BEYHAKİ

KÜLLİYATI

İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Şafii'nin Kendine ve Başkalarına Ait Söylediği Beyitler

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Şiir sözdür; şiirin güzeli güzel konuşmak gibidir, şiirin çirkini çirkin konuşmak gibidir. Ancak şiir etkileyici ve kalıcı bir sözdür. Diğer sözlerden farkı budur. Şairlerden; Müslümanları eleştirdiği veya onlara eziyet ettiğine dair bir bilgi bulunmayan şairlerin şahitliği reddedilmez.

Sözlerini bu şekilde açıp devam etti.

 

 

Rabi b. Süleyman'ın haber verdiğine göre Şafii'ye bir adam gelip bir meseleyi sordu, Şafii cevap verdi. Adam ona: "Allah seni hayırla mükafatlandırsın" dedi.

 

Şafii, İbnu'l-Enbari'nin de naklettiği şu beyitleri okudu:

Çökünce başıma meselelerim.

Bakarım aslına ve hallederim.

Kaybolup giderse bulut içinde.

Ne göz görür. ne anlar onun halinden.

Kara bulutlarda kaybolur gider.

Dikkatim o zaman üstüne çöker.

Dilim at misali koşturup durur

Yemen kılıcı gibi çok keskin olur.

Bir ona bir buna. bir ahmak gibi.

"Bu nedir?" diyemem anlamaz gibi.

Ancak küçükleri savunuyorum.

Gelenle geçeni kıyaslıyorum.

Kavmimi erdeme koşturuyorum.

İyiyi cezp edip şer kovuyorum.

 

Ebu Abdillah'ın rivayetinde; "Üstüme saldırıyorlar ... " şeklinde, Sülemi'nin rivayetinde; "Doğrulara karşı gözleri göremez ... " şeklindedir.

 

Ayrıca;

Kara bulutlarda kaybolur gider.

Dikkatim o zaman üstüne çöker, beyti için şöyle diyor:

Meseleler içinde kaybolur gider.

Gözlerim ve dilim üstüne çöker,

 

Yine;

Ancak küçükleri savunuyorum.

Gelenle geçeni kıyaslıyorum, beyti için şöyle diyor:

 

Lakin müdafi!)iim o küçüklerin, Hayır talep edip şer kovanların.

 

 

 

Rabi b. Süleyman anlatıyor: Bir gün Şafii'nin yanındaydım, yanına bir adam gelip dedi ki: Eyalim! ''Cebimde üç dirhemden fazla olursa kölem hür olsun'' diye yemin eden ve cebinde dört dirhem bulunan bir kişi hakkında ne dersin?"

 

Şafii: "Kölesi hür olmaz" deyince adam: "Neden?" dedi. Şafii şöyle devam etti: "Çünkü cebindeki dirhemleri istisna eti. Bir dirhem çoğul olamaz."

Adam dedi ki: "Sana bu ilmi verene iman ettim." Bunun üzerine Şafii yukarıdaki şiiri okumaya başladı.

 

 

 

el-Müberrid'in haber verdiğine göre bir adam Şafi'i'nin yanına girdi. Kendisi sırt üstü uzanmıştı. Adam; "Ebu Hanife'nin güzel konuşan dostları ... " diye söze başlayınca, Şafii doğrulup şöyle dedi:

 

Şiir ilim yüzünden kaybolmasaydı,

Lebid'den de büyük şair olurdum.

Ebu Yezid ile Mühelleb dahil

En cesur aslandan cesur olurdum,

Rahmanu'r-Rahım'den korkmasaydım ben,

Beşeri toplayıp kölem yapardım.

 

 

 

Ebu Ubeydillah b. Ebi Vehb der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Dirhemler sessiz olan insanları konuşturdu. Sesleri daha önce hiç de duyulmuyordu. Ne birine lütfedip bir iyilik yaptılar, Ne değerli birinden şiirler öğrendiler.

 

 

 

İbn Vehb'in yeğeni Ahmed b. Abdirrahman'ın haber verdiğine göre Şafii iki beyti söyledi ama başında vav olduğunu söylemedi.

 

 

 

İki farklı kanalla Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Keşke yanımızda olaydı itler.

 

Ve görünmeseydi etraftakiler. Evlerinde sakin olur köpekler. İnsanlar olmuyor her an kötüler. Kendi kendinle kal kurtar kendini.

Yalnız kalıp mesut et hayatın.

 

es-Sülemı üçüncü beyitten bahsetmedi.

 

 

 

Harmele der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Bırak sana gelip hürmet edeni. Arkandan hain bir kurda döneni...

 

 

 

İki farklı isnadla Şafii'ye ait şu beyitleri naklediliyor: Atılmış buldum kendimi cahil bir toplum içinde. Edibin hakkını bilmez. günaha baş satıyorlar. insanlar bir aradalar. uzaklardan baktığında. Edep ayrı. nesep ayrı. fikirde ayrılıyorlar. Daldan güzel. hoş kokular kokmasaydı havalarda İnsanlar dalla odunu kat!yen ayırmıyorlar.

 

 

 

Hüseyin b. Abdirrahman, Şafii'nin şu beyitlerini okudu:

Allah'a yemin ederim. boyun kırmak başı ezmek Ağaçlarda toparlanan o tuzlu suları içmek

Bir insanın hırslarını taşımasından kolaydır.

Ve ekşimiş çehrelere yalvarmasından kolaydır.

 

 

 

Ebu Muhammed eş-Şaşi, Şafii'nin şu beyitlerini nakleder: Dilenme zilleti, ölüm korkusu Tümünü yaşadık yağmur tadında ikisinden biri denirse illa; Güzelce ölüme yürümek evla.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şu beyitleri okudu: Zırh bir gömlek giyindim zilletten korur diye. Namusumu korurum ya da saklarım diye.

Ne zamandan korkarım, ne de ihanetinden. En fazla ya öldürür, ya iter fakirliğe

Ölüm için Rabbime affımı hazırladım.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor:

Aklım bana der ki, fayda verirse,

Zelil olmak yalnız aç gözlülükten.

Allah', gözeten nedamet duyar,

Mazide yaptığı her kötülükten

Kartallar ne kadar yüksek uçarsa.

Muhakkak düşerler o yükseklikten.

 

 

 

Rabi b. Süleyman, Şafii'nin şu beyitlerini okudu:

Bu dünyada hasret duyma geçmişe,

İslam ve afiyet sende var ise,

Emek sarf ettiğin bir iş kaçarsa.

Telafi imkanı var her geçmişe. 

 

 

 

Harmele, Şafii'nin şöyle dediğini nakleder: Arzuları öldürüp rahatlattım kendimi, Nefis arzu ettikçe rezil eder kendini. Kanaatim ölüydü uyarıp hayat verdim, Onun diri olması koruyor namusumu.

 

 

 

Abdullah b. Abdirrahman, Şafii'nin şu beyitlerini naklediyor: Arzuları öldürüp rahatlattım kendimi, Nefis arzu ettikçe rezil eder kendini. Ümitlerim ölüydü uyarıp hayat verdim, Ona hayat vermekle korurum namusumu. Arzular bir kişinin nefsine saldırırsa, Zillet başına çöker, rezil eder kendini.

 

 

 

Muhammed b. el-Hüseyin el-Peyyadi, babasından Şafii'nin şu beyitlerini nakleder:

Ter tuzuyla birlikte arpa ekmeğini ye,

Kurtulmak için takıl. hayvanın pisliğine.

Korkunç mağarayı oy. bir sanat eseri yap.

Ya da bir yol aç götür. DurdurOr Boğazına.

Yüzü zilletten koru. kimseye boyun eğme.

Ancak Rahman ve Rahım ve biricik Rabbine ...

 

 

 

Ebu İbrahim el-Müzeni'nin bildirdiğine göre Şafii kendisine ait şiirlerinden şunları okudu:

Şahadet ediyorum, Allah'tan başkası yok.

Kalpten şahadet ettim. ahirette diriliş hak.

Katkısız iman dille açık seçik söylenir.

Temiz amelle iman hem artar, hem eksilir.

Ebu Bekir Rabbi'nin birinci halifesi.

Ömer de adaletin bani ve temsilcisi.

Rabbim şahit olsun ki. Osman faziletlidir.

Ali'nin fazileti özeldir ve farklıdır.

Bu kavmin imamları, hidayet yolları

Tenkit eden olursa Allah görür onları

Ne oluyor bazısı aptalca laf atıyor.

Ya defolup gidecek ya susup oturuyor.

 

 

 

Muhammed b. Şuayb et-Turkufi, Şafii'nin şu beyitlerini okudu:

Peygamber'in soyu benim sebebim.

Ona kavuşturan bağım ve ipim,

Umuyorum yarın amel defterim,

Benim sağ elime verilir, Rabbim!

 

 

 

İsmail b. Yahya el-Müzeni'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Ali b. Ebi Talib, Amr b. Abdi Vudd el-Amiri'yi öldürdüğünde, kız kardeşi Amra binti Abdi Vudd arkasından ağladı ve şöyle dedi: Başka birisi olsaydı eğer Amr'ı öldüren,

 

Tenimde ruh var oldukça ağlardım ben ardından Tenkit edilmeyen biri lakin onu öldüren,

Ona "Eşsiz" diyorlardi tanıyanlar eskiden.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın işittiğini söylediğine göre Şafii'ye; "Kureyş, Ehl-i Beyt ile ilgili sevgilerini ve muhabbetlerini açıkça söylüyorlar, sen ne açıklıyor ne de gizliyorsun" dediler. Şafii şu beyitleri okumaya başladı:

Seni saklı tutmamın sebebi bence sanki

Soranlara verecek cevabın yokluğundan.

Dedikoduculardan yalandan emin olsun

İnsan emin olur mu hayatta insanlardan?

 

 

 

Abdullah b. es-Salt'ın haber verdiğine göre Ebu Nuaym Fadl b. Dukeyn'in yanına oğlu ağlayarak geldi. Ona "Sana ne oldu?" diye sorunca çocuk; "İnsanlar senin Şia taraftarı olduğunu söylüyorlar" deyince şu beyitleri okumaya başladı:

Seni saklı tutmamın sebebi şudur ancak

Seni soran kişiye yabancı olmayayım.

Sevgim temiz olsa da dostluğumu gizlerim.

Yalandan sen salim ol. ben de salim olayım.

 

 

 

el-Müzeni'nin bildirdiğine göre Şafii şu beyitleri söyledi:

Aliyi üstün tutsak, Rafizı oluyoruz

Üstünlük konusunda cahillerin yanında,

Ebu Sekr'in haynnı, fazlını söylemezsem,

Kenara atılırım fazilet zamanında.

Öyleyse ikisini reddeder ve atanm,

Kuma yatana kadar sevgileri yolunda.

 

 

 

Ebu Abdillah el-Hafız'ın Tarıh kitabında naklettiğine göre Şafii bu üc beyti söyledi, ancak son mısra; "Kumlarda kayboluncaya kadar şeklindeydi.

 

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şu beyitleri okudu: Ey yolcu! Dur Mina'nın kara taşlıklarında, Seslen oturanlara, duranlara çayırda. Hacılar taş atarken Minaya seher vakti Taşlara çarpıp akan Fırat dalgası gibi.

Rafızilikse eğer Ehl-i Beyt'e muhabbet,

Sekaleyn şahit olsun Rafiziyim ben elbet. 

 

Şafii bu sözleri, Haricilerin kendisini Rafızilikle suçladıklarında, tepki olarak söylemiştir. Yoksa Yünus b, Abdila'la'dan daha önce naklettiğimiz rivayetlere göre Rafıziler zikredildiğinde Şafii onları şiddetli bir şekilde tenkit eder ve "En tehlikeli örgüt" derdi.

 

 

 

Rabi'nin bildirdiğine göre Şafii şu beyitleri okudu:

İnsanlar rahat etmedi, bidatleri uydurmadan,

Peygamber'in demediği. reyi ileri sürmeden,

Sonra Allah'ın hakkını, hafife alır oldular,

Adına yüklendikleri, abeslerle uğraştılar.

 

 

 

Farklı senedlerle el-Enbarı ve el-Havarezmı, Şafii'nin şu beyitlerini naklederler:

Koyun sürülerine inciler mi saçayım?

Koyun çobanlarına şiir mi okuyayım?

Ömrüme yemin olsun kaybolsam bir beldede,

Sözlerine kanarak kaybolmam içlerinde

Allah bana lütfedip lütfuyla lutfederse.

ilimle hikmet sever bir kavme düşürürse.

Bilgi verip onlara sevgilerini alsam

Veya köşe me kaçıp sesimi çıkarmasam.

Kim cahile ilmini verse onu kaybeder,

Görevlilere engelolanlar da zulmeder.

 

 

 

Bu lafızlar Ebü Abdillalı'a aittir, Sülemi'nin rivayetindeyse şöyledir:

Koyun sürülerine inciler mi saçayım?

Koyun çobanlarına hazine mi açayım?

Allah takdir edip de konuşan konuşursa

İlimle hikmet sever bir kavme düşürürse,

Sonra diğer beyitleri sıraladı.

 

Derim ki: Bana ulaşan bilgilere göre Şafii, Mısır'aayak bastığında, Malik'in arkadaşlarından birkaç kişi yanına geldiler. Onunla buluşup bazı konuları tartıştılar. Kendisine itiraz edince bu beyitleri okumaya başladı.

 

 

 

Üç farklı isnadla Harmele'nin bildirdiğine göre Şafii sık sık şu beyitleri mırıldanırdı:

Bazı adamlar benim ölmemi ist!)torlar,

Ölürsem yol böyledir, bunda yalnız değilim.

De ki; Ey mukadderin hilafını isteyen!

Mecburen gideceğin ahirete hazırlan!

 

 

 

Rabi b. Süleyman anlatıyor: Eşheb b. Abdilaziz'i secdede gördüm:

"Allahım, Şafii'nin canını al! Yoksa Malik b. Enes'in ilmi yok olup gidecek" diyordu. Bunu Şafii duyunca gülümsedi ve yukarıdaki iki beyri söyledi, şu beyti de ekledi:

Onlar da bilir ilim onlara fayda etmez.

Ölsem hiç kimse bana "Neden öldün?" d!)temez.

 

 

 

el-Müzeni der ki: Şafii'nin yanına gitmiştim. Kendisine; "Falan kişi Şafii fakih değildir'' diyor" dediler. Güldü ve şöyle dedi: Ben gelişip büyürken, kıskanırdı çokları, Ey Semaların Rabbi. tüketme sen onları!

 

 

 

Rabi, Şafii'nin şu beyitleri okuduğunu işitmiştir: Bütün düşmanlıkların yok olması beklenir, Ama haset edenin düşmanlığı hep kalır.

 

 

 

Yine diyor ki: Şafii şöyle dedi: "Benden olup benim gibi olamayanlar ve benim gibi olup benden olamayanlar beni kıskanır."

 

 

 

Aynı isnadla Sehl b. Muhammed b. Süleyman, Şafii'ye ait şu beyitleri okudu:

Tanımadan kıskanan arkamdan giybet eden,

Duyarken güzellikle bana övgüler dizen,

Korkarım arkasından gıybetini yapmaya,

Kendisi gıybetimi yapyor hiç korkmadan.

 

 

 

Ali b. Muhammed el-Himmanı el-Alevi de Şafii'nin bu iki beytini nakletti.

 

 

 

el-Müzenı, Şafii'nin şöyle dediğini işitmiştir: Bir adamın birlikte muhabbet ettiği bir arkadaşı vardı. Arkasından konuşup eleştirdiğini duydu. Ona şu beyitleri yazdı:

 

Dayanacağım, dayan. aradaki bağı kes!

Sakın adımı anma. beni zikretsin Rabbim.

Uzun zaman yaşadın ama tanımamışsın,

Bu kadar sürede ben seni tanıyamamışım.

Dost samimi değilse. ayrılık selamettir.

Kıyam ve haşre kadar asla görüşmeyelim.

 

 

 

Harmele'nin bildirdiğine göre Şafii şu beyti mırıldanıyordu:

Onlara zehir içir eğer gücün yeterse.

Ama konuştuğunda dilinden bal dökülsün.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın haber verdiğine göre Şafii mektuplaştığı bir adama şöyle yazdı: Gönüller dillerin tarlasıdır. Güzel kelimeyi ek, hepsi vermese de bir kısmı meyve verir. Bazı konuşmalar kayadan daha sert iğneden daha sivri, zakkumdan daha acı, değirmenden daha hızlı kılıçlardan daha keskindir. Sıcak olmasına rağmen nice sıcaklara katlanmışım. Daha sıcak, daha acı ve bundan daha kötü olmasından korkarak nelere katlanmışımı Bu yüzden diyorum ki:

 

Aklımdan geçtiğinde kalbimi parçalayan,

Nefsin hatırlattığı sözleri duyuyorum.

Mutlu olmuşum gibi duyduğum ifadeden,

Açık söyleyenlere tebessüm ediyorum.

Bunda da şaşılacak bir şey yoktur. Ama ben,

Şerrin önünü kesmek; terk etmektir diyorum.

 

 

 

Ebu'l-Hüseyin b. el-Lebban el-Paradı, Şafii'nin şu beyitlerini nakletti:

Hiçbir tırnak kaşımaz cildini senin gibi,

Tamamını kendin yap sen kendi işlerini.

Bir şeye karar verip yapmak istediğinde,

Ara ve bul bileni. kadrini değerini.

 

 

 

Abdurrahman b. İbrahim ez-Zühri'nin haber verdiğine göre Muhammed b. İdris eş-Şafii, Yemen'de yakınlarından birinin yanına gitti. Orada yöneticiydi. Yanında günlerce kaldı. Sonra memleketine dönmek istediğini belirtti.

Özür mahiyetinde bir mektup yazıp ona bir şeyler takdim etti. Şafii mektubunun arkasına şu beyitleri yazdı:

 

Senden bir özür geldi künhü içinde değil.

Sanki içtenliğimi kenara atıyorsun.

Dilin yumuşak cömert, elin çekingen durur,

Dilin cömert olsa da elini açmıyorsun.

Bana bir ev deseydin, basit ve de bir hasır,

Geçmişten eski dostlar, bir de yeniler olsun,

Doğru derdin fakat sen ellerinle bilerek,

Yaptıkları yeni bir binayı yıkıyorsun.

Sana göre akraba uzak tutulacaksa,

Senin yanındakiler arzusuna kavuşsun.

Akrabaların senden bunun için kaçarlar,

Sen ise tek başına kalmaktan korkuyorsun.

Övgü yerme arası bir yerde kalakaldın,

Keşke bilebilseydim, sen neyi ist!yorsun? 

 

Bunun üzerine Şafii'ye bir mektup yazıp şöyle dedi: Aksine, anam babam üzerine yemin ederim, senin övgünü istiyorum. Sana, işlerin için beş yüz dinar, maişetin için de beş yüz dinar gönderdim. On tane Yemen mürekkebiyle boyanmış gömlek ve binmen için de kaliteli bir hayvan gönderdim.

 

 

 

Ebu'l-Abbas el-Ebiverdi anlatıyor: Şafii Allah, Yemen'e bir amcası oğlunun yanına gitti. Onunla kısa bir süre ilgilendi. Şafii ona mektup yazıp üçüncü ve dördüncü beyitler dışında yukarıdaki beyitleri söyledi. başlarken;

 

"Senden iyilik gördüm. ama yok mahiyeti," dedi, üçüncü beyitte de; "Senden uzakta olan berekete kavuşur" dedi. Şiirde rivayet farklarından aynaklanan kelime farklılıkları mevcuttur.

Amcasının oğlu kendisine mektup yazıp şöyle dedi: Bu beş yüz dinarı al, beş yüz dirhemi de geçimin işin harca, beş elbise Yemen kumaşını dolabına koy. Bu da soylu bir hayvan binersin.

 

 

 

Ebu'l-Hasan el-Kirmani ve Müzeni'nin değişik senedlerle haber verdiklerine göre Şafii şu beyitleri okudu:

Olumlu kardeşlerin tümünü seviyorum,

Gözlerini kısarak hatamı görmeyeni.

Sevdiğim her işimde yanımda bulunarak,

Hayatta ve öldükten sonra da koruyanı,

Keşke böyle biriyle bir gün karşılaşırım,

Mülkümü, sevabımı ne varsa paylaşırım.

Ebu Abdillah rivayetinde şunları ilave eder:

Dostlarıma göz attım, çok olmalarına rağmen,

Çok az sayıda buldum, bana güven vereni.

 

Ayrıca şiirde rivayetlerden kaynaklanan kelime farklılıkları mevcuttur.

 

 

 

Ebu'l-Hasan el-Asımi'nin kitabında okuduğuma göre, Müzeni, Şafii'nin elini tutup bu üç beyti okuduğunu, ancak farklı lafızlar olduğunu naklediyor.

Başka bir rivayette yine değişik lafızlarla Ebu Abdillah'ın ilave ettiği beyitlerle birlikte nakledilmiştir.

 

 

 

Ebu İshak el-Mervezi'nin haber verdiğine göre Şafii kendisine eza eden bir arkadaşı için şöyle dedi:

Kardeşinden cefayı görünce hemen kalkıp.

Kötüleyip kenara. yönelecek değilim

Aksine dostum bana eza edecek olsa,

Dostluğumu gösterip onu memnun ederim.

Nasıl istersen davran tahammül edeceğim,

Senin yaptıklarına tek katlanacak benim.

 

 

 

Mısırlılardan nakledildiğine göre Şafii, kendine ait şu beyitleri söyledi:

Acırım şu halime, dağıtacak param yok.

Şahsiyet ehli olan, fukara insanlara,

Benden isteyenlerden ben özür diliyorum.

Veremediğim, bende olmayan belalara.

 

 

 

Ali b. Ahmed el-Makdisı, Şafii'nin şu beyitlerini naklediyor:

Nefsim beni zorluyor. bazı meselelere.

Param ise yetm!)tor istekleri almaya.

Ne nefsim vazgeç!)tor sözümü dinleyerek.

Ne de param yet!)tor isteğimi yapmaya. 

 

 

 

Muhammed b. Yahya es-StilI, Şafii'nin şu beyitlerini okuyar:

Hayallerim götürüp beni gurbete attı,

istersem dost bulurum. onunla kavga etmem.

Bu bir huydur. derlerse ahmakça davranırım.

Yok. eğer akıllıysa ona muhalif düşmem.

 

 

 

Ebu Nuaym el-Isbehani'nin kitabında okuduğuma göre Müzeni şöyle dedi: Şafii, Mekke seferlerinden birinden dönmüştü. Dostları onu karşılamaya çıktılar. Bu arada kendisi bir eve konaklamıştı. Yanında bir adam oturuyordu ve kucağında bir ud vardı. Hal hatır sorduktan sonra Şafii'ye dediler ki: "Ey Ebu Abdillah! Senin böyle bir yerde ne işin var?" Şafii bu iki beyti okudu.

 

 

 

Hassan b. Muhammed el-Fakih'in naklettiğine göre bir keresinde Şafii sefere çıkmıştı. Yolculuğunda, akıl ve nesep bakımından kendisine uygun olmayan biri kendisine eşlik etti. Şafii şöyle demeye başladı:

Hayallerim götürüp beni gurbete attı.

Bir emsalim olmayan. buna zorluk çıkarttı.

Ardından ikinci beyti zikretti.

 

 

 

Ebü AbdiHalı el-Hafız'ın Tarfh'te isnadıyla aktardığına göre Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şu beyitleri okuduğunu işittim:

Hayallerim götürüp beni gurbete attı,

Bana emsalolmayan, bana zorluk çıkarttı.

Nezaket olsun d!)'e, ona ahmaklık ettim,

Eğer aklı olsaydı, akıllı olacaktım.

 

 

 

Kadı Ebu Bekr b. el-Bağdadı, Şafii'nin şu beyitlerini okudu: Yolcunun hırsızlardan, açık korkulan var, Borçlu gibi çekingen, aşık gibi zelildir. Ehlini. toprağını durup hatırladıkça

Kalbi durmadan çarpan kuşkanadı gibidir.

 

 

 

Adiy b. AbdiHalı el-Edib'in naklettiğine göre birisi Şafii'nin şu beyitlerini okudu:

İnsanlar abartarak kadınlarla ilgili.

Kadınları sevmek çok fazla zordur. dediler. Kadınları sevmek çok zor değildir. velakin Sevmediğin birine yakın olmak kahreder.

 

 

 

Ahmed b. Zurayk'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi:

Komşu kızı! Arzular. nöbetleşe geliyor.

Asıb Dağı misali gurbet içimde durur.

Komşu kızı! ikimiz yabancıyız şurada

Garipler gariplere gurbette yakın olur

Sevgimi mest edersin yakın olursan bana

Terk edersen garipler garibe garip olur.

 

 

 

Müzeni'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi:

Gücün yettiği kadar dostların fazla olsun,

Yardım istediğinde hem ön hem de arkadır.

Akıllı biri için bin dost fazla değildir,

Fakat bir tane düşman bir kişiye fazladır.

 

 

 

Muhammed b. el-Hasan, Şafii'nin şu beyitlerini okudu:

istenmeyen işlerin ardında hayır vardır,

Kötü günler kısadır, geçer, daim değildir.

Kötülük ve güzellik pek kalıcı değildir.

Geceler gelip çatsa, ardından gündüz gelir.

Şafii dedi ki:

Eğer zengin bir hayat yaşamak ist!)'orsan,

Bulunduğun halin bir kötüsüne razı ol.

 

 

 

Müzeni der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim:

Zamanı ayıplarız zaman bizi ayıplar.

Zamanın bizden başka ne gibi ayıbı var?

Zamanı suçsuz yere eleştirir dururuz.

Zaman konuşabiise kesin bizi ayıplar.

Yolumuz riya yolu hayatımız yapmacık.

Onunla kandırılır bizi görüp bakanlar

Kurtlar asla yiyemez başka kurdun etini.

Biz ise yer dururuz bir birimizi. Ne var!

Kuzu postu giymişiz kandınnz biz bizi.

Kıskanç biri gelirse bize ahu vah eder.

 

 

 

Ebü Ali Ahmed b. Ali el-Maliki, Şafii'nin şu beyitlerini nakleder:

Bir kavme seferde eşlik edersen,

Onlara şefkatli bir akraba ol.

Kendini eleştir bakıp ilimle.

Dostun ayıbına karşıysa kör ol.

Görme insanların hatalarını,

Onlara de; budur işte doğru yol.

Hatayı görürsen, kaçarlar senden,

Ve yalnız kalırsın çok dikkatli ol!

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in işittiğini bildirdiğine göre Şafii şu beyitleri okudu:

Doğu veya batıya yollara düşeceğim.

Para kazanacağım veya garip ölürüm.

Hayatım telef olsa Allah bereket verir.

Sağ salim kalır isem yakınlarda dönerim.

Allah mamur toprağı bulutlarla sulamış.

Dolaşırmış memleket memleket gariplerim.

Bahşetmiş muhtaçlara ihtiyacından fazla.

Aşıkı maşukuna yakın eylemiş Kerım.

 

 

 

İbrahim b. Arafe Naftaveyh, Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin kalemi anlattığı şu şiirini naklediyor:

Yazdığımız mektupları bilmem hatırlar mısın?

Dikilmemiş ağaçların arasından geçerdi,

Sırlarının ellerimde gezindiği günlerde,

Senin ellerinde benim dilsiz hislerim vardı.

 

 

 

Ali b. Sehl er-Remli'nin bir adamdan haber verdiğine göre: Harun er-Reşid Mekke'de, Emin ve Me'mun'un valilik yazılarını okuduğunda, bir genç kalkıp dedi ki: Ey Müminlerin Emiri!

Ne ihmalleri oldu ne geçti ellerine. Uzun süre elinde uzayıp gitsin diye.

 

İnsanlar dediler ki; "Tebrikle başsağlığını bir beyitte ifade eden bu genç kimdir?" dediler. Tanıyanlar şöyle dediler: "Bu Kureyş'li bir delikanlıdır, ona Muhammed b. İdris eş-Şafii diyorlar."

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Muhammed b. el-Hasan'dan emanet olarak bana bir kitap vermesini istedim, ona şu beyitleri yazdım:

Söyle. kendisi gibi göreni. görmeyene.

Sanki gördüğü kişi öncekini de görmüş.

Meneder ilim. ehlini. vermemeyi ehline.

Belki ehline verir. ondan bu beklenirmiş.

 

Bunun üzerine Muhammed b. el-Hasan kitabı koltuğunun altına koyup bana geldi ve kitabı vermediği için özür diledi.

 

 

 

Muhammed b. Ahmed el-Berki'nin Şafii'nin dostlarından naklettiğine göre Şafii, Irak'ta hapsedildiğinde, Muhammed b. el-Hasan'a şu iki beyti yazmış:

Ne yapayım biimlYorum sadece ricam o ki; Senin güzel hatırından olacak bir şeyolur Delikanlı. bir dostuna faydalı alacaksa, Neler yapacağı ile ilgili fikri olur.

 

 

 

Müzeni ile Rabi, Şafii'den şu beyitleri naklediyor:

Affedip. hiç kimseye kin tutmaz olduğumda.

Düşmanlıklar gamından içimi rahatlattım.

Düşmanı selamlarım onu her gördüğümde.

Merhabayla kötüyü kendimden uzak tuttum.

Nefret ettiklerime iyilik yap!)'orum.

Sanki muhabbetime ne muhabbetler kattım.

Samimi dost bildiğim dosttan emin değilim,

Düşmanım olanlardan emin mi olacaktım?

Başka biri şu şekilde naklediyor:

Ben beni bilenlerden emin olam!)'orum.

Düşmanım olanlardan emin mi olacaktım?

 

 

 

Müzeni'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Yemen'deydim, San'a veya Aden girişinde yazılı olan şu beyitleri okumuştum:

Diline sahip çık ey insanoğlu,

Seni ısırmasın o bir yılandır.

Makberde nice dil maktulü yatar,

Görüşmekten korkan akranı vardı.

 

 

 

Müzeni'nin işittiğini bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Namusu korumazsan, Yaradan'dan korkmazsan, Kulundan utanmazsan, içinden geleni yap.

 

 

 

Abdullah b. Muhammed b. Adiy, Şafii'nin şu beyitlerini nakleder:

Kişi akıllysa. takvası ile Görmez başkasının hatalarını.

Hasta nasıl acı çeker unutur, Başka hastaların acllarını.''

 

 

 

İbrahim b. el-Müvellid, Şafii'nin şu beyitlerini nakleder:

Fazla konuşmaya ihtiyaç olmaz.

Sözün tam özüne varılabilse.

Susmak da yakışır delikanlıya

Yeri ve zamanı gelmemiş ise.

Yiğidin fıtratı ve şahsiyeti.

Ne güzel yüzüne yansıyabilse.

Akranına bakıp tanıyamazsın.

Saklanarak senden gizlenmiş ise.

 

 

 

Yusuf b. Abdillah el-Masri, Şafii'nin öğrencilerinden birinden onun şu beyitlerini naklediyor:

Başımda dört bela var, bana fırlatıp durur,

Sağlam yayları ile oklarını bire bir.

iblis var. dünya da var, nefsim ve arzularım,

Kalbura dönmüş biri nasıl kurtulabilir!

 

 

 

el-Mutarrifl, Şafii'nin şu beyitlerini naklediyor:

Ey dünya izzetine, süsü ne kanan kişi!

Zaman hem sanatçı, hem sanata caridir.

Kim dünya izzetine süsü ne dayanırsa,

Çok yakın bir zamanda gücü kaybolacaktır.

Dünya hazineleri altındır, fakat senin

En kıymetli hazinen imanın olmalıdır.

 

 

 

Salih Cezera, ŞafiI'nin şu beyitlerini okudu:

İlmi ahiret için taleb edenler, Üstün fazileti elde ederler,

ilim talibine güzellik verir, Fazileti görür diğer insanlar.

 

 

 

Ebu'l-Hasan el-Asımi'nin kitabında okudum: el-Müzeni'nİn bildirdiğine göre Şafii oğlu gittiğinde şu beyti mırıldanırdı:

Zaman işte böyledir ona sabredeceksin,

Ya malını kaybeder ya da bir sevdiğini.

 

Ebu'l-Hasan diyor ki: Bazı rivayetlerde "sabredeceksin" değil de "sağlam duracaksın" şeklindedir. Bendeki de öyledir.

 

 

 

Muhammed b. İsa ez-Zahid der ki: Abdurrahman b. Mehdl'nin bir oğlunun vefat ettiğini duymuştuk. Çok şiddetli bir korkuya kapıldı. Sonunda yeme içmeden kesildi. Bu durum Muhammed b. İdris eşŞafii'ye ulaştı. Ona şöyle bir mektup yazdı:

Başkalarını başsağlığı dilediğin gibi kendine başsağlığı dile.

Başkalarının yaptıklarını beğenmediğin gibi kendi yaptıklarını beğenme. Musibetlerin en büyüğü, ecir kazanmadan bir mutluluğu kaybetmektir. Buna bir de günah eklenirse artık sen düşün. Diyorum ki: Başın sağ olsun derim ki bu, dinin sünnetidir. Ölümsüz olmak gibi bir emelim arzum yok, Ne taziye edilen baki kalır arkada,

Ne de taziye eden uzunca yaşasa da ...

 

Basra'da bu beyti aralarında söyler oldular.

 

 

 

el-Müberrid der ki: Allah, Şafii'ye rahmet etsin, kendisi insanların en şairiydi, en iyi edibiydi ve kıraatleri en iyi bilendi. Dostlarımdan birinin anlattığına göre, Abdurrahman b. Mehdi'nin bir çocuğu ölmüştü. Şafii ona mektup yazıp şöyle dedi:

 

Kardeşim! Başkalarına taziye de bulunduğun gibi kendine taziye de bulun. Başkalarının yaptıklarını ayıpladığın gibi kendi yaptıklarını da ayıpla. Bil ki en ağır musibet, bir mutluluğu kaybetmek ve edr almamak. Bir de bunlara günah işleme eklenirse artık sen düşün. Sen istemede başına gelen kaderine razı ol kardeşim. Artık seni terk etmiştir. Musibetler anında Allah sana sabır ihsan etsin. Bize ve sana bol bol sabır versın.

Sonra ona şöyle yazdı: Başın sağ olsun derim ki bu, dinin sünnetidir. Ölümsüz olmak gibi emelim, inancım yok. Ne kalır ölüsünden sonra, başı sağ olan.

Ne, uzun yaşasa da başın sağ olsun, d!yen.

 

 

 

Muhammed b. Selam el-Cumahi, Şafii'nin şu beyitlerini söylüyor:

Zamanın imtihanı hem çoktur. hem de bitmez

Mutluluğu da sana bayramlar gibi gelir.

Ekabiri alt edip kendine köle yapar.

Ahmakların elinde köle gibi görünür.

 

Abdulaziz b. Yahya el-Kinani'nin haber verdiğine göre: Şafii, Süfyan b. Uyeyne'nin şu beyitlerini okudu:

Nice güçlü insan var davranışı güçlüdür.

Ahlakı terbiyeli. rızlk ondan kaçıyor.

Zayıf olanla. akıl zayıfı karışıktır.

Sanki deniz koyundan avuç avuç içiyor.

Bu da ilah'ın sırrı olduğunu gösterir.

Bizim aleyhimize dikmek için biçiyor.

 

 

 

Abbas b. el-Perec er-Riyaşı diyor ki: Şafii bizzat bana şu beyitleri okudu:

KişlYe nasip olur, şanı alır ve yürür.

Sonunda yapmadığı fiillerle övülür. 

Bedbahtı bir bakarsın, cehalet zirvesinde.

Yapmadığı işlerle zavallıca övünür.

 

Riyaşl diyor ki: el-Asmai, Mekke'de Şafii'ye eş-Şenferi'nin şiirini okuduğunda ben de yanındaydım. Ebu Bekr el-Mukri böyle diyor.

 

 

 

İbn Ebi Hatim, ŞafiI'nin şu beyitlerini okudu:

Benim derdim ve tasam yüceleri istemek.

Zaman yıpranır gider, benim derdim eskimez.

Emek her büyük işi kişiye yaklaştırır.

Ve çalışmak kilitli kapıları açtım.

 

Derlerse: emek ehli, elindeki çubuktan,

Meyveler yetiştirmiş, buna şaşma ve inan.

Bedbaht biri dereye su içmeye gelince,

Su kurumuş derlerse araştır ve güvenme.

Kaderin varlığına delil istersen sen de,

Bak; ihlaslı fakirdir, ahmak refah içinde.

 

Derim ki; Başka birisi bu şiirin başına şunları ilave eder: Bolca rızık verilen, kesinlikle kavuşmaz Ne övgüye ne ecre, hem de muvaffak olmaz. Halk içinde en fazla derdi hak eden kişi, Dertleriyle müptela, darlık yaşayan kişi.

 

Sonra da "Emek her büyük işi kişiye yaklaştırır" diyerek devam etti.

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Bazı seferlerinde Şafii'yle beraberdim. Onu şöyle dediğini duydum:

Sakın bakma. diyorlar. bu ise musibettir. Her iki gözü olan muhakkak bakacaktır. Gözün göze değmesi illa da töhmet olmaz. Duygular iffeliyse gözde kötülük kalmaz.

 

 

 

Farklı isnadlarla, Muhammed b. Abdillah ve el-Buvayti, Şafii'nin şu beyitlerini naklediyorlar:

Sevgili hastalandı onu ziyaret ettim.

Ona üzüldüğümden kendim hasta olmuştum.

Ziyaret için bana bu kez sevgili geldi.

Yüzüne bakar iken o an iyileşmiştim.

İki ravinin de lafızları aynıdır.

 

 

 

Riyaşi'nin haber verdiğine göre bir adam Şafii'den fetva almak için bir kağıda şöyle yazdı:

Allah hidayet versin. Ne dersin bir adama. Doksan yaşında bir kız. sevmeye başlamışsa? Şafii ona şöyle cevap verdi:

Arkasından ağlarız ağlamayı hak etmiş.

ihtiyarı severek hurilerden vazgeçmiş.

 

 

 

Rabi b. Süleyman anlatıyor: Bir gün Şafii'nin yanındaydım, bir bedevi elinde bir kağıda yanına geldi. İnsanları yara yara gelip kağıdı Şafii'ye verdi. Şafii kağıda baktı. Divit kalem istedi ve kendi eliyle altına bir not yazdı. Ben bedeviyi takip ettim ve kağıda bakmak istediğimi söyledim. Kağıtta şöyle yazıyordu:

Mekkı delikanl!)fa sor seven gönülleri,

Buluşup sarılması, acep haram olur mu?

Altında da Şafii'nin cevabı şöyleydi:

Derim ki: maazallah, takva kaybolup kaçar.

Sineler dokunursa derin yaralar açar.

 

 

 

Ebu Zurare el-Harrani de bunu Rabi'den nakleder ve şunu ilave eder: Rabi dedi ki: Şafii'nin böyle bir olaya fetva vermesine şaşırdım. Bana dedi ki: Ey Ebu Muhammed! Bu, Haşimi bir adamdır, bu Ramazan ayında bir yanlış yaptı. Kendisi de yaşça genç. Cinsi münasebet olmadan öpme ve sarılmanın haram olup olmadığını sordu. Ben de böyle fetva verdim.

Rabi der ki: Genci takip ettim, vaziyetini sordum, Şafii'nin söylediklerini anlattı. Bundan daha zekice bir şey görmedim.

Ebu Nuaym el-Isbehani de bunu Ebu Zurare'den nakleder.

 

 

 

Harmele'nin haber verdiğine göre bir adam Şafii'ye bir kağıt verdi. Içinde şöyle yazıyordu:

Adam vardı. öldüğünde bir mirasçı bırakmıştı ardında.

Babasının amcasının yeğeninin amcasının oğluydu?

Şafii kağıdın altına şöyle cevap verdi:

Ölen kişinin malları tamamıyla bu sözlerin ışığında.

Babasının amcasının yeğeninin amcasının oğlunun ...

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Husayn diye bir arkadaşım vardı. Devamlı bana gider gelirdi. Müminlerin Emiri onu Siban'a vali olarak gönderdi. Ona mektup yazıp şöyle dedim:

AI bu senin olsun sen artık boşsun.

Ancak bu olmasın bain bir talak,

Hatadan dönersen talak olmasın.

Dostluğun kıl ile bağlı kalacak,

Üçüncü talakta döner gelirsen,

Valiliğin seni kurtarmayacak.

Husayn'ı köşede bırakıp gitmem.

Her Husayn'ın yüzü kararsa ancak.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Muhammed b. İdris şöyle dedi: Husayn adında bir dostum vardı. Beni çok sever ve gelip giderdi. Siban'ın kadılığına atandı. Bana kötü davranıp unuttu. Ona bazı beyitler yazdım.

 

Şafii böyle dedikten sonra beyitleri zikreder. Sonra der ki:

Dostum beyitleri okuyunca eski dostluğumuza döndü ve özür diledi.

Ancak bir beyti şöyle nakletti:

Üçüncü talak da kesinleşmiştir.

Artık görevin de kurtarmayacak.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi:

Hak eğer haklı ise ben o hakkı tanırım,

Bu hakkı reddedende kesinlikle hayır yok.

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii' nin şöyle dediğini işittim:

Sefihin mertebesi bir fakihin yanında,

Fakihin bir sefihe mertebesi gibidir.

Bu uğraşıp duruyor diğerinin ilmiyle.

Diğeri bundan daha fazla uğraşmaktadır.

Sefihin cehaleti ona galip gelirse,

Direnerek fakihe muhalif olmaktadır.

 

 

 

Harmele der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim:

Görüşünü söyleme istemeyen birine,

Ne seni methederler. ne görüş fayda verir.

 

 

 

Ebu'l-Hasan Ali b. Bundar es-Sarfi der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim:

Deliliğin mecnundur. tabib de bulamazsırı

Tedavi edebilen mecnunun cünununu ... 

 

 

 

Ebu Cafer Muhammed b. Salih b. Hani' b. Muhammed b. SehI et-Tusi şöyle haber veriyor: Yunus b. Abdila'la bana; "Bunları yaz, İbn Huzeyme yazmadı" dedi ve Şafii'nin şu beyitlerini okudu: Malvarlığı kısıtlı, ne ölecek çocuk var,

Ne de kaybedeceği önemli bir işi var.

Sırtı hafif birisi çoluk çocuğu yoktur.

Başında mahremi ve uğraşacağı yoktur.

Gençliğini geçirdi ilimlerin peşinde.

Tek derdi sükut edip kalmak ibadetinde.

 

Ebu Turab Muhammed b. Sehl dedi ki: Ebu Bekr Muhammed b. İshak bu beyitlerin manasını bana sordu.

 

 

 

Rabi ile Müzeni'nin haber verdiklerine göre Şafii'ye yapmak istemediği bazı şeyler söylendi. Şöyle demeye başladı: Seni imtihan ettim, sen huyumu sınadın. Hocam beni eğitip seni ödüllendirmiş.

 

 

 

İbrahim b. Mahmud der ki: Yunus b. Abdila'la'ya bir hadisi sordum (şairin sevgilisine seslendiği) şu beyitlerle cevap verdi:

Hoş görülü olursan, muhabbetimiz sürer,

Sinirlendiğim zaman deme sert kelimeler.

Çünkü kalbimde aşkı buldum, o da cefayla,

Bir arada yaşamaz, sıkılır çeker gider.

Yunus dedi ki: Şafii bu beyitleri çok beğenirdi.

 

 

 

Ebu'n-Nadr b. Salim'in babasından naklettiğine göre Şafii, Bağdad'da Mansur Mescidinde, her zaman oturduğu yerdeyken, önüne bir kağıt düştü. İçinde şöyle yazıyordu:

Allah mağfiret etsin kuluna bir konuda,

Samimi iki dosta yardıma niyet etti.

Dedikoduyla biri diğerinin hakkında

Ona yalan söyleyip ahde ihanet etti.

 

Şafii ellerini uzatıp dua etti, adam konuşmadan ve tartışmadan çekti gitti.

 

 

 

Ebu Nuaym el-Isbehani'nin kitabında okuduğuma göre Ebu Yakub el-Buvayti şöyle dedi: Şafii'ye; "Zühdle ilgili görüşlerini açıkladın. Gazel ilE ilgili bir şey söyledin mi?" dedim. Şu beyitleri okudu:

Ey gözleri sürmeli! Seherlerde uykusuz.

Sürmelerin gözlere sözlerle anlatılamaz.

Gözüm sonsuza kadar sana bakacak olsa.

Ölüm zamanım gelir seyretmekten sıkılmaz.

Yazık, geçti zamanım, ne kadar güzel idi!

Durmayan yolculukla ayrılık unutulmaz.

Hazırlıksız. eli boşyola çıkan elçinin.

Yağmursuz bir buluttan hiç bir farkı bulunmaz.

 

 

 

Ebü Mansür b. Ebi Muhammed el-Fakih'in naklettiğine göre Şafii'ye; "Bir kişinin (mehir olarak) bir beyit şiirle evlenmesi caiz midir?" diye sordular. Dedi ki: Eğer beyit bunun gibiyse evet:

Kişi arzularının verilmesini ister,

Allah istemedikçe bu isteği erteler.

Başka bir rivayette "arzularına kavuşmak" şeklindedir.

 

 

 

Abdulvahid b. Muhammed, Şafii'nin şu beyitlerini naklediyor:

Eğer anlamıyorsan, kimin anladığını.

Araştıran değilsen. nasıl anlayacaksın?

Eğer sen anlasaydın veya araştırsaydın,

Anlayanın ilmine karşı durmayacaktın.

 

 

 

Edib Muhammed b. Yakub b. Yusuf b. el-Haccac şöyle haber veriyor Şafii'ye ait kitabımda şöyle dediğini gördüm: İlim özgürdür, ilim taleb eden köledir. İlme hizmet ederse onun efendisi olur. Zor kullanırsa, ilim kendisini zorlayanlara karşı daha cebbardır. Kendisine boyun eğmeyenc boyun eğmez.

 

Sonra şöyle devam etti:

Edep yoksa ne hilim, ne ilim kamil olur.

iki halim bulunan bir kavimle uğraşılmaz.

Cehalet pis bir gömlek, başka bir şey değildir,

İki sefih dışında bunu hiç kimse giymez.

 

 

 

Rabi b. Süleyman anlatıyor: Ebu Yakub el-Buvayti hapisteyken ban, mektup yazıp şöyle dedi: Gariplere karşı sabırlı ol ve ilim halkasm, katılanlara iyi davran. Hala Şafii'nin şu beyti mırıldandığmı duyuya gibiyim:

Nefsimi alçak tutarım, saygı göstersinler diye

Nefsini alçak tutmazsan, ona ikram etmez kimse

Ben nefsimi hor görürüm, ona saygı gösterirler,

Sakın onu horlamayan kişiye saygı gösterme.

 

 

 

Müzeni'nin işittiğini bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Selef alimlerinden birine: "İlimle uğraşmandan eline ne geçti?" diye sorduklarında dedi ki: "İlim tasalandığımda benim tesellim, boşluğumda lezzetimdir. "

Şafii, bana kendine ait şu beyitleri okudu:

Ben ehlinde sevilen birisi olamazdım.

Eğer ilmim uğruna emek harcamadıysam

Otuz seneden beri. gönlümüm doktorudur,

Dertlerimin dermanı, zihnimin cilasıdır.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Eğer adam karısına; "İç, ye veya tadına bak" derse ve "Bununla talakı kastettim" derse bu talaktır. Çünkü Araplar nahoş bir şey söylemek istediğinde "bir şey iç" derlerdi. Şairin dediğini duymadın mı?

Zıkkımdan acı bir su içirdiğin, Ağzınla içtiğin bardakla su iç.

 

 

 

Za'ferani'nin işittiğini bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Annem ben çocukken bana zeytinyağı yedirirdi. "Anneciğim! Zeytinyağı içimi yaktı'' dediğimde; "Ye yavrum zeytinyağı mübarektir" dedi. Ben de şöyle dedim Zeytinyağıyla besler, üstelik "mübarek" der.

Bu mübarek içimi yakıp perişan eder.

 

 

 

Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin oğlu Ebu Osman Muhammed'in bildirdiğine göre babası şu beyitleri okudu:

Sendeki fazilet her halükarda üstündür,

Ancak değer verenler karşıdan değer görür.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın haber verdiğine göre bir adam Şafii'ye gelip; "Falan öldü" dedi.

Şafii dedi ki: "Allah sana edrler versin ve kötülüklerini silsin. Bizim bir iyilik yapmamıza sebep oldun, özrün ağırlığını üstümüzden kaldırdın. Kalkın bakalım falana gidelim, taziyede bulunalım."

Şafii'ye oranın uzak olduğunu söylediklerinde, şöyle mırıldanmaya başladı:

Taziye evi uzak olsa da zaman gelir,

Musibet zamanında muhatabını bulur.

Ağrılarıma rağmen uzaklara mı yürür,

Yoksa sürünür müyüm, hak gözeten sürünür.

Bir söz ne kadar tatlı ve lezzetli olursa

Gereğini yapmazsan sana yalancı denir.

Hiç kimse yalancının özrüne inanır mı?

Ama bazı gönüller bu sözlere inanır.

 

 

 

Rabi b. Süleyman anlatıyor: Bir adam Muhammed b. İdris eş-ŞafiI'ye gelip; "Falan arkadaşın hasta" dedi. ŞafiI ona dedi ki: Benim gözüme girdin ve bana iyilik yaptın. Güzel bir davranış için uyardın, faziletlere yönlendirdin. Yalancıların dedikodu yapacağı bir özürden kurtardın.

Sonra dedi ki: Delikanlı ayakkabımı Yalın ayak, ağrılara rağmen, çöl kumunun sıcaklığında, dağlara yürümek; senden özür beklemese de bir arkadaşından özür dilemenden hayırlıdır. Belki de birileri az da olsa yalan dolan dedikodu yapacak.

ŞafiI bunları dedikten sonra yukarıdaki beyitleri okudu.

 

 

 

Ebu'l-Abbas Muhammed b. Nasr, Şafii'nin, hüküm verirken seri

olmak ve yavaş olmakla ilgili şu beyitlerini naklediyor:

Adaletle hükmedince huzur dolar içime.

Bir gün dahi gecikirse yük biner üzerime

Yalan özür beyan etmen ayıp olarak yeter.

BiimlYorum demen ise takdir etmeye değer.

Kim önce yabancıları sonra amcaoğlunu.

Gözetirse sıra ile yakın uzak dostunu

Efendi misali yaşar, insanlar onu anar.

Başına bir işi gelse hepsi yanına uğrar.

 

es-Sülemi'nin rivayetinde; "Adaletle hükmedince. huzur dolar içine" ve "Kim amcaoğlundan önce komşuyu gözetirse" şeklinde nakledilmiştir: Ebü. Abdillah'ın rivayetinde; "Yalan özür iddiası hata olarak yeter" şeklindedir.

 

 

 

Yunus b. Abdila'li anlatıyor: Bir gün Şifii'nin yanındaydım, insanlara güzel davranma, misafir ağırlama ve misafirlikte muhabbet hakkında konuştular, Şairlerin bununla ilgili şiirlerinden okudular. Şifii şöyle dedi:

Birinin şu sözüne ne dersiniz?

Misafire yol gösterir gece evime doğru,

Ateşimin aydınlığı köpeklerimin sesi.

Ona bana yönlendirip karşılama yaparlar,

Karşılayıp selam verir gözlerin parıltısı.

Daha önce aldıkları eğitimle sanırsın,

Ağırlama ve muhabbet sanki onların işi.

Huzelilerden bedevinin birisi şöyle diyor:

Bir kişi fark ederse gelen bir misafiri.

Ayağına geçirmiş tozlu yeşil şalvarı.

"Bu benim misafirim" diye işaret eder.

"Hayvan kesmezsem, düşman beni kurban eder" der.

 

 

 

Şafii'nin ilim ehlinden birisinden bildirdiğine göre Ebu Bekr es-Sıddık şöyle dedi: Kendim ve bu mahalledeki Ensar için Tufeyl el-Ganevi'nin şu misalinden daha uygun bir söz bulamadım: inansak da rahatsız etmek istemediler, Bizden olanlar ise usanmış görünürler.

Aralarına alıp bizi barındırdılar, Isınmış gölgelenmiş hazırlanmış odalar. Allah hayrını versin Cafer hata ettiler Giymek isteyenlere pabuçlar uzattılar.

 

 

 

el-Müzeni'nin bildirdiğine göre Şafii şu beyitleri okuyor:

Rüzgarların esince onları değerlendir.

Her fırtınadan sonra bir sükunet belirir.

O arada iyilik yapmayı da unutma,

Bilemezsin sükunet hangi vakitte gelir.

 

 

 

Harmele diyor ki: çoğu zaman Şafii'nin, şu iki beyti mırıldandığını duyardım.

Ömrüne yemin olsun büyük musibet değil. Bir evi yıkmak veya deve koyun öldürmek. Asıl büyük musibet ölümü. çok insanın Ölümüne yol açan, bedeni kaybetmek,

 

 

 

Edib Ali b. Muhammed b. Cafer el-Buhari, Şafii'nin şu beyitlerini naklediyor:

Maişet peşinde olan bir yerde rahat bulur.

Oysa o yerde ölüm onu arayıp durur.

Tepesinde eceli takip edip gülüyor,

Bilseydi korkusundan beti benzi değişir.

Hayalleri bulutlar üzerinde yüzüyor,

Ölüm ise bekliyor tepesinden gözetir.

Yarına kalacağı bilinmeyen birinin,

Öbür gün rızkı için sence neler söylenir?

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şu beyitleri söylüyor:

Kendi nefsini koru, gücüne göre yükle,

Selamette yaşarsın, arkandan güzel derler.

İnsanlara sadece güzel muamele et,

Zaman sırtını dönse, dostun da cefa eder.

Bu günün rızkı azsa, yarına kadar sabret,

Belki de musibetler dönüp seni terk eder.

Zengindir, gönlü zengin olan fakirse bile,

Açgözlü olanları zenginlik rezil eder.

Hayır yoktur kişide rengi belli değilse,

Rüzgar nereden esse o tarafa meyleder.

Dostlarını sayarken kalabalık olurlar,

Musibet geldiğine birçoğu kaçıp gider.

 

 

 

Ahmed b. Hanbel der ki: Şafii'yle karşılaştım, dedim ki: "Ey Ebu Abdillah! Nereye gidiyorsun?"

Şöyle demeye başladı: Canım beni Mısır'a sürüklüyor sanırım. Ondan öte kurtuluş toprağı umuyorum. Vallahi bilmiyorum, zengin bir hayata mı? Yoksa kabrime doğru mu sürükleniyorum?

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın işittiğini bildirdiğine göre Şafii bir hikaye anlatırken şöyle dedi:

Canım Mısır'a doğru meyletmeye başladı. Sonra görev ve kabir toprakları geliyor. Vallahi bilmiyorum. kurtuluş zenginlik mi? Yoksa kabrime doğru mu sürülüyorum?

Vallahi çok geçmeden hepsine birden kavuştu.

 

 

 

İbn Ebi Haşim el-Faradi der ki: Bir gün Şafii, bir duvara şu beyitleri yazdı:

Canım Mısır'a doğru meyletmeye başladı.

Sonra çorak ve çöl toprakları geliyor.

Vallahi bilmiyorum. düşkünlük mü zenginlik mi?

Yoksa kabrime doğru mu sürülüyorum?

 

Bazıları bunun altına şöyle yazmıştır:

Allah merhamet etsin davette bulunana.

Mısır'a gider iken buraya yerleştiler.

Gecelerin geçişi aralarını bozdu,

Sevdiklerine mecbur sırtlarını döndüler.

 

 

 

Ebu't-Tayyib el-Ma'rufi, Şafii'nin şu beyitlerini nakletti:

Dertler bir fazilettir, kaza hep galip gelir.

Levh-i Mahfuz'da olan gün gelir başa gelir.

Ruhu bekle bakalım, onun sebepleriyse,

Tahmin edildiğinden daha ümitsiz gelir.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın işittiğini bildirdiğine göre Şafii şu beyitleri söylüyor:

Bir gün sen de zamanın elinden kurtulursan.

Zaman rakibimdir de. kurtulduğunu sanma.

Sakın Allah'ın bir an daldığını düşünüp.

Ondan gizlediklerin kaybolur diye kanma.

Ömrüme yemin olsun Allah bizi gaflette

Bırakırsa günahlar üşüşürler üst üste

Keşke Allah affedip günahımızı silse,

izin verse de tövbe etsek ve kabul etse.

 

 

 

Muhammed b. Yusuf ed-Dakiki, şöyle haber veriyor: Kitabımda, Şafii'ye ait şu beyitleri buldum:

Şaşarım nasıl asi olunuyor Allah'a,

Veya inkar edenler, nasıl inkar ediyor?

Üstelik her bir şeyin hareketine şahit.

Sükun etmesini de kendisi belirliyor.

Her şeyin varlığında O'na delalet eden,

Birliğini gösteren bir ayet bulunuyor.

Bu beyitleri başkasından nakletmiş gibi görünüyor.

 

 

 

el-Müzeni şöyle haber veriyor: Vefat ettiği hastalığına düştüğü sırada Şafii'nin yanına girdim. Kendine ait şu beyitleri söyledi:

istediğin olmuştur ben istemesem bile,

Benim isteğim istemeseydin olmaz.

Kulları sen yarattın kendi bildiğin gibi,

Genci ve ihtiyarı ilmin izinden çıkmaz.

Kimi bedbaht olacak kimi ise bahtiyar,

Kimi kötü oluyor kimisi kötü olmaz.

Ona bol nimet verdin, bunu da zelil ettin,

Buna yardımın oldu diğerineyse olmaz.

 

 

 

Ebu Amr es-Sülemi, Şafii'nin şu beyitlerini naklediyor:

Rabbim beni giydirdi, açıkta kaldığımda,

Yepyeni bir sarığı, seçmişti benim için.

Rabbim beni bağladı iç içe zincirlerle,

Sağ ve soluma baktım ondan kurtulmak için.

 

 

 

Müzeni'nin haber verdiğine göre Şafii, hastalanmıştı. Geçmiş olsun demek için yanına girdik. İçimizden biri ona: "Sana doktor getirelim mi?" dedi. "Olur" dedi. Ona bir doktor getirdik, Şafii'yi muayene etmeye başladı. Şafii doktorun vücudunda bir hastalık tespit etti ve doktorun haberi yoktu. Şafii biraz düşündü ve şöyle dedi:

Tabip beni muayene edecekti ben ettim,

Tabibin bir hali varmış adam ondan bi haber.

Yarın tedaviye kalkar bakmaz hastalığına

Şaşılacak bir vaziyet hem kör hem sürme çeker.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın haber verdiğine göre bir adam Şafii'ye gelip bir meseleyi sordu. Beğenmeyince bu iki beyti söyledi.

Ancak birinci beyitte;

"Tabib benim gibiymiş ve muayene eder" dedi.

 

 

 

el-Müzeni anlatıyor: Hastayken Şafii'nin yanına girdim, ona" Nasıl oldun, ey Ebu Abdillah?" dedim. Şöyle dedi: Dünyadan gidiyorum, kardeşlerimden ayrılacağım, kötü fiiHerimle karşılaşacağım, Allah'ın huzuruna varacağım, ölüm şarabını içeceğim. Vallahi bilmiyorum; Ruhum cennete gidecek de tebrik mi edeyim, yoksa cehenneme gidecek de taziye de mi bulunayım.

Sonra şu beyitleri okumaya başladı:

Yüreğim taşlaşınca. yollarım daralınca.

Duaları affına merdiven yapıyorum.

Günahlarım fazlaymış affına bağlayınca.

Rabbim senin affını daha bol buluyorum.

inandım ki mağfiret senin bir güzelliğin,

Lütuf ile bol kerem sendedir biliyorum.

Sen olmasan iblis'e hiçbir alim aldanmaz,

Nasıl kulun Adem'i aldattı bilmiyorum.

 

 

 

İki farklı tarikle Müzenı anlatıyor: Vefat ettiği hastalığına yakalandığında Şafii'nin yanına girdim. Dedim ki: "Ey Ebu Abdillah! Nasıloldun?" Hadisi yukarıdaki gibi zikretti. Ancak; "Kötü fiillerimle karşılaşacağım, Allah'ın huzuruna varacağım, ölüm şarabını içeceğim" ibareleri yoktu.

 

Birinci beyti; Yüreğim taşlaşınca. mesleğim daralınca.

Duaları affına merdiven yapıyorum.

Üçüncü beyti; Madem ki günahları her zaman affedersin.

Lütuf ile bol kerem sendedir biliyorum. Dördüncü beyitte;

Sen olmasan iblis'e hiçbir kulun aldanmaz, Nasıl kulun Adem'i aldattı biimlYorum.

 

Şeklinde ufak tefek farklılıklarla nakletmiştir.

 

 

 

Ahmed b. Muhammed el-Umevi'nin bildirdiğine göre Muhammed b. İdris eş-Şafii şöyle dedi: Hasan b. Hani' Ebu Nuvas'ın yanına girdik. Ölmek üzereydi. Ona: "Bugün için ne hazırladın?" dedik. Bu beyitleri okumaya başladı. Sülemi'nin naklettiği lafızla son üç beyti nakletti. İlk beyitten bahsetmedi.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Ebü Nuvas'ın yanına girdik. Ölüm döşeğindeydi. Dedik ki: "Bugün için ne hazırladın?"

Bu üç beyti okudu. Bu son iki senedde zayıflık söz konusudur.

Bu olayın Şafii'nin ölümü sırasında okunduğuna dair birkaç rivayet mevcuttur. Allah rahmet etsin.

 

 

 

Muhammed b. Said b. Ebi Meryem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Kureyş'in hepsinin yeni (veya güzel) şiiri yoktur. En şair olan kişi; İbn Herime, ondan sonra Mervan b. Ebi Hafsa."

 

Şafii'nin konuyla ilgili söyledikleri daha önce geçmişti. Kureyş'in şiiri gelişmez. Bunun sebebi şudur: Yüce Allah, Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için; "Biz ona şiiri öğretmedik, zaten ona gerekmez de ... "[Yasin 69] buyurmuştur.

 

Kureyş'in hattı da gelişmez, çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmiydi.

 

Şafii'nin oğlu Ebu Muhammed de bunları Şafii'den işittiğini belirtmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Şafii'nin Tıb Bilgisi