BEYHAKİ

KÜLLİYATI

İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Şafii'nin Cerh ve Ta'dil bilgisi

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Şa'bi, fazla rivayetiyle Urve b. Zübeyr gibidir."

 

 

Müslim b. Vara'nın bildirdiğine göre Şafii'nin öğrencilerinden biri onun: "Tabitin içinde, hadislere Ata'dan daha fazla bağlı kimse yoktur" dediğini aktarmıştır.

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii, Kabe'ye yürüyerek gitmeye yemin edip yerine getirmemiş ve bunu soran bir adama, kefaret vermesini söyledi. Adam ona: "Böyle mi diyorsun, ey Ebu Abdillah?" diye sorunca Şafii "Bu benden daha üstün olan birinin görüşü" dedi. Adam "Kim o?" deyince de: "Ata b. Ebi Rebah" dedi.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Bize Süfyan, Ma'mer'den, o da Zühri'nin şöyle dediğini nakletti: "Tavus bana haber verdi ki, Tavüs'u görmüş olsan yalan söylemediğini anlardın."

 

 

 

İki farklı senedle İbn Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Amr b. Dinar'ın yanında Zühri'den bahsettiler. Amr dedi ki: "Zühri'de ne var ki? Ben Cabir'le görüştüm, o görüşmedi. İbn Ömer'le görüştüm, o görüşmedi. Ben İbn Abbas'la görüştüm, o görüşmedi."

Zühri, Mekke'ye gelince Amr'a "Zühri geldi" dediler. Amr "Beni ona götürün" dedi. Götürdüler, o zaman Amr'ın ayakları tutmuyordu. Ona götürdüler; geceye kadar dönmedi. Kendisine "Nasıl buldun?" dediklerinde: "Vallahi bu Kureyşli gibisini asla görmedim" dedi.

 

Şafii der ki: İbn Sa'd b. İbrahim dedi ki: Zühri'den hul' (anlaşmah boşanma) ile ilgili bilgi istedim. Dedi ki: "Onunla ilgili bende otuz hadis var. Şimdiye kadar hiç kimse bana bunları sormadı."

 

 

 

Amr b. Sevad'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Zühri olmasaydı, Sünnet Medine'de kaybolur giderdi."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Malik ve Süfyan olmasaydı Hicaz ehlinin ilmi kaybolup giderdi."

 

 

 

Rabi der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Malik'in rivayet ettiği sahih bir hadis görürsen hemen ona yapış, o hadis kesinlikle delildir."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Alimlerin adı sayıldığında Malik yıldız olur."

 

 

 

Yunus b. Abdila'la der ki: ŞafiI'nin şöyle dediğini işittim: "Eser (hadis) söz konusu olduğunda Malik yıldızdır."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Malik bir hadisin bir bölümüyle ilgili şüpheye düşerse tamamını terk ederdi."

 

 

 

Yunus b. Abdila'la der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "İnsanlar bir şeyden şüphelenirlerse ilerlerler, Malik şüphelenirse geri durur."

 

 

 

İbn Abdilhakem'in haber verdiğine göre Şafii'ye: "Malik'e kim kilim ördü?" diye sordular, "Ömer b. el-Hattab" dedi. "Nerede?" diye sorduklarında şöyle cevap verdi: "Ömer b. el-Hattab dedi ki: Kim sevabına nail olacağını düşünerek bir hibe yaparsa, ondan kaçmadıkça onu en fazla hak eden kendisi olur."

 

 

 

Muhammed b. Yahya b. Ebi Amr'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Malik benim üstadımdır."

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Malik dedi ki: Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) serbest bırakılmasını emrettiği hapis, Yüce Allah'ın Kitab'mdaki: "Allah, ne "Bahire", ne "Saibe", ne "Vasile", ne de "Ham" diye bir şey meşru kılmamıştır"[Maide, 103] ayetidir. Muhammed b. Abdillah der ki: Malik, bunu Ebu Yusufa Müminlerin Emirinin (Harun Reşid'in) yanında söyledi.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Malik ve Ebu Yusuf, Müminlerin Emirinin (Harun Reşid'in) huzurunda bir araya geldiler. Vakıflar ve insanların hapsettikleri şeyler konuşuldu. Yakub (Ebu Yusuf) "Bu, batıldır. Nitekim (kadı) Şureyh "Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hapsedilenleri serbest bırakmayı emretti" dedi. Malik şöyle dedi: "Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilahları için Bahire ve Saibe için hapsettiklerini serbest bırakmalarmı emretti.

 

Vakıflara gelince; bu Ömer b. el-Hattab'ın Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin istediği vakfıdır. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine şöyle demişti: "Aslını tut, semeresini serbest bırak." Bu ise Zübeyr'in vakfıdır.

 

Bunun üzerine halife onu çok beğendi, Yakub ise kalakaldı.

 

 

 

Hüseyin b. Ali'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle anlattı: Harun er-Reşid hacca gitmişti. Cafer kendisine dedi ki: "Ey Müminlerin Emiri! Irak ulemasıyla Hicaz uleması; Malik ve Ebu Yusuf huzurunuzda bir araya geldiler. Müminlerin Emiri uygun görürse emir buyursun münazara yapsınlar."

 

Harun, Malik'e: "Ey Ebu Abdillah! Ebu Yusufla münazara yap" deyince sesini çıkarmadı. İsteğini tekrar etti, yine sesini çıkarmadı.

 

Sonra Malik dedi ki: Ey Müminlerin Emiri! Bir alim başka bir alimle; oradaki insanlara veya karşısındaki alime bir şeyler öğretmek için münazara yapar. Allah bu ortamı bu işten uzak tutmuştur.

 

Bu söz Harun'un zoruna gitti. Malik ona dedi ki: "Ey Müminlerin Emiri! Allah için söyle, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bütün malını tasadduk ettiğini biliyor musun? Ebu Bekr'in bütün malını tasadduk ettiğini biliyor musun? Ömer'in bütün malına tasadduk ettiğini biliyor musun?"

 

Harun: ''Vallahi evet" deyince Malik şöyle devam etti: "Bu adam, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Hulefa-i Raşidin'in yaptığının batıl olduğunu iddia ediyoL"

Harun dedi ki: "Ey Ebu Yusuf! Vakıf konusunda ne diyorsun?" Ebu Yusuf: "Ebu Hanife kabul etmezdi. Bana göre ise üçte birin içinden vakfederse makbulolur" dedi.

Bunu duyunca Harun ondan yüzünü çevirdi.

 

 

 

Harmele'nin haber verdiğine göre: "Şafii hadis konusunda hiç kimseyi Malik'e tercih etmezdi."

 

 

 

Ebu't-Tahir der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Allah'ın Kitabı'ndan sonra, Malik'in Muvatta'sından daha sahih bir şey bilmiyorum."

 

 

 

Yunus b. Abdila'la der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Yeryüzünde, Malik'in kitabından daha isabetli bir kitap bilmiyorum."

 

 

 

Harun b. Said el-Eyli der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim:" Yüce Allah'ın Kitab'ından sonra, müslümanlara Malik'in Muvatta'sından daha faydalı bir kitap yoktur."

 

 

 

Muhammed b. Ebi Ömer el-Abdi'nin bildirdiğine göre Muhammed b. İdris eş-Şafii şöyle dedi: "Malik b. Enes benim öğretmenimdir. İlmi de ondan aldık."

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in haber verdiğine göre: Şafii Malik'in görüşlerini hep savundu. Kendi arkadaşları kendisine ne kadar muhalefet ettiyse, o da ona ancak o kadar muhalefet etti. Sonunda gençler Şafii'nin arkasından caiz olmayan lafızları çoğalttılar. Bu durum Malik'e cevap olarak kitap yazmasına sebep oldu. Yoksa hayatı boyunca kendisine bir şey sorulduğunda: "Bu, üstad Malik'in görüşüdür" derdi.

 

Derim ki: İbn Abdilhakem'in bahsettiği bu konu; yani Şafii'nin Malik'e karşı kitap yazmasına özür mahiyetindeki düşünce ihtimal dahilinde olabilir:

Ebu Yahya Zekeriyya es-Sad'nin kitabında okuduğuma göre Şafii'nin Malik'e karşı kitap yazmasının sebebi; Endülüs'te Malik'e ait bir sarık olduğunu ve bununla yağmur duasına çıkıldığını duymasıydı. Onlara "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi ... " denildiğinde, "Malik şöyle dedi..." diyorlardı.

 

Şafii dedi ki: Malik bir insandır, hata yapabilir ve yanılabilir. Bu kitabı yazmasına sebep olan şey buydu. Derdi ki: Bunu yapmak istemedim, fakat şu kadar sene Allah'a istihare yaptım.

Sad, ayrıntılarını anlatır.

 

 

Bu görüşü açıklayıcı olarak Rab'i b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Mısır'a geldiğimde Malik'in on altısı dışında hadislere aykırı davrandığını görmedim. Baktım ki; aslı söylüyor fer'i terk ediyor; fer'i söylüyor aslı terk ediyor."

İşte kitabı yazmasının sebebi olarak Rabi'nin anlattığı böyledir. Ona karşı yazdığı kitapta bu konu açıktır.

 

Şöyle ki; Rab'i b. Süleyman'ın haber verdiğine görel Şafii şöyle dedi:

Güvenilir raviler, güvenilir ravilerden hadis nakledip Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşırlarsa bu hadis Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabit, sahih bir hadis olur. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisi hiçbir zaman terk edilmez. Ancak yine Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet edilen buna muhalif

 

başka bir hadis olursa başka. Eğer ondan gelen hadisler ihtilafa düşerse, bunun iki çözümü vardır:

 

Birincisi: Birisi konuyla ilgili nasih, diğeri menslih olur, biz nasih olanla amel ederiz, menslihu terk ederiz. Diğeri: Hangisinin nasih olduğuna delalet olmadığı halde iki hadisin muhalif olması durumunda, iki hadisten rivayeti daha sahih olanla amel ederiz. Eğer iki rivayet denk olursa, sünnete aykırı olmamak şartıyla, Allah'ın Kitabı ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sünnetine daha yakın olanla amel ederim.

 

Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelen ve birbirine muhalif iki hadis, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğine dair bu kadar sahih rivayet özelliği taşımaz. Hadis Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelmiş ise, zaten ona muhalif hadis olmaz. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dışında o hadise uygun, ama ondan daha güçlü olmayan hadisler nakledilebilir. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisi kendi kendine yeterlidir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dışında, ona muhalif hadis nakledilmişse, muhalif olana itibar etmem. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisi amel etmede tercihe şayandır. Rivayet eden kişi, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetine aykırı rivayet yaptığını öğrendiğinde sünnete tabi olur, inşallah.

 

Rabi der ki: Şafii'ye "Dostumuz (Malik) bu şekilde hareket etti mi?" dedim. Dedi ki: "Evet, bazı konularda öyle yaptı, bazen de terk etti." Sonra bu şekilde davrandığı konuları anlattı.

Ardından sahabeden bir kişinin söylediği veya tabilindan bazılarının görüşleri veya kendi görüşünden dolayı terk ettiği hadislerden bahsetti. Ondan sonra, bazı tabillerin sözlerine veya kendi görüşlerine dayanarak sahabe sözlerini terk ettiği konulardan bahsetti. Bununla birlikte, bizce icma olunan konulara muhalif olma yolunu tuttuğundan da bahsetti.

Medine'de veya başka bir yerde, icma edildiği bilinen bir konuya muhalefet caiz olmaz. Buna örnek olarak şu sözünü zikretti: "insanlar, Kur'an secdelerinin on bir olduğuna ve bununla ilgili ayrıntı olmadığında icma ettiler."

 

Üstelik Malik'in kendisi de Ebü Hureyre'nin "İza's-semaun şakkat"[İnşikak 1] ayetinde secde ettiğini nakletti.

 

Ayrıca onlara haber verip; Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bu ayette secde ettiğini, Ömer b. Abdilaziz'in, Muhammed b. Kays'a emir verip, kurranın "İza's-semaun şakkat" ayetinde secde etmelerini emretmesini söylediğini; Ömer b. el-Hattab'ın "Necm" suresinde secde ettiğini;  Ömer ve İbn Ömer'in Hac süresinde iki yerde secde ettiğini nakletmiştir.

 

Secdenin ayet sonunda olduğunu Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ömer'den, Ebü Hureyre'den ve Ömer b. Abdilaziz'den nakletmiştir. Peki, ayet aralarında secde edilmeyeceğine dair icma eden insanlar kimlerdir?

 

Şafii bu şekilde konuyu açıp şöyle devam etti: Fukahanın ekseriyetine göre secde, iki ayet aralığında yapılır. Dostlarımızın çoğuna göre Hac süresinde iki secde vardır. Kendisi ise Hac suresinde bir secde olduğunu kabul eder. İnsanların bu konuda icma ettiğini iddia ediyor. Oysa Ömer ve İbn Ömer'in Hac süresinde iki defa secde ettiklerini kendisi naklediyor. Bu durumda bu konuda icma eden insanlar kimlerdir?

 

Şafii buna benzer meseleleri anlattı, nakledersek kitap uzayıp gider. Malik'in "Bu konuda icma vardır" sözüyle ilgili şöyle dedi: "Hakkında icma falan yoktur. Bu icma eden, isimleri sayılmayan ve bizim tanımadığımız insanları bilmek isterdim. Allah yardımcımız olsun. Allah hiç kimseye, dinini bilmediği kişilerden almasını emretmez."

 

Ebü Said b. Ebi Amr'ın bize naklettikleri böyledir.

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Malik, Ebu'zZübeyr kanalıyla Ata b. Ebi Rebah'tan şunu haber verdi: İbn Abbas'a, ihramdan çıkmadan ailesiyle birlikte olan bir adamın durumu soruldu. Bir deve kesmesini emretti.

 

Şafii dedi ki: Biz de bununla aynı görüşteyiz.

 

Fakat Malik der ki: Bu kişinin um re yapması, deve kesmesi ve tam bir hac yapması gerekir. (Bunu) Rabia'dan nakletti, Rabia'nın görüşü uğruna İbn Abbas'ın görüşünü terk etti.

 

Hadisi Sevr b. Zeyd yoluyla İbn Abbas sanarak İkrime'den aldı. İkrime hakkında kötü sözler söyledi. Hiç kimsenin ondan hadis almasını kabul etmiyordu. Kendisi bütün inancıyla Ata tarikiyle İbn Abbas'tan tersini rivayet ediyordu. Ata ona göre ve insanlara göre güvenilir birisidir.

 

İlginç olan, İkrime hakkında diyeceğini dedikten sonra, kendi görüşüne uygun bir bilgi bulduğunda, onun adını verir, bir zan üzere ondan rivayet eder, başka birinde ise susar.

Sevr b. Zeyd yoluyla İbn Abbas'tan sütkardeşliği konusunda, Arap Hıristiyanların kestikleri konusunda ve diğer konularda rivayet eder, İkrime'den bahsetmez. Oysa Sevr de İkrime'den hadis alır.

 

Bu ilim ehlinin dikkat etmesi gereken bir iştir. İbn Abbas'ın "Hac menasikinden bir şeyi unutan veya terk eden, bir kan akıtsın" görüşünü alıp, istediği kadar çok kıyas yapsın; başka bir konuda yazılı sözünü başka manaya yorumlayıp terk etsin! Hiç biriniz, hac eden birinin, yapmaması gereken ve yaptığı bir şey yüzünden haccını umreyle kaza eden kimse gördü mü?

 

Haccı devam ederken nasıl umre yapsın? Hac'dan sonra umre yapsın, derseniz; bitirdiği, İslam'ın emrini eda ettiği ve ihramından çıktığı bir haccın kazasını niye yapsın? Sonra tekrar haccın kazası için umre niyetiyle ihrama mı girsin? İkrime'den rivayet edilen Rabia dışında bölge müftülerinden böyle bir şey duymadım.

 

Bunlar da Rabia'nın, Allah onu ve bizi affetsin, değişik görüşleri: "Kim Ramazan ayında bir gün orucunu bozarsa, on iki günle kaza eder. Oruçluyken eşiyle birlikte olan üç gün itikafa girer" ve buna benzer söylediği sözleridir.

 

 

 

Rabi, Şafii'den aktarmıştır: Rabia der ki: Ramazan'da bir gün oruç bozan, on iki gün kaza yapar. Çünkü Yüce Allah on iki aydan bir ay seçti. Bu yüzden her gün için on iki gün kaza yapması gerekir.

 

Şafii dedi ki: O zaman şöyle demesi de gerekirdi: Kim Kadir gecesinde namaz kılmayı terk ederse bin gün namaz kılması gerekir. Çünkü Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.

Derim ki: Şafii'yi, özrünü beyan ederek bazı konularda Malik'e muhalif olmasına sürükleyen sebepleri açıklamak gerekir. Ona muhalif olmasına rağmen, faziletini ve hadis gibi konularda üstünlüğünü ifade etmiştir.

 

Bu kitapta Şafii ile Muhammed b. el-Hasan arasında geçen münazara ve Malik'e öncelik vermesinden bahsetmiştir. O kitabı yazdığında Malik'e cevap vermeyi kastetmemişti, böyle bir iddiası da olmamıştır.

 

Rabi kendisine sorup, daha önce Malik'in mezhebine göre hareket ettiği için: "Bize rivayet ettiğP ancak ona muhalefet ettiğimiz bazı konulan zikret" deyince Şafii şöyle dedi: "Onu zikretmeme gerek yok. Benim görüşümü sorarsan sana bununla ilgili delilleri açıklanm."

Rabi dedi ki: Şafii'ye "Ben senin hoşlanamadığın kimseleri hatırlamam istemiyorum. Sadece bir konuyu soruyorum ve bana delillerini açıklamanı istiyorum" dedim. Bana "Sor" dedi.

Bu şekilde Rabi sordu Şafii de cevap verdi...

 

 

 

Muhammed b. Abdilğani, babasından bildiriyor: Şafii'ye dedim ki: "Ey Ebu Abdillah! Tanıdığın insanlar içinde Malik b. Enes gibi bir kimseyi gördün mü?"

Ebu Abdillah eş-Şafii şöyle cevap verdi: "Yaş ve ilim bakımından bizden büyük olanların: ''Malik gibisini görmedik'' dediklerini duydum, biz onun gibisini nasıl görelim?"

Sonra Şafii şöyle dedi: Malik, ilim ehli katında üstündü. Medine, Hicaz ve Irak'ta öncüdür. Fazilet bakımından da öncüdür, herkesçe hadis ve alimlerle sohbet konularında özen sahibi olarak bilinir. İbn Uyeyne ondan bahsedince över ve hadislerini naklederdi.

Zamanında Mekke halkının müftüsü ve fakihlerinden olan Müslim b.

Halid ez-Zenci şöyle derdi: "Malik b. Enes'le sohbet ettim. Yanında tabiundan bir cemaat vardı. Zeyd b. Eslem, Yahya b. Said ve Hişam b. Urve bunlardan bazılarıydı."

Şafii der ki: Müslim b. Halid, Malik'in yanına gitmek istediğimde, ona bir mektup yazdı. Malik, mektubu benden alıp okudu. 

 

Bu hikayeyi Ahmed b. Mansur'dan da dinlemiştim ve sahihtir.

 

 

 

Nevfeli der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Yeryüzünde Malik'in Muvattasından Müslümanlara daha faydalı bir kitap bilmiyorum."

 

Sonra Şafii şöyle dedi: "Malik ve İbn Uyeyne olmasaydı Hicaz ehlinin hadislerini kim ezberinde bulunduracaktı?"

 

 

 

Ahmed b. Halid el-Hallal'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Malik b.

Enes'se: "İbn Uyeyne'de Zühri'den alınan sende olmayan hadisler var" dediler. Dedi ki: "Ben de Zühri'den duyduğum her şeyi mi rivayet edeyim? O zaman onları yanıltmak istiyorum demektir."

 

 

 

Rabi'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Malik b. Enes'in "Her duyduğunu rivayet eden adam hatadan salim olmaz" dediğini işittim.

 

 

 

Yunus b. Abdila'la, Şafii'nin kendisine şöyle dediğini haber veriyor: "Hadis söz konusu olursa Malik yıldızdır."

 

Ayrıca şöyle dedi: Malik ve İbn Uyeyne ikilidir. 

 

 

 

el-Buvayti'nin haber verdiğine göre Şafii'ye: "Hükümlerin kaç kaynağı vardır?" diye sordular. "Beş yüz" dedi.

 

"Sünnetin kaç kaynağı vardır?" diye sordular, "Beş yüz" dedi. "Bunların kaç tanesi Malik'te vardır?" diye sordular, "Otuz beşi dışında, hepsi" dedi.

 

"İbn Uyeyne' de kaç tanesi var?" dediler, "Beşi dışında, hepsi" karşılığını verdi.

 

 

 

Harmele'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Medine'nin başında elHaşimi vardı. Malik'e haber gönderip dedi ki: "Zorlama ve biatin iptal olmasıyla ilgili fetva veren sen misin?"

Sonra elbiselerini çıkartıp onu çıplak olarak dövdü. Bundan dolayı darbe alan omuzu çıktı. Eliyle düğmelerini ilikleyemezdi.

 

Harmele der ki: el-Haşimi, Cafer el-Haşimi'nin dedesidir.

 

Harmele'nin bildirdiğine göre İbn Vehb şöyle dedi: Malik ölünceye kadar, dövüldüğünde hırpalandığından dolayı, sol eliyle düğmelerini ilikleyemezdi.

 

Derim ki: Vakıdi, onu dövenin kişinin Cafer b. Süleyman b. Ali olduğunu iddia etti. Ebu Davud es-Sicistani de aynısını söyledi. Süleyman b. Cafer b. Süleyman olduğunu söyleyenler de vardır.

 

 

 

Ebu Abdirrahman eş-Şafii der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Malik'e vuranın kim olduğunu en iyi bilen benim. Medine'de Zübeyri bir vali vardı. -Sanırım Bekkar ez-Zübeyri dedi- Malik'e Osman ve Ali'yle ilgili soru sorulduğunu ve "Kan dökenleri kan dökmeyenler gibi kabul etmem" dediğini duydu. Biate inanmadığını bahane edip onu dövdü. Olay HarCın er-Reşid'e ulaştı, bundan hoşlanmadı ve valiyi azletti.

 

 

 

Ahmed b. Halid'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Zenci b. Halid'e dedim ki: "Süfyan b. Uyeyne'nin Zühri'den naklettiği, ama sende olmayan hadisler var."

 

Dedi ki: Ben hadisleri İbn Uyeyne'den önce dinledim, geldim, Zühri'nin yanına oturdum, bana "Bu dağın adı ne? Şu ne? Bu ne?" dedi. İbn Uyeyne geldi, ona bu hadisleri sordu.

 

Üç farklı senedle Yunus b. Abdila'la'ya isnad edilen rivayete göre Şafii şöyle dedi: "Allah'ın İbn Uyeyne'ye verdiği kadar fetva verme özellikleri verdiği ve bu konuda ondan daha çekingen kimse görmedim."

 

Malini'nin rivayetinde ise ibare şöyledir: "Ondan fetva vermeye daha fazla vakıf ve daha fazla korkan kimse görmedim."

 

 

 

Harmele b. Yahya der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Tanıdığım hiçbir insanda, Süfyan b. Uyeyne'nin taşıdığı kadar fetva özelliği taşıyan kimse görmedim. Bu konuda ondan daha yeterli kimse görmedim. Ondan daha güzel hadis tefsir eden kimse de görmedim."2

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Fıkhını, hadisine Evzai'den daha fazla benzeten kimse görmedim."

 

 

 

İki farklı senedle İbn Abdilhakem'e isnad edilen rivayete göre Şafii şöyle diyor: "Zühd: "Bu vaziyet olduğu müddetçe bu çorak arazide ilim tükenmez" dedi.

 

Vaziyet derken, Muhammed b. İshak'ı kastediyor. İki rivayetin de lafızları aynıdır.

 

 

 

Harmele b. Yahya et-Tuceybi'nin bildirdiğine göre Muhammed b. İdris eş-Şafii şöyle diyor: İnsanlar bunlara muhtaçtır. Kim meğazi alanında deryalaşmak istiyorsa, Muhammed b. İshak b. Yesar'a muhtaçtır. Kim şiir alanında derya olmak istiyorsa, Züheyr b. Ebi Selma'ya muhtaçtır. Kim Kur'an tefsirinde deryalaşmak istiyorsa, Mükatil b. Süleyman'a muhtaçtır."

 

 

 

Harmele b. Yahya der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kim sahih hadisi öğrenmek istiyorsa Malik'e gitsin. Kim tartışma istiyorsa Ebu Hanife'ye gitsin. Kim tefsiri istiyorsa Mukatil b. Süleyman'a gitsin."

 

 

 

Ahmed b. Yahya b. Vezir'in haber verdiğine göre Şafii, Davud b. Kays el-Ferra ve Eflah b. Humeyd el-Ensari'nin, rivayetlerinde güvenilir, emin ve mutkin olduklarını ifade edip onları yüceltti."

 

 

 

İshak b. İbrahim der ki: Şafii'ye dedim ki: "Cafer b. Muhammed'in sizdeki durumu nedir?" Şöyle cevap verdi: "Güvenilir birisidir. İbrahim b. Ebi Yahya'dan, onun dört yüz hadisini yazdık."

 

 

 

İbn Vehb'in yeğeni, Ebu Abdillah b. Ahmed'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Leys, Malik'ten daha fakihtir. Ancak öğrencileri onu ikame etmediler."

 

 

 

Yunus b. Abdila'la der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Hiç kimsenin gidişine, Leys ve İbn Ebi Zi'b'in gidişine üzüldüğüm kadar üzülmedim."

 

 

 

Abdurrahman b. Hatim de bu sözü Yunus'tan şöyle rivayet etmiştir.

Şafii bana dedi ki: "Alimlerden hiç birinin gidişine, İbn Ebi Zi'b ve Leys b. Sa'd'ın gidişlerine üzüldüğüm kadar üzülmedim.

 

ŞafiI'nin bu sözünü babama (Ebu Hatim' e) söyledim, dedi ki: "Onlara ulaştığını sanmıyorum. Onlara nasıl üzülsün."

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Zamanına yetiştiklerim içinde, Leys b. Sa'd ve İbn Ebi Zinad kadar gidişi bana zor gelen hiç kimse olmadı."

 

Böyle dedi; belki Leys'le birlikte ismini söyledi. Muhtemelen birini Yunus, diğerini İbn Abdilhakem bu şekilde ezberledi. Allah doğrusunu bilir.

 

 

 

Bahr b. Nasr'ın haber verdiğine göre Şafii, Mansur b. el-Mu'temir'in kendilerine göre hafız olduğunu söyledi.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Yunus b. Abdila'la, Şafii'ye sorup şöyle dedi: "Mansur; İbrahim, Alkame ve Abdullah tarikiyle hadis rivayet ederse, delil olur mu?"

 

Şafii dedi ki: "Hayır, ancak Hicaz'da rivayet ederse, bununla birlikte munkati'de olsa (olur). Irak'ta iyi insanlar vardır. Hiç kimsenin gücü onlara yetmez."

 

 

 

İbrahim b. Mahmud haber veriyor: Rabi'ye dedim ki: Ben Şafii'nin "Bir hadis Haremeyn sınırlarından çıkarsa omurgası zayıflar" dediğini işittim." Rabi: "Evet" dedi.

 

 

 

Yunus b. Abdila'la der ki: Münazara yaptığımız bir konuda Şafii şöyle dedi: Vanahi sana nasihat olarak sadece şunu derim. Medine ehlinin bir konuda görüş bildirdiğini görürsen, kalbinde en ufak bir şüphe kalmasın, kesinlikle doğrudur. Bunun dışında sahih de olsa sana ne gelirse gelsin, ne kadar güçlü olursa olsun kaynağını zayıf da olsa Medine ehlinde bulamazsan arkasından gitme ve ona iltifat etme.

 

 

 

Yunus b. Abdila'la der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Vallahi, Irak ehlinin isnadı ne kadar sahih olursa olsun, Medine ve Mekke'de kaynağını bulamazsam; o hadisi almam, ne kadar sahih olursa olsun. Nasıl olursa olsun; ister mürsel, ister muttasıl, isterse Hicaz alimlerinden sadece birisi kabul etsin hangi surette olursa olsun ...

 

Şafii böyle diyordu. Irak ehlinin, rivayetlerine kasıtlı kasıtsız eklemeler yapması ortaya çıkınca Malik b. Enes ve Hicaz ehlinin öncüleri böyle demeye başladı. Bu konuda selefin görüşlerini Kitahu'l-Medhal' de anlatmıştık. Onlar da nakledilenlerin teyid edilmesi için Hicaz ehlinin rivayetlerine müracaat etmişlerdi.

 

 

 

İki farklı isnadla, Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Şu'be; Hammad aracılığıyla İbrahim'den hadis nakletti. Şu'be dedi ki: Hammad'ı buldum ve ona: "Sen İbrahim'den hadis dinlemedin mi? dedim. "Hayır, bana hadisi Muğire rivayet etti" dedi.

 

Muğire'ye gittim, ona: "Hammad bana, senden şöyle şöyle hadis nakletti" dedim. "Doğru söylemiş" dedi. "Sen İbrahim'den hadis aldın mı?" dedim. "Hayır, bana hadisi Mansur rivayet etti" dedi.

 

Mansur'u buldum ve ona: "Muğire bana, senden aldığı falan hadisi rivayet etti" dedim. "Doğru söylemiş" dedi. "Sen İbrahim'den hadis aldın mı?" dedim. "Hayır, ama bana hadisi Hakem rivayet etti" dedi. Onu bulmak için yol bulmaya çalıştım bulamadım. Mümkün olmadı.

 

Şafii'nin bu hadisini babama söyledim, dedi ki: Bu İbrahim'in, namazda gülmeyle ilgili hadisidir.

 

Derim ki: Bundan sonra bu ilmi, Irak ehli ve diğer insanlardan bir cemaat yürüttü. Rivayetlerin sahih alanını illetli olanlardan, ekleme yapanları yapmayanlardan ayırdılar. Sahih olanlarla deliller oluşturuldu.

 

Şafii tekrar bununla am el etti. Allah doğrusunu bilir.

 

 

 

Bahr b. Nasr şöyle haber verdi: Şafii bize anlatıp dedi ki: Irak ehlinden ve bizim memleketimizden, sıdk'ı ve hıfzı ile biliniyorsa, onun hadisini kabul ederiz. Onlardan ve bizim memleketimizden, hatalarıyla biliniyorsa onun hadisini red ederiz. Ne kimseye bağlıyız ne de mecburuz.

 

 

 

Ahmed b. Hanbel şöyle dedi: Şafii bize dedi ki: Siz hadisi ve ricali benden daha iyi bilirsiniz. Sahih hadis olursa bana haber verin, inşallah. İster Küfeli, ister Basralı, ister Şamlı olsun, sahih ise ona göre amel edeyim.

 

Bunu söylemesinin sebebi; Ahmed b. Hanbel Irak ehlindendi. Yabancı birine göre kişileri daha iyi tanırdI. Şafii'ye göre Ahmed oranın halkındandi. Şafii'ye göre Ahmed, rical ve raviler konusunda ilim ehliydi. Onun, onlarla ilgili söylediklerine müracaat ederdi.

 

 

 

Harmele der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Bağdad'dan ayrıldım.

Orada Ahmed b. Hanbel'den daha muttaki, daha fazla vera sahibi, daha alim, daha fakih kimse bırakmadım.

 

 

 

İki farklı isnadla Harmele der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Şu'be olmasaydı, Irak'ta hadis bilinmeyecekti. Adama gelip şöyle derdi; Hadis nakletme, yoksa seni sultana şikayet ederim. 

 

 

 

Rabi'nin haber verdiğine göre: Şafii, bir insan kıyas yapıp, kıyasında hata yaparsa: "Bu Şu'be'nin kıyasıdır" derdi.

 

Şafii der ki: Şu'be'ye biri gelip bir konuyu sorduğunda, onun adını, yerini ve mesleğini sorardı. Sonra sorusuna cevap verirdi. Arkadaşları geldiğinde soruyu arkadaşlarına sorardı, isabetli cevap vermişse öyle bırakır, hata etmişse adama gidip: "Ey falan, sana fetva verdiğim gibi değil, mesele şöyle şöyle olacaktır" derdi.

 

 

 

Abdurrahman b. Ebi Hatim, bu hadisi babasından daha doyurucu açıklamalarla rivayet etmiştir. Rabi'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Bir adam gelip Şu'be'ye bir meseleyi sorduğunda, Şu'be onun adını, mesleğini ve evini sorar sonra cevabını verirdi.

 

Sonra arkadaşlarına gidip meseleyi onlarla tartışırdı. Onlar dediğinin hilafına "Mesele şöyle şöyle" dediklerinde, "Nereden bu sonuca vardınız?" diye sorardı. Onlar "Sen bize şöyle şöyle hadis nakletmedin mi?" derler, o da "Evet" derdi. Arkadaşlarını yanına alıp adamın yanına giderdi. Ona "Mesele, sana fetva verdiğim gibi değil, şöyle şöyledir" derdi. Onun önceki görüşünü söylemesine mani olurdu, yeni haliyle fetva verirdi.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Muhammed b. Hasan bana dedi ki: "Eğer Seyf b. Süleyman'ın şahidle birlikte yemin hadisini rivayet ettiğini bilseydim (bununla ilgili görüşümü) fasid sayardım."

 

Ona dedim ki: "Ey Ebu Abdillah! Eğer fasid sayıyorsan zaten fasid olmuştur."

Derim ki: Yahya b. Said el-Kattan'ın: "Seyf b. Süleyman bizce güvenilir, hıfzı sağlam ve doğru söyleyen biridir" dediğini rivayet etmişti.

 

 

 

Harmele b. Yahya'nın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: İbrahim b. Sa'd için, İbn Vehb'den ben izin istedim.

 

Ebu Muhammed İbn Ebi Hatim der ki: Bu onun, yanında değerli olduğunu, sözünü dinleyen birisi olduğunu gösteriyor ki, onun için İbn Vehb'den izin istiyor.

 

 

 

Ahmed b. Ebi Sureyh der ki: Şafii' nin şöyle dediğini işittim: "Birine bağlanmış diyorlar. Bağlansak Zühri'ye bağlanırız. Zühri'nin mürsel rivayetlerinin bir kıymeti yoktur. Bir bakarsın Süleyman b. Erkam'dan rivayet ediyor."

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "İbrahim b. Ebi Yahya'da biraz ahmaklık vardı, hadis metinlerini karıştırırdI. "

 

Şafii dedi ki: İbrahim bana, birinin baltasından, sapını çıkarıp üzerine bevletmemi, böylece çocuğu olacağını söyledi. Ona dedim ki: "Genç iken çocuğun olmaz, yaşlanıp zayıf düşünce olur.''

 

 

 

Muhammed b, Abdillah b, Abdilhakem der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: İbn Ebi Yahya ahmak biriydi. Kadınlarla birlikte olabiliyordu, Biri bana onu gördüğünü ve elinde bir balta olduğunu söyledi.

 

Onu bulup "Ne yapmak istiyorsun?" diye sordum, Dedi ki: "Bir baltanın deliğine bevledenin kadınlarla birlikte olabileceğini duydum,"

 

Sonra bir harabeye girdi, baltayı koyup üzerine bevletmeye başladı. Lafız Sülemi'ye aittir. Ebu Abdillah'ın rivayetinde "elinde baltayla gördüm" şeklindedir.

 

 

 

İki farklı isnadla Rabi'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "İbrahim b. Ebi Yahya, Kaderciydi."

 

Zekeriyya b. Hayeviyye, Rabi'ye: "Şafii'yi ondan rivayet etmeye sevk eden neydi?" diye sorunca, Rabi şöyle dedi: Şafii onun için "Yüksekten düşmeyi yalan söylemeye tercih eder" derdi. Hadis konusunda güvenilir biriydi.

 

 

 

Rabi der ki: Şafii bize; "Sıka bize haber verdi" dediğinde Yahya b. Hassan'ı kastederdi. "İtham etmediğim biri bildirdi" dediğinde İbrahim b. Ebi Yahya'yı kastederdi. "Bazı insanlar haber verdi" dediğinde Irak ehlini kastederdi. "Bazı dostlarımız bildiriyor" dediğinde ise Hicaz ehlini kastederdi.

 

 

 

İbrahim'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Davud el-Attar gibisini görmedim, onlar da onun gibisini görmediler."

 

 

 

Amr b. Sevad es-Serhi der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Mısır, Eşheb b. Abdilaziz gibisini yetiştirmedi. Bir de aklı yerinde olsaydı."

 

 

 

Rabi'nin haber verdiğine göre bir bedevi, Rabia b. Ebi Abdinahman'a gelip seciyeli konuşmaya başladı. Sonra (Şafii) bedeviye bakıp şöyle dedi: "Ey bedevi! Sizde belagat ne durumdadır?

 

Bedevi dedi ki: "Bu günden itibaren senin olacağın durumun tersindedir. "

 

 

 

Harmele b. Yahya'nın işittiğini haber verdiğine göre Muhammed b. İdris eş-Şafii'ye, Ebu'z-Zübeyr'i sordular; şöyle dedi: "Desteğe ihtiyacı var."

Hadisi Yunus b. Abdila'la ve Muhammed b. el-Münzir de rivayet etmişlerdir.

 

 

 

Ahmed b. Halid el-Hallal der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Malik b. Enes'e İbn Şubrume'yi sordular: "(Rivayeten) orta halli biriydi" dedi. Osman el-Betti'yi sordular: "Orta halli biriydi" dedi.

 

Ebü Hanife'yi sordular şöyle dedi: "Gelip sizinle kıyasa girse, bu kubbelerinizin altın olduğunu size ispat eder."

 

Bu hadisi iki farklı nüshada böyle buldum.

 

 

 

Ahmed b. Halid el-Hallal der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Malik b. Enes'e İbn Şubrume'yi sordular: "Orta halli biriydi" dedi. el-Betti'yi sordular: "Orta halli biriydi" dedi. Ona: "Ya Ebü Hanife?" dediler. Şöyle dedi: "Buraya gelse, bu kubbelerinizin ahşap olduğunu size ispat ederdi." Yani taştan olduğu halde ...

 

 

 

Başka bir isnadla yine Ahmed b. Halid el-Hallal'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Malik'e İbn Şubrume'yi sordular: "Orta halli biriydi dedi. Ona: "Peki Ebu Hanife?" dediler. Şöyle dedi: "Buraya gelse, size kıyas yapıp, bu kubbelerinizin altın olduğunu size ispat ederdi."

 

 

 

Harun b. Said el-Eyli der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Söylediğinin tutarsızlığını, Ebu Falan'dan daha iyi ispat eden kimse bilmiyorum."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Bir adam, Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'e sorup: "Baban sana, babasından nakledip; Nuh'un gemisinin, Beyt'in etrafında tavaf edip iki rekat namaz kıldığını rivayet etti mi?" diye sordu. Abdurrahman: "Evet" dedi.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Bir adam, Malik b. Enes'e bir hadisten bahsetti. Malik ona: "Bunu sana kim haber verdi?" dedi. Adam bir isnad sıraladı. Malik ona: "Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'e git, sana babasından Hz. Nuh'u rivayet etsin" dedi.

 

 

 

Aynı hadisi Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem farklı bir isnadla zikreder. Senedi munkatı diye de ilave eder.

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Süfyan b. Uyeyne'nin: "Cabir el-Cu'fi'den öyle sözler duydum ki, tavanın tepemize çökmesinden korkup kaçtım" dediğini işittim.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: İbn Uyeyne'nin şöyle dediğini işittim: "Cabir el-Cu'fi'den bazı sözler işittim, çatının tepemize çökmesinden korkup kaçtım."

 

 

 

Mukaddemi'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: İbn Uyeyne dedi ki: Cabir el-Cu'fi, Abdullah b. Nucey'den haber verdi. Cabir ric'ate (Hz. Ali'nin tekrar dünyaya döneceğine) inanıyordu.

 

 

 

Ben bu hikayeyi, Zekeriyya b. Yahya es-Saci'nin kitabında okumuştum. el-Mukaddemi, Şafii'den bahsederken, Muhammed b. el-Hasan'la tartışmasını ve Muhammed'in, Ali b. Ebi Talib'e dayanarak ebenin şahitliğinin makbulolduğunu ileri sürmesini anlatır.

Ona dedim ki: Bunu bilinmeyen bir raviden nakleder. Ona Abdullah b. Yahya derler. Ondan da Cabir el-Cu'fi nakletti. Cabir, ric'ate inanıyordu. İbn Uyeyne bana dedi ki: Cabir el-Cu'fi'nin yanına girdim, bana kehanet işlerinden sorular sordu.

Bu hikaye tamamıyla bu kitapta geçmişti.

 

Şafii'nin bahsettiği, Cabir'in ric' ate inanması bilgisini, İbn Uyeyne'den almış olması muhtemeldir. Çünkü başkaları da bunu İbn Uyeyne'den nakletmişti.

 

 

 

Süfyan'ın haber verdiğine göre bir adam Cabir'e Yüce Allah'ın "Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır"[Yusuf, 90] ayetini soruyordu.

Cabir dedi ki: Bu ayetin tevili henüz gerçekleşmiş değildir. Süfyan dedi ki: Yalan söyledi.

Süfyan'a dedik ki; Bununla ne demek istedi?

 

Şöyle açıkladı; Rafıziler derler ki: Ali bulutların arasındadır. Semadan bir münadinin seslenmesini bekliyoruz. Ali'nin "falanla birlikte hareket edin" demesini istiyoruz.

Cabir bu ayetin manasının bu olduğunu söylemek istiyor, ama yalan söylüyor, bu Yusufun kardeşleriyle ilgilidir.

 

Süfyan der ki: İnsanlar Cabir'den düşüncelerini açıklamadan önce ondan hadis alıyorlardı. Ama bu görüşlerini açıkladıktan sonra, bazı insanlar onu terk etti.

Süfyan'a "Neyi açıkladı?" dediler. "Ric'ate inanma görüşü" dedi.

 

 

 

İbn Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Sevri, Şu'be'ye haber gönderip dedi ki: Cabir el-Cu'fi hakkında konuşursan, ben de senin hakkında konuşurum.

 

 

 

Başka bir rivayette Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Süfyan Şu'be'ye dedi ki: Cabir el-Cu'fi hakkında konuşursan.

Derim ki: Süfyan es-Sevri'nin bunu dostluklarına dayanarak söylemiş olması muhtemeldir. Cabir'in durumunu başkalarına anlatmamasını istemektedir. Vallahu a'lem.

Rabi b. Süleyman'ın haber verdiğine göre: Şafii bir hadisten bahsedip senedini sıralarken: "el-Haris meçhuldür" dedi.

 

Rabi'nin isnadına göre Şa'bi şöyle diyor: Haris el-A'var yalancı biriydi.

 

 

 

Bahr b. Nasr şöyle haber veriyor: Şafii bize anlatıp dedi ki: Hani' b.

Hani' bilinmeyen birisidir. Ebu Kılabe, kesinlikle Bilal'i görmemiştir. Abdurrahman b. Ebi Leyla'nın da Bilal'i gördüğünü kesinlikle bilmiyoruz, Abdurrahman Küfe' de, Bilal ise Şam'da.

 

 

 

Harmele b. Yahya'nın bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Haram b. Osman'dan rivayet haramdır.

 

Kendisine Rabi b. Sabih'i sordular dedi ki: Savaşçı biriydi.

 

 

 

Başka bir rivayette Harmele b. Yahya, Şafii'nin şöyle dediğini haber veriyor: Haram'dan hadis nakletmek haramdır.

 

 

 

Harmele b. Yahya'nın bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Ebu'l-Aliye er-Riyahi'nin hadisi rüzgardır, Mücalid'in hadis kırbaçlanır ve Haram'ın hadis haramdır.

 

Ebu Abdillah der ki: Şafii "Ebu'l-Aliye'nin hadisi rüzgardır" derken; namazda kahkahayla ilgili sadece ona ait hadisi kastetmiştir.

 

Garibeyn Kitabında, Şafii'nin "Mücalid kırbaçlanır" ifadesini "Yalan söyler" diye okumuştum.

Ebu Zeyd el-Ensarı der ki: Falan her işi celdedilir, yanı onun hayır işlediği sanılır.

Ebu Hamza der ki: Şafii, "İtham edilir" demek istemiş olabilir. Allah doğrusunu bilir. Ama onu kötü manada kullanmıştır.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Haram b. Osman'dan hadis nakletmek haramdır.

 

 

 

Aynı isnadla Şafii şöyle diyor: Ebu Cabir el-Beyadi'den kim hadis naklederse, Allah yüzünü ak etsin.

 

 

 

Raby'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Kim Ebu Cabir el-Beyadi'den hadis naklederse, Allah gözünü aydınlatsın.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem şöyle haber veriyor: Şafii'ye. Mücalid'i sorduğumda şöyle dedi: O vurup durur.  Kitapta öyle gördüm.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Haram b. Osman'dan rivayet haramdır. Kim Ebu Cabir el-Beyadi'den rivayet ederse Allah gözünü aydınlatsın. İbn Cüreyc cinsel ilişki için kendine diken batırırdI.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Süfyan b. Uyeyne; Amr b. Ubeyd'in, Hasan'dan hadis dinlediğini söyledi. Eğer, Hasan'dan dinlediyse ben Allah'tan mağfiret dileyeceğim.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in haber verdiğine göre: Şafii, Süfyan b. Uyeyne'nin şöyle dediğini söyledi: Amr b. Ubeyd'e bir mesele sordular, o da cevap verip "Bu Hasan'ın görüşüdür" dedi. Bir adam kendisine: "Hasan'dan bunun aksini naklediyorlar" dedi. Dedi ki: "Bu benim güzel görüşümden demiştim."

 

 

 

Harmele b. Yahya'nın haber verdiğine göre: Şafii'ye, Ebu Abdillah el-Cedeli'yi sordular, dedi ki: Çok güzel kılıç kullanırdı.

 

 

 

Rabi'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Ebu Abdillah el-Cedeli, elMuhtar'ın bayrağını taşırdı.

 

Şafii der ki: Şureyh, Ömer'e kadı olmadı.

 

Derim ki: Bu konuda ihtilafa düştüler. İlim ehlinden bir cemaat bu görüşü benimsedi.

 

Şafii'nin Allah rahmet etsin, Kitabu'd-Dava'da anlattığına göre: Ömer b. el-Hattab, pazar yolunda, yürüyüşüne bakmak içinI bir ab sahibinden alıp bindi, atın ayağı kırıldı. Sahibi bunun için Ömer'i bir adama şikayet etti. Adam Ömer'in aleyhine hükmetti. Aldığı gibi sahibine sağlam bir şekilde iade edinceye kadar kendisinin sorumluluğunda olduğunu söyledi. Ömer bu adamın hükmünü beğendi, hükmünü yerine getirdi ve kadı olarak görevlendirdi.

 

Hikayedeki bu adamın Kadı Şureyh olduğunu Şa'bi'den nakletmiştik.

Başka bir vecihle Ömer b. el-Hattab'ın, Şureyh'i Küfe kadılığına tayin ettiğini de Şa'bi' den, nakletmiştik.

 

 

 

Ahmed b. Yahya b. Vezır'in haber verdiğine göre: Şafii'ye, Zem'a b. Salih'i sordular, onun faziletlerinden bahsetti.

 

Usame b. Zeyd el-Leysı'yi ve Muhammed b. Ebi Humeyd'i sordular, dedi ki: İkisinin de zararı yoktur.

Leys b. Ebi Süleym içinse göz kırptı.

 

 

 

Muhammed b. Vezir el-Masri'nin bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Küseyyir b. Abdillah el-Müzeni mi, o adam yalan direklerinden bir direktir veya yalanın direklerini diker.

 

 

 

Ahmed b. Ebi Şurayh'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Vakidi, muttasıl olmayan iki hadisi muttasıl olarak nakletti. 

 

 

 

Yünus b. Abdila'la'nın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Vakidi'nin kitapları yalandır.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: İbn Uyeyne bana dedi ki: Celd b. Eyyüb bedevidir, hadisten anlamaz.

 

 

 

Hasan b. Ali el-Ulvani'nin haber verdiğine göre Şafii şöyle diyor: Süfyan b. Uyeyne der ki: Fudayl b. Merzuk güvenilir biridir. Atiyye'nin hangi Atiyye olduğunu bilmiyorum.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: el-Haccac b. Artaa dedi ki: Kişinin şahsiyeti, cemaatle namazı terk etmedikçe kemale ermez.

Bunu eleştiri amacıyla böyle söylemiştir.

 

 

 

Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Irak'ta bir adamla münazara yaptım, onu susturdum, bir hadis rivayet etti, ona "Bu hadisi kim rivayet etmiş?" dedim.

 

Dedi ki: "İyi tut, Ebu Bekr, Osman, Ali" on kişiyi saydı, beni susturdu ve ayrıldık. Olaydan bir müddet sonra onu gördüm ve "Ey Ebu Falan! O hadisi kimden aldın?" dedim. Dedi ki: "Kimseden almadım, kimseye de vermedim. Ben sana "İyi tut Ebü Bekr ve Ömer'i...." dedim.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Şafii'nin Hadislerin Sıhhat ve İlletlerine Hakimiyeti