BEYHAKİ

KÜLLİYATI

ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARI

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Tilavet ile Metluv Arasındaki Fark

 

Yüce Allah şöyle buyurur: "And olsun ki Kur'an'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?"[Kamer 17], "Tur'a, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kİtab'a ... and olsun ... "[Tur 1-3], "Hayır; Kur'an, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde yerleşen apaçık ayetlerdir."[Ankebut 49], "Puta tapanlardan biri sana sığınırsa, onu güvene al; ta ki Allah'ın sözünü dinlesin."[Tevbe 6], "De ki: Cinlerden bir topluluğun Kur'an'ı dinlediği bana vahyolundu; onlar şöyle demişlerdir:

 

Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kur'an dinledik de ona inandık; biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.''[Cin 1,2]

 

Okuduğumuz Kur'an, Allah'ın kelamıdır. Onun kelamı bizim kıraatimizle okunmuş, kalbimizde hıfzedilmiş, mushaflarımızda yazılmıştır, ancak hullil etmemiştir. Nasıl ki dilimizle Allah'ı zikrederken, kalbimizle bilirken, mescidlerimizde O'na ibadet ederken Allah bizzat dilimizde, kalbimizde ve mescidlerimizde mevcuttur diyemezsek, kelamı için de aynı şey geçerlidir. Kur'an'ı okumamız, yazmamız ve hıfzetmemiz, yani bizim iktisabımız mahlüktur. Yüce Allah: "Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ki saadete erişesiniz"[Hac 77] buyurmuştur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) te Kur'an tilavetini fiil olarak görmüştür.

 

 

 

569- Ebü Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "İmrenme ancak iki konuda olur. Biri, Yüce Allah'ın kendisine Kur'an'ı öğrettiği kişidir. Bu kişi gece gündüz bunu okur. Komşusu da onu duyunca: ''Keşke bu adama öğretilen bana da öğretilseydi. Bu şekilde ben de onun gibi yapardım'' der. Bir diğeri de Yüce Allah tarafından kendisine mal ihsan edilen ve bu malı hak olan yerlerde infak eden kişidir. Onu gören başka biri: ''Keşke bana da onun gibi mal verilseydi. Bu şekilde ben de onun yaptığı gibi yapardım'' der."

 

Buhari Sahih'inde Osman b. Ebi Şeybe ve Kuteybe b. Said'den rivayet etti.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Buharl (13/220, 502).

 

 

 

570- Buhari der ki: "Kulların fiilleri yaratılmıştır." Bize Ali b. elMedini'nin Mervan b. Muaviye kanalıyla Ebu Malik'ten, onun Rib'i b. Hiraş'tan, onun da Huzeyfe'den bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah insanı da yapacaklarını da yaratmıştır" buyurmuştur Birisi ''Ve Allah sizleri ve yaptıklarınızı yaratmıştır"[Saffat 96] ayetini okudu.  [-] sahihtir. İbn Cerir, Tefsir (27/15, 16).

 

 

Yahya b. Said el-Kattan der ki: Hala arkadaşlarımın: "Kulların fiilleri yaratılmıştır" dediklerini duyuyorum. Ebu Abdillah el-Buhari: "Kulların hareketleri, sesleri, yaptıkları ve yazdıkları mahluktur. Ama açıkça okudukları, mushaflarda yazılı ve kalplerde yerleşen Kur'an mahluk değil, Allah'ın kelamıdır. Yüce Allah: "Hayır; Kur'an, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde yerleşen apaçık ayetlerdir"[Ankebut 49] buyurmaktadır.

 

Buhari: der ki: İshak b. İbrahim şöyle dedi: Kur'an'ın muhafaza edildiği kapların yaratılmış olduğu konusunda şüphe yoktur. Yüce Allah şöyle buyurdu: "Tur'a, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitab'a ... and olsun ... "[Tur 1-3] "Doğrusu sana vahyedilen bu Kitab, Levh-i Mahruz'da bulunan şanlı bir Kur'an'dır.''[Buruc 21, 22], "Nun; Kalem ve onunla yazılanlara and olsun ... ''[Nun 1] Katade:...... ayetlerini [Tur 2-3]: "Tur'a ve yayılmış deri üzerine yazılmış kitaba andalsun ki" şeklinde açıklamıştır. [-] Abdurrezzak (2/246), Buhari (98) ve İbn Cerir (21/561, 562)

 

Mücahid ..... ayetlerini: "Sahifeler üzerine yazılmış kitaba andalsun ki" şeklinde açıklamıştır. [-] Adem b. Ebi İyas (Tefsir Müdihid, s. 622) ve İbn Cerir (21/561, 562)

 

 

 

571- İbnu'l-Mübarek der ki: "Kağıt ve mürekkep mahlılktur. Ancak Kur'an ne halik, ne de mahlılktur. O, Allah'ın kelamıdır."  [-] Sahihtir. 543'te başka isnadla geçmiştir.

 

 

 

572- İbn Abbas: "Andolsun biz, Kur'an'ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık"[Kamer 17] buyruğunu: "Eğer Allah, Kur'an'ı insan oğlunun diline kolay kılmasaydı hiç kimse Allah'ın kelamıyla konuşamazdı" şeklinde açıklamıştır.   [-] Zayıf

 

 

 

573- Mücahid der ki: "And olsun ki Kur'an'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık"[Kamer 17] buyruğundan kasıt, okunmasının kolaylaştırılmasıdır. ''yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kİtab'a ... and olsun"[Tur 1-3] buyruğu "yayılmış sahifelere yazılmış Kitab'a and olsun" manasındadır. "Puta tapanlardan biri sana sığınırsa, onu güvene al; ta ki Allah'ın sözünü dinlesin"[Tevbe 6] ayeti ise şu manadadır: "Kişi bizim sözlerimizi ve Allah'ın indirdiğini dinlemek için geldiği zaman geldiği yere dönünceye kadar ona eman ver."  [-] Zayıf, İbn Cerir, Tefsir (2796).

 

 

 

574- İbn Abbas anlatıyor: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne cinlere bir şeyokumuş, ne de onları görmüştür. Bir defasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bir grupla beraber Ukaz panayırına doğru yola çıktı. Şeytanlarla gök haberleri arasında bir engel çekilmiş ve şeytanların üzerine ateş kıvılcımları gönderilmişti. Şeytanlar kavimlerine boş olarak döndüklerinde, kendilerine: "Size ne oldu?" diye sordular. Şeytanlar:

"Gök haberleri ile aramıza bir set çekildi ve üzerimize ateşten kıvılcımlar gönderildi" karşılığını verdiler. Kavimleri de: "Sizinle gök haberlerinin arasına, meydana gelen (olağanüstü) bir şey yüzünden set çekilmiştir. Yeryüzünün doğu ve batısına gidin de gök haberleri ile aranıza set çeken bu olay nedir bir bakın!" dediler.

 

Bunlardan Tihame taraflarına gidenler, Ukaz panayırına gitmek üzere olan Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Nahle denilen yerde ashabına sabah namazını kıldırırken karşılaştılar. Okunan Kur'an'ı duyduklarında dinlemeye başladılar ve birbirlerine: "Vallahi gök haberleri ile aramıza giren şey işte bu!" dediler. Oradan kavimlerine döndüler ve: "Ey kavmimiz! ''Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur'an dinledik de ona inandık. Artık, Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız''[Cin 1] dediler. Bunun üzerine Yüce Allah, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "De ki, bana cinlerden bir topluluğun (Kur'an'ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi ... "[Cin 1] diye başlayan ayetleri indirdi ki aslında Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vahyedilen cinlerin bu söyledikleriydi.

Buhari, Sahih'de Müsedded'den ve Müslim ise Şeyban b. Ferruh kanalıyla Ebu Avane'den rivayet ettiler.   [-] Sahih, ravileri güvenilir. Buhari (2/253, 81669, 670) ve Müslim (449).

 

 

 

575- İbn Abbas der ki: "Namaz kılarken sesini yükseltme, gizli de okuma, ikisi ortasında bir yol tut''[İsra 110] ayeti Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'de henüz gizlendiği dönemlerde nazil oldu. O zamanlar namazda sesini yükselttiği zaman müşrikler onu duyup Kur'an'a, onu indirene ve Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirdiği şeylere sövüyordu. Bundan dolayı Yüce Allah bu ayeti indirerek namazı kıldırırken ashabının Kur'an'ı işitip öğrenebileceği bir sesle okumasını emretti."  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Müslim (446).

 

Buhari, Sahih'de Haccac b. el-Minhal'den ve Müslim ise Muhammed b. es-Sabbah ve Amr en-Nakid kanalıyla Huşeym'den rivayet etti.  [-] Buhari 4722,7490 ve Müslim 446

 

Bu da kulaklarımızla işittiğimiz şeyin Kur'an olduğuna delalet eder.

 

 

 

576- İbn Uyeyne der ki: "Yüce Allah'ın, kelamını işitebilmenizi sağlaması size olan nimetlerinden değil mi?"

 

Sabit (sahih İfk) hadisi içinde Hz. Aişe dedi ki: Fakat vallahi, ben, Allah'ın benim hakkımda okunacak vahiy indireceğini zannetmiyordum. Bana göre benim durumum Allah'ın konuşturacağı kişiden daha aşağı idi. 

 

Bu hadis te okuduğumuz şeyin Allah'ın kelamı olduğuna delalet eder. [-] Ebu Amr es-Saffar dışındaki ravileri güvenilirdir.

 

 

 

577- Ebu Hureyre der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Allah, Kur'an'ı teganni yaparak okuyan bir peygambere kulak verdiği gibi hiçbir peygambere kulak vermemiştir."

 

Buhari Sahih'inde İbrahim b. Hamza'dan ve Müslim ise başka bir yolla rivayet etti.  [-] Sahihtir. Buhari (13/518) ve Müslim (792).

 

 

 

578- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yalnız iki şeye hased (gıpta) edilebilir. Biri, Allah'ın kendisine Kur'an öğrenmeyi nasip ettiği kimsedir ki, onu gece gündüz okur ve kendisini işiten komşusu: ''Keşke falan kişiye verilen Kur'an nimeti bana da verilseydi de ben de onun gibi amel etseydim!'' demesidir. Diğeri de, Allah'ın kendisine mal verdiği kimsedir ki, onu hak yolda sarf eder. Bunu gören diğer biri: ''Keşke falan kişiye verilen mal gibi bana da verilseydi de, ben de onun yaptığı gibi yapsaydım'' demesidir."

 

Buhari, Sahih'de Ali b. İbrahim kanalıyla Ravh b. Ubade'den rivayet etmiştir.  [-] Sahihtir,. Buhari (9/73, 13/220, 502).

 

 

 

579- Ebu Musa'nın bildirdiğine gÖre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kur'an okuyan mümin turunca benzer. Kokusu hoş, tadı da güzeldir. Kur'an okumayan mümin ise hurma gibidir. Kokusu yoktur, ancak tadı güzeldir. Kur'an okuyan günahkar, reyhana benzer. Kokusu hoş, tadı ise acıdır. Kur'an okumayan günahkar ise Ebucehil karpuzu gibidir. Tadı acı, kokusu da yoktur."

 

Buhari ve Müslim, Hudbe'den rivayet ettiler.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Buhari (9/65, 66) ve Müslim (797).

 

 

 

580- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kur'an'ı ezberleyip okuyan, şerefli ve saygılı olan katip melekler gibidir. Kur'an'ı zorlukla devamlı okuyan kimseye de iki kat sevap vardır."

 

Buhari, Sahih'de Adem kanalıyla rivayet etti. Bu da dilimizle okuduğumuz ve ezberlediğimiz şeyin Kur'an olduğuna delalet eder.  [-]  Sahihtir.

 

 

 

581- Abdullah b. Amr b. el-As'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kur'an'ı bilen birinin, Allah'ın kelamı içinde olduğu sürece kendisine dil uzatan birine dil uzatması ve kendisine kaba davranan birine kaba davranması doğru olmaz."

 

[-] Zayıf, Hakim, Müstedrek (1/552); Heysemı, Mecma (7/159).

 

 

Derim ki: Hadisten kastedilen, Kur'an'dan ezberinde bir şeyolandır. Eğer bu ve önceki hadis sabitse, bunlar Kur'an'dan ezberimizde olan şeyin Allah'ın kelamı olduğuna delalet eder. Yüce Allah'ın: "Hayır; Kur'an, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde yerleşen apaçık ayetlerdir"[Ankebut 49] buyruğu bu manadadır.

 

 

 

582- Ukbe b. Amir'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kur'an bir deri parçası içinde olsa dahi ateş ona dokunamazdı" buyurmuştur.  [-] Zayıf, Ahmed (4/155), Darimi (2/430), Ebu Ya'la (3/284) ve Taberani, el-Kebir 17/308 (850).

 

 

 

 

583- Ukbe b. Amir'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Eğer Kur'an bir deri (kişinin kalbinde) olsa, kalbinde olduğu kişiye ateşin dokunmaması umulur."  [-] Ahmed'e kadar olan senedi sahihtir.

 

 

 

584- Ebü Abdillah el-Büşenci, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kur'an bir deri parçası içinde olsa dahi ateş ona dokunamazdı" sözüyle ilgili şöyle dedi: "Hadisin manası: "Kur'an'ı ezberleyip okuyana ateş dokunmazdı" şeklindedir.  [-] Senedi Ebu Abdillah el-Buşenci'ye kadar sahihtir.

 

 

 

585- Saib b. Yezid der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında Şurayh el-Hadrami zikredilince: "O, Kur'an okumadan uyumayan bir adamdır" buyurdu.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Nesai (3/356, 257).

 

 

 

586- İbnu'l-Mübarek der ki: "Kur'an ne halik, ne de mahlüktur. O, Allah'ın kelamıdır ve O'ndan ayrı değildir."  [-] İsnadındaki Abdullah b. Yahya el-Kadı ez-Serahsı uydurmacılıkla itham edilmiştir.

 

 

Derim ki: Selef ve haleften olan hadis alimlerimizin görüşü bu şekildedir. Kur'an, Allah'ın kelamıdır. Onun Zati sıfatlarındandır ve ondan ayrı değildir. Alimlerimizin Kur'an hakkındaki görüşü bu şekilde olduğuna göre, Kur'an'dan okuduğumuz, yazdığım ız ve ezberlediğimizle ilgili başka bir görüşlerinin olması düşünülemez. Ancak bu konuda onlar ikiye ayrılmışlardır. Bir kısmı bizim yaptığımız gibi tilavetle metluv'u (okumayla okunanı) birbirinden ayırmıştır. Bir kısmı da bu konuda konuşmamayı tercih etmiştir.

 

 

 

587- Ebu Muhammed Fevzan der ki: İbn Şeddad, içinde bazı konuların yazılı olduğu bir kağıt parçasıyla geldi. Yazılanlardan biri de: "Kur'an'ı okurken olan lafzım mahluk değildir" cümlesidir. Bu parçayı Ebu Bekr el-Mervezi'ye verip şöyle dedim: "Bunu Ebu Abdillah'a götür ve İbn Şeddad'ın burada olduğunu bu kağıt parçasını getirdiğini, b'urada yazılı olanlardan yanlış olarak gördüğünü çizmesini söyle." Ebu Bekr geldiğinde: "Kur'an'ı okurken olan lafzım mahluk değildir" cümlesini çizdiğini ve şöyle yazdığını gördüm: "Kur'an her anlamıyla mahluk değildir." Hadisteki Ebu Abdillah, Ahmed b. Hanbel'dir.   [-] Sahih, ravileri güvenilir.

 

 

 

588- Ebü Muhammed Fevzan der ki: Ebü Bekr el-Müzeni yanımdayken Salih b. Ahmed gelip, beni Ebü Abdillah'ın (İmam Ahmed'in) yanına davet etti ve şöyle dedi: "Babama, Ebü Talib'in, kendisinden: ''Kur'an okurken olan lafzım mahlük değildir'' dediğini naklettiği anlatıldı. Kalkın yanına gidelim." Ben kalkınca Ebü Bekr ve Salih te peşimden geldiler Salih evine gitti. Ebü Bekr ile beraber Ebü Abdillah'ın yanına girdiğimizde Ebü Salih bize yetişti. Ebü Abdillah'ın çok kızgın olduğu yüzünden belli oluyordu. Ebü Bekr' e: "Git ve bana Ebü Talib'i getir" dedi. Ebü Talib gelmeden önce ben Ebü Abdillah'ı sakinleştirmeye çalışarak: "O saygın biridir" demeye başladım. Ebü Talib sinirden yüzünün rengi değişmiş Ebü Abdillah'ın önünde oturunca, Ebü Abdillah: "Benim: ''Kur'an okurken olan lafzım mahlük değildir'' dediğimi söyledin mi?" diye sordu. Ebu Talib: "Ben bunu kendi görüşüm olarak söyledim" cevabını verince Ebü Abdillah: "Bunu ne kendi adına, ne de benden nakletme. Hiçbir alimin böyle dediğini işitmedim" deyip şöyle devam etti: "Kur'an Allah'ın kelamıdır ve hiçbir haliyle mahluk değildir." Ebu Abdillah'ın işiteceği bir şekilde Ebu Talib' e: "Eğer birisine böyle bir şey dediysen git ve Ebu Abdillah'ın böyle bir şey demeyi yasakladığını söyle" dedim.

 

[-] İsnadı sahihtir. İbnu'l-Cevzi, Menakib Ahmed (s. 155) ve İbn Teymiyye, Fetava (12/360, 361).

 

 

Beyhaki der ki: Bu iki rivayet te Ahmed b. Hanbel'in böyle bir şey demediğini göstermektedir. Ancak o bu konuda, cemaate muhalefet edenlerin görüşünü reddetmesine rağmen fazla konuşmayı sevmezdi.

 

 

 

589- Ebu Osman Said b. İşkab eş-Şaşi der ki: İshak b. Raheveyh enNisaburi'ye, Kur'an'ın lafzını sorduğumda: "Bu konuda tartışmak yersizdir. Allah'ın kelamı mahluk değildir" cevabını verdi.  [-] İshak b. Raheveyh'e kadar senedi sahihtir.

 

 

 

590- Abdullah b. Ahmed b. Hanbel der ki: Babamın: "Kur'an'ın kendisini kastederek: "Kur'an okurken olan lafzım mahluktur'' derse, kafir olur" dediğini işittim. [-] Sahihtir.

 

 

Derim ki: "Kur'an'ı kastederek. .. " sözü, Abdullah'ın, babasından hıfzettiği bir şarttır.

Hadisi ondan anlattığımızın hilafına bir lafızla nakledenler onun bu lafzını nakletmemişler, bu sebeple onun adına yanlış görüş bildirmişlerdir.

 

 

 

591- Ebü Hamid b. eş-Şarkı der ki: Muhammed b. Yahya ez-Zühli'nin meclisinde bulundum. o: "Kur'an okurken olan lafzım mahlüktur, diyen meclisimize gelmesin" deyince Müslim b. el-Haccac meclisten kalkıp gitti.

 

[-] Ravilerden Muhammed b. Yusuf ed-Dakkak hakkında bilgim yoktur.

 

 

Derim ki: Muhammed b. Yahya'nın Muhammed b. İsmail el-Buhari ile bu konuda uzun bir kıssası vardır. Buhari tilavet ile okunan arasında fark olduğunu söylerdi. Muhammed b. Yahya ise bunları birbirinden ayırmayı kabul etmezdi. Müslim b. el-Haccac bu konuda Buhari ile aynı görüşteydi. Sonra Muhammed b. Eslem et-Tüsi bu konuda kötü bir söz söyleyip: "Ses, o sesi verendendir ve Allah'ın kelamıdır" demiştir.

 

Muhammed b. İshak b. Huzeyme de bu sözü ondan almıştır. Bunu söyleyeler, okunan Kur'an'ın mahlük olmadığını kasdetmişlerdir. Ancak bunu ifade etmek için kullandıkları ibare uygun değildir.

 

 

 

592- Ebu Abdillah Muhammed b. el-Abbas ed-Dabbi anlatıyor: Rey şehrindeyken, Ebu Bekr Muhammed b. İshak b. Huzeyme yolculuk yaparken onun muhafızı olan Ebu'l-Fadl el-Batayini'nin şöyle dediğini işittim: Ebu Bekr Muhammed b. İshak bir gün ikindiye yakın evinden çıkınca, nereye gideceğini bilmeden ben de peşinden gittim. Ma'mer'in kapısına varınca, Ebu Abdirrahman'ın evine girdi. Sonra kalbi kırık bir şekilde çıktı. Mekkeli bir kişinin hanının yanına gelince Mansur esSaydalani'ye: "Gel!" dedi. Mansur ona yaklaşıp önünde durunca: "Ne iş yapıyorsun?" diye sordu. Mansur: "Ben attarım" cevabını verince, Ebu Bekr: "Ayakkabıları güzelce tamir edebilir misin?" diye sordu. Mansur:

 

"Hayır" cevabını verince: "Marangozluğu güzel yapabilir misin?" diye sordu. Mansur: "Hayır" cevabını verince Ebu Bekr bize şöyle dedi: "Eğer attar sadece kendi mesleğiyle ilgili şeyi güzel yapabiliyorsa, hadis rivayet eden bir fakihin kelam ilmini güzelce bilmemesini neden garipsiyorsunuz. Müzenı bana birçok defa: "Şafii, kelamdan bizi nehyederdi" demiştir.  [-] Sahihtir.

 

 

Derim ki: Hadiste bahsedilen Ebu Abdirrahman Mutezile' dendir ve Ebu Bekr b. İshak'a, hocaları Ebu Ali Muhammed b. Abdilvehhab es-Sekafi, Ebü Bekr b. İshak es-Sabği, Ebü Muhammed b. Yahya b. Mansür el-Kadi, Ebü Bekr b. Osman el-Hiri'nin bidatlerinden ona anlatmıştır. Bunlar yüce Allah'ın ezelde konuştuktan sonra konuşmadığını iddia ediyorlardı. Ebü Bekr b. İshak bunlarla uzun süre tartışmış ve Allah'ın kelamının kadim olmakla birlikte muhdes olduğunu da düşündürecek şeyler söyledi. Sonra Ebü Bekr Ahmed b. İshak el-Fakih, bu konuda kendi ve arkadaşlarının görüşünü Ebü Bekr b. Osman'a yazdırıp Muhammed b. İshak b. Huzeyme'ye arz etti. Muhammed b. İshak bu görüşü tasvip edip, daha önce de belirttiğimiz gibi kelam ilmine vakıf olmadığını söyledi. Ebü Bekr Ahmed b. İshak el-Fakih'in yazdırdıklarından biri de şudur: Kim yüce Allah'ın sadece bir defa konuştuğunu iddia ederse küfre girer. Allah ezelde de konuşmuştur ve hala da konuşmaktadır. Kelamı onun zati sıfatlarındandır. Yüze Allah'ın zatının benzeri olmadığı gibi kelamının da benzeri ve sonu yoktur. Yüce Allah şöyle buyurur: "O'ndan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur."[Kasas 88] "De ki: Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadarını da katsak, Rabbimin sözleri tükenmeden denizler tükenirdi."[Kehf 109] Yüce Allah'ın kelamı, Allah'tan ayrı değildir. Onun kelamı tıpkı ilmi gibi zati sıfatlarındandır. Rabbimiz ezeli ve ebedi alimdir ve mütekellimdir. O, yücelik sıfatıyla mevsuftur ve o latiftir, her şeyden haberdardır. Yazdıklarından biri de şöyledir: "Kur'an Allah'ın zati sıfatlarından olan kelamıdır. Onun kelamı mahlük, fiil, merül ve muhdes değildir.

 

 

 

593- Ebu'l-Hasan Ali b. Ahmed ez-Zahid el-Buşenci anlatıyor: Rey'de Abdurrahman b. Ebi Hatim er-Razi'nin yanına girip Nisabur'da Ebu Bekr b. Huzeyme ve arkadaşları arasında geçenleri anlattığımda: "Ebu Bekr'in kelamla işi ne? Bize ve ona yakışan bilmediğimiz konuda konuşmamaktır" dedi.

 

Yanından çıkıp Ebu'l-Abbas el-Kalanisi'nin yanına girdiğimde ise: "Kaderiyye'den olan kelamcıların sözlerinden bazıları Muhammed b. İshak'ı etkilemiş olabilir" dedi.

 

Sonra Bağdad'a gidip bu meseleleri anlatmadığım hiçbir fakih ve kelamcı kalmadı. Hepsi de bu konuda Ebu'l-Abbas el-Kalanisi'nin görüşünü destekledi. Ebu Bekr Muhammed b. İshak'ın sözlerini ise eleştirdi.

 

Derim ki: Muhammed b. İshak daha sonra bu konuda selefin görüşüne dönmüş ve önceki söylediklerinden pişman olmuştur. Allah en doğrusunu bilir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Yüce Allah'ın: "Şahit olarak hangi şey daha büyüktür" de. "Allah benimle sizin aranızda şahiddir" de" Buyruğu