BEYHAKİ KÜLLİYATI |
İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Mısır Dönemi
Şafii'nin Mısır'a
Gelişi, Yeni, Mısır Dönemi Kitaplarını Telif Etmesi ve Müslümanların Bunlardan
Yararlanması
Yahya b. Osman der ki: Harmele'nin
şöyle dediğini işittim: Şafii bizim yanımıza yüz doksan dokuz yılında geldi.
Hicri iki yüz dört yılında yanımızda Mısır'da vefat etti.
Rabi b. Süleyman'ın
sohbet arkadaşlarından Abdurrahman ez-Zeccac, Rabi b. Süleyman'ın şöyle
dediğini naklediyor: Mısır'a gitmeden önce Şafii'yi, Nusaybin'de gördüm. Ne
gündüzleri yemek yediğini, ne de gece uyuduğunu gördüm. Kendisine hizmet eden
siyahi bir cariyesi vardı. İlmi bir konuyu hallettikten sonra cariyeye:
"Kalk, çakmak taşım getir!" derdi. Cariye, idare lambasını yakıp
getirince alacağı notları alır, yazacağım güzelce yazar, lambayı söndürür ve
sırt üstü uzamrdı. Tekrar bir konuyu halledip cariyeye: "Kalk, çakmak
taşını getir" der, yazacağım yazacağı yere yazıp sonra sırt üstü uzamrdı.
Bütün yaptığı buydu.
Ona dedim ki: "Ey
Ebu Abdillah! Lambayı açık bıraksan. Bu cariye senin yüzünden koşturup
duruyor" Dedi ki: "Lamba fikrimi meşgul ediyor."
Bir gün bana:
"Geride bıraktığın Mısır halkı ne yapıyor?" diye sorunca şöyle cevap
verdim: "Mısır halkı iki yol takip ediyorlar: Bir kısmı Malik'e yönelmiş
ve onun mezhebinden yürüyor. Ona dayanıp savunuyor ve onun için mücadele
ediyorlar. Başka bir fırka da senin görüşlerine meyletmiş, takip ediyor ve
bunun için mücadele ediyoL"
Şafii dedi ki:
"Mısır'agitmek istiyorum inşallah. Onlara öyle bir şey vereceğim ki; iki
görüşten de kurtaracağım."
Rabi der ki: Vallahi
Mısır'a gittiğinde bu dediğini yaptı.
İbrahim b. Mahmud b.
Hamza, Rabi b. Süleyman'ın şöyle dediğini naklediyor: Şafii, Muhammed b. İdris el-Muttalibi,
hicri iki yüz senesinde Mısır'a geldi. Bu kitaba başladı ve iki yüz dört
yılında vefat etti. O zaman elli beş veya elli dört yaşındaydı.
Zekeriyya b. Yahya
es-Sad, Yasin b. Abdilvahid'in şöyle dediğini naklediyor: Şafii, Mısır'a
yanımıza geldiğinde, dedem ona gitti, ben de yanındaydım. Evinde kalmasını
istedi, Şafii kabul etmedi ve "Ezdi dayılarımın yanında kalmak
istiyorum" dedi ve onların yanında kaldı.
Ahmed der ki: Şafii,
-Allah rahmet etsin- dayılarının yanında kalarak, Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) sünnetine tabi olmak istedi. Çünkü Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de Medine'ye vardığında dayılarının yanına gitmişti.
Bunu da el-Bera'nın
rivayet ettiği hadisinden anlıyoruz. Onun Ebu Bekr es-Sıddik'tan rivayet
ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola koyuldu. -Ebu Bekr
diyor ki:- Ben de onun yanındaydım. Gece vakti Medine'ye vardığımız da
insanlar, hangisinin yanına misafir olacak diye tartıştılar. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bu gece, Abdulmuttalib'in
dayıları Neccar oğullarının yanında kalacağım. " Bu şekilde onlara değer
vermiş oldu.
Zekeriyya es-Sad, Harun
b. Said el-Eyli'nin şöyle dediğini işitmiştir:
Şafii gibisini görmedim,
Mısır'a yanımıza geldiğinde: "Kureyş'ten bir adam geldi" dediler.
Yanına vardığımızda namaz kılıyordu. Ondan daha güzel namaz kılan ve daha güzel
yüzlü kimseyi görmedim. Namazını bitirdiğinde konuşmaya başladı. Ondan daha
güzel konuşan kimseyi görmedik, sözleriyle büyülendik.
Ahmed b. Tahir'in
bildirdiğine göre dedesi, mescidin bir direğini gösterip şöyle dedi: Şafii,
mescidin şu direğinin dibinde otururdu. Altına bir minder serilir, üzerine
oturup öne eğilirdi. Çünkü rahatsızdı. Bu halde kitaplarını telif ederdi. Bu
kitapları dört senede telif etti.
Şafii'nin oğlu
Abdurrahman, Bahr b. Nasr el-Havlani'nin Mısır'da şöyle dediğini naklediyor:
Şafii, Hicaz'dan geldiğinde Mısır'da dört sene kaldı. Bu kitapları da bu dört
senede ortaya koydu. Sonra vefat etti.
Hicaz'dan gelirken İbn
Uyeyne'nin kitaplarını yanında getirmişti.
Yahya b. Hassan'ın
yanına gidip ondan da faydalandı. Eşheb b. Abdilaziz'in kitaplarından; içinde
sahabe sözleri ve Eşheb'in görüşleri bulunan birini aldı. Kitapları önüne
koyarak tasnif edip kitaplarını yazardı.
Bir kitabı bitirdiğinde,
İbn Herimı adında bir arkadaşı gelirdi. elBuvayti okur o da yazardı. Orada
bulunanların tümü İbn Herim'in yazdığı bu kitabı dinlerdi. Sonra bu kitabı
çoğaltırlardı. Rabi genellikle insanların işleri için koştururdu. Bazen bir iş
sebebiyle orada bulunmazdı, döndüğünde kaçırdığı kısımları ona okurdu.
Mısır'da Hayseme b. Amr
b. Halid, babası Amr b. Halid'in şöyle dediğini naklediyor: Şafii bana geldi,
Musa b. A'yun'un "Evzai ile Ebu Hanife'nin İhtilafı" isimli kitabını
aldı.
Beyhaki dedi ki: Bu
kitap siyerle ilgili bir kitaptır. Ebu Hanife yazmış, Evzai de ona muhalif
olduğu konularda reddiye yazmıştır. Sonra Ebu Yusuf, Evzai'nin bu reddiyesine
reddiye yazmıştır. Şafii de alıp, Ebu Yusufun Evzai'ye yazdığı reddiyeye
reddiye yazmış ve Evzai'ye destek olmuştur. Bu kitap "Siyeru'l-Evzaf"
diye bilinen kitaptır.
Rabi b. Süleyman
el-Muradi'nin Şafii'den rivayet ettiği bu kitapta, siyerin hükümlerinden bolca
mevcuttur.
Şafii, Eşheb'in kitabını
ise, onun Malik b. Enes ve arkadaşlarının şaz olarak naklettiği görüşleri
tespit etmek için almıştır. Böylece onlara muhalif olduğu konularda onlara
cevap verebilecekti.
Rabi b. Süleyman'ın
naklettiğine göre Şafii, geceyi üç kısma ayırmıştı. Birincisinde yazardı, ikincisinde
namaz kılardı, üçüncü kısmında da uyurdu.
Rabi b. Süleyman'ın
bildirdiğine göre Şafii, "el-Mebsut" isimli kitabı, nafızasından;
hiçbir kitaba bakmadan telif etmiştir.
Yünus b. Abdila'la da
bunu duyduğunu ifade eder.
Muhammed b. el-Münzir, Rabi'nin
şöyle dediğini bildiriyor: Şafii'nin yanında sayısız geceler kaldım. İşlerini
bitirdiğinde ridasına sarılırdı.
İdare lambasının altına
hafif yükseltmek için bir şey koyardım. Etrafına iki yorgan atarım, bir yastığa
yaslanır, kalemi alır ve habire yazardı.
Ebu Bekr b. İdris'in
bildirdiğine göre el-Humeydı şöyle dedi: ŞafiI'yle birlikte Mısır'a gittim.
Kendisi üst katta, biz aşağıda oturuyorduk. Bazen gece dışarı çıktığımda,
lambasının aydınlığını görürdüm. Hizmetçiye seslenirdim, Şafii sesimi duyar
"Hatınm için yukarıya çık" derdi. Yukarıya çıktığımda bir iki sayfa
yazdığını görürdüm. "Yeter Ey Ebu Abdillah!" dediğimde bana şöyle
derdi: "Bir hadisin manasını veya bir konuyu düşündüm, heba olmasın dedim.
Lambanın yakılmasını istedim ve yazdım."
Zekeriyya b. Yahya
es-Sad'nin kitabında okuduğuma göre: Fecr doğmadan önce Şafii'nin yanına bir
adam geldi. Onun Kur'an okuduğunu görünce: "Bu saatte mi, ey Ebu
Abdillah?" dedi. Şafii dedi ki: Yatsı namazını kıldığımdan beri bu
haldeyim, ahkam ayetlerini inceliyordum."
el-Asımi'nin kitabında
okuduğuma göre Rabi şöyle diyor: Şafii "Ahkamu'l-Kur'an"ı yazmaya
karar verdiğinde, Kur'an'ı yüz defa okudu. el-Kazvini der ki: Sanırım bunlar
ders dışındaki okumasıdır.
el-Müzeni'nin
bildirdiğine göre Şafii, Ramazan geldiğinde gece kalkıp namaz kılardı, fıkıh
bablarından birinde işine yarayan bir ayet okuduğunda selam verir, idare
lambasını yakar, ayeti yazar, sonra lambayı söndürür ve namazına dönerdi. Bir
gecede bunu defalarca yapardı.
İsmail b. Davud el-Bezzaz'ın
Mısır'da bildirdiğine göre Muhammed b.
Abdillah b. Abdilhakem
şöyle diyor: Şafii, Mısır ehline delil çıkarmayı öğretmiştir.
Muhammed b. Abdillah b.
Muhammed b. Abbas b. Osman b. Şafi', Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin şöyle
dediğini naklediyor: Hiçbir Kureyşli, Mekke'den çıkmadan verimli olup
yükselemez. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de Mekke'den çıkmadan
vazifesini ifa edip adını duyuramadı.
Kureyşli güzel şiiri de
söyleyemez. Bunun sebebi de Yüce Allah'ın Peygamberi'ne (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) söylediği "Biz ona şiiri öğretmedik, bu ona yaraşmaz
da"[Yasin, 69] ayetidir.
Kureyşli güzel yazı da
yazamaz, çünkü Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmi idi.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: