BEYHAKİ

KÜLLİYATI

İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Şafii'nin Hadislerin Sıhhat ve İlletlerine Hakimiyeti

 

Şafii'nin, Hadislerin Sıhhatini ve illetini Bildiğini Gösteren Rivayetler

 

Ebü Abdillah, Muhammed b. Abdillah el-Hafız, Abdurrahman b. Abdilkari'ye dayandırdığı bir hadisine göre Hz. Ömer, sabahı Mekke'de kıldıktan sonra Kabe'yi yedi defa tavaf etti. Ardından Medine'ye gitmek için yola çıktı. Zu Tuva'ya geldiğinde güneş doğmuştu, orada da iki reka namaz kıldı. 

 

Abdurrahman b. Muhammed der ki: Malik b. Enes ile Yunus VE diğerleri bunu Zühri kanalıyla Humeyd b. Abdirrahman'dan, Abdurrahman b. Abdilkari' den, o da Ömer'den rivayet etti. Şafii ise Süfyan'ın yanıldığını, doğru isnadın ise Malik'in sevk ettiği gib: olduğunu söyledi. 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Süfyan'ın Ma'mer'den naklettiklerinin tümü, Ma'mer vasıtasıyla Zühri'den aldıklarıdır.

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii; nafile orucunu bozan kiş: hakkında şöyle dedi: "Onu kaza etmesi gerekmez."

 

Sonra şöyle devam etti: Bazı insanlar bu konuda bize muhalefet edip şu hadisi delil gösterdiler: Güvenilir ravilerin İbn Şihab'dan aktardığına göre Hz. Aişe ile Hafsa sabaha oruçlu olarak başladılar. Kendilerine bir şeyler hediye edilince ondan yiyip oruçlarını bozdular. Sonra bunu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söylediklerinde şöyle buyurdu: "Onun yerine bir gün oruç gerek". 

 

Şafii dedi ki: Sende bunun dışında ikna edici hadis veya eser var mı? dedim. "Şu ana kadar bunun dışında bir şey gelmedi. Bu konuyla ilgili haberleri bina ettiğimiz budur" dedi.

 

"Sen benim, İbn Şihab'dan, İbn Münkedir'den ve onun gibilerden birçok mürsel hadis nakletmemi; Amr b. Dinar, Ata ve İbnu'l-Müseyyeb ve Urve'den hangisinin daha yaşlı olduğunu anlatmamı ister misin?" dediğimde "Hayır" dedi.

 

"Peki, İbn Şihab'dan bir konuda mürsel bir hadisi kabul edip, başkasından ve ondan daha yaşlı olan birisinden başka bir konuda mürsel bir hadisi neden kabul etmiyorsun?" diye sorduğumda "Belki sadece güvenilir olan raviden almıştır" dedi.

 

"Onun mürsel hadisini veya ondan daha büyük birinin mürsel hadisini alan da öyle der" dediğimde ise: "Güvenilir veya meçhul biri naklederse; kimin naklettiğini bilmeden onu delil olarak kabul etmem. O zaman ya kabul ederim ya da meçhul sayıp kabul etmem" karşılığını verdi.

 

"Neden? Çünkü sen onu şahadetler yerine koydun. Sen iki şahidin görmedikleri ve kimin gördüğünü bilmedikleri bir şey için sana şahitlik etmelerini kabul edemezsin" dediğimde "Haklısın" dedi.

 

"İbn Şihab'ın hadisinde öyle diyor. İbn Şihab'ın elindeki tek kaynak bu, onun dışında, buna aykırı bir şey bilmiyor. Bu yüzden hemen ona koşuyor."

"Bu hadis İbn Şihab'a göre zayıf mıydı?" dediğimde "Evet" dedi.

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Müslim b. Halid, İbn Cüreye yoluyla İbn Şihab'dan, Aişe ve Hafsa ile ilgili hadisi Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklettiler. İbn Cüreye (Zühd'ye) dedi ki: "Bunu Urve b. Zübeyr'den mi duydun?"

İbn Şihab dedi ki: "Hayır, bu hadisi Abdülmelik b. Mervan'ın kapısında bir adam (veya Abdülmelik b. Mervan'ın sohbet arkadaşlarından bir adam) bana nakletti."

Şafii dedi ki: "Sen, mürsel bir hadisin delilolacağını kabul ediyorsan, sonra İbn Şihab'ın sana anlattığım gibi hadisi naklettiğini söylese kabul eder misin?"

Dedi ki: Hayır. Çünkü hadisi, adını vermediği bir adamdan alması onu basitleştirir. Adamı tanısaydı veya adını verseydi, güvenilir olup olmadığı anlaşılırdı."

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın haber verdiğine göre Şafii, yetim çocuğun malının zekatı konusunda şöyle dedil: İbn Mes'üd'dan şöyle dediğin.: nakletmiştik. "Yetimin malını saklanm, baliğ olduğunda, geçmiş yıllanT. zekat borçlarını haber veririm."

 

Şafii dedi ki: Bize göre bu, senin aleyhine bir delildir. İbn Mes'ud, yetimin velisine zekatı vermemesini emretmişti. Kendisi sorumluluğu üstlenince kendisi eda eder. Çünkü geçmiş yıllarda kendisine ne kadar düştüğünü bilemez. Ancak kendi eliyle öderse ne kadar zekat düştüğünü bilip öder."

 

Sen bunun İbn Mes'üd'dan sabit olmadığını; munkatı ve ravisinin sağlam olmadığı şeklinde iki sebeple iddia etsen de böyledir.

 

Za'ferani'nin Kadim rivayetinde Şafii şöyle der: Bu hadis' Mücahid'den mürselolarak rivayet eden Leys'tir. O da sabit değildir.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem der ki: Şafii'nin şöyle dediğin: işittim: "Beşir b. Nuheyk'ten rivayet sabit değildir."

 

Derim ki: İbn Ebi Arübe ve diğerlerinin; Nadr b. Enes kanalıyla Beşir b. Nuheyk'ten, onun da Ebu Hureyre tarikiyle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bildirdiğine göre az at etme ve kölenin hürriyetini elde etmek için çalışması (istis' a) ile ilgili hadisini kasdetmiştir.  Çünkü

 

 

 

Su'be b. el-Haccac ve Hişam ed-Destuvai, Katade'den çalışma konusunu zikretmeden rivayet ettiler.

 

Hadisi Hemmam b. Yahya, Katade'den aktarmış, çalışma kısmını ayırıp onu Katade'nin sözü olarak kabul etmiştir. Bir de İbn Ömer ile İmran b. Husayn'ın Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet ettikleri hadisler, çalışma meselesinin geçersiz olduğunu gösterirler.

 

Şafii dedi ki: Hadis ehlinden birine şöyle dediler: "Nafi'nin, İbn Ömer hadisiyle Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayeti, tek başına bu çalışma hadisine ters düşerse, hangisi daha sağlam olur?"

 

Dedi ki: "Nafi'nin, İbn Ömer hadisiyle Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olan rivayeti."

 

Şafii dedi ki: Sen de iki hadisten daha sağlam olana yönelmemiz gerektiğini söylemiştin" diye çıkışınca: "Evet" dedi.

 

Derim ki: Nafi'de, İmran b. Husayn'ın, çalışmayı geçersiz kılan bir hadisi mevcuttur.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Bu konuda (kadınlara arkadan yaklaşma) helal veya haram olduğuna dair, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelen, sahih bir hadis yoktur. Kıyasa göre helaldirI. Süfyan bu hadisin; yani İbnu'l-Had hadisinin isnadıncic. yanılmıştır.

 

Derim ki: "Süfyan, İbnu'l-Had hadisinin isnadında yanılmışhr ifadesi, dediği gibidir. Çünkü Süfyan b. Uyeyne bunu Yezid b. el-Hac.., Umara b. Huzeyme b. Sabit yoluyla babasından nakletmiştir. Buna görE Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah hakkı söylemekten çekinmez. Kadınlara arkalarından (anal) yaklaşmayın."

 

Abdülaziz b. Muhammed bunu farklı olarak, "Yezid b. el-Had Ubeydullah b. Abdillah b. Husayn -Hermi b. Abdillah el-Vakıfi" yoluyla. Huzeyme b. Sabit'ten nakletmiştir.

 

Velid b. Kuseyyir ise, "Ubeydullah el-Hatmi -Abdülmelik b. Amr b. Kays el-Hatmi -Hermi b. Abdillah" tarikiyle Huzeyme b. Sabit'ten rivayet etmiştir.

 

Yine Velid b. Kuseyyir, "Ubeydullah el-Hatmi -Abdülmelik b. Amr b. Kays el-Hatmi -Hermi b. Abdillah" tarikiyle Huzeyme'den aktarmıştır. Humeyd b. Kays tarikiyle Herm'l'den diyenler de vardır. Amr b. Şuayb tarikiyle Herm'l'den diyenler de vardır. Amr b. Şuayb tarikiyle Abdullah b. Herm'l'den diyenler de var. Hadis dönüp dolanıp Herm'l'ye geliyor; ama Hermi tanınan birisi değildir.

 

"Bununla ilgili sahih bir hadis yoktur" ifadesine gelince; Rab'l'nin rivayetinde olduğu gibi, Amr b. Uhayha'nın Huzeyme'den naklettiği hadisinden rivayet etmiştir. Bütün ravileri güvenilir kabul edilmiştir.

 

Diyor ki: "Ben buna ruhsat vermiyorum, aksine yasaklıyorum." Kadınlarla Muaşeret Kitabında, kadınlara arkadan yaklaşma konusuna ayeti ve Amr b. Uhayha'nın Huzeyme'den rivayet ettiği Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisini delil olarak kullanmıştır.

 

 

 

Bununla ilgili, iki farklı isnadla Rabi b. Süleyman şöyle haber veriyor: Şafii, kadınlara arkadan yaklaşmayı haram kabul ederdi.

 

 

 

"Kıyasa göre helaldir" ibaresine gelince; Zekeriyya b. Yahya esSadnin kitabında okuduğuma göre, Rabi b. Süleyman şöyle diyor: İbn Abdilhakem, Şafii adına yalan söylemiştir.

Çünkü Şafii şöyle demiştir: "Kadınlara arkadan yaklaşmak, Kitab ve Sünnete göre haramdır."

Derim ki: Bu hikaye de doğru söylemiş olma ihtimali vardır. Bu da İbn Abdilhakem'in naklettiği Şafii'nin, Muhammed b. Hasan'la aralarında geçen bir münazaranın bir bölümü olabilir. Muhammed, Medine ehlini bu konuda eleştirmiş, Şafii de bu görüşü tartışma amaçlı savunmuş olabilir. Çünkü yazdığı kitaplarında haram olduğu görüşünü ifade etmiştir. Allah doğrusunu bilir.

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Abdülaziz b. Ömer'in, İbn Mevhib tarikiyle, Temim ed-Dari'den naklettiği hadiste şöyle geçmektedir: Bir adam, birinin eliyle Müslüman olmuştu. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Onun ölümü ve hayatı konusunda insanlar içinde en fazla hak sahibi olan sensin" dedi.

 

Bu hadis sahih olamaz. İbn Mevhib bizce tanınan biri değildir. Temim'le görüşüp görüşmediği hakkında bilgimiz yoktur. Bunun gibi hadisler bizce de, sizce de sahih olmaz. Çünkü ravisi meçhuldür ve muttasıl olup olmadığı belli değildir.

 

Derim ki: Bazı raviler ondan hadis duyduklarım nakletmişlerdir. Buhari onu zayıf kabul eder. Bazıları Temim ile aralarına Kabisa'yı koyarlar. Bu da zayıftır, sağlam değildir. Ma'rife ve Sünen kitaplarında açıklamıştık.

 

Yunus b. Abdila'la, Şafii'nin şöyle dediğini haber veriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) telbiye sırasında sesini yükseltmesi hususunda ihtilafa düştüler. Bununla ilgili en sahih rivayet; Amra'dan rivayet edilen hadistir. Buna göre Hz. Aişe dedi ki: Zilka' de' nin beşincisi gecesi geçmişti, hacca gitmek için yola çıktık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihrama girmiş, ilahi emri uygulamak için bekliyordu.

 

Rabi'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Bu rivayet, Cabir b. Abdillah'ın "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hac veya umre olduğunu belirtmeden yola çıkmıştır" şeklindeki rivayetiyle; Tavus'un "Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihramlı olarak çıktığı ve eda etmek için menasik vakitlerinin gelmesini beklemeye başladığı" şeklindeki rivayetlerinden hıfzedilmişe benziyor. Çünkü Yahya b. Said'in Kasım'dan ve Amra'nın Aişe'den yaptığı rivayet onun rivayetine uymaktadır.

 

Bunu açıklamak için sözünü açtı ve buna muhalif rivayetleri tevil etti. bunlar Kitabu'l-Ma'rife isimli eserimizde nakledilmiştir.

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Kim bir ticaret malını, her hangi bir zaman ödenmesi üzere satar ve müşteriye teslim ederse; bu alışverişten sonra satın alanın, aldığı fiyatın altında veya üzerinde, veresiye veya peşin satmasında her hangi bir mahzur yoktur.

 

Bazı insanlar; "Satan kişi, sattığı fiyatın altında bir fiyatla o malı satın alamaz" derler. Bu konuda kıyasın caiz olduğunu iddia ederler. Fakat bu iddia hadise tabi olur ki, sahih hadise tabi olması güzel bir şeydir. Bu Konudaki merfu olmayan hadisi Ebu İshak'tan naklederler. Buna göre Ebu İshak'ın karısı, bir kadınla birlikte, sefer dönüşü Hz. Aişe'ye uğrayıp ''Zeyd b. Erkam, Ata'ya bir şey sattı, sonra onu sattığından düşük bir fiyatla tekrar satın aldı" deyince Aişe dedi ki: "Zeyd b. Erkam'a söyle, tövbe etmedikçe Allah onun Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaptığı cihadları iptal eder."

 

Şafii dedi ki: Ona "Bu hadisin Aişe'den olduğunu ispat et" dediler.

 

''Ebu İshak, karısından rivayet etti" dedi.

 

Ona "Karısının, hadis konusunda güvenilir olduğuna dair bir bilgin var mı?" dediler. Cevaben bir şey dediğini hatırlamıyorum.

 

Ona dedim ki: "Faziletleriyle bilinen Muhacir bir kadın olan Busre binti Safvan'ın hadisini kadın diye reddediyorsun; elinde kocasının kendisinden rivayet etmesi dışında, hakkında hiçbir bilgi bulunmayan bir kadının hadisini delilolarak alıyorsun?"

 

Özgürlüğü sahibin ölümüne bağlı olan kölenin (müdebber) satışı konusunda şöyle dedi: Hz. Aişe kendine ait müdebber bir cariyeyi sattı, sen ona ve Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisine nasıl muhalif olursun?

 

Siz Ebu İshak'tan bir kadın aracılığıyla Aişe' den, satışlarla ilgili bir şey rivayet ediyorsun sonra dostlarınla birlikte, kıyasla başka bir şey iddia ediyorsunuz. Ardında da; "Aişe'ye aykırı davranmam" diyorsun. Hem ona, hem Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetine muhalefet ettin. Varsa yoksa kıyas ve mantık!

 

Muhammed b. Ali Ebu Cafer'in hadisinde geçtiği üzere Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müdebberin hizmetini sattı. Bu hadisi, güvenilir hiçbir ismin Ebu Cafer'den rivayet ettiğini duymadım.

 

ŞafiI'nin böyle demesinin sebebi; Kendisine ulaşan rivayetler içinde, Ebu Cafer'den bu hadisi rivayet eden, Haccac b. Artaa vardı. Haccac ise güvenilir biri değildi.

 

Sonra Şafii devam etti: Güvenilir biri rivayet etse bile, çeşitli sebeplerden dolayı delil olarak kullanmazsın.

 

Mesela; bu munkatı' bir hadistir, sen de munkatı' hadisi, başkasına aykırı olmazsa delilolarak almazsın. Munkatı' hadisi muttasılın karşısında nasıl delilolarak alırsın? Sahih olsaydı; "Cabir'in dediği gibi müdebber bir köleyi sattı. Muhammed b. Ali'nin dediği gibi de müdebberin hizmetini sattı" diyebilirdim.

 

Sözlerini bu şekilde açtı ve şöyle devam etti:

 

Ebu Cafer, Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şahit ve yeminle hüküm verdiğini rivayet etti, mürsel dedin. Onunla birlikte birkaç rivayet etti. onları da attın. Oysa onun rivayetine uygun birkaç rivayet vardı, içinde iki veya üç muttasıl, sahih, sağlam ve aykırı rivayet bulunmayan hadisler vardı. Sen ise Ebu Cafer'in rivayetinin sahih olduğunu ispat etmeye çalıştın. Oysa Cabir'in Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklettiği hadis buna muhaliftir. Söylediklerin birbirinden ne kadar uzak!

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "İbn Uyeyne Amr b. Dinar - Ebu'z-Zübeyr" kanalıyla Cabir b. Abdillah dedi ki: İçimizden bir adam, sahip olduğu tek varlık olan bir köleyi müdebber (kendisi öldüğünde özgür olacak diye) ilan etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Onu benim için kim satın alır?" buyurdu. Nuaym b. en-Nahham satın aldı. 

 

Amr dedi ki: Bu, Kıpti bir köleydi, İbnü'z-Zübeyr'in valiliğinin ilk yılında öldü. Ebu'z-Zübeyr; "Adı Yakub idi" diye ilave etti.

 

Şafii dedi ki: Hatırladığım kadarıyla ondan böyle duymuştum. Sonra yazdıklarımın içinde; "İçimizden birisi bir köleyi müdebber ilan etti, köle öldü" şeklinde yazmış olduğumu gördüm. Belki yazdıklarımda hata vardı veya Süfyan'da hata vardı. Çünkü İbn Cüreye, Ebu'z-Zübeyr'in hadislerini Süfyan'dan daha iyi ezberlemişti. İbn Cüreye'te, Leys'in ve başkalarının hadisi de vardır. Ebu'z-Zübeyr hadisi tam verip, kölenin sahibini ayrıntılı verir. Hammad b. Zeyd, Hammad b. Seleme ve diğerleri, Amr'ın hadislerini Süfyan'ın tek başına rivayet ettiği hadislerden daha iyi hıfzetmişlerdir.

 

Bu hataları hadis ezberinin; İbn Cüreye ve Leys'in Ebu'z-Zübeyr'den naklettikleri hadislerden, Hammad b. Zeyd'in Amr b. Dinar'dan naklettikleri hadislerden ve Hammad b. Zeyd dışında olanların Amr'dan naklettikleri hadislerden daha zayıf olduğunu gösterebilir.

 

Eskiden Süfyan b. Uyeyne ile görüşmüş başka biri, daha önce "öldü" ibaresini hadis içinde zikretmediğini söylemişti.

 

Biri de yazdıklarım içinde "öldü" ibaresi olduğunu söylediğimde şaşırmıştı. Dedi ki: Ondan kaynaklanan bir hata veya yanılgı olabilir ve sen de ondan nakletmişsindir.

 

Derim ki: Kitabu's-Sünen ve Kitabu'l-Ma'rife isimli eserlerde Şafii'nin, Süfyan'ın rivayetlerini tenkit ederken ne kadar sağlam olduğunu ifade ettiğinden bahsetmiştik.

 

Bu ibare Şerik'in; Seleme b. Kuheyl, Ata ve Ebu'z-Zübeyr tarikiyle Cabir'den yaptığı rivayetinde de mevcuttur. İsmail b. Ebi Halid ve A'meş'in; Seleme ve Ata'dan yaptıkları rivayette bundan farklı olarak; Parasını sahibine ödedi" şeklinde nakletmişlerdir.

Hüseyin el-Muallim, Abdulhamid b. Sehl ve başkaları da Ata'dan benzerini nakletmişlerdir.

 

Onun ve diğerlerinin yaptığı bu hatanın ortaya çıkmasının sebebi, sahih bir rivayetle, Matar'ın; Ata, Amr ve Ebu'z-Zübeyr tarikiyle, Cabir'den yaptığı şu rivayettir: Ensar'dan bir adam, kendisinin başına "6ir şey gelip öldüğü takdirde kölesinin azad olacağını ilan etti. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu çağırdı ve Nuaym b. Abdillah' asattı.

"Başına bir gelip ölürse" ifadesi, azat edenin lafzıdır. Bazı raviler buradaki "ölürse" kelimesini "öldü" şeklinde algılamıştır. Oysa bu, az at edenin ölüm şartını ifade eden lafzıdır. Allah doğrusunu bilir.

 

Şafii'nin haber verdiğine göre Süfyan, Zühri kanalıyla Salim'den, o da Salim'in babasından bildiriyor: Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüm namaza başlarken iki elini, omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Rükuya gitmek istediğinde ve rükudan başını kaldırdığında da (bunu yapardı). İki secde arasında (ellerini) kaldırmazdı.

Şafii dedi ki: Bazı insanlar namazda elleri kaldırma konusunda bize muhalefet ettiler. Dediler ki: Namaza başlarken iki elini kulaklarının hizasına kadar kaldırır. Ondan sonra namazda ellerini kaldırmaz.

 

Bunu söylerken de Yezid b. Ebi Ziyad'ın hadisini delil olarak getirirler. Süfyan bize bu hadisi; "Yezid b. Ebi Ziyad -Abdurrahman b. Ebi Leyla" Bera b. Azib'den bildiriyor. Bera b. Azib şöyle der: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza başladığı zaman iki elini kaldırdığını gördüm."

 

Süfyan der ki: Daha sonra Küfe'ye vardım, Yezid'i bulup dinledim, bu hadisi nakledip "Sonra bunu tekrar etmez" ibaresini ilave ediyordu. Onların onu etkilediklerini düşündüm. Süfyan dedi ki: Öyle duydum, Yezid bu hadisi naklediyordu; ancak sonra Küfe'de "Sonra bunu tekrar etmez" ifadesini eklemişti.

 

Şafii dedi ki: Süfyan, Yezid'in yanıldığını ve bu eklemeyi etkilenerek yaptığını düşünüyordu. Yezid'in hafızası hakkında yorum yapmak istememişti.

 

Şafii diyor ki: "Bu görüşü benimseyenlerin birine dedim ki: Hadis alimleri nezdinde Zühri'nin hadisi mi daha sağlam, Yezid'in hadisi mi?" "Tabi ki sadece Zühri'nin hadisi" dedi.

Dedim ki: Zühri'nin yanında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından on bir kişi var, bunların yanında Ebu Humeyd es-Saidi ile Vail b. Hucr hadisleri var, hepsi senin anlattığın gibi Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelmiş toplam on üç hadis, bir hadisten daha öncelikli delildir.

 

Senin ve bizim görüşümüzün kaynağı aynıdır. Elimizde sahih özelliklerini taşıyan tek hadis varsa, senin hadisinde de "bir daha ellerini kaldırmadı" ifadesi varsa, bizim hadisimizde "ellerini kaldırırdı" ifadesi varsa, bizim hadisimiz öncelikli olur. Çünkü senin ravinin, aklında tutamadığı ziyadesi mevcuttur. Sen nasıl kendi hadisini alıp bizim hadisi terk ettin.

 

Bu konuda bizim elimizde senin aleyhine delil vardır. Ayrıca senin hadisinin isnadı bizim hadisin isnadı gibi değildir. Çünkü hadisçiler Yezid'in "bir daha tekrar etmez" ibaresini etkilenerek eklediği görüşündedirler.

 

Dedi ki: İbrahim en-Nehai, Vail b. Hucr'un hadisini reddedip şöyle dedi: Ben Vail b. Hucr'un, Ali ve Abdullah'tan daha bilgili olduğunu düşünüyorum.

 

Ben: "İbrahim, Ali ve Abdullah'tan hadis nakletti. Onlar Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Vail b. Hucr'dan farklı mı rivayet ettiler?" diye sorunca "Hayır. Öyle olsaydı rivayet ederler veya yaparlardı" diye düşünüyordu.

 

Dedim ki: İbrahim, Hz. Ali ile Abdullah'tan metin nakletti mi?

Dedim ki: Hz. Ali veya Abdullah'ın rivayet ettikleri veya yaptıkları ve İbrahim'in duymadığı bir şey var mı?"

 

Dedi ki: "Bu konuda şüphem yoktur."

 

Dedim ki: "İkisinden de gelmeyen ve başkasından gelmiş olması muhtemelolan bir konuda, neden Ali ve Abdullah'ı zikredip delil gösterdin."

Senin Vail b. Hucr ilgili görüşüne katılıyoruz; güvenilir biriydi, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir şey rivayet ettiğinde, Peygamber'in Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından birçok kişi rivayet ettiği şeyin olmadığını söylemişse de, kendisinden hadis alınan kişiler böyle bir şeyolmadığını söyleyenlerden evladır.

Bizim görüşümüzün aslı şudur: İbrahim, Ali ve Abdullah'tan rivayet etmişse, ondan hadis kabul edilmez. Çünkü kendisiyle onların arasını dolduracak ve buluştuklarını ispat edecek tek bir ravi bulamamıştır (hadis munkatıdır). Sonra İbrahim'in içeriğini bilmediği, Ali ve Abdullah'ın görüşlerine dayanarak Vail b. Hucr'un Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet ettiği hadisi iptal etmek istedin.

 

"Öğrenmiş olabilir" deyince ben dedim ki: "Öğrenmiş olsa da, onun rivayet ettiğine delil kabul etmem. Eğer ondan işitenin onun adını. söylemeden ondan naklettiğini düşünmek istiyorsan, o zaman ondan rivayet edilmeyen bütün konularda, bildiğini belirtmediği şeyleri bildiğini düşünmemiz caiz olur. Onlardan bunun hilafına bir şey rivayet etse de senin için delil olamaz."

 

O: ''Vail bedevidir" deyince ben: "Sen Karta' ed-Dabiy, Kaza'a ve Sehm b. Mincab'ı, İbrahim onlardan hadis naklettiğinde gördün mü? Ubeyd b. Nadle'den de rivayet etti. Kendisinden hadis almak için, onlar mı, yoksa Vail b. Hucr mu daha uygun? Üstelik sizce sahabi olduğu bilinen, ama onlardan olmayan birisidir. Senin iddia ettiğin gibi ne hadisle, ne de başka bir şeyle bilinmiyor" dedim.

 

Dedi ki: "Hayır, tabi ki Vail b. Hucr."

 

Sonra dedim ki: Nasıl sahabeden birinin hadisini reddedip, ondan daha düşük olandan hadis rivayet edersin? Biz, Vail dışında; belki en kalabalık ravi sayısıyla Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet eden bir sayıya dayanarak, namazda elleri kaldırır görüşüne vardık. Yoksa Vail, hadisi makbulolan birisidir.

 

 

 

Şafii'nin Malik'ten isnadıyla haber verdiğine göre Ka'b b. Ucra Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikteydi. Başındaki bitler kendisine zarar verince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) saçını tıraş etmesini emretti.

 

Tahavi der ki: Muhammed b. İdrıs diyor ki: Malik b. Enes bu hadiste yanıldı. Hafızlar hadisi, Abdülkerim kanalıyla Mücahid'den, o da Abdurrahman b. Ebi Leyla'dan hıfzettiler.

Ebu Cafer et-Tahavi dedi ki: Malik bu hadiste yanılmadı, burada Şafii yanılmıştır. Çünkü İbn Vehb ve Ka'nebi hadisi Malik'ten, o da Abdülkerim el-Cezeri vasıtasıyla Mücahid'den rivayet etti.

 

Derim ki: ŞafÜ dediğinde yanılmış değildir, asıl Tahavl yanıldı. Çünkü Malik b. Enes, Muvatta'yı yazdıktan sonra, ömrünün son yıllarına kadar, Muvatta arka arkaya kendisine arz edilirdi. Şafii'nin bulunduğu arzda, isnadında Mücahid'i zikretmemişti.

 

Şafii, Malik'in kendisine başkalarından farklı rivayet ettiğini söylemişti. İbn Vehb'in rivayeti kendisine söylenmemişse bilemez. Şifahen zikretmeyle yetinmiştir. Mısırlıların hadis hafızlarından olan Yahya b. Abdillah b. Bükeyr bu hadisi; Malik kanalıyla Abdülkerim'den, o da İbn Ebi Leyla'dan Şafii'nin aktardığı gibi nakletmiştir. Allah ondan razı olsun ve hoşnut etsin.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İbn Abbas'tan tefsirle ilgili rivayet edilen hadislerden ancak yüz hadisin sahih olduğu tespit edilebilmiştir."

 

 

 

Muhammed b. Abdillah der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Hicaz ehli dışında hiçbir memleketin ahalisi, ülkelerinin fethini yazıp tespit etmemiştir."

 

 

 

Yünus b. Abdila'la'nın bildirdiğine göre Muhammed b. İdris eş-Şafii şöyle dedi: "Medine halkının ileri gelenlerini bir görüş üzerinde bulursan, sakın kalbine bir şüphe girmesin, muhakkak doğrudur."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Hadisleri Kabul Şartlarındaki İhtiyatı