BEYHAKİ

KÜLLİYATI

ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARI

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Arş ve Kürsi Hakkındaki Rivayetler

 

Yüce Allah şöyle buyurur: "Arş'ı su üzerinde iken, hanginizin daha güzel işi işleyeceğini ortaya koymak için, gökleri ve yeri altı günde yaratan 0'dur.''[Hud 7], "O büyük Arş'ın Rabbidir."[Tevbe 129], "Yüce arşın sahibidir."[Buruc 15], "Melekleri, Arş'ın etrafını çevirmiş oldukları halde, Rablerini hamd ile överken görürsün. Artık insanların aralarında adaletle. hüküm olunmuştur.''[Zümer 75], "Arş'ı yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler."[Mümin 7], "o gün Rabbinin Arş'ını onlardan başka sekiz tanesi YÜklenir."[Hakka 17]

 

Tefsir alimleri Arş'ın divan olduğunu söylemişlerdir. Allah onu yaratıp meleklere onu taşımasını, ona saygı duyup etrafında tavaf etmelerini emretti. Tıpkı yeryüzünde Kabe'yi yaratıp insanlara onu tavaf etmelerini, namazda ona yönelmelerini emretmesi gibi. Bu ayetlerin ve bu konuyla ilgili hadislerin çoğu, tefsir alimlerinin bu görüşlerinin isabetli olduğunu göstermektedir. Yüce Allah: "O'nun Kürsı'si gökleri ve yeri içine alır"[Bakara 255] buyurmuştur. Said b. Cübeyr'in bildirdiğine göre İbn Abbas ayetteki Kürsi'nin Allah'ın ilmi olduğunu söylemiştir. İbn Abbas'tan ve başkasından olan diğer rivayetler de bununla Arş ile beraber ün kazanmış Kürsi'nin kastedildiğine delalet etmektedir.

 

 

 

835- İbn Abbas der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sıkıntıda olduğu zamanlarda şöyle dua ederdi: "Yüce ve Halim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur. Göklerin, yerin ve kerim olan Arş'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur."

 

Buhari Sahih'inde Müslim b. İbrahim'den ve Müslim başka bir yolla Hişam'dan rivayet etti.   [-] Sahih, ravileri güvenilir. Buhari (6346, 6345) ve Müslim (2730).

 

 

 

836- Ebu Zer der ki: Güneş battığı zaman Mescid'de Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte oturuyorken bana: "Ey Ebu Zer! Güneş'in nereye battığını biliyor musun?" diye sordu. "Yüce Allah ve Resulü daha iyi bilir" karşılığını verdim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "O gidip Arş'ın altında durarak secde edip Rabbinden izin ister ve dönmesi için izin verilir. Ancak secde için izin istediğinde iznin verilmeyeceği zaman pek yakındır. İşte o zaman isteği ve talebi uzun süre kabul görmeyince kendisine: ''Bulunduğun yere geri dön!'' denilir. Bunun üzerine de Güneş battığı yerden geri doğar. Yüce Allah'ın: ''Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu, güçlü ve bilgin olan Allah'ın kanunudur''[Yasin 38] buyruğunun anlamı da budur."

 

Buhari Sahih'inde Ebu Nuaym'dan ve Müslim başka bir yolla rivayet etti.  [-] Sahihtir. Buhari (6/297, 8/541, 13/416) ve Müslim (159).

 

 

 

837- Ebu Zer der ki: Ben Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e, Yüce Allah'ın "Güneş de kendisine mahsus karargahında akar gider"[Yasin 38] kavlinden sordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onun karargahı, Arş'ın altındadır" buyurdu.

Buhari Sahih'inde Ayyaş er-Rakkam ve başkasından ve Müslim, İshak b. İbrahim ve başkası kanalıyla Veki'den rivayet etti.  [-] Sahih, ravileri güvenilir.

 

 

Ebu Süleyman el-Hattabı der ki: "Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir"[Yasin 38] Tefsir ve meani alimleri bu ayetle ilgili iki görüş bildirmiştir. Bazıları: "Güneş kendisi için takdir edilen süre içerisinde yani alemin son bulacağı güne kadar yörüngesinde yürüyüp gider" demiştir. Bazıları ise şöyle demiştir: Güneş'in yörüngesi, yaz mevsiminin en uzun günlerinde doğup yükselirken, kışın en kısa günlerinde de batarken takib ettiği yoldur.

 

"Onun karargahı Arş'ın altındadır" sözüne gelince, Güneş'in, anlamadığımız ve göremediğimiz bir karargahının olması garip değildir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gaybdan haber vermiştir. Biz bunu ne yalanlarız, ne de nasılolduğunu sorarız. Çünkü ilmimiz buna yetmez.

 

Yine "Onun karargahı Arş'ın altındadır" sözünden kasıt, Arş'ın altında bulunan; alemin başlangıcı ve sonunun Güneş'in dönmesinin son bulacağı zamanın yazılı olduğu kitap olabilir. Bu kitapta, yaratılmışların halleri ve ecelleri gibi şeyleri ihtiva eden Levh-i Mahfuz'dur.

 

Ebu Süleyman ilk hadisle ilgili şöyle dedi: Güneş'in Arş'ın altında secde etmesi, yörüngesinde seyrederken Arş'ın hizasına gelince secdeye kapanması manasına gelebilir. Güneş'in ve Ay'ın yüce Allah'a secde ettiği Kur'an'da geçmiştir. Güneş'in Arş'ın altında secde etmesi, yörüngesinde hareket etmesine ve kendisine verilen görevi ifa etmesine engel değildir.

 

"Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyar gördü"[Kehf 86] ayeti, bu hadiste Güneş'in Arş'ın altında secde etmesiyle ilgili habere ters değildir. Çünkü ayette bahsedilen, Güneş batarken gözün gördüğü son noktadır. Hadisin işaret ettiği gibi Güneş'in Arş'ın altına gidip secde etmesi ise battıktan sonra gerçekleşmektedir. Bu durumda hadisle ayet arasında tezat yoktur. " ... kara balçıklı bir suda batıyar gördü"[Kehf 86] sözünden kastedilen de, Güneş'in o suya batıp kaybolmasıdır. Burada kastedilen Zu'l-Karneyn'in yetiştiği yer kastedilmiştir. Zu'l-Karneyn, artık yolun bittiği yere yetişmiş ve Güneş'i suyun üzerinde veya tarafında batarken görmüştür. Ayı şekilde denizde sahili göremeyecek bir yerde olan kişi Güneş'i sanki denizde batıyormuş gibi görür. Halbuki Güneş denizde değil, denizin ardında batıyar. Sıfat harfleri bazen birbiriyle yer değiştirebilir.

 

 

 

838- Ebu Said el- Hudri anlatıyor: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir Yahudi gelerek: "Ey Muhammed! Ashabından bir adam yüzüme vurdu" diye şikayet edince: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu çağırın!" diye emretti. Adamı getirdiler. (Gelince o adama:) "Sen yüzüne niye vurdun?" diye sordu. Adam: "Ey Allah'ın Resulü! Bunun çarşıda ''Musa'yı insanlar üzerine seçkin kılan Allah'a yemin ederim ki'' şeklinde yemin ettiğini duydum. Ben de: ''Pislik herif! Muhammed üzerine de mi (seçkin kıldı)'' dedim. Bir an öfkeye kapılıp yüzüne vurdum" dedi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Peygamberler arasında ayırım yapmayın. Kıyamet gününde üzerinde yer yarılacak olan ilk kişi benim. Uyandığımda Musa'yı, Arş'ın ayaklarından birisine tutunmuş olarak bulacağım. Bilmiyorum; Musa da bayılanlar içinde bulundu (da benden önce) mi (ayıldı) yoksa Tur (Sina Dağı'ndaki) ilk bayılma ile mi hesab olundu."

 

Buhari Sahih'inde Firyabi'den ve Müslim başka yollarla Süfyan'dan rivayet etti.  [-] Hadis sahihtir. Buhari (8/302/, 13/405) ve Müslim (2374).

 

 

 

839- İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Çıplak ve yalınayak haşr olacaksınız. Kıyamet günü Cennetten ilk elbise giydirilecek kişi Hz. İbrahim' dir. Ona cennetten bir kaftan giydirilir ve bir kürsü getirilip onun için Arş'ın sağına yerleştirilir. Sonra ben getirilirim ve bana cennetten, hiçbir insanın verilmeyen bir kaftan giydirilir. Sonra benim için bir kürsü getirilip Arş'ın ayağının yanına yerleştirilir.   [-] Buhari: (11/377) ve Müslim (2860).

 

 

 

840- Ali b. Ebi Talib der ki: "Kıyamet gününde elbise giydirilecek ilk kişi İbrahim'dir. O, beyaz ketenden iki elbise giyecektir. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise hibere (Yemen yapımı) elbisesi giyecek ve Arş'ın sağında bulunacaktır."

 

[-] İsnadı hasendir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (14/117), Ebu Ya'la (1/427, 428), Ahmed, Zühd (s. 79) ve İbnu'l-Mübarek, Zühd (s. 105-106/364).

 

 

 

841- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Allah, yaratıkların yarattığı zaman: ''Rahmetim gazabımı geçmiştir'' yazıp kendi katında Arş'ının üstüne koymuştur."

 

Buhari Sahih'inde İsmail b. Ebi Uveys'ten rivayet etti.  [-] Sahihtir. Buhari (13/404).

 

 

Ebu Süleyman el-Hattabi, bu hadisin manasıyla ilgili şöyle dedi: Allah en doğrusunu bilir, ancak hadisteki yazıdan kasıt ya Allah'ın: "Allah, ''And olsun ki Ben ve peygamberlerim üstün geleceğiz'' diye yazmıştır''[Mücadele 21] ayetinde buyurduğu gibi takdir ettiği şeydir. Bu durumda:

"Arş'ının altına koymuştur" sözü, bunun ilminin Arş'ın üzerinde olduğu yüce Allah'ın bunu unutmayacağı ve değiştirmeyeceği manasına gelir. Tıpkı: "Musa: ''Onların bilgisi Rabbimin katında yazılıdır. Rabbim şaşırmaz ve unutmaz'' dedi''[Taha 52] ayetinde geçtiği gibi.

Veya yazıdan; mahlukatın türlerinin, işlerinin, ecellerinin, rızıklarının ve kaderlerinin işlerinin neticesinin yazılı olduğu Levh-i Mahfuz kastedilmiştir. Bu durumda: "Arş'ının üstüne koymuştur" sözünden kasıt, zikrinin Arş'ın üstünde olmasıdır. Bütün bu manalar muhtemeldir. Çünkü Arş, Allah'ın yarattıklarındandır ve yaratılmış birinin yazısının ona dokunması ihtimal dışı değildir. Arş'ın; onu taşıyan meleklerin omuzlarında olduğu nakledilmiştir. Onu taşıyan meleklerin Arş'a dokunması imkansız değildir. Müslümanların: "Allah Arş'a istiva etti" sözlerinden, Arş'a temas ettiği veya yerleştiği manası çıkmaz. Allah bütün yarattıklarına benzemekten münezzehtir. Biz daha önce de dediğimiz gibi istivaya iman eder, keyfiyetini sormayız. Çünkü hiçbir şey Allah'a benzemez ve O her şeyi işitip görür.

 

 

 

842- Cabir der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hiç kuşkusuz Sa'd b. Muaz'ın ölümünden dolayı Arş sarsıldı" buyurmuştur.  [-]  Sahih

 

 

 

843- Cabir der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sa'd b. Muaz'ın ölümünden dolayı Arş sarsıldı" buyurduğunu işittim.  [-] Sahihtir. Buhari (7/122,123) ve Müslim (2466).

 

A'meş de Ebu Salih vasıtasıyla Cabir' den, o da Peygamberimizden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benzerini şu eklemeyle rivayet eder: Adamın biri Cabir'e: "Bera, sallanan şeyin Muaz'ın üzerinde taşındığı yatak olduğunu söylüyor" dediğinde, Cabir şu karşılığı verdi: "Bu iki kesim (Evs ve Hazrec) arasında kin vardı. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Sa'd b. Muaz'ın ölümünden dolayı Rahman'ın Arş'ı sallandı."

 

Buhari Sahih'inde Ebu Musa'danı ve Müslim ise başka bir yolla A'meş kanalıyla Ebu Süfyan'dan, o da Cabir'den, ayrıca Ebu'z-Zübeyr kanalıyla Cabir'den; Katade kanalıyla Enes'ten rivayet etti.

 

 

 

844- Enes b. Malik bildiriyor: Sa'd b. Muaz'ın cenazesi ortaya konmuşken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onun ölümünden dolayı Rahman'ın Arş'ı sarsıldı" buyurdu.

 

Müslim Sahih'inde Muhammed b. Abdillah Ruzzi'den rivayet etti. Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed b. Mehdi et-Taberi der ki: Hadisteki sarsılma, müjde ve mutluluk manasındadır. Tıpkı: "Falan kişi iyilikten dolayı sarsıldı" yani iyilikten dolayı mutlu oldu denilmesi gibi. Taberi bununla ilgili başka sözler ve şiirler zikrettikten sonra şöyle dedi: Arş ise, hadiste geldiği gibi Rahman'ın Arş'ıdır. Bunun manası da şöyledir:

 

Arş'ı taşıyan melekler ve onun etrafında dönenler, Sa'd'ın gelişiyle sevinmişlerdir. Hadis'te Arş, onu taşıyanların yerine zikredilmiştir.

 

Tıpkı Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu, bizi seven ve bizim de sevdiğimiz dağdır" demesi gibi. Hadisteki dağdan kasıt, dağda yaşayanlardır. Tıpkı yüce Allah'ın: "Gök ve yer, onlar için gözyaşı dökmedi, onlar erteye bırakılmamışlardı"[Duhan 29] buyurması gibi. Ayette de kastedilen gök ve yerde olanlardır. Hadiste bildirildiğine göre: "Melekler müminin ruhuyla mutlu olurlar. Gökte her müminin amelinin yükseldiği, rızkının indiği ve vefat ettiği zaman ruhunun yükseldiği bir kapı vardır" denilmiştir. Arş'ı taşıyan melekler, Sa'd'ın üstünlüğü, kokusunun güzelliği ve salih ameli sebebiyle ruhunun gelmesiyle sevinip mutlu olmuş olabilirler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sebeple: "Onun ölümünden dolayı Rahman'ın Arş'ı sarsıldı" buyurmuştur. Allah en doğrusunu bilir.

 

 

 

845- Ebü Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a, Resulüne iman eden, namazlarını kılıp Ramazan orucunu tutan kişiyi, Allah yolunda hicret etse de doğduğu yerde otursa da Allah cennete sokar" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! İnsanlara bunu müjdeleyelim mi?" denilince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cennette yüz derece vardır ki, en yükseği, Muhacirlerin ya da Allah yolunda cihad edenlerindir. Bunlardan her iki derece arasında gök ile yer kadar mesafe vardır. Allah'tan isteyecekseniz Firdevs cennetini isteyin. Zira Firdevs cenneti, cennetin en orta ve en yüksek yerindedir. Bu cennetin üzerinde Rahman'ın Arş'ı vardır. Cennetin diğer ırmaklarının kaynağı da bu cennettir."

 

Buhari Sahih'inde İbrahim b. el-Münzir'den "cihad edenler" lafzıyla rivayet etti.  [-] Hadis sahihtir. Tirmizi (2529).

 

 

 

846- Cabir b. Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Arş'ı taşıyan Yüce Allah'ın meleklerinden birini anlatmama izin verildi. O meleğin kulak memesi ile omuzu arasındaki mesafe, yedi yüz yıllık bir yolculuk mesafesindedir."  [-] Buhari'nin şartına göre senedi sahihtir. Ebu Davud (4727).

 

 

 

847- Abbas b. Abdilmuttalib anlatıyor: İçlerinde Resulullah'ın da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bulunduğu bir toplulukla beraber Batha'dayken, bir bulut geçti. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buluta baktıktan sonra onlara:

 

"Buna ne dersiniz?" diye sorunca, onlar: "Bulut deriz" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peki Müzn de der misiniz?" diye sorunca, onlar: "Müzn de deriz" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peki Anan da der misiniz?" diye sorunca, onlar: "Anan da deriz" dediler. -Ebu Davud der ki: "Bana rivayet eden raviden "Anan" lafzını sağlam bir şekilde aklımda tutmuş değilim.- Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gök ile yer arasındaki uzaklığın ne kadar olduğunu biliyor musunuz?" diye sorunca, onlar:

"Bilmiyoruz" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İkisi arasında yetmiş bir veya yetmiş iki veya yetmiş üç senelik mesafe vardır. Göğün üzerinde de başka bir gök vardır." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu şekilde gökleri üst üste yediye kadar sayıp çıkardı ve şöyle devam etti: "Yedinci göğün üzerinde de, altı ile üstü arasında iki gök arası mesafe kadar mesafesi olan bir deniz bulunmaktadır. Onun üzerinde de, tırnağı ile diz kapağı arası iki gök arası mesafesinde olan sekiz tane dağ keçisi (şeklinde melekler) bulunmaktadır. Bunların sırtlarında da altı ile üstü arasında iki gök arası kadar mesafe bulunan Arş bulunmaktadır. Hepsinin de üzerinde Yüce Allah bulunmaktadır."

 

[-] Ebu Davud (4723,4724), Tirmizi (3320) ve İbn Mace (193).

 

 

 

848- İbn Abbas der ki: "Arş'ı taşıyan meleklerin her birinin topuğuyla ayağının altının arasındaki mesafe beş yüz yıllık yol kadardır. Ölüm meleğinin her adımı doğuyla batı arasındaki mesafe kadardır." Hişam b. Urve'nin bildirdiğine göre babası şöyle dedi: "Arş'ı taşıyan meleklerden bazısı insan, bazısı kartal, bazısı boğa, bazısı da aslan sılretindedir,"

 

[-] Müslim'in şartınca sahihtir. İbn Ebi Şeybe (26) ve İbn Huzeyme, Tevhid (1/206).

 

 

 

849- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu üzerinizde olanın ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sorunca, sahabe: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizinle onun (dünya semasının) arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Onunla diğer sema arasındaki mesafe de aynı şekildedir" deyip yedi kat semayı sayarak şöyle devam etti: "Her semanın kalınlığı da beş yüz yıllık mesafedir." Sonra: "Bunun üzerinde ne var biliyor musunuz?" diye sordu. Sahabe: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" karşılığını verince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Üstünüzdeki Raf!' (dünya seması)dır. Bu korunmuş bir tavan ve etrafı birleştirilmiş bir dalgadır. Bunun üzerinde ne olduğunu biliyor musunuz?" sahabe: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" karşılığını verince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Onun üzerinde de Arş vardır. Arş ile yedinci kat sema arasındaki mesafe de beş yüz yıllık mesafedir." Sonra: "Şu altınızda olanın ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Sahabe: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" karşılığını verince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "O yerdir. Onunla altındaki yer arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yedi kat yeri sayıp her birinin kalınlığının beş yüz yıllık mesafe olduğunu belirttikten sonra şöyle buyurdu: "Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki; eğer sizden birini en aşağı arza doğru bir iple sarkıtacak olursanız Allah'ın üzerine düşer." Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O her şeyden öncedir; kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı son'dur; varlığı aşikardır; gerçek mahiyeti insan için gizlidir"[Hadid 3] ayetini okudu.  [-] Tirmizi (3298).

 

 

Derim ki: Beş yüz yıllık mesafe şeklinde geçen bu hadis halk arasında meşhur olmuştur. Aynı şey İbn Mes'ud'dan kendi sözü olarak nakledilmiştir. Bu mesafe hızlı ve yavaş gitmekle, yükünün ağır veya hafif olmasıyla değişebilir ve hızlı gidenin daha kısa sürede ulaşacağı bir mesafe olur. Allah en doğrusunu bilir. Bu hadisin sonunda yüce Allah'ın mekandan münezzeh olduğuna dair işaret vardır. Çünkü kul nerede olursa olsun Allah'a aynı yakınlıktadır. Yüce Allah zahirdir ve delillerle idrak edilebilir. Batındır ve onun bir mekanda olduğunu iddia etmek doğru değildir. Bazı hocalanmız Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen Zahir'sin, Senin üstünde hiçbir şey yoktur. Sen Batın'sın, Senin altında hiçbir şey yoktur" sözünü yüce Allah'ın mekandan münezzeh olduğuna delil saymışlardır. Yüce Allah'ın üstünde bir şey yoksa, altında da hiçbir şey yoksa, yüce Allah mekandan münezzehtir demektir. Hasan'ın Ebu Hureyre'den olan hadisin senedinde kopukluk vardır. Hasan'ın hadisi Ebu Hureyre'den işittiği sabit değildir. Bu hadis kesik İsnadla ve başka bir yolla Ebu Zer'den merfü olarak nakledilmiştir.

 

 

 

850- Ebu Zer'in bildirdiğine göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yer ile sema arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Her semanın kalınlığı da beş yüz yıllık bir mesafedir. Bir sema ile diğeri arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Bu yedinci semaya kadar böyle devam eder. Yer tabakaları arasındaki mesafe de aynı şekildedir. Yedinci sema ile Arş arasındaki mesafe bütün bu mesafeler kadardır. Eğer kardeşinize çukur kazıp onu sarkıtsaydınız, bu kişi Allah'ın varlığını bilip. kabul ederdi."

 

Ebu Hamza es-Sukkeri ve başkası A'meş'ten rivayette bulunarak mesafe konusunda buna mutabaat etmiştir.

 

[-] İbn Ebi Şeybe, el-Arş (17) ve Bezzar, Müsned (2/450).

 

 

 

851- Abdullah b. Mes'ud der ki: "Dünya seması ile sonraki arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Her sema ile diğeri arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Yedinci sema ile Kürsı arasındaki mesafe beş yüz yıllıktır. Kürsı ile su arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Kürsı suyun üzerindedir. Allah ta Kürsı'nin üzerindedir ve içinde bulunduğunuz durumu bilir."

Allah en doğrusunu bilir; ancak Kürsı ile su arasındaki mesafede, yedinci semayla su arasındaki mesafe kastedilmiştir.

 

[-] Hasendir. Taberani, M. el-Kebır (9/228), Ebu'ş-Şeyh, el-Azame (2/688, 689)

 

 

 

852- İbn Mes'ıld der ki: "Yerle gök arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Her sema ile diğeri arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Her kat sema ve yerin kalınlığı beş yüz yıllık mesafedir. Yedinci sema ile Kürsı arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Kürsı ile su arasında beş yüz yıllık mesafe vardır. Arş ta suyun üzerindedir. Allah ta Arş'ın üzerindedir ve sizin durumunuz O'na gizli kalmaz."

 

[-] Darimi (s. 21), Taberani (8986, 8987), Ebu'ş-Şeyh (281,567)

 

 

 

853- Abdullah b. Amr b. el-As, gökyüzüne bakıp şöyle dedi: "Allah yüceler yücesidir! Şu gökyüzü ne kadar da beyazdır. İkinci sema bundan daha beyazdır -deyip yedi kat semayı saydıktan sonra- Yedinci semanın üzerinde suyu yarattı ve Arş'ı suyun üzerine koydu. Dünya semasının üzerine, Güneş, Ay, yıldızlar ve meteorları koydu."

 

 

 

854- Sehl b. Sa'd ile Abdullah b. Amr b. el-As'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan bu tarafa nur ile karanlıklardan oluşan yetmiş bin tane perde vardır. Kişi bu perdelerden birinin sesini işitecek olsa kendinden geçip bayılır."

 

[-] Ebu Ya'la (7525), Ukayli (3/152) ve Taberani (5802)

 

Bunu rivayette ilim ehlince zayıf kabul edilen Musa b. Ubeyde erRebezi tek kalmıştır. Hadislerde geçen perde, Yaratana değil yaratıkları racidir.

 

 

 

855- Mücahid: "Kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık"[Meryem 52] buyruğunu açıklarken şöyle demiştir: Yedinci kat gök ile Arş'ın göğü arasında yetmiş bin tane perde vardır. Bu perdeler, biri nur, biri karanlık, biri nur biri karanlık şeklinde sıralanmışlardır. Hz. Müsa, Yüce Allah'la arasında tek bir perde kalıncaya kadar yaklaştırıldı. Yüce Allah'ın yeri ile (Tevrat'ı) yazan kalemin gıcırtısını işitince: "Rabbim! Bana görün, sana bakayım"[A'raf 143] dedi.  [-] Sahih, ravileri güvenilir.

 

 

 

856- Mücahid der ki: "Melekler ile Arş arasında yetmiş perde vardır. Bu perdeler biri nurdan, biri karanlıktan olacak şekilde sıralanmıştır."

 

Ravi İbn Şakik der ki: Bir hadiste bana ulaştığına göre Hz. Cibril "Bizimle Arş arasında yetmiş perde vardır. Bunlardan birine yaklaşacak olsam yanardım" demiştir.1

 

[-] Ravileri güvenilirdir. Ebu'ş-Şeyh, el-Azame (2/691, 677, 678).

 

 

Derim ki: İbn Şakik'in rivayet ettiği bu hadis, Zurare b. Evfa vasıtasıyla Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mürselolarak Arş zikredilmeden nakledilmiştir. Mücahid b. Cebr'den olan bu hadis, haberlerde zikredilen perdenin, melekler ve başkalarıyla Arş arasındaki perdedir. İbn Abbas'tan da buna delalet eden rivayet vardır.

 

 

 

857- Ebu Malik: "Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır''[Bakara 255] ayetini açıklarken şöyle dedi: Yedi kat yerin onun altında bulunduğu ve bütün mahlukatın kenarında olduğu kayanın üzerinde dört melek bulunmaktadır. Bu meleklerin her birinin biri insan, biri aslan, biri öküz biri de kartalalmak üzere dört yüzü vardır. Bu melekler bütün semaları ve yerleri kuşatmış olarak kayanın üzerinde ayakta dururlar. Bunların başları Kürsi'nin altında olduğu gibi Kürsi de Arş'ın altındadır. Yüce Allah da Kürsi'sini Arş'a koymuştur." Bu hadiste, biri Arş'ın altında, diğeri Arş'ın üstünde olmak üzere iki Kürsi'ye işaret edilmiştir.

 

[-] Hasendir. Abdullah b. Ahmed, es-Sünne (589, 1023) ve Ebu'ş-Şeyh, elAzame (2/551).

 

 

 

858- Ebü Malik, İbn Abbas, İbn Mes'üd ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından başkalarının: "Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır''[Bakara 255] ayetini açıklarken şöyle dediklerini nakleder: "Gökler ve yer Kürsi'nin içindedir. Kürsi de Arş'ın önündedir."  [-] Zayıf, İbn Cerir (5/398).

 

 

 

859- Ebu Musa el-Eş'arı der ki: "Kürsi, Yüce Allah'ın iki ayağını koyduğu yerdir. O, binek üstündeki semerin gıcırtısı gibi gıcırdar."

 

[-] Zayıf, Abdullah b. Ahmed, es-Sünne (588) ve Ebu'ş-Şeyh, el-Azame (2/627, 628).

 

 

Bize İbn Abbas'tan da aynı konuda rivayet nakledilmiştir. O rivayette, Kürsi'nin Arş'a göre büyüklüğünün, sandalyenin divanın iki ayağının yanında kapladığı yer kadar olduğunu zikretmiştik. Ancak bu, Yüce Allah'a mekan nispet etmek için delil değildir.

 

 

 

860- İbn Bureyde, babasından bildiriyor: Cafer b. Ebi Talib, Habeşistan'dan geldiği zaman Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile karşılaştı. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Habeşistan'da gördüğün en acayip şey nedir?" diye sorunca, Cafer b. Ebi Talib şöyle anlattı: "Bir kadın başında bir yiyecek kabıyla gidiyordu. Bu sırada yanından bir atlı geçti ve ona çarpıp yiyecek kabını düşürdü. Kadın: ''Yüce Allah, Kürsi'yi kurup zalimden mazlumun hakkını alacağı zaman senin vay haline'' deyip hurmalarını toplamaya başladı."

 

Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadını tasdik babında: "Aralarında zayıfın hakkının hiçbir menfaat beklenmeden kuvvetliden alınmayan bir ümmet nasıl takdis edilsin ki "buyurdu.  [-] Hasen, İbn Mace (4010).

 

 

 

861- Ebü Zer anlatıyor: (Bir gün) Mescid'e girmiştim ... -Uzun olan hadis içinde şu ifadeler de geçmektedir- Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Sana indirilen vahiy içerisinde hangisi daha büyüktür?" diye sordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ayete'l-Kürsi" buyurdu.

Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ebü Zer! Kürsi ile birlikte yedi kat gök, çöldeki bir yere atılmış bir halka gibidir. Arş'ın, Kürsi'ye olan üstünlüğü; çölün halkaya olan üstünlüğü gibidir" buyurdu.

 

Bunu rivayette Yahya b. Said es-Sa'di tek kalmıştır. Bunun daha sahih olan bir şahidi vardır.  [-] İbn Adiy, el-Kamil (7/2699) ve Ebu Nuaym, Hilye (1/168).

 

 

 

862- Ebü Zer der ki: Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Sana indirilen en azamedi ayet hangisidir?" diye sordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ayete'l-Kürsi" buyurdu.

Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ebü Zer! Kürsi ile birlikte yedi kat gök, çöldeki bir yere atılmış bir halka gibidir. Arş'ın, Kürsi'ye olan üstünlüğü; çölün halkaya olan üstünlüğü gibidir" buyurdu.

 

[-] İbn Hibban, Sahih (1/76-79), Ebu Nuaym, Hilye (1/166-168), Ebu'ş-Şeyh, el-Azame (2/648, 649) ve İbn Kesir, Tefsir (1/550).

 

 

 

863- Mücahid der ki: "Gökler ve yer Kürsi'ye nispede ancak geniş bir çöle atılmış bir halka gibidir:'

 

[-] Hadis Mücahid'den sahihtir. Abdullah b. Ahmed, es-Sünne (1/247, 304) ve Ebu'ş-Şeyh, el-Azame (2/232, 585, 633).

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Yüce Allah'ın: "Rahman, Arş'a istiva etmiştir" Buyruğu Hakkındaki Rivayetler