BEYHAKİ

KÜLLİYATI

İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Şafii'nin Sünnet'e bağlılığı ve Bid'atlere Karşı Sağlam Duruşu

 

Şafii'nin Sünnete İttiba ve Bidatten Kaçınma Konusunda İnancının Sağlamlığını Gösteren Rivayetler

 

Bu, onun kitaplarında ve konuşmalarında açık görülmektedir. Biz de burada bununla ilgili varid olan hikayeleri anlatacağız. Doğruya ulaşmak, Allah sayesindedir.

 

 

 

Ahmed b. Hanbel der ki: "Hadislere Şafii'den daha fazla bağlı kalan kimseyi görmedim."

Bu hadis başka tariklerle de nakledilmiştir.

 

 

 

Ebu İsmail et-Tirmizi'nin naklettiğine göre Ahmed b. Hanbel ŞafiI'den bahsedip şöyle dedi: Hadisleri çok savunurdu.

 

 

 

Harmele b. Yahya der ki: ŞafiI'nin şöyle dediğini işittim: "Bağdad'da Hadisin yardımcısı'' olarak isimlendirildim."

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Sana öyle bir cümle verdim ki, inşallah seni zengin eder; Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aksi bir hadisle karşılaşmadıkça, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisini terk etme. Hadislerde ihtilafa düşersen sana dediğim gibi yaparsın."

 

 

 

Rabi b. Süleyman el-Muradi der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Eğer kitaplarımda, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aykırı bir şey görürseniz, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) görüşünü alın, benim görüşümü terk edin."

 

 

 

Rabi der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetinde, benim görüşlerime aykırı bir şey bulursanız, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetini alın ve benim görüşümü bırakın. Ben de o görüşteyim."

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Söylediğim her konuda, rivayet ehline göre Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ait, sahih ve benim dediğime aykırı bir haber olursa, ben o görüşümden hayattayken vazgeçmişim, öldükten sonra da vazgeçmişimdir."

 

 

 

Harmele b. Yahya'nın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Bir şey söylediğimde ve sahih olarak Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim söylediğimin aksine bir şey söylemişse, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisi benim görüşümden evladır, bu durumda beni taklit etmeyin."

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın işittiğini söylediğine göre Şafii bir hadis rivayet etti, bir adam ona "Bununla amel edecek misin, ey Ebu Abdillah?" dedi.

Şafii: "Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih bir hadis rivayet edip onunla amel etmezsem, şahid olun, aklımın kaybolduğunu anlayın" dedi ve eliyle başlarına işaret etti.

 

 

 

Humeydi anlatıyor: Mısır'da bir adam Şafii'ye bir mesele sorup fetva istedi. Şafii: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi" diye cevap verdi. Adam "Bu görüşte misin?" deyince, Şafii şöyle dedi: "Sen belimde bir kuşak görüyor musun? Kiliseden çıktığımı mı gördün? Ben sana ''Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) diyor'' diyorum, sen bana ''Böyle mi düşünüyorsun?'' diyorsun. Ben, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadis rivayet edeyim de onunla amel etmeyeyim mi?"

 

 

 

Ebu'l-Hasan al-Asımi'nin kitabında da bu hikayeyi okumuştum.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın işittiğini söylediğine göre bir adam Şafii'ye bir mesele sordu. Şafii, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "şöyle şöyle buyurdu" diye bir hadis rivayet etti. Soran kişi ona "Ey Ebu Abdillah! Sen böyle mi düşünüyorsun?" dedi. Şafii irkildi, rengi sarardı ve şöyle dedi: "Sana yazıklar olsun! Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir şey rivayet edip onunla amel etmezsem, beni hangi memleket kabul etsin ve hangi sema gölgelesin? Tabi ki, başım gözüm üstüne. Başım gözüm üstüne."

 

 

Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Hiç kimse Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ait bir sünnete göre görüş beyan edip ondan ayrılmasın. Ne kadar görüş bildirirsem bildireyim veya kaynak gösterirsem göstereyim, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buna muhalif bir sözü varsa, görüş Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dediği gibidir ve o, benim de görüşümdür."

Şafii bu sözleri tekrar edip durdu.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Muhammed b. İdris eş-Şafii şöyle dedi: "Bilinen veya kendini ilme adayan hiç kimsenin, Allah'ın Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emrine tabi olmayı veya hükmüne teslim olmayı farz kıldığına karşı geldiğini duymadım.

 

Allah hiç kimseye ona ittiba etmekten başka bir yol vermemiştir.

 

Ayrıca hiçbir zaman, hiçbir görüş, Allah'ın Kitabı ve Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünneti dışında hiçbir şeye bağlı olmaz.

 

Bu ikisi dışındaki her şeyonlara tabi olur. Allah bize, bizden sonrakilere ve bizden öncekilere, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haberlerini kabul etmemizi farz kıldı. Hiç birisi Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haberlerini kabul etmenin farz olduğu konusunda farklı düşünmez inşallah. Çatlak sesli bir fırka dışında."

 

Şafii, kelam ehlinin haber-i vahidin tesbit edilmesi konusundaki farklı görüşlerini zikretti. Sonra bunun nasıl tespit edileceğini "Cimau'l-İlim" isimli kitabında zikretti.

 

 

 

Ahmed b. Hanbel der ki: Şafii bize şöyle dedi: "Elinizde Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ait sahih bir hadis varsa, söyleyin ben de ona tabi olayım."

 

 

 

Ahmed b. Ebi Osman, Ahmed b. Hanbel'in şöyle dediğini bildiriyor: Şafii'nin işinin en güzel yanı, bilmediği bir hadis duyunca kendi örüşünü bırakıp ona tabi olurdu."

 

 

 

Kadı Yahya b. Mansur der ki: Ebu Bekr Muhammed b. İshak b. Huzeyme'ye sorup: "Helal ve haramla ilgili Şafii'nin kitabına almadığı, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ait bir sünnet biliyor musun?" dedim. "Hayır" dedi.

 

 

 

Abdillah b. Abdilhakem'in bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: Ne zaman hadis ehlinden birini görsem, Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından birini görmüş gibi olurum."

Bu hadisi Yunus b. Abdila'la da Şafii'den nakletmiştir.

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Ehl-i hadis olmasaydı bakla satıcısı olurduk."

 

 

 

Abdullah b. İshak el-Medaini'nin bildirdiğine göre Ahmed b. Hanbel şöyle diyor: "Şafii'ye kıyası sorduğumda "Zarurettir" dedi."

 

Menakzb'da ve Tarıh'te bu şekilde nakletti. Menakzb'da hafızasından naklettiği için sanki tereddüd etti.

 

 

 

Ebu Bekr b. Ziyad el-Fakih der ki: Ahmed b. Hanbel şöyle diyor: Şafii'ye kıyası sordum, "Zarurettir" dedi.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Kıyas karışacak diye Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisini terk etmeyiz. Ayrıca sünnetin olduğu yerde kıyas olmaz,"

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle diyor: Rivayete göre mehirsiz evlendirilen Vaşık'ın kızı Berva' adındaki kadının kocası öldü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anam babam ona feda olsun, onun hakkında hüküm verirken; dengi olan kadınların mehri kadar mehir almasına ve mirastan payalmasına hüküm verdi.

 

Eğer hadisin Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olduğu sabit olursa, bizim için öncelikli karardır. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dışında hiç kimsenin sözü delil değildir. Ne kıyas, ne başka bir şey, ona teslim olup Allah'a itaat dışında bir yol yoktur.

 

Eğer bir hadisin Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğini tespit etmemişse, hiç kimse onun tespit edemediği bir hadisi tespit etmez.

 

Onun kadar iyi tespitlerde bulunan kimseyi görmedim. Kimi Ma'kil b. Yesar der, kimi de Ma'kil b. Sinan der, kimisi de isim vermeden Eşca'  kabilesinden biri der...

 

 

 

Rabi b. Süleyman der ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Hiç kimsenin Ebü'l-Kasım künyesini kullanması caiz değildir. İster adı Muhammed olsun, ister başka olsun."

 

 

Derim ki: Bunu demesinin sebebi; sahih haberlerin bunu genelolarak yasaklamasıdır. Aralarının bulunmasını yasaklayan, diğer rivayetin isnadı, mutlak nehyin isnadları kadar sağlam değildir. Bunu Kitabu'sSünen ve el-Ma'rife eserinde konuyu şerh ederken zikretmiştik.

 

 

 

Rabi b. Süleyman'ın bildirdiğine göre Şafii şöyle dedi: "Bana ayaktayken su ver, çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayaktayken su içmiştir."

Derim ki: Ayakta içmesini rivayet etmiş, onunla ve vüruduyla onu yasaklayarak ne sh eden rivayete göre hüküm verdik. Allah doğrusunu bilir.

 

 

 

Rabi der ki: Şafii'ye dedim ki: "Ali b. Ma'bed, Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buğdayı, beyazlaşan başağında satmayı caiz gördüğüne dair bir hadisi isnadı ile haber verdi." Şafii dedi ki: "Bu durumda aldatmış olur. Çünkü olgunlaşmamış ve içi görünmez. Ama Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olduğu sabit olursa ona göre amel ederiz. Bu durumda genelden çıkarılmış özelolur. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aldatarak satış yapmayı yasaklamıştır."

 

Sonra buna cevaz verdi, aynı şekilde bir evden belirsiz bir hisse almaya da cevaz verdi. Bu alım-satımda şufa sahibine şufa hakkı da doğmuş olur. Bu da görmeden satın almadır, burada genel kuraldan istisna edilmiş özel bir durum söz konusudur.

 

 

 

Başka bir rivayette Rabi b. Süleyman bu hikayeyi naklettikten sonra Şafii'nin şöyle dediğini ilave eder: Kabala satışına da cevaz verdik. O da üst üste ve aldatmaya dahildir, ama Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona cevaz verdiği için biz de cevaz verdik. O da genel hükümden istisna edilmiş özel bir hükümdü.

 

Bunun gibi evin belli olmayan bir kısmını satmaya cevaz verdi ve sahibine şufa hakkı verdi. Orada da temel kayıp görünmüyor, duvarların içindeki malzeme görünmüyor, ama Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buna cevaz verince biz de verdik. Aldatma imkanı olsa da, genelden istisna edilmiş özelolsa da öyle.

 

 

 

Rabi b. Süleyman der kU Şafii'ye namazda elleri kaldırmayı sordum.

Dedi ki: Namaz kılan iftitah tekbirinde ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırır. Rükuya gitmek istediğinde ve başını rükudan kaldırdığında aynı şekilde yapar. Secde sırasında yapmaz.

 

"Bunun delili nedir?" diye sorduğumda şöyle dedi: "İbn Uyeyne, Zühri kanalıyla Salim' den, o babasından, o da Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dediğimizi nakletmiştir.

Rabi dedi ki: Biz "İftitahta elleri kaldırır sonra tekrar etmez" görüşündeyiz.

Şafii şöyle dedi: Malik, Nafi' kanalıyla İbn Ömer'in namaza başlarken ellerini omuzlarının hizasına kaldırdığını, rükudan kalkınca da aynı şekilde yaptığını nakletti. 

Şafii devam etti: Kendisi yani Malik, Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Namaza başlarken ellerini omuzlarının hizasına kaldırdı, başını rükudan kaldırınca aynı şekilde kaldırırdı" diye rivayet ediyor. Sonra siz Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve İbn Ömer'e muhalefet edip: "Sadece iftitahta ellerini kaldırır" diyorsunuz. Halbuki siz ikisinden "Başlangıçta ve rükudan kalkarken ellerini kaldırdıklarını" rivayet ettiniz.

Bir alime, kendi görüşü için Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve İbn Ömer'in görüşünü terk etmesi veya İbn Ömer'in görüşünü alıp Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) görüşünü terk etmesi caiz midir? Kıyası alıp İbn Ömer'in görüşünü terk edebilir mi? Sonra başka bir yerde onun haklı olduğunu düşünüp İbn Ömer için Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakledileni terk eder mi?

 

Nasıl biri diğerini engellemez? Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazda iki veya üç defa ellerini kaldırdığını rivayet ettikten sonra, İbn Ömer'den iki defa kaldırdığını rivayet ederek birincisini terk edip ikincisini alması nasıloluyor? Bir başkası onun kabul ettiğini reddedip, reddettiğini kabul etse caiz görür mü? Buna rağmen başkasının bunu terk etmesini caiz görür mü? Ne ona, ne de başkasına, Peygamber'den Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet edileni terk etmesi caiz değildir.

 

Şafii'ye dedim ki: Dostumuz "Elleri kaldırmanın manası nedir?" dedi.

Bu, cehaletin göstergesidir. Manası, Allah'ı tazim ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetine ittiba etmektir. Başta elleri kaldırmanın manası ile (dostunuzun) Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) muhalefet ettiği rükuda ve rükudan kalkarken elleri kaldırmanın manası aynıdır.

 

Ayrıca siz bu konuda, Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve İbn Ömer'den rivayet ettiğiniz kendi rivayetlerinizin ikisine de muhalefet ettiniz ve bunun dışında tek bir kişinin, namazda el kaldırmayla ilgili sahih bir rivayetine tabi oldunuz. Bunu Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) on üç veya on dört kişi rivayet ediyor, biri de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından başka bir yolla rivayet ediyorsa sünneti terk etmiş olur.

 

Rabi der ki: İhrama girmeden önce koku sürünüp, kokusunun ihrama girdikten sonra üzerinde kalmasını sordum. Ayrıca şeytan taşlama ve tıraştan sonra ve haccı bitirmeden önce koku sürmeyi sordum.

 

Dedi ki: "Caizdir, hoş karşılarım ve mekruh görmem. Çünkü bununla ilgili Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabit sünnet ve birden fazla sahabiden haberler mevcuttur."

"Bunun için delilin nedir?" diye sorduğumda ise bununla ilgili hadisleri ve sahabenin söylediklerini nakletti, sonra senedi zikredip şöyle dedi: Hz. Ömer dedi ki: "Kim şeytanı taşlarsa, koku ve kadınlar dışında kendisine haram olan şeyler helal olur."

 

Aişe de şöyle dedi: "Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ellerimle koku sürdüm." Resulullah'ın sünneti tabi olmada önceliklidir.

 

Şafii dedi ki: "Salihlerden olan ilim ehlinin böyle olması gerekir. Fakat başka bir şey için sünneti terk etme, kendi görüşleriniz için onu da terk etme yoluna giderseniz, ilmi kendinize oyuncak yapmış olur, keyfinize göre davranmış olursunuz."

Konuyu bu şekilde açıkladı.

 

Şafii, Irak (Rey) ehlini kişinin başkasının yerine hacca gitmesi hadisine ve umre hadisine göre amel etmeleri; teflis hadisini terk etmeleri; yeminle birlikte şahide dayanarak hüküm vermeleri gibi konularda onları ilzam etti.

 

Medine ehlini (Malikileri) ise; teflis hadisine göre amel etmeleri; yeminle birlikte şahide dayanarak hüküm vermeleri; başkasının yerine hacca gitme hadisini ve umre hadisini terk etmeleri konularında onları ilzam etti.

 

İki taraftan her birinin terk ettiğiyle diğerini ayıpladığını da ortaya koymuştur. Çünkü birinin delil kabul ettiğini diğeri reddediyor, diğerinin delil kabul ettiğini berisi reddediyor. Bu durumda deliller ikisini de bağlar. Hepsine uyan doğrusunu yapmış olur.

 

Rabi'nin naklettiği "İhtilafu'l-Hadis" kitabında yer alan Şafii'nin sözlerinin manası budur.

 

Za'ferani'nin naklettiği Şafii'nin "Kadim" kitabında müdbirin satışı meselesinde okuduğuma göre birisi Şafii'ye "Dostlarından birisi bunu tersini söylemiş" deyince, Şafii şöyle diyor:

 

Ona dedim ki: Kim Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetine tabi olursa ona muvafık olurum. Kim yanılıp onu terk ederse ona muhalefet ederim. Benim kesinlikle ayrılmadığım, muhalefet etmediğim, en sağlam dostum, uzak ta olsa Resulullah'tır (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetini kabul etmeyene yakın da olsa muhalefet ederim.

 

Derim ki: Şafii'nin buna benzer çok sözü vardır. Fazla olduğundan buraya almadım. Muhtasar tertibinde hazırlanan "Mebsut" eserinde mevcuttur. Bir kısmı da "Ma 'rife" kitabındadır. Allah bize ve ona mağfiret ve merhamet etsin.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Şafii'nin Ravilerin İsimleri Bilgisi, Ensab ve Tarih Bilgisi