BEYHAKİ

KÜLLİYATI

ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARI

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Suretle İlgili Rivayetler

 

Suret, terkiptir. Musavvar terkib edilen, musavvir ise terkib edendir.

 

Yüce Allah şöyle buyurur: "Ey insanoğlu! Seni yaratıp sonra şekil veren, düzenleyen, mütenasip kılan, istediği şekilde seni terkip eden, çok cömert olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?''[İnfitar 6-8] Yüce Allah'ın musavver (şekil verilen) ve suretinin olması caiz değildir. Çünkü süretler, değişik ve şekiller birbirine zıt olabilir. Bu sebeple yüce Allah'ı böyle bir şeyle vasıflandırmak caiz değildir. Yüce Allah'ı bu şekillerden herhangi biriyle vasıflandırmak caiz olsaydı, hepsiyle vasıflandırmak caiz olurdu ve bu durumda O'na bu şekli verenin olması gerekirdi. Bu durumda yüce Allah'ın mahlük olması gerekir ki Allah bundan münezzehtir. Bu sebeple yüce Allah şekil verilen değil, yaratan, düzenleyen ve şekil verendir.

 

Sünneti açıklamak ve bidatleri ortadan kaldırmak için bu kitabın tasnifine beni teşvik eden Ebü Mansür Muhammed b. el-Hasan b. Ebi Eyyüb el-Usuli'dir. Ebü Mansür, Şafii' nin fıkıhla ilgili hadisleri ihtiva eden ve benim Ebü İbrahim el-Müzeni'nin Muhtasar tertibini ölçü alarak düzenlediğim el-Mebsut'un tahriciyle meşgulolduğu için kendisi bununla meşgulolamamıştır.

 

 

 

635-6- Ebü Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, Hz. Adem'i yaratırken altmış arşın boyunda yarattı ve ona oturmakta olan melekleri kasd ederek: ''Git ve oradaki meleklere selam ver. Seni nasıl selamlayacaklarını dinle. Zira senin ve zürriyetinin selamlaşması o şekilde olacak'' buyurdu. Adem meleklerin yanına gitti ve: ''es-Selamu aleykum'' diye selam verdi. Onlar da verdiği selama Allah'ın rahmetini de katarak: ''es-Selamu aleyke ve rahmetullahi'' karşılığını verdiler. Cennete her girecek olan kişi Adem'in bu suretinde girecektir. Ancak insanlar boyca Adem'in boyundan eksile eksile şu anki hale geldiler."

 

Buhari ile Müslim'in Sahih'lerinde yer almıştır.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Buhari (11/3) ve Müslim (2841).

 

 

Ebu Süleyman el-Hattabi der ki: "Yüce Allah, Hz. Adem'i ... suretinde yarattı" cümlesindeki (.....) işaret zamiri olan "o" harfinin yüce Allah'ı işaret etmesi mümkün değildir. Çünkü Allah, suretten münezzehtir ve O'nun benzeri yoktur. Burada zamir, Hz. Adem'e işaret etmektedir. Manası da Hz. Adem'in zürriyetini merhalelerden geçirerek yaratmasıdır. Ademoğlu başlangıçta nutfe, sonra kan pıhtısı, sonra bir çiğnem et, sonra onlara suret verilip bebek olarak doğmuşlardır. Doğduktan sonra büyürler ve boyları uzar. Hz. Adem ise bu şekilde yaratılmamıştır. Hz. Adem yaratıldığında bebek değil, altmış arşın boyunda büyük biriydi.

Beyhaki der ki: Ebu Mansur, hadisi aynı manada zikretmiş ve şöyle demiştir: Yılan Cennetten çıkarılınca yaratılışı değiştirildi ve ayakları alındı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hz. Adem'in, Cennette farklı bir şekilde olmadığını, cennetten çıkarıldığı şekliyle yaratıldığını, yılanda olduğu gibi suretinin değiştirilmediğini belirtmiştir.

 

 

 

637- Ebu Hureyre, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu sözünü nakleder: "Biriniz kardeşini dövecekse yüzüne vurmaktan sakınsın. Zira Allah, Adem'i kendi suretinde yaratmıştır."

 

Müslim Sahih'inde Muhammed b. Hatim kanalıyla Abdurrahman b. Mehdi'den rivayet etti. Ayrıca bu hadis, A'rec vasıtasıyla Ebu Hureyre'den merfu olarak ta nakledilmiştir.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Müslim (4/2017).

 

 

 

638- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Biriniz bir kişiye vuracaksa yüzüne vurmaktan sakınsın. Zira Allah, Adem'i kendi suretinde yaratmıştır."

 

Allah en doğrusunu bilir; ancak hadiste kastedilen, Hz. Adem'in, kendisine vurulan kişinin suretinde yaratıldığı dır.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Müslim (2613).

 

 

 

639- -Allah doğrusunu bilir- şu da murad edilmiştir: Ebu Hureyre, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu sözünü nakleder: "Biriniz kardeşini dövecekse yüzüne vurmaktan sakınsın. Ona: ''Allah yüzünü ve yüzüne benzeyen yüzleri çirkin kılsın!'' demesin. Zira Allah, Adem'i kendi suretinde yaratmıştır."

 

[-] Hadis sahihtir. Ahmed (2/251, 434), İbn Huzeyme, Tevhid (1/82, 83), İbn Ebi Asım, es-Sünne (1/229, 230) ve Buhari, el-Edebu'l-Müfred (172).

 

 

Kelam alimlerinden bazılarına göre Allah hakkında sarf edilen her suret kelimesi, sahip olma ve yapma manasındadır. Bazıları ise değer belirtmek ve ikram kasdıyla Allah'a izafe edilmiştir. "Allah'ın devesi, Allah'ın evi, Allah'ın mescidi..." gibi. Bazıları Hz. Adem'in, daha önce örneği bulunmayan bir surette yaratıldığı, ondan sonra Hz. Adem'e benzeyen insanlar yaratıldığını belirtmişlerdir.

 

 

 

640- İbn Ömer'in bildirdiğine göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yüz için çirkin şeyler söylemeyiniz. Çünkü yüce Allah Hz. Adem'i Rahmanın suretinde yaratmıştır."

 

[-] Ravileri güvenilirdir. İbn Ebi Asım (518), Taberani, M. el-Kebir (12/430), Ahmed (21536) ve Darekumi, es-Sifat (45, 48, 49).

 

 

 

641- Ebü Hureyre'nin bildirdiğine göre İnsanlar: "Ey Allah'ın Resulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?" dediklerinde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bulutsuz ve mehtaplı bir gecede Ay'ı göreceğinizden şüphe eder misiniz?" diye sordu. Müslümanlar: "Hayır, ey Allah'ın Resulü!" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peki bulutsuz bir günde Güneş'i göreceğinizden şüphe eder misiniz?" diye sordu. Onlar: "Hayır, ey Allah'ın Resulü!" dediklerinde, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İşte siz de onu bu şekilde göreceksiniz. Kıyamet gününde insanlar haşredilince: "Kim (dünyadayken) neye ibadet etmişse ona tabi olsun!" denilir. Bunun üzerine Güneş'e tapanlar Güneş'e, Ay'a tapanlar Ay'a, tağutlara tapanlar da tağutlara tabi olur ve münafıklarıyla birlikte geriye bu ümmet kalır. Yüce Allah bildikleri süretinin dışında başka bir süretle yanlarına gelir ve: "Ben sizin Rabbinizim!" buyurur. Onlar da:

 

"Senden Allah'a sığınırız! Rabbimiz gelene kadar biz burada duracağız! Rabbimiz geldiği zaman onu tanırız" diyecekler. Bunun üzerine Yüce Allah onların da bilebilecekleri kendi süretiyle gelir ve: "Sizin Rabbiniz benim!" buyurur. Onlar da: "Evet! Sen bizim Rabbimizsin" derler. Sonrasında Yüce Allah onları çağırır ve Sırat köprüsü kurulur."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "Köprüyü ilk geçecek olan ben olacağım. O gün peygamberlerin duası da: ''Allahım! Selamete erdir! Selamete erdir!'' şeklinde olur. Cehennemde sa'dan dikenleri gibi kancalar olacak. Sa'dan dikenlerinin ne olduğunu biliyor musunuz?" Sahabe: "Evet ey Allah'ın Resulü" cevabını verince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "İşte bu kancaların da ne kadar büyük olduklarını sadece Yüce Allah bilir. Bu kancalar, geçenlere amallerine göre takılır. Kimi iyi amelleri sayesinde sağlam bir şekilde kurtulurken kimi de parçalandıktan sonra kurtulur. Nihayetinde Yüce Allah kulları arasında hüküm verme işini bitirip de Cehennemlikler arasından Allah'tan başka ilah olmadığına şahadet edenlerden dilediklerini oradan çıkarmak istediği zaman meleklere emir verir. Melekler de onları secde izlerinden tanırlar. Zira Yüce Allah cehenneme, secde izlerini yakmayı haram kılmıştır. Melekler bu şekilde onları ateşten çıkarırlar. Ateş, Ademoğlunun üzerindeki secde izi dışındaki tüm yerlerini yakmış olur. Bu şekilde yanıp kavrulmuş bir vaziyette ateşten çıkarılırlar. Üzerlerine ''Hayat suyu'' denilen bir su dökülünce sel suyuyla gelen toprak içinde tanelerin bitmesi gibi yeniden biterler. Yüce Allah kullar arasında hüküm vermeyi bitirdikten sonra cennet ve cehennem arasında bir adam kalır. Bu kişi cennete en son girecek kişidir ve yüzü cehenneme dönük olarak: ''Ey Rabbim! Yüzümü cehennemden çevir. Çünkü onun kokusu beni zehirleyip berbat ediyor, alevi de beni yakıp kavuruyar'' der. Allah ona: ''Bunu yaparsam acaba başkasını da ister misin?'' diyecek, adam: ''İzzetin için hayır istemeyeceğim'' cevabını verecek ve Rabbine dilediği kadar ahid ve söz verecek. Bunun üzerine Allah onun yüzünü cehennemden çevirecek. Bu zat cennete doğru dönüp de onun parıltısını görünce, Allah'ın dilediği kadar susacak. Sonra: ''Ey Rabbim! Beni cennetin kapısının yanına yaklaştır'' diyecek. Allah: ''Sana verdiğimden başka bir şey istemeyeceğine dair ahid ve söz vermemiş miydin?'' diyecek. Adam: ''Ey Rabbim! Yarattıklarının en bedbahtı ben olmayayım'' deyince Allah: ''Bunu yaparsam acaba başkasını da ister misin?'' diyecek. Adam: ''İzzetin için hayır istemeyeceğim'' cevabını verecek. Allah onu cennetin kapısına yaklaştırdığında cennetteki güzellikleri görünce Allah'ın dilediği kadar susacak. Sonra: ''Ey Rabbim! Beni cennete sak'' diyecek. Yüce Alah: "Ey Ademoğlu! Ne kadar gaddarsın. Başka bir şey istemeyeceğine dair söz ve ahitler vermemiş miydin?" diyecek. Adam: "Ey Rabbim! Beni kullarının en bedbahtı yapma" karşılığını verince Allah ona gülecek, sonra cennete girmesine izin verip: ''Dile!'' diyecek. Bu adam isteyebileceği kadar isteyince Allah: ''Falan ve falan şeyden de iste'' buyuracak ve Rabbi kendisine isteyeceği şeyleri hatırlatacak. İsteyecekleri bitince Allah: ''Bütün bunlar ve bir o kadarı senindir'' buyuracak."

 

Ebu Said el-Hudri, Ebu Hureyre'ye: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bütün bunlar ve on katı senindir'' buyurdu" deyince Ebu Hureyre: "Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sadece: ''Bütün bunlar ve bir o kadarı senindir'' sözünü hıfzettim" karşılığını verdi. Ebu Said: "Şahitlik ederim ki Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bütün bunlar ve on katı senindir'' buyurduğunu işittim" dedi.

 

Buhari bu hadisi sureti zikretmeksizin Sahih'te Ebu'l- Yeman'dan rivayet etmiştir. Sonra Ma'mer kanalıyla Zühri'den, o da Ata b. Yezid'den ve ayrıca İbrahim b. Sa'd kanalıyla Zühri'den sureti zikrederek aktarmıştır. Müslim ise Abdullah b. Abdirrahman kanalıyla Ebu'lYeman'dan İbrahim b. Sa'd'ın Zühri kanalıyla Ata b. Yezid'den rivayeti doğrultusunda sureti zikrederek aktarmıştır. Buhari ile Müslim ise Ata b. Yesar kanalıyla Ebu Said'den "kendisini gördükleri suretten farklı bir suretle gelerek" ibaresiyle aktarmıştır. 

 

[-] Sahih, ravileri güvenilir. Buhari, rikak (11/444, 446) ve Müslim (182).

 

 

Ebu Süleyman el-Hattabi, bu hadisin tefsiriyle ilgili gerekli açıklamayı yapmış ve şöyle demiştir: "Bulutsuz bir günde Güneş'i göreceğinizden şüphe eder misiniz?" cümlesindeki ''.....'' şüphe ve ihtilaf manasındadır. "Yüce Allah ... yanlarına gelir" sözünün tevile ihtiyacı vardır. Bu, Allah'ı görmeyi inkar etmek için değildir. Biz bunu kabul ediyoruz. Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelen haberleri de başka manalara çekmek için bunu demiyoruz. Ancak biz gelme fiilinin keyfiyetini bilemeyiz ve Allah'ın gelmesini başka şeyin gelmesine benzetmeyiz. Allah başkasına benzemekten münezzeh ve yücedir. Bilinmelidir ki Allah'ı görmek, kıyamet günü Allah dostlarına, hak ettikleri dereceden dolayı bir ikram ve mükafattır.

 

Ebu Süleyman, cennete girdikten sonra Allah'ı görmekle ilgili Suheyb'in hadisini delil göstermiştir. Hadiste zikredildiği gibi Allah'ı görmeleri, Allah'a kulluk edenle, Güneş, Ay ve tağutlara kulluk edenlerin ayrılacağı bir imtihandır. O zaman herkes ibadet ettiğinin peşinden gidecektir. Bu imtihan bitince ve kullar arasında hüküm verilince herkese mükafatı ve cezası verilir. Sonra kullar hak ettikleri yere yerleşirler. Yüce Allah: "O gün incikten açılır ve secdeye davet edilirler; fakat güç yetiremezler"[Kalem 42] buyurur. Bu ayette de kulların secde etmekle imtihan edildikleri bildirilmektedir. Hadiste bildirildiğine göre müminler secde ederler, ancak münafıkların sırtı tek bir tahta gibi kaskatı bir tabakaya döner. Yüce Allah'ın onlara yanlarına gelmesi, insanların dünyadayken delillerle bildikleri gibi, ahirette de görerek bilmeleri içindir.

 

Şöyle denir: Allah en doğrusunu bilir, ancak birincisinde onu görememeleri ve: "Rabbimiz gelene kadar biz burada duracağız" demeleri, aralarında yüce Allah'ı görmeye hak kazanamayan münafıkların olması sebebiyledir. Müminlerle münafıklar birbirinden ayrılınca müminler Onu görüp: "Sen Rabbimizsin" derler. Yine:

 

"Rabbimiz gelene kadar biz burada duracağız" diyenler münafıklar olabilir. Bu kıssada her müminin bilmesi gereken; Rabbimizin suret ve şekilden münezzeh olduğudur. Çünkü suret, keyfiyeti gerektirir ve keyfiyet yüce Allah'ın sıfatlarından nefyedilmiştir. Bu iki şekilde tevil edilir: bunlardan birincisi; suretin sıfat manasında olmasıdır. Tıpkı: "Bu işin görünüşü şöyledir" denilmesi gibi. Diğeri ise şöyledir: Hadisin başında ibadet ettikleri belirtilen Güneş, Ay, tağut gibi şeylerin bir sureti vardır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunlardan sonra yüce Allah'ın ismini zikredince: "Allah onlara şu surette gelir" demiştir. Daha önce zikredilen şeyler suret ve cisim olunca, sonradan zikredilen şey de onlarla birlikte zikredilebilir. Ancak suretten kastın sıfat olduğu şeklindeki ilk tevili destekleyen şeylerden biri de Ata b. Yesar'ın Ebü Said'den naklettiği: "Allah onlara evvelden bildikleri en yakın bir sürette gelecek" hadisidir.

 

Yüce Allah'ı daha önce görmediklerine göre bundan, daha önce bildikleri sıfatlar kastedilmiştir. Görmek, ilim manasına da gelebilir. Yüce Allah'ın: " ... bize ibadet usullerimizi göster"[Bakara 128] buyruğundaki göstermeden kastedilenin öğretmek olduğu gibi.

 

Ebü Süleyman der ki: Bu konuda bilmemiz gereken başka bir şey de, bu tür sözlerin Arap dilinin kurallarına göre sarf edilmiş olmasıdır. Sahabe ve hadis ravilerinin çoğunluğu, bu tür ifadeleri, kelimenin zahirine göre değil manasına dikkat ederlerdi. Onlar bu tür rivayetleri bildiği, anladığı ve lügatinin kurallarını kavradığı kadarıyla naklederlerdi. İlim ehlinin onlar hakkında hüsnü zanda bulunmaları, naklettikleri hadisleri anlamada dikkatli olmaları ve bu rivayetlerden her birini dinin ahkamına göre değerlendirmeleri gerekir. Allah'a hamd olsun ki; Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahih yolla nakledilen bütün rivayetlerin makul tevilleri vardır.

 

 

 

642- Hz. Ali der ki: "Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) size bir hadis aktarıldığı zaman Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) en yumuşak ve en doğru yolda olduğunu (ve ancak bu yönde sözler söyleyebileceğini) aklınızdan çıkarmayın."

 

[-] Sahih, ravileri güvenilir. Ebu Davud et-Tayalisi, Müsned (16/99).

 

 

 

643- Hz. Ali ile Abdullah (b. Mes'frd) derler ki: "Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) size bir hadis aktardığım zaman Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) en yumuşak, en doğru yolda olan ve en takvalı kişi olduğunu (ve ancak bu yönde sözler söyleyebileceğini) aklınızdan çıkarmayın."  [-] Zayıf, İbn Mace (19).

 

 

Beyhaki der ki: Hadiste zikredilen gülmekle ilgili Firabd'nin bildirdiğine göre Muhammed b. İsmail el-Buhari: "Hadisteki gülmekten kasıt rahmettir" demiştir. Biz de inşallah fiil sıfatından bahsederken bunu zikredeceğiz.

 

 

 

644- Abdurrahman b. Aiş el-Hadrami anlatıyor: Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir sabah bize namaz kıldırdıktan sonra bir kişi: "Ey Allah'ın Resulü! Bu sabahki kadar yüzünün güzelolduğunu görmedik" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle karşılık verdi: "N eden böyle olmayayım ki, Rabbimi en güzel sürette gördüm. Bana: ''Mele-i a'la hangi konuda tartışıyor? (Biliyor musun)?'' diye sordu. ''Rabbim sen daha iyi bilirsin'' dedim. Sonra ayasını iki omzumun ortasına koydu. Avucunun soğukluğunu göğüslerimde hissettim. O anda göklerde ve yerde ne varsa hepsini öğrendim."

 

Sonra Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İşte böylece İbrahim'e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun"[En'am 75] ayetini okuyarak şöyle devam etti:

 

"Sonra ''Ey Muhammed! Mele-i a'la hangi konuda tartışıyor (Biliyor musun)?'' diye sordu. ''Kefaretler hakkında'' dedim. ''Kefaretler nelerdir?'' buyurdu. Ben de şöyle cevap verdim: ''Cemaatle namazlara yaya olarak gitmek, namazlardan sonra mescidde oturup beklemek, zor zamanlarda bile abdest suyunu azalara ulaştırmak.'' Bunun üzerine Yüce Allah buyurdu ki: ''Kim bunları yaparsa, hayırla yaşar, hayırla ölür ve annesinden doğduğu günkü gibi hatasız olur. Şu hasletler de dereceleri artırır: Yemek yedirmek, selam vermek, gece insanlar uykudayken kalkıp ibadet etmen''

 

Sonra buyurdu ki: ''Ey Muhammed! Şöyle dua et: Allahım! Senden bana güzel davranışlarda bulunmayı, çirkin davranışları terk etmeyi, yoksulları sevmeyi nasip etmeni, beni bağışlamanı, beni esirgemeni ve tövbemi kabul etmeni diliyorum. Bir topluluğu fitneye uğratmak istersen, benim canımı fitneye uğramadan al. '' "

 

Sonra Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Bunları öğrenin. Canım kudret elinde bulunan (Allah)a yemin ederim ki, bunlar gerçektir." 

 

[-] Senedinde ihtilaf vardır. İbn Huzeyme, Tevhid (1/536), Darimi, Sünen (2/126), Tirmizi, el-İlel (2/892), İbn Ebı Asım, es-Sünne (388, 467) ve İbn Cerir, Tefsir (11/476).

 

 

Bu hadisin senedinde ihtilaf edilmiştir ve bu şekilde rivayet edilmiştir. Züheyr b. Muhammed ise Yezıd b. Yezıd b. Cabir kanalıyla Halid b. el-Leclac'dan, o Abdurrahman b. Aiş'ten, o da sahabeden bir kişiden rivayet etmiştir. Cehdem b. Abdillah ise Yahya b. Kesır kanalıyla Zeyd b. Sellam'dan, o Ebu Sellam'dan, o Abdurrahman b. Aiş el-Hadrami'den, o Malik b. Yahamir'den, o Muaz b. Cebel'den, o da Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet etmiştir. Musa b. Halef el-Ammı ise Yahya kanalıyla Zeyd'den, o dedesi Ebu Sellam Mamtur'dan, o İbn esSekseki'den, o Malik b. Yahamir'den, başka bir şekilde rivayet etmiştir.

Eyyüb de Ebu Kılabe kanalıyla İbn Abbas'tan: "Zannedersem rüyada gördüğünü söyledi" ibaresiyle aktarmıştır. Katade de Ebu Kılabe' den, o Halid b. el-Leclac'dan, o da İbn Abbas'tan rivayet etmiştir.

 

 

 

645- Muhammed b. İsmail el-Buhari der ki: Abdurrahman b. Aiş elHadrami'nin sadece bir hadisi vardır ve bu hadis te muzdaribdir. Bu hadis te Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüğü rüyayla ilgili hadistir.  [-] Sahih

 

 

Beyhaki der ki: Bu hadis hepsi de zayıf olan başka yollarla nakledilmiştir. Bu hadisin en sağlam tariki, Cehdem b. Abdillah'ın, sonra Musa b. Halenn rivayetidir. Bu iki rivayet te Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlattıklarını rüyasında gördüğünü gösterir. Kelam alimleri bunu iki şekilde tevil etmişlerdir:

 

Bunlardan biri: "Bu sırada ben en güzel suretteydim" şeklinde olmasıdır. Bu da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüyayı görünce güzelliğinin artmasıdır.

Diğeri ise güzel suretten kasıt, Yüce Allah'ın onu ikram ve güzellikle karşılamasıdır. Yüce Allah'ın sıfatlarıyla ilgili "el-Cemil" sıfatının olduğu da söylenir. Bunun manası da Yüce Allah'ın fiilleriyle güzelolmasıdır.

 

"El ayasını - başka bir rivayette ise elini şeklindedir- iki omzumun ortasına koydu" sözünü, kelam alimleri Yüce Allah'ın Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ikramda bulunması ve nimetlendirmesi, hatta bu nimetin izini kalbinde hissetmesi, o anda göklerde ve yerde ne varsa öğrenmesi olarak tevil etmişlerdir. Hadisteki elden kasıt sıfat, eli omuza koymaktan kasıt ta ilminin artması olabilir. Hz. Adem'in yaratılışında da elden bahsedilmiştir ve bundan kasıt ta bizzat eliyle yaratılması değildir. Çünkü yüce Allah bir şey istediğinde "Ol" der ve o şeyolur. Yüce Allah'ın bir şeye dokunduğunu söylemek caiz değildir. Yüce Allah mahlukata benzemekten münezzehtir. Bu hadisin sabit (sahih) olmasıyla ilgili görüş bildirilmiştir. Allah en doğrusunu bilir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Yüz Sıfatının Şekil Değil, Sıfat Olduğunun İsbatı