Çekirge İmtihanı ve Onlara Sabretmek |
9654- Ebu Zuheyr
en-Numeyri'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Çekirgeleri öldürmeyin. Çünkü onlar Allah'ın büyük ordularındandır"
buyurmuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
Taberani, M. el-Kebir 22/297 (757).
9655- Başka bir kanalla
bu hadisin aynısı rivayet olunmuştur
Beyhaki der ki: Eğer bu
rivayet sahihse, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), çekirgelerin
ekinlere zarar vermemesi durumunda öldürülmemesini emretmiş demektir. Eğer
ekinlere musallat olurlarsa, onlardan, mücadele etmek veya öldürmek şeklinde
kurtulmak caiz olur. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözüyle
çekirgelerin ne kadar mücadeleci ve savaşçı mahluklar olduğunu kastetmiş
olabilir. En doğrusunu Allah bilir. Öldürülmesine teşvik hakkında da isnadı
zayıf bir hadis geçmişti. Bir sonraki hadis ise şöyledir;
9656- Abdullah (b.
Mes'ud) der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önüne bir çekirge
düştü. Oradakiler: "Ey Allah'ın Resulü! Onu öldürmeyecek misin?"
deyince: "Bir çekirgeyi öldüren, bir savaşçıyı öldürmüş gibidir"
buyurdu.
İsnadı zayıf ve munkatı'
dır.
Beyhaki der ki:
"Ravilerinden birinin meçhul olması ve ibrahım ile ibn Mes'ud arasında
kopukluk olması sebebiyle mürsel bir hadistir. En doğrusunu Allah bilir."
9657- İbn Ömer der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önüne bir çekirge düşünce, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu kaldırdı. Kanadında İbrani diliyle
şöyle yazılmıştı: "Benim ceninim bir fayda sağlamaz, beni yiyen doymaz.
Biz Allah'ın büyük ordularıyız. Bizim doksan dokuz yumurtamız vardır. Eğer yüz
yumurtamız olsaydı dünyayı içindekilerle beraber yerdik." Bunun üzerine
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahım! Çekirgeleri helak
et. Büyüklerini katlet, küçüklerini öldür. Yumurtalarını boz, müslümanların ekinlerine
ve rızıklarına karşı bu çekirgelerin ağzını kapat. şüphesiz ki Sen duayı
işitensin" şeklinde dua edince, Cibril gelip: "Duanın bir kısmına
icabet edildi" dedi
Tahric: İsnadı zayıftır.
Tirmizi, et'ime (4/269) ve İbn Mace 2/1073 (3221).
Beyhaki der ki:
"Muhammed b. Osman el-Kaysi (durumu) meçhul biridir ve bu hadis, münker
bir hadistir. En doğrusunu Allah bilir."
9658- Ebu'l-Hüseyn b. Ali
der ki: Ben, kardeşim Muhammed b. el-Hanefıyye ve amcam oğulları Abdullalı b.
Abbas, Kusem ve Fadl bir sofradayken, sofraya bir çekirge düştü. İbn Abbas
çekirgeyi alıp bana: "Bu çekirgenin kanadında ne yazıldığını biliyor
musun?" diye sorunca, ben şöyle dedim: Babama aynı şeyi sorduğumda şöyle
dedi. Ben de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu sordum, şöyle
buyurdu: "Çekirgenin kanadında: Ben, kendisinden başka ilah olmayan
Allah'ım. Çekirgenin rabbi ve rızkını verenim. Eğer istersem bu çekirgeyi bir
topluluğa rızık olarak, istersem azab olarak gönderirim" yazdıdır."
Bunun üzerine İbn Abbas: "Vallahi bu, ilmin içinde gizlendiği bir
şeydir" dedi.
Isnadı zayıftır.
Beyhaki der ki: "Bu
rivayet hicri 457 tarihinde Şaban ayında çekirgelerin Nisabur'u istila etmesi
üzerine asıl nüshaya yapılan bir eklemedir."
9659- Cabir b. Abdillah
der ki: Hz. Ömer'in halifeliği yıllarında çekirge sürüleri artık kaybolmuştu ve
bundan dolayı Ömer çok üzülmüştü. Bu sebeple Yemen, Irak ve Şam'a birer süvari
gönderdi ve çekirge sürülerinin bu yerlerde görülüp görülmediğini sorulmasını
istedi. Yemen'e giden süvari bir avuç çekirgeyle geldi ve onları Hz. Ömer'in
önüne saçtı. Ömer bunu görünce tekbir getirip şöyle dedi: "Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yüce Allah bin ümmet yarattı. Bunların altı
yüzü denizde, dört yüzü de karadadır. Bu ümmetten ilk helak olacak olan
çekirgelerdir. Çekirgeler helak olduğu zaman artık ipte dizili (boncuk) gibi
diğer ümmetler birbiri ardınca helak olmaya başlar'' buyurduğunu işittim.
İsnadı zayıftır.
9660- Muhammed b.
el-Münkedir bildiriyor: Cahir: "(Ömer'in halifeliği yıllarında) çekirge
sürüleri artık kaybolmuştu" dedi ve bir önceki hadisin aynısını aktardı.
İsnadı zayıftır.
Beyhaki der ki:
"Benim kitabımda (ravi) isa b. Şebıb olarak geçmektedir.
Yahya b. Hammad'ın
kendisinden rivayette bulunduğu hocası ise bir sonraki hadisin isnadında
zikredilen Ubeyd b. Vakıd'dır. Doğrusu ise Muhammed b. isa b. Şebib'dir.
Muhammed b. Yahya ez-Zühli ve Ahmed b. Yusuf es-Sülemı bunu Yahya b. Hammad
kanalıyla Ubeyd b. Vakıd'dan, o da Muhammed b. Şebıb'den rivayet ettiler. Bu da
Muhammed b. isa b. Şebıb'in kendisidir. Yahya b. Hammad onu dedesine nisbet
etmiştir. Bir sonraki rivayet de buna işaret etmektedir."
9661- Cabir: "Hz.
Ömer'in halifeliği yıllarında çekirge sürüleri artık kaybolmuştu" dedi ve
söz konusu hadisi olduğu gibi aktardı.
Ebu Ahmed b. Adiy: "
İbn Vakıd'ın hadisinin mutabaatı yoktur" dedi.
Tahric: İsnadı
çakzayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (5/1990, 6/2249) ve Hatib, Tarih (11/217,218).
9662- Cabir bildiriyor:
Hz. Ömer: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu"
dedi ve çekirgeler hakkındaki hadisi aktardı.
İsnadı çok zayıftır.
Ebu Ahmed b. Adiy der ki:
Cüneydi'nin bildirdiğine göre Buhari:
"Muhammed b. İsa,
hadisleri (başkalarınca rivayet olunmayan) münker birisidir" demiştir.
Ebu Ahmed'in bildirdiğine
göre Amr b. Ali şöyle demiştir: "Muhammed b. İsa, Basralıdır ve hadisleri
münker olan Muhammed b. el-Münkedir'in arkadaşıdır. Muhammed b. İsa, Muhammed
b, el-Münkedir kanalıyla Cabir'den, o da Ömer'den, o da Allah Resulü'nden (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) çekirgeler konusundaki hadisi rivayet etmiştir."
9663- Ebu Abdirrahman
es-Sülemi der ki: İmam Ebu Sehl Muhammed
b. Süleyman bana
kendisine ait olan şu şiiri okudu:
"Herkesin duyacağı
ve en güzel şekilde verdim öğüdü öğütler fayda verseydi pek de doyurucu olurdum
Eğer günler musibetlerin
anası olacaksa
Ve hep sürecekse tat
veren bir şey kalmazdı
Zaman bana ayrılıkları
doğurup dursaydı
En büyüğü dostlardan
ayrılık olacaktı
Eğer ömrüm faniliğe doğru
gidiyorsa şüphesiz parça parça bitip yok olacaktı
Zamanıma dehşetli
acılardan yakındım "Yenilenen acılardan şikayet ediyorsun" dedi Yavaş
ey Ebu Sehl! Zaman ne yapabilir? Zaman da yaratılmış, bir ilaç bir mahluktur
Olan sadece ilahi bir takdirdir Allah'ın takdirini hiç kimse defedemez. ''
İsnadı ceyyiddir.
9664- Ebu Ali Hasan b.
Abdillah el-Edib der ki: Muhammed b. A'yen bana şu şiiri okudu:
"Bu zamana şaşılacak
şey, yıllarının ağlamasıdır o milleti güldürür, oysa hüküm Allah'ındır. Zamana
söven kimse, Allah'a küfretmiş olur
Günlere karşı inatlaşan
da deliliğini göstermiş olur."
İsnadı ceyyiddir.
9665- Amr b. Salih
el-Busti der ki: Ebu'l-Abbas ed-Değüli'nin, Kays b.
Hutaym'a şu şiiri
okuduğunu işittim:
Kişinin hakir görüldüğü
bir ülkede kalması
Muhakkak peşinden bir
bela getirir.
Düşmanlardan bazı
yaratıklar bir hastalıktır
Karın ağrısı gibidir,
devası yoktur.
Kişi arzu ettiğinin
kendisine verilmesini ister
Allah bunu kabul etmez,
ancak dilediğini verir.
Her sıkıntılı olan şey
diriye iner
Sıkıntıdan sonra da
mutlaka rahatlık gelir. Hırslı kişiye hırsıyla zenginlik verilmez Varlık sadece
cömert kişilere verilir.
Gönül zenginliği,
zenginliği kastetmez Gönül fakirliği de şekaveti kasdetmez. Cimri kişinin
malından bir fayda yoktur t\hmaklık öyle şey ki ilacı yoktur."
9666- Hüseyn b. Mansur
der ki: Ali b. Assam'ın sıkça: "Allahım! Haberlerimizi ortaya
çıkarma" dediğini işitirdim.
İsnadı hasendir.
9667- Ali b. el-Hüseyn
der ki: Yahya b. Muaz'ın: "İlahım! Bana nimetlerinle ilisanda bulun, çünkü
Sen lütuf sahibisin. Bana belalarınla ilisanda bulunma; çünkü ben
zayıfbirisiyim" diye dua ettiğini işittim.
İsnadı zayıftır.
9668- İbrahim b. el-Eş'
as der ki: Fudayl b. İyad'ın: ''Andolsun, içinizden, eihad edenleri ve
sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi
deneyeceğiz"[Muhammed 31] ayetini tekrar ederek: "Eğer bizim
haberlerimizi ortaya çıkarırsan bizi örten perdelerini yırtmış olursun. Eğer
haberlerimizi ortaya çıkarırsan bizi rez il edersin" demeye başladı.
İsnadı zayıftır.
9669- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Allah'ın öyle
kullan vardır ki Allah, onları fitnelerden (sınanmalardan) uzak tutar. onları
afiyet içinde diriltir, afiyet içinde öldürür ve afiyet içinde cennete
sokar" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı çok
zayıftır. Taberani, M. el-Kebir 10/217 (10371) ve Ebu Nuaym, Hilye (1/6).
9670- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey afiyet sahibi!
Umutlar ancak sende son bulur" buyurmuştur.
İsnadı zayıftır.
Beyhaki der ki: "Bu
hadisin ve bir önceki hadisin isnadında zayıflık vardır. Ancak başka kanallarla
Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakledilen sahih bir hadistir.
çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bir sonraki hadiste geçtiği
gibi Allah'tan afıyet dilenmesini emretmiştir."
9671 - Ebu Hureyre der
ki: Ebu Bekr es-Sıddik bu minberde: "Geçen yıl bugün Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu minberde şöyle buyurduğunu işittim" dedi
ve gözyaşı döküp ağlayarak şöyle devam etti: "Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''İhlas kelimesinden sonra size afiyetten daha güzel bir şey
verilmemiştir. Allah 'tan afiyet dileyin'' buyurduğunu işittim."
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (l/4), Ebu Bekr el-Mervezi, Müsned Ebi Bekr es-Sıddik (53) ve İbn
Hibhan, Sahih (2/151).
9672- Enes bildiriyor:
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Müslümanlardan hasta olup da
küçücük kalan birini ziyaret etti. Ona: "Sen Allah'a dua ediyor musun veya
Allah'tan bir şey istiyor musun?" buyurunca, adam: "Allahım! Bana
ahirette vereceğin cezayı dünyada ver" diye dua ediyordum" dedi.
Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sübhanallah! Sen
buna güç yetiremezsin. Sen: ''Allahım! Rabbimiz! Bize dünyada ve ahirette
güzellikler ihsan et ve bizi cehennem azabından koru'' diye dua etseydin"
buyurdu. Sonra kendisi için Allah'a dua etti ve Yüce Allah, adama şifa verdi.
Müslim bunu Sahih'te Asım
b. Nadr kanalıyla rivayet etti.
Tahric: İsnadı
sahihtir. - Müslim, zikr ve' d-dua (3/2069).
9673- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Sizden biri başına gelen bir musibetten dolayı ölümü temenni etmesin.
Mutlaka öyle bir temennide bulunacaksa: ''Allahım! Hayat benim için hayırlı
olduğu müddetçe beni yaşat. Ölüm benim için daha hayırlı ise beni öldür''
desin. ''
Tahric: İsnadı zayıftır
ve başka tarikleriyle sahihtir.
Buhari bunu Sahih'te Adem
kanalıyla ve Müslim bunu başka bir kanalla Şu'be'den rivayet etti. - Buhari,
marda (7/10). - Müslim 3/2064 (10).
9674- Ebu Hureyre der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hiç kimseyi ameli cennete
sokamaz" buyurduğunu işittim. Ashah: "Ey Allah'ın Resulü! Senide
mi?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu
karşılığı verdi: "Beni de. Ancak Allah'ın kendi katından bir ihsanı ve
rahmetiyle beni bürümesi bundan müstesnadır. Elinizden geldiği kadanyla doğru
ve istikamet üzere amel etmeye çalışın. Sizden biriniz ölümü temenni etmesin.
Zira kişi iyi biri ise, yaşadıkça iyiliğinin artması; günahkar biri ise, tövbe
edip günahlarından arınması umulur. ''
Buhari bunu Sahih'te
Ebu'l-Yeman kanalıyla rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Buhari, marda (7/10) ve Müslim 3/2170 (75).
9675- Katade der ki:
Abdullah b. Ziyad, Ebu Bekr'e: "En büyük musibet nedir?" diye
sorunca: "Kişinin dininde musibete uğramasıdır" cevabını verdi.
Abdullah b. Ziyad: "Ben bunu sormuyorum" deyince, Ebu Bekr:
"Babanın ölümü belin kırılmasıdır. çocuğun ölümü kalp yarasıdır. Kardeşin
ölümü kanatların kesilmesidir. Hanımın ölümü ise bir saatlik üzüntüdür"
karşılığını verdi.
9676- Sehl b. Sa'd'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "insanlar
benden sonra birbirlerinin musibetini benim yokluğum sebebiyle maruz kaldıkları
musibetle hafifletecektir" buyurmuştur.
9677- İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden
birinin başına bir musibet geldiği zaman benim yokluğum sebebiyle maruz kaldığı
musibeti hatırlasın. Çünkü bu, musibetlerin en büyüğüdür" buyurmuştur.
Tahric: İsnadında İbn
Adiy'in hocası vardır ve ne hocasını ,ne de hocasının hocasını tanımıyorum. İbn
Adiy, el-Kamil (5/1821) ve Ebu Nuaym, Ahbaru Isbehan (1/158).
9678- İbn Sabıt'ın,
babasından bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Sizden birinin başına bir musibet geldiği zaman benim yokluğum sebebiyle
maruz kaldığı musibeti hatırlasın. Çünkü bu, musibetlerin en büyüğüdür"
buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır
ve şahitleriyle hasen bir hadistir. Taberani, M. el-Kebir 7/199 (6718).
Beyhaki der ki: Bize
bildirilene göre başka bir yerde Musa b. Ubeyde erRebezi bunu Mus'ab b.
Muhammed b. Şurahbil kanalıyla Ebu Seleme'den, o da Hz. Aişe'den, o da Allah
Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aktarmış ve şöyle demiştir:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölümüne sebep olan hastalığında:
"Ey insanlar! Ümmetimden herhangi bir kul benden sonra bir musibete maruz
kalırsa, musibetini benim yokluğum sebebiyle maruz kaldıği musibetle
hafifletsin. Çünkü ümmetimden hiç kimse benim yokluğum sebebiyle maruz kaldıği
musibetten daha ağir bir musibete maruz kalmayacaktır" buyurmuştur."
- Beyhaki, Delailu'n-nübüvve (7/202).
9679- Ebu'l-Kasım
el-Müfessir, bu manada şairin sözlerini okumuştur:
"Her musibete sabret
ve metin ol
Bil ki kişi asla kalıcı
değildir.
Kendisiyle üzüleceğin bir
musibeti hatırladığında
t\lIah Resulü Muhammed'in
yokluğu ile başına gelen musibeti hatırla."
**************
Bölüm
**************
Musibet anında sabredip
yapılması gerekenler, musibete maruz kalmış kişinin giysilerini yırtmaması,
yüzüne vurmaması ve tenini tırmalamamasıdır. Kadın için de aynı şeyler geçerlidir
ki, o da saçını yolmamalı, ağlarken sesini yükseltmemeli ve ağıt yakmamalıdır.
Bu konudaki haberleri
es-Sünenü'I-Kebir'de cenazeler bölümünün sonunda aktardık.
9680- Abdullah Mes'üd'un
bildirdiğine göre ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Ölünün
ardından) yanaklarını döven, yakalarını yırtan ve Cahiliye'deki gibi feryat
figan eden kimse bizden değildir" buyurmuştur.
İsnadı sahihtir.
Buhari bunu Sahih'te Amr
b. Hafs kanalıyla ve Müslim bunu başka bir kanalla A'meş'ten rivayet etti. -
Buhari, cenaiz (2/83), - Müslim 1/99 (165).
9681 - Ebu Burde b. Ebi
Musa anlatıyor: Ebu Musa durumu ağırlaşıp bayılınca, hanımı feryat etmeye
başladı. Ebu Musa, hanımına Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
hadislerinden bahsederdi ki kendine geldiğinde: "Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Başını kazıtandan, feryat ederek ağlayandan ve giysilerini
yırtandan uzağım'' buyurduğunu bilmez misin?" dedi.
Müslim bunu Sahih'te
Cafer b. Avn kanalıyla Abd b. Humeyd'den rivayet etti.
Bize bildirilene göre Hz.
Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat etmiş olan kadınlardan biri
şöyle demiştir: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizden aldığı
biat içinde, yüzleri tırmalamama, ah vah diye feryat figan etmeme, yakaları
yırtmama ve saçı başı yalmama sözü de vardı."
Tahric: Ebu Davud 3/496
(3131) ve Beyhaki, Sünen (4/64).
Ebu Malik el-Eş'ari'nin
rivayetinde bize bildirilene göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ağıt yakan kadın, ölümünden önce tövbe etmezse kıyamet gününde üzerinde
katrandan gömlek olur ve uyuzluk Zırhıyla mezarından kaldırılır"
buyurmuştur. - Müslim 1/644 (29)
Yine bize bildirilene
göre Ebu Said el-Hudri: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağıt
yakan kadını da, onu dinleyeni de lanetledi" buyurmuştur. - Ebu Davud
3/493, 494 (3128).
9682- İbn Abbas der ki:
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızlarından birinin yanına geldi, bu
kızı can çekişiyordu. Onu alıp kucağına koydu. Kızı ölünce de gözleri yaşardı.
(Bu durumu gören) Ümmü Eymen de ağladı. Ümmü Eymen'e: "Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında mı ağlıyorsun?" denilince: "Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağlarken ben ağlamayayım mı?"
karşılığını verdi. Bunun üzerine Allah Resulü {Sallallahu aleyhi ve Sellem}:
"Ben ağlamıyorum, ancak bu (göz yaşı) rahmettir. Mümin kişinin canı
Allah'a hamd ederken göğsünden çıkar" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (1/273, 274, 297), Diyi el-Makdisi, Muhteire (65,66/1), Bezzir,
Müsned (1/383) ve İbn Hibban, Sahih (746).
9683- Enes b. Malik der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte demirci ustası Ebu
Seyfin yanına girdim. Ebu Seyf, (Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
oğlu) İbrahim'in süt babası idi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
İbrahim'i alıp öptü ve kokladı. Bir zaman sonra bir daha Ebu Seyfin yanına
gittik. İbrahim can çekişmekteydi. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
gözlerinden yaş gelmeye başlamıştı. Abdurrahman b. Avf O'na: "Ey Allah'ın Resulü!
Sende mi?" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey
ibn Avf! Bu (gözyaşları) bir rahmettir" buyurdu. Sonra gözyaşları akmaya
devam etti ve: "Gözler ağlar ve kalp hüzünlenir. Biz de ancak Rabbimizin
razı olacağı sözler söyleriz. Ey ibrahım! Bizler senin ayrılığından dolayı
hüzünlüyüz" buyurdu.
Buhari bunu sahihte Hasan
b. Abdülaziz el-Cerevi kanalıyla ve Müslim bunu başka bir yolla Sabit'ten
rivayet etmiştir. - Buhari, cenaiz (2/85). - Müslim 2/1807, 1808 (62).
9684- Abdurrahman b. Avf
der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elimden tuttu ve benimle
hurmalığa gitti. Orada İbrahim'i (can çekişir vaziyette) gördü. Onu alıp
kucağına koydu ve gözleri yaşardı. Sonra: "Ey oğlum! Allah'a karşı senin
için elimden bir şey gelmez" buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü!
Ağlıyor musun?" veya: "Ağlamayı yasaklamadın mı?" dediğimde,
şöyle buyurdu: "Ben ağıt yakmayı, iki ahmak ve {acir sesi yasakladım. Ben,
oyun, eğlence ve şeytanın çalgısı anında nağme ile çıkan sesi ve musibet anında
yüze vurma, yakayı paçayı yırtma ve şeytanın çığlığı ile çıkan sesi yasakladım.
Ancak bu (gözyaşlan) bir rahmettir. Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Ey
ibrahim! Eğer ölüm hak, gerçek bir vaad, kendisinden kurtuluş olmayan umumi bir
şeyolmasaydı ve sonrakiler öncekilere tabi olmasaydı senin için şimdikinden çok
daha fazla üzülürdük. Bizler senin ayrılığından hüzünlüyüz. Gözler ağlar ve
kalp hüzünlenir. Ancak Yüce Rabbi öfkelendirecek sözler söylemeyiz.''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Bezzar, Müsned (ı/380, 381) ve Tirmizi (3/328).
9685- Cahir b. Abdillah
der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Abdurrahman b. Avf ile
birlikte hurmalığa gitti. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) orada
İbrahim'i can çekişir vaziyette gördü. Onu alıp kucağına koydu ve gözleri
yaşardı. Abdurrahman b. Avf: "Ey Allah'ın Resulü! Ağlamayı yasaklamışken
ağlıyor musun?" dediğinde, şöyle buyurdu: "Ben ağlamayı yasaklamadım.
Ancak iki ahmak ve facir sesi yasakladım. Ben, oyun, eğlencE' ve şeytanın
çalgısı anında nağme ile çıkan sesi ve musibet anında yüze vurma, yakayı paçayı
yırtma ve şeytanın çığlığı ile çıkan sesi yasakladım. Ancak bu gözyaşlarım bir
rahmettir. Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Ey ibrahim! Eğer ölüm hak,
gerçek bir vaad, kendisinden kurtuluş olmayan genel bir durum olmasaydı ve
sonrakiler öncekileri takip etmeseydi senin için şimdikinden çok daha fazla
üzülürdük. Ey ibrahim' Bizler senin ayrılığından dolayı üzgünüz. Gözler ağlar
ve kalp hüzünlenir. Ancak Yüce Rabbi öfkelendirecek sözler söylemeyiz.''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Beğavi, Şerh es-Sünne 5/430,431 (1530) ve Beyhaki, Sünen (4/69).
9686- Abdullah b. Ömer
der ki: Sa'd b. Ubade rahatsızlanıp hasta olmuştu. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanında Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkas ve Abdullah b.
Mes'ud ile birlikte onu ziyarete gitti. Yanına girdiğinde onu bayılmış olarak
buldu ve: "Öldü mü?" diye sordu. Oradakiler: "Hayır, ey Allah'ın
Resulü!" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağlamaya
başladı. Oradakiler Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağladığını
görünce kendileri de ağlamaya başladı. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "işitmiyor musunuz? Allah gözyaşından ve kalbin üzülmesinden
dolayı azap etmez. Fakat şundan dolayı ya azap eder ya da rahmet eder"
buyurdu ve diline işaret etti.
Müslim bunu Sahih'te
Yunus kanalıyla ve Buhari: bunu Esbağ kanalıyla İbn Vehb'den rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim 1/636 (12). - Buhari, cenaiz (2/85).
9687- Mübarek b. Fadale
anlatıyor: Büyük camide Hasan( -ı Basri)'yi gördüm. Farisilerden bir adam
gelip: "Ancak Said b. Ebi'l-Hasan öldükten sonra gelebildim" dedi.
Bunun üzerine adama: "Bunu ona (Hasan'a) haber verme" dedik. O da sanki:
"Kendisine haber ver" demişiz gibi Hasan daha evine varmadan ona bu
haberi verdi. Hasan ayakta durmakta zorlanıp elini duvara yasladı. Sonra biz
onu ziyarete gitmiştik. Kendine geldiğinde hep ağlıyordu. Yanımızda Bekr b.
Abdillah el-Muz eni de bulunmaktaydı. Kendisine: "Ey Ebu Said! Sen bu
şehri ve sana olan sevgilerini biliyorsun. Bugün senden ne görürlerse
gördüklerini aşiretlerine ve kabilelerine anlatırlar" dedi. Bunun üzerine
Hasan şöyle dedi: "Bu merhameti müminlerin kalbinde kılan ve böylece birbirlerine
merhamet etmelerini sağlayan Allah'a hamd olsun. Gözler ağlar ve kalp
hüzünlenir. Ancak bu, korkudan dolayı değildir. Korku dilin söylediğinden ve
elin yaptığından dolayı olur. Hz. Yakub'un hüznünü kendisine suç saymayan
Allah'a hamd olsun. Allah: ''Üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını
içinde saklıyordu''[Yusuf 84] buyurmaktadır. Allah, Ebu Said'e (yani bana)
rahmet etsin ve günahlarını bağışlasın. ''Bu kimseler cennetlikler
arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru bir sözdür.''[Ahkaf 16] Vallahi
hiç kimsenin benden daha şiddetli bir musibete maruz kalmasını istemem."
Ebu Davud der ki:
Mübarek'e: "Hasan kendisini taziye için gelenlere ne derdi?"
dediğimde: "O: ''Allah bunu (ölümü) bize de size de kıldı'' derdi"
karşılığını verdi.
İsnadı hasendir.
9688- Cebr b. Atik,
amcasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte
Ensar'dan cenazesi olan bir ailenin yanına girdim. Ailesi cenazesi için
ağlamaktaydı. Onlara: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) burada
iken mi ağlıyorsunuz?" dediğimde, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bırak, ölü yanlarında iken ağlasınlar. Ancak vacib olduğu zaman
artik ağlamasınlar"
buyurdu. Ömer b.
Abdilazız, bana: "Vacib olmak nedir?" diye sorunca, ona:
"(Vacib olması)
ölünün mezara konulmasıdır" dedim.
Tahric: İsnadı hasendir.
Nesai, cihad (6/51).
9689- Kumame Ebu Zeyd
el-Abdi der ki: Ali b. Ebi Talib, Adiy b. Hatim'in kederli ve hüzünlü olduğunu
görünce: "Ne oluyor seni kederli ve üzüntülü görüyorum?" diye sordu.
Adiy: "Ey müminlerin emiri! Oğlum öldürülmüşken ve gözüm çıkmışken beni
böyle olmaktan ne alıkoyar?" cevabını verince, Ali b. Ebi Talib: "Ey
Adiy b. Hatim! Her kim Allah'ın kendisine takdir ettiğine razı olursa ona bir
sevap vardır. Her kim de Allah'ın kendisine takdir etmiş olduğuna razı olmazsa
amelleri boşa çıkar" karşılığını verdi.
9690- İbrahim et-Teymi
bildiriyor: Abdullah'a kardeşi Utbe'nin ölüm haberi verilince: "O benim
için insanların en değerlisi idi" dedi. Sonra istirca edip: "Onun
aranızda diri olması beni sevindirmezdi" dedi. Kendisine: "O senin
yanında insanların en değerlisi iken bu nasıl oluyor?" denilince de:
"Onun sayesinde sevap kazanmam, benim için onun benim sayemde sevap
kazanmasından daha sevimlidir" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ancak İbrahim ve Abdullah arasında kopukluk vardır.
9691 - Sabit der ki:
Abdullah b. Mutarrif b. Abdillah dünyada öyle makamlara ulaştı ki sonunda vali
oldu ve öldü. Babası Mutarrif üzerinde en güzel giysileriyle çıkınca, oradakiler
kendisine: "Abdullah ölmüşken sen böyle giysiler mi giymektesin?"
denildi. Mutarrif şu karşılığı verdi: "Yüce Allah bu musibetime karşı bana
üç hasleti vaad etti ki her biri benim için tüm dünyadan daha iyidir. Yüce
Allah: ''Onlar, başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve
sonunda O'na döneceğiz" derler. İşte Rableri katından mağfiret ve merhamet
onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır''[Bakara 156,157]
buyurur. Ben de Rabbimin bana emretmiş olduğu gibi istirca ettim. Bu
hasletlerden her biri benim için dünya ve içindekilerden daha değerlidir."
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Sa'd, Tabakat (7/244,245), Ahmed, Zühd (sh. 245) ve Ebu Nuaym, Hilye
(2/199).
Sonra Mutarrif:
"Karşılığında kıyamet günü bir içimlik su verilecek hiçbir şey yoktur ki,
mutlaka bu şeyin benden dünyada iken alınmasını isterim" dedi.
9692- Süfyan b. Uyeyne
bildiriyor: Ebu Cafer Muhammed b. Ali'nin bir oğlu hasta oldu. Onun için
korkmuştuk. Çocuk vefat edince babası üzülmüş ve (ölen oğlu değilmiş gibi)
orada bulunanlar gibi davranmıştı. Bir kişi ona: "Senin için korktuk"
deyince: "Sevdiğimiz şeylerde Allah'a dua etmekteyiz. Başımıza
hoşlanmadığımız bir şey geldiğinde Allah'ın sevdiği şeye muhalif olmayız"
karşılığını verdi.
Tahric: Ravilerinden Ebu
Bekr el-Cerrahi'nin, Yahya b. Saseveyh'in ve Abdulkerim es-Sukkeri'nin durumunu
bilmiyorum. Ebu Nuaym, Hilye (3/187) ve İbn Ebi Dünya, er-Ridd (87).
9693- Katade der ki: Hz.
Musa'nın dostları, çocukları olunca sevinmiş, ancak ölünce çok üzülmüşlerdi.
Oysa bu çocuk yaşasaydı onların helakine sebep olacaktı. Bunun üzerine adam
Allah'ın takdirine razı oldu. Zira Yüce Allah'ın kulun hoşlanmadığı konularda
takdiri, hoşlandığı konulardaki takdirinden daha çoktur.''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Abdürrezzak, Musannef 11/165 (20211).
9694- Abdullah b.
el-Mübarek bildiriyor: Ömer b. Abdilaziz, oğlu Abdulmelik için kendisine taziye
için gelinince: "Ölüm yatacak bir yerdir. Biz ona canlarımızı hazırladık, ancak
ölüm geldiği zaman da ondan hoşlanmayız.'' dedi.
İsnadı ceyyiddir.
9695- Sabit el-Bünani
bildiriyor: Sıla b. Eşyem bir gün yemek yerken bir adam geldi ve:
"Kardeşin öldü" dedi. Sıla: "Heyhat! Onun ölüm haberi bana
geldi, otur da yemek ye" dedi. Adam: "Benden önce sana (bunu haber
vermek için) kimse gelmedi" deyince de: "Yüce Allah: ''Sen öleceksin,
onlar da öleceklerdir''[Zümer 30] buyurmaktadırOl karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı sahihtir.
İbn Sa'd, Tabakat (7/137) ve Ebu Nuaym, Hilye (2/238, 239).
9696- Abdulmelik b. Karib
el-Asmai'nin bildirdiğine göre ilim ehlinden bir kişi şöyle demiştir:
"Meczec b. Sevr'e kardeşi Şakik'in ölüm haberi verilince sanki hiç oralı
olmamıştı. Kendisine bu haberi veren kişi: "Benden önce sana onun öldüğünü
söyleyen oldu mu?" diye sorunca: "Evet, Yüce Allah öleceğimizi haber
vermişti" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadında meçhul
bir ravi vardır. İbn Hibban, Sikat (5/457, 458).
9697- İbn Avn der ki:
"Muhammed b. Sirin'in başına bir musibet (ölüm haberi) geldiği zaman
musibet yaşamamış gibi konuşur ve gülerdi. Ancak (kız kardeşi) Hafsa öldüğü gün
yüzünü buruşturmuştu ve üzüntüsü yüzünde belli oluyordu."
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
Ancak İsmail ve İbn Avn arasında kopukluk vardır.
9698- Yezid b. Mevheb der
ki: Ömer b. Abdilaziz başsağlığı dilemek üzere Avn b. Abdillah'a şöyle bir
mektup yazmıştı: "Derim ki! Bizler ahiret halkındanız. Ölülerin ölü
çocukları olarak dünyayı mesken edindik. Ne şaşılacak şey ki ölü biri, ölü
birine, ölen birinden dolayı başsağlığı dilemek için mektup yazmaktadır,
vesselam.''
9699- Seri der ki: Avn b.
Abdillah'ın bir oğlu ölmüştü ve Ömer b.
Abdilaziz ona şöyle bir
mektup yazmıştı: "Derim ki! Bizler ahiret halkındanız. Ölülerin ölü çocukları
olarak dünyayı mesken edindik. Ne şaşılacak şey ki ölü biri, ölü birine, ölen
birinden dolayı başsağlığı dilemek için mektup yazmaktadır."
İsnadı ceyyiddir.
9700- Süfyan der ki: Bir
adamın oğlu ölmüş ve Abdullah b. Sa'lebe ona taziye için gelmişti. Ona:
"Baban senin kökün ve oğlun ise dalın idi. Kökü ve dalı giden kişiye de
artık dünyada az kalması yakışır" dedi.
İsnadı sahihtir.
9701- Sehm b. Abdilhamid
der ki: Kendisine: Yunus b. Ubeyd'in:
"Abdullah"
adında bir oğlu ölmüştü. Onu taziyeye gelen Amr b. Ubeyd'in ona: "Baban
senin kökün ve oğlun ise dalın idi. Kökü ve dalı giden kişiye de artık dünyada
az kalması yakışır" dediğini işittim.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Zehebi, Mizan (3/275).
9702- Beyhaki der ki: Bir
başkası bunu Ayşi kanalıyla Sehl b. Yusuf'tan zikretmiş ve rivayetinde:
"Yunus b. Ubeyd'i ölen oğlundan dolayı taziyeye gelen Amr b. Ubeyd'in
şöyle dediğini işittim" demiştir.
İsnadı zayıftır.
9703- Muhammed b. Hilris
der ki: Ömer (b. Abdilaziz) oğlunu defnettiği zaman mezarın başında durup şöyle
dedi: "Ayrılışına olan üzüntümüz, sana olan üzüntümüzden ağır bastı. Keşke
şimdi orada sana sorulan soruları ve senin verdiğin cevapları bilebilseydim!
Yeniden dirilişin o dehşeti olmasaydı; hemen ardından gelmeyi isterdim. Allahım!
Onun bana karşı yapmış olduğu haksızlıklardan yana ben ona hakkımı helal
ediyorum, Sen de Sana karşı işlediği günahları bağışla!"
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu. Nuayın, Hilye (S / ı 09).
9704- Muhammed b. Harb der
ki: Hıristiyan bir adam bir adama taziyede bulundu ve: "Senin gibi biri
bana taziyede bulunamaz. Ancak sen cahilin terk ettiği şeye bak ve onu yapmaya
çalış" dedi.
İsnadı zayıftır.
9705- Süfyan b. Uyeyne
der ki: Zer b. Ömer b. Zer vefat ettiği zaman Ömer b. Zer mezarın kenarında
durup şöyle dedi: "Evladım! Ayrılışına olan üzüntümüz, sana olan
üzüntümüzden ağır bastı. Keşke şimdi orada sana sorulan soruları ve senin
verdiğin cevapları bilebilseydim! Allahım! Ona, Sana itaat etmesini ve bana iyilikte
bulunmasını emrettin. Onun bana karşı yapmış olduğu haksızlıklardan yana ben
ona hakkımı helal ediyorum, Sen de Sana karşı işlediği günahları bağışla!"
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
Ebu Nuaym, Hilye (5/08,109).
9706- İsmail b. Suheyl
der ki: Zer b. Ömer bir şey satın alıp geldi.
Yanında develer vardı.
Zer düşüp ölünce, babası Ömer'e ki onunla künyelenmişti: "Zer öldü"
denildi. Ömer gelip (oğlunun) üzerine kapandı ve: "Zer'in ölümünden dolayı
bize bir ayıp yoktur. Allah'tan başka hiç kimseye de ihtiyacımız yoktur"
dedi. Sonra da: "Oğlumu hazırlayın" dedi. Mezarın yanında iken de:
"Ey Zer! Ayrılışına olan üzüntümüz, sana olan üzüntümüzden ağır bastı.
Keşke şimdi orada sana sorulan soruları ve senin verdiğin cevapları
bilebilseydim!" dedi. Sonra da: "Allahım! Onun musibeti sebebiyle
olan ecrimi ona bağışladım. Sen, ona azap verme" diye dua etti.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Ebu Nuaym, Hilye (5/108).
9707- Ömer b. Zer der ki:
"Bütün dertlerin giderilmesi için bir külfet vardır. Ancak ahiret derdinin
giderilmesi için hiçbir külfeti yoktur."
İsnadı hasendir.
9708- Nasr b. Ziyad der
ki: İbn Cüreyc bir adama taziyede bulundu ve ona: "(Bir musibete maruz
kalıp da onu) unutana sormadan önce (onu yeni yaşayıp da) sabreden kişiye
sorun" dedi.
İsnadında mestur bir ravi
vardır.
9709- Hasan el-Hemdani
der ki: (Harun) Reşid'in bir oğlu ölünce Fudayl b. İyad ona şöyle bir mektup
yazdı: "Derim ki; ey Müminlerin emiri! Eğer gücün yeterse Allah'ın onu
senden aldığı zamanki şühün, onu sana verdiği zamanki şükründen daha fazla
olsun. Ey Müminlerin emiri! Yüce Allah onu sana verdi ve verdiğini geri aldı.
Eğer o sana kalsaydı fitnesinden emin olamazdın. Onun için olan korkuna ve
ayrılığından olan hasretine bak, sen dünyaya razı oldun mu ki, oğlun için razı
oluyorsun? Ancak o kederden kurtuldu, sen ise tehlike altında kaldın.''
İsnadı zayıftır.
9710- Seri der ki: Bir
adamın Fudayl'a: "Ey Ebu Ali! Bana rızayı öğret" dediğini işittim.
Bunun üzerine Fudayl: "Yeğenim! (Sana takdir etmiş oldukları konusunda)
Allah'tan razı 01. Bu şekilde Allah'a razı olmanla, Allah sana rızayı
bağışlar" dedi.
İsnadı sahihtir.
9711 - Mutarrif b.
Abdillah el-Cureşı der ki: Bir cenazede hazır bulundum. Sonra bir mezara yakın
bir yerden geçerek bir tarafa ayrıldım ve iki rekat hafif namaz kıldım. Onları
hakkıyla kıldığım görüşünde değilim. Uykum geldi ve (uyudum. Rüyamda) mezar
sahibinin beni konuşturduğunu gördüm. Bana: "İki rekat namaz kıldın sen de
onları hakkıyla kıldığına inanmıyorsun" dedi. Ona: "Evet öyle
oldu" dediğimde:
"Siz amel edersiniz,
ama bilmezsiniz. Ancak bizim amel etmeye gücümüz yetmez. Senin iki rekatın gibi
iki rekat namaz kılmak, benim için dünya ve içindekilerden daha
sevimlidir" karşılığını verdi. Ona: "Burada kimler var?"
dediğimde: "Buradakilerin hepsi müslümandır ve hepsi hayır elde
etmiştir" dedi. Ona: "En üstünleri kimdir?" dediğimde bir mezara
işaret etti. Ben de içimden: "Allahım! Onu mezarından çıkar da onunla
konuşayım" dedim. Birden mezarından genç bir delikanlı çıktı. Ona:
"Sen buradakilerin en üstünü müsün?" dediğimde: "Öyle
dediler" karşılığını verdi. Ona: "Bu dereceye nasıl eriştin? Seni
öyle yaşlı biri görmüyorum. Sen galiba hacca ve umreye çok gittin, Allah
yolunda çok cihad ettin ve çok (salih) amel işledin" dediğimde:
"Başıma bir çok musibetler geldi. Onlara karşı sabırla rızıklandırıldım ve
işte bununla üstün kılındım" karşılığını verdi.
İsnadı hasendir.
9712- Muhammed b. İsa
ez-Zahid der ki: Abdurrahman b. Mehdi'nin bir oğlu öldü. Onun için çok üzüldü,
hatta yemekten ve içmekten kesildi. Bu durum Muhammed b. İdris eş-Şiifıi'ye
ulaşınca ona şöyle bir mektup yazdı: "Derim ki; başkasını rahatlattığın
gibi kendi nefsini de rahatlat. O zaman başkasının öyle yapmasını çirkin
gördüğün gibi kendi yaptığının da çirkin olduğunu göreceksin. Bilmiş 01 ki
musibetlerin en ağın, kişinin sevap almaksızın sevdiğini kaybetmesidir. Bir de
bunların haram kazanmak için birleştiğini düşün. Sana şöyle derim: "Ben
sana başsağlığı dilerim, beklentim olmaksızın Dünyada kalmak için değil, ancak
bu, dinin sünnetidir, Taziye eden kimse dostundan sonra kalıcı değildir Tazille
edilen de bir müddet yaşasa bile kalıcı değildir.
Ravi der ki: "Bu
ikisi Basra'da kendi aralarında hediyeleşirlerdi."
İsnadı zayıftır.
9713- İbnu'l-Enbari bildiriyor:
İbnu's-Semmak bir cenazede bulundu ve cenaze sahibine taziyede bulunup şöyle
dedi: "Allah'tan korkun ve sabredin. Musibet bir tanedir. Eğer buna
uğrayan sabrederse musibete uğrayan sabırsızlık ettiği zaman musibet iki tane
olur. Ömrüme yemin olsun ki edrden mahrum olma musibeti, ölüm musibetinden daha
büyüktür." Sonra da: "Eğer ölüsüne üzülen kişiye ölüsü (diriltilip)
geri verilseydi, (ölüsüne) sabreden kişinin ecri bundan daha büyük ve sevabı
daha çok olurdu" dedi.
İsnadında bir sakınca
yoktur.
9714- İbnu'l-Enbari
bildiriyor: İbrahim b. Yahya halifelerden birine taziyede bulundu ve şöyle
dedi: "Kendisinden alınan şeyde Allah'ın hakkını bilen kimse kendisinde
kalanda da Allah'ın hakkını bilir. Bil ki senden önce giden sana kalandır.
Senden sonraya kalan da senden ecir kazanacak olandır. Musibetlere sabreden
kişinin ecri, kendilerine afiyet olarak verilen nimetten daha büyüktür."
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
Ebu Nuaym, Zikru Ahbar İsbehan (1/175).
9715- Abdullah b.
el-Hüseyn der ki: Ebu Osman'ın vefat anında hali değişince oğlu Ebu Bekr
üzerindeki gömleği yırttı. Ebu Osman gözünü açıp: "Evladım! Açıktan
sünnete muhalif olmak kalpteki riyakarlıktandır" dedi.
İsnadı ceyyiddir.
9716- Abdullah b. Hüseyn
el-Katib bildiriyor: İbnu'l-Enbari bana Abdullah b. el-Mu'tez'in şu şiirini
okudu:
"Ben zamanı denedim
ve tanıdım
Sıkıntılarına karşı
sabırla sebat göster
Bazıları önden giderken
bazıları da arkadan gidecektir
Kişi her nerede olursa
olsun ölüm ona da yetişecektir.''
İsnadı ceyyiddir.
9717- Ebu Abdirrahman
es-Sülemi der ki: Ebu'l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. İsa el-Hafız el-Mı sri bize
Mansur'un şu şiirini okudu:
"Şu kişi şöyledir
ile şimdi nerededir arasında
Sadece iki nefesin
alınması kadar bir zaman vardır. ''
Tahric: Ebu'I-Abbas Ahmed
b. Muhammed b. İsa el-Hafiz el•Mısri'yi tanımıyorum.
9718- Sehl b. Harun der
ki: "Sevabı sonradan verilecek bir konuda kişiyi kutlamak, sevabı hemen
verilecek bir musibetten dolayı kişiye taziyede bulunmaktan daha
hayırlıdır."
9719- Muhammed b.
el-Hüseyn der ki: Adamın biri bir (din) kardeşine taziye için bir mektup
yazarak: "Sevaba inanan kişi, musibeti bir nimet sayar. Sevabı hak etmiş
olan bir musibet te, şükrü eda edilmeyen bir nimetten daha hayırlıdır."
Tahric: İsnadında
tanımadığım bir ravi vardır. Muhammed b. el-Hüseyn, İbnu'I-Hazza'nın kendisidir
ve onu tanımıyorum.
9720- Ebu'l-Abbas Said
es-Serrac der ki: Ebu'l-Hasan b. Abdilaziz el-Curdi vefat edince annesinin
yanına girdim ve: "Başın sağ olsun!" dedim. Bunun üzerine o:
"Musibetim onu sabırsızlık göstererek bozmaktan daha büyüktür"
karşılığını verdi.
9721- Ala b. Hilal der
ki: Utbe'ye: "Muhammed b. Abbad öldü" denilince: "Biz onu
kaybetmekle öldük. O da şanıyla diridir" karşılığını verdi.
9722- Yusuf b. Salih el-Yeşkmi
der ki: Kardeşlerimizden bir kişi şu şiiri
okudu: "Kardeş
dediğimde ''öz kardeşin mi?'' dediler
Dedim ''evet'', yolları
bir olanın hepsi kardeştir
Her birimiz ayrı ayrı
yerlerde olsak da
Bence soyumdandır, benle
bir ve aynı konumdadır
Kardeşimin ölümüne
sabrıma şaşıyorum
Oysa hayatta ayrıyken ben
kan ağlardım
Yaşadığımız felekte o
kadar çok şaşılacak şey var ki
Artık şaşılacak bir
tarafı da yok gibi.''
9723- Zünnun el-Mısri
anlatıyor: Ben tavafta iken iki cariye ile karşılaştım. Biri gelip Kibe'nin
örtülerine tutundu ve şöyle dedi:
"Yalnız kalmış bir
kız ile arzu ettiği arasındaki bu uzaklık ta nedir?
Bunların arasını kim
kavuşturacaktır, ey Rabbim! Ben işlediğim bir kötülükten dolayı haccetmedim
fakat aramızdaki sevgi
bağını kesen kimse için haccettim. Ben küçük iken hevasına düşüp ardından
gittim
Şimdi ise büyüdüm ve
kendime geldim.
Ey Rabbim! Aramızdaki
sevgi bağını düzelt
Ey Mevlam! Çünkü Sen adil
biri olarak vasfedilmektesin."
Bunun üzerine ona
bağırıp: "Vay haline! Yüce Allah'a böylesi (sitemkir) bir şiir mi
okunur?" dediğimde: "Beni bırak ey Zünnun! Her şeyi bilen Allah
içimdekileri sana bildirseydi bir beyit daha okumamı isterdin" dedi. Sonra
da: "Ey Zünnun! Sana bundan daha acayip bir şey diyeyim" dedi ve şu
şiiri okudu:
"Sabrettim ve gördüm
ki sabrın akıbeti hayırdır Üzerime gelecek üzüntü var mıdır, daha sabredeyim!
Öyle şeylere sabrettim ki
bir kısmını taşısaydı yüksek dağlar rarçalanıp dağılır ve yok olurdu.
Gözyaşlarımı tuttum ve
onları beni görene bıraktım Oysa gözler kalpte ağlamaktadır."
Ona: "Ey cariye!
Neden dolayı?" dediğimde: "Daha önce hiç kimsenin başına gelmemiş bir
musibetin başıma gelmesinden dolayı" karşılığını verdi. "Bu musibetin
nedir?" diye sorduğumda şu karşılığı verdi: "Ey Zünnun! Önümde
oynayan iki yavrum vardı. Babaları iki koyun kurban etmişti. Biri kardeşine:
"Ey kardeşim! Sana, babamın koyunu nasıl kestiğini göstereyim mi?"
dedi. Bunun üzerine biri yere uzandı ve diğeri bir bıçak alıp onu kesti. Sonra
da kaçıp gitti. Babaları geldiğinde ona: "Oğlun, kardeşini öldürdü ve
kaçtı" dedim. Babası onu aramaya çıktı ve onu bir aslanın parçalamış
olduğunu gördü. Bunun üzerine baba geri dönerken yolda açlık ve susuzluktan
öldü. Benim küçük bir çocuğum daha vardı. Bir gün tencerede yemek yaparken bir
an dalgınlığıma rast geldi ve çocuk tencereyi üzerine devirdi. O da yanarak
öldü." Bunun üzerine Zün-nun: "Bundan daha acayip bir şey
duymadım" dedi.
İsnadı ceyyiddir.
9724- Ömer b. Muhammed b.
Buceyr der ki: Mısır'da Ahmed b. Salih'in cenazesinde giderken bir mezar
taşında şöyle bir yazı gördüm: "Bu mezardaki bizim için değerli biridir
Kabul edilseydi onun yerine biz ölürdük. Onun yerine en sevdiğimi lahde
koyardım
Kimsenin bizi olmadığı
gibi kader de bizi cezalandırmadı, Sabır insanın giydiği en güzel bir
giysidir."
İsnadı ceyyiddir.
9725- Said b. el-Kasım
el-Berzai der ki: Ömer b. Muhammed b. Buceyr:
"Bir kadının bir
mezar kanarında şöyle ağıt yaktığını işittim" dedi ve bir önceki hadiste
geçen iki beyti okudu. Ancak rivayetinde: "Onun yerine en sevdiğimi ve
canımın içini lahde koyardım" demiştir.
İsnadında bir sakınca
yoktur.
9726- Ubeydullah b.
Muhammed el-Aişi der ki: Bir kadın kıtlık yılında Basra'ya geldi. Beraberinde
iki çocuğu vardı. Ancak aradan bir yıl geçmemişti ki ikisini de toprağa verdi.
Sonra iki mezar arasında oturup şu beyitleri okudu:
"Valiahi benim iki
gözümdü bunlar
Dana çok yakınlar ama çok
da uzaktalar
Onlar gözlerimdeki
yaşları kuruttular
Kalbimi de neredeyse
kapkara bıraktılar
Durada kalacaklar ve
ayrılmayacaklar
Nereye gittiğimi de bana
sormayacaklar."
Kendisine: "Abdullah
b. Abbas'ın yanına gitsen ve durumunu anlatsan" denilince, yanına gitti ve
şöyle dedi: "Ey Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcası oğlu!
Yanımda beni himaye edecek kimsem kalmadı. Beni barındıracak bir yakınım da
yoktur, Ben darda olana el uzatan, kişiyi ümid ettiğine ulaştıran ve isteyene
veren kişiyi sordum, Beni sana yönlendirdiler. Bana şu üç şeyden birini yap, Ya
geçimimi üstlenirsin, ya bana iyilik yaparsın ya da beni ailemin yanına geri
gönderirsin." Bunun üzerine Abdullah b. Abbas: "Senin için bu üç şey
de yapılacaktır" dedi.
İsnadı hasendir.
9727- Kasım b. Ma'n der
ki: Ömer b. el-Hattab şöyle dedi: "Allah, kardeşim Zeyd'e merhamet etsin.
O benden önce şehid oldu ve göçüp gitti. Ne zaman Yemame tarafından rüzgar esse
mutlaka bana onun kokusunu getirir. Ne zaman Mütemmim b. Nuveyr'in şu sözlerini
zikretsem mutlaka onu da hatırlarım -ravi Muhammed'den başkası rivayet ederken:
"İçimde bir hüzün kaplar" ifadesini kullanır-: "Bir zamanlar
Cezime'nin iki arkadaşıydık Görenlerin gözünde bizler hiç ayrılmazdık fakat
birbirimizden ayrılınca ben ve Malik Sanki bir günü bile birlikte geçirmedik.''
Tahric: İsnadında Kasım ve
İbnu'l-Hattab arasında kopukluk vardır.
9728- Sufyan b. Uyeyne
der ki: Hz. Ömer'in başına bir musibet geldiği zaman ''Bem Zeyd'in (ölüm)
musibetini yaşadım ve ona sabrettim.'' derdi.
İsnadı sahihtir.
9729- Halid b. Said b.
Amr b. Said bildiriyor: Hz. Ömer, Mütemmim b. Nuveyre'ye: "Ben de şair
olsaydım senin kardeşine şiirler yazdığın gibi ben de kardeşime şiirler
yazardım" dedi. Mütemmim: "Benim kardeşim de senin kardeşin gibi
ölseydi (şehid olsaydı) ben de ona şiirler yazmazdım" cevabını verince,
Ömer: "Beni hiç kimse Mütemmim gibi teselli etmedi" karşılığını
verdi.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbn Sa'd, Tabakat (3/378).
9730- Abdullah b. Amr'ın
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Mümin kişinin
hediyesi ölümdür" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbnu'l-Mübarek, Zühd sh 212 (599), Hakim, Müstedrek (4/319) ve Abd b. Humeyd,
el-Muntehab (347).
9731 - Müminlerin annesi
Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Salih kişilere sıkıntılar daha çetin olarak verilir" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
Hakim, Müstedrek (4/319, 320).
9732- Hz. Aişe
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rahatsızlandı ve
acılar içinde yatağında
kıvranmaya başladı. Ona: "Ey Allah'ın Resulü! Eğer bizden biri bu şekilde
kıvransaydı senin ona kırılınandan korkardı" dediğimde, Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mümine sıkıntılar daha çetin olarak
verilir. Kendisine bir musibet veya bir ağrı isabet eden hiçbir mümin yoktur ki
bundan dolayı, Allah bir takım yanlışlarını silip derecesini bir derece
yükseltmesin" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Bu hadis 9324. hadiste geçmişti. Tahricine orada bakınız.
9733- Hz. Aişe der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kucağımda iken vefat etti.
ResuluIlah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatında çektiği acıyı gördükten
sonra artık hiç kimsenin can çekişmesine üzülmedim."
Buhari bunu Sahih'te
Abdullah b. Yusuf kanalıyla Leys'ten rivayet etti.
Tahric. İsnadı sahihtir.
- Buhari, meğazi (5/140).
9734- Hz. Aişe:
"Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha şiddetli acı çeken
birini görmedim" demiştir.
Buhari bunu Sahih'te
Kabisa kanalıyla ve Müslim bunu başka bir kanalla Süfyan'dan rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Buhari, marda (7/3). - Müslim, el-birru ve's-sıla (3/1990).
9735- Abdullah b.
Bureyde'nin, babasından bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Mümin, alnının teriyle ölür" buyurmuştur.
Tahric: İsnadında
tanımadığım bir ravi vardır, ancak sahih hadistir. Tirmizi 3/310, 311 (982),
Nesai, cenaiz (4/5) ve İbn Mace 1/467 (1453).
9736- Abdullah b. Bureyde
der ki: Bureyde, ölmek üzere olan Horasanlı bir adamın yanına girdi. Onun
alnının terler içinde olduğunu görünce: "Allahu Ekber, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Mümin. alnının teriyle ölür'' buyurduğunu
işittim" dedi.
Sahih hadistir.
9737- İbrahim( -i Nehai)
bildiriyor: Alkame b. Kays, Horasan gazvesine katıldı. Amcası oğlu ölmek üzere idi.
Onu ziyarete gitti ve alnı nı sildi, ancak alnının sürekli olarak terlediğini
gördü. Bunun üzerine şöyle dedi: "Allahu Ekber, İbn Mes'ud'un bana
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Müminin ölümü
alın teriyledir. Hiçbir mümin yoktur ki. mutlaka günahları vardır ve onları
dünyada iken öder. Baki kalan kısımda ölüm anındaki zorlukla giderilir''
buyurmuştur."
Abdullah: "Ben eşek
ölümü gibi bir ölüm istemem" dedi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Taberani, M. el-Kebir 10/110,111 (10049) ve Bezzar, Müsned (1/370).
Beyhaki der ki:
"Yunus b. Ubeyd, Ebu Ma'şer kanalıyla olan rivayete muhalefet etmiş ve
bunu Abdullah'ın söz olarak nakletmiştir."
9738- İbrahim b. Yezid b.
el-Esved der ki: Alkame yeğeninin ölüm anında hazır bulunmuştu. Ancak yeğeninin
alnı terlemeye başlayınca gülmüştü. Kendisine: "Ey Ebu Şibl! Neden
gülmektesin?" denilince, şu karşılığı verdi: "İbn Mes'ud'un şöyle
dediğini işittim: "Müminin canı terleyerek çıkar. Kifır veya Heir kişinin
canı ise eşeğin canının çıkması gibi yanağından çıkar. Mümin kişi günah işlemiş
olabilir, günahları silinsin diye de ölüm ona çetin kılınır. Kifır veya fieir
kişi ise iyilik işlemiş olabilir. Karşılığını bulsun diye de ölüm ona
kolaylaştırılır."
Tahric: İsnadı hasendir,
ancak mevkuf bir hadistir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/370, 371) ve Taberani,M.
el-Kebir 9/195 (8866).
9739- Ömer b. Abdilaziz
der ki: "Can çekişmenin benim için kolay olmasını istemem. çünkü can
çekişmesi müminin alacağı son ecir ve günahlarının bağışlanmasına sebep olan
son şeydir."
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed b. Hanbel, Zühd (sh. 298) ve Ebu Nuaym, Hilye (5/316, 317).
9740- Abdullah b. Ubeyd
b. Umeyr der ki: Hz. Aişe'ye ani ölümü sorup:
"O sevilmeyen bir
şey midir?" dediğimde şu karşılığı verdi: "Niçin hoş görülmesin ki?
Ben bunu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorduğumda: ''Ani ölüm,
mümin için rahatlık; kafir için de üzüntü kaynağıdır'' buyurdu."
Sevri bunu Ubeydullah
kanalıyla Abdullah b. Mes'ud'a ve Hz. Aişe'ye dayandırarak aktarmıştır. Ubeyd
b. Halid es-Sülem]' kanalıyla da merfü ve mevkuf olarak rivayet olundu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Davud, cenaiz (3101).
9741- Ebu's-Seken
el-Heceri der ki: Allah'ın dostu (Hz. İbrahim) ani bir ölümle öldü. Hz. Davud
ani bir ölümle öldü. Hz. Süleyman b. Davud ani bir ölümle öldü. Salih kimseler
de ani bir ölümle ölürler. Bu, mümin için bir hafifletme; kafir için de bir
şiddettir.
İsnadı zayıftır.
9742- Alkame b. Ebi
Alkame, annesinden bildiriyor: Kadının biri Hz. Aişe'nin yanına girip
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) odasının yanında namaz kıldı. Kadın
sağlıklı biri idi. Ancak başını secdeden kaldırmadan vefat etti. Hz. Aişe:
"Dirilten ve öldüren Allah'a hamd olsun. Kardeşim Abdurrahman b. Ebi
Bekr'den dolayı bu olay benim için bir ibrettir" dedi. Abdurrahman da bir
yerde dinlenirken uyumuş ve uyandırmak için gittiklerinde ölü olduğunu
görmüşlerdi. Bunun üzerine Hz. Aişe'nin kalbine acaba ona bir şey mi yaptılar
veya acele edildi de canlı olarak mı defnedildi diye bir şüphe düşmüştü. Bu
sebeple kadının ölümünün kendisi için bir ibret olduğunu düşündü ve içindeki bu
şüphe yok oldu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Hakim, Müstedrek (3/476).
9743- Abdullah b. Cafer
der ki: Hz. Ali, bana, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisıne,
üzüntü anında veya başına bir musibet geldiğinde söylemesi için öğretmiş olduğu
bazı kelimeler öğretti. Bu kelimeler şöyleydi:
"La ilahe illallah,
el-Halim, el-Kerim, Sübhanallah, Tebarekallahu Rabbu'lArşi'l-Azim, velhamdu
lillahi Rabbi'ı-Alemin (=Halim ve Kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Allah
bütün eksikliklerden münezzehtir. Arş-ı Azim'in Rabbi olan Allah ne yücedir.
Hamd alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur)."
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (1/91, 94), İbn Hibban, Sahih (2/113), Taberani, edDua
2/1269,1270 (1011, 1012, 1013), Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (341, 629,
630,631) ve Hakim, Müstedrek (1/508).
9744- İbrahim b. Muhammed
b. Sa'd, babası kanalıyla dedesinden bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ilk duadan bahsetti. Bir bedevi gelip kendisini meşgul etti (ve bu
yüzden Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözlerini tamamlayamadan kalkıp
gitti). Ben de ardından gittim. Dönüp bana: "Ebu ishak sen misin?"
buyurdu. Kendisine: "Evet" dediğimde: "Ne istiyorsun?" diye
sordu. "Bir duayı zikrettin ve bir bedevi gelip seni meşgul etti (sen de
sözlerini yanda kestin)" dediğimde şöyle buyurdu: "Evet, bu Zünnun'un
(Hz. Yunus'un) karanlıklar içinde: ''Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni
eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten zulmedenlerden oldum''[Enbiya 87]
diye ettiği duadır. Bununla bir şey konusunda dua eden hiçbir kul yoktur ki,
duası kabul edilmesin. ''
Tahric: İsnadı hasendir.
Tirmizi, Da'vat (5/529).
9745- Abdulazız b. Cafer,
annesi Esma binti Umeys'ten bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), kederli anlarımda söylemem için bana bazı kelimeler öğretti. Bunlar
da: "Allah! Allah Rabbimdir ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmam"
şeklindedir.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Mace 2/1277 (3882).
Muhammed b. Bişr ise bunu
Abdulazız b. Ömer b. Abdilazız kanalıyla Ömer'in azatlısı Hilal'dan rivayet
eder. Bu rivayetinde: "Allah! Allah büyüktür! Ben Rabbime hiçbir şeyi
ortak koşmam! Allah! Allah büyüktür! Ben Rabbime hiçbir şeyi ortak
koşmam!" şeklinde bunu iki defa söylediğini aktarır. Veki' rivayet ederken
ise bunu bir defa söylediğini zikreder.
9746- Abdullalı b. Cafer
der ki: "Es ma binti Umeys bana ''Allah! Allah Rabbimdir ve O'na hiçbir
şeyi ortak koşmam'' sözlerini öğretti ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kendisine kederli anlarında bunları demesini emrettiğini bana
söyledi."
Tahric: İsnadı zayıftırve
hadis hasen li ğayrihidir. Ebu Davud 2/182 (1535).
9747- Başka bir kanaHa
bir öncekinin aynısı bildirilmiştir.
İsnadında meçhul bir ravi
vardır ve hasen bir hadistir.
9748- Esma binti Ebi Bekr
der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Kimin başına bir üzüntü veya bir keder veya bir hastalık veya bir sıkıntı
veya bir darlık veya bir meşakkat gelir ve ''Allah! Allah Rabbimdir ve ortağı
yoktur'' derse sıkıntısı giderilir. ''
Buhari der ki:
"Ebu'l-Garif yerine Ebu'l-AyUf diyenler de vardır."
Tahric: İsnadı hasendir.
Buhari, et- Tarihu'l-Kebir (2/2/328, 329).
9749- Esma binti Umeys
der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Kimin başına bir üzüntü veya bir keder veya bir hastalık veya bir darlık
veya bir meşakkat gelir ve: ''Allah! Allah Rabbimdir ve ortağı yoktur'' derse
sıkıntısı giderilir. ''
Tahric: İsnadı hasendir.
Taberani, M. el-Kebir 24/154 (396).
9750- İbn Abbas der ki:
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ellerini kapının iki tarafına
yaslayarak: "Ey Abdulmuttalib oğulları! Başınıza bir sıkıntı veya bir
zorluk veya musibet geldiği zaman: ''Allah! Allah Rabbimizdir ve ortağı
yoktur'' diye dua edin" buyurdu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Taberani, M. el-Kebir 12/170 (12788).
9751- İbn Mes'üd
bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) içine bir sıkıntı
düştüğü zaman: "Ya Hayyu ya Kayyum! Rahmetin adına yardımını talep
ediyorum" diye dua ederdi.
İsnadı zayıftır ve
isnadında kopukluk vardır.
9752- Sevban'ın
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Ömrü ancak iyilikler uzatır. Kaderi de ancak dua geri çevirir. Kişi
işlediği suçlardan dolayı rızıktan mahrum olur. ''
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Mace, mukaddime (1/53) ve fiten (2/1334).
9753- Abaye Ebu Gassan
der ki: Nisabur'da hummaya yakalandım ve: "Allahım! Bana her nimet
verişinde şükrüm azaldı. Her belaya maruz bıraktığında da sabrım azaldı. Ey
nimeti yanında şükrümün azalmasına rağmen beni yüzüstü bırakmayan! Ey
belalarına maruz kaldığımda sabrımın azalmasına rağmen beni cezalandırmayan! Ey
günah işlediğimi görüp de beni rezil etmeyen! Bu sıkıntımı gider" diye dua
ettim. Bunun üzerine hastalığım gitti.
Tahric: İbn Ebi Dünya'nın
hocasını tanımıyorum. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (153) ile
Kitabu'ş-Şükr (87).
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın:
71. Şube Zühd ve
Kısa Emelli Olma