BEYHAKİ

KÜLLİYATI

ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARI

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

İlim Sıfatının İsbatıyla İlgili Rivayetler

 

Yüce Allah: "Dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar"[Bakara 255] buyurmuştur. Ayetten kastedilen, Yüce Allah'ın kendilerine öğrettiğinden başka bir şey bilmemeleridir. Yüce Allah şöyle buyurur: "De ki: ''Öyleyse onun surelerine benzer uydurma on sure meydana getirin, iddianızda samimi iseniz, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.'' Söylediğinizi yapamazlarsa, bilin ki o, ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir. O'ndan başka tanrı yoktur, artık müslümansınız değil mi?''[Hud 13-14], "Fakat Allah sana indirdiğine şahitlik eder, onu bilerek indirmiştir."[Nisa 166]

 

Müşrikler Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Senin Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik eden kimseyi bulamıyoruz" deyince, Yüce Allah: "Fakat Allah sana indirdiğine şahitlik eder, onu bilerek indirmiştir, melekler de şahitlik ederler. Şahid olarak Allah yeter''[Nisa 166] ayetini indirdi. Yüce Allah şöyle buyurur: "Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi ona aittir. O'nun bilgisi dışında hiçbir ürün kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz."[Fussilet 47], "And olsun ki, kendilerine peygamber gönderilenlere soracağız, peygamberlere de soracağız. And olsun ki, yaptıklarını kendilerine bir bir anlatacağız, zira onlardan uzak değildik."[A'raf 6-7], "Sizin Tanrınız, ancak, O'ndan başka tanrı olmayan Allah'tır. İlmi her şeyi içine almıştır.''[Taha 98] Yüce Allah, Arş'ı taşıyanların şöyle dediğini bildirmiştir: "Rabbimiz! İlmin ve rahmetin her şeyi içine almıştır." Yine yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratan Allah'tır, Allah'ın her şeye Kadir olduğunu ve Allah'ın ilminin her şeyi kuşatlığını bHmeniz için Allah'ın buyruğu bunlar arasında iner durur.''[Talak 12] Yani Yüce Allah'ın ilmi her şeyi kuşatıp içine almıştır. Yine yüce Allah: "Kıyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur"[Lokman 34] ve "Doğrusu bunun ne zaman geleceğini Allah bilir''[Ahkaf 23] buyurmuştur.

 

 

Ebu İshak el- İsferayini şöyle derdi: Zati sıfatlardan ilimle ilgili isimler şunlardır:

 

el-Alim; bütün ilimleri bilmesidir.

el-Habir; olacak şeyleri, olmadan önce sadece kendisinin bilmesidir.

el-Hakim; her şeyin teferruatını en ince ayrıntısına kadar sadece kendisinin bilmesidir.

eş-Şehid; gaib olanı da hazır olanı da yani her şeyi bilmesidir.

el-Hafız; bildiği hiçbir şeyi unutmamasıdır.

 

el-Muhsı; rüzgarın şiddetli esmesi, yaprakların düşmesi ve ışığın azalıp çoğalması durumunda bile bunlarla ilgili en küçük ayrıntıyı, düşen her yaprağı, rüzgarın savurduğu her zerreyi bilmesidir. Bunların hepsini en ince ayrıntısına kadar bilir, çünkü bunları yaratan odur. Yüce Allah: "Yaratan bilmez olur mu? O, Latif'tir, haberdardır"[Mülk 14] buyurmuştur.

 

 

 

220- Said b. Cübeyr der ki: İbn Abbas'a: "Nevf el-Bikali, Hızır'ın (yol) arkadaşı olan Musa'nın, İsrail oğullarının Musa'sı olmadığını iddia ediyor" dediğimde İbn Abbas şöyle dedi: Allah'ın düşmanı yalan söylüyor! Zira Ubey b. Ka'b, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle işittiğini bana bildirdi:

 

Hz. Musa, İsrail oğullarına hitap etmek için kalktığında kendisine:

"En bilgili insan kimdir?" diye sordular. Musa: "Benim" deyince Yüce Allah, en iyi bilmeyi kendisine nisbet etmediği için ona sitem etti ve kendisine: "İki denizin birleştiği yerde senden daha alim olan bir kulum var" diye vahy etti. Musa: "Rabbim! Ona nasıl ulaşabilirim?" diye sorduğunda, Yüce Allah: "Bir balık alır ve onu bir zembilin içinde taşırsın. Balığı kaybettiğin yerde de onu bulacaksın" buyurdu. Bunun üzerine Musa bir zembilin içine balık koyarak yola çıktı. Yanında hizmetçisi Yuşa' b. Nun'u da aldı. Bir kayanın yanına geldiklerinde kafayı vurup yattılar. Zembilin içinde huysuzlaşan balık kendini zembilin dışına attı ve denize düştü. Balık denizin içinde süzülüp giderken Yüce Allah suyun akıntısını balık için durdurdu. Denizin suyu adeta bir kemer gibi (yanlara) açıldı ve balık gitti.

Uyandıklarında Yuşa', Musa'ya balığın gittiğini söylemeyi unuttu.

Gündüzün kalan kısmı ile gece boyunca yol aldılar. İkinci gün sabah olunca, Musa, hizmetçisine: "Yemeğimizi getir! Zira bu yolculuğumuzda epeyce yorulduk" dedi. Oysa Musa Yüce Allah'ın gitmesini emrettiği o yere gelene dek hiç yorulmamıştı. Hizmetçisi ona: "Yanında dinlendiğimiz o kaya vardı ya, balığı işte orada unuttum. Onu bana unutturan da şeytandan başkası değiL. Balık şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitti" karşılığını verdi. Balık için (kurtuluş) olan kanal, Musa ve hizmetçisi için şaşılacak bir şeyolmuştu. Bunun üzerine Musa:

 

"Bizim aradığımız yer de orasıydı zaten!" dedi. Geldikleri yolu, izlerini takip ede ede geri döndüler.

 

O kayanın yanına vardıklarında giysilere bürünmüş bir adamla karşılaştılar. Musa ona selam verince, Hızır: "Senin yurdunda nasıl selamette olunabilir ki?" karşılığını verdi. Musa: "Ben Musa'yım" deyince, Hızır: "İsrail oğullarının Musa'sı mı?" diye sordu. Musa: "Evet! Sana öğretilen doğru yolu bana da öğretmen için yanına geldim" dedi. Hızır: "Ey Musa! Ama benim yanımda sabredemezsin; çünkü ben, Yüce Allah'ın bana öğrettiği ancak senin bilmediğin şeyleri biliyorum. Sen de, Yüce Allah'ın sana öğrettiği ancak benim bilmediğim şeyleri biliyorsun" deyince, Musa: "İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir emrine karşı gelmeyeceğim" karşılığını verdi. Bunun üzerine Hızır: "Bana tabi olacaksan, sana anlatmadıktan sonra bana hiçbir şeyi sormayacaksın" dedi ve denizin sahilinde yürümeye başladılar.

 

Oradan bir gemi geçince, gemidekilerle konuşup kendilerini de almalarını istediler. Gemidekiler Hızır'ı tanıyınca ücretsiz olarak gemiye aldılar. Hızır gemiye biner binmez bir keser alıp geminin tahtalarından birini söktü. Musa: "Adamlar bizleri ücretsiz olarak gemilerine aldılar; oysa sen gemide bir delik açarak gemidekileri suda boğmak istiyorsun! Doğrusu pek şaşılacak bir şey yaptın!" diye çıkıştı. Hızır: "Ben sana, yanımda sabredemezsin demedim mi?" deyince, Musa: "Unuttuğum bir şeyden dolayı beni sorumlu tutma ve işimi de zorlaştırma" karşılığını verdi. Musa'nın ilk sabırsızlığı unutmaktan dolayı oldu.

Sonra bir kuş gelip geminin kenarına kondu ve gagasıyla denizden bir yudum su aldı. Hızır: "Benim ilmim ile senin ilmin, Yüce Allah'ın ilminin yanında şu kuşun denizden eksilttiği su kadardır" dedi.

 

Sonra gemiden ayrıldılar. Yine sahilde yürürlerken, bir grup çocukla beraber oynayan bir çocuk Hızır'ın dikkatini çekti. Hızır o çocuğun başını eliyle tutup kopararak çocuğu öldürdü. Musa: "Suçsuz bir cana, kısas olmaksınız kıydın. Pek kötü bir iş yaptın!" diye çıkışınca, Hızır:

"Benim yamında sabredemezsin demedim mi?" dedi. Bu, birincisinden daha ağır olmuştu. Musa: "Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana yoldaş olma ve bu konuda haklı olarak bir mazeretin olur!" dedi.

 

Tekrar yola koyuldular. Bir köye geldiklerinde köylülerden yemek istediler. Ancak köylüler onları ağırlamaktan kaçındılar. Köyde eğilmiş, yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler. Hızır eliyle duvarı düzeltti. Bunun üzerine Musa: "Bu köylüler bizlere yemek vermediler ve bizi ağırlamadılar. Sen bu duvarı düzeltmene karşılık onlardan bir ücret alabilirsin" deyince, Hızır şöyle karşılık verdi: "İşte bu, seninle benim ayrılmamızı gerektiriyor; dayanamadığın işlerin yorumunu sana anlatacağım. Gemi, denizde çalışan birkaç yoksula aitti; onu kusurlu kılmak istedim, çünkü peşlerinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı. Oğlana gelince; onun ana babası inanmış kimselerdi. çocuğun onları azdırmasından ve inkara sürüklemesinden korkmuştuk. Rablerinin o çocuktan daha temiz ve onlara daha çok merhamet eden birini vermesini istedik. Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı; babaları da iyi bir kimseydi. Rabbin onların erginlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarım istedi. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur." (Kehf 79-82)

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "İsterdik ki Musa sabretmiş olsaydı da Yüce Allah onların haberlerini bize anlatsaydı."

 

Said b. Cübeyr ekledi: İbn Abbas şu ayeti okurdu: "Gemi, denizde çalışan birkaç yoksula aitti; onu kusurlu kılmak istedim, çünkü peşlerinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı."

 

(Kehf 79) Yine şu ayeti okurdu: "Oğlana gelince; onun ana babası inanmış kimselerdi. çocuğun onları azdırmasından ve inkara sürüklemesinden korkmuştuk." (Kehf 80) 

 

Buhari Humeydi'den ve Müslim Amr en-Nakıd ve İshak b. Raheveyh kanalıyla Süfyan b. Uyeyne'den rivayet etti.   [-] Sahih, ravileri güvenilir. Buhari (3401) ve Müslim (2380).

 

 

 

221- Bize Ebu Amr Muhammed b. Abdillah el-Edib şunu haber verdi: Ebu Bekr Ahmed b. İbrahim el-İsmaili dedi ki: Hz. Hızır'ın: "Benim ilmim ve senin ilmin yüce Allah'ın ilminden (malumatından) ancak bu kuşun bu denizden eksilttiği kadarını eksiltir" sözü iki manaya gelir. Bunlardan biri şudur: Kuş gagasını denize batırmakla ondan hiçbir şey eksiltmezse, aynı şekilde bizim ilmimiz de yüce Allah'ın ilminden hiçbir şey eksiltmez.

Tıpkı şairin şöyle dediği gibi:

 

Hiçbir kusurumuz yoktur. sadece kılıçlarımız

Karşımıza çıkan askeri birliklerle çarpışmaktan ötürü köreldiler.

 

Şiirde hiçbir kusurlarının olmadığı anlatılmak istenmiştir. Yüce Allah'ın: "Orada boş sözler değil, sadece esenlik veren sözler işitirler''[Meryem 62] sözünden de kesinlikle boş söz işitilmediği kastedilmiştir.

 

Diğer mana ise şudur: "Yüce Allah'ın ilminden aldığımız miktarı her şeyi kuşatan ilmiyle ölçecek olursak, ancak kuşun gagasıyla denizden aldığı su kadar olabilir. Nasıl ki kuşun aldığı su miktarının denizdeki suyun yanında hiçbir değeri yoksa, bizim de ilmimizin, Allah'ın ilmi yanında hiçbir değeri yoktur.

 

Habib b. Ebi Sabit bunu Said b. Cübeyr' den, İbn Abbas'tan mevkuf (yani onun sözü) olarak nakletmiştir.  [-] Sahih

 

 

 

222- İbn Abbas der ki: Hz. Musa, Hızır ile konuşurken Hızır, kendisine: "Sen İsrail oğullarının peygamberi değil misin? Sen sana yetecek kadar bilgiyi edinmedin mi?" diye sordu. Hz. Musa ise: "Ben seni takip etmekle emrolundum" cevabını verdi. Bunun üzerine Hızır: "Sen benim yanımda sabredemezsin" dedi. Hızır, Musa ile konuşurken bir kuş geldi ve deniz kenarına kondu. Sonra gagasını suya batırarak uçup gitti. Hızır, Musa'ya: "Ey Musa! Kuşun denizden ne kadar su aldığını gördün mü?" diye sordu. Hz. Musa: "Evet, gördüm" deyince, Hızır: "İkimizin aldığı ilim Allah'ın ilmi karşısında bu denize oranla kuşun gagasıyla aldığı su miktarı kadardır" dedi.

 

 

 

223- Cabir anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize Kur'an'dan bir sure öğretir gibi her bir ihtiyacımız da istihareyi öğretir ve şöyle derdi: "Kişi bir işe kalkışacağı zaman farz namazlar dışında iki rekatlık bir namaz kılsın sonra: ''Allahım! Senin ilmin ve kudretine dayanarak bu işte benim hakkımda hayırlı olanı bildirmeni ve bunu yapmada güç vermeni diliyorum. O geniş lütfundan diliyorum, zira sen Alim'sin ben cahilim, sen Kadir'sin ben acizim. Sen ki bilinemeyecek tüm şeyleri bilirsin.'' Yapacağı işi aynen zikrederek: ''Allahım! Şayet yapacağım bu iş benim dinim için, hayatım için ve işlerimin akıbeti için hayırlı ise bunu bana takdir edip kolaylaştır ve onu bana mübarek kıL. Allahım! Bu iş benim dinim, hayatım ve işlerimin akıbeti için'' -veya: İşimin şimdisi ve sonrası için- kötü ise beni ondan, onu da benden uzak tut ve hayırlı olanı her nerede ise bana takdir et. Takdir ettiğine de razı kıl'' diye dua etsin."

 

Buhari, Sahih'de Kuteybe ve başkası kanalıyla Abdurrahman'dan rivayet etti.  [-]  Sahih. Buhari: (1162, 6382, 7390).

 

 

 

224- Abdullah b. Mestid'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yapmak istediği bir işle ilgili istihare yapacağı zaman şöyle derdi: "Allahım! Senin ilmin ile Senden hayırlı olanı diliyorum. Kudretinle bana güç vermeni diliyor ve Senin büyük lütfundan istiyorum. Şüphesiz ki Sen kadirsin, benim gücüm yetmez. Sen bilirsin, ben bilmem. Sen bütün gizlilikleri bilensin. Allahım! Eğer şu işim dinimde, hayatımda ve işimin sonunda benim için hayırlı ise onu benim için mukadder kıl, benim için kolaylaşır. Sonra da onu benim için bereketli kıl. Allahım! Şayet yapacağım bu iş benim dinim için, hayatım için ve işlerimin akıbeti için hayırlı ise bunu bana takdir edip kolaylaştır ve onu bana mübarek kıl. Eğer kötü ise, hayırlı olanı her nerede ise bana takdir et. Takdir ettiğine de razı kıl" 

 

[-] Zayıf. Bezzar, Keşfu'l-Estar (4/55); Taberani, M. el-Kebır (10/111, 112) M. es-Sağir (1/190); İbn Ebi Şeybe (10/285).

 

 

 

225- Abdullah b. Mesud: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir iş yapmak istediğimiz zaman nasıl istihare yapmamız gerektiğini öğretirdi" deyip hadisi zikretti. Ancak farklı olarak: "Eğer işimin akıbeti hayırlıysa onu bana kolaylaştır" dedi. Hadisin sonunda da: "Ey merhametlilerin merhametlisi" buyurdu.  [-] Zayıf

 

 

 

226- Abdullah (b. Mes'ud) der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize istihareyi öğretir ve şöyle derdi: "Sizden biri bir iş yapmak istediği zaman: ''Allahım! Senin ilmin ile Senden hayırlı olanı diliyor, Kudretinle bana güç vermeni diliyorum'' desin." Ravi sonra hadisi muhtasar olarak zikretti.   [-] Zayıf

 

 

 

227- Ata b. es-Saib'in babasından bildirdiğine göre Ammar b. Yasir bize bir namaz kıldırdı. Namazı biraz kısa tutunca cemaatten kimisi: "Namazı çok hafif kıldırdın" dediler. Bunun üzerine Ammar: "Acele kıldırdım, fakat namazda Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) duyduğum duaları okudum" diye cevap verdi. Ammar kalkıp giderken cemaatten bir adam -Ata der ki: "Bu kişi benim babamdı, ama kendisinden "bir adam" diye kinaye yollu bahsediyor" - onun peşine takıldı ve Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) duyduğu duaların neler olduğunu sordu. Sonra gelip o cemaate duaları haber verdi: "Allahım! İlminle gaybları bilmen hürmetine, mahlukatın üzerine mutlak güç sahibi olman hürmetine, yaşamamda benim için hayır bildiğin sürece beni yaşat, ölümde benim için hayır bildiğin sürece beni vefat ettir. Allahım! Açık ve gizli her yerde senden korkma duygusunu isterim. Öfkeli ve sakin halimde bile doğru ve hakkı söylemeyi senden isterim. Zenginlikte ve fakirlikte orta yolu tutmayı senden isterim. Bitmeyen tükenmeyen nimetlerinden isterim ve kesintisiz bir şekilde gözümün aydın olmasını isterim. Hükmünden sonra rızanı isterim. Ölümümden sonra iyi bir hayat sürdürmeyi isterim. Sana şevkle kavuşmayı, cemaline bakma lezzetini, zarar veren felaketlere uğramaksızın, saptırıcı fitnelere düşmeksizin yaşamayı isterim. Allahım! Bizi, iman ziynetiyle süsle, başkalarına hidayet rehberi olanlardan ve doğru yolu bulanlardan eyle."  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Nesai (1304).

 

 

 

228- Abdullah b. Amr der ki: bir adam: "İIminin kuşattığı sayı kadar La ilahe illallah" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Meleklerin bu sözü yazmak için yarıştıklarını gördüm. Melekler: ''Ya Rab! Bunu nasıl yazalım?'' diye sorunca yüce Allah: "Kulumun dediği gibi yazın" buyurdu."  [-] Zayıf

 

 

 

229- Abdullah b. Amr b. el-As der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Yüce Allah tüm mahlukatı bir karanlıkta yaratır. Sonra nurundan üzerlerine doğru saçtı. O gün kime bu nurdan isabet ettiyse (dünyada) doğru yolda olacaktır. Nurdan kendisine isabet etmeyenler ise dalalette olacaktır. Bundan dolayı Yüce Allah'ın ilminde olması takdir edilen şeylerin yazılıp bittiğini, hükmün verildiğini söylüyorum."

 

Nurundan üzerlerine saçtı... " sözünde kasıt, yarattığı nurdur. Yüce Allah: "Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve nuru var eden Allah'a mahsustur"[En'am 1] buyurmuştur.  [-] Sahih, ravileri güvenilir. Tirmizi (2642).

 

 

 

230- Ebu'd-Derda der ki: Ebu'l-Kasım'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Yüce Allah, Hz. İsa'ya: ''Ey İsa! Senden sonra öyle bir topluluk kılacağım ki başlarına sevdikleri bir şey geldiği zaman hamd edip şükredecek, sevmedikleri bir şey geldiği zaman da hilim ve ilim sahibi olmadıkları halde buna sabredip karşılığını benden bekleyeceklerdir'' buyurdu. Hz. İsa: ''Rabbim! Hilim ve ilim sahibi olmadan bunu nasıl yapabilirler ki?'' diye sorunca, Yüce Allah: ''Onlara kendi hilmim ile ilmimden vereceğim'' buyurdu."l

 

[-] Zayıf, Ahmed, Müsned (6/450), Buhari, Tarıh (4/2/255-256), Hakim, Müstedrek (1/348); Ebu Nuaym, Hilye (1/227, 5/243).

 

 

 

231- Enes, Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem), o da Cebrail'den bildiriyor: Yüce Allah şöyle buyurur: ... -Hadis devam ediyor"Mümin kullarımdan bazılarının imanı, ancak zenginlikle ıslah olur. Zira kendisini fakir kılarsam bozulur. Mümin kullarımdan bazılarının imanı, ancak fakirlikle ıslah olur. Zira kendisini zengin kılarsam bozulur. Mümin kullarımdan bazılarının imanı ancak sıhhatle ıslah olur. Zira kendisini hasta kılarsam bozulur. Mümin kullarımdan bazılarının da imanı, ancak hastalıkla ıslah olur. Zira kendisini sıhhatli kılarsam bozulur. Ben kullarımın işlerini kalplerindekini bildiğim için ilmimle düzenliyorum. Zira her şeyi hakkıyla bilir ve her şeyden haberdarımdır."

 

[-] Zayıf. Hakim et-Tirmizi (2/232), Ebu Nuaym (8/318, 319); İbn Asakir (41/285). İbn Hacer, Fethu'l-Bari (11/342): "İsnadı zayıftır" demiştir.

 

 

 

232- Abdullah b. Abbas der ki: Abbas beni Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdiğinde Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) teyzem Meymune'nin evinde akşamlarken yanına gittim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gecenin bir vaktinde kalkıp sabah namazından önce iki rekat namaz kıldı ve şöyle dua etti: "Kudret ve kerem sahibi olan Allah'ı tesbih ederim. İlmiyle her şeyi kuşatan Allah'ı tesbih ederim." Sonra ravi hadisin devamını zikretti.   [-] Zayıf

 

 

 

233- İbn Abbas der ki: "Kürsisi gökleri ve yeri kaplamıştır ....''[Bakara 255] ayetindeki Kürsi!hükümranlıktan kasıt ilmidir."

 

Başkası ise Cafer kanalıyla Said b. Cübeyr'in sözü olarak aktarmıştır.  [-] Zayıf, İbn Kesir, Tefsir (1/549)

 

 

 

234- İbn Abbas der ki: "Allah'ın şaşırttığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü perdelediği kimseyi gördün mü?''[Casiye 23] ayetinden kasıt, yüce Allah'ın da ezeli ilmiyle onun hidayete ermeyeceğini bildiği için de yolunu şaşırtmasıdır. "Şüphesiz O gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir''[Taha 7] ayetinden kasıt ise insanın içinde gizlediğini ve ileride yapacağı, ancak yapmadığı için henüz bilmediği şeyleri bilmesidir. Yüce Allah bütün bunları bilir. Allah'ın geçmişi bilmesiyle geleceği bilmesi arasında fark yoktur.  [-] Zayıf

 

 

 

235- Ebü Said b. Ebi Amr'ın, Ebu'l-Abbas Muhammed b. Yaküb kanalıyla Muhammed b. el-Cehm'den bildirdiğine göre Yahya b. Ziyad el-Ferra: "Oysa İblis'in onlar üzerinde bir nüfuzu yoktu''[Sebe 21] ayetini şöyle açıkladı: "İblis'in onları saptıracak bir delili yoktu. Ancak kimin ahirete iman edeceğini bilmek için İblis'i onlara musaHat etti." Eğer: "Allah onların iman edip etmeyeceğini bildiği halde nasıl İblis'i onlara musaHat eder" denilecek olursa şöyle cevap veririz: "Kur'an'da buna benzer şeyler çoktur. Yüce Allah: "And olsun ki sizi, içinizden cihada çıkanları ve sabredenleri meydana çıkarana ve haberlerinizi açıklayana kadar deneyeceğiz"[Muhammed 31] buyurmuştur. Halbuki Allah mücahitleri ve sabredenleri denemeden bilir. Bunun manasıyla ilgili iki ihtimal vardır:

 

Birincisi şudur: Araplar, cahillerle konuşurken, bildikleri halde, bilmiyorlarmış gibi onlara böyle bir şart koşarlardI. Kişi: "Ateş odunu yakar" derken cahil: "Odun ateşi yakar" deyince alim olan: "Hangisinin hangisini yaktığını bilmek için odun ve ateş getirelim" der. Halbuki böyle diyen, ateşin odunu yaktığını bilir, ancak yine de böyle der.

 

İkincisi ise şudur: "İçinizden cihad edenleri bilinceye sizi kadar deneyeceğiz"[Muhammed 31] ayetinin manası, ortaya çıkarıncaya kadar demektir. Burada asılolan cihad fiilinin yapılmasıdır. "Önce yaratan, ölümünden sonra tekrar dirilten O'dur. Bu, O'nun için daha kolaydır"[Rum 27] buyruğunda: "Bunu siz de biliyorsunuz ey kafirler?" manası vardır. Yine:

 

"Tat bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin''[Duhan 49] ayeti ise: "Sen dininin daha değerli ve şerefli olduğunu iddia ediyordun" manası vardır. Yine Hz. İsa'ya söylenen: "Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Beni ve annemi Allah'tan başka iki tanrı olarak benimseyin dedin?"[5 Maide 116] buyurulurken yüce Allah Hz. İsa'nın ne cevap vereceğini biliyordu. Hz. İsa da Yüce Allah'ın cevaba ihtiyacı olmadığını bildiği halde cevap vermiştir. Yüce Allah bildiği şeyi cevap almak için kula sorduğuna göre, yaptığı fiili de cahile görebiliyormuş gibi ifade ederek belirtebilir.

 

Müzeni, Şafii'nin: "Senin yöneldiğin yönü, Peygamber'e uyanları, cayacaklardan ayırt etmek için kıble yaptık"[Bakara 143] ayetiyle ilgili şöyle dediğini nakletmiştir: "Burada kastedilen, insanların kimin uyup uymayacağını görüp bilmesidir. Yüce Allah, Peygamber'e kimin uyacağını önceden bilir. Onun için önce ve sonra birdir." Başkası ise şu manayı vermiştir: "Senin yöneldiğin yönü daha sana uyanlar yokken kimin uyacağını bildiğimiz gibi, uyulduktan sonra uyanların ortaya çıkması için kıble yaptık."  [-] Zayıf. İbn Cerir, Tefsir (16/192).

 

 

 

236- İbn Abbas'ın, "Her ilim sahibi üstünde daha iyi bir bilen vardır''[Yusuf 76] buyruğunu açıklarken: "Kimi diğerinden daha bilgili olabilir, Yüce Allah ise her ilim sahibi üstünde daha iyi bilendir" demiştir.   [-] İbn Cerir (13/268, 269), İbn Ebi Hatim (7/2177)

 

 

 

237- İkrime, "Her ilim sahibi üstünde daha iyi bir bilen vardır"[Yusuf 76] buyruğunu açıklarken: "Allah'ın ilmi, her alimin ilminin üzerindedir" demiştir.   [-] Sahih. İbn Cerir (13/269); İbn Ebi Hatim (7/2177)

 

Ebu Mansur el-Bağdadi der ki: "Biz Yüce Allah ilim sahibidir derken "....." kelimesini nekirelbelirtisiz olarak değil, marifelbelirtili olarak "....." takısıyla "....." şeklinde söyleriz. Tıpkı: "....." değil de, "...." dediğimiz gibi.

 

 

 

238- İbn Abbas: "O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir''[Taha 7] buyruğunu açıklarken şöyle demiştir: "İçinde gizlediğini bildiği gibi yarın yapacağını da bilir."  [-] Zayıf, İbn Cerir, Tefsir (16/139,140).

 

 

 

239- Davud b. Ebi Hind der ki: Uzeyr, Rabbine kader konusunu sorunca, Yüce Allah: "Bana sadece benim bilebileceğim bir şeyi sordun. Ceza olarak peygamberler arasında senin adını anmayacağım!" karşılığını verdi.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Kudret Sıfatının İsbatıyla İlgili Rivayetler