ŞUABU’L-İMAN

70.Şube: Musibet ve Şehvani şeylere karşı Sabretmek

 

Çekirge İmtihanı ve Onlara Sabretmek

 

9654- Ebu Zuheyr en-Numeyri'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Çekirgeleri öldürmeyin. Çünkü onlar Allah'ın büyük ordularındandır" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Taberani, M. el-Kebir 22/297 (757).

 

 

 

9655- Başka bir kanalla bu hadisin aynısı rivayet olunmuştur

 

 

Beyhaki der ki: Eğer bu rivayet sahihse, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), çekirgelerin ekinlere zarar vermemesi durumunda öldürülmemesini emretmiş demektir. Eğer ekinlere musallat olurlarsa, onlardan, mücadele etmek veya öldürmek şeklinde kurtulmak caiz olur. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözüyle çekirgelerin ne kadar mücadeleci ve savaşçı mahluklar olduğunu kastetmiş olabilir. En doğrusunu Allah bilir. Öldürülmesine teşvik hakkında da isnadı zayıf bir hadis geçmişti. Bir sonraki hadis ise şöyledir;

 

 

 

9656- Abdullah (b. Mes'ud) der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önüne bir çekirge düştü. Oradakiler: "Ey Allah'ın Resulü! Onu öldürmeyecek misin?" deyince: "Bir çekirgeyi öldüren, bir savaşçıyı öldürmüş gibidir" buyurdu.

 

İsnadı zayıf ve munkatı' dır.

 

Beyhaki der ki: "Ravilerinden birinin meçhul olması ve ibrahım ile ibn Mes'ud arasında kopukluk olması sebebiyle mürsel bir hadistir. En doğrusunu Allah bilir."

 

 

 

9657- İbn Ömer der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önüne bir çekirge düşünce, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu kaldırdı. Kanadında İbrani diliyle şöyle yazılmıştı: "Benim ceninim bir fayda sağlamaz, beni yiyen doymaz. Biz Allah'ın büyük ordularıyız. Bizim doksan dokuz yumurtamız vardır. Eğer yüz yumurtamız olsaydı dünyayı içindekilerle beraber yerdik." Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahım! Çekirgeleri helak et. Büyüklerini katlet, küçüklerini öldür. Yumurtalarını boz, müslümanların ekinlerine ve rızıklarına karşı bu çekirgelerin ağzını kapat. şüphesiz ki Sen duayı işitensin" şeklinde dua edince, Cibril gelip: "Duanın bir kısmına icabet edildi" dedi

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Tirmizi, et'ime (4/269) ve İbn Mace 2/1073 (3221).

 

 

Beyhaki der ki: "Muhammed b. Osman el-Kaysi (durumu) meçhul biridir ve bu hadis, münker bir hadistir. En doğrusunu Allah bilir."

 

 

 

9658- Ebu'l-Hüseyn b. Ali der ki: Ben, kardeşim Muhammed b. el-Hanefıyye ve amcam oğulları Abdullalı b. Abbas, Kusem ve Fadl bir sofradayken, sofraya bir çekirge düştü. İbn Abbas çekirgeyi alıp bana: "Bu çekirgenin kanadında ne yazıldığını biliyor musun?" diye sorunca, ben şöyle dedim: Babama aynı şeyi sorduğumda şöyle dedi. Ben de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu sordum, şöyle buyurdu: "Çekirgenin kanadında: Ben, kendisinden başka ilah olmayan Allah'ım. Çekirgenin rabbi ve rızkını verenim. Eğer istersem bu çekirgeyi bir topluluğa rızık olarak, istersem azab olarak gönderirim" yazdıdır." Bunun üzerine İbn Abbas: "Vallahi bu, ilmin içinde gizlendiği bir şeydir" dedi.

 

Isnadı zayıftır.

 

Beyhaki der ki: "Bu rivayet hicri 457 tarihinde Şaban ayında çekirgelerin Nisabur'u istila etmesi üzerine asıl nüshaya yapılan bir eklemedir."

 

 

 

9659- Cabir b. Abdillah der ki: Hz. Ömer'in halifeliği yıllarında çekirge sürüleri artık kaybolmuştu ve bundan dolayı Ömer çok üzülmüştü. Bu sebeple Yemen, Irak ve Şam'a birer süvari gönderdi ve çekirge sürülerinin bu yerlerde görülüp görülmediğini sorulmasını istedi. Yemen'e giden süvari bir avuç çekirgeyle geldi ve onları Hz. Ömer'in önüne saçtı. Ömer bunu görünce tekbir getirip şöyle dedi: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yüce Allah bin ümmet yarattı. Bunların altı yüzü denizde, dört yüzü de karadadır. Bu ümmetten ilk helak olacak olan çekirgelerdir. Çekirgeler helak olduğu zaman artık ipte dizili (boncuk) gibi diğer ümmetler birbiri ardınca helak olmaya başlar'' buyurduğunu işittim.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9660- Muhammed b. el-Münkedir bildiriyor: Cahir: "(Ömer'in halifeliği yıllarında) çekirge sürüleri artık kaybolmuştu" dedi ve bir önceki hadisin aynısını aktardı.

 

İsnadı zayıftır.

 

Beyhaki der ki: "Benim kitabımda (ravi) isa b. Şebıb olarak geçmektedir.

Yahya b. Hammad'ın kendisinden rivayette bulunduğu hocası ise bir sonraki hadisin isnadında zikredilen Ubeyd b. Vakıd'dır. Doğrusu ise Muhammed b. isa b. Şebib'dir. Muhammed b. Yahya ez-Zühli ve Ahmed b. Yusuf es-Sülemı bunu Yahya b. Hammad kanalıyla Ubeyd b. Vakıd'dan, o da Muhammed b. Şebıb'den rivayet ettiler. Bu da Muhammed b. isa b. Şebıb'in kendisidir. Yahya b. Hammad onu dedesine nisbet etmiştir. Bir sonraki rivayet de buna işaret etmektedir."

 

 

 

9661- Cabir: "Hz. Ömer'in halifeliği yıllarında çekirge sürüleri artık kaybolmuştu" dedi ve söz konusu hadisi olduğu gibi aktardı.

Ebu Ahmed b. Adiy: " İbn Vakıd'ın hadisinin mutabaatı yoktur" dedi.

 

Tahric: İsnadı çakzayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (5/1990, 6/2249) ve Hatib, Tarih (11/217,218).

 

 

 

9662- Cabir bildiriyor: Hz. Ömer: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu" dedi ve çekirgeler hakkındaki hadisi aktardı.

 

İsnadı çok zayıftır.

 

Ebu Ahmed b. Adiy der ki: Cüneydi'nin bildirdiğine göre Buhari:

"Muhammed b. İsa, hadisleri (başkalarınca rivayet olunmayan) münker birisidir" demiştir.

Ebu Ahmed'in bildirdiğine göre Amr b. Ali şöyle demiştir: "Muhammed b. İsa, Basralıdır ve hadisleri münker olan Muhammed b. el-Münkedir'in arkadaşıdır. Muhammed b. İsa, Muhammed b, el-Münkedir kanalıyla Cabir'den, o da Ömer'den, o da Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çekirgeler konusundaki hadisi rivayet etmiştir."

 

 

 

9663- Ebu Abdirrahman es-Sülemi der ki: İmam Ebu Sehl Muhammed

b. Süleyman bana kendisine ait olan şu şiiri okudu:

"Herkesin duyacağı ve en güzel şekilde verdim öğüdü öğütler fayda verseydi pek de doyurucu olurdum

Eğer günler musibetlerin anası olacaksa

Ve hep sürecekse tat veren bir şey kalmazdı

Zaman bana ayrılıkları doğurup dursaydı

En büyüğü dostlardan ayrılık olacaktı

Eğer ömrüm faniliğe doğru gidiyorsa şüphesiz parça parça bitip yok olacaktı

Zamanıma dehşetli acılardan yakındım "Yenilenen acılardan şikayet ediyorsun" dedi Yavaş ey Ebu Sehl! Zaman ne yapabilir? Zaman da yaratılmış, bir ilaç bir mahluktur Olan sadece ilahi bir takdirdir Allah'ın takdirini hiç kimse defedemez. ''

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9664- Ebu Ali Hasan b. Abdillah el-Edib der ki: Muhammed b. A'yen bana şu şiiri okudu:

"Bu zamana şaşılacak şey, yıllarının ağlamasıdır o milleti güldürür, oysa hüküm Allah'ındır. Zamana söven kimse, Allah'a küfretmiş olur

Günlere karşı inatlaşan da deliliğini göstermiş olur."

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9665- Amr b. Salih el-Busti der ki: Ebu'l-Abbas ed-Değüli'nin, Kays b.

Hutaym'a şu şiiri okuduğunu işittim:

 

Kişinin hakir görüldüğü bir ülkede kalması

Muhakkak peşinden bir bela getirir.

Düşmanlardan bazı yaratıklar bir hastalıktır

Karın ağrısı gibidir, devası yoktur.

Kişi arzu ettiğinin kendisine verilmesini ister

Allah bunu kabul etmez, ancak dilediğini verir.

Her sıkıntılı olan şey diriye iner

 

Sıkıntıdan sonra da mutlaka rahatlık gelir. Hırslı kişiye hırsıyla zenginlik verilmez Varlık sadece cömert kişilere verilir.

Gönül zenginliği, zenginliği kastetmez Gönül fakirliği de şekaveti kasdetmez. Cimri kişinin malından bir fayda yoktur t\hmaklık öyle şey ki ilacı yoktur."

 

 

 

9666- Hüseyn b. Mansur der ki: Ali b. Assam'ın sıkça: "Allahım! Haberlerimizi ortaya çıkarma" dediğini işitirdim.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9667- Ali b. el-Hüseyn der ki: Yahya b. Muaz'ın: "İlahım! Bana nimetlerinle ilisanda bulun, çünkü Sen lütuf sahibisin. Bana belalarınla ilisanda bulunma; çünkü ben zayıfbirisiyim" diye dua ettiğini işittim.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9668- İbrahim b. el-Eş' as der ki: Fudayl b. İyad'ın: ''Andolsun, içinizden, eihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz"[Muhammed 31] ayetini tekrar ederek: "Eğer bizim haberlerimizi ortaya çıkarırsan bizi örten perdelerini yırtmış olursun. Eğer haberlerimizi ortaya çıkarırsan bizi rez il edersin" demeye başladı.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9669- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Allah'ın öyle kullan vardır ki Allah, onları fitnelerden (sınanmalardan) uzak tutar. onları afiyet içinde diriltir, afiyet içinde öldürür ve afiyet içinde cennete sokar" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. Taberani, M. el-Kebir 10/217 (10371) ve Ebu Nuaym, Hilye (1/6).

 

 

 

9670- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey afiyet sahibi! Umutlar ancak sende son bulur" buyurmuştur.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

Beyhaki der ki: "Bu hadisin ve bir önceki hadisin isnadında zayıflık vardır. Ancak başka kanallarla Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakledilen sahih bir hadistir. çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bir sonraki hadiste geçtiği gibi Allah'tan afıyet dilenmesini emretmiştir."

 

 

 

9671 - Ebu Hureyre der ki: Ebu Bekr es-Sıddik bu minberde: "Geçen yıl bugün Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu minberde şöyle buyurduğunu işittim" dedi ve gözyaşı döküp ağlayarak şöyle devam etti: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''İhlas kelimesinden sonra size afiyetten daha güzel bir şey verilmemiştir. Allah 'tan afiyet dileyin'' buyurduğunu işittim."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (l/4), Ebu Bekr el-Mervezi, Müsned Ebi Bekr es-Sıddik (53) ve İbn Hibhan, Sahih (2/151).

 

 

 

9672- Enes bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Müslümanlardan hasta olup da küçücük kalan birini ziyaret etti. Ona: "Sen Allah'a dua ediyor musun veya Allah'tan bir şey istiyor musun?" buyurunca, adam: "Allahım! Bana ahirette vereceğin cezayı dünyada ver" diye dua ediyordum" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sübhanallah! Sen buna güç yetiremezsin. Sen: ''Allahım! Rabbimiz! Bize dünyada ve ahirette güzellikler ihsan et ve bizi cehennem azabından koru'' diye dua etseydin" buyurdu. Sonra kendisi için Allah'a dua etti ve Yüce Allah, adama şifa verdi.

Müslim bunu Sahih'te Asım b. Nadr kanalıyla rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir.  -  Müslim, zikr ve' d-dua (3/2069).

 

 

 

9673- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biri başına gelen bir musibetten dolayı ölümü temenni etmesin. Mutlaka öyle bir temennide bulunacaksa: ''Allahım! Hayat benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat. Ölüm benim için daha hayırlı ise beni öldür'' desin. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır ve başka tarikleriyle sahihtir.

 

Buhari bunu Sahih'te Adem kanalıyla ve Müslim bunu başka bir kanalla Şu'be'den rivayet etti. - Buhari, marda (7/10). - Müslim 3/2064 (10).

 

 

 

9674- Ebu Hureyre der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hiç kimseyi ameli cennete sokamaz" buyurduğunu işittim. Ashah: "Ey Allah'ın Resulü! Senide mi?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu karşılığı verdi: "Beni de. Ancak Allah'ın kendi katından bir ihsanı ve rahmetiyle beni bürümesi bundan müstesnadır. Elinizden geldiği kadanyla doğru ve istikamet üzere amel etmeye çalışın. Sizden biriniz ölümü temenni etmesin. Zira kişi iyi biri ise, yaşadıkça iyiliğinin artması; günahkar biri ise, tövbe edip günahlarından arınması umulur. ''

Buhari bunu Sahih'te Ebu'l-Yeman kanalıyla rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Buhari, marda (7/10) ve Müslim 3/2170 (75).

 

 

 

9675- Katade der ki: Abdullah b. Ziyad, Ebu Bekr'e: "En büyük musibet nedir?" diye sorunca: "Kişinin dininde musibete uğramasıdır" cevabını verdi. Abdullah b. Ziyad: "Ben bunu sormuyorum" deyince, Ebu Bekr: "Babanın ölümü belin kırılmasıdır. çocuğun ölümü kalp yarasıdır. Kardeşin ölümü kanatların kesilmesidir. Hanımın ölümü ise bir saatlik üzüntüdür" karşılığını verdi.

 

 

 

9676- Sehl b. Sa'd'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "insanlar benden sonra birbirlerinin musibetini benim yokluğum sebebiyle maruz kaldıkları musibetle hafifletecektir" buyurmuştur.

 

 

 

9677- İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden birinin başına bir musibet geldiği zaman benim yokluğum sebebiyle maruz kaldığı musibeti hatırlasın. Çünkü bu, musibetlerin en büyüğüdür" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadında İbn Adiy'in hocası vardır ve ne hocasını ,ne de hocasının hocasını tanımıyorum. İbn Adiy, el-Kamil (5/1821) ve Ebu Nuaym, Ahbaru Isbehan (1/158).

 

 

 

9678- İbn Sabıt'ın, babasından bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden birinin başına bir musibet geldiği zaman benim yokluğum sebebiyle maruz kaldığı musibeti hatırlasın. Çünkü bu, musibetlerin en büyüğüdür" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır ve şahitleriyle hasen bir hadistir. Taberani, M. el-Kebir 7/199 (6718).

 

 

Beyhaki der ki: Bize bildirilene göre başka bir yerde Musa b. Ubeyde erRebezi bunu Mus'ab b. Muhammed b. Şurahbil kanalıyla Ebu Seleme'den, o da Hz. Aişe'den, o da Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aktarmış ve şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölümüne sebep olan hastalığında: "Ey insanlar! Ümmetimden herhangi bir kul benden sonra bir musibete maruz kalırsa, musibetini benim yokluğum sebebiyle maruz kaldıği musibetle hafifletsin. Çünkü ümmetimden hiç kimse benim yokluğum sebebiyle maruz kaldıği musibetten daha ağir bir musibete maruz kalmayacaktır" buyurmuştur." - Beyhaki, Delailu'n-nübüvve (7/202).

 

 

 

9679- Ebu'l-Kasım el-Müfessir, bu manada şairin sözlerini okumuştur:

"Her musibete sabret ve metin ol

Bil ki kişi asla kalıcı değildir.

Kendisiyle üzüleceğin bir musibeti hatırladığında

t\lIah Resulü Muhammed'in yokluğu ile başına gelen musibeti hatırla."

 

 

**************

Bölüm

**************

 

Musibet anında sabredip yapılması gerekenler, musibete maruz kalmış kişinin giysilerini yırtmaması, yüzüne vurmaması ve tenini tırmalamamasıdır. Kadın için de aynı şeyler geçerlidir ki, o da saçını yolmamalı, ağlarken sesini yükseltmemeli ve ağıt yakmamalıdır.

Bu konudaki haberleri es-Sünenü'I-Kebir'de cenazeler bölümünün sonunda aktardık.

 

 

 

9680- Abdullah Mes'üd'un bildirdiğine göre ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Ölünün ardından) yanaklarını döven, yakalarını yırtan ve Cahiliye'deki gibi feryat figan eden kimse bizden değildir" buyurmuştur.

 

İsnadı sahihtir.

 

Buhari bunu Sahih'te Amr b. Hafs kanalıyla ve Müslim bunu başka bir kanalla A'meş'ten rivayet etti. - Buhari, cenaiz (2/83), - Müslim 1/99 (165).

 

 

 

9681 - Ebu Burde b. Ebi Musa anlatıyor: Ebu Musa durumu ağırlaşıp bayılınca, hanımı feryat etmeye başladı. Ebu Musa, hanımına Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadislerinden bahsederdi ki kendine geldiğinde: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Başını kazıtandan, feryat ederek ağlayandan ve giysilerini yırtandan uzağım'' buyurduğunu bilmez misin?" dedi.

 

Müslim bunu Sahih'te Cafer b. Avn kanalıyla Abd b. Humeyd'den rivayet etti.

Bize bildirilene göre Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat etmiş olan kadınlardan biri şöyle demiştir: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizden aldığı biat içinde, yüzleri tırmalamama, ah vah diye feryat figan etmeme, yakaları yırtmama ve saçı başı yalmama sözü de vardı."

 

Tahric: Ebu Davud 3/496 (3131) ve Beyhaki, Sünen (4/64).

 

Ebu Malik el-Eş'ari'nin rivayetinde bize bildirilene göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ağıt yakan kadın, ölümünden önce tövbe etmezse kıyamet gününde üzerinde katrandan gömlek olur ve uyuzluk Zırhıyla mezarından kaldırılır" buyurmuştur. - Müslim 1/644 (29)

 

Yine bize bildirilene göre Ebu Said el-Hudri: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağıt yakan kadını da, onu dinleyeni de lanetledi" buyurmuştur. - Ebu Davud 3/493, 494 (3128).

 

 

 

9682- İbn Abbas der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızlarından birinin yanına geldi, bu kızı can çekişiyordu. Onu alıp kucağına koydu. Kızı ölünce de gözleri yaşardı. (Bu durumu gören) Ümmü Eymen de ağladı. Ümmü Eymen'e: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında mı ağlıyorsun?" denilince: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağlarken ben ağlamayayım mı?" karşılığını verdi. Bunun üzerine Allah Resulü {Sallallahu aleyhi ve Sellem}: "Ben ağlamıyorum, ancak bu (göz yaşı) rahmettir. Mümin kişinin canı Allah'a hamd ederken göğsünden çıkar" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (1/273, 274, 297), Diyi el-Makdisi, Muhteire (65,66/1), Bezzir, Müsned (1/383) ve İbn Hibban, Sahih (746).

 

 

 

9683- Enes b. Malik der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte demirci ustası Ebu Seyfin yanına girdim. Ebu Seyf, (Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oğlu) İbrahim'in süt babası idi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), İbrahim'i alıp öptü ve kokladı. Bir zaman sonra bir daha Ebu Seyfin yanına gittik. İbrahim can çekişmekteydi. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözlerinden yaş gelmeye başlamıştı. Abdurrahman b. Avf O'na: "Ey Allah'ın Resulü! Sende mi?" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey ibn Avf! Bu (gözyaşları) bir rahmettir" buyurdu. Sonra gözyaşları akmaya devam etti ve: "Gözler ağlar ve kalp hüzünlenir. Biz de ancak Rabbimizin razı olacağı sözler söyleriz. Ey ibrahım! Bizler senin ayrılığından dolayı hüzünlüyüz" buyurdu.

 

Buhari bunu sahihte Hasan b. Abdülaziz el-Cerevi kanalıyla ve Müslim bunu başka bir yolla Sabit'ten rivayet etmiştir. - Buhari, cenaiz (2/85). - Müslim 2/1807, 1808 (62).

 

 

 

9684- Abdurrahman b. Avf der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elimden tuttu ve benimle hurmalığa gitti. Orada İbrahim'i (can çekişir vaziyette) gördü. Onu alıp kucağına koydu ve gözleri yaşardı. Sonra: "Ey oğlum! Allah'a karşı senin için elimden bir şey gelmez" buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Ağlıyor musun?" veya: "Ağlamayı yasaklamadın mı?" dediğimde, şöyle buyurdu: "Ben ağıt yakmayı, iki ahmak ve {acir sesi yasakladım. Ben, oyun, eğlence ve şeytanın çalgısı anında nağme ile çıkan sesi ve musibet anında yüze vurma, yakayı paçayı yırtma ve şeytanın çığlığı ile çıkan sesi yasakladım. Ancak bu (gözyaşlan) bir rahmettir. Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Ey ibrahim! Eğer ölüm hak, gerçek bir vaad, kendisinden kurtuluş olmayan umumi bir şeyolmasaydı ve sonrakiler öncekilere tabi olmasaydı senin için şimdikinden çok daha fazla üzülürdük. Bizler senin ayrılığından hüzünlüyüz. Gözler ağlar ve kalp hüzünlenir. Ancak Yüce Rabbi öfkelendirecek sözler söylemeyiz.''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Bezzar, Müsned (ı/380, 381) ve Tirmizi (3/328).

 

 

 

9685- Cahir b. Abdillah der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Abdurrahman b. Avf ile birlikte hurmalığa gitti. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) orada İbrahim'i can çekişir vaziyette gördü. Onu alıp kucağına koydu ve gözleri yaşardı. Abdurrahman b. Avf: "Ey Allah'ın Resulü! Ağlamayı yasaklamışken ağlıyor musun?" dediğinde, şöyle buyurdu: "Ben ağlamayı yasaklamadım. Ancak iki ahmak ve facir sesi yasakladım. Ben, oyun, eğlencE' ve şeytanın çalgısı anında nağme ile çıkan sesi ve musibet anında yüze vurma, yakayı paçayı yırtma ve şeytanın çığlığı ile çıkan sesi yasakladım. Ancak bu gözyaşlarım bir rahmettir. Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Ey ibrahim! Eğer ölüm hak, gerçek bir vaad, kendisinden kurtuluş olmayan genel bir durum olmasaydı ve sonrakiler öncekileri takip etmeseydi senin için şimdikinden çok daha fazla üzülürdük. Ey ibrahim' Bizler senin ayrılığından dolayı üzgünüz. Gözler ağlar ve kalp hüzünlenir. Ancak Yüce Rabbi öfkelendirecek sözler söylemeyiz.''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Beğavi, Şerh es-Sünne 5/430,431 (1530) ve Beyhaki, Sünen (4/69).

 

 

 

9686- Abdullah b. Ömer der ki: Sa'd b. Ubade rahatsızlanıp hasta olmuştu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkas ve Abdullah b. Mes'ud ile birlikte onu ziyarete gitti. Yanına girdiğinde onu bayılmış olarak buldu ve: "Öldü mü?" diye sordu. Oradakiler: "Hayır, ey Allah'ın Resulü!" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağlamaya başladı. Oradakiler Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağladığını görünce kendileri de ağlamaya başladı. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "işitmiyor musunuz? Allah gözyaşından ve kalbin üzülmesinden dolayı azap etmez. Fakat şundan dolayı ya azap eder ya da rahmet eder" buyurdu ve diline işaret etti.

 

Müslim bunu Sahih'te Yunus kanalıyla ve Buhari: bunu Esbağ kanalıyla İbn Vehb'den rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Müslim 1/636 (12). - Buhari, cenaiz (2/85).

 

 

 

9687- Mübarek b. Fadale anlatıyor: Büyük camide Hasan( -ı Basri)'yi gördüm. Farisilerden bir adam gelip: "Ancak Said b. Ebi'l-Hasan öldükten sonra gelebildim" dedi. Bunun üzerine adama: "Bunu ona (Hasan'a) haber verme" dedik. O da sanki: "Kendisine haber ver" demişiz gibi Hasan daha evine varmadan ona bu haberi verdi. Hasan ayakta durmakta zorlanıp elini duvara yasladı. Sonra biz onu ziyarete gitmiştik. Kendine geldiğinde hep ağlıyordu. Yanımızda Bekr b. Abdillah el-Muz eni de bulunmaktaydı. Kendisine: "Ey Ebu Said! Sen bu şehri ve sana olan sevgilerini biliyorsun. Bugün senden ne görürlerse gördüklerini aşiretlerine ve kabilelerine anlatırlar" dedi. Bunun üzerine Hasan şöyle dedi: "Bu merhameti müminlerin kalbinde kılan ve böylece birbirlerine merhamet etmelerini sağlayan Allah'a hamd olsun. Gözler ağlar ve kalp hüzünlenir. Ancak bu, korkudan dolayı değildir. Korku dilin söylediğinden ve elin yaptığından dolayı olur. Hz. Yakub'un hüznünü kendisine suç saymayan Allah'a hamd olsun. Allah: ''Üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde saklıyordu''[Yusuf 84] buyurmaktadır. Allah, Ebu Said'e (yani bana) rahmet etsin ve günahlarını bağışlasın. ''Bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru bir sözdür.''[Ahkaf 16] Vallahi hiç kimsenin benden daha şiddetli bir musibete maruz kalmasını istemem."

 

Ebu Davud der ki: Mübarek'e: "Hasan kendisini taziye için gelenlere ne derdi?" dediğimde: "O: ''Allah bunu (ölümü) bize de size de kıldı'' derdi" karşılığını verdi. 

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9688- Cebr b. Atik, amcasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Ensar'dan cenazesi olan bir ailenin yanına girdim. Ailesi cenazesi için ağlamaktaydı. Onlara: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) burada iken mi ağlıyorsunuz?" dediğimde, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bırak, ölü yanlarında iken ağlasınlar. Ancak vacib olduğu zaman artik ağlamasınlar"

buyurdu. Ömer b. Abdilazız, bana: "Vacib olmak nedir?" diye sorunca, ona:

"(Vacib olması) ölünün mezara konulmasıdır" dedim.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Nesai, cihad (6/51).

 

 

 

9689- Kumame Ebu Zeyd el-Abdi der ki: Ali b. Ebi Talib, Adiy b. Hatim'in kederli ve hüzünlü olduğunu görünce: "Ne oluyor seni kederli ve üzüntülü görüyorum?" diye sordu. Adiy: "Ey müminlerin emiri! Oğlum öldürülmüşken ve gözüm çıkmışken beni böyle olmaktan ne alıkoyar?" cevabını verince, Ali b. Ebi Talib: "Ey Adiy b. Hatim! Her kim Allah'ın kendisine takdir ettiğine razı olursa ona bir sevap vardır. Her kim de Allah'ın kendisine takdir etmiş olduğuna razı olmazsa amelleri boşa çıkar" karşılığını verdi.

 

 

 

9690- İbrahim et-Teymi bildiriyor: Abdullah'a kardeşi Utbe'nin ölüm haberi verilince: "O benim için insanların en değerlisi idi" dedi. Sonra istirca edip: "Onun aranızda diri olması beni sevindirmezdi" dedi. Kendisine: "O senin yanında insanların en değerlisi iken bu nasıl oluyor?" denilince de: "Onun sayesinde sevap kazanmam, benim için onun benim sayemde sevap kazanmasından daha sevimlidir" karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ancak İbrahim ve Abdullah arasında kopukluk vardır.

 

 

 

9691 - Sabit der ki: Abdullah b. Mutarrif b. Abdillah dünyada öyle makamlara ulaştı ki sonunda vali oldu ve öldü. Babası Mutarrif üzerinde en güzel giysileriyle çıkınca, oradakiler kendisine: "Abdullah ölmüşken sen böyle giysiler mi giymektesin?" denildi. Mutarrif şu karşılığı verdi: "Yüce Allah bu musibetime karşı bana üç hasleti vaad etti ki her biri benim için tüm dünyadan daha iyidir. Yüce Allah: ''Onlar, başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz" derler. İşte Rableri katından mağfiret ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır''[Bakara 156,157] buyurur. Ben de Rabbimin bana emretmiş olduğu gibi istirca ettim. Bu hasletlerden her biri benim için dünya ve içindekilerden daha değerlidir."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Sa'd, Tabakat (7/244,245), Ahmed, Zühd (sh. 245) ve Ebu Nuaym, Hilye (2/199).

 

Sonra Mutarrif: "Karşılığında kıyamet günü bir içimlik su verilecek hiçbir şey yoktur ki, mutlaka bu şeyin benden dünyada iken alınmasını isterim" dedi.

 

 

 

9692- Süfyan b. Uyeyne bildiriyor: Ebu Cafer Muhammed b. Ali'nin bir oğlu hasta oldu. Onun için korkmuştuk. Çocuk vefat edince babası üzülmüş ve (ölen oğlu değilmiş gibi) orada bulunanlar gibi davranmıştı. Bir kişi ona: "Senin için korktuk" deyince: "Sevdiğimiz şeylerde Allah'a dua etmekteyiz. Başımıza hoşlanmadığımız bir şey geldiğinde Allah'ın sevdiği şeye muhalif olmayız" karşılığını verdi.

 

Tahric: Ravilerinden Ebu Bekr el-Cerrahi'nin, Yahya b. Saseveyh'in ve Abdulkerim es-Sukkeri'nin durumunu bilmiyorum. Ebu Nuaym, Hilye (3/187) ve İbn Ebi Dünya, er-Ridd (87).

 

 

 

9693- Katade der ki: Hz. Musa'nın dostları, çocukları olunca sevinmiş, ancak ölünce çok üzülmüşlerdi. Oysa bu çocuk yaşasaydı onların helakine sebep olacaktı. Bunun üzerine adam Allah'ın takdirine razı oldu. Zira Yüce Allah'ın kulun hoşlanmadığı konularda takdiri, hoşlandığı konulardaki takdirinden daha çoktur.''

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Abdürrezzak, Musannef 11/165 (20211).

 

 

 

9694- Abdullah b. el-Mübarek bildiriyor: Ömer b. Abdilaziz, oğlu Abdulmelik için kendisine taziye için gelinince: "Ölüm yatacak bir yerdir. Biz ona canlarımızı hazırladık, ancak ölüm geldiği zaman da ondan hoşlanmayız.'' dedi.

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9695- Sabit el-Bünani bildiriyor: Sıla b. Eşyem bir gün yemek yerken bir adam geldi ve: "Kardeşin öldü" dedi. Sıla: "Heyhat! Onun ölüm haberi bana geldi, otur da yemek ye" dedi. Adam: "Benden önce sana (bunu haber vermek için) kimse gelmedi" deyince de: "Yüce Allah: ''Sen öleceksin, onlar da öleceklerdir''[Zümer 30] buyurmaktadırOl karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. İbn Sa'd, Tabakat (7/137) ve Ebu Nuaym, Hilye (2/238, 239).

 

 

 

9696- Abdulmelik b. Karib el-Asmai'nin bildirdiğine göre ilim ehlinden bir kişi şöyle demiştir: "Meczec b. Sevr'e kardeşi Şakik'in ölüm haberi verilince sanki hiç oralı olmamıştı. Kendisine bu haberi veren kişi: "Benden önce sana onun öldüğünü söyleyen oldu mu?" diye sorunca: "Evet, Yüce Allah öleceğimizi haber vermişti" karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadında meçhul bir ravi vardır. İbn Hibban, Sikat (5/457, 458).

 

 

 

9697- İbn Avn der ki: "Muhammed b. Sirin'in başına bir musibet (ölüm haberi) geldiği zaman musibet yaşamamış gibi konuşur ve gülerdi. Ancak (kız kardeşi) Hafsa öldüğü gün yüzünü buruşturmuştu ve üzüntüsü yüzünde belli oluyordu."

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. Ancak İsmail ve İbn Avn arasında kopukluk vardır.

 

 

 

9698- Yezid b. Mevheb der ki: Ömer b. Abdilaziz başsağlığı dilemek üzere Avn b. Abdillah'a şöyle bir mektup yazmıştı: "Derim ki! Bizler ahiret halkındanız. Ölülerin ölü çocukları olarak dünyayı mesken edindik. Ne şaşılacak şey ki ölü biri, ölü birine, ölen birinden dolayı başsağlığı dilemek için mektup yazmaktadır, vesselam.''

 

 

 

9699- Seri der ki: Avn b. Abdillah'ın bir oğlu ölmüştü ve Ömer b.

Abdilaziz ona şöyle bir mektup yazmıştı: "Derim ki! Bizler ahiret halkındanız. Ölülerin ölü çocukları olarak dünyayı mesken edindik. Ne şaşılacak şey ki ölü biri, ölü birine, ölen birinden dolayı başsağlığı dilemek için mektup yazmaktadır."

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9700- Süfyan der ki: Bir adamın oğlu ölmüş ve Abdullah b. Sa'lebe ona taziye için gelmişti. Ona: "Baban senin kökün ve oğlun ise dalın idi. Kökü ve dalı giden kişiye de artık dünyada az kalması yakışır" dedi.

 

İsnadı sahihtir.

 

 

 

9701- Sehm b. Abdilhamid der ki: Kendisine: Yunus b. Ubeyd'in:

"Abdullah" adında bir oğlu ölmüştü. Onu taziyeye gelen Amr b. Ubeyd'in ona: "Baban senin kökün ve oğlun ise dalın idi. Kökü ve dalı giden kişiye de artık dünyada az kalması yakışır" dediğini işittim.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Zehebi, Mizan (3/275).

 

 

 

9702- Beyhaki der ki: Bir başkası bunu Ayşi kanalıyla Sehl b. Yusuf'tan zikretmiş ve rivayetinde: "Yunus b. Ubeyd'i ölen oğlundan dolayı taziyeye gelen Amr b. Ubeyd'in şöyle dediğini işittim" demiştir.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9703- Muhammed b. Hilris der ki: Ömer (b. Abdilaziz) oğlunu defnettiği zaman mezarın başında durup şöyle dedi: "Ayrılışına olan üzüntümüz, sana olan üzüntümüzden ağır bastı. Keşke şimdi orada sana sorulan soruları ve senin verdiğin cevapları bilebilseydim! Yeniden dirilişin o dehşeti olmasaydı; hemen ardından gelmeyi isterdim. Allahım! Onun bana karşı yapmış olduğu haksızlıklardan yana ben ona hakkımı helal ediyorum, Sen de Sana karşı işlediği günahları bağışla!"

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu. Nuayın, Hilye (S / ı 09).

 

 

 

9704- Muhammed b. Harb der ki: Hıristiyan bir adam bir adama taziyede bulundu ve: "Senin gibi biri bana taziyede bulunamaz. Ancak sen cahilin terk ettiği şeye bak ve onu yapmaya çalış" dedi.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9705- Süfyan b. Uyeyne der ki: Zer b. Ömer b. Zer vefat ettiği zaman Ömer b. Zer mezarın kenarında durup şöyle dedi: "Evladım! Ayrılışına olan üzüntümüz, sana olan üzüntümüzden ağır bastı. Keşke şimdi orada sana sorulan soruları ve senin verdiğin cevapları bilebilseydim! Allahım! Ona, Sana itaat etmesini ve bana iyilikte bulunmasını emrettin. Onun bana karşı yapmış olduğu haksızlıklardan yana ben ona hakkımı helal ediyorum, Sen de Sana karşı işlediği günahları bağışla!"

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. Ebu Nuaym, Hilye (5/08,109).

 

 

 

9706- İsmail b. Suheyl der ki: Zer b. Ömer bir şey satın alıp geldi.

Yanında develer vardı. Zer düşüp ölünce, babası Ömer'e ki onunla künyelenmişti: "Zer öldü" denildi. Ömer gelip (oğlunun) üzerine kapandı ve: "Zer'in ölümünden dolayı bize bir ayıp yoktur. Allah'tan başka hiç kimseye de ihtiyacımız yoktur" dedi. Sonra da: "Oğlumu hazırlayın" dedi. Mezarın yanında iken de: "Ey Zer! Ayrılışına olan üzüntümüz, sana olan üzüntümüzden ağır bastı. Keşke şimdi orada sana sorulan soruları ve senin verdiğin cevapları bilebilseydim!" dedi. Sonra da: "Allahım! Onun musibeti sebebiyle olan ecrimi ona bağışladım. Sen, ona azap verme" diye dua etti.

 

Tahric: İsnadında bir sakınca yoktur. Ebu Nuaym, Hilye (5/108).

 

 

 

9707- Ömer b. Zer der ki: "Bütün dertlerin giderilmesi için bir külfet vardır. Ancak ahiret derdinin giderilmesi için hiçbir külfeti yoktur."

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9708- Nasr b. Ziyad der ki: İbn Cüreyc bir adama taziyede bulundu ve ona: "(Bir musibete maruz kalıp da onu) unutana sormadan önce (onu yeni yaşayıp da) sabreden kişiye sorun" dedi.

 

İsnadında mestur bir ravi vardır.

 

 

 

9709- Hasan el-Hemdani der ki: (Harun) Reşid'in bir oğlu ölünce Fudayl b. İyad ona şöyle bir mektup yazdı: "Derim ki; ey Müminlerin emiri! Eğer gücün yeterse Allah'ın onu senden aldığı zamanki şühün, onu sana verdiği zamanki şükründen daha fazla olsun. Ey Müminlerin emiri! Yüce Allah onu sana verdi ve verdiğini geri aldı. Eğer o sana kalsaydı fitnesinden emin olamazdın. Onun için olan korkuna ve ayrılığından olan hasretine bak, sen dünyaya razı oldun mu ki, oğlun için razı oluyorsun? Ancak o kederden kurtuldu, sen ise tehlike altında kaldın.''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9710- Seri der ki: Bir adamın Fudayl'a: "Ey Ebu Ali! Bana rızayı öğret" dediğini işittim. Bunun üzerine Fudayl: "Yeğenim! (Sana takdir etmiş oldukları konusunda) Allah'tan razı 01. Bu şekilde Allah'a razı olmanla, Allah sana rızayı bağışlar" dedi.

 

İsnadı sahihtir.

 

 

 

9711 - Mutarrif b. Abdillah el-Cureşı der ki: Bir cenazede hazır bulundum. Sonra bir mezara yakın bir yerden geçerek bir tarafa ayrıldım ve iki rekat hafif namaz kıldım. Onları hakkıyla kıldığım görüşünde değilim. Uykum geldi ve (uyudum. Rüyamda) mezar sahibinin beni konuşturduğunu gördüm. Bana: "İki rekat namaz kıldın sen de onları hakkıyla kıldığına inanmıyorsun" dedi. Ona: "Evet öyle oldu" dediğimde:

"Siz amel edersiniz, ama bilmezsiniz. Ancak bizim amel etmeye gücümüz yetmez. Senin iki rekatın gibi iki rekat namaz kılmak, benim için dünya ve içindekilerden daha sevimlidir" karşılığını verdi. Ona: "Burada kimler var?" dediğimde: "Buradakilerin hepsi müslümandır ve hepsi hayır elde etmiştir" dedi. Ona: "En üstünleri kimdir?" dediğimde bir mezara işaret etti. Ben de içimden: "Allahım! Onu mezarından çıkar da onunla konuşayım" dedim. Birden mezarından genç bir delikanlı çıktı. Ona: "Sen buradakilerin en üstünü müsün?" dediğimde: "Öyle dediler" karşılığını verdi. Ona: "Bu dereceye nasıl eriştin? Seni öyle yaşlı biri görmüyorum. Sen galiba hacca ve umreye çok gittin, Allah yolunda çok cihad ettin ve çok (salih) amel işledin" dediğimde: "Başıma bir çok musibetler geldi. Onlara karşı sabırla rızıklandırıldım ve işte bununla üstün kılındım" karşılığını verdi.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9712- Muhammed b. İsa ez-Zahid der ki: Abdurrahman b. Mehdi'nin bir oğlu öldü. Onun için çok üzüldü, hatta yemekten ve içmekten kesildi. Bu durum Muhammed b. İdris eş-Şiifıi'ye ulaşınca ona şöyle bir mektup yazdı: "Derim ki; başkasını rahatlattığın gibi kendi nefsini de rahatlat. O zaman başkasının öyle yapmasını çirkin gördüğün gibi kendi yaptığının da çirkin olduğunu göreceksin. Bilmiş 01 ki musibetlerin en ağın, kişinin sevap almaksızın sevdiğini kaybetmesidir. Bir de bunların haram kazanmak için birleştiğini düşün. Sana şöyle derim: "Ben sana başsağlığı dilerim, beklentim olmaksızın Dünyada kalmak için değil, ancak bu, dinin sünnetidir, Taziye eden kimse dostundan sonra kalıcı değildir Tazille edilen de bir müddet yaşasa bile kalıcı değildir.

Ravi der ki: "Bu ikisi Basra'da kendi aralarında hediyeleşirlerdi."

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9713- İbnu'l-Enbari bildiriyor: İbnu's-Semmak bir cenazede bulundu ve cenaze sahibine taziyede bulunup şöyle dedi: "Allah'tan korkun ve sabredin. Musibet bir tanedir. Eğer buna uğrayan sabrederse musibete uğrayan sabırsızlık ettiği zaman musibet iki tane olur. Ömrüme yemin olsun ki edrden mahrum olma musibeti, ölüm musibetinden daha büyüktür." Sonra da: "Eğer ölüsüne üzülen kişiye ölüsü (diriltilip) geri verilseydi, (ölüsüne) sabreden kişinin ecri bundan daha büyük ve sevabı daha çok olurdu" dedi.

 

İsnadında bir sakınca yoktur.

 

 

 

9714- İbnu'l-Enbari bildiriyor: İbrahim b. Yahya halifelerden birine taziyede bulundu ve şöyle dedi: "Kendisinden alınan şeyde Allah'ın hakkını bilen kimse kendisinde kalanda da Allah'ın hakkını bilir. Bil ki senden önce giden sana kalandır. Senden sonraya kalan da senden ecir kazanacak olandır. Musibetlere sabreden kişinin ecri, kendilerine afiyet olarak verilen nimetten daha büyüktür."

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. Ebu Nuaym, Zikru Ahbar İsbehan (1/175).

 

 

 

9715- Abdullah b. el-Hüseyn der ki: Ebu Osman'ın vefat anında hali değişince oğlu Ebu Bekr üzerindeki gömleği yırttı. Ebu Osman gözünü açıp: "Evladım! Açıktan sünnete muhalif olmak kalpteki riyakarlıktandır" dedi.

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9716- Abdullah b. Hüseyn el-Katib bildiriyor: İbnu'l-Enbari bana Abdullah b. el-Mu'tez'in şu şiirini okudu:

"Ben zamanı denedim ve tanıdım

Sıkıntılarına karşı sabırla sebat göster

Bazıları önden giderken bazıları da arkadan gidecektir

Kişi her nerede olursa olsun ölüm ona da yetişecektir.''

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9717- Ebu Abdirrahman es-Sülemi der ki: Ebu'l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. İsa el-Hafız el-Mı sri bize Mansur'un şu şiirini okudu:

"Şu kişi şöyledir ile şimdi nerededir arasında

Sadece iki nefesin alınması kadar bir zaman vardır. ''

 

Tahric: Ebu'I-Abbas Ahmed b. Muhammed b. İsa el-Hafiz el•Mısri'yi tanımıyorum.

 

 

 

9718- Sehl b. Harun der ki: "Sevabı sonradan verilecek bir konuda kişiyi kutlamak, sevabı hemen verilecek bir musibetten dolayı kişiye taziyede bulunmaktan daha hayırlıdır."

 

 

 

9719- Muhammed b. el-Hüseyn der ki: Adamın biri bir (din) kardeşine taziye için bir mektup yazarak: "Sevaba inanan kişi, musibeti bir nimet sayar. Sevabı hak etmiş olan bir musibet te, şükrü eda edilmeyen bir nimetten daha hayırlıdır."

 

Tahric: İsnadında tanımadığım bir ravi vardır. Muhammed b. el-Hüseyn, İbnu'I-Hazza'nın kendisidir ve onu tanımıyorum.

 

 

 

9720- Ebu'l-Abbas Said es-Serrac der ki: Ebu'l-Hasan b. Abdilaziz el-Curdi vefat edince annesinin yanına girdim ve: "Başın sağ olsun!" dedim. Bunun üzerine o: "Musibetim onu sabırsızlık göstererek bozmaktan daha büyüktür" karşılığını verdi.

 

 

 

9721- Ala b. Hilal der ki: Utbe'ye: "Muhammed b. Abbad öldü" denilince: "Biz onu kaybetmekle öldük. O da şanıyla diridir" karşılığını verdi.

 

 

 

9722- Yusuf b. Salih el-Yeşkmi der ki: Kardeşlerimizden bir kişi şu şiiri

okudu: "Kardeş dediğimde ''öz kardeşin mi?'' dediler

Dedim ''evet'', yolları bir olanın hepsi kardeştir

Her birimiz ayrı ayrı yerlerde olsak da

Bence soyumdandır, benle bir ve aynı konumdadır

Kardeşimin ölümüne sabrıma şaşıyorum

Oysa hayatta ayrıyken ben kan ağlardım

Yaşadığımız felekte o kadar çok şaşılacak şey var ki

Artık şaşılacak bir tarafı da yok gibi.''

 

 

 

9723- Zünnun el-Mısri anlatıyor: Ben tavafta iken iki cariye ile karşılaştım. Biri gelip Kibe'nin örtülerine tutundu ve şöyle dedi:

"Yalnız kalmış bir kız ile arzu ettiği arasındaki bu uzaklık ta nedir?

Bunların arasını kim kavuşturacaktır, ey Rabbim! Ben işlediğim bir kötülükten dolayı haccetmedim

fakat aramızdaki sevgi bağını kesen kimse için haccettim. Ben küçük iken hevasına düşüp ardından gittim

Şimdi ise büyüdüm ve kendime geldim.

Ey Rabbim! Aramızdaki sevgi bağını düzelt

Ey Mevlam! Çünkü Sen adil biri olarak vasfedilmektesin."

Bunun üzerine ona bağırıp: "Vay haline! Yüce Allah'a böylesi (sitemkir) bir şiir mi okunur?" dediğimde: "Beni bırak ey Zünnun! Her şeyi bilen Allah içimdekileri sana bildirseydi bir beyit daha okumamı isterdin" dedi. Sonra da: "Ey Zünnun! Sana bundan daha acayip bir şey diyeyim" dedi ve şu şiiri okudu:

"Sabrettim ve gördüm ki sabrın akıbeti hayırdır Üzerime gelecek üzüntü var mıdır, daha sabredeyim!

Öyle şeylere sabrettim ki bir kısmını taşısaydı yüksek dağlar rarçalanıp dağılır ve yok olurdu.

Gözyaşlarımı tuttum ve onları beni görene bıraktım Oysa gözler kalpte ağlamaktadır."

Ona: "Ey cariye! Neden dolayı?" dediğimde: "Daha önce hiç kimsenin başına gelmemiş bir musibetin başıma gelmesinden dolayı" karşılığını verdi. "Bu musibetin nedir?" diye sorduğumda şu karşılığı verdi: "Ey Zünnun! Önümde oynayan iki yavrum vardı. Babaları iki koyun kurban etmişti. Biri kardeşine: "Ey kardeşim! Sana, babamın koyunu nasıl kestiğini göstereyim mi?" dedi. Bunun üzerine biri yere uzandı ve diğeri bir bıçak alıp onu kesti. Sonra da kaçıp gitti. Babaları geldiğinde ona: "Oğlun, kardeşini öldürdü ve kaçtı" dedim. Babası onu aramaya çıktı ve onu bir aslanın parçalamış olduğunu gördü. Bunun üzerine baba geri dönerken yolda açlık ve susuzluktan öldü. Benim küçük bir çocuğum daha vardı. Bir gün tencerede yemek yaparken bir an dalgınlığıma rast geldi ve çocuk tencereyi üzerine devirdi. O da yanarak öldü." Bunun üzerine Zün-nun: "Bundan daha acayip bir şey duymadım" dedi.

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9724- Ömer b. Muhammed b. Buceyr der ki: Mısır'da Ahmed b. Salih'in cenazesinde giderken bir mezar taşında şöyle bir yazı gördüm: "Bu mezardaki bizim için değerli biridir Kabul edilseydi onun yerine biz ölürdük. Onun yerine en sevdiğimi lahde koyardım

Kimsenin bizi olmadığı gibi kader de bizi cezalandırmadı, Sabır insanın giydiği en güzel bir giysidir."

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9725- Said b. el-Kasım el-Berzai der ki: Ömer b. Muhammed b. Buceyr:

"Bir kadının bir mezar kanarında şöyle ağıt yaktığını işittim" dedi ve bir önceki hadiste geçen iki beyti okudu. Ancak rivayetinde: "Onun yerine en sevdiğimi ve canımın içini lahde koyardım" demiştir.

 

İsnadında bir sakınca yoktur.

 

 

 

9726- Ubeydullah b. Muhammed el-Aişi der ki: Bir kadın kıtlık yılında Basra'ya geldi. Beraberinde iki çocuğu vardı. Ancak aradan bir yıl geçmemişti ki ikisini de toprağa verdi. Sonra iki mezar arasında oturup şu beyitleri okudu:

"Valiahi benim iki gözümdü bunlar

Dana çok yakınlar ama çok da uzaktalar

Onlar gözlerimdeki yaşları kuruttular

Kalbimi de neredeyse kapkara bıraktılar

Durada kalacaklar ve ayrılmayacaklar

Nereye gittiğimi de bana sormayacaklar."

Kendisine: "Abdullah b. Abbas'ın yanına gitsen ve durumunu anlatsan" denilince, yanına gitti ve şöyle dedi: "Ey Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcası oğlu! Yanımda beni himaye edecek kimsem kalmadı. Beni barındıracak bir yakınım da yoktur, Ben darda olana el uzatan, kişiyi ümid ettiğine ulaştıran ve isteyene veren kişiyi sordum, Beni sana yönlendirdiler. Bana şu üç şeyden birini yap, Ya geçimimi üstlenirsin, ya bana iyilik yaparsın ya da beni ailemin yanına geri gönderirsin." Bunun üzerine Abdullah b. Abbas: "Senin için bu üç şey de yapılacaktır" dedi.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9727- Kasım b. Ma'n der ki: Ömer b. el-Hattab şöyle dedi: "Allah, kardeşim Zeyd'e merhamet etsin. O benden önce şehid oldu ve göçüp gitti. Ne zaman Yemame tarafından rüzgar esse mutlaka bana onun kokusunu getirir. Ne zaman Mütemmim b. Nuveyr'in şu sözlerini zikretsem mutlaka onu da hatırlarım -ravi Muhammed'den başkası rivayet ederken: "İçimde bir hüzün kaplar" ifadesini kullanır-: "Bir zamanlar Cezime'nin iki arkadaşıydık Görenlerin gözünde bizler hiç ayrılmazdık fakat birbirimizden ayrılınca ben ve Malik Sanki bir günü bile birlikte geçirmedik.''

 

Tahric: İsnadında Kasım ve İbnu'l-Hattab arasında kopukluk vardır.

 

 

 

9728- Sufyan b. Uyeyne der ki: Hz. Ömer'in başına bir musibet geldiği zaman ''Bem Zeyd'in (ölüm) musibetini yaşadım ve ona sabrettim.'' derdi.

 

İsnadı sahihtir.

 

 

 

9729- Halid b. Said b. Amr b. Said bildiriyor: Hz. Ömer, Mütemmim b. Nuveyre'ye: "Ben de şair olsaydım senin kardeşine şiirler yazdığın gibi ben de kardeşime şiirler yazardım" dedi. Mütemmim: "Benim kardeşim de senin kardeşin gibi ölseydi (şehid olsaydı) ben de ona şiirler yazmazdım" cevabını verince, Ömer: "Beni hiç kimse Mütemmim gibi teselli etmedi" karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. İbn Sa'd, Tabakat (3/378).

 

 

 

9730- Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Mümin kişinin hediyesi ölümdür" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbnu'l-Mübarek, Zühd sh 212 (599), Hakim, Müstedrek (4/319) ve Abd b. Humeyd, el-Muntehab (347).

 

 

 

9731 - Müminlerin annesi Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Salih kişilere sıkıntılar daha çetin olarak verilir" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Hakim, Müstedrek (4/319, 320).

 

 

 

9732- Hz. Aişe bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rahatsızlandı ve

acılar içinde yatağında kıvranmaya başladı. Ona: "Ey Allah'ın Resulü! Eğer bizden biri bu şekilde kıvransaydı senin ona kırılınandan korkardı" dediğimde, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mümine sıkıntılar daha çetin olarak verilir. Kendisine bir musibet veya bir ağrı isabet eden hiçbir mümin yoktur ki bundan dolayı, Allah bir takım yanlışlarını silip derecesini bir derece yükseltmesin" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Bu hadis 9324. hadiste geçmişti. Tahricine orada bakınız.

 

 

 

9733- Hz. Aişe der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kucağımda iken vefat etti. ResuluIlah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatında çektiği acıyı gördükten sonra artık hiç kimsenin can çekişmesine üzülmedim."

Buhari bunu Sahih'te Abdullah b. Yusuf kanalıyla Leys'ten rivayet etti.

 

Tahric. İsnadı sahihtir. - Buhari, meğazi (5/140).

 

 

 

9734- Hz. Aişe: "Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha şiddetli acı çeken birini görmedim" demiştir.

Buhari bunu Sahih'te Kabisa kanalıyla ve Müslim bunu başka bir kanalla Süfyan'dan rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Buhari, marda (7/3). - Müslim, el-birru ve's-sıla (3/1990).

 

 

 

9735- Abdullah b. Bureyde'nin, babasından bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mümin, alnının teriyle ölür" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadında tanımadığım bir ravi vardır, ancak sahih hadistir. Tirmizi 3/310, 311 (982), Nesai, cenaiz (4/5) ve İbn Mace 1/467 (1453).

 

 

 

9736- Abdullah b. Bureyde der ki: Bureyde, ölmek üzere olan Horasanlı bir adamın yanına girdi. Onun alnının terler içinde olduğunu görünce: "Allahu Ekber, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Mümin. alnının teriyle ölür'' buyurduğunu işittim" dedi.

 

Sahih hadistir.

 

 

 

9737- İbrahim( -i Nehai) bildiriyor: Alkame b. Kays, Horasan gazvesine katıldı. Amcası oğlu ölmek üzere idi. Onu ziyarete gitti ve alnı nı sildi, ancak alnının sürekli olarak terlediğini gördü. Bunun üzerine şöyle dedi: "Allahu Ekber, İbn Mes'ud'un bana bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Müminin ölümü alın teriyledir. Hiçbir mümin yoktur ki. mutlaka günahları vardır ve onları dünyada iken öder. Baki kalan kısımda ölüm anındaki zorlukla giderilir'' buyurmuştur."

Abdullah: "Ben eşek ölümü gibi bir ölüm istemem" dedi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberani, M. el-Kebir 10/110,111 (10049) ve Bezzar, Müsned (1/370).

 

Beyhaki der ki: "Yunus b. Ubeyd, Ebu Ma'şer kanalıyla olan rivayete muhalefet etmiş ve bunu Abdullah'ın söz olarak nakletmiştir."

 

 

 

9738- İbrahim b. Yezid b. el-Esved der ki: Alkame yeğeninin ölüm anında hazır bulunmuştu. Ancak yeğeninin alnı terlemeye başlayınca gülmüştü. Kendisine: "Ey Ebu Şibl! Neden gülmektesin?" denilince, şu karşılığı verdi: "İbn Mes'ud'un şöyle dediğini işittim: "Müminin canı terleyerek çıkar. Kifır veya Heir kişinin canı ise eşeğin canının çıkması gibi yanağından çıkar. Mümin kişi günah işlemiş olabilir, günahları silinsin diye de ölüm ona çetin kılınır. Kifır veya fieir kişi ise iyilik işlemiş olabilir. Karşılığını bulsun diye de ölüm ona kolaylaştırılır."

 

Tahric: İsnadı hasendir, ancak mevkuf bir hadistir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/370, 371) ve Taberani,M. el-Kebir 9/195 (8866).

 

 

 

9739- Ömer b. Abdilaziz der ki: "Can çekişmenin benim için kolay olmasını istemem. çünkü can çekişmesi müminin alacağı son ecir ve günahlarının bağışlanmasına sebep olan son şeydir."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed b. Hanbel, Zühd (sh. 298) ve Ebu Nuaym, Hilye (5/316, 317).

 

 

 

9740- Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr der ki: Hz. Aişe'ye ani ölümü sorup:

"O sevilmeyen bir şey midir?" dediğimde şu karşılığı verdi: "Niçin hoş görülmesin ki? Ben bunu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorduğumda: ''Ani ölüm, mümin için rahatlık; kafir için de üzüntü kaynağıdır'' buyurdu."

Sevri bunu Ubeydullah kanalıyla Abdullah b. Mes'ud'a ve Hz. Aişe'ye dayandırarak aktarmıştır. Ubeyd b. Halid es-Sülem]' kanalıyla da merfü ve mevkuf olarak rivayet olundu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Davud, cenaiz (3101).

 

 

 

9741- Ebu's-Seken el-Heceri der ki: Allah'ın dostu (Hz. İbrahim) ani bir ölümle öldü. Hz. Davud ani bir ölümle öldü. Hz. Süleyman b. Davud ani bir ölümle öldü. Salih kimseler de ani bir ölümle ölürler. Bu, mümin için bir hafifletme; kafir için de bir şiddettir.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9742- Alkame b. Ebi Alkame, annesinden bildiriyor: Kadının biri Hz. Aişe'nin yanına girip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) odasının yanında namaz kıldı. Kadın sağlıklı biri idi. Ancak başını secdeden kaldırmadan vefat etti. Hz. Aişe: "Dirilten ve öldüren Allah'a hamd olsun. Kardeşim Abdurrahman b. Ebi Bekr'den dolayı bu olay benim için bir ibrettir" dedi. Abdurrahman da bir yerde dinlenirken uyumuş ve uyandırmak için gittiklerinde ölü olduğunu görmüşlerdi. Bunun üzerine Hz. Aişe'nin kalbine acaba ona bir şey mi yaptılar veya acele edildi de canlı olarak mı defnedildi diye bir şüphe düşmüştü. Bu sebeple kadının ölümünün kendisi için bir ibret olduğunu düşündü ve içindeki bu şüphe yok oldu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Hakim, Müstedrek (3/476).

 

 

 

9743- Abdullah b. Cafer der ki: Hz. Ali, bana, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisıne, üzüntü anında veya başına bir musibet geldiğinde söylemesi için öğretmiş olduğu bazı kelimeler öğretti. Bu kelimeler şöyleydi:

"La ilahe illallah, el-Halim, el-Kerim, Sübhanallah, Tebarekallahu Rabbu'lArşi'l-Azim, velhamdu lillahi Rabbi'ı-Alemin (=Halim ve Kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Allah bütün eksikliklerden münezzehtir. Arş-ı Azim'in Rabbi olan Allah ne yücedir. Hamd alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur)."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (1/91, 94), İbn Hibban, Sahih (2/113), Taberani, edDua 2/1269,1270 (1011, 1012, 1013), Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (341, 629, 630,631) ve Hakim, Müstedrek (1/508).

 

 

 

9744- İbrahim b. Muhammed b. Sa'd, babası kanalıyla dedesinden bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk duadan bahsetti. Bir bedevi gelip kendisini meşgul etti (ve bu yüzden Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözlerini tamamlayamadan kalkıp gitti). Ben de ardından gittim. Dönüp bana: "Ebu ishak sen misin?" buyurdu. Kendisine: "Evet" dediğimde: "Ne istiyorsun?" diye sordu. "Bir duayı zikrettin ve bir bedevi gelip seni meşgul etti (sen de sözlerini yanda kestin)" dediğimde şöyle buyurdu: "Evet, bu Zünnun'un (Hz. Yunus'un) karanlıklar içinde: ''Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten zulmedenlerden oldum''[Enbiya 87] diye ettiği duadır. Bununla bir şey konusunda dua eden hiçbir kul yoktur ki, duası kabul edilmesin. ''

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi, Da'vat (5/529).

 

 

 

9745- Abdulazız b. Cafer, annesi Esma binti Umeys'ten bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kederli anlarımda söylemem için bana bazı kelimeler öğretti. Bunlar da: "Allah! Allah Rabbimdir ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmam" şeklindedir.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Mace 2/1277 (3882).

 

Muhammed b. Bişr ise bunu Abdulazız b. Ömer b. Abdilazız kanalıyla Ömer'in azatlısı Hilal'dan rivayet eder. Bu rivayetinde: "Allah! Allah büyüktür! Ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam! Allah! Allah büyüktür! Ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam!" şeklinde bunu iki defa söylediğini aktarır. Veki' rivayet ederken ise bunu bir defa söylediğini zikreder.

 

 

 

9746- Abdullalı b. Cafer der ki: "Es ma binti Umeys bana ''Allah! Allah Rabbimdir ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmam'' sözlerini öğretti ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine kederli anlarında bunları demesini emrettiğini bana söyledi."

 

Tahric: İsnadı zayıftırve hadis hasen li ğayrihidir. Ebu Davud 2/182 (1535).

 

 

 

9747- Başka bir kanaHa bir öncekinin aynısı bildirilmiştir.

 

İsnadında meçhul bir ravi vardır ve hasen bir hadistir.

 

 

 

9748- Esma binti Ebi Bekr der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Kimin başına bir üzüntü veya bir keder veya bir hastalık veya bir sıkıntı veya bir darlık veya bir meşakkat gelir ve ''Allah! Allah Rabbimdir ve ortağı yoktur'' derse sıkıntısı giderilir. ''

Buhari der ki: "Ebu'l-Garif yerine Ebu'l-AyUf diyenler de vardır."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Buhari, et- Tarihu'l-Kebir (2/2/328, 329).

 

 

 

9749- Esma binti Umeys der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Kimin başına bir üzüntü veya bir keder veya bir hastalık veya bir darlık veya bir meşakkat gelir ve: ''Allah! Allah Rabbimdir ve ortağı yoktur'' derse sıkıntısı giderilir. ''

 

Tahric: İsnadı hasendir. Taberani, M. el-Kebir 24/154 (396).

 

 

 

9750- İbn Abbas der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ellerini kapının iki tarafına yaslayarak: "Ey Abdulmuttalib oğulları! Başınıza bir sıkıntı veya bir zorluk veya musibet geldiği zaman: ''Allah! Allah Rabbimizdir ve ortağı yoktur'' diye dua edin" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberani, M. el-Kebir 12/170 (12788).

 

 

 

9751- İbn Mes'üd bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) içine bir sıkıntı düştüğü zaman: "Ya Hayyu ya Kayyum! Rahmetin adına yardımını talep ediyorum" diye dua ederdi.

 

İsnadı zayıftır ve isnadında kopukluk vardır.

 

 

 

9752- Sevban'ın bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Ömrü ancak iyilikler uzatır. Kaderi de ancak dua geri çevirir. Kişi işlediği suçlardan dolayı rızıktan mahrum olur. ''

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Mace, mukaddime (1/53) ve fiten (2/1334).

 

 

 

9753- Abaye Ebu Gassan der ki: Nisabur'da hummaya yakalandım ve: "Allahım! Bana her nimet verişinde şükrüm azaldı. Her belaya maruz bıraktığında da sabrım azaldı. Ey nimeti yanında şükrümün azalmasına rağmen beni yüzüstü bırakmayan! Ey belalarına maruz kaldığımda sabrımın azalmasına rağmen beni cezalandırmayan! Ey günah işlediğimi görüp de beni rezil etmeyen! Bu sıkıntımı gider" diye dua ettim. Bunun üzerine hastalığım gitti.

 

Tahric: İbn Ebi Dünya'nın hocasını tanımıyorum. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (153) ile Kitabu'ş-Şükr (87).

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

71. Şube Zühd ve Kısa Emelli Olma