BEYHAKİ KÜLLİYATI |
İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Şafii'nin Cömertliği
ve İyilikseverliği
Şafii'nin
Cömertliğine, İyilikseverliğine, Sözünde Durmasına Delalet Eden Rivayetler ve
Cömertliğinden Örnekler
İki farklı kanalla
Humeydi'nin naklettiğine göre Şafii, San'a'dan Mekke'ye gelmişti. Yanında
mendil içinde on bin dinar getirmişti. Çadırını Mekke'nin dışında bir yere
kurdu. İnsanlar ona gelip gitmeye başladılar. Parayı bitirmeden rahat etmedi.
Aynı isnadla Rabi b.
Süleyman şöyle haber veriyor: Bir adam Şafii'nin bineğinin yularını tutmuştu.
Şafii dedi ki: "Ey Rabi! Ona dört dinarı ver, benim adıma da ondan özür
dile."
Ebü Nuaym da aynı hadisi
Rabi'den nakleder. Sonuna şunu ilave eder: Şafii adama; "Beni mazur gör,
dedi."
Rabi b. Süleyman
anlatıyor: Şafii bir merkebe binmişti. Ayakkabıcılar çarşısına uğradı. Kırbacı
elinden düşünce ayakkabıcılardan bir çocuk atladı, kırbacı alıp koluyla sildi
ve kendisine uzattı. Şafii kendi hizmetçisine; "O yanındaki dinarları bu
çocuğa ver" dedi.
Rabi der ki: O dinarlar
dokuz muydu, yedi miydi bilmiyorum.
Rabi b. Süleyman
anlatıyor: Şafii'yle birlikteydik. Mısır Mescidinden çıkmıştı. Ayakkabısının
ipi koptu. Bir adam ayakkabısının ipini tamir edip ona verdi. Şafii bana:
"Ey Rabi! Yanında paramızdan bir şey var mı?" dedi. "Evet"
dedim. "Ne kadar?" dedi. "Yedi dinar" dedim. "Ona
ver" dedi.
Amr b. Sevad es-Serhi
der ki: Şafii, dinar, dirhem ve yemek konusunda insanların en cömerdiydi. Bana
dedi ki: "Ben hayatımda üç defa iflas ettim; varımı yoğumu satıp, kızıma
ve karıma harcardım. Kesinlikle bir şeyi rehin bırakmadım.
Muhammed b. Abdillah b.
Abdilhakem el-Masri anlatıyor: Şafii elinde bulunanlar konusunda insanların en
cömert şahsiyetiydi. Bize uğrardı, beni bulmazsa "Muhammed'e söyleyin
bana; eve uğrasın. O gelinceye kadar yemeğimi yemeyeceğim" derdi.
Bazen ona gelirdim, öğle
yemeğine beraber otururduk, hizmetçiye; "Ey cariye bize paluze
hazırla" derdi. Yemek hazırlanıp öğle yemeğini yiyinceye kadar sofra
önünde dururdu.
Ebu Sevr'in naklettiğine
göre Şafii, insanların en cömerdi ve en eli açık şahsiyetiydi. Usta aşçı ve
helva yapmayı bilen cariyeleri satın alırdı. Kendisine yaklaşmayacağına dair de
söz verirdi. Çünkü o zaman rahatsızdı ve basur hastalığından dolayı kadınlara
yaklaşma imkanı yoktu.
Bize; "Canınız ne
istiyorsa söyleyin. İstediğiniz her şeyi pişirebilen bir cariye satın
aldım" derdi. Arkadaşlarımızdan biri cariyeye: " Bize şunu şunu
pişir" derdi. Yani pişireceği yemekleri ona biz söylerdik, Şafii de bundan
mutlu olurdu.
Muhammed b. Abdillah b.
Abdilhakem şöyle haber veriyor: Şafii, insanların en cömerdiydi. Şafii'yle
birlikte, bu testilerden, bademli hurma yiyordum. Bir adam gelip oturdu ve
yemeye başladı. Meclislerinde bulunan biriydi. Adam yemeyi bitirince Şafii'ye:
"Ani gelen misafir hakkında ne dersin?" dedi. Şafii boynunu benim
tarafa büküp dedi ki: "Yemeden önce niye sormadı ki?"
Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem
şöyle haber veriyor: Şafii bize; evimize gelmişti. Bana: "Şu atıma
bin" dedi. Bindim, "Şöyle git gel" dedi, dediğini yaptım.
"Sana yakıştığını gördüm, al senin olsun" dedi. O, insanların en
cömerdiydi.
Bunu dedikten sonra
yukarıdaki hurma hikayesini anlattı.
Rabi b. Süleyman
anlatıyor: Evlendim, Şafii bana sorup; "Ona ne kadar mehir vaad
ettin?" dedi. "Otuz dinar" dedim. "Ne kadar verdin?"
dedi. "Altı dinar" dedim. Eve çıktı ve bana bir kese gönderdi. İçinde
yirmi dört dinar vardı.
İki farklı kanalla Ebu
Sevr anlatıyor: Şafii, Mekke'ye dönmek istemişti. Yanında da para vardı.
Cömertliğinden dolayı çok nadir elinde bir şey bulundururdu. Kendisine:
"Bu parayla senin ve senden sonra çocukların için bir çiftlik
almalısın" dedim. Dışarı çıktı. Daha sonra da yanımıza geldiğinde o parayı
sordum. Bana dedi ki: "Mekke'de satın alabileceğim bir çiftlik görmedim.
Bildiğim kadarıyla çoğu vakfedildi. Fakat Mina'da bir yer yapıldı, belki
haccettiklerinde konaklamaları için dostlarımızın işine yarar."
Bu, Ebu Abdillah'ın
lafzı olup, Sülemi'nin rivayetinde "vakfedildi" ibaresi yoktur.
Şafii'nin torunu diyor
ki: Amcamın şöyle dediğini işittim: Şafii kendisine ait bir tarlayı yüz bine
satmış Mekke'de teslim almıştı. O sırada Benu Uzra'dan bir bedevi gelip
kendisine selam verdi ve dedi ki: "Delikanlı! Seninle aramızda kesin bir
ihram ihlali var."
Şafii ona: "Neymiş
o?" diye sorunca adam dedi ki: "Seni babanla görmüştüm, kakülün
vardı. Babanla bayram günü kurbanlık satın alıyordun. Satıcı bana baktı ve
''Delikanlı boşuna uğraştı'' dedi."
Şafii dedi ki: "Bu,
açık bir ihlaldir. İçeri gir. Deriyi ve üzerindekileri aL" Adam girdi,
deriyi ve üzerinde olanları aldı.
Bunları el-Asımi de aynı
şekilde nakletmiştir. Belki de hikaye bu Razi'ye iki rivayet şeklinde
gelmiştir.
Rabi'nin haber verdiğine
göre Şafii'ye bir dilenci geldi. "Ben şöyle şöyle biriyim bana bir şeyler
ver" dedi. Şafii'nin o gün bir dinardan başka parası yoktu. Onu kendisine
verdi ve yanındakilere şöyle dedi: "Ben buna bir veya iki dirhem versem
çok olurdu."
Sonra şöyle dedi:
"Bir adam benden bir şey istediğinde, gücüm yettiği halde vermezsem
utanırım."
İbrahim b. Muhammed
anlatıyor: Ebü Ubeyd Kasım b. Selam'ın dostu Ahmed b. Yüsuf et-Tağlibi'nin meclisindeydim.
Şafii'nin adı geçti, ahlakından, fıkhından ve hoşgörüsünden bahsedildi. Dediler
ki: Onu, Hafs b. Ömer el-Ezdi'nin bazı bedeviler tarafından okunan beyitlerine
benzettik:
Toprağına girersen
hoşgörüsü beklenir
İkramı ve huzuruyla
uğrayanlar ıslanır.
Ahlakı cömertliktir. her
isteğe evet der.
Emin ol huzur veren bir
ağız ile söyler.
Misafirin tırnağı zarar
görsün istemez.
Yakın olsun, yabancı
olsun ona fark etmez.
Cömertlik gururudur.
şerefse amacında.
Evet ağzında hazır,
dudağının ucunda.
Zübeyr b. Süleyman
el-Kureşi'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Herseme çıktı, Müminlerin
Emıri Harun er-Reşıd'in selamını getirip şöyle dedi: "Sana beş bin dinar
verilmesini, emretti."
Paralar kendisine
getirildi, hemen bir berber çağırdı, saçından biraz aldı. Ona elli dinar verdi.
Sonra bez parçaları aldı. O dinarları alıp keselere sardı ve orada bulunan
Mekkeli Kureyşlilere dağıttı. Eve döndüğünde yüz dinardan daha az parası
vardı.
Şafii'nin menkıbelerini
bir araya toplayan Ebu'l-Hasan Muhammed b, Hüseyin el-Asımi'nin kitabında
okuduğuma göre: Şafii Allah rahmet etsin, Harun Reşid'in huzuruna çıkarıldı.
Harun er-Reşid ona dedi ki: "Ey Şafi'li! Asayı çekip Alevilerle birlikte
bize isyan ettin?"
Şafii dedi ki: "Ey
Müminlerin Emiri! Amcası oğlu olduğu söyleyen amcaoğlumu bırakıp, köleleri
olduğumu iddia eden bir kavmin yanında olabilir miyim?!"
Bunun üzerine Harun
er-Reşıd, Şafii'yi serbest bıraktı. Sonra da kendisine seksen bin dirhem
ulaştırdı. Oradan çıkınca bir berber çağırıp saçını kestirdi. Ona seksen dinar
verdi. Reşıd bundan dolayı ona sitem edince şöyle dedi: Avucum sitem etse,
coşup giden huyuma,
Ya bırak derdim, ya da
uzak dur derdim ona. Tabiatım cömerttir, nefsimin sesi çıkmaz, Allah beni
rızıksız bırakır mı, dyemez.
işte böyle ve hala tamah
işkence eder, Kınayanlar yüzünden beni hep tahrik eder. Hatta emin olmadan
aldanmamış halimden, Param ile bir şeyi almadım hiç kimseden
Ne zaman şeref veren bir
mekana girdysem, Bana seslenen güven sesyle karşılandım. Lebbeyk ey cömertliğim,
ikinci defa lebbeykI Davet ettiğin yere üçüncü defa lebbeyk!
İlk beyti başka bir
yerde şöyle okudum: Yardımı reddetseydi vallahi şu avucum,
Benden hoşlanmıyorsan
sen beni terk et, derdim.
Ebu Abdillah el-Hafız'ın
Tarih'inde farklı senedlerle Yunus b. Abdila'la ve el-Müzeni'nin bildirdiğine
göre Şafii şöyle diyor: "Sahavet ve cömertlik, bidat olmadıkça dünya ve
ahiret ayıplarını örter."
Zekeriyya b. Yahya
es-Sa'd'nin kitabında da bunu okudum. Ancak orada: "Dünya ve ahiret
ayıplarını örtmüştür" diyordu.
Rabi der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Cömertlik Yemen' dedir." İbnu Abdilhakem de
bu sözü Şafii'den nakletmiştir.
Muhammed b. Abdillah b.
Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Yemen' de bir kadına misafir
olmuştuk. Bize birer birer, azar azar bir şeyler çıkarmaya başladı. Kendisine
"Bizde ihtiyacımız olan şeyler var" dedik.
Kadın bize şöyle dedi:
"Siz bununla ne demek istiyorsunuz? Bize misafir olup kendi yemeklerinizi
mi yiyeceksiniz? Vallahi böyle bir şey olamaz. Vallahi böyle yaparsanız
eşyalarınızı çöle atılmış bulursunuz."
Farklı iki isnadla Vefa
b. Sehl el-Kind'i: der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Mekke'de hiçbir
şeyim kalmayacak derecede fakir düşmüştüm. "Kime gideyim?" dedim.
Kureyş'ten ve diğerlerinden bana yardım edecek kimseleri düşündüm. Sonra;
"Yemen'e gitmekten başka çarem yok" dedim.
Hazırlanıp yola çıktım.
San'a'ya vardım. Yemen halkının ileri gelenlerinden bir adamı sordum. Bir adam
bana yolu gösterdi ve yerini tarif etti. Oraya doğru yürüdüm ve evine geldim.
Baktım bir adam çevresinde bir cemaatle oturmuş, misafirleri ağırladığı bir evi
var. Beni misafirhaneye aldılar, misafirlerle birlikte içeri girdim. Sonra adam
bizi karşıladı. Bana birini gönderdi ve kimlerden olduğumu sordu. Ben de kim
olduğumu söyledim. Beni oradan aldırıp arkasına bir yere yerleştirdi. Orada üç
gün kaldım, bana bir şey sormadı. Sadece gelip hal hatır soruyor sonra
gidiyordu.
Dördüncü gün olduğunda,
bana misafir mi yoksa ziyaretçi mi olduğumu sordu. Kendisine;
"Ziyaretçiyim" dedim. Bunun üzerine beni oradan aldırıp başka bir
yere yerleştirdi. Her zaman yanıma gelip muhabbet ediyordu, ben de onunla
sohbet ediyordum.
Yanında kalmam uzun
sürünce bana geldi ve "Sanırım ailene dönmek istiyorsun?" dedi. Ben:
"Evet vanahi, evimi özledim" dedim.
Bana ne kadar çok dinar
ve para verdi bilmiyorum. Yola çıktım benimle birlikte geldi, veda edecek yere
gelince vedalaştık ve sonra evine döndü. Bana verdikleriyle ve ödedikleriyle
evime geldim. Bir müddet, Mekke'ye yanıma gelmesini arzuladım. Devamlı o
taraftan gelenlere onu soruyordum. Sonunda kendi tabiiyetinden bir adam geldi.
Kendisini ona sordum, geldiğini söyledi. Hemen yanına gittim, hal hatır sordum.
Sonra evime geldim. Evdekilere söyledim evi düzenlediler. İhtiyacı olan şeyleri
hazırladılar, bir oda ve bir yer hazırlattım.
Sonra da kendisine gidip
evime gelmesini istedim. Biraz tereddüt eder gibi oldu. Benimle eve gelinceye kadar
bırakmadım. Eve gelince girişte oturdu ve odaya girmedi. Ama içeri girinceye
kadar yalvarıp ikna ettim. Yemekler geldi, yedi. Biz de beraber yedik. Çok
yemek hazırlamıştık. Yemeğini yiyip bitirdikten sonra abdestini aldı ve bana
dönüp şöyle dedi: "Sanki bize eşyalarını, yemeğini ve esvaplarını
göstermek istedin yeğenim! Bunları başkalarının sırtına yüklesen, senin
değerini daha çok arttırır ve seni daha fazla yüceltir."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Bayram günleri geldi ve hiç harçlığım yoktu.
Ailem bana: "Sen insanlarla görüşüyorsun, biraz borç alsan?" dediler.
Yetmiş dinar borç aldım, yirmi dinarı harçlık olarak bıraktım, gerisini de
dağıtım.
O sırada yanıma
Kureyş'ten bir adam geldi, bana ihtiyaçlarını şikayet etmeye başladı. Ona kendi
durumumu anlattım. Sonra da: "İstediğin kadarını al" dedim.
"Benim ihtiyacım bu dinarlardan fazladır" dedi. Ona:
"Bunları al"
dedim. Yanımda başka hiç bir dinar ve dirhem kalmamıştı. O halde evimdeyken,
Bermeki'nin elçisi Cafer b. Yahya geldi. "Cevap ver" dedi. Cevap
verdim.
Dedi ki: "Bu geceye
ne dersin? Ne zaman uykuya dalsam biri bana seslenip ''Şafii! Şafii!'' diyordu.
Bana durumunu anlat."
Ona durumumu anlattım.
Bana beş yüz dinar verdi ve "Daha vereyim mi?" dedi. Beş yüz daha verdi.
İki bin dinara ulaşıncaya kadar bu şekilde arttırıp durdu.
Aynı hadisi Zekeriyya b.
Yahya es-Sad de, Rabi b. Süleyman'a dayandırarak nakleder. Ancak orada;
"Fadı b. Yahya veya Bermeki'nin elçisi Cafer b. Yahya" şeklinde
geçer.
Yunus b. Abdila'la der
ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Tüccarlardan birisi Zühri'yi köyünde
ziyaret etti. Adam hacca gidiyordu. Zühri ondan, hac dönüşünde parasını vermek
üzere dört yüz dinara kumaş satın aldı. Adam hemen onu diğerlerinden ayırdı.
Zühri bundan dolayı adamın yüzünde bir hoşnutsuzluk fark etti. Adam haccını
yapıp döndüğünde, Zühri'yle hesaplaşmak için uğradı. Zühri kendisine, yol
masraflarına harcaması için otuz dinar verilmesini emretti ve dinarları
kendisine verdi.
Sonra ona: "Sanırım
o gün suizanda bulundun?" deyince adam: "Evet" dedi.
Zühri: "Vallahi
bunu sırf ticaret için yapıyorum, az veriyorum, çok alıyorum" dedi.
Yunus b. Abdila'la'nın
bildirdiğine göre Muhammed b. İdris eş-Şafii şöyle diyor: Reca b. Hayve, İbn
Şihab'ı israf konusunda eleştiriyordu. Çünkü borç almak zorunda kalıyordu. Ona
dedi ki: "O insanların ellerini senden uzak tutmadıkça sana güvenmem.
Ancak o zaman sözünü tutabilirsin." İbn Şihab, dikkat edeceğine dair ona
söz verdi.
Bir süre sonra kendisine
uğradı, İbn Şihab sofrayı hazırlamış, bal tabaklarını sermişti. Reca karşısına
geçip: "Ey Ebu Bekr! Konuştuğumuz bu muydu?" deyince İbn Şihab:
"Boş ver, cömert ne kadar uğraşsa değişmez" karşılığını verdi.
Hüseyin b. Ebi Abdillah
el-Katib şu beyitleri söyledi:
Parmaklarında cömert
yağmur bulutları var
Yağmuru damla damla
altın ve gümüşyağar.
Zorda kaldığı zaman: bir
daha düzelirsem.
Verdiklerimden kısıp.
daha az veririm, der.
Bolluk zamanlarına bir
daha döndüğünde,
Bakarsın çevresine
mallarını yağmalar.
Hikayenin lafzı
el-Herevi'ye aittir.
Hüseyin b. Ali'nin
bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Hakkında duyduğu bir şeyden dolayı Hammad
b. Süleyman'ı hala severim.
Bana ulaşan bilgilere
göre o, bir gün merkebine binmişti. Hayvan sallayınca düğmesi koptu. Bir
terziye uğradı. İnip terzinin düğmesini dikmesini isteyecekti. Terzi ona;
"Vanahi inemezsin" diyerek kalkıp düğmesini dikti. Elini cebine attı,
içinde para bulunan bir kese çıkarıp terziye verdi. Sonra da içindekiler
azlığından dolayı terziden özür diledi.
İsmail b. Yahya
el-Müzenı der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Bir adam Ebü Cafer
Mansür'un huzuruna girip dedi ki: "Ey Müminlerin Emıri! Bana Kureyşliler
gibi lütuf ta bulun, Hicazlılar gibi davranma."
Muhammed b. Abdillah b.
Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Bir adam Abdülmelik b.
Mervan'ın huzuruna çıktı, ona selam verip şöyle dedi: "Allah sana merhamet
etsin! Üzerimizden üç sene geçti. Birincisi sürüleri helak etti. İkincisi eti
mahvetti. Üçüncüsü kemiğe dayandı. Sende mal çok, eğer Allah'ın ise onu
Allah'ın kullarına ver. Eğer sana aitse bize sadaka olarak ver, Allah tasadduk
edenleri sever."
Bunun üzerine kendisine
on bin dirhem verdi ve şöyle dedi: "Eğer insanlar böyle güzel istemeyi
bilseydi, kimseyi mahrum etmezdik."
Rabi der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: Bir bedevi, bir kavmin karşısına geçip şöyle dedi:
"Allah size merhamet etsin! Ben, yolları yıpratan, güneş altında yanan
yolcu bir adamım. Bir şeyler veren ve teselli eden kişiye Allah rahmet etsin."
Bunun üzerine birisi ona
bir dinar verip şöyle dedi: "Allah sana musibet vermeden ecrini
versin."
Rabi b. Süleyman
anlatıyor: Şafii, et satın almam için bana birkaç dirhem verdi ve pişirmemi
söyledi. Ben de unutup iki balık satın aldım ve pişirdim. Kendisine
götürdüğümde onlara baktı ve şöyle dedi: "Ey Ebu Muhammed! Onları ye.
Canın çekmiş olmalı."
Aynı hadisi Ebu Bişr
ed-Dulabi'nin naklettiğine göre Rabi diyor ki: "Böyle oldu" dedim.
Şafii dedi ki: "Ey Rabi! Bugün senin canının istediğini yiyelim, yarın
benim canımın istediğini yeriz."
Ahmed b. Abdirrahman'ın
naklettiğine göre bir gün Şafii'nin siyah bir kölesi, elinde satmaya götürdüğü
bir tahtayla çıkmıştı. Kendisine bakıp yanına çağırdı. Ona: "Nereye? Bu
elindeki ne?" diye sordu. Köle; "Ne istiyorsun?" dedi. Şafii
aynı şeyleri tekrar etti. Köle dedi ki: "Efendim! Neden insanlara fetva
verip sen uygulamıyorsun? Sen' demiyor musun; delil iddia edene, yemin de inkar
edene aittir, diye? Eğer tahtanın sana ait olduğunu iddia ediyorsan ispat
et."
Bunun üzerine Şafii
güldü ve "Git ne istiyorsan yap" dedi.
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Yüce Allah'tan korkan birine karşı
yanlış yaparsan, onu namussuzluktan korkan birine yap."
Rabi'nin haber verdiğine
göre birisi Şafii'den bir şey istediğinde, isteyenden çok utanırdı, yüzü
kıpkırmızı olurdu. Hemen isteyenin istediğini vermeye çalışırdı.
Bir gün kendisi bineğine
binmişken bir şey istemişti. Hemen rengi değişti ve "Nerede olacaksın,
istediğini oraya göndereyim?" dedi. Eve gelir gelmez istediğini ona
gönderdi.
Rabi dedi ki: Cömert
insanlar hakkında çok şey duymuştuk. Mısır'da yanımızda cömert insanlar vardı.
Fazilet ehlini de görmüştük. Ama Şafii gibisini duymadık, onun zamanında onun
gibisini de duymadık.
Rabi'nin naklettiğine
göre Şafii şöyle derdi: "Yemen halkında cömertlik vardır."
Rabi'nin naklettiğine
göre Humeydi şöyle dedi: "Nerede Yemen halkının cömertliği, nerede
Şafii'nin cömertliği? Allah ondan razı olsun. Onların cömertliği
zenginliklerindendir. Şafii bütün varlığıyla cömertlik yapardı."
Zekeriyya b. Yahya
es-Saci'nin kitabında okuduğuma göre Buvayti şöyle haber veriyor: Şafii
yanımıza Mısır'agelmişti. Zübeyde ona elbise ve kumaş bahçalarını gönderirdi,
Şafii de bunları insanlara dağıtırdı.
Rabi b. Süleyman der ki:
Bir bayram günü Şafii'yi gördüm. Kendisine ait bir merdivende durmuş,
kurbanının kesilmesi için talimat veriyor, Besmele çekip tekbir getiriyordu.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Şafii Hakkında
Değerlendirmeler ve Övgüler