BEYHAKİ KÜLLİYATI |
İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Şafit'nin Aklını
Kullanması ve Ondan Edebiyatla İlgili Nakledilenler
Ebu Ubeyd Kasım b. Selam
der ki: "Kesinlikle Şafii'den daha zeki bir insan görmedim. Allah rahmet
etsin.''
Bu sözü Zekeriyya
es-Sad'nin kitabında bu senedle, Ebü İshak İbrahim b. Muhammed el-Karrab
rivayetiyle görmüştüm. Ahmed b. Hanbel'in Şafii'den bahsederken anlattığı
hikayesinde de şöyle geçmişti: "Eğer bu delikanlının zekasını kaçırırsan,
kıyamete kadar benzerini bulamazsın."
Harmele der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Size söylediklerim içinde, mantığınıza
uymayan, aklınızın kabul etmediği ve doğru bulmadığı ne varsa kabul etmeyin.
Zira akıl, hakkı kabul etme eğilimindedir."
Yünus b. Abdila'la der
ki: "Bütün insanların zekası Şafii'nin zekasının içine konsaydı, onun
zekası içinde boğulurlardı."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Söz aklın uyanıklığıdır. Susmak ise
uyumasıdır. Uykusunda ve uyanıklığında ona nasıl davrandığına dikkat et."
Yunus b. Abdila'la'nın
bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Islah edilmeye muhtaç olan insanlar
sanıldığından çok fazladır. Hayvanlar da yönlendirilir ve yollarını
bulurlar."
Yunus b. Abdila'la der
ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İnsanları idare etmek, hayvanları
idare etmekten zordur."2
İbrahim b. Muhammed b.
eş-Şafii'nin naklettiğine göre Şafii şöyle dedi: "Aklın tükenen bir sınırı
vardır, aynı şekilde görmenin de tükenen3 bir sınırı vardır."
Rabi der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Akıllı, aklının kendisini her kötülükten uzak
tuttuğu kişidir."
Rabi der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin
ederim ki; soğuk su içmenin şahsiyetimi düşüreceğini bilsem ondan içmezdim.
Bugün şiir söyleyenlerden olsaydım erdemliliğe ağıt yakardım."
Şafii'nin torunlarından
Muhammed b. Ahmed, babasının şöyle dediğini naklediyor: Muhammed b. İdris
eş-Şafii, oğlu Ebu Osman'a sitem ederken şöyle dedi: "Oğlum! Vallahi soğuk
suyun kişiliğimden bir şeyalacağını bilseydim, onu kesinlikle sıcak
içerdim."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Mürüvvet (şahsiyet) dört hasletten
oluşur: Güzel ahlak, cömertlik, tevazu ve ibadet.
Eyyub b. Süleyman'ın
naklettiğine göre Şafii şöyle dedi: "Erdemlilik, vücuttaki organların
malayaniden kendini muhafaza etmesidir."
Yine onun naklettiğine
göre Muhammed b. İdris eş-Şafii şöyle dedi: "Kişinin özü üç hasleti
taşımasıyla oluşur: İnsanlar senin zengin olduğunu sanacak derecede fakirliğini
gizlemek, insanlar senin memnun olduğunu düşünecek derecede kızgınlığı gizlemek
ve insanlar senın müreffeh olduğunu düşünecek derecede sıkıntıyı gizlemek."
Naklettiğine göre Şafii
şöyle dedi: "Kim insanların kendisini iyi olarak görmelerini istiyorsa,
insanlar hakkında iyi düşünceler beslesin."
Buvayti der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İnsan dünyada ancak dört şeyle kamil
olur: Dinine bağlılık, güvenilir olmak, tutumlu olmak ve vakar."
Ebü Eyyüb b. Süleyman
el-Harbi'nin bildirdiğine göre Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin oğlu Muhammed
şöyle diyor: Babam Muhammed b. İdris, bazı işlerimde acele ederken beni görünce
dedi ki: "Evladım! Sakin ol, sakin ol. Acele, işlerin eksik olmasına sebep
olur. Sükünetle amaçlara ulaşılır."
Farklı senedlerle hem
Zühri hem de İbn Şihab tarikiyle; Urve b. Zübeyr'in, Ebu Hureyre'den rivayet
ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Allah, lütufkar ve yumuşaktır. (Kullarından da) yumuşak kişileri sever.
(İnsanlara karşı) sert olan kişilere vermediği şeyleri yumuşaklıkla muamele
eden kişilere verir."
Ali b. İsmail b.
Tabatiba el-Alevi'nin babasından naklettiğine göre, Şafii şöyle diyor:
"İnsanlara yayılmak, kötü arkadaşları kendine çeker. Onlardan kaçmak da
düşman kazandırır. Kaçan ve yayılan arasında ol."
Aynı isnadla
naklettiğine göre Şafii şöyle diyor: "Ne zaman birine değerinden fazla ikramda
bulunduysam; bana, kendisine ikramda bulunduğum kadar değer verdi."
Rabi b. Süleyman'ın
bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: "Üç kişi vardır, onlara hor
davranırsan sana değer verirler, değer verirsen sana hor davranırlar; kadın,
köle ve Nabati."
Aynı isnadla Şafii diyor
ki: "Kölede vefa, alçak alanda şükür ve rezillikte hüner yoktur."
Aynı isnadla
naklettiğine göre Şafii şöyle dedi: "Dört şey vardır ki, Allah kıyamet
gününde bunları önemsemez: Askerin takvası, hadım olanın zühdü, kadının emaneti
ve çocuğun ibadeti."
Müzenı der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Kırk sene boyunca, evli olan arkadaşlarıma
evliliklerini sordum, hiç biri hayırlı olduğuna dair bir görüş bildirmedi.
"
Şafii'nin haber
verdiğine göre güvendiği bir dostu şöyle diyod "Dinimi muhafaza etmek için
evlendim; fakat benim dinim, annemin dini ve komşularımın dini de gitti."
Yine Şafii'nin şöyle
dediğini haber veriyor: "Üç kişi vardır ki, onlara hor davranırsan sana
değer verirler, değer verirsen sana hor davranırlar: Kadın, köle ve
Nabati."
Derim ki: Şafii'nin bu
hikaye de anlattığı; denedikleri nikahlarda, güzel örneklere rastlanmayan bir
kavimle alakalıdır. Tercih ettiği görüşünü, Ahkamu'l-Kur'an kitabında şöyle
açıklar: "Nefsini kontrol edemeyenin evlenmesini müstehap görüyorum; çünkü
Allah bunu emredip böyle karar verdi, evlenmeye teşvik etti, birçok nimetin
elde edilmesine sebep kıldı."
Şafii bunları dedikten
sonra, bununla ilgili ayetleri ve hadisleri okur ve şöyle devam eder:
"Nefsinden korkmayan ve evlenmeye ihtiyaç duymayan kişinin evlenmeyi terk
etmesinden bir mahzur görmüyorum. Hatta kendini Yüce Allah'a ibadet etmeye
hasretmesi bakımından bunu müstehap kabul ederim."
Za'ferani'nin rivayet
ettiği Kadım' de Şafii şöyle diyor: "Evlenmemesini tercih ederim. Yüce
Allah'ın ibadetine zaman ayırması ve geçim derdinin hafiflemesi için. Nefsinden
korkan ise evlensin ve dinini korusun. Din ve akıl sahibinin evlenmesi isterim;
çünkü her sınıftan akıl sahipleri devamlı hayır işlemeye ve kötülüklerden
uzaklaşmaya daha yakındırlar.
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Ayıptan korkmayanla arkadaşlık etmek,
kıyamet günü ayıptır."
Yünus b. Abdila'la diyor
ki: Şafii bana şöyle dedi: "Değerli insanlarla birlikte ol, değerli
olursun. Alçaklarla birlikte olma, alçaklarla anılırsın."
Müzeni der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Kendine karşı en zalim olan kişi, kendisine saygı
göstermeyene tevazu gösteren, kendisine faydalı olmayan kişinin dostluğuna
rağbet gösteren ve tanımadığı insanların övgüsünü kabul eden kişidir."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kendine en fazla zulmeden kişi, hakkına
riayet etmeyen insanların dostluğuna rağbet eden kişidir."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İdaresine ihtiyaç duyduğun kişi senin
kardeşin değildir."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kim kardeşinin kardeşliğinde kendini
ispatlarsa, onun hatalarını kabul eder, eksiklerini tamamlar ve kusurlarını
affeder."
Aynı isnadla Şafii'nin
şöyle dediğini nakleder: "Hata işlemeden özür dileyen, kendine hata
yükler."
Aynı isnadla şöyle
dediğini nakleder: "Bir adamı gözümden düşürürsem, ona tabi olan
parçalarımı da gözden çıkarırım."
Müzeni haber veriyor:
Şafii'ye "Ayak takımı kimdir?" diye sordum, şöyle cevap verdi:
"Taraftarlarından fazla, muhaliflerine değer veren kişidir. Bunun tek
sebebi de, düşük seviyesi ve kıt amelidir. Onlarla güç kazanmak istiyor, yoksa
neden düşmanla dostluk kursun ki?"
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Ademoğlunun tabiatında alçaklığa eğilim
vardır. Bundan dolayı kendisinden uzaklaşana yakın olmaya, yakınlaşandan
uzaklaşmaya çalışır."
Şafii'nin naklettiğine
göre, amcasının hocalarından biri şöyle diyor:
"Yapmadığın bir iş
için sana teşekkür edenin, yaptığın bir işi inkar edip nankörlük etmesinden
kork."
Esed b. Said der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Dostların muhabbetine eşit bir mutluluk
yoktur. Onlardan ayrılmak kadar acı da yoktur."
Esed b. Said b. Ufeyr
der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Amcam Muhammed b. Ali bana dedi ki:
"Kim yapmadığın bir işten dolayı sana teşekkür ederse ona dikkat et; onun
için yaptığın işleri inkar edebilir."
Müzeni der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Kim bir alçak hakkında iyi niyet beslerse, en
hafif cezası yoksulluk olur."
İbn Ufeyr der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Dostun özelliği, dostunun dostuna dost
olmasıdır."
İbn Ufeyr der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Kardeşlerin muhabbetine eşit olan bir mutluluk
yoktur, onların ayrılığına eşit bir hüzün de yoktur."
Yünus b. Abdila'la der
ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Dostluğuna dayanarak kardeşinin
hakkını ihmal etme."
Yine naklettiğine göre,
Şafii şöyle dedi: "Seni rahatlıkla reddedecek olan kişiye yüzünü
karartma."
Ebu'l-Hasan b. Miksem'in
babasından naklettiğine göre bir adam Şafii'ye gelip; "Bana nasihat
et" dedi. Şafii ona dedi ki: "Allah seni özgür olarak yarattı. Seni
yarattığı gibi kal."
Dediğine göre Şafii
şöyle dedi: "Kim sana iyilik yaparsa, sana güvenini ispat etmiştir, kim
cefa ederse, seni boş vermiştir."
Dediğine göre Şafii
şöyle dedi: "Kulağıyla duyan anlatır. Kalbiyle dinleyen uyanık olur. Amel
ederek nasihat eden hidayete götürür."
Buvayti'nin bildirdiğine
göre Şafii şöyle dedi: "Kim sana dedikodu anlatırsa, senin dedikodunu
yapar. Sana söz taşıyan senden söz taşır. Memnun ettiğin zaman sende olmayan özellikleri
sendeymiş gibi konuşan, kızdırdığın zaman da sende olmayan şeyleri sende varmış
gibi anlatır."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Güzel ve akıllı kişi, zekasını
göstermeyen kişidir."
Müzeni der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Kim kardeşine gizlice nasihat ederse, ona nasihat
edip değer vermiş olur. Kim açıkça nasihat ederse, onu rezil edip ayıplamış
olur."
Yunus b. Abdila'la'nın
haber verdiğine göre iki adam tartışıyorlardı, Şafii de konuştuklarını duyuyordu.
Aralarından birine şöyle dedi; "İnsanların tümünü memnun edemezsin. Sen
Allah ile kendi aranı düzelt. Yüce Allah ile aranı düzeltirsen insanlar
umurunda olmaz."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şam'nin şöyle dediğini işittim: "İnsan kendini düzeltip cam gibi yapsa
bile, insanlar içinde ona karşı çıkanlar olur."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Şahsiyet sahipleri devamlı bir uğraş
içinde olurlar."
Rabi b. Süleyman haber
veriyor: Şafii'yle birlikteydim, bir adam gelip bir soru sordu. Şafii ona şöyle
dedi: "Kim kendini seviyesinin üzerinde gösterirse, Allah onu olduğu
seviyeye geri indirir. "
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Hürriyet; şeref ve takvadır. İkisi bir adamda
bir araya gelirse o kişi hürdür."
Naklettiğine göre Şafii
şöyle dedi: "Yiğitlik, özgürlerin süsüdür."
Naklettiğine göre Şafii
şöyle diyor: "Batılla süslenen kişi, namusunu heder eder."
Harmele b. Yahya'nın
bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Kişi yapmadığı işlerle zikredilirse
çiğnenmiş yani kırılmış olur."
Yunus b. Abdila'la der
ki: ŞafiI'nin şöyle dediğini işittim: "Tevazu, şerefli insanların
karakterindendir. Kibirlenme ise alçaklarm ayıbıdır."
Naklettiğine göre Şafii
şöyle diyor: "İnsanlar içinde en değerli kişi; kendi değerini görmeyendir.
İnsanların en faziletlisi de; kendi faziletini görmeyendir. "
Rabi der ki: ŞafiI'nin
şöyle dediğini işittim: "Kibir tamamen ayıptır. Kişiyi gündüz odun
kırarken görsen de gece için ona güvenme."
Müzeni der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Bir kavmin kadınları başkalarının kocalarının
karşısına çıkmazsa, erkekleri de başkalarının kadınlarının karşısına çıkmazsa,
onların çocukları ahmak olur."
Ahmed b. Sinan der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Yanlış olan insanın hedefi vurması değildir;
yanlış olan buna niyet etmesidir."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Zayıf görüldüğü halde sinirlenmeyen
eşektir. Memnun edildiği halde memnun olmayan şeytandır."
Şafii'nin, Malik b.
Enes'ten rivayet ettiğine göre Zühri şöyle diyor: Beş şeyde zillet vardır:
Meclise kitapsız gelmek, köprüyü tahtasız geçmek, hamama su kabağı (tas)
olmadan girmek, şereflinin alçağa boyun eğmesi ve malından faydalanmak için
erkeğin kadına boyun eğmesi."
Abdullah b. Muhammed
el-Belevi der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Bazı şeyler
zillettir: Köprüyü tahtasız geçmek, ilim meclisine kitapsız gelmek, hamama
kovasız girmek, şeref sahibi birinin, malından faydalanmak için al çağa boyun
eğmesi, erkeğin karısını memnun etmek için ona boyun eğmesi ve ahmak birini
idare etmek. Ahmağı idare etmek ulaşılamayacak bir noktadır."
ŞafiI'nin Malik b.
Enes'ten rivayet ettiğine göre, Zühri kendine ait şu şiiri okudu:
Sakın güvenme kindara
teskin etsen de kalbini.
Kin yarası bir gün geçer
desen de kalmıştır kini.
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Nasihate ahmak ve hırsız dışında kimse
dahil olmaz."
Müzeni, Muhammed b. İdris
eş-Şafii'nin şöyle dediğini naklediyorlar: "Kadı olup ta fakirleşmeyen
hırsızdır."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Çarede nezaket göstermek, aracı
bulmaktan daha verimlidir."
Yunus b. Abdila'la
bildiriyor: Şafii bana dedi ki: "Ey Ebu Musa! İhtiyaçların çoğalırsa, en
önemlisinden başla."
Muhammed b. Abdillah b.
Abdilhakem der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kim sırrını tutarsa,
seçme şansı elinde olur."
Şafii'nin bildirdiğine
göre Amr b. el-As şöyle dedi: "Kesinlikle birine sır söyleyip ifşa
ettiğinde kınamış değilim. Çünkü bu sırdan dolayı içim daralmıştır."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Düşmanıyla otuz sene aynı kaptan yemek
yemeyen akıllı değildir."
Müzenı ve Rabi'nin
naklettiklerine göre Şafii şöyle diyor: "Fıkıh aliminin yanında kendisiyle
eğlendiren bir sefihin bulunmasında sakınca yoktur."
el-Müzenı bu hikayeden
sonra şu beyitleri okudu: Felek seni birine muhtaç etmişse eğer. Eline
düştüğünde ona kolaylık göster.
Ebu Abdirrahman
es-Sülemi de bu sözü Müzeni ve Rabi'den nakletmiştir.
Ahmed b. Ebi Bekr'in
bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Evimden cübbe almış satmaya çalışan bir
kölemle karşılaştım. Beni görünce şaşırdı. Ona "Bu nedir? Ne yapmak istiyorsun?"
diye sordum. Bana döndü ve dedi ki: "Efendim! Ne kadar ilginç birisin! Bir
şey hakkında fetva veriyorsun, sonra kendin uygulamıyorsun. Bir şeyi taşıyan
onu daha fazla hak eder. Eğer bende bir hakkın varsa ispat et ve al."
Böyle deyince yüzüne
güldüm ve bıraktım.
Müzenı der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Şefaatler kişiliklerin zekatıdır."
Yünus der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Araplardan bir adam başka bir adama bir iş
yaptırdı. Sonra kendisine dönüp şöyle dedi: Allah sana musibet vermeden ecir
versin."
Şafii dedi ki:
"Onlar insanların en akıllılandır."
Asımı'nin kitabında
anlatıldığına göre Rabi şöyle diyor: Bir gün Şafii'ye: "Allah sana hayır
versin" dedim. Dedi ki: "Yavrucuğum! İstediğini söyle. Hayır ölüm
döşeğinde de olabilir."
Rabi'nin naklettiğine
göre Şafii şöyle dedi: "Güzellikte musibet yoktur."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafifnin şöyle dediğini işittim: "Siyahilerin değerini düşüren tek şey, akıllarının
zayıflığıdır. Böyle olmasaydı siyah öyle bir insan rengi olurdu ki, herkes onu
ister ve tercih ederdi."
İki farklı isnadla Yunus
b. Abdila'la der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Eğer bir adam
günün ilk saatlerinde tasavvufa başlarsa, öğlen olmadan onu ahmak olarak
bulursun."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafifnin şöyle dediğini işittim: "Müslim elHavas dışında aklı başında hiç
bir sUfi görmedim."
Derim ki: Bunu derken,
tasavvufa girip isimle yetinip manayı terk edenleri, şekli alıp hakikati
anlamayanları, geçimi için çalışmayıp bunu Müslümanların üzerine atanları
kastetmiştir. Başka yerlerde de anlattığı gibi bunlar insanları umursamaz,
haklarını gözetmezler. Ne ilim, ne de ibadetle uğraşırlar.
İbrahim b.
el-Müvellid'in naklettiğine göre Şafii şöyle dedi: "SMi, dört hasleti
taşımadıkça süfi olamaz: Çok tembel, yemeyi çok seven, çok uykucu ve
boşboğaz."
Derim ki: Bu kötü
özellikleri sayarak taşıyanları kötülemek istemiştir.
Onlardan tasavvufta
kendini arındıranlar, Yüce Allah'a samimi bir tevekkülle bağlananlar,
ibadetlerinde şeriatın edebine riayet edenler, diğer insanlara İslam ahlakına
uygun davrananlar bununla ilgili değildir. Onlarla bir arada bulunduğunu,
birlikte yaşadığını ve onlardan ilim aldığını anlatmıştır.
Oğlu Muhammed, Muhammed
b. İdris eş-Şafii'nin şöyle dediğini nakleder: "Süfilerle on sene birlikte
bulundum, onlardan bu iki kelime dışında bir şey öğrenmedim: Vakit kılıçtır ve
gücünün yetmemesi mas umiyett en dir."
Bana ulaşan bilgilere
göre, sMi adını kullanan birisinde hoşuna gitmeyen bir şey gördü ve
benzerlerini onun gibi yermeye başladı.
Ali b. Bahr el-Verrak
bildiriyor: Şafii, devamlı koku kullanırdı. Bunun sebebi kendisinde basur
bulunmasıydı. Hizmetçisi her sabah bir şişeyle gelir, oturduğu yere serpiştirirdi.
Yanında sufilerden bir
adam otururdu. Şafii'ye battal derdi. "Bu battal, bu battal" derdi.
Bir gün bıyıklarına
pislik sürüp ŞafiI'nin halkasına geldi. Şafii kokuyu koklayınca rahatsız oldu.
"Ayakkabılarınızı kontrol edin" dedi. "Bir şey göremiyoruz, ey
Ebu Abdillah" dediler. "Bir birinizi koklayın" dedi. O adamı
tespit ettiler. "İşte bu, ey Ebu Abdillah" dediler. Ona "Neden
böyle yaptın?" deyince, adam "Senin baskını görünce Allah'a karşı
tevazu göstermek istedim" dedi.
Şafii dedi ki: "Bunu
alın, Abdulvahid'e götürün. Ona, Ebu Abdillah, bunu gidinceye kadar yanında tut
diyor, deyin." O zaman muhafızların başında o vardı.
Şafii çıkınca çağırdı ve
otuz veya kırk kırbaç ceza verdi ve dedi ki: "Bu, pislikle mescid'e girip
pis bir halde namaz kıldığın için."
(Musiki) Dinlemeye
Gelince
Yunus b. Abdila'la
anlatıyor: Şafii'ye Medine ehlinin musiki dinlemeyi mubah görmelerini sordum.
Şafii şu karşılığı
verdi: Hicaz ehlinden musiki dinlemeyi kerih gören kimseyi işitmedim, ancak
tasvirler hariç. Yol şarkıları, hatıraları söylemek, rubailer, şiir nameleriyle
sesi güzelleştirmek mubahtır.
Derim ki: el-Mebsut ve
el-Ma'rife kitaplarında, Şafii'nin musiki dinlemeyle ilgili şartlarını
nakletmiştim. İsteyen oraya müracaat edebilir, inşallah.
Müzeni şöyle haber
veriyor: Şafii ve İbrahim b. İsmail b. Uleyye'yle birlikte, bir ailenin evine
uğradık. Bir cariye şöyle diyordu: Dostum neler oluyor baksana bineklere. Geri
mi getiriyor aldığı insanları!
Şafii: "Gelin
dinleyelim" dedi. Cariye bitirince Şafii, İbrahim b. Uleyye'ye;
"Bunlar hoşuna gidiyor mu?" dedi. İbrahim; "Hayır" deyince,
Şafii; "Senin duyguların yok" dedi.
Şafii
"Edebu'l-Kadi'' kitabında, şarkı söyleyen köle ve cariyeler edinen kişi
hakkında şöyle demişti: Eğer ikisini toplayıp şarkı söyletiyorsa, bu
sefihliktir ve şahadeti reddedilir. Cariye konusunda daha ağır sefihlik eğlence
vardır. Eğer bir araya getirmiyor ve seyretmiyorsa bu durum kendisi için
mekruhtur, ama şahadeti reddedilmez. Bu şekilde kişi, şarkı evlerine gidip,
şarkıcılar kendisine geliyorsa, bunu da alışkanlık haline getirmişse ve bu
konuda aleyhine şahitlik eden bulunursa; kendisi sefih hükmündedir ve şahadeti
reddedilir. Bunu az yapıyorsa, açıkladığımız gibi bu açık bir haram olmadığı
için şahitliği reddedilmez. Fakat yol şarkıları ile bedevi marşlarını
dinlemekte, az olsun çok olsun sakınca yoktur. Şiir dinlemek te öyledir.
Süfyan, İbrahim b.
Meysere yoluyla, Amr b. Reşid' den, babasının şöyle dediğini rivayet ediyor:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni bineğinin arkasına bindirdi ve
"Umeyye b. Ebi's-Salt'ın şiirlerinden bildiğin var mı?" diye sordu.
Ben "Evet" deyince, "Haydi" dedi.
Ona bir beyit okudum,
"Eee ... " dedi. Ona yüz beyit kadar okudum. Başka bir isnadla Rabi
b. Süleyman, "Şafii şöyle diyoL." diyerek aynı sözü zikretti.
Şafii şöyle dedi:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yolculukta söylenen yol şarkılarını ve
recezi dinlemiştir. Bir seferinde Abdullah b. Ravaha'ya emredip "İnsanları
canlandır" demiş, recezleriyle insanlar hızlanmıştır.
Muhammed b. Abdillah b.
Abdilhakem'in bildirdiğine göre babası şöyle diyor: Ben, Şafii, İbnu Bukeyr ve
dostlarımızdan bir topluluk ile birlikte, Yusuf b. Ömer'in evindeydik. Tertip
ettikleri bir düğün işi vardı. Orada eğlence ve def vardı. Onlardan hiç birisi
bunu nahoş karşılamadı.
Burada eğlence derken,
haberde nakledilen ve düğün de caiz olan eğlence kastedilmiştir. Bu da nahoş
görülmeyen şiir ve recezdir.
Yunus b. Abdila'la der
ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Gezintide ciddi davranmak
ahmaklıktır."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Said b. Cübeyr sırtı dönük satranç oynadı.
Yanındakine; "Ne oynadı?" diyordu. O "Şöyle oynadı" deyince
ona "Sen de şöyle oyna" diyordu.
Şafii bunu; onun
şahitliğini kabul etme sebebini belirtmek ıçın anlatmıştır. Zira ilim ehli
bunun cevazı konusunda farklı düşünmektedirler.
Mekruh olmasına gelince:
Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Hadisle zar oynamak
diğer eğlenceleri oynamaktan daha fazla kerih görülmüştür. Satranç oynamayı iyi
görmeyiz, ama zardan daha hafiftir. İnsanların oynadıkları bütün oyunlar
mekruhtur, çünkü oyun, din ve mürüvvet ehlinin işi değildir. Bunları helal
dairesinde oynayanların şahitliği reddedilmez.
Şafii sözlerini açarak,
oyunlarla namazı unutan, bunu abartıp namazını kaçıran, sonra tekrar kaçıran
kişinin şahitliğinin reddedileceğini ifade etti. Ardından erkeğin ailesiyle
oynamasını, atlara binmesini, atını eğitmesini, ok atmayı öğretmesi ve ok atma
antrenmanı yapmasını istisna etti. Sonra da; "Bunlar oyundan
sayılmaz" yani mekruh değildir, dedi ve bunları yasaklamadı.
Sonra dedi ki: Kişinin,
oyunu ve Kur'an okuma, ilimle uğraş ma da olsa namazı vaktinde kılmaktan
alıkoyacak diğer işleri abartmaması gerekir. Aynı şekilde, farz namazları ihmal
edip nafile namaz da kılmamalıdır. Çünkü farz olan namaz diğer bütün
namazlardan daha çok gereklidir.
Bu hikaye de
"şahitliği reddedilmez" sözüne bağlıdır. Doğruya ulaşmak, Allah
sayesindedir.
Yünus b. Abdila'la der
ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Geleneği terk etmek üretilmiş bir
suçtur."
Müzenı ve Rabi'nin
naklettiklerine göre Şafii şöyle diyor: "Evinde un olmayana danışma. Çünkü
onun aklı yerinde değildir."
Muhammed b. Abdillah'ın
bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Kadı Şureyh bir adama "Ben senin ahmak
olduğunu zannediyorum" dedi. Adam ona şöyle cevap verdi: "ihtiyarın
senin zannını beğenmesi en büyük ahmaklıktır."
Müzenı der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Bir adamın hatasına gülündüğünde, muhakkak
doğrusu kalbine düşer."
Müzenı der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: Medine halkından bir adamın geri zekalı bir çocuğu
vardı. Onu, kendisine otuz arşın uzunluğunda bir ip satın alması için gönderdi.
çocuk: "Ne kadar geniş olsun?" deyince, adam dedi ki: "Senin
başıma musibet olduğun genişlikte. "
Harmele der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Ne zaman bir kavim başka bir kavmin
ülkesine girse, muhakkak onların adetlerini alır. Iraklı, Şamlının adetini
alır, Şamlı da Iraklının adetini alır."
Yine Harmele der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kişinin, yüzüğü küçük gümüşü bololursa
akıllı bir adamdır. Gümüşü az yüzük büyük olursa adam acizdir. Katibin diviti
solundaysa katip değildir. Diviti sağında, kalemi de kulağındaysa o
katiptir."
Farklı iki isnadla
el-Buvayti'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: "Adamın yaşını
söylemesi mürüvvetten değildir (erdemli olmadığının göstergesidir). "
Ebü AbdiHalı el-Hafız,
Şafii'nin kendisine okunan bu sözüyle ilgili bize şöyle dedi: Bunda şalısiyeti
ciddi bir şekilde savunmak söz konusudur. Yaşını söyleyen kişi inanan ve
inanmayan arasında kalır. Kimisi "Genç görünmek için yaşını eksik
gösterdi" der. Kimisi de "Olgun görünmek için yaşını büyük
gösterdi" der. İlim ehlinde ise "Küçük olduğu halde falan ve falanla
ne zaman görüştü?" derler.
Ebü Abdillah dedi ki:
Ebü Bekr b. Cafer el-Müzekki, akil insanlardandi. Bana bir soru sorunca
ŞafiI'nin sözüyle cevap verdim. Bana dedi ki: "Şifa veren bir cevap
verdin."
Muhammed b. Abdillah b.
Abdilhakem şöyle haber veriyor: Şafii bana şöyle dedi: "Ey Muhammed!
Yaşayan birinden hadis nakletme. Yaşayanın unutmasından emin olunmaz."
Şöyle ifade edeyim; Şafii'den,
bir hikaye duymuştum. Ondan nakiHe anlattım. Kendisine aktarılınca inkar etti.
Babam buna çok üzüldü. Onu teselli etmeye çalışıyorduk. Dedi ki: "Yavrum!
Şafii'den bir hikaye naklettim. Kendisine aktarılınca inkar etti."
Ona dedim ki:
"Babacığım! Ben hatırlatırım, belki hatırlar."
Kendisine gidip dedim
ki: "Ey Ebü Abdillah! Hatırlıyor musun, bir gün şöyle şöyle oldu. Birisi
sana süt emzirmeyle ilgili bir soru sordu. Ona cevap verdin ve 1103. ile ilgili
şöyle şöyle dedin?"
Kelimeyi vurgulayınca
hatırladı ve şöyle dedi: "Ey Muhammed! Hayatta olan birinden bir şey
nakletme. Yaşayan kişinin unutmayacağına güvenilmez."
Müzenı der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: "Kim kardeşi adına yalan söylerse onu sıkıntıya
sokmuş olur."
Abdullah b. Abdilhalik
el-Masri'nin haber verdiğine göre Şafii, hastayken kendisini evinde ziyaret
eden Abdulhamıd b. el-Velid b. Muğıre el-Eşcai'ye şöyle diyordu: "Allah
gücünü güçlendirsin, zayıflığını da zayıflatsın."
Ebu Abdillah el-Hafız'ın
Tarıh kitabında naklettiğine göre Rabi b. Süleyman şöyle diyor: Bir gün
Şafii'nin yanına girdim ve ona; "Nasıl oldun?" dedim. "Zayıf
düştüm" dedi. "Allah zayıflığını güçlendirsin" dedim. Bana dedi
ki: "Ey Rabi! Allah yüreğine icabet etsin, ama sözüne icabet etmesin. Eğer
zayıflığımı güçlendirirse beni öldürür. Allah seni zayıflığına karşı
güçlendirsin, de."
Başka bir rivayete göre:
Rabi dedi ki: "Vallahi iyilikten başka bir şey murad etmedim." Şafii
de şöyle dedi: "Elbette. Vallahi evladım, açık bir şekilde bana laf söylesen
bunu kastetmediğini bilirdim."
el-Asımi'nin kitabında
okuduğuma göre Rabi, Şafii'yle ilgili şunları anlatıyor: Kendisi musibetlerde
"Allah ecrini büyütsün" demekten hoşlanmazdı. Allah ecrini büyütsün,
sözünün manası için; "Allah musibetlerini çoğaltsın ki ecrin çoğalsın,
anlamına gelir" derdi.
Sabit'in naklettiğine
göre Mutarrif şöyle dedi: "Allah ecrini büyütsün" deme, " Allah
ecrini versin" de.
Harmele b. Yahya der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: İbn Adan, Cuma günü Medine valisinin (imam
olarak) insanların başına peştamal bağlayarak çıkmasını yadırgadı. Bunun
üzerine vali onun hapsedilmesini emretti. İbnu Ebi Zi'b valinin yanına çıkıp
ona şefaatçi oldu ve dedi ki:
"İbn Adan ahmaktır.
Senin haram yediğini, haram giyindiğini görüyor buna itiraz etmiyor. Sonra
senin peştamal bağlamana itiraz ediyor! Onu salıver."
İbnu Abdilhakem der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Dünyada şaşılacak üç şey gördüm: Bir
adam sol eliyle yazıyor, sağ eliyle yazanı geçiyor. Bir adamı kadı iki müd
buğday için hapsediyor. Bir adam cariyeleri gezip onlara şarkı söylemeyi
öğretiyor, ama namaz vakti gelince oturarak namaz kılıyor."
Yunus b. Abdila'la'nın
bildirdiğine göre Şafii, bu hikayeyi anlattı, ancak üçüncüde şöyle dedi:
"Yaşlı bir adam çocukları gezip şarkı söylemeyi öğretiyor, namaz vakti
gelince de oturarak namaz kılıyor."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Şafii'nin
Cömertliği ve İyilikseverliği