BEYHAKİ KÜLLİYATI |
İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Müminlerin
Emıri Ali b. Ebı Talib'in Kıble Ehliye Savaşmasıyla İlgili Söyledikleri
Kadım Kitabında, isyan edenlerle
savaş adında müstakil bir bölüm vardır; Cedid' de ise başka bir bölüm vardır ki
bunu, Hz. Ali'nin savaşlarından oluşturmuştur. Onun isyan eden tarafla,
Allah'ın emrine boyun eğinceye kadar savaşma, deliline dayanarak Müslümanlarla
savaşından bahseder ve bununla ilgili olayları anlatır. Delilolarak Yüce
Allah'ın "Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını
düzeltin" diye başlayan "Onlara adaletli davranın, çünkü Allah adil
davrananları sever"[Hucurat, 9] şeklinde devam eden ayetlerine
dayandığından bahseder.
Şafii dedi ki: Yüce
Allah iki grubun savaşından bahseder. İki direnen taraf, iki cemaattir.
Bunlardan her biri daha az veya daha çok direnir.
Bundan dolayı direnen
diye nitelenmiştir. Ayrıca Yüce Allah bunlara "müminler" demiştir ve
aralarının ıslah edilmesini emretmiştir.
Sonra devam edip şöyle
dedi: Barışa davet etmeden savaşmayın. Çünkü yöneticinin görevi, Allah'ın
emrettiği gibi savaşmadan önce barışa davet etmektir. Yüce Allah isyan eden
tarafla savaşmayı emretmiştir. Bu da imanla nitelenmiş ki, Allah'ın emrine
boyun eğinceye kadar, denilmiştir. Eğer boyun eğerse hiç kimse onunla
savaşamaz.
Sonra söylediklerini
şerh edip açıkladı.
Siyer bölümünde, isyan
edenlerle ilgili Cafer b. Muhammed'in hadisini delilolarak getirdi. Buna göre
Ali b. Hüseyin şöyle dedi: Mervan b. Hakem'in yanına girdim. Bana dedi ki:
Senin babandan daha şerefli bir muzaffer görmedim. Cemel gününe geldiğimizde
onun tellalı: "Kaçan öldürülmesin, yaralıya kötü davranılmasın" diye
seslenmişti.
Şafii dedi ki: Cafer,
babasının şöyle dediğini nakletti: "Hz. Ali savaşta kimsenin eşyasını
(ganimet olarak) almazdı, yaralıya kötü davranılmasına izin vermezdi ve kaçanı
öldürmezdi."
Şafii'nin Ebü Fahite'den
naklettiğine göre Sıffin günü Hz. Ali'ye bir esir getirdiler. Adam "Beni
savaş dışında öldürme" dedi. Ali: "Seni savaş dışında öldürmem,
Alemlerin Rabi olan Allah'tan korkarım" dedi ve serbest bıraktı.
Şafii dedi ki: Sıffin
günü savaş devam ediyor, Muaviye var gücüyle bütün askerleriyle insaflı
insafsız savaşıyordu. Hz. Ali ise Muaviye'nin askerlerinden bir esire
"Seni savaş dışında öldürmem, Alemlerin Rabi olan Allah'tan korkarım"
diyordu.
Şunu demek istedi:
"İsyancı bir gurup varsa esir öldürülür" şeklinde düşünen bazı
Iraklılar vardı.
İnsaBı insafsız var
gücüyle bütün askerleriyle savaşıyordu: Yani savaşta bir beraberlik sağlıyor
bir üstün geliyordu.
Hz. Ali ise Muaviye'nin
askerlerinden aldığı esirine: "Seni savaş dışında öldürmem, Alemlerin Rabi
olan Allah'tan korkarım" diyordu.
Şafii sözleri arasında
şöyle dedi: Ona dedim ki: Ali b. Ebi Talib, yanlış tevilde bulunanlara savaş
açmıştır. Ne teville ölüm kısası uygulamış, ne de mala zarar vermiştir.
Bütün bunlar şunu
gösteriyor: Şafii, Hz. Ali'nin kendisine isyan edenlere savaş açmasını haklı görüyordu.
Muaviye ve Ali'nin savaştığı diğer kimseler, isyanla dinden çıkmamışlardır.
Çünkü Yüce Allah iki tarafı da "mümin" diye nitelemiştir. Ayet de
ammdır.
Hz. Ali bunlarla, adil
yönetici sıfatıyla savaşmıştır. Emrinin dışına çıkan müminleri, savaş yolunu
kullanarak itaat etmeye yönlendirmeyi amaçlamıştır. Tıpkı Yüce Allah'ın
buyurduğu gibi: "Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa
karşı savaş açın.''[Hucurat, 9]
Rabi der ki: Şafii'nin
şöyle dediğini işittim: halifeler beştir: "Ebü Bekr, Ömer, Osman, Ali ve
Ömer b. Abdilaziz. Allah hepsinden razı olsun."
Bunu söylemesinin
sebebi; Ömer b. Abdilaziz'in adaleti ve güzel davranışlarıdır. Ayrıca
Müslümanlardan kılıçla galip olanın, Allah'a karşı gelme dışındaki emirlerine
itaat edilmesi gerektiğini düşünüyordu.
Harmele der ki:
Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kim kılıçla galip gelerek hilafeti
alırsa, insanlar da etrafında toplanıp halife olduğunu kabul ederse, o kişi
halifedir."
Harmele dedi ki: Yani
eğer Kureyş'ten ise ve arkasında Cuma kılınırsa demektir. Bunu yapmayan bidat
ehli olur.
Faddilu's-sahabe (=
Sahabenin Faziletleri) Kitabında, Cemel günü Ali'yle savaşıp tövbe eden
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bahsetmiştik. Misver b.
Mahreme kıssasında Muaviye'nin suçlarını itiraf etmesini nakletmiştik. Kelime-i
şahadetle, hadleri uygulamakla ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ashabıyla birlikte müşriklerle savaşmakla kurtulmayı umduğunu anlatmıştık.
Allah doğrusunu bilir.
Yunus b. Abdila'la der
ki: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: Ömer b. Abdilaziz'e, Sıffin ehli soruldu.
Dedi ki: "Allah o kanlardan ellerimi uzak tutu, dilime bulaştırmak
istemem."
Derim ki: Bu, Ömer b.
Abdilaziz'den sadır olan çok güzel bir görüştür. Kendisini ilgilendirmeyen ve
konuşmaya ihtiyaç duyulmayan bir konuda susmak, Allah kendisinden razı olsun.
Fakat, haddi aşan
taraflarla ilgili tarihi öğretmek gerekiyorsa, Ali b. Ebi Talib'in onlarla
savaşmasının tarafını tutmak zorundadır.
Ayrıca onun bu savaşta
haklı olduğuna inanmak zorundadır. Eğer kendisi bu savaşta haklıysa, has mı
savaşta ve isyanda haksızdır. Ancak bu isyanıyla İslam'dan çıkmaz. Daha önce
Şafii'den naklettiğimiz; Ali'nin onlara karşı savaşarak hareket etmesine tabi
olmak ve her iki tarafı Müslüman olarak nitelemek gerektiği görüşü gibi.
Ali'yle Muaviye'nin
savaşı ve aralarından Nehrevan halkından olan Haricilerin çıkmasıyla ilgili Ebu
Said el-Hudri'nin, Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet ettiği
şu hadis varid olmuştur: "Ümmetim iki fırka olur, aralarından dinden çıkan
bir grup çıkar. Bu olayı haklı olan tarafın onu öldürmesi takip eder. ''
Başka bir rivayete göre:
"İki taraftan haklı olan taraf onu öldürür." Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) iki tarafın hepsini ümmetinden saymıştır.
Onu öldüren tarafın
haklı olduğunu söylemiştir. Bunu da Ali yönetmiştir.
Ebu Bekre' den,
naklettiğimiz Hasan b. Ali kıssasında; Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bunları Müslüman olarak nitelediğini rivayet etmiştik. Allah hepsinden
razı olsun.
Yine, Hz. Ali'ye Cemel
ehli sorulduğunda şöyle dediğini nakletmiştik:
"Kardeşlerimizdir,
bize karşı çıktılar, onlara savaş açtık, boyun eğdiler, biz de onlardan bunu
kabul ettik."
Abdullah b. Ömer, Sıffin
ehlinden bahsedilince şöyle derdi: "Fitneye maruz kalan bir kavim, Allah
bize de onlara da mağfiret etsin."
Biz de, ihtiyaç hasıl
olduğunda iki tarafla ilgili selefimizin dediğini deriz, gerekmediği yerde
onların sustuğu gibi biz de susarız. Allah hepsinden razı olsun. Doğruya
ulaşmak, Allah sayesindedir.
Ebu Davud
es-Sicistani'den nakledildiğine göre Ahmed b. Hanbel'e, Yahya b. Main'in
Şafii'yi Şiilikle suçladığı haber verildi. Ahmed ona dedi ki: "Sen bunu
Müslümanların imamlarından birine mi diyorsun?"
Yahya dedi ki:
"Onun İsyan Edenlerle Savaş kitabına baktım, başından sonuna kadar Ali b.
Ebi Talib'i delil olarak alıyor."
Ahmed b. Hanbelona şöyle
cevap verdi: "Sana şaşıyorum! İsyan edenlerle savaş konusunda Şafii kimi
delil olarak alacaktı? Bu ümmet içinde isyancılara karşı savaşla müptela olan
ilk kişi, Ali b. Ebi Talib değil mi? Onlarla savaş sünnetini ortaya koyan,
hükümlerini belirleyen o değil mi? Ne Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ne de diğer halifeler bu konuda sünneti bırakmadılar. Kimin sünnetine tabi
olacaktı?"
Bu sözler üzerine Yahya
dediklerinden utandı.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Sapkın Mezhepler
Hakkındaki Tutumu