BEYHAKİ

KÜLLİYATI

İMAM ŞAFİİ’NİN MENKIBELERİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Irak Dönemi

 

Şafii'nin, Me'mun Döneminde, Eğitim ve Öğretim İçin Irak'a Gelmesi ve Müslümanların Ondan Faydalanması

 

Za'ferani der ki: Şafii, doksan beş yılında Bağdad'a geldi. Sonra Mekke'ye gitti, sonra dönüp bir ay kaldı, sonra Mısır'a gitti ve iki yüz dört yılında orada vefat etti.

 

 

 

Başka bir senedle nakledildiğine göre Za'feranı şöyle diyor: Şafii, Bağdad'a yanımıza, yüz doksan beş yılında geldi. Yanımızda iki sene kaldıktan sonra Mekke'ye gitti. Sonra seksen beş yılında tekrar gelip iki ay yanımızda kaldı. Beli bükülmeye başlamıştı. Çok az şikayet ederdi.

 

 

 

Ebü Sevr der ki: Şafii geldiğinde ben ve Hüseyin el-Kerabisı yanına gittik. Hüseyin ona soru sorup: "Yumurta satın alıp birinde civciv bulan bir adam hakkında ne dersin?" deyince, bize bakıp: "Selamı başka bir şeyle karıştırmayın" dedi. Ebü Sevr dedi ki: "Bizden haddimizi bilmemizi istedi."

 

Ertesi gün yanına gidip yüzüne bakınca ondan korktuk.

 

 

 

Ebü Sevr anlatıyor: Şafii, Irak'a geldiğinde, Hüseyin el-Kerabisi bana geldi. Benimle birlikte Rey ehline gidip geliyordu. Bana dedi ki: "Hadis ehlinden bir adam gelmiş, fıkıhla uğraştığını söylüyor. Kalk gidip onunla alayedelim."

 

Kalkıp gittik, yanına girdik. Hüseyin kendisine bir soru sordu, Şafii durmadan; Yüce Allah şöyle dedi..., Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi ... " deyip durdu. Sonunda ev bize dar gelmeye başladı, bidatimizi terk edip ona tabi olduk.

 

 

 

Ebu Bekr b. el-Cüneyd, Ebu Sevr İbrahim b. Halid'in şöyle dediğini nakleder: Yüce Allah bana Şafii nimetini vermeseydi, Allah'ın huzuruna dalalet içinde varırdım. Bize geldiğinde, ben Rey ehli dışında hiçbir mezhebin Allah'a ibadet etmediğini sanırdım. Bana dediler ki: "Ey Ebu Sevri Barış Şehri Medine'ye Abdi Menaf oğullarından Kureyşli bir adam gelmiş, Medine ehlinin mezhebini destekliyor."

 

Ben: "Medine ehlinin desteklenecek bir mezhebi mi var? Haydi kalkın ona gidelim, bakalım neler söyleyecek" dedim ve arkadaşlarımla birlikte gittik. Baktım genç birisi, etkili bir lisanı var, şöyle dediğini duydum:

 

"Yüce Allah, özel bir ifadeyle şöyle dedi, ama maksadı geneldir. Genel bir ifadeyle şöyle dedi, ama maksadı özeldir."

 

Ona dedim ki: "Allah sana merhamet etsin, geneli kastettiği özel nedir ve özeli kastettiği genel nedir? Biz özeli geneldenI ayırt etmeyi bilmezdik."

 

Açıklamak için şöyle dedi: Yüce Allah'ın "İnsanlar size karşı ordu toplamışlar ... ''[Al-i İmran;173] ifadesiyle Ebu Süfyan'ı kastetmiştir. "Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman ... ''[Talak, 1] ayetindeki hitap özeldir, ama geneli kastetmiştir.

 

Bu şekilde devam etti. Arkadaşlarıma dedim ki: "Bizim görüşleri tenkid edenler oluyor; ama bu adam hem lisanıyla, hem beyanıyla bizi tenkid ediyor."

 

Sonra arkadaşlarıma: "Hadi gelin ona bir soru sorayım, cevap verebileceğini sanmıyorum" dedim. "Sor!" dediler. Ona: "Allah sana merhamet etsin, aklıma bir soru düştü" dedim, "Sor!" dedi.

 

Dedim ki: "Adamın biri başkasından iki yumurta aldı. Birisini bir liraya, diğerini yarım liraya aldı. O sırada biri elinden düştü, çürük olduğunu gördüler. Fakat bir liralık mı çürük çıktı, yarım liralık mı bilemediler. Bu konuda hüküm nasılolmalıdır?"

 

Şafii: "Söylemesini istersin" dedi. Ben bunu duyunca yanımda olan arkadaşıma: "Bu adam kesinlikle gözüyle bu kitabı tenkid edebilir" dedim. Sonra Şafii'ye dönüp dedim ki: "Allah sana merhamet etsin, ya adam bilmiyorsa?"

 

Dedi ki: "Bırak öğrensin, biz hakim miyiz öğretmen mi?"

 

 

 

Hüseyin b. Ali der ki: Şafii yanımıza geldiğinde biz harekediydik. Her sene, her birimiz oturup sohbet edeceği bir köşe arardık.

 

 

 

Ebu Sevr der ki: Şafii'ye dedim ki: Ben "Ebu Falan'ın" arkadaşlarından biriyle münazara yaptım ve alt ettim. Ebu Falan'ın adamlarından birini yendiğine mi seviniyorsun. Sen yaralılara saldırıyorsun." -Bu, benim kitabımda böyle geçmektedir-o

 

Zekeriyya b. Yahya'nın kitabında da Ebu Sevr'in bu olayı anlattığını okumuştum.

 

 

 

Muhammed b. Abdirrahman ed-Dineveri, Ahmed b. Hanbel'in (Allah rahmet etsin) şöyle dediğini naklediyor: Bizim hadis alimlerini takibimiz, Ebu Hanife'nin öğrencilerinin elindeydi ve kurtulamazdı, Şafii'yi görünceye kadar. Şafii, Allah'ın Kitab'ını ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetini en iyi anlayan kişiydi. Hadis öğretmeye doymazdı.

 

 

 

Ahmed b. Hanbel der ki: Nuaym b. Hammad yanımıza geldi ve bizi Müsned'i öğrenmeye teşvik etti. Şafii gelince bizi beyaz caddeye dizdi.

 

 

 

Ebu Said el-A'rabi'nin bildirdiğine göre, Hasan b. Muhammed ezZa'ferani dedi: "Şafii, gelip uyandırıncaya kadar, Hadis ehli uykudaydı."

 

 

 

Muhammed b. Abdillah'ın bildirdiğine göre, İbrahim el-Harbi şöyle dedi: Şafii, Bağdad'a geldi, Batı Cuma Mescidinde Rey ehlinin yirmi tane

ilim halkası vardı. İkinci Cuma günü olduğunda bunlardan üç veya dört halka kalmıştı.

 

 

 

Zekeriyya b. Yahya es-Sad, Za'ferani'nin şöyle dediğini naklediyor: Şafii geldiğinde toplandık. Şafii: "Size okuyacak birini bulun" dedi. benden başkasını seçmedi, yüzümde de tüy yoktu. Karşısındaki cesaretime ve dilimin rahatlığına şaşıyorum. Bütün kitapları okudum. Ama iki kitabı: "Menasik" ve "Salaf' kitaplarını bizzat kendisi okudu. Biz ise hepsini yazdık, yazarken de oyun oynadığımızı ve elimize bir şey geçmeyeceğini düşünüyorduk. Sonunda bu dereceye geleceğine inanmıyorduk. Çünkü Kufelilerin görüşleri bizi baskı altına almıştı.

 

 

 

Za'ferani der ki: "Elli senedir, Şafii'nin kitaplarını okurum ve bana okunur."

 

 

 

Ahmed b. Hanbel'in oğlu, babasının şöyle dediğini nakleder: Şafii buraya geldiğinde, İshak b. Raheveyh'in elinden tutup Za'ferani'nin yanına vardık. Ona dedik ki: "Bu adam gelmiş, bu kitapları ondan dinlememiz lazım. Kitapları sen bizden daha iyi bilirsin. Bizim adımıza ona okur musun?" Za'ferani: "Okurum" dedi ve okudu. Za'ferani için "kıraat" bizim için "arz" olmuştu.

 

Ebü Hamid el-Mervezi'nin bildirdiğine göre Ebü Ali ez-Za'ferani dil uzmanıydı.

 

 

 

Zekeriyya b. Yahya es-Sad'nin bildirdiğine göre, Hüseyin b. Ali şöyle dedi: Şafii'nin meclisinden daha verimli meclis görmedim. Meclise hadis ehli, fıkıh ehli ve şiir ehli gelir di. Fıkıh ve şiir ehlinin büyükleri gelirdi. Herkes orada hem konuşur, hem de öğrenirdi.

 

 

 

Muhammed b. İbrahim el-Anmati, Hüseyin b. Muhammed ezZa'ferani'nin şöyle dediğini nakleder: Şafii'nin yanına ne zaman gittiysem, Ahmed b. Hanbel'i meclisinde görürdüm. Ahmed, Şafii'ye bizden daha bağlıydı.

 

 

 

Hüseyin b. Ali der ki: "Ahmed b. Hanbel'i Şafii'nin yanında başı örtülü gördüm."

Başka bir rivayette şu ibareyi ekler: Ahmed b. Hanbel bu şekilde fıkıh alimlerini başı örtülü dolaşırdı.

 

 

 

Hasan b. Muhammed b. es-Sabbah der ki: Ahmed b. Hanbel bana: "Şafii'nin boş kaldığını gördüğünde bana haber ver" dedi. Güneş yükseldiğinde yanına gelir ve kalırdı.

Ebu Muhammed: "Aralarındaki ünsiyetten dolayı" dedi.

Benzer bir senedle Ebu Hamid el-Mervezi'nin bildirdiğine göre Şafii, Bağdad'a gelince, Hasan b. Muhammed b. Sabbah ez-Za'ferani'nin evinin yolunu tuttu. Edebiyatla uğraşan ve sultanla bağlantısı olan biriydi. Za'feranı ona gidip gelirdi. Gelip gideni çoktu.

Şafii ona Küfe mezhebinin zayıf taraflarını öğretiyordu.2 Sonunda kendisine intisap etti, kitaplarını kendisinden öğrendi ve Şafii'nin mezhebine davet eder oldu. Allah rahmet etsin.

 

 

 

Ali b. Muhammed b. Ebi Hassan ez-Ziyadi, babasının şöyle dediğini naklediyor:

Şafii yanımıza Irak'a geldiğinde, "Kime misafir olayım?" dedi.

 

Kendisine: "Ebu Hassan ez-Ziyadl'nin evine misafir ol" dediler ve böylece babamın yanında misafir oldu. Yanında bir sene güzel bir şekilde kaldı. Bir sene sonra Medine'ye gitmek üzere ondan izin istedi. Babam Ebu Hassan, altı arkadaşına altı mektup gönderdi. Her mektup Marid SakaIbi adındaki hizmetçimizle birlikte, bin dinarla geri geldi. Bunları Şafii'nin önüne koydu. Babam ağlamaya başladı. Şafii ona: "Neden ağlıyorsun, ey Ebu Hassan? Allah seni ıslah etsin" dedi. Babam dedi ki:

 

"Senin gibi şerefli ve makam sahibi bir arkadaşım olmasaydı, hiçbir kardeşime mektup yazamazdım ve bana biner dinar göndermezlerdi."

 

Sonra şöyle devam etti: "İnsanlar, kardeşlerini ve onların yardımlarını gün geçtikçe kaybediyor. Kabul edersen ey Ebu Abdillah."

 

Şafii dinarları aldı ve yanından ayrılıp Medine'ye gitmek üzere yola koyuldu.

 

 

 

Rabi b. Süleyman, Şafii'nin şöyle dediğini naklediyor: Bağdad'a vardığımda, Bişr el-Merisi'ye misafir oldum. İkramda bulunup beni ikinci kata misafir etti, kendisi de birinci katta kaldı. Onda bir müddet kaldım. Bir gün annesi bana: "Bu zındığın yanında ne yapıyorsun?" dedi. Bunun üzerine yanından ayrılıp onu terk ettim.

 

Şafii'nin dönemleri vardı. Hangi döneminde burada, Ebu Hassan'da veya Za'ferani'de- misafir kaldığını bilmiyorum.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Şafii'nin Eski er-Risale Kitabını Yazma Sebebi