BEYHAKİ KÜLLİYATI |
İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Arap Dili ve
Edebiyatına Hakimiyeti
Şafii'nin Fesahati,
Arap Dili ve Edebiyatı Bilgisini Gösteren Rivayetler
Ahmed b. Hanbel'in oğlu
Abdullah'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Ben Malik'e okudum. Okumamı
beğenirdi çünkü o da güzel konuşurdu.
Muhammed b. Avfın
bildirdiğine göre Ahmed b. Hanbel şöyle diyor: "Şafii dört alanda
filozoftur, bunlar; dil, sosyoloji, edebiyat ve fıkıh."
Cafer b. Muhammed'in
bildirdiğine göre Ahmed b. Hanbel şöyle diyor: "Şafii'nin sözleri
edebiyatta delildir."
Şafii'nin damadının
haber verdiğine göre Şafii yirmi sene Arapça ve tarih okudu ve dedi ki:
"Bundaki tek amacım; fıkıh konusunda bana faydalı olmalarıdır."
el-Müzenı anlatıyor:
Şafii bize geldiğinde Meğazznin müellifi İbn Hişam Mısır'daydı. Mısır halkı
ilginç şeylerle ve şiirle uğraşırlardı. İbn Hişam'a "Şafii'ye gider
misin?" dediler, ancak istemedi. Daha sonra Şafii için "Şöyledir,
böyledir" dediler, kalkıp gitti. Kendisiyle ravilerin soylarını müzakere
etti. Şafii, müzakere ettikten sonra kendisine; "Erkeklerin soylarım
bırak, kadınların soylarına bakalım" dedi. Bu konuya girdiklerinde İbn
Hişam öylece kaldı.
İbn Hişam ondan sonra
şöyle derdi: Allah'ın böyle birini yarattığını sanmazdım.
Yine derdi ki: Şafii'nin
sözü edebiyatta delildir.
Mahmud en-Nahvi der ki:
Abdülmelik b. Hişam en- Nahvi dil ile ilgili bir konuda şüpheye düştüğünde,
Şafii'ye haber gönderip ona sorardı.
Mahmud en- Nahvi'nin
bildirdiğine göre İbn Hişam en- Nahvi şöyle dedi: Muhammed b. İdris
eş-Şafii'yle uzun bir süre oturup sohbet ettik, ondan asla bir konuşma hatası
işitmedim. Kullandığı kelimelerden daha uygun kelime olmazdı.
Rabi'nin bildirdiğine
göre İbn Hişam Meğazi' de şöyle dedi: "Şafii, kendisinden dil öğrenilecek
kişidir."
Rabi dedi ki: İbn Hişam
Mısır'dal; Irak'taki el-Asmai gibiydi.
Rabi b. Süleyman'ın
bildirdiğine göre Eyyüb b. Suveyd şöyle diyor: -Dili Şafii'den öğrenin."
Ebu Ubeyd el-Kasım b.
Selam der ki: Şafii, kendisinden dil öğrenilecek biriydi. Dil uzmanlarından
idi.
Ebu Osman el-Mazini
şöyle diyor: "Şafii bize göre nahivde delildir."
el-Asmai'nin yeğeni
şöyle diyor: Amcama dedim ki: "Amcacığım! Huzeyl'in şiirini kime
okudun?"
Dedi ki: "Muttalib
soyundan bir adama, kendisine Muhammed b. İdris derler."
el-Asmai der ki:
"HüzeyI'lilerin şiirlerini Mekke'de Kureyşli bir gence okuyarak tashih
ettim. Ona Muhammed b. İdris eş-Şafii diyorlar."
Ebu Musa el-Hamıd'ın
bildirdiğine göre el-Asmai: "Şiirleri Şafii'ye okudum" dedi.
Ebu Osman el-Mazİni'nin
bildirdiğine göre el-Asmai şöyle dedi: "Bunu bana bir adam okudu."
Muhammed b. İshak
es-Sağani'nin bildirdiğine göre el-Asmai şöyle diyor: "eş-Şenferi'nin şiirlerini
Mekke'de bir allameye okudum, kendisine Muhammed b. İdris eş-Şafii diyorlar.
Bana otuz şiir okudu, hepsinin şairinin ismi Amr idi."
Şafii'nin torununun
bildirdiğine göre Zübeyr b. Bekkar şöyle diyor: Huzeyl'in şiirlerini ve
olayları amcam Mus'ab'dan öğrendim. Ona kendisinin bunları kimden öğrendiğini
sordum. "Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin ezberinden öğrendim" dedi.
Mus'ab b. Abdillah
ez-Zübeyri der ki: Muhammed b. İdris eş-Şafii bana, Huzeyl'in şiirlerini
ezberinden okudu. Sonra bana dedi ki: Bundan hadis ehline bahsetme, buna
tahammül edemezler."
Mus'ab dedi ki: Şafii,
babamla birlikte akşamdan sabaha kadar oturur ve uyumazlardı.
Şafii'nin torunu, Zübeyr
b. Bekkar'ın şöyle dediğini naklediyor: Huzeyl'in şiirini, olaylarını ve tarihlerini
amcam Mus'ab'dan öğrendim. Kendisine onları kimden öğrendiğini sordum;
"Kureyşli bir gencin ezberinden, onun gibi fasih konuşan kimseyi görmedim.
Ona Muhammed b. İdris eş-Şafii diyorlar" karşılığını verdi.
Cafer b. Abdillah'ın
bildirdiğine göre Mus'ab ez-Zübeyri şöyle dedi: Babam ve Şafii, karşılıklı şiir
okurlardı. Babam, Şafii'ye Huzeyl'in şiirlerini ezbere okudu.
Ebu Osman el-Mazini'nin
bildirdiğine göre el-Asmai şöyle diyor: "Şenferi'nin şiirlerini Mekke'de
Şafii'ye okudum."
Zekeriyya diyor ki: Bunu
er- Riyaşi'ye söyledim; inkar etmedi ve dedi ki: "Şiirleri Asmai'ye
okudum; ''Bunları bana Mekke'de Kureyşli bir adam okudu'' dedi."
Şenferi Teabbat
Şerra'nın arkadaşıydı.
Başını koltuğunun altına
koyduğu için Teabbat Şerra diye isim verdiler.
Muhammed b. Abdillah b.
Abdilhakem el-Masri'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Üç yüz mecnun
şairin şiirlerini nakledebilirim.
Muhammed b. Abdillah b.
Abdilhakem der ki: Zilka'de ayının bitimine on dört gün kala, yüz seksen altı yılında
doğdum. Şafii'ye (büyümüş) bir adam olarak kavuşsaydım, onun yanında, her
alanda tamamlamış olduğu birçok ilmi öğrenirdim. Kendisine Huzeyl'in
şiirlerinden okumuştum. Ona hatırlattığım her kasideyi başından sonuna kadar
okurdu. Öldüğünde de yaşı henüz elli beş seneydi.
el-Müberrid der ki:
"Allah, Şafii'ye rahmet etsin, insanlar içinde şiiri en iyi bilen,
edebiyatı en iyi bilen ve kıraatleri en iyi bilen kişiydi."
İki farklı rivayete göre
Za'ferani şöyle diyor: "Şafii'den daha fasih konuşan ve alim hiç kimse
görmedim. İnsanların en bilgilisiydi ve insanlar içinde en iyi konuşan kişiydi.
Kendisine okunan her şiiri bilirdi."
Rabi b. Süleyman der ki:
"Şafii kişilik olarak mükemmel bir Arab lisan olarak da mükemmel bir
Arab'dı."
Muhammed b. İshak, Rabi
b. Süleyman'ın şöyle dediğini naklediyor: Şafii'yi görseydin, edebi ve fasih
konuşmasını görseydin şaşar kalırdın. Bu kitapları konuştuğu Arapçayla yazmış
olsaydı kitapları okunamazdı.
Ebu'l-Velid b.
Ebi'l-Carud der ki: Eskiden Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin kendine has ayrı bir
dili olduğu söylenirdi. Arap soylarının kaynak gösterildiği gibi, onun dili
kaynak gösterilirdi.
Başka bir rivayette
Ebu'l-Velid b. Ebi'l-Carud şöyle diyor: "Gördüğüm her müellifin kitapları
kendi görüntüsünden azametlidir. Şafii hariç; onun dili kitaplarından daha
görkemlidir."
Yünus b. Abdila'la der
ki: "Şafii'nin ifadeleri şeker gibiydi."
Ahmed b. Ebi Sureye dedi
ki: "Şafii'den daha dilli ve daha güzel konuşan kimse görmedim."
Afru'l-Mekki'nin
kızından torununun haber verdiğine göre: Mekke'de birisi ölmÜştÜ, cenazesine
Kureyş'in ileri gelenleri katılmıştı. Hep beraber cenazenin arkasından yürümeye
başladık. Şafii insanların ortasında konuşup bir şeyler anlatıyordu. Onun
konuşmasından ve kelimelerinden daha gÜzel konuşan kimse görmedim. Konuşması
şarkılardan ve şiirlerden daha güzeldi. Öyle ki susmasın diye yolun uzamasını
istemiştim.
Ahmed b. Salih'in haber
verdiğine göre Şafii, konuştuğu zaman konuşmasının güzelliği zil veya çan sesi
gibi duyulurdu.
el-Cahız şöyle diyor:
"Şafii'nin kitaplarına baktım. İnci inci dizilmiş gibiydi. Falan'ın
kitaplarına baktım, doktorların kitaplarına benziyor."
İki farklı rivayete göre
Sa'leb dedi ki: Şafii, dil konusunda tektir; çünkü bu konuda mahirdi. Ebu
Hanife ise ne yapsa tenkit edilmez, çünkü dilden uzak biriydi.
Muhammed b. Abdillah
el-Fakih şöyle diyor: Sa'leb'in azatlısı Ebu Amr'a Şafii'den nakledilen bazı
konuları sordum: "Tuzlu su" ibaresini; "Bu adaletten ayrılmamanız
için daha uygundur"[Nisa, 3] ayetini "Adaletten ayrılanların daha
fazla çoğalmaması için" şeklinde açıklamasını ve "Şöyle şöyle olması
gerekir mi?" diye sordum.
Ebü Amr ekledi:
Şafii'nin söyledikleri doğrudur.
Ebu'l-Abbas Sa'leb'in
şöyle dediğini duydum: "Şafii'den öğreniyorlar Kendisi dilin kaynağıdır,
ondan öğrenmek gerekir."
Rabi b. Süleyman'ın
bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Kitabımda hata görürseniz düzeltin.
Ben Arapça'da hata yapmam."
Rabi b. Süleyman der ki:
Bu kitabı (isterseniz) i'rab (cümlelerini dil bakımından tahlil) edin. Şafii
(dil bilgisinde) yanlış yapmaz.
Ebu Hatim Sehl b.
Muhammed es-Sicistani'nin farklı iki rivayetle bildirdiğine göre Şafii şöyle
dedi: "Bu konuda benden daha iyi anlayan kimse olduğunu duymadım. Halil b.
Ahmed'i görmek isterdim."
Harmele b. Yahya'nın
bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: "Arapça uzmanları insanların
cinleridir. Başkalarının görmediğini görürler."
Aynı isnadla Şafii'nin
şöyle dediğini naklediyor: "Bir adamın katip olup olmadığını öğrenmek
istiyorsan, divitini nereye koyduğuna bak; soluna veya önüne koyarsa, bil ki
katip değildir."
Muhammed b. Abdillah b.
Abdilhakem der ki: Şafii beni, diviti sol tarafımda kullanırken gördü. Dedi ki:
"Kişinin divitini sol tarafa koyup kullanmasının ahmaklık kabul edildiğini
biliyor musun?"
Harmele'nin bildirdiğine
göre Şafii şöyle diyor: "Sözlerimizi sarf etmek, başkalarının sözlerini
korumaktır."
Hadisi Hasan b. Muhammed
ez-Za'ferani bundan daha geniş nakleder ve der ki: Şafii'ye; "Dilini biraz
daha basitleştir. Sen Irak halkına hitap ediyorsun" dedim. Şafii dedi ki:
"Sözlerimizi sarf etmek, başkalarının sözlerini korumaktır."
Rabi b. Süleyman der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Zu'rRumme'nin şiiri, ceylan pisliği ve
gelin'e saçılan şekerleme gibidir."
Muhammed b.
Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Çöl halkı içinde
Zu'r-Rumme'nin şiirini geçecek başka bir şair yoktur."
Hasan b. Ali b. Eş'as'ın
haber verdiğine göre bir adam Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'e gelip;
"Allah seni ıslah etsin! Şafii dil konusunda kaynak mıydı?" diye
sorunca, şöyle cevap verdi; "İlim ehlinden birisi kendi alanında kaynak
ise, Şafii her alanda kaynak idi."
Rabi b. Süleyman'ın
haber verdiğine göre Meğazi'nin sahibi İbn Hişam şöyle derdi: "Şafii,
kendisinden edebiyat öğrenilecek kişidir."
Rabi der ki: Mısır'da
Serhu'l-Gül denilen bir adam vardı. Birisi bir kaside okuduğunda, tashih etmesi
için ona arz ederdi. Şafii; "Bana Serh'i çağırın" derdi.
"Gul" demezdi. Şafii kendisiyle münazara yaptı. Sonra Serh şöyle
demeye başladı: "Vallahi bizim, bu günden itibaren ilim öğrenmeye
ihtiyacımız var."
Rabi b. Süleyman'ın
bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Kırıntılar melezlerdir. Melez; babası
yabancı, annesi Arap olandır."
Harmele'nin bildirdiğine
göre Şafii şöyle diyor: Zekatın nisabı konusunda "el-huliyyu"
(tatlılar) demiyorum, "el-haliyyu" (takılar) diyorum.
Aynı isnadla Şafii diyor
ki: "el-amik" derin demektir, "el-ğamik" ise yerin
altındaki demektir.
Rabi b. Süleyman'ın
bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: "Makul; anlatıldığında anlatıldığı
gibi anlaşılandır."
Rabi b. Süleyman'ın
bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Araplardan bazıları uçan güvercine;
"uçan insan" derdi. Yani insan gibi düşünür. Araplar şiirlerinde
güvercinlerden bahsederdi.
el-Hüzeli der ki:
Ağlamay' hatırlat Tdi'd'im için bana, Güvercin cevap verdi Murr'un güvercinine.
Şair dedi ki: Hoş gör
Vec Ovasında bir güvercin görürsen, Gücünü aşan hüznü terennüm eder iken ...
Cerir dedi ki: Bir
güvercin Zübeyr'i bana hatırlatıyor. iki hurma ağacı arasında ötüyar.
Şafii diyor ki:
Kuseyyir'e ait bir şiire dayanarak, güvercinin ağlayarak şarkı söyler gibi
öttüğünü söylerler. Bu da insanlar tarafından rahadıkka anlaşılmaktadır. Başka
bir kuşa güvercin denmez.
Şafii duymadığım bir
konuşmasında şöyle demiş: Kuşlardan güvercin olarak isimlendirilen kuşlar
içinde bu farka dikkat çekme vardır ve Mekke güvercini diye isim verilmesine uymak
söz konusudur.
Şafii konuşmasını bu
şekilde sürdürdü.
Rabi'nin bildirdiğine
göre Şafii şöyle dedi: (Kesimin) temiz olmasının şartı dörttür: "Nefes
borusu, yemek borusu ve iki şah damarı. Temiz olması için en az ikisi şarttır: Nefes
borusu ve yemek borusu. Şah damarları; insanda var olan ve yaşamasını sağlayan
damarlardır. Yemek borusu; insan olsun, hayvan olsun bütün canlıların
yediklerinin geçtiği yerdir. Nefes borusu; nefes alınan yerdir. Yemek borusuyla
ikisi ortaya çıkarsa bir an bile hayat olması mümkün değildir. Ömer b.
el-Hattab boyun kırmayı ve boğmayı yasaklamıştır."
Şafii diyor ki: Boyun
kırma, koçu kesmek ve boynunu kesildiği yerden ve kesilebildiği yerden koparmak
veya hareket etmesini sona erdirmek için vurmaktır.
Rabi'nin bildirdiğine
göre Şafii şöyle dedi: Yüce Allah "Yüzlerinizi yıkayın ...''[Maide 6]
buyuruyor. Yüzün neresi olduğu herkes tarafından biliniyordu: Saç bitiminden,
kulaklara, iki yanak ve çene altına kadar olan yer. Başta saçın bitiminden içeride
kalan açıklıklar yüze dahil değildir.
Rabi diyor ki: Şair
şöyle diyor: Eğer zaman birinin Saçlarını dökerek Alnından ayırmışsa, Sen bir
kadın olarak Böyle biriyle sakın Evlenmeye kalkışma
Rabi dışında birisi
Şafii'den şöyle rivayet eder: "Alnı açık olan (esset); başının ön
tarafındaki saçları dökülmüş olan; gür (eğamm); başında saç alandır."
Amr b. Sevad
es-Serhi'nin haber verdiğine göre: İbn Vehb ve Şafii, Hudeybiye konusunda
ihtilafa düştüler.
İbn Vehb;
"Hudeybiyye şedde iledir" dedi. Şafii "Şeddesizdir" dedi.
Abdurrahman b. Muhammed dedi ki: Babam "Şeddesiz daha doğru gibi
görünüyor" dedi.
Ayrıca Şafii merfu
okuyarak "Mu'te Gazvesi" derdi.
İbn Abdilhakem'in
bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Cürrane deme. Cürane şeddesizdir. (Cürane;
Kuru toprak, kuru hayvan pisliği veya kovanın kuyuya düşmemesi için bağlanan
herhangi bir şey)
Rabi'nin bildirdiğine
göre Şafii şöyle dedi: Parmaklarında kapanınak üzere olan, yapışmış yara varsa,
görünen yüzeyini ıslatacak kadar üzerine su serper, bunun dışında bir şey
yapmasına gerek yoktur. Kapanan yaranın kapanan kısmını yıkamasına gerek
yoktur.
Aynı isnadla şöyle devam
etti: "Kişi Allah'ın emrettiği yıkama ve mesh etme görevlerini yerine
getirmişse, suyun azlığına ve çokluğuna bakılmaksızın kendine düşeni yapmış
kabul edilir. Az suyla kafi derecede görevini yerine getirmiş olabileceği gibi
bol suyla görevini yerine getirmeyebilir."
Aynı isnadla Şafii şöyle
diyor: Kişi çölden / kırsaldan geliyorsa, ikamet ettiği yer onun vatanıdır. Malı
olmayan veya gideceği bir evi olmayan ve devamlı memlekette dolaşıyorsa, bir
yerleşim yerine havasını teneffüs edip rızkını aramak için başka bir yere
gidiyorsa; bulunduğu yere bakar, eğer namazını kısaltması gerekiyorsa kısaltır;
eğer emin olmazsa tam kılar.
Dil alimlerinden biri
der ki: Havasını teneffüs etmek yakın olmak, ona yaklaşmak demektir.
"Falanın evi falanın havasını alıyor" derler. Ona yakın demektir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Şafii'nin Kendine
ve Başkalarına Ait Söylediği Beyitler