BEYHAKİ

KÜLLİYATI

İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Şafii'nin Tıp Bilgisini Gösteren Rivayetler

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: İlim ikiye ayrılır: "Dinleri anlama ilmi ve bedenleri tedavi etme ilmi."

Lafız Ebu Abdillah'a aittir.

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in anlattığına göre Şafii şöyle dedi: "Fıkıh ilmi dinler, tıp ilmi bedenler içindir. Bunun dışındakiler meclislerin konuşmalarıdır."

 

Muhammed b. Yahya b. Hassan'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Bunun dışında kalan şiir ve diğer konular hobidir ve boştur."

 

 

 

Abdullah b. Hüseyin es-Selami el-Bağdadl'nin haber verdiğine göre Ebu Bekr b. Tahir'e Şafii'nin "İlim ikiye ayrılır" sözünü sordular.

Dedi ki: Avama göre; dinleri anlama ilmi fıkhın zahiridir. Bedenler: inceleyen ilim de tıbbın zahiridir.

 

Hikmet ehline göre ise; dinleri anlama ilmi, Allah'ın takdir ve tedbirini, uygulamalara bakarak  gönüllerin müşahede içinde bulunmasıdır. Faydalı fıkıh budur.

 

Bedenlerin ilmi ise, Yüce Allah'ın helal ve haram şeklinde emir ve yasakların zahiridir. Bu da Allah'ın kullarına bir nimetidir, faydalı olan tıp budur. Gönüllerin ilmi, İslam'ın kendisi ve hakikatidir. Beden ilmi İslam'ın adabı ve kurallarıdır.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göreŞafii şöyle dedi: "Bir memlekete girdiğinde içinde adil bir hakim, akan bir su, dost canlısı bir tabip bulamazsan orada yaşama."

 

 

 

Farklı iki isnadla nakledildiğine göre Şafii şöyle diyor: Sana dinini anlatacak bir alim ve bedenin durumunu haber verecek bir doktor bulunmayan bir beldede oturma."

 

 

 

Harmele'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: "İnsanlar iki şeyi önemsemediler: Tıp ve Arapça."

 

 

 

Harmele b. Yahya'nın haber verdiğine göre Şafii, Müslümanlar tıp alanında kaybettiklerine içerler ve şöyle derdi: "İlmin üçte birini kaybettiler, Yahudilere ve Hıristiyanlara teslim ettiler,"

 

 

 

Hadisi Ebu Abdillah el-Cürcani ve Ebu Muhammed el-Anmat' de naklettiler. el-Anmatı hadisi zikredip "İlmin yarısı" şeklinde nakletmiştir.

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Bir gün Şafii'nin yanına girdim, hastaydı. Ona: "Nasıloldun, ey Ebu Abdillah?" diye sordum. "Vallahi zayıf' dedi. "Allah sana güç versin" deyince hemen "Yazıklar olsun, ey Rabi! Bana güç verirse beni öldürür" dedi.

"Sana kurban olayım, vallahi iyilikten başka bir şey istemedim. Nasıl diyeyim?" deyince; "Allah senin gücüne güç katsın, zayıflığına da zayıflık katsın, de" karşılığını verdi.

Sonra ekledi: "Ey Rabi! Bilmiyor musun? Yüce Allah kulunun organlarını vermiş, yerinden kıpırdarsa ona acı verir. Ona bazı hareketli organlar vermiş, kıpırdamazsa ona acı verir."

 

 

 

Yunus b. Abdila'la der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Dikkat et, bu doktorların verdiği ilaçlardan sadece ne olduğunu bildiğin ilaçları iç."

 

 

 

Hadis başka bir tarikle aynı şekilde Yunus b. Abdila'la'dan nakledilmiştir.

 

Harmele'nin haber verdiğine göre Şafii, Süfyan b. Uyeyne'nin şöyle dediğini rivayet ediyor: "İbnu Ebcer bana baktı ve dedi ki: Sende sanılı var, ballı süt iç."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Bakla beyni geliştirir, beyin zekayı geliştirir."

 

 

 

Yünus b. Abdila'la'nın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Veba için, menekşe yağından daha faydalı bir şey görmedim. Hem sürülür, hem içilir."

 

 

 

Şafii'nin oğlu Muhammed şöyle haber veriyor: "Babam, ateşi yükseldiğinde bir limon isterdi. Diline bir şeyolmasından çekindiğinden suyunu sıkıp içerdi."

 

 

 

Harmele der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Hiç bir zaman gece vakti haşlanmış yumurta yeme, geceleyin onu yiyip sağlam kalan çok azdır."

 

 

 

Harmele der ki: "Şafii'nin, gece vakti patlıcan yemeyi yasakladığını gördüm."

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: "Hamamdan çıktıktan sonra yemek yemeyen nasıl yaşıyor şaşarım. Kan aldırdıktan sonra hemen yemek yiyen de nasıl yaşıyor şaşıyorum."

 

 

 

Aynı isnadla naklettiğine göre Şafii şöyle diyor: İnsanlar; "Irak'ta ve dünyada, Mısır'daki erkek yoktur" derler. Ben Mısır'a geldim, hadım olmuş gibi hiç kıpırdamadım. Mısır'a gelir gelmez cariyem Denanir'den (oğlum) Ebu'l-Hasan doğdu.

 

 

 

Harun b. Said'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Bir yıl kendir yedim, ardından bir yıl kanamam oldu."

 

 

 

İbnu Abdilhakem de bunu Şafii'den şöyle nakletti: "Kendir yemeye devam ettim, bir sene kanamam oldu."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Et yemek zekayı geliştir."

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Akıl, kalın gövdede durmaz."

 

 

 

Hasan b. İdris el-Havlani, Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin şöyle dediğini haber veriyor: Etine dolgun olanlardan hiçbirisi kesinlikle iflah olmaz. Ancak Muhammed b. el-Hasan olursa ayrı.

"Neden?" diye sorduklarında şu karşılığı verdi: "Çünkü akıllı olan iki durumdan ancak birini tercih eder: Ya ahiretiyle ilgilenir veya dünyasına ve maişetine bakar. Yağ ile tasa bir arada olmaz. İkisinden de uzak olursa hayvanlar gibi yağ toplamaya başlar."

Sonra Şafii şöyle dedi: Eski zamanlarda bir sultan vardı. Ağır kiloluydu, bol etliydi ve kendine dikkat etmiyordu. Doktorları topladı ve dedi ki: Bana bir çare bulun, şu kilolarım biraz hafiflesin. Ona bir reçete bulamadılar. Ona akıllı edıb ve tabip birinden bahsettiler. Haber gönderip getirdiler. Ona: "Beni tedavi et, zenginlikler senin olsunr deyince adam dedi ki: "Allah, emıri ıslah etsin. Ben tabip ve müneccim bir adamım. Bana zaman ver, bu gece talihine bakayım. Senin talihine uygun ilaç neyse onu sana içireyim."

Öbür gün sultanın huzuruna vardı ve: "Ey sultan! Eman istiyorumr deyince sultan; "Eman senindir" dedi.

 

Adam devam etti: "Senin talihine baktım, senin bir aylık ömrün olduğunu gördüm. İstersen seni tedavi ederim. Bunu anlaman için beni yanında tut. Dediğim doğru çıkarsa, beni serbest bırakırsın, değilse cezamı verırsın.''

 

Sultan adamı hapsetti. Sonra bütün eğlenceleri iptal etti, insanlardan uzak durdu ve üzüntülü bir halde köşesine çekildi. Başını sadece günlerini saymak için kaldırıyordu. Gün geçtikçe üzüntüsü şiddetlendi, üzüldükçe de zayıfladı ve vücudu eridi.

Bu şekilde yirmi sekiz gün geçti. Haber gönderip adamı hapisten çıkarıp ona: "Ne diyorsun?" diye sorunca adam dedi ki: "Allah sultanı aziz kılsın. Ben gaybı bildiğimi söylersem Allah'a ihanet etmiş olurum. Vallahi kendi ömrümü bile bilmem, senin ömrünü nasıl bileyim? Bende gam ve üzüntü dışında bir reçete yoktu. Senin üzülmeni bu hileden başka bir şekilde sağlayamazdım, böbrek yağlarını bile eritir."

 

Sultan adamı affedip ödüllendirdi.

 

İbn Abdilhakem der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Tabibin üç şeye çaresi yoktur: Ahmaklık, veba ve yaşlılık."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Harun erReşid bana dedi ki: "Ey Muhammed! Öğle yemeğini erken yediğini duydum." "Evet, ey Müminlerin Emiri" deyince "Niye?" diye sordu. "Ey müminlerin emiri! DÖrt sebepten dolayı" karşılığını verdim. "Nedir onlar?" diye sorunca dedim ki: "Suyun soğuk olması, havanın temiz olması, sineğin az olması. Ondan sonra başkalarının yemeğinde gözümün kalmaz."

Harun er-Reşid dedi ki: "Bu, şiir beytine benziyor."

 

Asımi'nin yaptığı başka bir rivayette, Harun er-Reşid şöyle diyor: "Bu, kasidenin beyti gibi" ibaresi geçmiştir.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Tıp kitabında şöyle yazdığım gördüm: "Yemeden önce hamama girene şaşarım, çıktıktan sonraya yemeği erteler, nasıl ölmesin. Kan aldırıp yemeğe koşana şaşarım."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Üç şey vardır ki, ilacı olmayan ve doktorların ilacını bulmadığı hastalıkların ilacıdır: Üzüm, yoğurt ve şeker kamışı"

Yine Şafii dedi ki: "Şeker kamışı olmasaydı memleketinizde yaşamazdınız."

 

 

 

Rabi'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Benim kör bir kölem vardı, avlunun kapısını bile görmezdi. Ona karaciğer artığı aldım ve onunla gözlerini sürmeledim, görmeye başladL"

 

 

 

Yunus b. Abdila'la'nın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Yaz kış, sadece sıcak suyla gusül aldım."

 

 

 

Harmele b. Yahya der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Sahaf ancak gözlerinin diyetini yer."

 

 

 

İbn Ebi Şureyh der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İnsan kürdanla dişlerinden çıkardığı artıkları tükürsün, parmaklarıyla dişlerinin arasından çıkardığını yiyebilir."

Hocamız Ebu Abdillah da bu şekilde nakletti.

 

Ebu Hureyre'den daha önce naklettiğimiz bir hadiste, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle diyor: "Dişlerini temizleyen kürdanla temizlediğini tükürsün, diliyle çıkardığını yutsun. Böyle yapmak daha iyidir. Yapmayan içir: bir sakınca yoktur. ''

 

 

 

Ebu Nuaym el-Isbehani'nin kitabında okuduğuma göre Mısır'da bir doktor şöyle dedi: Şafii Mısır'ageldi, yanımda oturdu. Tıpla ilgili benimle öyle tartışmaya başladı ki Irak tabibinin Mısır'a, yanımıza geldiğini düşündüm.

Dedim ki: "Sana Hipokrat kitaplarından bir şeyler okuyayım mı?" Şafii, mescidi gösterdi ve şöyle dedi: "Onlar beni sana bırakmaz."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Şafii'nin Astronomi Bilgisi