BEYHAKİ

KÜLLİYATI

ZÜHD

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Dünyayı Terketmek, Nefis ve Hevaya Uymaktan Kaçınmak

 

241- Ömer b. el-Hattab der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Ameller yapıldığı niyete göre değerlendirilir. Kişinin niyetindeki ne ise eline geçen de odur. Kimin hicreti (göç etmesi veya günahlardan uzaklaşması) Yüce Allah ve Resulü için ise yaptığı iş de Yüce Allah ve Resulünün yolunda sayılıp buna göre değerlendirilir.

 

Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalık veya evleneceği kadın için ise onun da bu yaptığı bu niyetine göre değerlendirilir."

 

Buhari ile Müslim Sahih'lerinde rivayet ettiler.  [-] Buhari 1, 6953 ve Müslim 1907

 

 

242- Ebu Said'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Dünya, yeşil ve tatlıdır. Allah sizi dünyaya halife kıldı ve nasıl amel edeceğinize bakmaktadır. Dünyanın ve kadınların fitnesinden sakının. İsrailoğullarının ilk fitnesi, kadınların fitnesi idi."

Müslim Sahih'inde Bundar kanalıyla Gundar'dan, o da Şu'be'den rivayet etti.

 

 

243- Mutarrif b. Abdillah b. eş-Şıhhir, babasından bildiriyor: Tekasür Suresi nazil olduğunda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ademoğlu malım malım der. Oysa senin malından senin olan, yiyip tükettiğin veya giyip eskittiğin ya da sadaka vererek ahirete gönderdiğin şeydir."

Müslim bu hadisi Sahih'te rivayet etti.

 

 

244- Cabir b. Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ı zikretmek dışında, dünyadaki her şey melundur" buyurdu.

 

 

245- Fudayl b. İyad der ki: "Kötülük her şeyiyle bir evde toplandı ve anahtarı da dünya sevgisi kılındı. İyilik de her şeyiyle bir evde toplandı ve anahtarı da dünyada zahitlik kılın dı." 

 

 

246- Ebü Süleyman ed-Darani der ki: Kul dünyayı sevip onu tercih edince yüce Allah: "Ona beni unutturacağım ve benim huzuruma gelince beni tanımayacak" buyurur.

 

 

247- Bişr b. el-Haris der ki: "Dünyayı seven ibadetin tadına varamaz."

Bişr der ki: Hz. İsa b. Meryem: "Her günahın başı dünya sevgisidir" dedi.

 

 

248- Süfyan b. Said (es-Sevri) der ki: Hz. İsa: "Dünya sevgisi her türlü günahın kaynağıdır. Mal sevgisi de büyük bir hastalıktır" derdi. Ona: "Bu hastalık nedir?" diye sorulunca: "Mal sahibi olan kişi kibir ve gururdan kendini kurtaramaz" dedi. Ona: "Peki kendini bunlardan kurtarırsa?" diye sorduklarında: "Kurtarsa dahi malıyla meşguliyeti onu Allah'ı zikretmekten alıkoyar" dedi.

 

 

249- Malik b. Dinar der ki: "Dünyaya üzüldüğün oranda ahiret endişesi içinden uzaklaş ır. Ahirete üzüldüğün oranda da dünyaya dair endişelerin içinden uzaklaşır." [-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 319)

 

 

250- Ahmed b. Ebi'l-Havari: "Kim dünyaya, isteyerek ve arzuyla bakarsa, Allah yakin ve zühd nurunu onun kalbinden çıkarır" dedi.

 

 

251- Malik b. Dinar der ki: "Beden hastalandığı zaman nasıl yeme içme, uyku ve rahatlık bir fayda vermiyorsa, aynı şekilde kalbe de dünya sevgisi bulaşırsa hiç bir nasihat ona fayda vermez."

 

 

252- Malik b. Dinar der ki: İlim erbabından biri: "Her günahın kaynağının ne olduğuna baktım; ama bulamadım. Mal (para) sevgisi hariç! Mal sevgisini içinden atan kişi rahatlar" demiştir.

 

 

253- Ebu Süleyman (ed-Darani) der ki: "Dünya bir kalbe yerleşince, ahiret (sevgisi) o kalpten çıkar." 

 

 

254- Fudayl b. İyad der ki: "Dünyaya (dünyalıklara) üzülmek, ahiret endişesini yok eder; dünyaya (dünyalıklara) sevinmek ise ibadetin lezzetini yok eder."

 

 

255- Süheyl b. Abdillah dedi ki: Malik b. Dinar'ın şöyle dediğini işittim: "Dünyada dünya için üzülmen, kalbinden ahiretin tadını götürür. Dünyada dünya için sevinmen de kalbinden ahiretin tadını götürür."

 

 

256- Ebu Hazım der ki: "Dünyanın basit bir işi, ahiretin birçok işinden alıkoyar. Kişinin başkasının derdiyle meşgulolduğunu görürsün, öyle ki adamın kendi derdini kendisinden fazla dert edinir. Ahirette seninle olmasını istediğin şeyi bu günden gönder. Ahirette seninle olmasını istemediğin şeyi de bu günden terk et." Sebebiyle ölümü istemediğin her işi terk et. Böyle yaparsan ne zaman ölürsen öl sana bir zarar gelmez."

 

 

257- Enes der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Suyun içinde yürüyüp de ayakları ıslanmayan var mı?" diye sorunca: "Ey Allah'ın Resulü! Hayır, yok" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dünya peşinde olan kişi de aynı şekildedir, günahlara bulaşmaktan kurtulamaz" buyurdu.

 

 

258- Malik b. Dinar der ki: "İçinde hüzün (ahiret hüznü) olmayan kalp, içinde bir şeyolmayan harap ev gibidir."

 

 

259- Hasan der ki: Şayet dünya malına yönelik sevgiden başka bir günahımız olmasaydı yine de bundan dolayı Allah'ın azabından korkmamız gerekirdi. Yüce Allah: ''Geçici dünya malını istiyorsunuz, oysa Allah ahireti kazanmanızı ister''[Enfal 67] buyurur. Onun için bizim de Allah'ın istediğini istememiz lazım gelir.

 

 

260- Bilal b. Sa'd bir vaazında şöyle dedi: "Ey Rahman'ın kulları! Eğer günahlardan uzak durup, Allah'a karşı hiçbir günah işlemeyecek olsanız, yerine getirmek için çaba harcamadığınız hiçbir emrini bırakmasanız, sadece dünyayı sevmeniz size kötülük olarak yeter. Ancak Allah'ın affetmesi ve bağışlaması başka."

 

 

261- Hüseyn b. Abdirrahman şöyle nakleder: İbnü's-Semmak şöyle derdi: "Ona meylettiği için dünya her kime lezzetini tattırırsa, kendisinden uzak durduğu için ahiret de ona acılığını tattırır."

 

 

262- İbrahim b. Beşşar bildiriyor: Bir sufi İbrahim b. Edhem'in yanında durup: "Ey Ebu İshak! Kalpler neden Allah'a karşı perdelendi?" diye sorunca, İbrahim b. Edhem şöyle karşılık verdi: "Çünkü onlar Allah'ın sevmediği şeyleri sevdiler. Dünyaya sevip; gurur, oyalanma ve oyun evine bağlandılar, kendisinde bitmeyen, tükenmeyen ve kesilmeyen nimetlerin olduğu ebedi hayatın hüküm sürdüğü ahiret için çalışmayı terk ettiler."

 

 

263- İbrahim b. Edhem der ki: Sevdiğinin nefret ettiğini sevmen, sevgi alameti değildir. Hoşlanmadığı şeyi sevmen, sevgi alametlerinden değil dir. Mevlamız dünyayı yerdi, ama biz övdük. O, dünyadan hoşlanmadı, ama biz dünyayı sevdik. O, dünyada zahid olmamızı, dünyaya rağbet etmememizi emretti, ama biz dünyayı tercih ettik ve dünyayı ele geçirmeye rağbet ettik. Rabbiniz, dünyanın harab olacağını size bildirdi, ama siz dünyayı onarmaya çalıştınız. Sizi dünyayı talep etmekten menetti, ama siz talep ettiniz. Mal biriktirmekten sizi korkutup uyardı, yine de biriktirdiniz. Dünyalık sizi bu aldatıcı şeylere çağırdı. Siz ise bu çağrıya hemen icabet ettiniz. Sizi dünyevi gururlarla aldattı. Size kuruntular aşıladı, siz de dünyevi emellere ve kuruntulara boyun eğip teslim oldunuz. Dünyanın süslü püslü şeyleri arasında yuvarlanıp gittiniz. Lezzetleri içinde nimetlenip yaşadınız, şehvetleri arasında yuvarlanıp gittiniz. Sorumluluklarına bulaştınız, hırs keseri ile dünya hazinelerini kırıp mal aşırdınız. Tamahkarlık kazmasıyla dünyevi şeylerin madenlerini kazıdınız. Gaflet içinde onun her yerinde binalar inşa ettiniz. Cahillikle yer yerini sağlamlaştırdınız."

 

 

264- İbrahim b. Edhem: "Amellerimizden çok manaya, tövbeden çok gevşekliğe, baki hayattan çok fani hayata razı olduk" demiştir.

 

 

265- İbrahim b. Edhem der ki: "Neden ihtiyacımızı bizim gibilere şikayet ediyoruz da bu durumdan bizi kurtarmasını Rabbimizden istemiyoruz. Kişi kulu dünyalığı sebebiyle sever de, mevlasının hazinesinde olanları unutur."

 

 

266- Bilal b. Sa'd der ki: "Vallahi, Allah'ın bizi dünyada zahid kılmak istemesine karşılık bizim dünyayı arzulamamız Allah'ın katında suç olarak yeterdir. Zahidiniz dünyayı arzulamakta, gayret içinde olan ihmalkar aliminiz ise cehalet içinde."

 

[-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 385), Hilye 5/224, İbnü'l-Mübarek, Zühd (s. 166),

 

 

267- Hz, İsa şöyle demiştir: "Dünya İblis'in çiftliği, sizler de onu imar edenlersiniz,"

 

 

268- Yezıd b. Meysere der ki: "İhtiyarlarımız dünyayı domuz diye adlandırırlardı. Eğer bundan daha kötü bir isim bulsalardı o ismi verirlerdi. İçlerinden biri dünya nimetleriyle karşılaştığı zaman şöyle derlerdi: Hey! Sen, domuz! Sana ihtiyacımız yok, çünkü biz ilahımızı tanırız."

 

 

269- Abdülaziz'in bildirdiğine göre Hz. Lokman oğluna şöyle dedi: "Eyoğul! Dünya, içinde insanların ve birçok mahlukatın helak olduğu derin bir denizdir. Denizde gemini Allah'a iman yapıp onun içini Allah korkusu ve itaatle doldur. Yelkenlerini de Allah'a tevekkül kıl ki kurtulasın. Ancak ben seni kurtulmuş olarak görmüyorum."

 

[-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 104) ve İbnü'l-Mübarek, Zühd (s. 190). 902. tekrar gelecektir.

 

 

270- Harun b. Seyyar el-Mukri, Fudayl b. İyad'ın Ebu Turab'a şöyle dediğini nakleder: "Dünyaya girmek kolaydır; fakat ondan kurtuluş çok zordur."

 

 

271- Seri der ki: "Dünyada gördüğüm her güzellik karşısında dünyadan daha çok yüz çevirdim."

 

 

272- Bişr b. el-Haris der ki: "Dünyaya buğz edecek hiçbir şeyolmasa bile, sadece Onda Allah'a isyan edildiği için buğz etmem gerekir."

 

 

273- Ebu Süleyman der ki: "Dünyayla yenişmeye çalışan kişiyi dünya yener."

 

 

274- Ahmed b. Ebi'l-Havarl der ki: "Dünyayı tanıyan zahid olur. Ahireti tanıyan ona rağbet eder. Allah'ı bilen de onun rızasını her şeye tercih eder."

 

 

275- Muhammed b. İbrahim der ki: Bir adam Ebu Sehl el-Harisi esSuf!'ye: "Bana tavsiyede bulun" deyince: "Ahiretin ruhu ve nimetiyle uyanmak için dünya ve güzelliklerine karşı uyu" karşılığını verdi.

 

 

276- İbrahim b. Ahmed el-Havvas der ki: "Dünya kendisine ağlamayana ahiret gülmez. İnsanın kendi eskisi, başkasının yenisinden daha iyidir. Asıl helak olan menzile yaklaştığı halde yolculuğunun sonunda yolunu kaybedendir."

 

 

277- Kettani der ki: "Bedeninle dünyada, kalbinle ise ahirette ol."

 

 

278- Cerir b. Yezid der ki: Muhammed b. Ali b. el-Hüseyin'e: "Bana nasihat et" dediğimde şöyle karşılık verdi: "Ey Cerir! Dünyayı rüyanda elde ettiğin, uyandığında ise yanında ondan bir şeyolmayan bir mal gibi say."

 

 

279- Ebu İshak el- Kureşi der ki: Kardeşim Mekke'den bana şöyle yazdı: "Ey kardeşim! Ömrünün geçen büyük bir bölümünü dünyaya tasadduk ettiysen, daha az kalan ömrünün kalanını da ahiret için tasadduk et."

 

 

280- İbn Asım el-Mutatabbib der ki: Bişr b. el-Haris'in şu iki beyti söylediğini işittim:

Dünyaya değer veren değersizdir

Kıyamet günü de zelil olmuştur

Dünya kendisi için değersiz olan

Birçok değer elde eder.

 

 

281- Hişam bildiriyor: Hasan el-Basri'nin, Allah adına yemin ederek şöyle dediğini işittim: "Dirheme (paraya) değer veren kişiyi Allah mutlaka zelil kılar!"

 

 

282- Fudayl der ki: Bana bildirildiğine göre bir adam Davud et-Tai'ye mektup yazıp: "Bana bir nasihat et" deyince Davud ona şöyle yazdı: "Dünyayı oruçla geçirdiğin bir gün gibi say ve ölümle iftar edeceğini düşün." Adam bir daha mektup yazarak: "Nasihatini arttır" deyince, Davud ona şöyle yazdı: "Allah seni nehyettiği şeyin yanında görmesin, emrettiği şeyin yanında da aramasın." Adam bir daha mektup yazarak: "Nasihatini arttır" deyince, Davud ona şöyle yazdı: "Birçok kişinin dinlerinin yok olmasını göze alarak çoğa razı oldukları gibi sen, dinini kurtararak az dünyalığa razı ol."

 

 

283- Süfyan es-Sevri der ki: "Dünyanın artığı kıyamet günü Allah katında pistir."

 

Ebü Mansur'un bildirdiğine göre bir adam Sa'dan b. Humeys'e: "Ey Ebü Abdillah! Dünyanın artığı nedir?" diye sorunca: "Kardeşin çıplakken yanında fazladan giysinin, kardeşin yalın ayakken sende birden çok ayakkabının olmasıdır" cevabını verdi.

 

 

284- Seri der ki: "Dünyanın tümü fuzulidir, beş şey müstesna: Karnını doyuran ekmek, susuzluğunu giderecek su, üstünü örtecek bir gömlek, başını sokacak bir ev ve amel edilecek ilim."

 

 

285- Sabit el-Bünani bildiriyor: Meryem oğlu İsa'ya: "İhtiyacın olduğunda binmen için kendine bir merkep alsan?" denilince Hz. İsa: "Ben, Allah'ın katında, beni kendisinden alıkoyacak bir şeyi bana vermeyecek kadar değerliyim" karşılığını verdi.   [-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 55) ve Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, Musannef 13/195

 

 

286- Bişr der ki: "İlim ehli, kıyamet günü hafifliğin hayır olduğunda icma etmişlerdir."

Malik b. Dinar; "Dua edeceğim, amin deyin" dedikten sonra; "Allahım! Malik'in evine, dünya(malın)dan az veya çok hiçbir şey sokma. Amin deyin!" dedi.

 

 

286-Bişr b. el-Haris şöyle dua etti: "Allahım! Bu dünyada bana ev, hanım, çocuk, mal nasib etme ve beni bu şekilde vefat ettir."

Bişr der ki: İbn Davud'un bildirdiğine göre Süfyan: "Bina için bir dirhem bile harcamadım" demiştir.

 

 

288- Ebü Abdirrahman es-Sülemı der ki: Şibli'ye: "Dünya nedir?" diye sorulunca: "Kaynayan bir kazan ve doldurulan bir heladır" cevabını verdi.

 

 

289- Şibli der ki: "Dünya hayal, onu istemek vebal, onu terketmek güzellik, ondan yüz çevirmek kemal, Allah'ı tanımak ise onunla irtibat kurmaktır. "

 

 

290- Pudayl b. İyad der ki: "Rahat etmek istiyorsan dünyayı kimin yediğini önemseme."

 

 

291- Muhammed b. Yaküb b. el-Pered der ki: Bir manastırda bir rahibe gidip: "Zühd nedir?" diye sordum. Rahip: "Dünyayı dünyadakilere terk etmektir" cevabını verdi.

 

 

292- Şerif Ebu'l-Hasan Muhammed b. Ali el-Vaiz der ki: Ebü Abdillah b. Şerik'e ansızın: "Pütüvvet nedir?" diye sorunca: "Dünyayı kimin aldığını önemsememendir" cevabını verdi.

 

 

293- Abdullah b. Muhammed b. Münazil der ki: Ebü Salih Hamdün'a: "Bana tavsiyede bulun" deyince: "Dünyadan hiçbir şeye öfkelenmemeyi başarabilirsen öyle yap" karşılığını verdi.

 

 

294- Muhammed b. Abdilmelik b. Haşim der ki: Bir adam Zünnün'a: "Dünya kimindir?" diye sorunca: "Onu terk edenindir" cevabını verdi. Adam: "Miret kimindir?" diye sorunca ise: "Onu isteyenindir" cevabını verdi.

 

 

295- Ebu'l-Hasan Ali b. el-Leys es-Süfi el-Perğani der ki: Şibli'ye: "Ahireti isteyenin alameti nedir?" diye sorunca: "Dirhemi gözetlememektir" cevabını verdi.

 

 

296- Ebu'l-Hasan es-Saiğ der ki: "Allah'ı arayanın dünyayı iki yönden terk etmesi gerekir: birincisinde, güzelliği, nimetleri, renkleri, yiyecekleri, içecekleri ve içindeki her şeyiyle terk etmesi gerekir. İkincisi; dünyayı önemsemediği bilinip cimrilik ve cömertlikle sıfatlandırılınca, dünyaya yönelip onu istemekten ve daha büyük bir fitneye düşmemek için halini gizlemesi gerekir. 

 

 

297- Ebü Umame der ki: Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize öğle namazını kıldırdıktan sonra Baki mezarlığına gidince Mescid' dekiler de peşinden gittiler. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların arasında yürüyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elinde bir hurma dalıyla Baki mezarlığına girip oradakilerin tamamı önünde toplanıncaya kadar: "Geçin, geçin" dedi. Bir adam: "Arkandaydık, bizi önüne geçirdin. Neden bunu yaptın?" diye sorunca: "Ayak seslerinizi işittim ve içime kibir düşmesinden endişe ettim" cevabını verdi.

 

 

298- Ebü Umame der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sıcağın şiddetli olduğu bir günde (mezarlık olan) Bakiu'l-Carkad'dan geçti. Halk arkasında yürüyordu. Onların ayaklarının sesini işitince bu durum ağırına gitti. Kibir duygusuna kapılmamak için, halk önüne geçene kadar oturup bekledi.  [-] İbn Mace (245)

 

 

299- Şuayb b. AbdiHalı b. Amr, babasından bildiriyor: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaslanarak yemek yediği görülmemiştir. Arkasında iki adamın yürüdüğü görülmemiştir."  [-] Ravileri güvenilirdir. İbn Mace 1/89 (244).

 

 

300- Cabir b. Abdillah der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yürüdüğü zaman ashabı önünde yürürler ve Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sırtını meleklere bırakırlardı."  [-] İbn Mace 246

 

 

301- Bunu Eşcai, Süfyan kanalıyla şu ekleme ile rivayet etti: Sonra Cabir, Hz. Lokman'ın söylediği "Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt" (Lokman 19) ayetini okudu.

 

 

302- İbn Abbas der ki: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ardından yürüdüm ve O'nun (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ardında yürümekten rahatsız mı, memnun mu olduğuna baktım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle beni tutup yanına çekti ve yanında yürüdüm. Sonra tekrar arkada durup ardında yürüdüm. Yine eliyle beni tutup yanına çekti ve yanında yürüdüm. Böylece ardında yürümemden rahatsız olduğunu anladım."

 

 

303- Süleyman b. Hanzala el-Bekri der ki: Biz Ubey b. Ka'b'ın etrafında otururken sorular soruyorken birden kalktı, biz de onu takip ettik. Onu Hz. Ömer gördü ve kaldırdığı sopayla vurdu. İbn Ka'b: "Yaptığına bak ey Müminlerin Emiri" dedi. Ömer dedi ki: "Bu hareket (halkın arkandan yürümesi) peşinden gidenler için zillet, peşinden gidilen içinse, fitnedir."

 

[-] Darimi 1/132, İbnü'l-Mübarek, Zühd (s. 13) ve Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, Musannef9/20

 

 

304- Heysem b. Habib'in bildirdiğine göre Said b. Cübeyr bazı insanların ardından geldiklerini görünce onlara engelolup: "Bu, kişinin peşinden giden için zillet, peşinden gidilen için ise fitnedir" dedi.

 

[-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 10) ve Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, Musannef9/19

 

 

305- Basralılardan bir kişinin bildirdiğine göre HasanC-ı Basri) ardından yürüyenlere: "Allah size merhamet etsin. Bu, hareket zayıf müminden geriye bir şey bırakmaz" dedi.

 

 

306- Mikdild b. el-Esved der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni komutan olarak görevlendirmişti Döndüğümde bana: "Komutanlık işini nasıl buldun?" diye sordu. "Ey Allah'ın Resulü! İnsanların tümünü benim emrimde zannettim. Vallahi hayatta olduğum sürece bir daha resmi bir görevalmam" dedim.

 

 

307- Ebu't-Tayyib Sehl b. Muhammed b. Süleyman der ki: "Ardından gelen ayak sesleri isteyen dünyayı içindekilerle beraber istemiş olur ve gerçekte: ''Bana dünyanızı verin, dinimi alın. Benim için dünyanızdan vazgeçin, zira ben dünya ve sizin için dinimden vazgeçtim'' demiş olur."

 

 

308- Mücahid der ki: "Hizmetçisi çok olanın şeytanları da çok olur."

 

 

309- Said der ki: Zünnün'a müridi Allah'a karşı aldatabilecek felaketin ne olduğu sorulunca: "Allah'ın ona nurani cevherleri (letaif), kerametleri ve mucizeleri göstermesidir" dedi. Ona: "Ey Ebu'l-Feyd! Bu makama ulaşmadan önce ne ile aldanabilir?" diye sorulunca da şöyle dedi: "İnsanları arkasından yürütmekle, insanların onu yüceltmeleriyle, meclislerde ona yer vermeleriyle aldanabilir. Tabilerinin çok olması da kişi için tuzak ve aldatmadır ki böylesi bir şeyden Allah'a sığınırız."

 

 

310- Karkasanı bildiriyor: Yusuf b. Esbat'a taze hurma getirilince onları yıkayıp önüne koydu ve: "Dünya kendisine bakmak için değil, kendisiyle ahirete bakmak için yaratılmıştır" dedi.

 

 

311- Bişr b. el-Haris der ki: "Bu köyde dünyaya karşılık sıhhatini tercih edeni bilmiyorum. Aksine daha çok dünyalık elde etmek için sıhhatinden vazgeçiyor."

 

 

312- Haris el-Muhasibı der ki: "Dünyayı terk edip hatırlayıp içinden geçirmek zahiderin, onu terk edip unutmak ise ariflerin özelliğidir."

 

 

313- Ebu Abdillah şöyle nakleder: Ömer b. Abdilaziz, Hasan elBasri'ye şöyle yazdı: Bana kısaca bir nasihatte bulun. Hasan ona şöyle yazdı: "Gelelim sade de ... Seni ıslah edecek ve senin de başkalarını ıslah edeceğin şeyin başında zühd gelir. Zühd de yakınle (kesin bir imanla) olur, yakın de tefekkürle, tefekkür de ibret almakla. Eğer dünya hakkında düşünürsen, kendini ona satmaya (dünyanın) ehil olmadığını göreceksin. Ayrıca nefsine dünyanın değersizliğini ikram etmeye (nefsini) layık göreceksin. Dünya musibetler dünyası ve gaflet diyarıdır."

 

 

314- Yahya b. Muaz er-Razı der ki: "Dünya içindekilerle birlikte bir saat bile tasa etmeye değmezken, dünyadan az bir şey karşılığında ömür boyunca tasa ve kardeşlerinle alakayı koparmaya değer mi?"

 

 

315- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Bu, Aziz'in yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah'ın hainlerin hilesini başanya ulaştırmayacağını (herkesin) bilmesi içindir"[Yusuf 52] ayetini okuyup şöyle buyurdu: "Hz. Yusuf bu sözü söyleyince Cibril: ''Ey Yusuf! Ona meylettiğini hatırla'' dedi. Bunun üzerine Hz. Yusuf: ''(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder''[Yusuf 53] karşılığını verdi."

 

 

316- Abdullah b. Budeyl b. Verka el-Huzai, Abbad b. Temim kanalıyla amcasından bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç defa "Ey kendilerine yazık edenler! Verecekseniz Arapların ölüm haberini verin!" dedikten sonra: "Sizin adınıza en çok riyakarlık ile gizli şehvetten yana endişeleniyorum" buyurduğunu işittim.

 

Beyhaki der ki: "Na 'aya, na'y kelimesinin çoğuludur ve helak olan manasındadır. "  [-] Heysemi der ki: "Hadisi Taberani iki senetle rivayet etmiştir. Birinin ravilerinden Abdullah b. Budeyl dışındaki ravileri, Sahih'in ravileridir. O da güvenilir biridir."

 

 

317- Cafer b. Muhammed der ki: Cüneyd'e, dünyanın ne olduğu sorulunca şöyle cevap verdi: "Dünya bazılarına göre gördüğün şu gök ile yer arasındaki boşluktur. Bazıları dünyayı mal ve ferahlık olarak görür. Bana göre ise dünya nefsani arzuları güzel gösteren şeylerdir."

 

 

318- Abdülaziz b. Muhammed el-Kindi der ki: Hocalarımızın şöyle dediklerini işittim: "Hangisinin doğru olduğunu bilmediğin iki işe başlarsan, hangisinin hevana daha yakın olduğuna bak ve onu terk et. Çünkü doğrunun çoğu hevanın hilafına olandadır."

 

 

319- Ebu Osman el-Hiri der ki: "Kim sünneti nefsine, söz ve fiil bakımından amir kılarsa, hikmeti konuşur. Kim hevasını nefsine amir kılarsa bidati konuşur. Zira Allah şöyle buyuruyor: "Eğer O'na itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz"

 

 

320- İbrahim b. Edhem der ki: "Cihadın en zoru, hevayla mücadele etmektir. Kim hevasına uymaktan kurtulursa, dünya ve belasından kurtulur ve onun ezasından korunur."

 

 

321- İbrahim b. Beşşar der ki: İbrahim b. Edhem'in: "Sevdalanmak helak eder ve Allah korkusu şifa verir. Bilmiş ol ki, gönlündeki tutkuyu / hevayı, ancak seni her zaman görenden korkmak yok eder" dediğini işittim.

 

 

322- Ebü Muhammed el-Ceriri der ki: Sehl b. Abdillah'a marifet sorulunca şöyle cevap verdi: Kişi marifeti ancak büyük zorluklardan sonra elde edebilir ve hevasına muhalefet ederek aldığı zevk, hevasına uyarak aldığı zevkten daha fazla olur. İşte kişi o zaman marifet ehli olur.

 

 

323- Sehl der ki: "Kulun nefsi Allah'a itaatle doğrulmadıkça ruhu Allah'ı hakkıyla tanıyamaz."

 

 

324- Cüneyd der ki: Bir gece uyanıp virdimi yapmak için kalktım, ancak daha önce aldığım lezzeti bulamadım. Uyumak istediğimde ise uyuyamayınca oturdum, ancak buna da tahammül edemeyip kapıyı açarak çıktım. Bir abaya sarılıp yolun kenarında yatan bir adam gördüm. Adam beni fark edince başını kaldırıp: "Ey Ebu'l-Kısım! Bu saatte nereye?" diye sordu. Ben: "Efendim; gittiğim belli bir yer yoktur" cevabını verdim. Adam: "Bilakis; ben, kalpleri hareket ettirene, kalbini bana doğru yönlendirmesi için dua ettim" deyince ben: "Allah dediğini yaptı. Ne istiyorsun?" diye sordum. Adam: "Nefsin hastalığı ne zaman bizzat devası olur?" diye sordu. Ben: "Nefis, arzularına muhalefet edince, hastalığı bizzat devası olur" cevabını verince kendi kendine şöyle dedi: "Beni dinle. Bu cevabı sana yedi defa verdim. Ancak Cüneyd'den işitmeden kabul etmeyi reddettin. İşte şimdi işittin." Sonra ben onun kim olduğunu bilmeden adam kalkıp yanımdan gitti.

 

 

325- Ebu Ali Hasan b. Ali şöyle der: "İnsanlar sahip ve malik olunandır (köledir). Malik hevasına malik olan, köle ise hevasına malik olamayandır."

 

 

326- Muhammed b. el-Fadl der ki: "Nefsini öyle bir seviyeye yerleştir ki, ne ona ihtiyacın olsun ne de onsuz yaşa, zira kim nefsine hakim olursa yücelir, kime nefsi hakim olursa zelil olur."

 

 

327- Ebu Ali ed-Dakkak, onlardan (sufilerden) birinden nakletti: "Nefsini kendin öldürmedikçe Rabbine ulaşamazsın." Ona: "Nefsi öldürmek nedir?" diye sorulunca: "Muhalefet kılıcıyla öldürmektir" cevabını verdi.

 

 

328- Ebu Ali der ki: Onlardan birisi: "Şeriat bunu yasaklamasaydı kendim için nefsimi bizzat öldürürdüm" dedi.

 

 

329- Ebu Ali der ki: "Rabbi kalbine galip olmayan, hevasına ve nefsine kulluk ediyor demektir."

 

 

330- Ebu Ömer el-Enmati der ki: İbn Ata'ya Allah'ın gazabına en yakın olan şey sorulunca: "Kişinin kendini ve yaptıklarını beğenmesidir. Bundan daha kötüsü ise kişinin yaptıklarından dolayı bir karşılık beklemesidir" cevabını verdi.

 

 

331- Ebu Abdinahman es-Sülemi der ki: Dedem Ebu Amr: "Nefsini değerli gören dinini önemsiz görür" demiştir.

 

 

332- Ebu Abdinahman es-Sülemi der ki: Dedemin: "Kulun afeti, içinde bulunduğu halinden memnun olmasıdır" dediğini işittim.

 

 

333- Ebu Osman der ki: "Kendinde bir kusur görüp kalbi bundan rahatsız olarak o kusuru terk etmeyenin, bu ayıbı görmesinin onun kibir ve kusurda ısrardan başka bir şeye yaramadığından korkarım."

 

 

334- Ebu Osman der ki: "Müridlerin en büyük belası; yanlışlara göz yummaları ve bu yanlışı tedavi etmeyi bırakarak nefsin bu yanlışa alışmasına sebep olup müridlik derecesinden düşürmesidir."

 

 

335- en-Nasrabazi der ki: "Zindanın nefsindir. Bu zindandan çıkınca ebedi rahatlığa kavuşursun. Bu zindanda olduğu müddetçe sen bela zindanındasın. Bu zindandan seni sadece istikamet üzere olmak kurtarır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İstikamet üzere olun, ancak buna gücünüz yetmez" buyurdu.

 

 

336- Hüseyn b. Mansur der ki: Fudayl b. İyad'a Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dünya müminin hapishanesi, kafirin ise cennetidir" sözünün anlamını sorduğumda şöyle dedi: "Dünya, güzellikleri ile lezzetlerini terk eden biri için hapishane gibidir. Ancak güzellikleri ile lezzetlerini terk etmeyen biri için nasıl hapishane olsun?"

 

 

337- Veki der ki: Davud et-Tai'ye: "Neden sakalını taramıyorsun?" diye sorulunca: "Onunla uğraşacak vaktim yoktur. Halbuki dünya matem yurdudur" cevabını verdi. 

 

Davud et-Tai'ye: "Dama çıkarsan rahatlarsın" denilince: "Bedenimin rahat edeceği bir adım atmak istemem" karşılığını verdi.

 

 

338- Abdullah b. el-Perec der ki: Bir adam, bir gece rüyasında Davud et-Tai'nin vefat ettiğini ve özgürce koştuğunu görüp: "Neden böyle koşuyorsun?" diye sordu. Davud: "Şimdi zindandan kurtuldum" dedi. Sabah olduğunda baktılar ki Davud et-Tai vefat etmişti.

 

 

339- Muhammed b. el-Fadl der ki: "Rahatlık, nefse güvenmekten kurtulmaktır. "

 

 

340- Abdullah b. Münazil der ki: "İnanlar, nefsinin gölgesini üzerinden kaldıranın gölgesinde yaşarlar."

 

 

341- Zünnun der ki: "Nefis puttur ve ona bakmak ibadettir. Çünkü onda sadece hakkın izlerini görüyorsun. Yüce Allah: "Ve sizin kendi nefislerinizde de (deliller vardır) hiç de görmez misiniz?"[Zariyat 21] buyurmuştur.

 

 

342- Zünnun el-Mısri şu şiiri söylemiştir:

Kalbim bana kötülük edeni çağırıyor

Hastalığımı ve acılarımı arttıranı

O zaman düşmanımdan nasıl korunurum

Düşmanım kaburgalarım arasındayken.

 

 

343- İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "En büyük düşmanın nefsindir."

 

 

344- Ebu'd-Derda der ki: "Nice nefsine ikramda bulunan vardır ki aslında ona kötülük ediyor. Nice bir saatlik şehvet, sahibine uzun sürelik bir hüzün bırakmaktadır."

 

 

345- İbn Ata: "Nefis, hiçbir zaman hakka alışamaz" demiştir.

 

 

346- Ebu Ali Hasan b. Ali der ki: "Yol açıktır, ancak heva kişiyi rezil eder. İbadetlerde fakih olmak, nefsi şehevi şeylerden alıkoymaktır."

 

 

347- Pudayl b. İyad: "Kul, Allah'ı arzusuna karşı tercih etmedikçe kamil manada iman etmiş olamaz" demiştir.

 

 

348- Ebu Abdirrahman es-Sülemi der ki: Ebu Sehl es-Su'luki'ye ibadetin aslı sorulunca: "Muvafakat ve muhalefettir. Yani hakka muvafakat edip nefis ve hevasına muhalefet etmesidir" cevabını verdi.

 

 

349- Muhammed b. el-Fadl der ki: "İnsanın, peygamberlerin izlerini barındıran evine ve çoluk çocuğuna kavuşmak için; vadiler, uçurumlar ve bayırlar aştığı halde Mevla'nın izlerine barındıran kalbine ulaşmak için neden nefsini ve hevasını aşmaz, buna şaşıyorum ?"

 

 

350- Seri diyor ki: "En büyük güç, nefsini yenmendir. Kendini terbiye etmekten aciz olan, başkasına terbiye verirken daha fazla aciz olur."

 

 

351- Seri diyor ki: "Allah'ı bilmenin alameti, Allah'ın haklarına saygı göstermektir. Gücün yettiği kadar O'nu kendine tercih etmektir."

 

 

352- Seri diyor ki: "İstidracın alametlerinden birisi de nefsin ayıplarına karşı kör olmaktır."

 

 

353- Seri der ki: En güzel şeyler beştir: "Günahlara ağlamak, ayıpları düzeltmek, gizli olan her şeyi bilene itaat etmek, kalplerdeki kiri temizlemek ve hevasının istediği (canının çektiği) her şeye koşmamak."

 

 

354- Hatim der ki: "Şehvet üç çeşittir. Bunlardan biri yeme arzusu, biri konuşma arzusu, biri de bakma (ve görme) arzusudur. Yemekteki halini (Allah'a) itimad ile dilini doğru söz söylemekle ve gözünü ibretle bakmak suretiyle muhafaza et."

 

 

355- Hatim der ki: "Aba giymek zühd alametlerinden biridir. Aba giyenin üç dirhemlik aba giyerken kalbinden beş dirhemlik aba giymeyi geçirmemesi gerekir. Kişi kalpten istediği abanın giydiğinden daha üstün olmasını isterken Allah'tan utanmaz mı?" 

 

 

356- Ebü Bekr el-Varrak der ki: "Azalarını şehvetleriyle razı eden, kalbine pişmanlık fidanları dikmiş demektir."

 

 

357- İbrahim el-Havvas der ki: Lukam dağında idim. Nar görünce canım nar çekti ve ona yaklaştım. Bir nar koparıp onu yardığımda ekşi olduğunu gördüm ve bıraktım. Sonra yerde üzerine eşek arılarının üşüşmüş olduğu bir adam gördüm. Kendisine: "Esselamu aleykum" dediğimde: "Ve-aleykumu's-selam, ey İbrahim!" karşılığını verdi. Kendisine: "Beni nasıl tanıdın?" dediğimde: "Kim Allah'ı tanırsa Allah'tan başka hiçbir şeyona gizli kalmaz" cevabını verdi. Ona: "Allah ile aranın iyi olduğunu görüyorum. Allah'tan seni korumasını ve şu eşekarılarının eziyetinden kurtarmasını istersen" dediğimde: "Ben de senin Allah ile aranın iyi olduğunu görüyorum. Ondan seni narı yeme isteğinden kurtarmasını dileseydin ya. İnsan nara olan şehvet iğnelerinin acısını ahirette hisseder. Oysa arı sokmasının acısını insan bu dünyada kısa bir süre için çeker" karşılığını verdi. Bunun üzerine onu bıraktım ve oradan uzaklaştım.

 

 

358- Ebü Umame'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Müminin ferasetinden korkun! Zira o (baktığında) Yüce Allah'ın nuruyla bakar!" buyurdu.  [-] Heysemi der ki: "Taberani rivayet etti. İsnadı hasendir."

 

 

359- Ebü Müslim el-Havlani der ki: "Eğer nefse ikramda bulunur, refaha kavuşturup nimetler içinde bırakırsam, yarın Allah'ın huzurunda beni kötüler. Eğer onu önemsemez, yorar ve çalıştırırsam yarın Allah'ın huzurunda beni över. Ona: "Bu nefis kime aittir, ey Ebü Müslim?" diye sorulunca: "Vallahi benim nefsim" cevabını verdi.

 

 

360- Bilal b. Ka'b der ki: Bazen çocuklar Ebu Müslim'e: "Allah'a dua et te şu kuşu yakalamamızı nasib etsin" derdi ve Ebu Müslim dua edince çocuklar kuşu elleriyle tutarlardı. 

 

 

361- İbn Abbas der ki: Hz. Yusuf üç defa yanıldı: "Beni efendinin yanında an"[Yusuf 42] dediği zaman, kardeşlerine, "Siz gerçekten hırsızlık yaptınız''[Yusuf, 70] dediği zaman ve "Bu, azizin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah'ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını (herkesin) bilmesi içindir"[Yusuf, 52] dediği zaman. Hz. Yusuf bu sözü söyleyince Cibril: "Biz an olsun bile ona meyletmedin mi?" diye sordu. Hz. Yusuf: "Ama nefsimi temize çıkarmıyorum"[Yusuf  53] karşılığını verdi.

 

 

362- İbn Abbas der ki: Yusufun üç hatası olmuştur. Birincisi, söz konusu kadına istek duymasıdır. Bunun sonucunda da hapse girmiştir. İkincisi, hapisten çıkacak olan kişiye, "Beni efendinin yanında an" (Yusuf 42) demesidir. Bunun sonucunda da hapiste birkaç yıl kalmıştır. Zira şeytan, adama Yusufu efendisine anmayı unutturmuştur. Üçüncüsü de, kafiledekilere "Siz hırsızsınız!"[Yusuf 70] demesidir.

 

 

 

363- Said b. Cübeyr, "Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi''[Yusuf 24] ayetini açıklarken der ki: "Hz. Yusuf, Cibril'i babası Hz. Yakub'un parmaklarını ısırmış bir şekildeki suretinde gördü. Bunun üzerine şehveti parmak uçlarından çıktı.  [-] Hakim Müstedrek 2/346 "sahih"

 

 

364- Said b. Cübeyr, "Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi"[Yusuf 24] ayetini açıklarken der ki: "Hz. Yaküb ona gösterildi ve onu göğsünden itince Hz. Yüsufun şehveti parmak uçlarından çıktı."

 

 

365- Ebü Zer der ki: "İslam'ı ve Müslümanları sev. Fakirleri sev. Garipleri tüm kalbinle sev. Benliğini dünyanın kaygıları içine sak, fakat oradan sabırla çık. Hayır üzere olup şerre dönerek şer üzere ölen kişi için üzülme. Şer üzere olup hayra dönen ve hayır üzere ölen kişinin sonundan da emin olma. Nefsin hakkında bildiklerin seni insanlara karşı sabırsız davranmaktan alıkoysun."

 

 

366- Rabi' b. Abdirrahman der ki: "Allah'ın öyle kulları vardır ki midelerini haram olan yiyeceklerden uzak tutmuşlar, gözlerini çirkin şeylere bakmaktan alıkoymuşlar, karanlık çöktüğü zaman da onun için gözyaşı dökmüşlerdir. Bütün bunları da toprağın altına girdiklerinde Allah'ın, kalplerinde nur kılması için yapmışlardır. Onlar dünyadan ümitlerini kesmiş ve ahiretin sevabım ummaktadırlar. Kalp gözüyle gayb olan meleküt alemine bakıp Yüce Allah'ın büyük mükafatlarını görebilmişlerdir. Kalplerinin gördüğü ile ahiretten yana beklentileri birbirine uyunca Allah'a itaat yolunda daha fazla bir çabanın içine girmişlerdir. İşte bunlar dünyada asla rahat yüzü görmezler ve ancak ölüm meleğinin kendilerine geleceği günde huzuru bulurlar." Ravi der ki: "Rabi' bunları dedikten sonra sakalları ıslanana kadar ağladı."

 

 

367- Abdulkerim b. Reşıd'in bildirdiğine göre Hz. Davud: "Ey Rabbim! Senl nerede bulurum?" deyince yüce Allah: "Kalpleri kırık olanların yanında bulursun" cevabını verdi. 

 

 

368- Hannan b. Harice dedi ki: Abdullah b. Amr'a: "Cihad ve gaza hakkında ne dersin?" diye sordum. "Önce nefsinle cihad etmeye ve savaşmaya başlamalısın. Kuşkusuz, savaştan kaçarken öldürülürsen, Allah o halinle seni diriltir. Gösteriş için savaşırken öldürülürsen Allah, seni mürai olarak diriltir. Sabrederek ve Allah'tan sevap umarak öldürülürsen, Allah seni o hal üzere diriltir" dedi.

 

 

369- Fadale b. Ubeyd, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Mücahid, nefsinin isteklerine karşı cihad ederek (günahlardan uzak durmak için) mücadele eden kimsedir." [-] Ebu Davud 2500 ve Tirmizi 1621

 

 

370- Ebu Hureyre, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Güçlü, insanları mağlup eden kişi değildir, asıl güçlü nefsine hakim olan kişidir."  [-] Buhari ile Müslim'in rivayet ettikleri sahih bir hadistir.

 

 

371- Ebu Berze'nin bildirdiğine göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizin hakkınız da midenizin ve cinsel organlarınızın taşkın istekleri ve bir de saptırıcı arzudan endişe etmekteyim" buyururdu. [-] Ahmed 19772, 19773, 19787

 

 

372- Bu hadis başka bir kanalla "saptırıcı arzulardan" ibaresiyle rivayet olunmuştur.

Buradaki Ali el-Bunani Ebu'l-Hakem olup rivayet mürseldir.

 

 

373- Cabir der ki: Cihada çıkan bir topluluk Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelince Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "En güzel şekilde küçük cihaddan büyük cihada geldiniz" buyurdu. Onlar: "Büyük cihad nedir?" diye sorunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kulun hevasıyla olan cihadıdır" cevabını verdi. Senedi zayıftır. 

 

 

374- A'meş der ki: Abdullah (b. Mes'ud)'dan bahsedip şöyle dediğini naklettiklerini işittim: "Öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki, heva am ele tabi olmuştur. Ancak sizden sonra öyle bir zaman gelecek ki, amel hevaya tabi olacak."

 

 

375- Ebu Osman Said b. İsmail der ki: "Kim sünneti nefsine, söz ve fiil bakımından amir kılarsa, hikmeti konuşur. Kim hevasını nefsine amir kılarsa bidati konuşur. Zira Allah şöyle buyuruyor: "Eğer O'na itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz"[Nur 54]

 

 

376- Hasan b. Ebi'l-Amerrata der ki: Ömer b. Abdilaziz'i hilafete geçmeden önce gördüm. Onun hayırlı biri olduğunu yüzünden görüyordum. Hilafete geldikten sonra ise iki gözünün arasında ölümü gördüm."

 

 

377- Yüsuf b. Yaküb el-Kahili der ki: "Ömer b. Abdilaziz kısa giysi giyerdi. Evinin kandili üzerinde balçık olan üç kamıştan oluşurdu.

 

 

378- Bişr b. el-Haris der ki: "Kırk yıldır canım kebap istiyor, fakat onu alacak, helal bir dirhem bulamadım,"

 

 

379- İsmail b. Yaküb el-Abdi der ki: Vaizlerden olan Rabi b, Berre şöyle dedi: "Ey Ademoğlu! Geçen şehevi isteklerini bir dilenciye bir hurma karşılığında vermeyi teklif etseydin kabul etmezdi."

 

Rabi b. Berre şöyle derdi: Dünya der ki: "Ben doğrultulmuş bineğim.

Ben içi yılanlarla dolu evim. Ben vadinin yılanıyım. Ben, bana değer vereni önemsemem, önemsemeyene ikramda bulunurum. Allah'a tevekkül edene de güvence veririm."

 

 

380- Abdullah b. Muhammed b. Ebi'd-Dünya der ki: Bilge kimselerden birine: "N eden krallar insanların en katı kalplileri oldular?" diye sorulunca: "Fikirler onlardan uzaklaşıp şehvetler yaklaştı ve lezzetlere düşkün olup karardılar" cevabını verdi.

 

 

381- Bunan b. Muhammed der ki: "Bir kimse, kendisine zarar verenden mutlu oluyorsa, nasıl iflah olsun?"

 

 

382- İlim ehlinden birisi bildiriyor: Bir Bedevi oğluna şöyle demiştir: "Evladım! Kuşkusuz ölümden korkan ona hazırlanmaya uğraşır. Nefsani şehvet ve arzulardan kendini frenlemeyen, bu huylara yenilir. Oysa cennet de, cehennem de senin önündedir."

 

 

383- Hasan b. Mansur der ki: Gannam meşgulken ona okudum ve: "Ey Ebu'l-Hasan! Sen meşgul müsün?" diye sordum. Bana: "Sevdiğin bir meşguliyet" dedikten sonra şöyle devam etti: "Kişi dirhemle ondan faydalanmak için sevinir. Ancak ondan hesaba çekileceğini bilmez."

 

 

384- İsa el-Muradi anlatıyor: Hz. İsa b. Meryem şöyle dedi: "Eğer arkadaşlarım ve kardeşlerimseniz, insanların size düşmanlık etmesine ve nefret beslemesine hazır olun. Eğer böyle yapmazsanız kardeşim değilsiniz. Ben size bunları hayret etmeniz için değil, amel etmeniz için öğretiyorum. Umduklarınıza, ancak istemediğiniz şeylere sabrederek ulaşabilirsiniz. İstediklerinize ancak canınızın istediği şeyleri terk ederek ulaşabilirsiniz. Bakmaktan sakının. Çünkü bu, kalplere şehvet tohumlarını eker ve fitne olarak bu şey sahibi için yeterlidir. Kalbi gözlerinde değil de, gözleri kalbinde olana ne mutlu. Geçen şey ne uzak, gelen şey ise ne kadar da yakındır. Dünyaya düşkün olana yazıklar olsun. Öldüğü zaman dünya onu terk eder, o dünyaya güvenirken dünya onu aldatır, o dünyada kendini güvende hissederken dünya ona tuzak kurar. Gururlananlara yazıklar olsun. Kerih gördükleri çabucak gelmekte ve kendilerine vaad edilenler yaklaşmaktadır. Gece gündüz sevdikleri şeylerden de ayrılmaktadırlar. Tasası dünya, günahlar ameli olana yazıklar olsun. Yarın Rabbinin huzurunda nasıl da rezil olacak. Allah'ın zikri dışında çok konuşmayınız. Yoksa kalpleriniz yumuşak ta olsa katılaşır. Katı kalp te Allah'tan uzaktır. Ancak siz bilmezsiniz. İnsanların günahlarına değil kulolarak kendi günahlarınıza bakınız. İnsanlar iki türlüdür: İptila olup afiyete kavuşanlar, bunlar Allah'a hamd etsinler ve belaya maruz kalanlara merhamet etsinler. Çünkü yağmur dağa indiği zaman onu yumuşatır. Ancak sizler hikmetlere şahit olmanıza rağmen kalpleriniz yumuşamıyor. Mütevazı olduğunuz kadar size merhamet edilir. Ektiğiniz kadar da biçersiniz. Kötü alimler, zehirli ağaç gibidir. Bu ağaç bakanın hoşuna gider, ancak ondan yiyen zehirlenip ölür. Sözleriniz hastalığı iyileştiren ilaçtır, ancak amelleriniz hiçbir ilacın iyileştiremeyeceği bir hastalıktır. Size öğretenleri, kötü köle gibi ayaklarınızın altına aldınız. Size söylüyorum; ağzınızdan çıkan hikmet kulağınıza girmezken bundan nasıl faydalanmanızı beklerim. Halbuki ağzınız ile kulağınız arasındaki mesafe dört parmak kadardır. Bu hikmeti kalpleriniz de anlamıyor. Siz ne şerefli hürler, ne de takva sahibi kölelersiniz."

 

 

385- Süleyman b. İshak Ebu Süleyman der ki: Hz. Musa dünyada zahid olunca nefsine: "Neyi arzu edersen mutlaka ona muhalefet edeceğim" dedi. Süleyman b. Ebi Süleyman hadisi bu şekilde rivayet etmiştir.

 

 

386- el-Madda der ki: Yüce Allah Hz. Musa ile konuşunca Hz. Musa kadınlardan uzaklaşıp et yemeyi bıraktı. Kardeşi Hz. Harun bunu öğrenince o da kadınlardan uzak durup et yemeyi terk etti; ancak çok geçmeden evlendi ve et yedi. Hz. Musa'ya: "Kardeşin Harun et yemeye başlayıp evlendi" denilince: "Ancak ben Allah için terk ettiğim bir şeye geri dönmem" karşılığını verdi.

 

 

387- Ahmed b. Ebi'l-Havari: der ki: Ürdün'de bir rahibe: "Zahid olan birinin, nefsinin uyku isteğini gidermek için uzanmasına ne dersin?" diye sorduğumda şöyle cevap verdi: "Hayır. Kim nefsinin istediği uyku, yemek ve içeceği verirse zahid olamaz. Kitaplarımızda kadınlara karşı şehvet kadar mücadele edilmesi gereken bir şey görmedik. Çünkü şehvet damar ve kanlarda yaratılmıştır. Onu çıkarmak çok zordur. Yemek şehveti ise tıp için kolaydır ve bundan kurtulmak zor değildir."

 

 

388- Vehb b. Münebbih der ki: "Dinin en büyük yardımcısı dünyada zahid olmaktır. En hızlı bir şekilde helake götüren ise hevaya tabi olmaktır. Hevaya tabi olmanın bir şekli de dünyaya rağbet etmektir. Dünyaya rağbet etmenin bir şekli de mal ve makam sevgisidir. Mal ve makam sevgisinin bir çeşidi de haramları helal saymaktır. Haramları helal sayana ise Allah buğzeder. Allah'ın gazabı, Allahın rızasından başka ilacı olmayan hastalıktır. Allah'ın rızası hiçbir hastalığın zarar veremeyeceği bir devadır. Rabbini razı etmek isteyen nefsini kızdırsın. Nefsini kızdırmayan Rabbini razı edemez. Kişi, dininden kendisine ağır gelen her şeyi bırakacak olsa yakında dininden geriye bir şey kalmaz."

 

[-] Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, Musannef 13/492, Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 372) ve Hilye 8/238

 

 

389- Yahya b. Muaz der ki: "Güzel, Allah'a itaat için nefsine azab edendir. Nefse azab etmek onu kurtarır, onu müreffeh kılmak ise bozar."

 

 

390- Şuayb b. Harb der ki: İbrahim b. Edhem valilerden birinin yanına girince, vali: "Neyle geçiniyorsun?" diye sordu. İbrahim şöyle karşılık verdi: Dinimizden koparıp dünyamızı yamarız Ne dinimiz sağlamdır, ne yamalı dünyamız.

Bunun üzerine vali: "Bunu çıkarın. Öldürülmek istiyor" dedi 

 

 

391- Ebu Müshir diyor ki: Dediğime uymayan bu dünyaya. yuh olsun! Dinimi terk etmeden. sözlerimi dinlemez. Gözümse her anımı takip ederek bakar,

Beni razı etmek için kendisine zararlı şeyleri ister Başka bir rivayette ise şöyle geçer:

Beni rezil etmek için kendisine zararlı şeyleri ister.

Yahya ise şöyle der: Bir adam Ömer b. Abdilaziz'e şu şiiri söyledi: Nimetin şerrinden insanların Rabbine sığınırım Öyle bir nimet ki; beni rezil edecek şeylerle mutlu eder.

 

 

392- Ebu Abdillah el-Mukri der ki: Yanımızda çalışkan bir genç vardı. Bu genç teheccüd namazını bitirince anlamadığım bir şeyler söylerdi. Karanlık bir gece, beni göremeyeceği şekilde bekledim ve hüzünlü ve ağlamaklı bir sesle şöyle dediğini işittim: "Cennetin yiyeceklerinde yediğimi, oradaki eşlere sarıldığımı ve giysilerinden giydiğimi düşündüm. Sonra cehennemin zakkumundan yediğimi, irinlerinden içtiğimi ve kelepçelerine sarıldığımı düşündüm ve: "Ey Nefsim! Şimdi hangisini istersin?" dedim. Nefsim: "Dünyaya tekrar dönmek ve amel etmek istiyorum" cevabını verince: "Şimdi sen umduğun yerdesin. Amel yap" dedi. Sonra genç şu şiiri söyledi:

Nasıl sana bilge denmesi ni istesin Hevanın her istediğini yaparken Sebepli sebepsiz daima gülerken Yaptıklarını hatırlayıp tövbe etmemene rağmen.

 

 

393- İbrahim et-Teymi der ki: Hangi pişmanlık Allah'ın kendisine dünyada mal verdiği ve kıyamet günü bu malın günahı kendisine hayrı başkasına olan kişinin pişmanlığından daha büyüktür. Hangi pişmanlık Allah'ın kişiye verdiği kölenin kıyamet günü efendisinden daha üstün olmasından dolayı duyacağı pişmanlıktan daha büyüktür. Hangi pişmanlık Allah'ın kişiye verdiği ama bir komşunun kıyamet günü gözleri görür, kendisi ise kör olarak gelmesinden daha büyüktür. Sizden öncekilere dünya yönelirken, onlar dünyadan uzaklaşırlardı. Siz ise o sizden uzaklaşmaya çalıştığı halde onu hırsla istemektesiniz. Sizinle onlar arasındaki fark ne kadar büyüktür."

 

 

394- Süfyan'ın naklettiğine göre Ebu Hazım: "Dünyanın ve dinin meşakkati arttı" deyince; "Ey Ebu Hazımı Bu nasıloluyor?" dediler. Ebu Hazım: "Çünkü ne zaman bulduğun bir şeye elini uzatsan, birinin senden önce onu bir günahkarın aldığını görürsün" dedi.

 

 

395- Ebu'l-Abbas b. Süreye şu şiiri söylerdi:

Kemik yiyen köpeği kıskanma

Dışkısını yaparken kemik ona acımaz

Onu kıç acısından koştuğunu görürsün

Çünkü ağzının cezasını çekmektedir

Kişi nefsini hakir görmezse

Allah ona ikram etmezse, kim ikram edebilir.

 

 

396- Hafs b. Abdirrahman der ki: Malik b. Dinar'ın bir komşusu vardı. Malik onu karşıladığı zaman şöyle derdi: "Ey Falan! Eğer topladığın mal helalse onunla yetinme zamanın geldi. Eğer haramsa onu sahiplerine iade etmenin vakti geldi." Adam Malik' e: "Ey Malik! Biz dünyayı un ufak ediyoruz" derdi. Malik te ona: "Vallahi o zaman ölüm de seni un ufak edecek" karşılığını verirdi. Bir müddet sonra adam hastalanınca Malik b. Dinar adamın yanına girdi ve: "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Adam: "Kötü" karşılığını verince Malik: "Nasıl anladın?" diye sorunca ise: "Rabbimden bir müjdeci gelip: ''Şerle müjdelen'' dedi" karşılığını verdi.

 

 

397- Ammar b. Yasir'in bildirdiğine göre Resulullah (söllöllöhu öl8yhi v8s8118m):

"Ümmetim yağmur gibidir. Başı mı, yoksa sonu mu hayırlıdır bilinmez" buyurmuştur. [-] Ahmed 18881

 

 

398- Enes, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu sözünü bildiriyor: "Ümmetim yağmur gibidir. Başı mı hayırdır, sonu mu belli olmaz."  [-] Tirmizi 2869

 

 

399- Malik b. Dinar der ki: Hocalarımdan biri olan Abdullah ed-Dari bana şöyle dedi: "Ey Malik! Bu işin zirvesine erişmek istersen şehvetlede arana demirden bir duvar yap."  [-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 325)

 

 

400- Mansur b. Abdillah der ki: Ebu Ali er-Ruzbari: "Afetler üç yerden girerler: Kötü huy, adetlere bağlılık ve dostluğun bozulması" deyince: "Kötü huy nedir?" diye sordum. Bana: "Haram yemek" cevabını verdi. Ben: "Alışkanlıklara bağlılık nedir?" diye sorunca ise: "Hakka yakışmayan şeylere gözlerle bakmak ve kulaklarla dinlemek, koğuculuk ve gıybet etmektir" cevabını verdi. Ben: "Dostluğun bozulması nedir?" diye sorunca ise: "Nefsin istediği her şeyin peşinden gitmektir" cevabını verdi.

 

 

401- Feth b. Şuhruf der ki: Abdullah b. Hubeyk el-Antaki: Ebu Muhammed bana şöyle dedi: "Ey Horasani! Sadece şu dört şeye dikkat et: Gözüne, diline, kalbine ve hevana. Gözünün helalolmayan şeye bakmamasına dikkat et. Diline dikkat et ve onunla kalbinde olanın hilafına bir şey söyleme. Kalbine dikkat et, içinde Müslümanlardan hiç kimseye ihanet ve kin bulunmasın. Hevana dikkat et ki şer olan hiçbir şeyi arzulamasın. Bu dört hastalık sende bulunmazsa hastalıklardan iyileşmişsin demektir."

 

 

402- Gassan el-Kasmali: "Dünya nefsin kendisidir" demiştir. Ebü Said der ki: Gassan el-Kasmali şunu kastediyor olabilir: "Dünyaya karşı zahid olmak, nefsinin arzularına uymamaktır. Yani eğer Allah'a kulluktan alıkoyuyarsa nefsani şehvetlerine, sevdiklerine ve rahatlığına düşkün olmamaktır. "

 

 

403- Ahmed b. Selman der ki: Kitabımda Hatim el-Esamm'ın şöyle dediğini buldum: "Kim bizim bu mezhebimize girerse nefsinde ölümden dört haslet kılsın. Bunlar beyaz ölüm, siyah ölüm, kırmızı ölüm ve yeşil ölümdür. Beyaz ölüm açlıktır. Siyah ölüm insanlara eziyet etmektir. Kırmızı ölüm nefse muhalif olmaktır. Yeşil ölüm ise (giyside) yama üstüne yama yapmaktır."

 

 

404- Ebü Yezid er-Rakki, Yüsuf b. Esbat'ın şöyle dediğini nakleder: "Kim bir eziyete sabreder, lezzetleri bırakır ve helalolarak ekmek yerse zühdün aslına tutunmuş olur."

 

 

405- Abbas b. el-VelId, babasından bildiriyor: Said b. Abdilaziz'e rızkın yeterli olanı ne kadar olduğu sorulunca: "Bir gün tok, bir gün aç olmaya yetecek kadardır" cevabını verdi.

 

 

406- Muhammed b. Fadl el-Belhi der ki: "Dünya karnındır; karnın hakkında ne kadar zühd sahibi isen, dünyaya karşı da o kadar zühd sahibisin demektir."

 

 

407- Bişr b. el-Haris: "Şu kulu midesinden daha fazla rezil eden bir şey görmüyorum" demiştir.

 

 

408- İbrahim b. Edhem: "Açlık kalbi yumuşatır" demiştir.

 

 

409- Ebu İmran el-Cassas der ki: Ebu Süleyman'ın: "Kalp aç kalıp susadığında temizlenir ve yumuşar. Doyduğunda ve suya kandığında ise körleşir" dediğini işittim.

 

 

410- Fudayl b. İyad: "İki şey vardır ki kalbi katılaştırır. Bunlar çok uyumak ve çok yemektir" demiştir.

 

 

411- Uteybi der ki: Hikmet sahibi bir ihtiyarın yanında otururduk ve bize şöyle derdi: "Ademoğlu miskindir. Eceli belirsiz, hastalıkları belirsiz, açlığa mahkum ve tokluğa yenilmiş biridir."

 

 

412- Ubey b. Ka'b'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor: "Dünyanın hali, Ademoğlunun yediklerine benzetilmiştir. Ademoğlundan yediklerine bak; soğanla, tuzla güzelleştirse de sonunda ne olacağı malumdur."

 

 

413- İbrahim el-Havvas'ın bildirdiğine göre ilim ehlinden bir kişi şöyle demiştir: "Kişi tok olmakla birlikte sehere tamah etmesin. Çok uykuyla birlikte hüzne tamah etmesin. Sıhhatli olmakla birlikte zulme tamah etmesin. Yumuşak kalpli olmakla birlikte boş söz konuşmaya tamah etmesin. Mal ve şeref ile birlikte Allah sevgisine tam ah etmesin. Başkasıyla ünsiyet kurmakla birlikte Allah'la ünsiyet kurmaya tamah etmesin. Dünya rağbetiyle birlikte rahatlığa tamah etmesin."

 

 

414- Ebu'l-Abbas es-Serrac der ki: İbrahim b. es-Seri es-Sekati'ye: "Babanız malınızdan nasıl yerdi?" diye sorunca şöyle cevap verdi: Babam şöyle derdi: "Malınızdan, ölünün etinden ne kadar yemem helalse o kadar yiyorum" cevabını verdi.

 

 

415- Ebü İshak el-Havvas der ki: "Allah üç şeyi sever, üç şeye de buğzeder. Az sözü, az uyumayı ve az yemeyi sever, çok sözü, çok yemeyi ve çok uyumayı ise buğzeder."

 

 

416- Cüneyd der ki: "Bu işimizi dört esas üzerine bina ediyoruz: Sadece ihtiyaç anında konuşuruz, sadece ihtiyaç anında yeriz, sadece uykuya yenik düştüğümüz zaman uyuruz ve gereksiz olmasından korktuğumuz için susanz."

 

 

417- Ebü Süleyman ed-Darani der ki: Bir defa aileme ekmek ve et getirilmişti. Tuz da vardı. Tuzun içinde de bir susam tanesi vardı ve o susam tanesini yedim. Onun sebep olduğu perdelemeyi bir yıl sonra kalbimde hissettim.

 

 

418- Cüneyd der ki: Bir gün Sednin yanına girdiğimde bana şöyle anlattı: Sana şaşkınlık verecek bir kuştan bahsedeceğim. Bu kuş gelip saçağa konmaktadır. Onun için bir lokma yiyecek hazırlıyor ve ufalayıp avucum içine koyuyordum. O da parmaklarımın etrafına konup yiyeceği yiyordu. Bir gün yine kuş saçağa kondu ve ona avucum içine ekmek doğradım. Daha önce olduğu gibi gelip elime konmadı. İçimden: "Belki benden korkmuştur" diye düşündüm. Sonra o gün kokulu tuz yediğim aklıma geldi. Yine içimde: "Artık kokulu tuz yemeye tövbe olsun" dedim. Bunun üzerine kuş gelip elime kondu ve yedikten sonra uçup gitti.

 

 

419- Seri (es-Sekati) der ki: "Nefsim benden otuz yıldan beri bir havucu pekmeze batırarak yememi istemektedir. Ama öyle bir imkanım olmadı."

 

 

420- Ahmed b. Halef el-Müeddib (Ebu Muhammed el-Ceriri'den aktarıp) anlatıyor: (Bir gün) Seri'nin yanına odasına girdim ve onun ağlıyor olduğunu gördüm. Durduğumda bana kırılmış olan sürahiyi işaret ederek şöyle dedi: Dün gece çocuk bu sürahi ile geldi ve: "Ey babacığım! Bu sürahiyi buraya asıyorum. İftar ettiğin zaman ondan içersin. Zira gece uzundur" dedi ve gitti. Yine daha önce kalktığım şey için kalktım ve uykuya yenilip tekrar uyudum. Rüyamda cariyelerin en güzeli olan bir cariye gördüm. Yanıma odaya girdiğinde ona: "Sen kiminsin?" diye sordum. O da: "Soğuk sularını kulplu bardaklarda içmeyenlerinim" dedi. Sonra sürahiyi eline aldı ve yere vurup kırdı.

 

Cafer'in bildirdiğine göre Ceriri şöyle dedi: "O sürahi hala Seri'nin odasında durmaktadır ve üzerini toprak örtmüştür." Cafer der ki: Ahmed b. Amr el-Hulkani bu hikayeyi bu lafza yakın bir şekilde bana anlattı.

 

 

421- Cüneyd b. Muhammed (el-Bağdadi) der ki: Seri'ye has kullar zikredilince: "Onların yemekleri hasta yemeği, uykuları da boğulmak üzere olan kimselerin uykusu gibidir" dedi. 

 

 

422- Seri b. el-Muğallis der ki: Utbetu'l-Gulam arpa ekmeğini iri tuzla yediği görülüp kendisine bunun sebebi sorulunca: "Evet, ahirette kebaba ve (ekmeği katığa) bandırmaya erişelim diye böyle yemeliyiz" dedi.

 

 

423- Hasan b. Mücahid der ki: Davud et-Tai'ye: "Güneşten gölgeye geçmeyecek misin?" diye sorulunca: "Ayağımı bedenimin rahat edeceği yere atmaktan dolayı Rabbimden utanırım" cevabını verdi.

 

 

424- Ahmed b. Ebi'l-Havarı der ki: Ebu Süleyman bana: "Biraz açlık, biraz giyim, biraz sıkıntı, biraz fakirlik, biraz sabır 000 Bakarsın dünyada günler geçmiş gitmiş" dedi.

 

 

425- Hasan der ki: Ashabdan bir kişi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Canımızın çektiği ancak elde edemediğimiz şeylerden dolayı sevap alır mıyız?" diye sorunca: "Bununla sevap kazanmayacaksanız hangi şeyden kazanacaksınız" cevabını verdi.

 

 

426- Fadl b. Sevr der ki: Hasan'a: "Ey Ebu Said! Dünyayı helalinden isteyip onunla akrabalarını gözeten ve kendisi için harcayanla dünyayı reddeden kişi hakkında ne dersin?" diye sorunca: "Ben, dünyayı reddedeni severim" cevabını verdi.  [-] Ahmed b. HanbeL, Zühd (s. 273)

 

 

427- Cafer bildiriyor: Malik b. Dinar ve Muhammed b. Vasi' bir araya geldiler. Malik: "Dini bütün, maddi imkanları iyi ve Rabbinden razı olan kişiye gıpta ile bakarım" dedi. Muhammed ise: "Bense dini bütün, dünyalık olarak hiçbir şeyi olmayan ve Rabbinden razı olan kişiye gıpta ile bakarım" dedi. Bunun üzerine orada bulunanlar Muhammed b. Vasi'nin daha sağlam olduğu kanaatini taşıyarak oradan ayrıldılar. 

 

 

428- İbn Şevzeb der ki: Muhammed b. Vasi ve Malik b. Dinar bir araya gelip geçimlik hakkında müzakere ettiler. Malik: "Kişinin, geçinebileceği varlığı olmasından daha güzel bir şey yoktur" erken Muhammed b. Vasi: "Sabah yemeğini bulup akşam yemeğini bulamayana, akşam yemeği bulup sabah yemeği bulamayana ve Allah'ın kendisinden razı olduğu kişiye ne mutlu.

 

 

429- Osman b. Muhammed ez-Zehebi der ki: Benim de bulunduğum bir ortamda Cüneyd' e: "Dünyada sadece bir hurmayı somuracak kadar nasibi kalan kişinin sence dünyada bir sorumluluğu kalmış mıdır?" diye sorulunca şöyle cevap verdi: "Evet. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize: "Bir dirhem borcu kaldığı müddetçe bile mükateb köle olarak kalır" buyurarak bunu bize öğretmiştir.

 

 

430- Seri der ki: Bir adam yanıma gelmek için izin isteyince ona izin verdim ve gelip odanın kapısında durdu. Odanın bir köşesinde bir hokka vardı. Adama: "Gir!" deyince: "Allah seninle beni aldatanı cezalandırsın" karşılığını verdi. Ben: "Yazık sana! Neden böyle dedin?" diye sorunca ise: "Şu köşede duran şey de nedir?" deyip gitti.

 

 

431- Ebu'l-Abbas b. Mesruk der ki: Hocalarımızdan biri şöyle dedi: "Seri'nin yanına girdiğimde renginin değişmiş olduğunu görüp: "Ey Ebu'l-Hasan! Neyin var?" diye sordum. Bana şöyle cevap verdi: "Şimdi bir adam girmek için benden izin istedi ve eve girince odada bir hokka görüp: "Allah seninle beni aldatanı cezalandırsın" dedi. Ben: "Neden?" diye sorunca: "Bu hokka, işi olmayanların evinde bulunur" cevabını verdi.

 

 

432- Cafer b. Burkan der ki: Salih b. Mismar: "Allah, sonunda cehenneme giren kişiye dünyada bereket vermez." Ben: "Doğru söyledin" deyince: "Sonunda cennete giren kişiye Allah dünyada bereket verir" karşılığını verdi.

 

 

433- Salih b. Mismar: "İnsanlara şaşıyorum" deyince: "Neden?" diye sordum. Salih: "Hazinelerini bırakarak dünyadan iflas etmiş olarak çıktılar" cevabını verdi.

 

 

434- Salih b. Mismar der ki: "Yüce Allah'ın, dünyayı bizden uzaklaştırarak verdiği nimeti, dünyayı ayağımıza sererek verdiğinden daha büyüktür."

 

 

435- Ebu'l-Melih der ki: Salih vefat ettiği zaman geriye bir dirhem dört dan ik bıraktı. Vefat edeceği zaman kendisine: "Annen ve kardeşin için dilediğin kişiye vasiyette bulun" denilince: "Onları kendisinden başkasına vasiyet etmekten dolayı Allah'tan utanırım" karşılığını verdi.

 

 

436- Abdülaziz der ki: Muhammed b. Ka'b el-Kurazı bir miktar mal elde edince kendisine: "Çocukların için sakla" dediler. Muhammed: "Hayır, ancak bunu Rabbim katında kendim için saklayacağım, çocuğumu da Rabbime emanet ediyorum" karşılığını verdi.

 

 

437- Muaz b. Cebel: "Sıkıntı ile sınandınız ve sabrettiniz. İleride bolluk ile sınanacaksınız" dedi. Ona: "Bolluk fitnesi nedir?" diye sorulunca: "Kadınların Yemen şalı ve Şam'ın şeffaf giysilerini giyerek zenginin peşinden gitmesi, fakirden de imkanı olmayan şeyi istemeleridir" cevabını verdi.   [-] Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, Musannef 15/65 ve İbnü'l-Mübarek, Zühd (s. 271)

 

 

438- Ebü Hazım der ki: "Bilin ki, dünyadan sizin olan her şey daha önce başkasınındi. Ey insan! çocuğuna nasihatte bulunarak kendine iyilikte bulun. Bil ki malını şu iki kişiden birinin elinde bırakacaksın: Ya bu malı Allah'a isyan yolunda kullanan kişi; ki bu durumda topladığın malla bedbaht olur. Diğeri de malı Allah'a itaat yolunda kullanan kişi; ki senin kazanırken bedbaht olduğun malla o mutlu olur. Sen malından infak ettiğini Allah'ın bir rahmeti, çocuklarına bıraktığını da Allah'ın rızkı olmasını ümid et."

 

 

439- Ebü Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İnsanlara öyle bir zamana gelecek ki, dinine bağlı bir kimsenin dininin esenliğe kavuşması, ancak dini ile bir dağın tepesinden, bir başka dağın tepesine, yahut bir yerden bir başka yere kaçıp giden kimse için mümkün olacaktır. Artık böyle bir şeyoldu mu, maişet ancak Allah'a isyan ile elde edilir ve bu da oldu mu, artık kişinin helakı hanımı ve çocukları sebebiyle olur. Eğer kişinin hanımı ve çocukları yoksa, helakı anne babası sebebiyle olur. Eğer anne babası da yoksa helakı akraba veya komşuları sebebiyle olur." Sahabe: "Bu nasıl olur ey Allah'ın Resulü?" diye sorunca: "Geçim darlığı dolayısıyla onu ayıplarlar ve gücünün yetmediği şeylerle onu mükellef tutarlar. İşte o vakit o da kendisinin helak olmasıyla sonuçlanacak yollara sapar" cevabını verdi.

 

 

440- Mu'temir b. Süleyman der ki: Süfyan es-Sevrl bana: "Ey Mu'temir! Çocuk sahibi olan salih biri olamaz. Çocuk sahibi olan herkesin kendisini ilgilendirmeyen şeylere girdiğini gördüm" dedi.

 

 

441- Süfyan b. Uyeyne der ki: "Çocuk sahibi iflah olmaz. Yemek kaplarına dokunmayan bir kedimiz vardı. Bu kedi doğum yapınca kapları açmaya başladı."

 

 

442- İbn Abbas bildiriyor: Hz. Musa: "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım"[Kasas 24] dedi. Hz. Musa, yarım hurmaya ihtiyaç duyacak dereceye gelmişti ve o kadar acıkmıştı ki açlıktan karnı sırtına yapışmıştı.

 

 

443- İbn Hubayk seleften bir kişinin şöyle dediğini söyledi: "Kıyamet günü bir münadi: "Çocukları sevaplarını yiyenler nerede?" diye seslenince büyük bir topluluk kalkar."

 

 

444- İbn Abbas: "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım"[Kasas 24] ayetini açıklarken şöyle dedi: "Hz. Musa açlığını gidermek için bir parça ekmek isteyince bu ayet nazil oldu."

 

 

445- Ebü Umame'nin bildirdiğine göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Rüyamda cennete girdim ve baktığımda cennet ehlinin çoğunu fakir muhacirler ve müminlerin çocukları olduğunu gördüm. Cennette en az olanlar zenginler ve kadınlardı. ''Neden cennet ehlinin en az sayıda alanlarının zenginler ve kadınlar olduğunu görüyorum?'' diye sorunca bana şöyle cevap verildi: ''Zenginler kapıda hesaba çekilip arındırılıyorlar. Kadınları ise iki kırmızı olan altın ve ipek helak etti.'' Sonra cennetin sekiz kapısından birinden çıktım ve ümmetimi tek tek bana arz ettiler. Abdurrahman b. Avfın geciktiğini gördüm ve ümidimi kestiğim sırada onu gördüm. Beni gördüğünde ağlayınca: ''Abdurrahman! Neden ağlıyorsun?'' diye sordum. Abdurrahman: ''Seni hak olarak gönderene yemin ederim ki; seni görünceye kadar, hiç görmeyeceğimi zannettim'' deyince ben: ''Neden?'' diye sordum. Abdurrahman: ''Malımın çokluğundan dolayı senden sonra hesaba çekilip arındırılıyorum'' cevabını verdi."

 

 

446- Cafer b. Muhammed el-Havvas şöyle dedi: Benim de bulunduğum bir ortamda Cüneyd b. Muhammed'e fakir ve zenginden hangisinin daha üstün olduğu sorulunca: "Allah'a daha çok itaat edeni daha üstündür" cevabını verdi. Ona: "İkisi de aynı şekilde itaat ediyorsa?" diye sorulunca: "İkisi de faziletlidir. Ancak yüce Allah'ın peygamberi için tercih ettiği daha üstündür. Allah peygamberine zenginliği tercih etmemiştir" cevabını verdi.

 

 

447- İbn Abbas anlatıyor: Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Cibril Safa tepesindeyken, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: "Ey Cibril! Seni hak olarak gönderene yemin ederim ki; Muhammed'in ailesinin ne bir avuç unu, ne de bir tutam kavutu kalmadı." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha sözünü bitirmeden gökyüzünden kendisini korkutan bir ses duydu. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah kıyametin kopması için emir mi verdi?" diye sorunca, Cibril: "Hayır, Allah söylediklerini duyunca İsrafil'e yanına inmesi için emir verdi." İsrafil Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelerek: "Allah söylediklerini duydu ve yeryüzü hazinelerinin anahtarlarıyla beni yolladı. Eğer istersen, Tihame dağlarını ardından zümrüt, yakut, altın ve gümüş yapıp yürütmemi emretti. Dilersen kral peygamber, dilersen kul peygamber olmayı seÇ" dedi. Cibril, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mütevazı ol diye işaret etti. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç defa: "Ben kul peygamber olmayı tercih ederim" buyurdu."

 

 

448- Ahmed b. Ebi'l-Havari der ki: Ebu Safvan er-Ruayni'ye, "Allah'ın Kur'an'da kötülediği, akıllı insanın uzak durması gerek dünya hangisidir?" diye sordum. Şöyle cevap verdi; "Dünya hayatını elde etmek için sahip olduğun her şey kötüdür. Ahiret hayatını elde etmek için sahip olduğun her şey bunun dışındadır."

 

Bu olayı Mervan'a anlatınca, Mervan; "Fıkıh ta, Safvan'ın dediğiyle aynı şeyi söylemektedir" dedi. 

 

 

449- İbrahim b. Beşşar, İbrahim b. Edhem'in şöyle dediğini nakleder: Bana bildirildiği ne göre, Ömer b. Abdilaziz, Halid b. Safvan'a: "Bana kısa bir öğüt ver" deyince, Halid şu karşılığı verdi: "Ey müminlerin emiri! Bazı toplulukları Allah'ın kusurları örtmesi aldattı, insanların övmesi fitneye düşürmesin. Başkasının seni hakkıyla tanımaması, senin kendini tanımana engelolmasın. Allah, bizi ve seni Allah'ın kusurları örtmesiyle aldananlardan, insanların övmesiyle sevinenlerden, farz kıldıklarını ihmal edip yerine getiremeyenlerden ve hevalarına meyledenlerden eylemesin."

Bunun üzerine Ömer ağlayarak: "Allah bizleri ve seni, hevalarımıza uymaktan korusun" dedi.

 

450- Ahmed b. Yunus bildiriyor: Süfyan es-Sevd'nin, sayamayacağım kadar çok şöyle dua ettiğini işitmişimdir: "Allahım! Bize selamet ver! Selamet ver! Allahım! Bizi Cehennemden uzak tutup hayırlara yönelt. Allahım! Dünyada da, ahirette de bize afiyeti ihsan et!"

 

 

451- Ebu Musa el-Eş' ad' nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Dünyasını seven ahiretine, ahiretini seven de dünyasına zarar verir. Siz baki olanı (ahireti) fani olana (dünyaya) tercih edin.'  [-] Ahmed 19697, 19698

 

 

452- İbn Ömer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Dünya müminin zindanı, mezar kalesi, cennet ise varacağı yerdir. Dünya kafirin cenneti, mezar zindanı, Cehennem ise varacağı yerdir."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Kısa Emelli Olmak ve Ecel Gelmeden Amel Yapmak İçin Acele Etmek