BEYHAKİ

KÜLLİYATI

İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Hastalığı ve Vefatı

 

Şafii'nin Hastalanınası, Ağrıları, Vefatı, Kabri, Yaşı ve Diğer Mevzular

 

Ebu Said el-Piryabi, Rabi b. Süleyman'ın şöyle dediğini naklediyor: Şafii burada dört sene kaldı, bin beş yüz kağıt (kitap) yazdırdı.

 

İki bin yapraklık el-Ümm kitabını telif etti. Sünen'i ve birçok şeyi, hepsini dört yılda yazdı.

Ayrıca o sırada hastaydı, hastalığı şiddetliydi. Bazen hayvana bindiği zaman kanaması olurdu; elbiseleri, bineği ve ayakları kanla dolardı.

 

 

 

Muhammed Ebu Abdirrahman, Rabi b. Süleyman'ın şöyle dediğini naklediyor: Şafii'nin bütün mallarını yönetirdim. Allah'a kavuşuncaya kadar elimdeydi. Üç defa bütün malvarlığının çözme görevini bana verdi. Hasta iken dedi ki: Evladım! Hizmetçiler kaba. İnsanlar hal hatır sormak için geldiklerinde; "İzin vermiyor" diyorlar ve hastalığımı bilmiyorlar. Eğer sana zahmet olmazsa girişteki odada otur, insanlar geldiğinde onlara inip hastalığımı anlatsan.

Rabi diyor ki: Yatağını delip altına tas koyardı, insanlar geldiğinde onların yanına iner, durumu anlatırdım, üzgün dönerlerdi. Yanına çıktığımda; "Bu gün kim gelmiş?" derdi. Ben de; "Falan, Falan" derdim. Bana şöyle derdi: "Allah benim yüzümden çektiklerinin mükafatını versin, ey Rabi. Senin için bir şey yapmadım, ama yaşarsam uğraşacağım." Allah rahmet etsin.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in haber verdiğine göre Şafii bu basur yüzünden çok hastalanmıştı. Bu yüzden huysuz olmuştu. Onun: "Ben bilerek hata yaparım" dediğini duydum.

 

Derim ki: Bazıları; perhizi terk etmesini ve kendisine zarar veren şeyleri yemesini kast ediyor, demiştir. Bazıları da daha önce özen gösterdiği nezaketini kast etmiştir, demişlerdir.

 

 

 

Yunus b. Abdila'la der ki: Şafii'nin çektiği kadar hastalıktan kimsenin çektiğini görmedim. Bir gün yanına girdim, bana; "Ey Ebu Musa! Bana Al-i İmran'dan yüz yirmiden sonrasını oku. Biraz hafif oku, ağır okuma" dedi. Ona okudum, kalkmak istediğimde dedi ki: "Beni ihmal etme, çok sıkıntılıyım."

 

Yunus diyor ki: Şafii, yüz yirmiden sonrası ile Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ashabına ve diğerlerine kavuşma arzusunu dile getirdi.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın naklettiğine göre Müzenı, ölümüyle sonuçlanan hastalığı sırasında Şafii'nin yanına girdi. Ona dedi ki: "Üstad! Nasıl oldun?"

Şafii dedi ki: "Dünyadan gider oldum, kardeşlerimden ayrılacağım, ölüm kadehini içeceğim, Allah'a varacağım ve kötü amellerimle buluşacağım."

 

Sonra gözlerini tavana dikti, gözleri yaşardı. Ardından şu beyitleri mırıldandı:

MahlOkatın ilahı seni arzuluyorum,

Günahkar olsam bile lütfünü umuyorum.

Yüreğim taş olup da daralınca yollarım,

Dileğimi affına merdivenim yaparım.

Günahıma bakınca büyük gördüm epeyce,

Ey Rabbim mağfireti daha büyüktür bence.

Ezelden affedersin ve öyle kalacaksın,

Lütuf ve kereminle cömert davranacaksın

Sen olmasan iblis'e kimsenin gücü yetmez,

Kulun Adem'i nasıl aldatmıştı bilinmez

Beni affeder isen bir zalim affedersin,

Günahlarda ısrarlı günahıyla mı kalsın,

Beni affeder isen inatçı bir zalimi,

Affetmiş olacaksın suça batmış birini.

İntikam alacaksan ümidimi kaybetmem,

Kendimi cehenneme bile götürüp atsam.

Günahım büyük benim eskiden ve yeniden,

Senin affın ey Afuv daha büyüktür bundan ...

 

 

 

Müzenı anlatıyor: Vefat ettiği sırada Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin yanına girip ona; "Nasıloldun, ey Ebü Abdillah?" dediğimde şöyle cevap verdi: "Dünyadan gider oldum, dostlardan ayrılıyorum, Allah'a varıyorum, ölüm kadehini içiyorum. Kötü amellerimle karşılaşacağım ve bilmiyorum; cennete gidip kendimi tebrik mi edeceğim, yoksa cehenneme gidip taziyede mi bulunacağım."

 

Dedim ki: Ey Ebü Abdillah! Bana nasihat et.

 

Bana şöyle dedi: "Allah'tan kork. Kalbinde ahireti canlandır. Ölümü gözlerinin önünden ayırma. Yüce Allah'ın huzurunda düşeceğin durumu unutma. Devamlı Allah'tan çekin. O'nun yasaklarından uzak dur. Farzlarını eda et. Nerede olursa olsun haktan yana ol. Az da olsa Allah'ın sana verdiği nimetleri küçümseme, onlara şükürle mukabele et. Susman tefekkür olsun. Konuşman zikir olsun. Bakman ibret olsun. Sana zulmedeni affet. Seni arayıp sormayanı sen arayıp sor. Sana kötülük yapana sen iyilik yap. Musibetlere sabret. Cehennemden korkarak Allah'a sığın."

 

Ona dedim ki: Devam et, Allah sana merhamet etsin.

 

Şöyle devam etti: "Doğruluk dilin olsun, vefa dayanağın, merhamet meyven, şükür temizliğin, doğruluk ticaretin, samimiyet süsün, Kitab ferasetin, itaat hayat tarzın, rıza emanetin, anlayış basiretin, temenni sabrın, takva elbisen, sadaka kalkanın, zekat kalen, haya sultanın, hilim vezirin, tevekkül zırhın olsun. Dünya hapishanen, fakirlik eşin, doğruluk komutanın, hac ve cihad arzun, Kur'an sözcün ve Allah dostun olsun. Kim bu özellikleri taşırsa cennet onun son durağı olur."

 

 

 

Müzenı anlatıyor: Hastalandığı günlerden birinde Şafii'nin yanına girdim. Ona; "Nasıloldun?" diye sordum. "Emir ve nehiy arasında kaldım. Rızkımı yiyip ecelimi bekliyorum" dedi.

Ona: "Sana doktor getireyim mi?" dedim. "Getir" dedi. Ona Hıristiyan bir doktor getirdim. Doktorun eline bakar bakmaz doktorun hasta olduğunu anladı. Sonra Şafii şöyle demeye başladı:

 

Doktor bana bakmaya geldi ben ona baktım.

Doktorun kendisinde bir hal varmış anladım.

Yarın hasta haliyle beni tedavi eder,

Adam şaşı gözüyle gözlere sürme çeker.

Müzenı der ki: Bir gün geçmeden doktor öldü.

 

Şafii'ye: "Doktor öldü" dediklerinde şöyle dedi:

Tedavisiyle tabip ve bütün devasıyla,

Mücadele edemez kaderin yazısıyla.

Nasıloluyor tabip bir hastalıktan ölür,

Buna düşen kaç kişi iyi etti kim bilir.

Tedavi eden ölür, tedavi olan ölür,

ilacı yapan ölür, satan ve alan ölür.

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin vefat ettiği gece, akşam namazı vakti olduğunda, amcası oğlu Yaküb, Şafii'ye "İnip namaz kılalım?" dedi. Şafii; "Oturun ruhumun çıkmasına bekleyin" dedi. Biz indik ve çıktık. Kendisine: "Biz namazımızı kıldık, Allah seni ıslah etsin" dedik. "Tamam" dedi. Su istedi, mevsim kıştı, amcası oğlu kendisine; "Sıcak suyla karıştırayım mı?" dedi. Şafii; "Hayır, ayva şurubuyla" dedi.

Yatsının geç vaktine doğru vefat etti. Allah rahmet etsin.

 

 

 

Muhammed b. Yaküb der ki: Bahr b. Nasr el-Havlani'ye benim yanımda Şafii'nin vefatını sordular, dedi ki: (Hicri) 204 senesinde öldü.

 

 

 

Muhammed b. Yaküb'un naklettiğine göre Rabi b. Süleyman şöyle diyor: Hasta iken Şafii'nin yanına girdim. Bana dostlarımızı sordu; "Konuşuyorlar" dedim. Şafii bana dedi ki: "Hiç kimsenin galip geldiğini görmedim. Umarım bütün insanlar bu kitabın (yani kendi kitabının) içinden hiçbir şeyin bana nisbet edilmeyeceğini öğrenmişlerdir." Bu sözleri, Pazar günü söyledi. Kendisi de Perşembe günü vefat etti. Cuma gecesi cenazesinden ayrıldık. 204 senesi, Şaban hilalini gördük.

 

 

 

Muhammed b. el-Münzir'in bildirdiğine göre Rabi Süleyman şöyle diyor: ŞafiI, Cuma gecesi, akşam namazından sonra vefat etti, ben de yanındaydım. Receb'in son günü Cuma ikindinden sonra defnedildi ve cenazesinden ayrıldık. Sonra da iki yüz dört senesinin, Şaban hilalini gördük.

Yahya b. Zekeriyya da Rabi'den bu şekilde nakletti.

 

 

 

Ali b. Muhammed b. Süleyman der ki: Rabi'ye, Şafii'nin ölümünü sordum, bana şöyle dedi: İki yüz senesinin, Receb ayının son gününde Cuma günü vefat etti. O sırada elli küsur yaşındaydı.

 

 

 

Muhammed b. Yakub'un naklettiğine göre Rabi b. Süleyman şöyle diyor: Şafii, Receb ayının son günü, 204 senesinde, elli küsur yaşında vefat etti.

 

 

 

Muhammed b. İshak'ın naklettiğine göre Rabi b. Süleyman şöyle dedi: Şafii 204 senesinde öldü. Kendisi o sırada elli dört yaşındaydı.

 

 

 

Za'ferani'nin naklettiğine göre Ebu'l-Velid b. Ebi'l-Carud şöyle dedi: Babamın ve Şafii'nin yaşları aynıydı. Yaşına baktık; vefat ettiğinde elli iki yaşındaydı.

 

Zekeriyya b. Yahya es-Sad'nin kitabında da Za'ferani'nin böyle dediğini okumuştum.

Yine okuduğuma göre, Za'ferani, Şafii'nin oğlu Ebu Osman şöyle diyor: Babam elli sekiz yaşında vefat etti.

 

Derim ki: Daha önce İbn Abdilhakem'in Şafii'den;"(Hicri) 150 senesinde doğdum" diye naklettiğini biliyorduk. 204 senesinde vefat ettiğinde de ihtilaf olmadığına göre; o zaman elli dört yaşında olur. Allah doğrusunu bilir.

 

 

 

Ebu'l-Hasan el-Asımi'nin kitabında okuduğuma göre Ali b. Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'e; ölünün başında Kur'an okumayı sorduklarında şöyle dedi:

Dostlarımız Şafii'nin başında toplanmışlardı. Bir adam da Yasin suresini okuyordu. Onlardan hiç biri buna itiraz etmiyordu. Onu yıkamaya geldiklerinde, bitirinceye kadar ayakta kaldılar. Sonra bitinceye kadar kefenlenmesinde de hazır bulundular.

 

 

 

Ebü Ahmed Abdullah b. Adiy şöyle bildiriyor: Muhammed b. İdris'in mezarı başında Kur'an okudum. Mısır'daydı, iki taş levha vardı, biri baş tarafında diğeri de ayaklarının ucundaydı.

 

 

 

Ebu'l-Fadl b. Ebi Nasr der ki: Şafii'nin kabrinin başında Kur'an okudum. Mısır'da, Abdulhakem Oğullarının kabristanındaydı.

 

 

 

Ebu'l-Hasan Muhammed b. Hüseyin el-Asımi'nin kitabında şunları okudum:

Ebü Abdillah Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin kabrini ziyaret etmek için Mısır'daki kabristanına gittim. "el-Mukattam" diye isimlendirilen, Kureyşlilerin bulunduğu, Abdullah b. Abdilhakem Oğullarının kabirleri arasındaydı. el-Mukattam, kabristana bakan bir dağın adıdır. Şafii'nin kabri hafifçe yüksek, yerden iki karış kadar veya biraz daha kabarık bir haldeydi. Üzerinde iki mermer levha vardı. Biri başının yanında, diğeri de ayaklarının ucundaydı. Ayaklarının ucundaki levha üzerine, İbrahım el-Halil'e kadar olan nesebi yazılmış. Başucunda olan levhaya taş oyma şeklinde şöyle yazılmıştır: Bismillahirrahmanirrahım.

 

Muhammed b. İdris b. Abbas b. Osman b. Şafi'nin şahitlik ettiği şudur: Allah'tan başka ilah yoktur, O tektir ve şeriki yoktur. Muhammed, O'nun kulu ve elçisidir. Onu hidayet ve hak din ile, uyarıcı ve müjdeci, O'nun izniyle O'nun yoluna davet eden, aydınlık veren bir ışık olarak göndermiştir. Cennetin hak olduğunu şahadet eder, cehennem haktır, ölüm haktır, Allah kabirde olanları diriltecektir. Bu şekilde yaşadı, bu şekilde öldü ve inşallah bu şekilde tekrar haşredilecektir.

 

Allahım! Onun günahını affet, kabrini nurlandır, Peygamber'i Muhammed'le (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikte haşret, onun dostlarından kıl.

 

Muhammed b. İdris Allah rahmet etsin, 204 senesi, Receb ayında vefat etmiştir.

Bu, Asımi'nin kendi ağzından hikayesidir. Ebu'l-Fadl'ın hikayesi de aynı manadadır. Ancak sonunda: "Amın ey Alemlerin Rabbi" diyor, ama "İnşallah" bölümünü zikretmiyor.

İbnu Adiy'in anlatımı ise şöyledir:

 

Bu, Muhammed b. İdris'in kabridir. Kendisi Allah'tan başka ilah olmadığına, tek ve ortağı olmadığına şahitlik eder. Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna ve cennetin hak olduğuna şahitlik eder.

 

İbnu Adiy aradaki diğer sözlerden bahsetmez. Ancak şöyle devam eder: Onun namazı, haccı, hayatı ve ölümü alemlerin rabbi olan Allah'a aittir. O'nun şeriki yoktur. Bu şekilde emr olundu ve kendisi Müslümanlardandır. İslam üzere öldü ve inşallah aynı şekilde diriltilecektir.

 

Ebu Abdillah 204 yılında Receb'in son gününde vefat etti.

Sanki mezar taşında yazılı olanları ezberlemişlerdi. Sonra sözleri bir birine bağlarken bazıları hıfz ettiğinde yanılmış oldu. Allah doğrusunu bilir.

 

 

 

Ebu'l-Hasan'ın kitabında okuduğuma göre Rabi şöyle diyor: Rüyamda Hz. Adem'in öldüğünü gördüm ve cenazesini kaldırmak üzerelerdi.

 

Sabah uyandığımda bunu ilim ehlinden birine sordum, şöyle dedi: "Bu yeryüzünün en aliminin ölümüne delalet eder. Yüce Allah Adem'e bütün isimleri öğretti." Çok geçmeden Şafii öldü, Allah rahmet etsin.

 

 

 

Rabi b. Süleyman el-Masri'nin naklettiğine göre kadılığında adalet sahibi kabul edilen Ebu'l-Leys el-Haffaf diyor ki: Şafii'nin öldüğü gece rüyamda; bu gece Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğini söylemişlerdi. Sonra Mescidinde, Abdurrahman ez-Zühri'nin oturduğu yerde yıkandığını gördüm. Bana ikindinden sonra cenazesinin kaldırılacağını söylediler.

 

Sabah olduğunda bana "Şafii öldü" dediler. Bana; "Cumadan sonra kaldıracağız" dediler. Rüyamda gördüklerimi anlatınca; "İkindinden sonra kaldırırız" dediler.

Rüyamda kaldırıldığında, yanında ahmak bir kadının eski bir döşeği olduğunu gördüm. Mısır valisi haber gönderip ikindiye kadar bekletilmesini emretti. İkindinden sonra bekletildi.

 

 

 

el-Azizi şöyle diyor: Ben cenazesine katıldım, geniş bir alana vardığımda, kendi naşının yanında o eski yataklı kadının naşını gördüm.

 

 

 

Ebu'l-Hasan el-Asımi'nin aynı Azizi'den olayı şöyle nakleder: Şafii'nin öldüğü gece, (rüyamda) üzerinde kadife olan bir naaş getirdiler, içinde de kefen içinde bir adam vardı. Musalla taşına konduğunda birinin; "Bu gece Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etti" dediğini duydum.

 

Sabah olduğunda Şafii onun benzeri bir naaşla getirildi, üzerinde aynı kadife örtü ve aynı kefen vardı.

 

 

 

Muhammed b. Müslim b. Vara anlatıyor: Ebu Zür'a er-Razı vefat ettiğinde, rüyamda gördüm ve ona: "Sana ne yaptılar?" dediğimde bana şöyle cevap verdi: Yüce Cebbar, "Ebu Abdillah'a, Ebu Abdillah'a ve Ebu Abdillah'a kavuşturun" dedi.

 

Birinci (Ebu Abdillah) Malik, ikincisi Şafii, üçüncüsü de Ahmed b. Hanbel' dir; Allah ruhlarını şad etsin.

Olayı İshak b. Muhammed b. Yezid b. Keysan da, Muhammed b. Müslim b. Vara'dan nakletmiştir.

 

 

 

Osman b. Harzad el-Antaki anlatıyor: Rüyamda kıyametin koptuğunu gördüm. Yüce Allah da hüküm için hazırlık yapmıştı. İnsanlar toplanmıştı. Bir münadi Arş'ın derinliklerinden seslenip; "Ebu Abdillah'ı, Ebu Abdillah'ı, Ebu Abdillah'ı ve Ebu Abdillah'ı cennete alın" diyordu. Yanımda olan bir meleğe; "Kim bunlar?" diye sordum, dedi ki: İlki Malik b. Enes, ikincisi Süfyan es-Sevrl, üçüncüsü Şafii dördüncüsü Ahmed b. HanbeL." Allah hepsinden razı olsun.

Aynı olayı Muhammed b. Zekeriyya, Ma'bed b. Cum'a'dan nakletmiştir.

 

 

 

Hocamız, üstadımız Ebü Abdillah Muhammed b. Abdillah el-Hafız şöyle haber veriyor: Ebu'l-Hasan, Ahmed b. Muhammed b. Abdüs et-Taraifi'yi, 350 senesinin, Rebiulahir ayının onunda, Salı günü sabaha doğru rüyamda gördüm. Üzerinde beyaz elbiseler vardı. Saçı ve sakalı beyazdı. Kendisi hadis naklediyor, önünde de söylediklerini yazan bir cemaat vardı.

Ravi burada bir hikaye anlatır ve şöyle devam eder:

 

Ona: "Burada hadis meclisleri var mı?" dedim, " Evet" dedi. "Ebü Abdillah eş-Şafii'yi gördün mü?" dedim. "Evet, biz onun yanında konuşamayız" dedi. "Ya Malik b. Enes?" dedim. "Birkaç derece onların üzerinde" dedi. "Peki ya Ebü Abdillah Ahmed b. Hanbel?" dedim. "İçlerinde Allah'a en yakın olan kişidir" dedi. "Peki, bizim Ebü Bekr? Yani Ebü Bekr b. İshak ed-Dab'i?" deyince gülmeye başladı. Sonra; "Allah hakkında beslediği hüsnü zan onu kurtardı" dedi.

Sonra hikayeyi anlattı.

 

 

 

Ebu'l-Hasan eş-Şafii şöyle anlatıyor: Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüyamda gördüm. Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü! Şafii'ye ne mükafat verildi? Zira senin hakkında Risule Kitabında; "Zakirler zikrettikçe ve gafiller zikrinden gafil oldukça Muhammed'e salat et" demişti. Dedi ki: "Tarafımdan hesapta durdurulmama mükafatı verildi"

 

 

 

Devamlı doğru konuşan Abdullah b. Muhammed b. Yakub el-Haşimi şöyle anlatıyor: Rüyamda Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüm. Dedi ki:

"Şafii el-Muttalibi cennettedir veya cennet ehlindendir."

 

 

 

Muhammed b. Yakub anlatıyor: Abdullah b. Salih benden emanet olarak Şafii'nin İhtilaafu'l-Hadis kitabını istemişti. Ona birinci bölümü verdim. Bir müddet kayboldum, sonra döndüğümde Abdullah b. Salih ölmüştü.

 

Onu rüyamda gördüm, üzerinde beyaz elbiseler vardı. Bana dedi ki: Senden Şafii'nin İhtilafu'l-Hadis kitabını almıştım. Ona dedim ki: "Ben sana birinci bölümünü vermiştim, bana geri vermedin."

 

Sonra rüyamda ona dedim ki: "Sen Şafii'nin kitabını ne yapacaktın, o sizin mezhebinizden değil, siz de onun mezhebinden değilsiniz?" işaret parmağıyla semayı gösterip: "Orada ondan büyük yoktur" dedi.

 

 

 

Ebu Abdillah Hüseyin b. Cafer el-Verrak Bağdad'da şöyle dedi: Mısır'da, Şafii'nin kabrinin başucundaki taş ta nakşedilmiş iki beyit gördüm. Sözlerin Irak ahalisinden değerli fıkıh alimlerinden birine ait olduğunu söylediler. Irak'tayken, Mısır'a gidip Şafii'nin kabri başında Kur'an'ı kırk defa hatmedip dönmeyi adamıştı. Zar zor Mısır'a gitmiş, Şafii'nin kabri başında kırk hatim okumuş, ardından başına dikilmiş mezar taşına bu beyitleri kazımıştır:

Sözümüzü tutarak adağı eda ettik, Irak'tan buralara ziyaretine geldik.

Güven veren Hallak'ın mübarek kelamından Aklımızda kalanı mezarında okuduk.

 

 

Müzeni'nin naklettiğine göre Şafii'nin öldüğü gece Cinler arkasından ağladı. Allah ondan razı olsun ve memnun etsin.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Şafii'nin Ailesi ve Çocukları