BEYHAKİ

KÜLLİYATI

ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARI

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Yüce Allah'ın: "Sonra yaklaşmış ve inmiştir. Araları iki yayaralığı kadar veya daha da yakın oldu"[Necm 8, 9] Buyruğu

 

916- Abdullah (b. Mes'lid) der ki: "Onun gördüğünü kalp yalanlamadı"[Necm 11] ayetinin manası; "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cibrıl'i görmüştür. Cibril'in altı yüz kanadı vardır" demektir.

 

Buhari Sahih'inde Ebu'n-Nu'man kanalıyla Abdulvahid b. Ziyad'dan rivayet etti.  [-] Sahih

 

 

 

917- Abdullah (b. Mes'üd)'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cibril'i altı yüz kanadı olduğu halde görmüştür.

 

Müslim Sahih'inde Ebu'r- Rabi'den rivayet etti.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Müslim (174).

 

 

 

918- Abdullah (b. Mes'üd): "Yemin olsun ki, onu bir başka inişte de gördü"[Necm 13] ayeti hakkında: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Cibril'i altı yüz kanatlı olarak gördü" dedi.

 

Şu'be bunu Ebü İshak kanalıyla "Yemin olsun ki, o Rabbinin en büyük ayetlerinden bazılarını görmüştür"[Necm 18] ayeti hakkında; Zaide ve Züheyr b. Muaviye ise "O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu. Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi"[Necm 9,10] ayeti hakkında bu yorumu aktardılar. Muhtemelen Şeybanı, bu ayetlerin tümünün tefsirini Zirr'e sormuş, o da hepsinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Cibril'i gördüğüne dair İbn Mes'üd'dan bu haberi nakletmiştir.  [-] Buhari (8/610).

 

 

 

919- Abdullah (b. Mes'üd), "Yemin olsun ki, o Rabbinin en büyük ayetlerinden bazılarını görmüştür"[Necm 18] ayetinin tefsirinde: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) semanın etrafını yeşil bir kumaş (halinde Cibril'in kanadı) kaplamış gördü" dedi.

Bunu Buhari Sahih'inde Ebü Ömer Hafs b. Ömer' den; ayrıca Sevri kanalıyla Süleyman el-A'meş'ten rivayet etti.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Buhari (6/313).

 

 

 

920- Abdurrahman b. Yezid'in Abdullah (b. Mes'lid)'dan bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Cibril'i yeşil bir kaftanıyla göklerin ve yerin arasını doldurmuş bir halde görmüştür.  [-] Sahihtir. Tirmizi (3283).

 

 

 

921- Mesrlik der ki: Ben (Peygamber'in Rabb'ini görmesini reddettiği zaman) Aişe'ye: "Öyleyse Yüce Allah'ın şu kavli nerededir?" dedim: "Sonra yaklaştı, derken sarktı. (Bu suretle Peygamber'e) iki yay kadar yahut daha yakın oldu da (Allah'ın) kuluna vahy ettiğini etti"[Necm 8-11] Aişe: "Cibril, Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insan sliretinde gelir di. Ancak Cibril bu defa O'na kendi gerçek sureti içinde gelmiş ve doğu ile batı arasını doldurmuştu" dedi.

 

Buhari Sahih'inde Muhammed b. Yusuftan ve Müslim ise Müslim b. Abdillah b. Numeyr'den, her ikisi de Ebu Usame'den rivayet ettiler.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Buhari (6/133) ve Müslim (177).

 

 

 

922- Hz. Aişe der ki: "Her kim Muhammed (uyanık olarak baş gözüyle) Rabbini gördüğünü iddia ederse, en büyük yalanı söylemiş olur. Ancak gerçek şudur ki, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cibril'i ufkun arasını kaplamış olduğu halde gerçek görünüm ve yaradılışında iki kez görmüştür."

 

Buhari Sahih'inde Muhammed b. Abdillah b. Ebi's-Selc kanalıyla Ensari'den rivayet etti.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Buhar]' (6/313).

 

 

 

923- Mesrlik anlatıyor: Yanında bulunuyorken Hz. Aişe bana: "Üç şey vardır ki bunlardan birini söyleyen Allah'a en büyük iftirayı yapmış olur" deyince, "Bunlar nedir?" dedim. "Her kim Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Rabbini gördüğünü iddia ederse Allah'ın Resulüne büyük iftira atmış olur" deyince yaslandığım yerden kalkıp oturdum ve: "Ey müminlerin annesi! Benim konuşmama müsaade eder misin? İşi aceleye getirme.

Yüce Allah; ''Hem onu berrak bir ufukta gördü''[Tekvır 23] ve ''Onu bir kere daha görmüştü''[Necm 13] buyurmamış mıdır?" dedim. Hz. Aişe dedi ki: Bu ayeti bu ümmet içinde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk defa soran benim. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O, Cibril' dir. Onu kendi suretinde sadece iki defa gördüm Onu gökten inerken ve yaratılışının büyüklüğü gök ile yer arasını kaplamış olarak gökten inerken gördüm" buyurmuştu.

 

Hz. Aişe devamla dedi ki: "Yüce Allah'ın: ''Gözler O'nu göremez, O bütün gözleri görür. O Latif'tir, haberdardır''[Enam 103] buyurduğunu duymadın mı? Yine: ''Allah bir insanla ancak vahiy suretiyle veya perde arkasından konuşur''[Şura 54] buyurduğunu duymadın mı?" Muhammed'in, Allah tarafından indirilenlerden bir şeyler gizlediğini iddia ederse Allah'a karşı büyük bir iftira yapmış olur. Çünkü Allah: "Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et"[Maide 67] buyurmaktadır. Yarın ne olacağını bildiğini iddia eden Allah'a büyük iftira atmış olur. Yüce Allah:

 

"De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler"[NemI 65] buyurmaktadır.

 

Müslim Sahrh'inde Züheyr b. Harb kanalıyla İsmail b. Uleyye'den rivayet etti.   {-[ Sahih, ravileri güvenilir. Müslim (177).

 

 

 

924- Mesruk der ki: Hz. Aişe'ye: "Andalsun ki, o onu bir kez daha inişinde gördü"[Necm 13] ve "Andalsun ki, onu apaçık ufukta görmüştür"[Tekvir 23] ayetlerini sorduğumda şöyle cevap verdi: "Bu ümmetten Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu soruyu ilk soran benim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cibril'i iki defa gördüm. Bir defasında en yüksek ufukta, diğerinde ise apaçık ufukta gördüm" buyurdu.

 

[-] Hadis sahihtir. Ebu Davudı et-Tayalisil Müsned (1408).

 

 

Birinci rivayet iki ayet ve iki defa görmesiyle ilgili daha sahihtir.

 

Birinci görüş, Cibril en yüksek ufuktayken olmuştur. Apaçık ufuktan kasıt ta aynı şeyolabilir. İkinci görüşü ise Sidretu'l-Münteha'da olmuştur. Allah en doğrusunu bilir.

 

 

 

925- Ebu Hureyre: "Yemin olsun ki, onu bir başka inişte de gördü"[Necm 13] ayeti hakkında: "O, Cibril'i gördü" dedi.

 

Müslim bunu Sahih'te Ebu Bekr b. Ebi Şeybe'den rivayet etmiştir.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Müslim (175).

 

Abdullah b. Mes'ud, Hz. Aişe ve Ebu Hureyre'nin rivayeti, bu ayetlerin Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cibril'i görmesiyle ilgili nazil olduğunda ittifak etmişlerdir. Bazı rivayetlerde haber Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dayandırılmıştır ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayetlerin iniş sebebini en iyi bilendir.

Ebu Süleyman el-Hattabi der ki: "Sonra yaklaşmış ve inmiştir.

 

Araları iki yayaralığı kadar veya daha da yakın oldu"[Necm 8, 9] ayetlerini Abdullah b. Mes'ud ve Hz. Aişe, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cibril'i kendi suretinde gördüğü ve Makam'ın yanında kendisine yaklaştığı şeklinde yorumlamışlardır. "Sonra yaklaşmış ve inmiştir" sözü, Cibril'in ufuktaki makamından inip iki yay kadar veya daha da yaklaşıp durması manasındadır.

 

Bazıları: "Cibril, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Rabbine secde ederek yaklaştı" demiştir. "Refrefi gördü" sözünden kasıt ta Cibril'i Refref üzerinde kendi suretinde görmesidir. Refref ise yaygıdır. Döşek olduğu da söylenmiştir. Yine Refrefin Cibril'in üzerindeki bir giysi olduğu da söylenmiştir. Nakledildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cibril'i refref giysisiyle görmüştür.

 

Derim ki: Katade'nin bildirdiğine göre Hasan elBasri: "Allah o anda kuluna vahy edeceğini etti''[Necm 10] ayetini açıklarken: "Kuldan kasıt Cibril' dir. Allah Cibril'e vahyetti, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de perdeyi gördü" demiştir.

 

Bu da ayetin tefsirinin, daha önce zikredildiği gibi olduğunu gösterir.

Allah Cibril'e vahy edeceğini vahy etmiş, sonra Cibril bu vahyi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirmiştir. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) perdeyi görmüştür. Allah en doğrusunu bilir, ancak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nuru, onun ötesinde inci ve yakuttan olan perdeyi gördüğüyle ilgili rivayetler kastedilmiştir.

 

 

 

926- İbn Abbas, "Kalp onu gördüğünü yalanlamadı. And olsun ki onu bir daha da inişinde gördü''[Necm 19] ayetlerini "Onu kalbi ile iki kere gördü" olarak yorumladı.

 

Müslim Sahih'inde Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve başkası kanalıyla Veki'den rivayet etti.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Müslim (176).

 

 

 

927- Mücahid: "O zaman Sidre'yi kaplayan kaplamıştı''[Necm 16] ayetini açıklarken: "Sidre ağacının dalları inci, yakut ve zeberceddendi. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hem on u, hem Rabbini kalbiyle gördü" dedi.   [-] Zayıf,

 

 

Mücahid: "Aradaki mesafe iki yay boyu oldu"[Necm 9] buyruğunu açıklarken: "Burada yay kirişinin yaya olan uzaklığı kadar bir mesafe kastedilmektedir. Bu da Rabbiyle arasında kalan mesafedir" dedi.

 

Derim ki: Bu rivayetler ışığında baktığımız zaman zikredilen yakınlıktan kastın, mekan açısından değil, değer açısından olduğu anlaşılır. "Daha da yakın oldu" buyruğundan, değer açısından iki yay mesafesinden daha yakın oldu sözü anlaşılır. "Kullanm sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım''[Bakara 186] buyruğundaki yakınlığın icabet manasında olması gibi. Çünkü ayetin devamında:

 

"Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim" buyurmuştur. Yine: "Biz ise ona sizden yakınızdır"[Vakıa 85] ve: "Biz ona şah damarından daha yakınız''[Kaf 16] buyurmuştur. Burada kastedilen maddi yakınlık değil, ilim ve kudrettir. Hadisin manası da bu yöndedir.

 

 

 

928- Ebu Musa anlatıyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bir gazvede idik. Bir tepeye çıktığımız da ve her vadiye indiğimizde mutlaka yüksek bir sesle tekbir getiriyorduk. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bakıp: "Ey insanlar! Sesinizi kısınız. Siz sağır veya burada olmayan birine seslenmiyorsunuz. Seslendiğiniz size bineğinizden daha yakındır" buyurdu. Sonra: "Ey Abdullah b. Kays! (yani Ebu Musa)" diye seslenince: "Ey Allah'ın Resulü! Buyur emrindeyim" dedim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana cennet hazinelerinden bir hazine bildireyim mi?" buyurunca: "Olur bildir" dedim. Bunun üzerine: "La havle ve la kuvvete illa billah (=Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur)" dedi.  [-] Sahih, ravileri güvenilir.

 

 

 

929- Bu hadis Abdulvehhab es-Sekafi'nin Halid el-Hazza'dan rivayetinde ""Ey insanlar! Sesinizi yükseltmenize gerek yok! Zira sağır veya sizden uzak birine seslenmiyorsunuz! Her şeyi işiten, size yakın ve sizinle birlikte olan birine sesleniyorsunuz ki o, size bineğinin boynundan bile daha yakındır"" ibaresi ile rivayet olunmuştur.

 

Müslim Sahih'inde İshak b. İbrahim'den rivayet etti.  [-] Sahih, ravileri güvenilir.

 

 

Ayetin manasıyla ilgili ilk söylenen doğruya daha uygundur ve bu yönde görüş bildirenler daha çoktur. Hz. Aişe ve İbn Mes'üd'un Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olan rivayetleri de bunun sıhhatine delalet etmektedir.

 

 

 

930- Şerik b. Abdillah der ki: Enes b. Malik, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), İsra (Miraç) gecesi melek tarafından götürülmesi hakkında şöyle anlattı: Henüz kendisine vahiy inmeden önce Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mescid-i Haram'da uyurken yanına üç kişi geldi. Önde olan: "Söz konusu kişi hangisi?" diye sorunca, ortada olan: "İçlerinde en hayırlı olan kişi" dedi. En arkada olan ise: "O halde içlerinden en hayırlı olanını alın!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o geceden sonra da onları uzun bir zaman göremedi. Daha sonraları, gözünün uykuda, ancak kalp gözünün açık olduğu zamanlarda gecenin birinde yine geldiler. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalp gözü de hep açık kalırdı. Zaten peygamberler de öyledir. Gözleri uyur, ama kalp gözleri hep açık kalır.

İşte o gecede yanına geldiklerinde onunla hiç konuşmadılar. Onu alıp Zemzem kuyusunun yanına götürdüler. Cibril onu aldı ve göğsünü, boğazının alt tarafına varacak şekilde yardı. Yardıktan sonra da kendi eliyle içini Zemzem suyuyla yıkayarak tertemiz etti. Sonra içi iman ve hikmetle dolu altından bir leğen getirildi. Leğenin içinde altından da bir tas vardı. Sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) içini ve boğaz damarlarını bu iman ve hikmetle doldurdu, sonra da geri kapattı. Sonra onu alıp dünya semasına yükseldi. Dünya semasının kapılarından birini çaldı. Gök ahalisi: "Kim o?" diye seslendiklerinde, Cibril: "Ben Cibril'im!" dedi. "Yanındaki kim?" diye sorduklarında, Cibril: "Yanımda Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) var!" dedi. Onlar: "Gelmesi için haber / davet gönderildi mi?" diye sorduklarında, Cibril: "Evet!" dedi. Bunun üzerine: "Hoş gelmiş safa vermiş" diyerek onu karşıladılar. Gök ahalisi onu böyle kutluyorlardı ancak, kendilerine bildirilinceye kadar da Yüce Allah'ın Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yeryüzünde ne yapmayı murat ettiğini bilmiyorlardı.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünya semasında Adem'le karşılaştı. Cibril ona: "Bu, senin baban olan Adem' dir! Ona selam ver!" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona selam verdi. Adem onun selamını aldı ve: "Oğlum hoş gelmiş safa getirmiş. Sen çok güzel bir oğulsun!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünya semasındayken devamlı bir akış içinde olan iki nehirle karşılaştı. "Ey Cibril! Bu iki nehir de ne?" diye sorunca, Cibril: "Bunlar Nil ve Fırat nehirlerinin asıl kaynaklarıdır" karşılığını verdi. Dünya semasından daha da ileri götürülünce, üzerinde inci ve zebercedden yapılmış bir köşk bulunan başka bir nehirle karşılaştı. Elini nehre daldırınca akan şeyin en iyi cinsten misk olduğunu gördü. "Ey Cibril bu ne?" diye sorunca, Cibril: "Bu, Rabbinin senin için sakladığı Kevser' dir" dedi.

 

Sonra Cibril onu ikinci kat semaya yükseltti. Melekler yine ilkinde olduğu gibi: "Kim o?" diye sordular. Cibril: "Ben Cibril'im!" dedi. "Yanındaki kim?" diye sorduklarında, Cibril: "Yanımda Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) var!" dedi. Onlar: "Gelmesi için haber / davet gönderildi mi?" diye sorduklarında, Cibril: "Evet!" dedi. Bunun üzerine: "Hoş gelmiş safa getirmiş" diyerek onu karşıladılar.

 

Sonra onu üçüncü kat semaya yükseltti. İlkinde ve ikincisinde olduğu gibi melekler yine aynı şeyleri söylediler. Sonra onu dördüncü kat semaya yükseltti. Melekler yine aynı şeyleri söylediler. Sonra onu beşinci kat semaya yükseltti. Girişte melekler yine daha öncekiler gibi aynı şeyleri söylediler. Sonra onu altıncı kat semaya yükseltti. Melekler yine aynı şeyleri söylediler. Onu yedinci kat semaya yükselttiğinde de melekler aynı şeyleri söylediler.

 

Her gök katında peygamberler bulunuyordu ve Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunların adlarını teker teker saydı. Ancak ben onların adlarını aklımda tutamadım. Aklımda kaldığı kadarıyla, ikinci kat semada İdds, dördüncü kat semada Harun, beşinci kat semada adını hatırlayamadığım biri ile Hz. İbrahim, altıncı kat semada Hz. Musa vardı. Yedinci kat semada ise Yüce Allah'ın kelamına mazhar oldu.

 

Altıncı kat semaya çıkınca Hz. Musa: "Rabbim! Benim katıma birilerinin çıkacağını hiç düşünmezdim" dedi. Ancak Cibril, Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem), içinde neler olduğunu ancak Yüce Allah'ın bilebileceği bir kat daha üste çıkardı. Sonra onu Sidretü'l-Münteha'ya getirdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), İzzetin Rabbi, Cebbar olan Allah'a daha da yaklaşmak istedi. Öyle ki aralarında iki yayarası veya daha az bir mesafe kaldı. İşte orada Yüce Allah ona vahyini bildirdi. Ona bildirdiği vahyin içinde, ümmetine her gün ve gecede elli vakit namaz da vardı.

 

Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geri inmeye başladı. Hz. Musa'ya vardığında, Musa onu orada tuttu ve: "Ey Muhammed! Rabbin sana hangi emirleri verdi?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her gün ve gecede elli namazı bana emretti" karşılığını verdi. Musa: "Ümmetinin buna gücü yetmez. Geri dön de Rabbin hem onlara, hem de sana bunu biraz hafifletsin" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bu konuda danışır gibi Cibril'e dönüp baktı. Cibril de: "İstiyorsan, olabilir" şeklinde görüş bildirdi. Bunun üzerine Cibril onu Cebbar olan Yüce Allah'ın katına geri yükseltti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah henüz aynı yerdeydi" buyurdu. Yüce Allah'a: "Rabbim! Ümmetim buna güç yetiremez. Bunu bize biraz hafiflet" dedi. Yüce Allah da elli namazdan on namazı düşürdü.

 

Sonra geri Hz. Musa'nın yanına döndü. Ancak Musa devamlı bir surette onu öyle tutarak ve onu geri Rabbine döndürerek nihayet namazlar beş vakte indi. Ancak Hz. Musa, namazlar beşe indikten sonra da onu geri göndermek istedi ve: "Ey Muhammed! Kavmim olan İsrail oğuHarına bundan daha azı ile gelmiştim; ama onlar buna güç yetiremediler ve bıraktılar. Senin ümmetin ise hem beden, hem kalp, hem güç, hem bakış, hem de duyuş bakımından onlardan daha zayıftır. Onun için geri Rabbine dön ve daha da hafifletmesini iste" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her defasında bunu danışır gibi dönüp Cibril'e bakıyordu. Cibril de bunu hoş karşılıyordu. Beş namaz sonrasında yine onu geri yükseltti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbim! Ümmetim bedenen, kalben, duyuş, işitme ve güç bakımından zayıftır. Bunu biraz daha hafiflet" talebinde bulundu. Bunun üzerine Cebbar (olan Yüce Allah): "Ey Muhammed!" diye seslendi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Buyur emret!" karşılığını verdi. Yüce Allah: "Benim verdiğim bir karar artık değiştirilmez. Ana Kitab'da da bunu sana bu şekilde farz kıldım. Her iyilik on katıyla karşılık bulacaktır. Sevap olarak beş namaz, Ana Kitab'da elli namaz karşılığında olacaktır. Sana farz olanı ise beş vakittir!" buyurdu.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geri Musa'ya döndü. Musa ona: "Ne yaptın?" diye sorunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yapılan her iyiliğe, on katıyla sevap vererek hafifletti" karşılığını verdi. Musa: "Vallahi bunun daha azıyla İsrail oğuHarına geldim; ancak yapamadılar ve terk ettiler. Rabbine geri dön ve yine hafifletmesini iste" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Musa! Rabbimin yanına o kadar geri döndüm ki artık bir daha dönmeye utanıyorum!" karşılığını verdi. Bunun üzerine Cibril: "Yüce Allah'ın adıyla (yeryüzüne) in!" dedi. O esnada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uyandı ve kendini Mescid-i Haram'da buldu.

 

[-] İsnadı hasendir. Buhari (13/478, 479).

 

Buhari bunu Sahih'te Abdulaziz b. Abdillah kanalıyla Süleyman b. Bilardan rivayet etmiştir. Müslim ise Harun b. Said el-Eyli kanalıyla İbn Vehb'den metnin tamamını zikretmeden rivayet etmiş ve Sabit'in Enes'ten olan rivayetine dayandırmıştır. Sabit'in Enes'ten olan rivayetinde, yaklaşıp sarkma ve mekan lafızları yoktur.

 

Mirac hadisini İbn Şihab ez-Zühri, Enes b. Malik'ten, Ebu Zer ve Katade kanalıyla Malik b. Sa'sa'a'dan rivayet etmiştir. Ancak bunların hiçbirinde böyle bir şey yoktur.

 

Şerik b. Abdillah b. Ebi Nemir bu rivayetinde hadisi gerektiği gibi hıfzetmediğini gösteren, peygamberlerin makamıyla ilgili şeyler zikretmiştir.

 

Hadisin sonunda: "Mescid' deyken uyandı" demiştir. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) miracı rüya değil bizzat gözle gördüğü bir şeydi. Göğsünün yarılması ise uyku ile uyanıklık arasında vaki olmuştur.

 

Bu hikayeyi Şerik uzun bir şekilde Enes b. Malik'ten kendi sözü olarak Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dayandırmadan nakletmiştir.

 

Abdullah b. Mes'ud, Hz. Aişe ve Ebu Hureyre, Enes'in tek kaldığı bu rivayette ona muhalefet etmişlerdir. Bunların hıfzı Enes'ten daha iyidir. Hz. Aişe ve İbn Mes'ud, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sonra yaklaşmış ve inmiştir. Araları iki yayaralığı kadar veya daha da yakın oldu"[Necm 8, 9] ayetinde kastedilenin Cibril olduğunu ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu kendi suretinde gördüğünü nakletmişlerdir.

 

Ebu Süleyman el-Hattabi der ki: Bu ayet hakkında değişik görüşler bildirilmiştir. Bunlardan biri: "Cibril, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaklaşıp yakınlaştı" şeklindedir. Bir diğeri ise: "İfadede takdim ve tehir vardır. Sarktı ve sonra yaklaştı. Çünkü sarkmak, yaklaşmanın sebebidir" şeklindedir.

 

Ferra der ki: "Sonra yaklaşmış ve inmiştir"[Necm, 8] ayetinde kastedilen Cibril' dir. Cibril, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki Arab yayı aralığı veya daha yakın bir mesafeye yaklaştı. "O vakit kuluna vahy edeceğini etti"[Necm 10] ayetinde vahy edenden kasıt Cibril, vahyedilen ise Hz. Muhammed'dir.

 

Ferra der ki: "Ayetin manası yaklaşıp indi" olabileceği gibi "İnip yaklaştı" da olabilir. Tıpkı "bana söverek kötü davrandı" ve "Bana kötü davranarak sövdü" sözünün aynı olması gibi. Çünkü sövmek ve kötü davranmak aynı şeydir. Tıpkı: "Kıyamet yaklaştı ve Ay yarıldı" ayetinde olduğu gibi. Allah en doğrusunu bilir, ancak Ay'ın yarılması ve kıyamet saatinin yaklaşması aynı manadadır.  [-] Sahih

 

 

 

Ebu Süleyman der ki: Bazıları der ki: "Cibril, yükseldikten sonra Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sarkmış ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu yüksekte gördüğü gibi sarkmışken de görmüştür. Cibril'in, bir şeye tutunmadan ve yaslanmadan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisini göreceği şekilde semadan sarkması yüce Allah'ın kudretini gösteren ayetlerdendir. Bazıları, yaklaşanın Cibril olduğunu, sarkmanın da

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Allah'a şükür için secdeye gitmesi manasında olduğunu söylemişlerdir.

 

 

Ebu Süleyman der ki: Seleften hiç kimse sarkma, inme fiilini yüce Allah'a nisbet etmemiştir. Yüce Allah mahlukatın sıfatlarından münezzehtir. Hadiste, Şerik'in tek kaldığı ve başkasının zikretmediği bir lafız daha vardır. Bu lafız da: "Yüce Allah henüz aynı yerdeydi" sözüdür. Halbuki yüce Allah mekandan münezzehtir. Doğrusu Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha önce görüşmek için durduğu yerdir.

 

 

 

931-932- Ebü Süleyman der ki: Hadiste, şefaatle ilgili başka bir lafız daha vardır. Katade bunu Enes vasıtasıyla Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakletmiştir. Bu lafız da: "Mahşer halkı bana gelirler, benden kendilerine şefaatçi olmamı isterler. Ben de Rabbimin evinde Ondan izin isterim ve bana izin verilir" lafzıdır.  [-] Buhari (13/422).

 

Buhari, bunu Haccac b. Minhal kanalıyla Hemmam b. Yahya'dan muallak olarak aktarmıştır.

Ebü Süleyman der ki: "Ben de Rabbimin evinde ondan izin isterim ve bana izin verilir" sözünden kasıt, yüce Allah'ın cennette velileri için hazırladığı yurttur. Tıpkı: "Rablerinin katında selamet yurdu onlarındır."[En'am 127], "Allah kullarını esenlik yurduna çağırıyor."[Yunus 25] "Allah'ın evi, Allah'ın haremi" derken Yüce Allah'ın insanlar için harem kıldığı yeri kasdetmesi gibi. Aynı şekilde: "Firavun: ''Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir'' dedi" ayetinde[Şuara 27] elçi kelimesini onlara izafe etmesi gibi. Halbuki elçi Allah'ın Resulüdür ve onlara gönderilmiştir.

 

Derim ki: Enes hadisi için söylediklerimizin aynısını aşağıdaki hadis için de söylüyoruz:

 

 

 

933- İbn Abbas, "Aralarında iki yay mesafesi kalıncaya kadar, hatta daha da yakınına kadar. Böylece Allah, kuluna vahyedilmesini uygun gördüğü şeyleri vahy etmiş oldu"[Necm 9-10] ayetleri hakkında: "Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Selleml, O'nu görmüştür" dedi. 

 

[-] İsnadı hasendir. Tirmizi (3280).

 

 

 

934- Abdullah b. Ebi Seleme'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Ömer b. el-Hattab elçisini: "Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Rabbini gördü mü?" diye sorması için Abdullah b. Abbas'a gönderdi. Abdullah b. Abbas ta ona: "Evet, Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Rabbini gördü" diye haber gönderdi. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer, elçisini: "Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Rabbini nasıl gördü?" diye sorması için tekrar Abdullah b. Abbas'a gönderdi. Abdullah b. Abbas ta ona şöyle bir cevap gönderdi:

"Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Rabbini yeşil bir bahçe içinde gördü.

Aralarında altından bir örtü vardı ve altından kürsüsü üzerinde idi. Onu dört melek taşımaktaydı. Bir melek adam suretinde, bir melek öküz suretinde bir melek kartal suretinde ve bir melek aslan suretindeydi." Lafız, Ya'la'ya aittir. Yunus'un rivayetinde ise "genç bir adam suretinde" ibaresi eklenmiştir. 

 

 

Derim ki: Muhammed b. İshak b. Yesar bu hadisi rivayette tek kalmıştır. Onun, bizzat işittiğini söylemediği rivayetlerinin zayıf olduğu daha önce zikredilmiştir. Bu hadiste de İbn Abbas ve ondan rivayet eden arasında kopukluk vardır. Ancak İbn Abbas'ın sahih olan hiçbir rivayetinde böyle lafızlar yoktur. Bu hadis zayıf olan başka bir yolla da nakledilmiştir.

 

 

 

935- İbn Abbas'a: "Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Rabbini gördü mü?" diye sorulunca: "Evet, gördü, sanki ayakları bir bahçenin içindeydi. Aralarında inciden bir örtü vardı" dedi. Ona: "Ey İbn Abbas! Allah: ''Gözler onu idrak edemez''[En'am 103] buyurmuyar mu?" dediğimde: "Annesiz kalasıca! Burada Allah'ın nuru kastedilmektedir. Eğer Allah nuru ile tecelli edecek olursa hiçbir şeyonu idrak edemez" cevabını verdi. Ravilerinden İbrahim b. el-Hakem b. Eban'ı Yahya b. Main ve başkası zayıf addetmiştir.   [-] Zayıf

 

 

 

936- Yahya b. Main der ki: İbrahim b. el-Hakem b. Eban zayıftır."

 

 

Derim ki: Kınbarı kanalıyla durumu meçhulolan Hakem'den rivayet olunmuştur ki Sahih'te Kınbadnin rivayetleri huccet olarak kabul edilmemiştir.  [-] Sahih

 

 

 

937- Ali b. el-Medini der ki: "Musa el-Kınbari, hadisleri münker olan zayıf bir ravidir." Derim ki: Bu hadis, "Hammad b. Seleme -Katade İkrime" kanalıyla rivayet olunmuştur.  [-] Sahih

 

 

 

938- İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Rabbimi dalgalı saçlı ve sakalsız bir surette üzerinde yeşil bir kaftanla gördüm." Ebu Bu hadis başka bir kanalla Esved b. Amir' den: "sakalsız ve dalgalı saçlı bir genç suretinde gördüm" şeklinde rivayet edilmiştir. Ali b. Şehreyar: "Üzerinde yeşil bir kaftan vardı" ibaresini eklemiştir.

 

[-] Ravileri güvenilirdir. Ahmed, Müsned (1/290) ve İbn Ebi Asım (1/191, 192).

 

 

 

939- Nadr b. Seleme bu hadisi Esved b. Amir'den aynı isnadla şu ifadelerle rivayet etmiştir: "Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Rabbini dalgalı saçlı bir genç suretinde gördü. Ayakları bir bahçenin içindeydi ve aralarında inciden bir örtü vardı."

 

 

Bu hadis, Esved b. Amir b. Şazan vasıtasıyla Hammad'dan bilinmektedir. Yine bunu bize İbrahim b. Ebi Süveyd ez-Zari', Hammad'dan aktarmıştır. Bu hadis başka iki yolla da Hammad'dan nakledilmiştir. Diğer taraftan Ebu Abdillah Muhammed b. Şuca' es-Selci hadis uydurup bundan Hammad'ı suçlu gösterme cüretinde bulunmuştur:

 

 

 

940- İbrahim b. Abdirrahman b. Mehdi der ki: Hammad b. Seleme Abadan'a gidinceye kadar bu tür hadisler rivayet etmezdi. Abadan'dan dönünce bu tür hadisleri rivayet etmeye başladı. Sanırım denizde bir şeytan karşısına çıkıp bunları kendisine öğretmiştir.

Ebü Abdillah es-Selci der ki: Abbad b. Suheyb'in şöyle dediğini işittim:

Hammad b. Seleme hadis hafızı değildi. Onun için: "Bunlar onun kitaplarına sokuşturulmuştur" denilirdi. Yine İbn Ebi'l-Avd'nın Hammad'ın üveyoğlu olduğu, bu tür hadisleri onun kitaplarına sokuşturduğu söylenmiştir.

 

Ebü Ahmed b. Adiy der ki: Ebü Abdillah es-Seki yalancıdır ve küfre sebep olacak hadisler uydurup onları hadis alimlerinin kitaplarına sokuştururdu. Ebü Ahmed der ki: Hammad b. Seleme'den rivayet edilen rüyetle ilgili hadisleri Hammad'dan başkası da rivayet etmiştir.

 

 

Derim ki: Kelam alimlerinden başkaları bunu İbn Abbas'ın azatlısı İkrime'den almış ve Said b. el-Müseyyeb'in onu eleştirdiğini söylemişlerdir. Ata, Tavus ve Muhammed b. Sirin de onu eleştirmiştir. Malik b. Enes te onun hadislerini kabul etmezdi. Müslim b. Haccac da Sahih'inde onu (İkrime'yi) huccet kabul etmezdi.

 

 

 

941- İbrahim b. Sa'd der ki: Babamın Said b. el-Müseyyeb'in Burd adındaki bir kölesine: "Ey Burd! Sakın, İkrime'nin İbn Abbas adına yalan söylediği gibi sen de benim adıma yalan söyleme" dediğini işittiğine şahitlik ederim.  [-] Sahih, ravileri güvenilir.

 

 

Derim ki: Bu rivayetlerden birinde İbn Abbas hadisi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dayandırmadan nakletmiştir. İbn Mes'ud'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cibril'i yeşil refref bir elbiseyle görmüştür. Abdullah b. Mes'ud'un: "Sidre'yi bürüyen bürüyordu"[Necm 16] açıklarken: "Sidre'yi, altından bir döşek bürüdü" dediği, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cibril'i kendi suretinde gördüğünü söylediği nakledilmiştir. Kelam alimlerinden bazıları ise Cibril'i rüyasında gördüğünü söylemiş, buna da Ümmü't-Tufeyl'in hadisini delil göstermiştir.

 

Bu hadis aşağıda zikredilmiştir:

 

 

 

942- Ubey b. Ka'b'ın hanımı Ümmü't-Tufayl anlatmaktadır: Ben Allah Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim: "Ben uykuda Rabbimi gür saçlı bir genç süretinde gördüm. Altın bir döşekte ayağında iki altın ayakkabı ve yüzünde yeşil bir perde vardı."  [-] 1 Zayıf, Taberani, M. el-Kebır (25/143) ve Hatib, Tfirlh (13/311).

 

 

Hadisteki "....." kelimesi gür saçlı manasındadır. "...." ise yeşil giysi anlamındadır. Bu, İbn Abbas'tan nakledilen hadise benzemektedir ve bunu rüyasında gördüğünü belirtmiştir. Kelam alimleri şöyle derler:

 

Yüce Allah, geçmiş veya gelecekle ilgili bazı şeylere işaret olarak bazılarına rüyada bazı şeyler gösterebilir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Yüce Allah'ın: "Onlar, bulut gölgeleri içinde, Allah'ın azabının ve meleklerin tepelerine inip işin bitmesini mi bekliyorlar?"[Bakara 210] Buyruğu