıyor: Bir gün Abdulmelik b. Mervan'ın yemeği hazır olunca
mabeyincisine: "Halid b. Abdillah b. Useyd" dedi. Mabeyinci:
"Vefat etti, ey müminlerin emiri" karşılığını verince: "Umeyye
b. Abdillah b. Halid b. Useyd" dedi. Mabeyinci: "Vefat etti, ey
müminlerin emiri" karşılığını verince: "Halid b. Yezid b.
Muaviye" dedi. Mabeyinci: "Vefat etti, ey müminlerin emiri"
karşılığını verince: "Peki falan kişi" dedi. Mabeyinci: "Vefat
etti, ey mü minI erin emiri" karşılığını verdi. Abdulmelik, aslında
bunların vefat ettiğini biliyordu. Mabeyinciye: "Sofrayı kaldır ey
çocuk" deyip şu şiiri söyledi: "Yaşıtlarımın eceli gelip gittiler Ben
ise geride kaldım. ancak kalıcı da değilim."
658- Harun b. İshak'ın
bildirdiğine göre Mekke halkından bir adam şöyle dedi: Fudayl b. İyad ile
beraber otururken: "Ey Ebü Ali! Kaç yaşındasın?" diye sorduk. Fudayl
şöyle karşılık verdi:
"Seksen yaşına
girdim veya geçtim Ne umuyor veya bekliyorum Doğumumdan sonra seksen yıl geçti
Seksenden sonrası artık önemli değildir."
Yıllar beni zayıf
düşürüp eskitti. Fudayl sonra kalkıp giderken geri dönüp: "Kemikler ve
gözler zayıfladı" dedi.
659- Nasr b. Hacib der ki:
Ebü Bekr b. Ayyaş bu hadisi şu şekilde nakletmiştir: Fudayl bu mısraları şu
ibareyle söylemiştir: "Daha ne umuluyor ve bekleniyor." "Seksen
yaşına girdim." "Kemiklerim inceldi. .. "
660- Muhammed b. A'yen
der ki: Yanımızda geceleri çok az uyuyan, namaz kılıp Kur'an okuyan, tesbih
eden bir genç vardı. Bu genç gecenin sonunda ağlayarak şöyle derdi:
"Gece boyu
yaptıklarımı düşündüm Nefsime işlediği her günahı hatırlattım Gençken
yaptıklarımdan dolayı onu ayıpladım Gençliğim sanki attığım bir oktu Bu okun
gelişi amel defterimi günahlarla kararttı Ve gördüğüm bir düş gibi geçip
gitti."
661- Hasan b. Abdillah
el-Edib der ki: Edebiyatçılardan biri bana şu şiiri söyledi:
"Gençlere:
"Allah'ın himayesinde ve koruması altındasınız" demem.
Çünkü zlYaretçi olarak
geldiği yerde ikamet edip amel defterini günahlarla karartıp öyle
gidiyorlar."
662- Ali b. Harun
en-Nedim, Ebu Ruhm es-Sedusi'ye ait şu şiiri söyledi: "Ey gençliğine
üzülerek ağlayan Ben gençliğime üzülerek ağlamam Nasıl olur ki gençliğim beni
Hesap günü helake
sürüklerken onun için ağlarım,"
663- Yusuf der ki: Ali
b. Harun en-Nedim ismini verdiği, ancak benim unuttuğum bir kişiye ait şu şiiri
söyledi: "Allah'ın korumasında olan gençliğe demedim mi? Ve yarın onun
himayesinde rahat edecek olan Yolcu olarak geldiği yerde ikamet etti Ve sonunda
sahifelerini günahlarla karartıp gitti."
664- Ebu Sa'd
Abdurrahman b, Muhammed b. Dust el-Katib, kendisine ait şu şiiri söyledi:
"Aklımı her vadide
şaşkın halde dolaşırken görünce Zülüflerimin aklığına ve aklımın gençliğine
hayret ettim."
665- Ebu Sa'd kendisine
ait şu şiiri söylemiştir:
"Allah'ın
günahlarını affetmesi seni rahatlatmıyor mu?
Zaman geçmeden hayırlar
yapmaya çalış
Ömrünü işlerini
erteleyerek geçirme
Çünkü ölümün ansızın geldiğini
gördüm,"
666- Abdullah b.
Muhammed şu şiiri söylemiştir: "Ölümün nasıl kol gezdiğini görmüyor musun
Ve doğuyla batı arasında gidip geldiğini Ak saçlarından sonra uzun bir ömür
umarsın Ak saçlar iki ölümden biri değil mi."
667- Ebu'l-Kasım Nasr b.
Ahmed el-Basri kendisine ait şu şiiri söylemiştir:
"İhtiyarlayan
diriyken ölmüş demektir Yeryüzünde ölüler gibi yürür Eğer gencin ömrü bir ölçü
olsaydı İhtiyarlığı da aynı şekilde olurdu."
668- Ebu Bekr b.
el-Muemmel şu şiiri söylemiştir: "Halimiz şu üç şeyden biridir Gençlik.
sonra ak saçlar. sonra ölüm."
669- İbnu'l-A'rabi der
ki: Ebu'l-Esved, yaşlı olan Ubeydullah b. Ziyad'ın yanına girip alayederek:
"Ey Ebu'l-Esved! Eğer bir de nazar için muska taksan gücün kuvvetin
yerinde sayılırdı" deyince Ubeydullah ona şöyle karşılık verdi:
"Gücünü yok eden gençliğini de yok etmiş Gidiş ve gelişlerinde bende nazar
değecek hiç bir şey bırakmadılar."
670- Abidlerden olan
Abdurrahman (b. Zamerd) el-Ezrak el-Aden! der ki: "Günahımın devamlı
olmasından dolayı hesap soracak olan, beni hesaba çekecek olursa vay bana!
Yazık bana! Dünyada
yapmış olduğum amellerin karşılığını almış olursam
Devamlı ve elem verici
azap bana dokunacağı için vay bana! Yazıklar olsun banal"
Başka birinin
rivayetinde: "Ey nefis uyan! Yazıklar olsun sana! Gözlerimden yaşlar
akıtacak kadar kork" dediği eklentisi vardır.
671- Ebu Mushir şu şiiri
söylemiştir: "Canlıların ruhları esirdir Esirlerden bu canlar
alınacaktır."
Yine Ebu Mushir şu şiiri
söylemiştir:
"Farzet ki Hz. Nuh
kadar yaşadın
Ve bu ömrü rahat bir
şekilde geçirdin
Babasız kalasıca;
ölümden kurtuluşun var mıdır?
Hangi canlı ölümden
kurtulmuştur ki?"
Yine Ebu Mushir şu şiiri
söylemiştir:
"Ahirette nasibi
olmayan için Dünyada bir hayır yoktur
Eğer bazıları dünyayı
seviyorlarsa Bilsinler ki biraz faydalandıktan sonra yok olması yakındır."
672- Ebu Salih Muhammed
b. İsa b. Muhammed el-Farid der ki: Babamın şöyle dediğini işittim: Yakub b.
el-Leys el-Harici es-Saffar Ehvaz'da iki yüz elli yılında vefat etti. Naaşı
Cundeysabılr'a götürüldü ve mezarına şöyle yazıldı: "Bu, miskin Yakub'un
mezarıdır." Ayrıca mezara şöyle yazıldı: "Güzel günlerinde güzel
düşündün Ve kaderin getireceği kötü şeylerden korkmadın Gecelerle barışıp ona
aldandın Ancak geceler bitince keder başlar."
673- Harun b. Musa
el-Ferevı, Muhammed b. Musa el-Ensari'den şöyle nakletti: Medine halkından bir
topluluk kendilerine ait bir mecliste oturup gece sohbet ederlerdi. Harre günü
insanlar öldürüldüğü zaman onlar da katledildi; içlerinden yalnız birisi
kurtuldu. Meclise geldiğinde arkadaşlarından kimseyi bulamadı. İkinci gün,
üçüncü gün geldi; kimseyi bulamayınca öldürüldüklerini anladı ve şu beyti
söyledi: "Topluluklar beni burada bırakıp gittiler Hüzün olarak bu
topluluğu hatırlamam bana yeter." Meclisin bir tarafından kendisine şöyle
seslenildi.
"Sen o toplulukları
bırak! Onlar gittiler; ölmeden önce sen kendi nefsine ağla Muhakkak ki bir gün
ayrılıklar her topluluğu dağıtacaktır."
Hadisin lafzı, İbn
Bişran'a aittir.
674- Mahmud b. Hasan
el-Varrak şu şiiri okudu: "Ölüye ağlayıp kendi nefsini unutur
Sanki ölmeyeceğine dair
elinde bir belge var,"
675- Yahya b. Safid der
ki: İbn Ebi Meryem'in kitaplarına baktım, kendi el yazısıyla şöyle yazılı
olduğunu gördüm: Abdulvehhab çarşısına uğradığımda her yerin yıkıldığını ve bir
duvarda şöyle yazıldığını gördüm:
"Bunlar zamanımda
yaşayan toplulukların menzilidir
Rahat ve emniyet içinde
yaşayan bir topluluk
Zamanın belaları onlara
seslendi
Mezarlığa döndüler ve ne
gözleri ne izleri kaldı."
Yahya der ki: Fadl b.
Ganim'in evine uğradığımda, yanında harabeye dönmüş bir mescidde şöyle
yazıldığını gördüm: "Yenilerini eskitti ve topluluklarını ayırdı Beka ve
izzette tek olan melik."
676- Ahmed b. el-Gumr
anlatıyor: Mesleme, yanında oturanlara: "Şiirdeki hangi beyit daha
hikmetlidir?" diye sorunca, şöyle cevap verdiler: "Saçlarına ak
düşünceye kadar oyun ve eğlenceye daldı Saçlar ağarınca da batıla uzaklaş
dedi" şiiridir.
Mesleme dedi ki: "Vallahi
hiçbir şiir İbn Bittan'ın şu şiiri kadar bana tesir etmemiştir:
"Her yıl bir
hastalık ve iyileşme mi vardır Ne zamana kadar ölüm haberi vereceksin de ölüm
haberin gelmeyecek Çok yakında bir gün veya gece Ölüm sana doğru da
gelecek."
Orada oturanlardan bir
kişi: Vallahi, şu şiirde olduğu kadar ölümü ertelediğini zannedip erken ölen
birini görmedim: "Ölümü, doğumdan başka bir şey erteleyemez Ölüm vakti
geldiği zaman Ölüm karşısında her zorluk yok olur Ve artık ölümden sonra geriye
önemsiz şeyler kalır."
Abdu'l-A'la ise şöyle
dedi: "Güneş veya tozlar alnına vurduğu zaman Güneşten veya dağılmaktan
korkan Gölgeye çekilir güzelliği yok olmasın diye İstemese de bir gün mezara
girecektir Üzeri toprakla örtülmüş karanlık bir çukura Ve uzun süre orada kalacaktır."
677- Ebu Ahmed el-Ferra
der ki: Davud et-Ta! kendini ibadete verdiği ilk zamanlarda babası için ağlayan
bir kadının yanından geçerken kadının şöyle dediğini işitti: "Keşke
çürümenin hangi yüzünden başladığını bilsem." Davud kadına dönüp: "Ne
dedin?" diye sordu. Kadın söylediğini tekrar edince Davud: "İlk
çürüyen sağ yanağı olacaktır. Çünkü toprağa doğru gelen odur" deyip yoluna
devam etti.
678- Ebu'l-Hasan
Abdülaziz b. Ali el-Bağdadı, Ebu'l-Atahiye'ye şu şiiri söyledi:
"iki değişik şey
ömrümü çalıyor
Bunlar gözlerimi ve
ellerimi yok edecek
Öleceğim ve dostlar
benden uzak duracak
Yalnızlığım gelecek
ünsiyetim bitecek
Benim için değerli olan
her şey
Benden sonra zararına
satılacak
Ey süslü evde ikamet
eden
Ölüm seni toprağın
altında ikamet ettirecek
Her sabahında görmüyor
musun
Ömrünün dünden daha kısa
olduğunu."
679- Abdulaziz b.
el-Hasan, oğlu Ebu Bekr'e ait olan şu şiiri okudu: "Başıboşyaşayıp isyan
edenin mazereti nedir? Kırk yaşından sonra hangi mazereti olabilir ki? Kefenini
giymeden önce günahlarına son vermeyenin mazereti nedir? Ey ruhu bedeninden
ayrılırken bile günahları terk etmeyen kişi! Ölümü geride kalanları mutlu
ettiği zaman dostunun buna sevinmesi ne tuhaf! Hayatında sevinç içinde yaşayıp
ölümünden sonra hemen hüzün başlar
Emanetine ihanet etmeyen
kişiye ne mutlu ve hesap gününde hainlere yazıklar olsun!"
680- Ahmed b. Asım
el-Antaki: der ki: Bir abide: "Allah sana merhamet etsin! Allah'tan
korkmanın alameti nedir?" diye sordum. Adam: "Çekinmektir (veya
hüzündür)" cevabını verince, ben: "Allah'ı istemenin alameti
nedir?" diye sordum. Adam: "Taleptir" cevabını verince, ben:
"Ümidin alameti nedir?" diye sordum. Adam: "Ameldir"
cevabını verince, ben: "Bizim zayıflığımızın sebebi nedir?" diye
sordum. Adam: "Çünkü, siz Allah'ın affına güveniyorsunuz. Eğer Allah size
ceza vermekte acele etseydi günahları bırakır itaate dönerdiniz. Fakat Allah
sizin günahlarınızı örttü." Sonra şu şiiri okudu:
Dinleyip düşünerek anlasaydın
sözümü, Ölmeden evvel ölüp tadardın sen özünü, ibadet eyle daim, uy helal ve
mubaha. Bir gün öleceksin sen devam etme günaha
681- Seri es-Sekati der
ki: Bir gün mezarlığa gittiğim de Behlül'un ayağını bir mezara sarkıtmış
toprakla oynadığını görüp: "Sen burada mısın 7" diye sordum. Behlül:
"Evet. Bana eziyet etmeyen, yanlarından gittiğimde gıybetimi yapmayan bir
topluluğun yanındayım" cevabını verince: "Ey Behlül! Ekmek pahalı
oldu" dedim. Behlül: "Bir miskal bile beni ilgilendirmez. Bize düşen,
Allah'a emrettiği şekilde ibadet etmek, ona düşen de bize vaad ettiği gibi
rızık vermektir" deyip şöyle diyerek uzaklaştı: Ey dünya ve parıltısıyla
oyalanan Gözleri hep lezzetlerde olan Yetişemeyeceğin şeyler peşinde ömrünü
harcadın
682- Ebu'l-Feth el-Busti
el-Katib bir kasidesinde şu mısralan söylemiştir:
Ey zamanın harabeye
çevirdiğini imar etmeye çalışan
Vallahi. harap olan ömrü
tamir edemezsin
Ey mal toplamak için
hırsla çalışan
Malın verdiği mutluluğun
aslında hüzün olduğunu unuttun mu.
683- Yahya b. Main şu
şiiri söylemiştir: "Uzun süre yaşamayı umarız Ancak günleri an an, nefes
nefes sayıyoruz."
684- Abbas b. Hamza der
ki: Zünnun el-Mısri'nin yanına girdiğimde yanında bir grubun olduğunu ve onlara
şöyle dediğini gördüm: "Yattığınızda ölümü kendinize yastık eyleyin,
uyandığınızda ise gözünüzün önünde dikilip dursun. Dünyaya hiç ihtiyacınız
yokmuş gibi olun ve ahiretiniz için mutlaka yapmanız gereken şeylerle
meşgulolun."
685- İsa b. İbrahim b.
el-Mehdi der ki: Hasta olan Hasan b. Hani'nin yanına girip: "Ey Ebü Ali!
Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordum. Hasan: "Her gün düşüp
kalkmalarını sayan biri nasılolur?" karşılığını verince utandım ve:
"Bu manada bir şiirin var mı?" diye sordum. Bana: "Evet"
deyip şu şiiri söyledi: "Her gün benden bir şey eksil!yor Buna rağmen
sıhhatli ve canlıyım insanı yıpranmak ve kin yok eder Zengin acaba ne kadar
pişman olur Hastalığın sonu acizlik ve dağlanmaktır."
686- Muhammed b. İsmail
b. Turayh b. İsmail es-Sekafi'nin, babasından bildirdiğine göre dedesi şöyle
dedi: Umeyye b. Ebi's-Salt ölüm döşeğindeyken uzun süre baygınlık geçirip
kendine geldi ve başını kaldırıp evin kapısına bakarak şöyle dedi: "Ben
emrinize amadeyim, emrinize amadeyim, işte ben önünüzdeyim! Ne yardım
isteyeceğim bir güçlü, ne de sunabileceğim bir özrüm var."
Sonra uzun süre
baygınlık geçirip kendine geldi ve başını kaldırıp evin kapısına bakarak yine
şöyle dedi: "Ben emrinize amadeyim, emrinize amadeyim, işte ben
önünüzdeyim! Ne beni himaye eden aşiretim, ne de beni zengin eden (bana faydası
olan) malım var." Sonra tekrar bayılıp kendine gelince başını kaldırıp
şöyle dedi: "Her yaşam (hayat, ömür) uzasa da bir gün zail olmaya
(bitmeye) mahkumdur Keşke bu iş bana aşikar görünmeden, dağ başlarında
geyikleri otlatan biri olsaydım."
687- Ömer b. Ma'bed
el-Vaiz şu şiiri söylemiştir:
"Gözüm ve kalbim
sebebiyle başım belada
Hastalığıma zaman ilaç
olamaz
Amel defterim suçlarımla
doludur
Oyun ömrüm geçip
gitmiştir."
688- Meymun b. Mihran bildiriyor:
Bir gün Ömer b. Abdilaziz'in yanına girdim. Yanında, şair Sabık el-Berberı
vardı ve şiir okuyordu. şiirinin sonunda şu beyitleri okudu:
Nice sıhhatli ölümden
emin bir şekilde geceledi
Uyuduktan sonra ölüm ona
ansızın geldi
Ölüm ona ansızın geldiği
zaman
Ondan ne kaçabilir, ne
de kendinden uzaklaştırmaya gücü yeter
Artık ona kadınlar ağıt
yakarlar
Seslenen sesini
yükseltse de onu duyamaz
Mezara yaklaştırılır ve
orası artık onun yeridir
Dün topladığı
mallarından da ayrıldı
Ölüm ne zengini malına
bırakır
Ne de mala muhtaç olan
fakiri ...
Ömer o kadar sarsıla
sarsıla ağladı ki bayıldı.
Bunun üzerine biz kalkıp
yanından ayrıldık.
689- Abdullah b. Abbas
anlatıyor: İyad kabilesinden bir heyet Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) gelince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara Kuss b.
Saide el-İyadl'yi sordu. Onlar da: "Ey Allah'ın Resulü! Vefat etti"
deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Hac
mevsiminde onun Ukaz'da kırmızı devesi
üzerinde insanlara şöyle dediğine şahit oldum: "Ey insanlar! Toplanın,
dinleyin, öğüt alın ve faydalanın. Her yaşayan ölür, ölen gider, gelecek olan
her şey de görülür. Derim ki; gökte haber, yerde ibret alınacak şeyler var.
Yıldızlar yürür, denizler dalgalanır, gökyüzü yüksek bir tavan, yeryüzü büyük
bir divandır ve nehirler akar. Kuss yalan söylemeden ve günaha girmeden Allah
adına yemin eder ki; (yeryüzünde) şimdi razı olacağınız şeyler varsa bir gün
istemediğiniz şeyler de olacaktır. Bu bir oyun değildir ve arkasında şaşılacak
şeyler vardır. Kuss yalan söylemeden ve günaha girmeden Allah adına yemin eder
ki; Allah katında, ona şu inandığınız dininizden daha çok razı olduğu bir din
vardır. Ne oluyor da insanlar gidiyor ve geri gelmiyor? Yoksa gittikleri yerden
memnunlar mı orada kaldılar? Yoksa terk mi edildiler de orada uyudular?"
"Ölüp de geri
döneni görmedim hiç ondan dönüşyoktur Kavmimin küçüğü de. büyüğü de o yolda
gitmektedir Ne giden geri gelmekte. ne de buradakiler ondan kaçabilmektedir
İnandım ki herkese takdir
edilen bize de gelmektedir."
Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), İyad kabilesinin heyetine dönerek:
Kuss b. Saide'nin bir
vasiyeti var mıydı?" buyurunca şöyle dediler: Evet, başının altında yazılı
bir kağıt bulduk ve onda şöyle yazılıydı: "Ey ölüm haberini veren kişi!
Ölüler mezardadır Üzerlerinde yıpranmış olan o eski g!f'sileri vardır.
Bırak onları. zira
onların çağrılacakları bir günleri vardır Uykularından kabus ile uyananlar gibi
kaldırılacaklardır Kimileri çıplak olarak gelecektir. kimileri g!f'siler!f'le
Kimileri yenisi ile gelirken kimileri gri olan eskisiyle."
Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beni hak olarak gönderene yemin olsun ki
Kuss (öldükten sonra) tekrar dirilişe iman etmiştir" buyurdu.
690- Ebu Hureyre der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Zevkleri yok eden
ölümü çokça hatırlayın." Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Zevkleri
yok eden şey nedir?" Buyurdu ki: "Ölümdür."
691- Ebu Hureyre der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Lezzetleri
yerle bir edeni yana ölümü çokça hatırlayın.
692- Ebü Heyfan eş-Şair
der ki: Biz Samarra'da bir mezarlıkta iken biri şu şiiri okudu:
"Ey hayatta olanlar
topluluğu! işte bunlar. ölüler topluluğudur
Küçük davete icabet
ettiler ve büyük daveti bekliyorlar
Azık aramaktadırlar; ama
orada takvadan başka azık yoktur
Bu halleriyle size
çalışıp didinin demektedirler işte bu. dünyanın sonudur."
693- İmran b. Müsa b.
Mucaşi'nin bildirdiğine göre bilgelerden birine: "İnsanlar içinde en rahat
yaşayan kimdir?" diye sorulunca: Toprağa girip cezadan emin olarak sevabı
bekleyen kişidir" cevabını verdi.
694- İbrahim b. Edhem
der ki: Şam şehirlerinden birine uğradığımda yüksek bir mezarda bir yazı
gördüm. Okuduğumda ise ibretli ve güzel bir söz olduğunu anladım. İbrahim çoğu
zaman şöyle derdi: "Yalnız kalan kişiden daha mutlusu yoktur, Kabirde
amelleri onu teselli eder, Mezarda cennet gibi nimet içinde yaşar. Allah o
mekanını nimetleriyle süsler. "
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
İtaat İçin
Çalışmak ve Kulluğun Gereğini Yapmak