BEYHAKİ KÜLLİYATI |
İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Şafii'nin İlme
Yaklaşımı ve Teşviki
İlmin Fazileti, İlim
Öğretme ve Öğrenmeye Teşvik Etmesi, İlimle Amel Etme Konusunda Şafii'den Gelen
Rivayetler
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İlim talep etmek, nafile namaz
kılmaktan hayırlıdır."
Rabi b. Süleyman der ki:
ŞafiI'nin şöyle dediğini işittim: "Farzları eda ettikten sonra, ilim talep
etmekten daha faziletli bir şey yoktur."
Ona "Allah yolunda
cihad etmek de dahil mi?" diye sorduklarında; "Allah yolunda cihad
etmek de dahil" karşılığını verdi.
Rab'l'nin bildirdiğine
göre Şafii şöyle dedi: "Ey Rabi! Çin' de de olsa ilmi taleb et."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Dünya halkının tümü, ilim talep etmeyi
bırakma konusunda ittifak etseler bile; yöneticinin onları ilim talep etmeye
zorlaması gerektiğine hükmederdim."
Şafii'nin bildirdiğine
göre İbn Uyeyne şöyle diyor: "Dünyada hiç kimseye nübüvvetten daha
faziletli bir şey verilmemiştir. Nübüvvetten sonra ilim ve fıkıh talep etmekten
daha faziletli bir şey verilmemiştir. Ahirette rahmetten daha faziletli bir şey
verilmeyecektir."
Ona "Ey Ebu
Muhammed! Bu (görüş) kimden?" diye sorduklarında "Fakihlerin
tümünden" karşılığmı verdi.
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Dünyayı isteyen ilme sarılsın. Ahireti
isteyen de ilme sarılsın."
Harmele b. Yahya der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Farzları eda etmekten sonra, Allah'a
ilim talep etmekten daha değerli bir şey takdim edilmemiştir. "
Rabi b. Süleyman'ın
haber verdiğine göre Şafii, Yunus b. Abdila'la'ya şöyle dedi: "Ey Ebu
Musa! Fıkha sarıl, fıkıh Şam elması gibidir, elmanın bütün özelliklerini
taşır."
Hasan b. Muhammed ez-Za'ferani
der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "On altı sene boyunca, yemeğim
tirit ve hurmadan başka bir şey değildi. Vücudumu ayakta tutacak kadar
yerdim." "Neden öyle yaptın, ey Ebu Abdillah?" diye
sorduklarında şöyle cevap verdi: "İlim ve fıkıh öğrenmek istedim. Onu
Allah'a bıraktım, daha sonra bana rızık verdi."
Humeydi, Şafii'nin şöyle
dediğini haber veriyor: Annemin kucağında yetimdim. Elimizde öğretmene verecek
bir şey yoktu. Öğretmen, kendisi çıkınca onun yerine bakmama razı oldu.
Kur'an'ı hatmettiğimde, mescide girdim. İnsanlarla oturuyardum, hadisleri ve
meseleleri öğreniyordum. Evimiz Mekke'de Hayf mahallesindeydi. Yassı kemik
arardım, üzerine hadis veya konuları yazardım. Eski bir küpümüz vardı.
Kemiklerin üzeri yazıyla dolduğunda, bu küpün içine atardım.
Harmele der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İlmi darlık içinde -talep edenler
dışında kimse iflah olmamıştır. Ben ilim talep ederken bir kağıdın fiyatı bana
çok ağır gelirdi."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İlim talep etmek, ancak parasız
olanlara yarar." Ekledi: "Parası olsa da."
Rabi b. Süleyman der ki:
ŞafiI'nin şöyle dediğini işittim: "Bu ilmi, parayla veya gururla öğrenmeye
kalkışan kimse öğrenemez. Ama nefsi zelil ederek, geçim sıkıntısı içinde ve
tevazuuyla öğrenen iflah olur."
Rabi b. Süleyman, bu ve
bir önceki hadisi başka bir rivayetle de nakleder. Ancak bu rivayette şu
ibaresi geçmiştir: "Ancak fakir olanlara yarar" deyince, "Yeteri
kadar zengin olana da mı yaramaz?" dediler. Dedi ki: "Yeteri kadar
zengin olana da yaramaz."
Yunus b. Abdila'la der
ki: ŞafiI'nin şöyle dediğini işittim: "Bu iş, yani ilim talebi, ancak
kişinin gömleği olur da şalvarı olmazsa yahut şalvarı olur da gömleği olmazsa
olur."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İlim tahsil eden üç şeye ihtiyaç duyar.
Birincisi uzun ömür, ikincisi geniş varlık ve üçüncüsü zeka."
Bu söz, öncekine muhalif
değildir. Öncekinde, umumi olarak insanların durumundan bahsetti. Zira servet
sahipleri genellikle ilim öğrenmekten çekinider ve dayanamazlar. Burada ise
alimin asgari ihtiyaçlarını karşılayacak kadar paraya sahip olup, geçimiyle
meşgul olmadan, ilimle uğraşmaya zaman ayırmasını kastetmiştir. Allah doğrusunu
bilir.
Ahmed b. Salih der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Evlenmeden önce fıkıh öğren, çünkü
evlenirsen fıkıh öğrenme imkanı yoktur."
Ahmed b. Salih'in
bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: "Ey Ebu Cafer! Evlenmeden önce
ibadetle uğraş. Evlenirsen ibadet edemezsin."
Hadisi bu şekilde
buldum. Üzerinde de tashih notu vardı. Ama önceki hadis daha doğrudur.
Za'ferani der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İlim öğrenen, ilmin inceliklerini
kaybetmemek için ona dikkat etsin."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Araştırmadan ilim öğrenen, gece vakti
odun toplayana benzer; içinde yılan olan bir kucak odunu taşır. Farkında
olmadan yılan onu ısırır."
Rabi b. Süleyman'ın
haber verdiğine göre ilmi körü körüne alıp taşıyan kişiyle ilgili Şafii şöyle
dedi: "Bu kişi gece odun toplayan gibidir; bir kucak odun keser ve
yüklenir. Belki içinde bir yılan vardır, farkında olmadan onu ısırır."
Farklı iki rivayetle
nakledildiğine göre Rabi b. Süleyman şöyle haber veriyor: Muhammed b. İdris
eş-Şafii'ye; "Edebiyata olan arzun nasıl?" dedim.
Dedi ki: "Onunla
ilgili daha önce duymadığım bir şey duyduğumda, bütün hücrelerim onu dinler
gibi olur, aynı kulakların bir şeyi dinleyip zevk aldığı gibi."
Ona: "Ona karşı
isteğin nasıl?" diye sordum; şöyle cevap verdi: "Para kazanmaktan
zevk alan ve para kazanmaktan engellenen kişinin hırsına benzer."
Ona "Onu nasıl
özlüyorsun?" dedim. Şöyle dedi: "Sahip olduğu tek çocuğunu kaybedip
arayan kadın gibi özlüyorum."
el-Müzenı der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İImi sevmeyende hayır yoktur. Böyle
biriyle aranda arkadaşlık ve dostluk olmasın."
Harmele b. Yahya'nın
haber verdiğine göre Şafii'ye hadis ehlinden, içinde bulundukları gülme ve
oyalanma vaziyetinden ve edebiyatı kullanmadıklarından söz edildiğinde şöyle
dedi: "Sübhanallah! Eğer hadis ehli sizin dediklerinizi kullansalardı,
hepsi alim olurdu."
Sonra Şafii bize döndü
ve dedi ki: Hadis, Kur'an, nahiv veya Arapça öğrenirken, her zaman sizin
dediklerinizden uzak kaldım. Bunu eskiden yapardım. Medine'ye gelip Malik b.
Enes'ten ders alıncaya kadar, onun heybetini ve vakarını görünceye kadar bu
benim için doğal bir olaydı. Gün geçtikçe bu durum bende daha ileriye gitti.
Sonunda öyle bir hal aldı ki; onun huzurunda korkudan, düşerken ses çıkarmasın
diye kağıdı açarken nazikçe açardım.
Rabi b. Süleyman der ki:
"Vallahi, Şafii'nin heybetinden çekindiğim için, bana bakarken su içmeye
cesaret edemezdim."
Rabi'nin bildirdiğine
göre Şafii şöyle dedi: Süfyan b. Uyeyne'ye giderdim, kendisi bana dönüp;
"Nasıloldun, Allah seni ıslah etsin?" diye başlamadan ona hal hatır
sormazdım. Çünkü birisi acele edip ondan önce halini sorduğunda sıkıntılı bir
şekilde; "Nasıloldun? Nasıloldun?" diye sorardı.
Rabi b. Süleyman'ın
bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Canı sıkıldığı bir sırada Süfyan b.
Uyeyne'ye; "Ey Muhammed! Sana dünyanın her yerinden insanlar geliyor
onlara kötü mü davranacaksın? Seni bırakıp gidebilider" dediler.
Şu karşılığı verdi:
"Eğer benim kötü davranışım yüzünden, onlara faydalı olan bir şeyi bırakıp
gideceklerse, o zaman senin gibi ahmak olurlar."
Başka bir rivayette Rabi
b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: İbn Uyeyne'ye:
"İnsanlar yeryüzünün çeşitli bölgelerinden senin yanına geliyorlar, sen
onlara kızıyorsun! Seni bırakıp gidebilirler" dediklerinde şu karşılığı
verdi: "Benim kötü huyum yüzünden, kendilerine faydalı olan bir şeyi
bırakıp giderlerse, senin gibi ahmaktırlar demektir."
Yünus b. Abdila'la der
ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: A'meş'e iki adam gelip giderdi. Biri
hadisle uğraşıyor, diğeri hadisle ilgilenmiyordul. A'meş bir gün hadisle ilgili
olana kızdı. Öbürü; "Sana kızdığı gibi bana kızsaydı bir daha yanına
gelmezdim" dedi.
A'meş dedi ki:
"Benim kötü huyum yüzünden, kendisine faydalı olan bir şeyi bırakacaksa, o
da senin gibi ahmak olur."
Rabi b. Süleyman'ın
haber verdiğine göre hadis ehlinden bazıları Şafii'ye (bir konuda) ısrar edince
şöyle dedi: Beni, Muhammed b. Sirin'in kendisine ısrar eden bir adama dediğini söylemek
zorunda bırakmayın, dedi ki: Beni, zorla boyumu aşana zorlar isen Seni memnun
edenden kötülük görürsün sen.
Ebu'l-Abbas Muhammed b.
Yakub şöyle haber veriyor: Bir gün Rabi b. Süleyman'ın yanındaydık, bize bir
şeyler okudu, devam etmesini istedik. Dedi ki: Şafii'nin şöyle dediğini
işittim: "Her gün madene ulaşılamaz."
Rabi b. Süleyman der
kil: Ebü Yaküb el-Buvayti, hapisten bana yazıp şöyle dedi: Gariplere karşı
sabırlı ol, halkana katılanlara güzel davran. Şafii'nin çoğu zaman şu beyti
mırıldandığını duyardım: Nefsimi alçak tutarım, saygı göstersinler diye Nefsini
alçak tutmazsan. ona ikram etmez kimse.
Rabi b. Süleyman'ın
bildirdiğine göre ŞafifŞöyle dedi: "Eğer ilmi sana yedirebilseydim
yedirirdim."
Rabi b. Süleyman'ın
bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Avama nasihat, dostlara nasihat ve
onların içinden havas olanlara hatırlatmak; Allah'ın akıllı müminlere farz
kıldığı bir görevdiL Yoksa sünnet iptal olur, farzlar da yerine getirilmez
olurdu."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Mimlerin ziyneti takvadır, süsleri
güzel ahlak, güzellikleri de gönül zenginliğidir."
Yine Şafii şöyle diyor:
"Mimlerde; Allah'ın uzak tuttuğu şeylere rağbet etmelerinden ve teşvik
ettiği şeylerden uzak durmalarından daha büyük bir ayıp olamaz."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Mimlerin süsü, Allah korkusu ve yumuşak
huylu olmaktır."
Aynı isnadla yaptığı
rivayete göre Şafii şöyle diyor: "Üç haslet olmadan ne ilim öğrenilir, ne
de ilimde başarı sağlanır: Allah korkusu, Sünnete ittiba ve endişe,"
Harmele b. Yahya
et-Tucibi der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Bir bilge başka bir
bilgeye mektup yazıp şöyle dedi: Kardeşim sana ilim verilmiş, günah
karanlığıyla ilmini kirletme. Alimlerin ilimlerinin aydınlığıyla koştuğu bir
günde, sen karanlıkta kalırsın."
Ebü Bekr el-Hallal der
ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İlim öğrenilen değildir, ilim fayda
sağlayandır."
Yunus b. Abdila'la şöyle
haber veriyor: Şafii bana dedi ki: "Ey Ebu Musa! Muhtaç olursam üzülmemek
için fakirliğe dost olmuşum."
Ayrıca Şafii şöyle
diyor: "Ey Ebu Musa! Alimlerin en güzel süsü, kanaatle birlikte fakirlik
ve buna rıza göstermektir."
Şafii şöyle diyor:
"Alimlerin fakirliği kendi tercihleridir, cahillerin fakirliği ise
mecburidir."
Şafii dedi ki: "Ey
Ebu Musa! Üç defa iflas ettim. Başka bir şey bulamadığım için, balığı hurmayla
yediğimi bilirim."
Harun b. Said el-Eyli
şöyle haber veriyor: Şafii bize dedi ki: "Hafızayı geliştirsin diye bir
yıl kendir yedim, ardından bir yıl kanamam oldu."
İbn Abdilhakem'in
bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: "Muhammed b. el-Hasan der ki: İç
yağından içi yanmayan bu işi yapamaz."
Derim ki: Bana ulaşan
bilgilere göre bu yemek, Şam ve Mısır'da yağ artıklarından yapılan,
garibanların yediği bir yemektir.
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İlimde gösteriş yapmak, kalp kasvetine
ve kin gütmeye sebep olur."
İbn Abdilhakem der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İlmi geliştirmenin yolu, seninle
münazara yapanla münazara yapman ve tartışan herkesle tartışmandır."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Cahillere göre ilim cehalettir. Aynı
şekilde ilim ehline göre cehalet cehalettir."
Sonra Şafii şu beyitleri
söyledi:
Alimin mertebesi cahile
göre neyse.
Cahilin mertebesi alime
göre odur.
Birisi diğerine yakın
olmaya koşar.
Birisi diğerinden daha
uzakta durur.
Şafii diyor ki: Malik b.
Enes'i işittim; o da Muhammed b. Adan'ın şöyle dediğini işitmiş: "Nim
''Bilmiyorum'' ifadesini unutursa, hayati organları isabet alır."
Muhammed b. Abdilhakem
der ki: Şafii mut'ayı sorup; "Onda talak, miras, nafaka veya şahitlik olur
mu?" dedim, "Hayır vallahi bilmiyorum" dedi.
Yunus der ki: Bir
defasında Şafii benimle bir meseleyi konuştu. Etraflıca konuştuktan sonra şöyle
dedi: "Ben içimde bir çözüm buldum, fakat dilimle anlatamıyorum."
Rabi b. Süleyman'ın
haber verdiğine göre Şafii, Ebü Ali b. Miklas'a şöyle dedi: "Sen hadis
öğrenip fakih mi olmak istiyorsun? Heyhat buna ne kadar uzaksın."
Derim ki: Bunu derken,
hadis ehli gibi bölümleri ve tartışmayı kastetmiştir. Çünkü bu konular çok
fazla bilgi içermektedir ve buna zaman bulamayabilir. Yoksa Kitab ve Sünnete
dayalı olarak fıkıhta lazım olan hadisleri zaten ezberlemiştir. Doğruya ulaşmak
Allah sayesindedir.
İshak b. İbrahim
el-Hanzali der ki: Şafii'yle bir konuyu müzakere ettim, şöyle dedi: "Eğer
senin ezberlediklerini ezberleyebilseydim, dünya ehlini yenerdim."
Şafii'nin böyle
demesinin sebebi; İshak el-Hanzali'nin hadis ehline göre hadisleri
hıfzetmesiydi. Bölümleri konulara göre sıralardı. Fakat ictihad ve fıkıh
konusunda Şafii'nin seviyesinde değildi.
Şafii ise ihtiyacı olan
hadisleri ezberlerdi, tereddüt ettiği yerlerde ehline müracaat etmekten
çekinmezdi. Bunun sebebi Yüce Allah'tan çok çekinmesi, O'ndan korkması ve
dinine olan dikkatiydi.
Humeydi der ki:
Mekke'den Mısır'a kadar Şafii'yle yolculuk yaptım.
Ben ondan meseleler
hakkında faydalanıyordum, o da benden hadisler konusunda faydalanıyordu.
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Konuşan canlılar içinde Humeydi'den daha
sağlam bir hadis hafızı görmedim. (Sadece) Süfyan b. Uyeyne'den on bin hadis ezberlemişti.
Humeydı der ki: Rey
ehline cevap vermek isterdik, ama gücümüz yetmezdi, nasıl cevap vereceğimizi
bilemezdik. Sonra Şafii geldi ve yolumuzu açtı.
Ahmed b. Hanbel
bildiriyor: Şafii bize dedi ki: "Siz hadisi benden daha iyi bilirsiniz. Size
göre Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ait olduğu sabit olan bir
hadis olduğunda bize bildirin, onunla amel edelim,"
Ebu Turab Humeyd b.
Ahmed el-Basri der ki: Ahmed b. Hanbel'in yanındaydım. Bir meseleyi müzakere
ediyorduk. Bir adam Ahmed' e; "Ey Ebu Abdillah! Bu konuda sahih bir hadis
yok mu?" dedi. Ahmed b. Hanbel şöyle dedi: "Bu konuda sahih hadis
olmasa da Şafii'nin görüşü var, onun sözü sağlam bir delildir."
Yine diyor ki: Şafii'ye
"Falan konuda ne diyorsun?" diye sordum, bana cevap verdi. "Neye
dayanarak bu görüşe vardın? Bununla ilgili hadis veya yazılı bir şey var
mı?" dedim. Şöyle cevap verdi: "Elbette" dedi ve Peygamber'e
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ait bir hadis çıkardı. Üstelik yazılı bir
hadisti.
Muttaki olan ilim ve fıkıh
alimleri bu şekilde tecrübelerine güvendikleri kişilerden karşılıklı bilgi
almaktan çekinmezlerdi. Doğruya ulaşmak, Allah sayesindedir.
Muhammed b. Abdillah b.
Abdilhakem der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Hiç kimse fıkıh
alimleri kadar Rabbinden korkmaz."
Rab'i b. Süleyman der
ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Fakihler Allah'ın veli kulları
değilse, ahiret gününde Allah'ın veli kulu olmayacak demektir."
Başka bir rivayette Rab'i
b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İImiyle amel eden
fıkıh alimleri de Yüce Allah'ın veli kulları değilse, Allah'ın veli kulu yoktur
demektir."
Yunus b. Abdila'la der
ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Taşımayan kişinin sahiplenmesi ve
mensubu olmaktan mutlu olması, ilim için fazilet olarak yeter. İçinde olanın
inkar etmesi ve mensup olmaktan rahatsız olması, cahillik için kötülük olarak
yeter."
el-Müzenı der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İlim, mürüvveti olmayanın
mürüvvetidir."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Şafii'nin Abidliği
ve Zahidliği