BEYHAKİ

KÜLLİYATI

İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Şafit'nin Aklını Kullanması ve Ondan Edebiyatla İlgili Nakledilenler

 

Ebu Ubeyd Kasım b. Selam der ki: "Kesinlikle Şafii'den daha zeki bir insan görmedim. Allah rahmet etsin.''

 

 

Bu sözü Zekeriyya es-Sad'nin kitabında bu senedle, Ebü İshak İbrahim b. Muhammed el-Karrab rivayetiyle görmüştüm. Ahmed b. Hanbel'in Şafii'den bahsederken anlattığı hikayesinde de şöyle geçmişti: "Eğer bu delikanlının zekasını kaçırırsan, kıyamete kadar benzerini bulamazsın."

 

 

Harmele der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Size söylediklerim içinde, mantığınıza uymayan, aklınızın kabul etmediği ve doğru bulmadığı ne varsa kabul etmeyin. Zira akıl, hakkı kabul etme eğilimindedir."

 

 

 

Yünus b. Abdila'la der ki: "Bütün insanların zekası Şafii'nin zekasının içine konsaydı, onun zekası içinde boğulurlardı."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Söz aklın uyanıklığıdır. Susmak ise uyumasıdır. Uykusunda ve uyanıklığında ona nasıl davrandığına dikkat et."

 

 

 

Yunus b. Abdila'la'nın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Islah edilmeye muhtaç olan insanlar sanıldığından çok fazladır. Hayvanlar da yönlendirilir ve yollarını bulurlar."

 

 

 

Yunus b. Abdila'la der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İnsanları idare etmek, hayvanları idare etmekten zordur."2

 

 

 

İbrahim b. Muhammed b. eş-Şafii'nin naklettiğine göre Şafii şöyle dedi: "Aklın tükenen bir sınırı vardır, aynı şekilde görmenin de tükenen3 bir sınırı vardır."

 

 

 

Rabi der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Akıllı, aklının kendisini her kötülükten uzak tuttuğu kişidir."

 

 

 

Rabi der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki; soğuk su içmenin şahsiyetimi düşüreceğini bilsem ondan içmezdim. Bugün şiir söyleyenlerden olsaydım erdemliliğe ağıt yakardım."

 

 

 

Şafii'nin torunlarından Muhammed b. Ahmed, babasının şöyle dediğini naklediyor: Muhammed b. İdris eş-Şafii, oğlu Ebu Osman'a sitem ederken şöyle dedi: "Oğlum! Vallahi soğuk suyun kişiliğimden bir şeyalacağını bilseydim, onu kesinlikle sıcak içerdim."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Mürüvvet (şahsiyet) dört hasletten oluşur: Güzel ahlak, cömertlik, tevazu ve ibadet.

 

 

 

Eyyub b. Süleyman'ın naklettiğine göre Şafii şöyle dedi: "Erdemlilik, vücuttaki organların malayaniden kendini muhafaza etmesidir."

 

 

 

Yine onun naklettiğine göre Muhammed b. İdris eş-Şafii şöyle dedi: "Kişinin özü üç hasleti taşımasıyla oluşur: İnsanlar senin zengin olduğunu sanacak derecede fakirliğini gizlemek, insanlar senin memnun olduğunu düşünecek derecede kızgınlığı gizlemek ve insanlar senın müreffeh olduğunu düşünecek derecede sıkıntıyı gizlemek."

 

 

 

Naklettiğine göre Şafii şöyle dedi: "Kim insanların kendisini iyi olarak görmelerini istiyorsa, insanlar hakkında iyi düşünceler beslesin."

 

 

 

Buvayti der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İnsan dünyada ancak dört şeyle kamil olur: Dinine bağlılık, güvenilir olmak, tutumlu olmak ve vakar."

 

 

 

Ebü Eyyüb b. Süleyman el-Harbi'nin bildirdiğine göre Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin oğlu Muhammed şöyle diyor: Babam Muhammed b. İdris, bazı işlerimde acele ederken beni görünce dedi ki: "Evladım! Sakin ol, sakin ol. Acele, işlerin eksik olmasına sebep olur. Sükünetle amaçlara ulaşılır."

 

 

 

Farklı senedlerle hem Zühri hem de İbn Şihab tarikiyle; Urve b. Zübeyr'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah, lütufkar ve yumuşaktır. (Kullarından da) yumuşak kişileri sever. (İnsanlara karşı) sert olan kişilere vermediği şeyleri yumuşaklıkla muamele eden kişilere verir."

 

 

 

Ali b. İsmail b. Tabatiba el-Alevi'nin babasından naklettiğine göre, Şafii şöyle diyor: "İnsanlara yayılmak, kötü arkadaşları kendine çeker. Onlardan kaçmak da düşman kazandırır. Kaçan ve yayılan arasında ol."

 

 

 

Aynı isnadla naklettiğine göre Şafii şöyle diyor: "Ne zaman birine değerinden fazla ikramda bulunduysam; bana, kendisine ikramda bulunduğum kadar değer verdi."

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: "Üç kişi vardır, onlara hor davranırsan sana değer verirler, değer verirsen sana hor davranırlar; kadın, köle ve Nabati."

 

 

 

Aynı isnadla Şafii diyor ki: "Kölede vefa, alçak alanda şükür ve rezillikte hüner yoktur."

 

 

 

Aynı isnadla naklettiğine göre Şafii şöyle dedi: "Dört şey vardır ki, Allah kıyamet gününde bunları önemsemez: Askerin takvası, hadım olanın zühdü, kadının emaneti ve çocuğun ibadeti."

 

 

 

Müzenı der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kırk sene boyunca, evli olan arkadaşlarıma evliliklerini sordum, hiç biri hayırlı olduğuna dair bir görüş bildirmedi. "

 

 

 

Şafii'nin haber verdiğine göre güvendiği bir dostu şöyle diyod "Dinimi muhafaza etmek için evlendim; fakat benim dinim, annemin dini ve komşularımın dini de gitti."

 

 

 

Yine Şafii'nin şöyle dediğini haber veriyor: "Üç kişi vardır ki, onlara hor davranırsan sana değer verirler, değer verirsen sana hor davranırlar: Kadın, köle ve Nabati."

 

Derim ki: Şafii'nin bu hikaye de anlattığı; denedikleri nikahlarda, güzel örneklere rastlanmayan bir kavimle alakalıdır. Tercih ettiği görüşünü, Ahkamu'l-Kur'an kitabında şöyle açıklar: "Nefsini kontrol edemeyenin evlenmesini müstehap görüyorum; çünkü Allah bunu emredip böyle karar verdi, evlenmeye teşvik etti, birçok nimetin elde edilmesine sebep kıldı."

Şafii bunları dedikten sonra, bununla ilgili ayetleri ve hadisleri okur ve şöyle devam eder: "Nefsinden korkmayan ve evlenmeye ihtiyaç duymayan kişinin evlenmeyi terk etmesinden bir mahzur görmüyorum. Hatta kendini Yüce Allah'a ibadet etmeye hasretmesi bakımından bunu müstehap kabul ederim."

 

Za'ferani'nin rivayet ettiği Kadım' de Şafii şöyle diyor: "Evlenmemesini tercih ederim. Yüce Allah'ın ibadetine zaman ayırması ve geçim derdinin hafiflemesi için. Nefsinden korkan ise evlensin ve dinini korusun. Din ve akıl sahibinin evlenmesi isterim; çünkü her sınıftan akıl sahipleri devamlı hayır işlemeye ve kötülüklerden uzaklaşmaya daha yakındırlar.

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Ayıptan korkmayanla arkadaşlık etmek, kıyamet günü ayıptır."

 

 

 

Yünus b. Abdila'la diyor ki: Şafii bana şöyle dedi: "Değerli insanlarla birlikte ol, değerli olursun. Alçaklarla birlikte olma, alçaklarla anılırsın."

 

 

 

Müzeni der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kendine karşı en zalim olan kişi, kendisine saygı göstermeyene tevazu gösteren, kendisine faydalı olmayan kişinin dostluğuna rağbet gösteren ve tanımadığı insanların övgüsünü kabul eden kişidir."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kendine en fazla zulmeden kişi, hakkına riayet etmeyen insanların dostluğuna rağbet eden kişidir."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İdaresine ihtiyaç duyduğun kişi senin kardeşin değildir."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kim kardeşinin kardeşliğinde kendini ispatlarsa, onun hatalarını kabul eder, eksiklerini tamamlar ve kusurlarını affeder."

 

 

 

Aynı isnadla Şafii'nin şöyle dediğini nakleder: "Hata işlemeden özür dileyen, kendine hata yükler."

 

 

 

Aynı isnadla şöyle dediğini nakleder: "Bir adamı gözümden düşürürsem, ona tabi olan parçalarımı da gözden çıkarırım."

 

 

 

Müzeni haber veriyor: Şafii'ye "Ayak takımı kimdir?" diye sordum, şöyle cevap verdi: "Taraftarlarından fazla, muhaliflerine değer veren kişidir. Bunun tek sebebi de, düşük seviyesi ve kıt amelidir. Onlarla güç kazanmak istiyor, yoksa neden düşmanla dostluk kursun ki?"

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Ademoğlunun tabiatında alçaklığa eğilim vardır. Bundan dolayı kendisinden uzaklaşana yakın olmaya, yakınlaşandan uzaklaşmaya çalışır."

 

 

 

Şafii'nin naklettiğine göre, amcasının hocalarından biri şöyle diyor:

"Yapmadığın bir iş için sana teşekkür edenin, yaptığın bir işi inkar edip nankörlük etmesinden kork."

 

Esed b. Said der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Dostların muhabbetine eşit bir mutluluk yoktur. Onlardan ayrılmak kadar acı da yoktur."

 

 

 

Esed b. Said b. Ufeyr der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Amcam Muhammed b. Ali bana dedi ki: "Kim yapmadığın bir işten dolayı sana teşekkür ederse ona dikkat et; onun için yaptığın işleri inkar edebilir."

 

 

 

Müzeni der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kim bir alçak hakkında iyi niyet beslerse, en hafif cezası yoksulluk olur."

 

 

 

İbn Ufeyr der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Dostun özelliği, dostunun dostuna dost olmasıdır."

 

 

 

İbn Ufeyr der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kardeşlerin muhabbetine eşit olan bir mutluluk yoktur, onların ayrılığına eşit bir hüzün de yoktur."

 

 

 

Yünus b. Abdila'la der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Dostluğuna dayanarak kardeşinin hakkını ihmal etme."

 

 

 

Yine naklettiğine göre, Şafii şöyle dedi: "Seni rahatlıkla reddedecek olan kişiye yüzünü karartma."

 

 

 

Ebu'l-Hasan b. Miksem'in babasından naklettiğine göre bir adam Şafii'ye gelip; "Bana nasihat et" dedi. Şafii ona dedi ki: "Allah seni özgür olarak yarattı. Seni yarattığı gibi kal."

 

 

 

Dediğine göre Şafii şöyle dedi: "Kim sana iyilik yaparsa, sana güvenini ispat etmiştir, kim cefa ederse, seni boş vermiştir."

 

 

 

Dediğine göre Şafii şöyle dedi: "Kulağıyla duyan anlatır. Kalbiyle dinleyen uyanık olur. Amel ederek nasihat eden hidayete götürür."

 

 

 

Buvayti'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Kim sana dedikodu anlatırsa, senin dedikodunu yapar. Sana söz taşıyan senden söz taşır. Memnun ettiğin zaman sende olmayan özellikleri sendeymiş gibi konuşan, kızdırdığın zaman da sende olmayan şeyleri sende varmış gibi anlatır."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Güzel ve akıllı kişi, zekasını göstermeyen kişidir."

 

 

 

Müzeni der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kim kardeşine gizlice nasihat ederse, ona nasihat edip değer vermiş olur. Kim açıkça nasihat ederse, onu rezil edip ayıplamış olur."

 

 

 

Yunus b. Abdila'la'nın haber verdiğine göre iki adam tartışıyorlardı, Şafii de konuştuklarını duyuyordu. Aralarından birine şöyle dedi; "İnsanların tümünü memnun edemezsin. Sen Allah ile kendi aranı düzelt. Yüce Allah ile aranı düzeltirsen insanlar umurunda olmaz."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şam'nin şöyle dediğini işittim: "İnsan kendini düzeltip cam gibi yapsa bile, insanlar içinde ona karşı çıkanlar olur."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Şahsiyet sahipleri devamlı bir uğraş içinde olurlar."

 

 

 

Rabi b. Süleyman haber veriyor: Şafii'yle birlikteydim, bir adam gelip bir soru sordu. Şafii ona şöyle dedi: "Kim kendini seviyesinin üzerinde gösterirse, Allah onu olduğu seviyeye geri indirir. "

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Hürriyet; şeref ve takvadır. İkisi bir adamda bir araya gelirse o kişi hürdür."

 

 

 

Naklettiğine göre Şafii şöyle dedi: "Yiğitlik, özgürlerin süsüdür."

 

 

 

Naklettiğine göre Şafii şöyle diyor: "Batılla süslenen kişi, namusunu heder eder."

 

 

 

Harmele b. Yahya'nın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Kişi yapmadığı işlerle zikredilirse çiğnenmiş yani kırılmış olur."

 

 

 

Yunus b. Abdila'la der ki: ŞafiI'nin şöyle dediğini işittim: "Tevazu, şerefli insanların karakterindendir. Kibirlenme ise alçaklarm ayıbıdır."

 

 

 

Naklettiğine göre Şafii şöyle diyor: "İnsanlar içinde en değerli kişi; kendi değerini görmeyendir. İnsanların en faziletlisi de; kendi faziletini görmeyendir. "

 

 

 

Rabi der ki: ŞafiI'nin şöyle dediğini işittim: "Kibir tamamen ayıptır. Kişiyi gündüz odun kırarken görsen de gece için ona güvenme."

 

 

 

Müzeni der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Bir kavmin kadınları başkalarının kocalarının karşısına çıkmazsa, erkekleri de başkalarının kadınlarının karşısına çıkmazsa, onların çocukları ahmak olur."

 

 

 

Ahmed b. Sinan der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Yanlış olan insanın hedefi vurması değildir; yanlış olan buna niyet etmesidir."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Zayıf görüldüğü halde sinirlenmeyen eşektir. Memnun edildiği halde memnun olmayan şeytandır."

 

 

 

Şafii'nin, Malik b. Enes'ten rivayet ettiğine göre Zühri şöyle diyor: Beş şeyde zillet vardır: Meclise kitapsız gelmek, köprüyü tahtasız geçmek, hamama su kabağı (tas) olmadan girmek, şereflinin alçağa boyun eğmesi ve malından faydalanmak için erkeğin kadına boyun eğmesi."

 

 

 

Abdullah b. Muhammed el-Belevi der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Bazı şeyler zillettir: Köprüyü tahtasız geçmek, ilim meclisine kitapsız gelmek, hamama kovasız girmek, şeref sahibi birinin, malından faydalanmak için al çağa boyun eğmesi, erkeğin karısını memnun etmek için ona boyun eğmesi ve ahmak birini idare etmek. Ahmağı idare etmek ulaşılamayacak bir noktadır."

 

 

 

ŞafiI'nin Malik b. Enes'ten rivayet ettiğine göre, Zühri kendine ait şu şiiri okudu:

Sakın güvenme kindara teskin etsen de kalbini.

Kin yarası bir gün geçer desen de kalmıştır kini.

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Nasihate ahmak ve hırsız dışında kimse dahil olmaz."

 

 

 

Müzeni, Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin şöyle dediğini naklediyorlar: "Kadı olup ta fakirleşmeyen hırsızdır."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Çarede nezaket göstermek, aracı bulmaktan daha verimlidir."

 

 

 

Yunus b. Abdila'la bildiriyor: Şafii bana dedi ki: "Ey Ebu Musa! İhtiyaçların çoğalırsa, en önemlisinden başla."

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kim sırrını tutarsa, seçme şansı elinde olur."

 

 

 

Şafii'nin bildirdiğine göre Amr b. el-As şöyle dedi: "Kesinlikle birine sır söyleyip ifşa ettiğinde kınamış değilim. Çünkü bu sırdan dolayı içim daralmıştır."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Düşmanıyla otuz sene aynı kaptan yemek yemeyen akıllı değildir."

 

 

 

Müzenı ve Rabi'nin naklettiklerine göre Şafii şöyle diyor: "Fıkıh aliminin yanında kendisiyle eğlendiren bir sefihin bulunmasında sakınca yoktur."

 

el-Müzenı bu hikayeden sonra şu beyitleri okudu: Felek seni birine muhtaç etmişse eğer. Eline düştüğünde ona kolaylık göster.

 

 

 

Ebu Abdirrahman es-Sülemi de bu sözü Müzeni ve Rabi'den nakletmiştir.

 

 

 

Ahmed b. Ebi Bekr'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Evimden cübbe almış satmaya çalışan bir kölemle karşılaştım. Beni görünce şaşırdı. Ona "Bu nedir? Ne yapmak istiyorsun?" diye sordum. Bana döndü ve dedi ki: "Efendim! Ne kadar ilginç birisin! Bir şey hakkında fetva veriyorsun, sonra kendin uygulamıyorsun. Bir şeyi taşıyan onu daha fazla hak eder. Eğer bende bir hakkın varsa ispat et ve al."

Böyle deyince yüzüne güldüm ve bıraktım.

 

 

 

Müzenı der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Şefaatler kişiliklerin zekatıdır."

 

 

 

Yünus der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Araplardan bir adam başka bir adama bir iş yaptırdı. Sonra kendisine dönüp şöyle dedi: Allah sana musibet vermeden ecir versin."

Şafii dedi ki: "Onlar insanların en akıllılandır."

 

 

 

Asımı'nin kitabında anlatıldığına göre Rabi şöyle diyor: Bir gün Şafii'ye: "Allah sana hayır versin" dedim. Dedi ki: "Yavrucuğum! İstediğini söyle. Hayır ölüm döşeğinde de olabilir."

 

 

 

Rabi'nin naklettiğine göre Şafii şöyle dedi: "Güzellikte musibet yoktur."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafifnin şöyle dediğini işittim: "Siyahilerin değerini düşüren tek şey, akıllarının zayıflığıdır. Böyle olmasaydı siyah öyle bir insan rengi olurdu ki, herkes onu ister ve tercih ederdi."

 

 

 

İki farklı isnadla Yunus b. Abdila'la der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Eğer bir adam günün ilk saatlerinde tasavvufa başlarsa, öğlen olmadan onu ahmak olarak bulursun."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafifnin şöyle dediğini işittim: "Müslim elHavas dışında aklı başında hiç bir sUfi görmedim."

 

Derim ki: Bunu derken, tasavvufa girip isimle yetinip manayı terk edenleri, şekli alıp hakikati anlamayanları, geçimi için çalışmayıp bunu Müslümanların üzerine atanları kastetmiştir. Başka yerlerde de anlattığı gibi bunlar insanları umursamaz, haklarını gözetmezler. Ne ilim, ne de ibadetle uğraşırlar.

 

 

 

İbrahim b. el-Müvellid'in naklettiğine göre Şafii şöyle dedi: "SMi, dört hasleti taşımadıkça süfi olamaz: Çok tembel, yemeyi çok seven, çok uykucu ve boşboğaz."

Derim ki: Bu kötü özellikleri sayarak taşıyanları kötülemek istemiştir.

Onlardan tasavvufta kendini arındıranlar, Yüce Allah'a samimi bir tevekkülle bağlananlar, ibadetlerinde şeriatın edebine riayet edenler, diğer insanlara İslam ahlakına uygun davrananlar bununla ilgili değildir. Onlarla bir arada bulunduğunu, birlikte yaşadığını ve onlardan ilim aldığını anlatmıştır.

 

 

 

Oğlu Muhammed, Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin şöyle dediğini nakleder: "Süfilerle on sene birlikte bulundum, onlardan bu iki kelime dışında bir şey öğrenmedim: Vakit kılıçtır ve gücünün yetmemesi mas umiyett en dir."

 

Bana ulaşan bilgilere göre, sMi adını kullanan birisinde hoşuna gitmeyen bir şey gördü ve benzerlerini onun gibi yermeye başladı.

 

 

 

Ali b. Bahr el-Verrak bildiriyor: Şafii, devamlı koku kullanırdı. Bunun sebebi kendisinde basur bulunmasıydı. Hizmetçisi her sabah bir şişeyle gelir, oturduğu yere serpiştirirdi.

Yanında sufilerden bir adam otururdu. Şafii'ye battal derdi. "Bu battal, bu battal" derdi.

Bir gün bıyıklarına pislik sürüp ŞafiI'nin halkasına geldi. Şafii kokuyu koklayınca rahatsız oldu. "Ayakkabılarınızı kontrol edin" dedi. "Bir şey göremiyoruz, ey Ebu Abdillah" dediler. "Bir birinizi koklayın" dedi. O adamı tespit ettiler. "İşte bu, ey Ebu Abdillah" dediler. Ona "Neden böyle yaptın?" deyince, adam "Senin baskını görünce Allah'a karşı tevazu göstermek istedim" dedi.

 

Şafii dedi ki: "Bunu alın, Abdulvahid'e götürün. Ona, Ebu Abdillah, bunu gidinceye kadar yanında tut diyor, deyin." O zaman muhafızların başında o vardı.

Şafii çıkınca çağırdı ve otuz veya kırk kırbaç ceza verdi ve dedi ki: "Bu, pislikle mescid'e girip pis bir halde namaz kıldığın için."

 

 

(Musiki) Dinlemeye Gelince

 

Yunus b. Abdila'la anlatıyor: Şafii'ye Medine ehlinin musiki dinlemeyi mubah görmelerini sordum.

 

Şafii şu karşılığı verdi: Hicaz ehlinden musiki dinlemeyi kerih gören kimseyi işitmedim, ancak tasvirler hariç. Yol şarkıları, hatıraları söylemek, rubailer, şiir nameleriyle sesi güzelleştirmek mubahtır.

 

Derim ki: el-Mebsut ve el-Ma'rife kitaplarında, Şafii'nin musiki dinlemeyle ilgili şartlarını nakletmiştim. İsteyen oraya müracaat edebilir, inşallah.

 

 

 

Müzeni şöyle haber veriyor: Şafii ve İbrahim b. İsmail b. Uleyye'yle birlikte, bir ailenin evine uğradık. Bir cariye şöyle diyordu: Dostum neler oluyor baksana bineklere. Geri mi getiriyor aldığı insanları!

 

Şafii: "Gelin dinleyelim" dedi. Cariye bitirince Şafii, İbrahim b. Uleyye'ye; "Bunlar hoşuna gidiyor mu?" dedi. İbrahim; "Hayır" deyince, Şafii; "Senin duyguların yok" dedi.

 

Şafii "Edebu'l-Kadi'' kitabında, şarkı söyleyen köle ve cariyeler edinen kişi hakkında şöyle demişti: Eğer ikisini toplayıp şarkı söyletiyorsa, bu sefihliktir ve şahadeti reddedilir. Cariye konusunda daha ağır sefihlik eğlence vardır. Eğer bir araya getirmiyor ve seyretmiyorsa bu durum kendisi için mekruhtur, ama şahadeti reddedilmez. Bu şekilde kişi, şarkı evlerine gidip, şarkıcılar kendisine geliyorsa, bunu da alışkanlık haline getirmişse ve bu konuda aleyhine şahitlik eden bulunursa; kendisi sefih hükmündedir ve şahadeti reddedilir. Bunu az yapıyorsa, açıkladığımız gibi bu açık bir haram olmadığı için şahitliği reddedilmez. Fakat yol şarkıları ile bedevi marşlarını dinlemekte, az olsun çok olsun sakınca yoktur. Şiir dinlemek te öyledir.

 

 

 

Süfyan, İbrahim b. Meysere yoluyla, Amr b. Reşid' den, babasının şöyle dediğini rivayet ediyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni bineğinin arkasına bindirdi ve "Umeyye b. Ebi's-Salt'ın şiirlerinden bildiğin var mı?" diye sordu. Ben "Evet" deyince, "Haydi" dedi.

 

Ona bir beyit okudum, "Eee ... " dedi. Ona yüz beyit kadar okudum. Başka bir isnadla Rabi b. Süleyman, "Şafii şöyle diyoL." diyerek aynı sözü zikretti.

 

Şafii şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yolculukta söylenen yol şarkılarını ve recezi dinlemiştir. Bir seferinde Abdullah b. Ravaha'ya emredip "İnsanları canlandır" demiş, recezleriyle insanlar hızlanmıştır.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre babası şöyle diyor: Ben, Şafii, İbnu Bukeyr ve dostlarımızdan bir topluluk ile birlikte, Yusuf b. Ömer'in evindeydik. Tertip ettikleri bir düğün işi vardı. Orada eğlence ve def vardı. Onlardan hiç birisi bunu nahoş karşılamadı.

 

Burada eğlence derken, haberde nakledilen ve düğün de caiz olan eğlence kastedilmiştir. Bu da nahoş görülmeyen şiir ve recezdir.

 

Yunus b. Abdila'la der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Gezintide ciddi davranmak ahmaklıktır."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Said b. Cübeyr sırtı dönük satranç oynadı. Yanındakine; "Ne oynadı?" diyordu. O "Şöyle oynadı" deyince ona "Sen de şöyle oyna" diyordu.

 

Şafii bunu; onun şahitliğini kabul etme sebebini belirtmek ıçın anlatmıştır. Zira ilim ehli bunun cevazı konusunda farklı düşünmektedirler.

 

Mekruh olmasına gelince: Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Hadisle zar oynamak diğer eğlenceleri oynamaktan daha fazla kerih görülmüştür. Satranç oynamayı iyi görmeyiz, ama zardan daha hafiftir. İnsanların oynadıkları bütün oyunlar mekruhtur, çünkü oyun, din ve mürüvvet ehlinin işi değildir. Bunları helal dairesinde oynayanların şahitliği reddedilmez.

 

Şafii sözlerini açarak, oyunlarla namazı unutan, bunu abartıp namazını kaçıran, sonra tekrar kaçıran kişinin şahitliğinin reddedileceğini ifade etti. Ardından erkeğin ailesiyle oynamasını, atlara binmesini, atını eğitmesini, ok atmayı öğretmesi ve ok atma antrenmanı yapmasını istisna etti. Sonra da; "Bunlar oyundan sayılmaz" yani mekruh değildir, dedi ve bunları yasaklamadı.

 

Sonra dedi ki: Kişinin, oyunu ve Kur'an okuma, ilimle uğraş ma da olsa namazı vaktinde kılmaktan alıkoyacak diğer işleri abartmaması gerekir. Aynı şekilde, farz namazları ihmal edip nafile namaz da kılmamalıdır. Çünkü farz olan namaz diğer bütün namazlardan daha çok gereklidir.

 

Bu hikaye de "şahitliği reddedilmez" sözüne bağlıdır. Doğruya ulaşmak, Allah sayesindedir.

 

 

 

Yünus b. Abdila'la der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Geleneği terk etmek üretilmiş bir suçtur."

 

 

 

Müzenı ve Rabi'nin naklettiklerine göre Şafii şöyle diyor: "Evinde un olmayana danışma. Çünkü onun aklı yerinde değildir."

 

 

 

Muhammed b. Abdillah'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Kadı Şureyh bir adama "Ben senin ahmak olduğunu zannediyorum" dedi. Adam ona şöyle cevap verdi: "ihtiyarın senin zannını beğenmesi en büyük ahmaklıktır."

 

 

 

Müzenı der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Bir adamın hatasına gülündüğünde, muhakkak doğrusu kalbine düşer."

 

 

 

Müzenı der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Medine halkından bir adamın geri zekalı bir çocuğu vardı. Onu, kendisine otuz arşın uzunluğunda bir ip satın alması için gönderdi. çocuk: "Ne kadar geniş olsun?" deyince, adam dedi ki: "Senin başıma musibet olduğun genişlikte. "

 

 

 

Harmele der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Ne zaman bir kavim başka bir kavmin ülkesine girse, muhakkak onların adetlerini alır. Iraklı, Şamlının adetini alır, Şamlı da Iraklının adetini alır."

 

 

 

Yine Harmele der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kişinin, yüzüğü küçük gümüşü bololursa akıllı bir adamdır. Gümüşü az yüzük büyük olursa adam acizdir. Katibin diviti solundaysa katip değildir. Diviti sağında, kalemi de kulağındaysa o katiptir."

 

 

 

Farklı iki isnadla el-Buvayti'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: "Adamın yaşını söylemesi mürüvvetten değildir (erdemli olmadığının göstergesidir). "

Ebü AbdiHalı el-Hafız, Şafii'nin kendisine okunan bu sözüyle ilgili bize şöyle dedi: Bunda şalısiyeti ciddi bir şekilde savunmak söz konusudur. Yaşını söyleyen kişi inanan ve inanmayan arasında kalır. Kimisi "Genç görünmek için yaşını eksik gösterdi" der. Kimisi de "Olgun görünmek için yaşını büyük gösterdi" der. İlim ehlinde ise "Küçük olduğu halde falan ve falanla ne zaman görüştü?" derler.

 

Ebü Abdillah dedi ki: Ebü Bekr b. Cafer el-Müzekki, akil insanlardandi. Bana bir soru sorunca ŞafiI'nin sözüyle cevap verdim. Bana dedi ki: "Şifa veren bir cevap verdin."

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem şöyle haber veriyor: Şafii bana şöyle dedi: "Ey Muhammed! Yaşayan birinden hadis nakletme. Yaşayanın unutmasından emin olunmaz."

Şöyle ifade edeyim; Şafii'den, bir hikaye duymuştum. Ondan nakiHe anlattım. Kendisine aktarılınca inkar etti. Babam buna çok üzüldü. Onu teselli etmeye çalışıyorduk. Dedi ki: "Yavrum! Şafii'den bir hikaye naklettim. Kendisine aktarılınca inkar etti."

Ona dedim ki: "Babacığım! Ben hatırlatırım, belki hatırlar."

 

Kendisine gidip dedim ki: "Ey Ebü Abdillah! Hatırlıyor musun, bir gün şöyle şöyle oldu. Birisi sana süt emzirmeyle ilgili bir soru sordu. Ona cevap verdin ve 1103. ile ilgili şöyle şöyle dedin?"

 

Kelimeyi vurgulayınca hatırladı ve şöyle dedi: "Ey Muhammed! Hayatta olan birinden bir şey nakletme. Yaşayan kişinin unutmayacağına güvenilmez."

 

 

 

Müzenı der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kim kardeşi adına yalan söylerse onu sıkıntıya sokmuş olur."

 

 

 

Abdullah b. Abdilhalik el-Masri'nin haber verdiğine göre Şafii, hastayken kendisini evinde ziyaret eden Abdulhamıd b. el-Velid b. Muğıre el-Eşcai'ye şöyle diyordu: "Allah gücünü güçlendirsin, zayıflığını da zayıflatsın."

 

 

 

Ebu Abdillah el-Hafız'ın Tarıh kitabında naklettiğine göre Rabi b. Süleyman şöyle diyor: Bir gün Şafii'nin yanına girdim ve ona; "Nasıl oldun?" dedim. "Zayıf düştüm" dedi. "Allah zayıflığını güçlendirsin" dedim. Bana dedi ki: "Ey Rabi! Allah yüreğine icabet etsin, ama sözüne icabet etmesin. Eğer zayıflığımı güçlendirirse beni öldürür. Allah seni zayıflığına karşı güçlendirsin, de."

 

Başka bir rivayete göre: Rabi dedi ki: "Vallahi iyilikten başka bir şey murad etmedim." Şafii de şöyle dedi: "Elbette. Vallahi evladım, açık bir şekilde bana laf söylesen bunu kastetmediğini bilirdim."

 

 

 

el-Asımi'nin kitabında okuduğuma göre Rabi, Şafii'yle ilgili şunları anlatıyor: Kendisi musibetlerde "Allah ecrini büyütsün" demekten hoşlanmazdı. Allah ecrini büyütsün, sözünün manası için; "Allah musibetlerini çoğaltsın ki ecrin çoğalsın, anlamına gelir" derdi.

 

 

 

Sabit'in naklettiğine göre Mutarrif şöyle dedi: "Allah ecrini büyütsün" deme, " Allah ecrini versin" de.

 

 

 

Harmele b. Yahya der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: İbn Adan, Cuma günü Medine valisinin (imam olarak) insanların başına peştamal bağlayarak çıkmasını yadırgadı. Bunun üzerine vali onun hapsedilmesini emretti. İbnu Ebi Zi'b valinin yanına çıkıp ona şefaatçi oldu ve dedi ki:

"İbn Adan ahmaktır. Senin haram yediğini, haram giyindiğini görüyor buna itiraz etmiyor. Sonra senin peştamal bağlamana itiraz ediyor! Onu salıver."

 

 

 

İbnu Abdilhakem der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Dünyada şaşılacak üç şey gördüm: Bir adam sol eliyle yazıyor, sağ eliyle yazanı geçiyor. Bir adamı kadı iki müd buğday için hapsediyor. Bir adam cariyeleri gezip onlara şarkı söylemeyi öğretiyor, ama namaz vakti gelince oturarak namaz kılıyor."

 

 

 

Yunus b. Abdila'la'nın bildirdiğine göre Şafii, bu hikayeyi anlattı, ancak üçüncüde şöyle dedi: "Yaşlı bir adam çocukları gezip şarkı söylemeyi öğretiyor, namaz vakti gelince de oturarak namaz kılıyor."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Şafii'nin Cömertliği ve İyilikseverliği