Günahlara Kefaret Olan Ağrılar, Hastalıklar ve
Musibetler |
9347- Ebu Hureyre der ki:
"Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır''[Nisa 123] ayeti indiği
zaman bu, Müslümanlara ağır gelmiş ve bu durumu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) sorduklarında: "Siz orta yolda gidin ve doğruya yönelin.
Müslümanın başına gelen her şeyonun günahları için bir ketarettir. Hatta ona
batan bir diken veya sendelemesi günahları için bir ketarettir"
buyurmuştur.
Müslim bunu Kuteybe
kanalıyla rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim 3/1993 (52).
9348- Ebu Bekr b. Ebi
Züheyr es-Sekafi bildiriyor: Ebu Bekr es-Sıddik: "Ey Allah'ın Resulü!
''Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır''[Nisa 123] ayetinden sonra
her yaptığımız suçun cezasını göreceksek nasıl kurtuluşa ulaşırız?" diye
sorduğunda, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç defa: "Allah
seni bağışlasın ey Ebu Bekr!" dedikten sonra: "Sen hasta olmuyor
musun? Hiç dertlenmiyor musun? Hiç üzülmüyor musun? Sıkıntılara maruz kalmıyor
musun?" buyurdu. Ebu Bekr: "Evet" dediğinde, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunlar gördüğünüz cezalardır"
buyurdu.
Tahric: İsnadında
kopukluk olmasından dolayı zayıftır. Ancak tarikleri ve şahitleri vardır. Ebu
Ya'la, Müsned 1/97, 98 (99, 100), Mervezi, Müsned Ebi Bekr (111,112), İbn
Hibban, Sahih (4/249,255), Ahmed, Müsned (1/11), İbn Cerir, Tefsir (5/294),
Beyhaki, Sünen (3/373) ve Hakim, Müstedrek (3/74).
Süfyan'ın rivayetinde:
"Ben: ''Evet'' dediğimde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Bunlar dünyada gördüğünüz cezalardır'' buyurdu" şeklindedir.
9349- Hz. Aişe bildiriyor:
Bir adam: "Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır"[Nisa 123]
ayetini okudu ve: "Eğer işlediğimiz her günahın cezasını çekeceksek hel ak
oluruz" dedi. Bu durum Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber
verilince: "Evet, mümin kişi günahlarının cezasını kendi bedeninde,
malında yaşadığı musibetlerle ve kendisine eziyet veren şeylerle dünyada iken
çeker" buyurdu.
İsnadı hasendir.
9350- Abdullah b. Vehb
bir önceki hadisin aynısını zikretmiştir. Ancak rivayetinde: "Bekr b.
Sevade, Yezid b. Ebi Yezid kanalıyla Ubeyd b. Umeyr'den bildiriyor" demiş
ve: "Malında" ifadesini zikretmemiştir.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (6/65, 66), Ebu Ya'la, Müsned 8/135, 253 (4675,4839), Buhari,
et-Tarihu'l-Kebir (4/2/371) ve İbn Hibban, Sahih (4/254) Bak: Suyuti,
ed-Dürrü'lMensur (2/697).
9351- Enes der ki: Hz.
Ebu Bekr, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte iken,
"Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük
yapmışsa onu görür"[Zilzal 7, 8] ayetleri nazil oldu. Ebu Bekr bu ayetleri
duyunca elini kaldırıp: "Ey Allah'ın Resulü! Yaptığım zerre kadar
kötülüklerin de mi karşılığını göreceğim?" diye sordu. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu karşılığı verdi: "Ey Ebu Bekr! Dünyada
gördüğün ve hoşuna gitmeyen şeyler yapılan zerre miktarı kötülüklerin
karşılığıdır. Yapılan zerre miktarı iyilikleri ise Allah kıyamet gününde
kendisine ödemen üzere senin için bekletir."
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Cerir, Tefsir (30/268) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/593).
9352- Ümeyye binti
Abdillah der ki: Hz. Aişe'ye, Yüce Allah'ın: "Kim kötü bir iş yaparsa,
onunla cezalandırılır"[Nisa 123] ayetini sorunca şöyle dedi: "(Bu
ayeti) Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorduğum zamandan beri bana
bunu kimse sormadı. Ben bunu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
sorduğumda ise şöyle buyurmuştu: "Bu. Allah'ın kuluna karşı (kulun bazı
şeylere üzülmesinden dolayı) olan bir kınamasıdır. Allah, kulunu sıtma
hastalığı veya bir musibet vererek veya cebine koymuş olduğu bir miktar malını
kaybettirerek üzer ve kaybettiğini koltuğunun altında buldurur. Sonra kul
kırmızı altın'ın ateşle temizlenmesi gibi günahlarından arınır. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Tirmizi 5/221 (2991).
9353- İbn Ebi Muleyke der
ki: Hz. Aişe: "Ben Kur'an'da en ağır ayetin
hangi ayet olduğunu
biliyorum. O da, Yüce Allah'ın: ''Kim kötü bir iş yaparsa, onunla
cezalandırılır''[Nisa 123] ayetidir" dedim. Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Aişe! Müslüman kimse en kötü ameli
karşılığında bile dünyada iken cezalandırılır" buyurdu. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) burada hastalığı, başka şeyleri ve sonunda
kişinin sendelemesini bile zikretti.
İbn Abdan'ın rivayetinde:
"Hz. Aişe'ye (en ağır ayetin hangi ayet olduğunu) sordum"
şeklindedir.
İbn Cüreyc bunu İbn Ebi
Muleyke kanalıyla muhtasar olarak zikretmiştir.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ebu Davud 3/471, 472 (3093).
9354- Hz. Aişe'nin
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslüman
kişinin başına gelen her sıkıntı mutlaka günahları için ketarettir"
buyurmuştur.
Tahric. İsnadı ceyyiddir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (255),
9355- Asım el-Ahval der
ki: Hasan(-ı Basri): "Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır"[Nisa
123] buyruğunu açıklarken: "Burada Allah'ın küçük düşürmek istediği
kişiler kastedilmektedir. Ancak Yüce Allah şerefli kılmak istediği kişilerin
bütün günahlarını bağışlar, Bu önceden kendilerine verilen doğru sözdür''[Ahkaf
16] demiştir.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (14/42), Hennad, Zühd 1/248 (430) ve İbn
Cerir, Tefsir (5/293) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/699).
9356- Hasan bildiriyor:
İmran b. Husayn bedeninde bir hastalığa maruz kalmıştı. O: "Bu
hastalığımın bir günahtan dolayı olduğu görüşündeyim. Yüce Allah'ın
affettikleri ise daha fazladır" dedi ve: "Başınıza her ne musibet
gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder"[Şura
30] ayetini okudu.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (149), Hakim, Müstedrek
(2/445,446) Bak: Suyuti, Durru'l-Mensur (7/355) ve İbn Kesir, Tefsır (4/126).
9357- Ziyad b. er-Rabi'
der ki: Ubey b. Ka'b'a: "Ey Ebu'l-Münzir! Allah'ın Kitab'ındaki bir ayet
beni kederlendirdi" deyirıce, Ebu'l-Münzir: "Hangi ayet?" diye
sordu. Ona: "Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır"[Nisa
123] ayetidir" deyince, Ubey: "Ben seni fakih biri olarak görüyordum.
Mümin kişinin ayağının bir şeye takılması, bir damarının seğirmesi ve bir çöpün
bile onu (basit bir şekilde olsa bile) çizmesi günahının karşılığıdır. Yüce
Allah'ın affettikleri ise daha fazladır" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (228) ve İbn Cerir, Tefsır (5/292).
Katade: "Başınıza
her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu
affeder"[Şura 30] ayetini açıklarken: "Bize bildirilene göre Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "insanın bir çöple (basit bir
şekilde olsa bile) çizilmesi, tökezlemesi ve bir damarının seğirmesi günahı
sebebiyledir. Yüce Allah'ın affettikleri ise daha fazladır" buyururdu,
9358- Şeyban bir önceki
hadisi Katade'den mürsel olarak zikretmiştir.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir, ancak mürsel bir hadistir. İbn Cerir, Tefsir (25/32).
Hasan da bunu mürsel
olarak Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet etmiştir. Aynı
zamanda Tefsir Said b. Mansur'da da geçmektedir. - İbn Kesir, Tefsir (4/126),
Veki', Zühd (93) ve Hennad, Zühd (431).
9359- Abdullah b.
Muğaffel bildiriyor: Adamın biri (İslam geldikten sonra) Cahiliye döneminde
iken fahişe olan bir kadınla oynaşmaya başlayıp elini kadına uzatınca, kadın:
"Yavaş ol, Yüce Allah şirki götürüp İslam'ı getirdi" dedi. Bunun
üzerine adam kadına bakarak kaçmaya başladı ve yüzünü bir duvara çarptı. Sonra
Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip durumu kendisine anlattı.
Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Sen, Allah'ın, hakkında hayır dilediği bir kulsun. Yüce Allah kulu
hakkında hayır dilediği zaman onun günahının cezasında acele eder. Eğer kulu
hakkında şer dilerse cezasını erteler, kıyamet gününe bırakır.''
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Hibban, Sahıh (4/249,250), Beyhaki, el-Esınd ve's-Sıfat (sh. 197) ve Ebu
Nuaym, Zikru Ahbar Isbehan (2/274).
9360- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Hz. Peygamber (ellerini kastederek): "Allah beni
şunlardan dolayı sorgulayacak olsaydı beni helak ederdi" buyurmuştur.
Bu isnadla garib (tek
kanallı) bir hadistir. Bildiğim kadarıyla İbn Asker bunu rivayette tek
kalmıştır.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Hibban, Sahıh 2/27, 28 (656, 658) ve Ebu Nuaym, Hilye
(8/132).
9361 - Ebu Burde der ki:
İbn Ziyad'ın yanında oturmaktaydım ve yanında Abdullah b. Yezid bulunmaktaydı.
Haridlerin liderleri getirildi. Her bir lider getirilmesinde: "Bu
cehennemliktir" dedim. Bunun üzerine Abdullah b. Yezid: "Böyle yapma,
yeğenim! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu ümmetin azabı dünyalarındadır''
buyurduğunu işittim" dedi.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Fesevi, el-Ma'rifetu ve't-Tarih (1/261,262) ve Beyhaki, Edeb (1047).
9362- Malik b. Ubeyd
ed-Dueli'nin babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): '"Eğer yeryüzünde Allah'ın rüku eden
kullan, süt emen bebekler, otlayan hayvanlar olmasaydı, üzerinize azap yağdıfır
ve sizi helak ederdi" buyurmuştur.
Malik b. Ubeyd
ed-Dueli'nin, dedesi Musafl'dir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Taberanl, M. el-Kebir 22/309 (785), İbn Adiy, el-Kamil (4/1622,6/2377) ve
Beyhaki, Sünen (3/345). Bak: Zehebl, el-Mizan (3/427, 428), Hafız İbn Hacer,
el-Lisan (5/5)
9363- İbn Ebi Leyla
bildiriyor: Ubey b. Ka'b: "Onlara büyük azabdan önce elbette yakın azabı
tattıracağız"[Secde 21] buyruğunu açıklarken: "Burada dünyadaki
musibet kastedilmektedir" dedi.
Hafız (Ebu Abdillah
el-Hakim): "Azre, İbn Yahya'dır" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Cerir, Tefsir (21/108) ve Hakim, Müstedrek (4/427, 428) Bak:
Suyuti, Dürrü'l-Mensur
(6/554).
9364- Rabi' b. Enes
bildiriyor: Ebu'ı-Aliye: "Onlara büyük azabdan önce elbette yakın azabı
tattıracağız"[Secde 21] buyruğunu açıklarken: "Burada dünyadaki
musibetler kastedilmektedir" dedi. "Olur ki {imana}
dönerler"[Secde 21] buyruğu hakkında da: "Bu da, belki tövbe ederler
manasındadır" dedi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Cerir, Tefsır (21/109,111).
9365- Atiyye b. Kays der
ki: Kab(u'l-ahbar) hastalanınca Dimaşk ahalisinden bir grup onu ziyaret etti.
Kendisine: "Ey Ebu İshak! Kendini nasıl hissediyorsun?" dediklerinde:
"Günahları alınmış bir beden olarak hissediyorum. Rabbi dilerse ona azap
verir, dilerse de ona merhamet eder. Eğer onu iyileştirirse de günahlardan
arınmış bir şekilde iyileştirir" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (44).
9366- Hz. Aişe'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslümanın
başına gelen her musibet, hatta bir diken batması bile onun bir günahı için
ketaret olur" buyurmuştur.
Bahr'in rivayetinde ise:
"Müminin başına gelen (her musibet)" şeklindedir. Müslim bunu Ebu
Tahir kanalıyla rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim 3/1992 (48).
9367- Hz. Aişe'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslümanın
başına gelen hiçbir musibet yoktur ki Allah o musibeti ona ketaret olarak
saymasın. Hatta bu, bir diken batması olsa bile" buyurmuştur.
Buhari, bunu Ebu'l-Yeman
kanalıyla rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Buhari, marda (7/2).
9368- Hz. Aişe der ki:
ResuluHalı'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kendisine bir diken veya
daha büyük bir şey batan hiç bir mümin yoktur ki Allah onun sebebiyle onun bir
günahını silmesin" buyurduğunu işittim.
Müslim bunu SahiHte başka
bir kanalla A'meş'ten rivayet etti. - Müslim 3/1991, 1992 (47).
9369- Esved, Hz. Aişe'den
bildiriyor: Minaıda iken Kureyş'ten bir takım gençler Hz. Aişe'nin yanına
girdi. Gençler gülüşüyordu. Hz. Aişe: "Sizi güldüren şey nedir?" diye
sorunca: "Filan kişi çadır ipinin üzerine düştü. Az kalsın gözü
gidiyordu" dediler. Bunun üzerine Hz. Aişe: "Gülmeyin! çünkü
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kendisine bir diken veya
daha büyük bir şey batan hiçbir Müslüman yoktur ki onun sebebiyle kendisine bir
derece yazılmasin ve bir günahı silinmesin" buyurduğunu işittim"
dedi.
İsnadı sahihtir.
Müslim bunu Sahih'te
İshak b. İbrahim kanalıyla rivayet etti.- Müslim 3/1991 (46).
9370- Allah Resulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah, mümin kulun
başına bir şey gelmesini, hatta ona bir dikenin batmasını, sendelemesini veya
öfkesini yenmesini bir kısım günahına kefaret sayar. ''
Ravileri güvenilirdir.
9371- Ebu Said el-Hudri ile
Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Müslümanın başına gelen bir meşakkat, bir sızı, bir hüzün, bir keder, bir
eziyet, hatta ayağına batan bir diken bile olmasın ki, Allah onu günahlarından
bir kısmına kefaret kılmış olmasın" buyurmuştur.
İshak b. İbrahim bunu
Müsned'inde bu şekilde zikretmiştir. İsnadında: "Muhammed b. Amr b.
Halhale'nin, Ata b. Yesar'dan bildirdiğine göre" demiştir.
Buhari bunu Sahih'te
Abdullah b. Muhammed kanalıyla Ebu Amir elAkadi' den rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Buhari, marda (7/2).
9372- Ebu Said el-Hudri
der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mümin bir kulun
başına gelen bir sızı, bir meşakkat, bir hüzün, hatta bir keder olmasın ki.
Allah onu günahlarından bir kısmına ketaret kılmış olmasın" buyurduğunu
işittim.
Tahric: İsnadı hasendir.
Tirmizi, cenaiz (3/298).
Velid b. Kesir bunu
Muhammed b. Amr b. Ata kanalıyla Ata b. Yesar'dan, o da Ebu Said ile Ebu
Hureyre'den rivayet etmiştir.
Müslim bunu aynı kanalla
Sahih'te zikretmiş ve: "ve hastalık" ziyadesinde bulunmuştur.
9373- Ebu Said el-Hudri
ve Ebu Hureyre, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Mümin bir kulun
başına gelen bir meşakkat, bir sıZı, bir hastalık, bir hüzün, hatta bir keder
bile olmasın ki. Allah onu günahlarından bir kısmına ketaret kılmış
olmasın" buyurduğunu işitmişlerdir.
Müslim bunu Sahih'te Ebu
Bekr kanalıyla Ebu Usame'den rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim 3/1992 (52).
9374- İbn Abbas
bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hasta olan bir bedeviyi
ziyaret etmek için yanına girdi ve: "(iyileşirsin de hastalığın
günahlarına) kefaret olur, inşallah" buyurdu. Bunun üzerine bedevi:
"Hayır, bu hastalık yaşlı birinin ateşini yükselten ve onu mezara götüren
bir hastalıktır" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"O zaman tamam" buyurdu.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Buhari, tevhid (8/192).
9375- Ebu Hureyre der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müminin bir sızı çekmesi
günahlarına kefarettir" buyurduğunu işittim.
Tahric: İsnadı sahihtir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (58) ve Hakim, Müstedrek (1/347).
9376- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mümin
kimse, Allah'a günahsız olarak kavuşuncaya kadar çocuklarından ve yakınlarından
bela eksik olmaz" buyurmuştur.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Malik, Muvatta (1/236).
9377- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Erkek olsun,
kadın olsun mümin kimse, Allah'a günahsız olarak kavuşuncaya kadar kendisinden
ve çoluk çocuğundan, bela eksik olmaz" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
Tirmizi, zühd 4/602 (2399) ve Buhari, el-Edebu'l-Müfred (494,495).
9378- Abdurrahman b.
Ezher'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kendisine bir rahatsızlık veya yüksek ateş gelen mümin kulun misali,
ateşe sokulup da pası giden ve aslı kalan demirin misali gibidir"
buyurmuştur.
Her ikisinin de (Ebu Abdillah
el-Hafız'ın ve Ebu'l-Hüseyn b. Bişran'ın) lafzı aynıdır.
Tahric: İsnadında adı
belirlenmeyen bir ravi vardır ve sahih bir hadistir. Bezzar, Müsned (1/362),
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (24), Hakim, Müstedrek (1/348) ve
Beyhaki, Edeb (1063).
9379- Cabir b. Abdillah
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), tirtir titreyen Ümmü
Saib'in veya Ümmü'l-Müseyyib'in yanına girdi -ki buradaki şüphe Ebu'z-Zübeyr'e
aittir- ve: "Niçin titriyorsun?" diye sordu. O da: "Hummanın Allah
hayrını vermesin" deyince: "Hummaya sitem etme. Çünkü o, insanın
günahlarını körüğün demirin pasını gidermesi gibi giderir" buyurdu.
Müslim bunu Sahih'te
Ubeydullah el-Kavariri kanalıyla rivayet etti.
Tahric: İsnadı hasendir.
- Müslim 3/1993/53).
9380- Allah Resulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabının geneline yetişen Fatıma el-Huzaiyye
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ensar'dan hasta olan bir
kadını ziyaret etti. Ona: "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye
sorunca, kadın: "İyi hissediyorum ey Allah'ın Resulü! Ama Ümmü Mildem
(yani humma) canıma okudu" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem):
"Sabret! Çünkü o,
insanın günahlarını körüğün demirin pasını gidermesi gibi giderir"
buyurdu.
Tahric. İsnadı sahihtir.
Taberani, M. el-Kebir 24/405 (984), Abdürrezzak, Musannef 11/195,196 (20306) ve
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (204).
9381 - Enes der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ••
iyileşip sıhhat bulan hastanın misali, saflık ve renk bakımından gökten yağan
dolu tanesi gibidir" buyurdu.
Beyhaki der ki: "Bu
hadis el-Muvakkari kanalıyla bilinmektedir ve bu kimse zayıf birisidir."
Tahric: İsnadı çok
zayıftır. İbn Ebi'd- Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (22), Bezzar, Müsned
(1/363), Ebu'ş-Şeyh, el-Emsal (346), İbn Hibban, el-Mecruhin (3/34), Ukayli,
ed-Duafau'l-Kebir (4/318), İbn Adiy, el-Kamil (7/2534) ve Zehebi, el-Mizan
(4/346).
9382- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "iyileşip
sıhhat bulan hastanın misali saflık, güzellik ve renk bakımından gökten yağan
dolu tanesi gibidir" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı çok
zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (3/1243).
9383- Ebu Umame'nin
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Humma cehennem
körüklerinden bir körüktür. Ondan mümine isabet eden kısım da onun cehennemden
olan payıdır" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır
ve hasen bir hadistir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (46), Taberani, M.
el-Kebir 8/110 (7468), Beyhaki, Edeb (1061) ve Tahavi, Müşkilü'l-Asar (3/68).
9384- Ebu Salih el-Eş'
ari bildiriyor: (Bir gün) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Hureyre
ile birlikte şiddetli humması olan birini ziyaret etti ve ona şöyle buyurdu:
"Sevin! Zira Yüce Allah: ''(Yüksek ateş) benim ateşimdir. Mümin kulumun
ahirette cehennemdeki payı olsun diye dünyadayken bu ateşi ona musallat
ederim'' buyurur. ''
Tahric: İsnadı zayıftır
ve hasen bir hadistir. İbn Mace 2/1149 (3470).
9385- Osman bildiriyor:
Mücahid: "Humma her bir müminin cehennem ateşinden olan payıdır" dedi
ve: "Sizden Cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir
hükümdür"[Meryem 71] ayetini okudu.
Ona dünyada iken uğramak,
ahirette uğramak demektir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (20) ve İbn Cerir, Tefsir (16/11 1).
9386- Ebu Reyhane
el-Ensari'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Humma (yüksek ateş) cehennem hararetinden bir körüktür ve mümin kimsenin
ateşten olan payıdır" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (21) ve Buhari, et-Tarihu'l-Kebir
(4/1/63).
9387- İyid b. Utayf der
ki: Ebu Ubeyde b. el-Cerrah hasta iken yanına girdim. Hanımı başı ucunda
oturuyordu. Kendisi de yüzünü duvara doğru dönmüştü. Hanımına: "Ebu Ubeyde
bu geceyi nasıl geçirdi?" dediğimizde: "Vallahi sevaplar kazanarak
geçirdi" cevabını verdi. Bunun üzerine Ebu Ubeyde yüzünü bize döndü ve:
"Vallahi sevap kazanarak geçirmedim" dedi. Sanki bu dediği orada
bulunanları rahatsız etmişti. Bize: "Neden böyle dediğimi sormayacak
mısınız?" dediğinde: "Dediğin hoşumuza gitmedi, nasıl soralım?"
cevabını verdik. Bunun üzerine şu karşılığı verdi: "Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Allah kimi bedeninde bir bela ile imtihan ederse bu onun
nasibi olur'' buyurduğunu işittim."
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/230), Bezzar, Müsned (1/364), Ahmed, Müsned (1/195)
ve Beyhaki, Sünen (3/374).
Ebu Derda kanalıyla Allah
Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu manada rivayet gelmiştir. ibn
Mes'ud da musibetler konusunda böyle düşünmektedir.
9388- Abdullah (b.
Mes'ud) der ki: "Ağrılar yüzünden (kişiye) sevap yazılmaz, zira sevaplar
ancak amellerle kazanılır. Fakat Yüce Allah ağrıları günahlara kefaret
kılar."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Taberani, M. el-Kebir 9/210, 211 (8923), Tahavi, Müşkilü'l-Asar
(3/67,69), İbn Ebi Şeybe, Musannef(3/232) ve Hennacl, Zühd (411).
Beyhaki der ki: Mansur'un
hadisinde bize bildirilene göre İbrahim(iNehai), bunu Esved kanalıyla Hz.
Aişe'den zikretmiş ve rivayetinde şu ibare geçmiştir: "Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) (batan) diken konusundaki hadiste: ''Mutlaka onun
sebebiyle kendisine bir derece yazılır ve bir günahı silinir'' buyurdu."
A'meş'in, İbrahim'den
olan rivayetinde ise: "Mutlaka onun sebebiyle Allah kendisini bir derece
yükseltir veya bir günahını siler" şeklindedir.
Ebu Vail ve İbn Ebi
Muleyke bunu Hz. Aişe'den mana olarak bu şekilde rivayet etmişlerdir. - İbn Ebi
Şeybe, Musannef (3/2310232).
Sanırım belanın kişinin
nasibi olması günahlarının silinmesi veya derecesinin yükselmesidir. Bu yönde
gelen rivayetlere göre de kişinin günahlarının tümü için kefaret vardır.
9389- Muhammed b. Halid
es-Sülemi, babası kanalıyla sahabi olan dedesinden bildiriyor: Kendisi Müslüman
kardeşlerinden bir kişiyi ziyarete gitmişti. Ancak yanına girmeden önce hasta
olduğu haberini aldı. Yanına girip: "Ben sana hem sıhhatli insan
ziyaretçisi, hem hasta ziyaretçisi ve hem de müjdeci olarak geldim" dedi.
Adam: "Bu üç şeyi nasıl birleştirdin?" diye sorunca, şu karşılığı
verdi: "Ben seni ziyaret etmek için çıktığımda hasta olduğunu bilmiyordum.
Ancak senin hasta olduğun haberini aldığımda ziyaretim hasta ziyareti oldu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işitmiş olduğum bir şeyle de seni
müjdeleyeceğim. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Bir kul kendisi
için (cennette) hazırlanmış olan makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun
bedenine veya malma veya çoluk çocuğuna bir bela verir ve onu bu belaya
sabrettirir. Bu belaya sabrı sebebiyle de onu o makama eriştirir. "
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Davud 3/470 (3090).
9390- Ebu Süleyman der
ki: Hz. Musa, kendini ibadete veren bir adama uğradı. Daha sonra tekrar ona
uğradığında vahşi hayvanlar tarafından parçalanmış olduğunu gördü. Adamın başı
bir tarafta, bacağı bir tarafta ve ciğeri bir taraftaydı. Bu durumu gören Hz.
Musa: "Ey Rabbim! Bu kulun Sana itaat etmekteydi ve Sen onu böylesi bir
belaya uğrattın" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah, ona: "Ey Musa! O,
Benden kendi ameliyle erişemeyeceği bir derece istedi. Ben de onu bununla
imtihan ettim ki onu istediği dereceye eriştireyim" buyurdu.
Tahric: Suyuti,
Dürrü'l-Mensur (2/701).
9391- Bureyde el-Eslemi
der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Müslümanlardan bir kişinin bir tökezlemesi ve daha üstü" -hatta
diken batmasın! bile saydı- "mutlaka şu iki hasletten birisi içindir. Ya Allah'ın
bundan başka bir şeyle bağışlamayacağı bir günahını bağışlamak ya da kendi am
eliyle erişemeyeceği bir dereceye eriştirmek içindir. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (25) Bak: Suyuti, Dürrü'lMensur (2/700).
9392- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kulun Allah katında bir derecesi vardır ki kişi bu makama amel ederek
ulaşamaz. Ancak o makama eriştirinceye kadar Allah, onu hoşuna gitmeyen şeylere
maruz bırakır. ''
Tahric: İsnadı zayıftır
ve hasen bir hadistir. Ebu Ya'la, Müsned 10/482, 483 (6095), İbn Hibban, Sahih
(4/248), Hakim, Müstedrek (1/344) ve Beyhaki, Edeb (1058).
9393- İbn Ebi Fatıma,
babasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Hanginiz sağlıklı
olup hiç hasta olmak istemez?" diye sorunca, ashab: "Ey Allah'ın
Resulü! Hepimiz isteriz" cevabını verdi. Bunun üzerine Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yolunu kaybetmiş merkepler
gibi mi olmak istiyorsunuz? Ketaret sahipleri olmak istemez misiniz? Canım
elinde olana yemin olsun ki kulun cennette bir derecesi vardır ve ona hiçbir
ameliyle erişemez. Ancak Allah'ın kendisini baZi belalara düçar etmesiyle o
dereceye erişir. Amelinden bir şeyle ona erişemez ...
Tahric: İsnadı zayıftır
ve mürsel bir hadistir. Ebu Nuaym, Ma'rifetu's-Sahabe (2/233, 234) ve İbn Sa'd,
Tabakıit (7/507,508).
Buhari bunu Tarih'te
Zerkiyyiln kabilesinin azatlısı Müslim b. Ukayl kanalıyla zikretmiş ve şöyle
demiştir: "İbn Ebi Uveys, kardeşi Hammad b. Ebi Humeyd'den, o da Zerkiyyan
kabilesinin azatlısı Müslim b. Ukayl'dan naklederek şöyle dedi: "Abdullah
b. Ebi İyas Fatıma ed-Damri'nin yanına girdiğimde bana: "Ey Ebu Ukayli
Babamın bildirdiğine göre dedem şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile birlikte idim ... " dedi ve sonrasında mana olarak
aynısını aktardı.
Beyhaki der ki: "Bu
da bize Ebu Abdillah (el-Hakim)'in bize icazetle, Ahmed b. Muhammed b. Vasıl
el-Bikendi'nin, babası kanalıyla Buhari'den rivayetine dayanmaktadır."
Ebu Amir el-Akdi bunu
Muhammed b. Ebi Humeyd kanalıyla Müslim b. Ukayl'dan, o da Abdullah b. Ebi İyas
b. Ebi Fatıma'dan, o babasından, o da dedesinden naklederek: "Resulullah
{Sallallahu aleyhi ve Sellem) •.• " demiş ve söz konusu hadisi
zikretmiştir. Ancak "Yolunu kaybetmiş merkepler" lafzı yerine:
'Damdık yabani merkepler" ifadesini kullanmıştır. - Ebu Nuaym,
Ma'rifetu's-Sahabe (2/330).
Edebiyatçılardan birine
"Sayyale" ifadesini sorduğumda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bununla diğerlerine nazaran daha besili olan damızlık yabani merkepleri
kastettiğini söyledi. Hadiste de "......." lafzındaki "3"
harfinin yerini ''ış'' harfi tutmuştur.
Beyhaki der ki: "Ebu
Ahmed el-Askeri kitabında bunu "........" şeklinde "Sad"
harfinde nokta olmadan zikretmiş, sesi keskin ve sert olan yaban eşeğine
"Salsal" denildiğini belirtmiştir."- Bak: İbnu'l-Esir, el-Bidaye
ve'n-Nihaye (3/48-49).
9394- Hz. Aişe der ki: Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: ''Mümin kimsenin
kas'ında bir seyirmesi olsuğu zaman mutlaka bir günahı silinir, kendisine bir
sevap yazılır ve derecesi bir derece yükseltilir. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Hakim, Müstedrek (1/347).
9395- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah: ''Dünyada sevdiği bir dostunu aldığım zaman, (sabredip)
ecrini Allah'tan bekleyen mümin kulumun katımdaki karşılığı ancak cennettir''
buyurdu."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Buhari, rekaik (7/172).
9396- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah: ''Dünyada sevdiği bir dostunu aldığım zaman, sabredip ecrini Allah'tan
bekleyen mümin kulumun katımdaki karşılığı ancak cennettir'' buyurdu. ''
İsnadı hasendir.
9397- Ebu Hureyre der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah, bütün
günahlarını dökmesi için kulunu hastalık ile sınar" buyurduğunu işittim.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Hakim, Müstedrek (1/347, 348) ve İbn Ebi Dünya, elMarad
ve'l-Keffarat (226, 247).
9398- Enes b. Malik. der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ağaca gidip onu salladı ve
yapraklarından bir kısmı yere döküldü. Sonra Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Ağrılar ve musibetler insanoğlunun günahlarını dökmekte, benim
bu ağacın yapraklarını dökmemden daha hızlıdır" buyurdu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (88) Bak: Suyuti, ed-Dürrü'lMensur
(2/699).
9399- Hasan(-ı Basri) der
ki: "Kulun bir geceyi humma (yüksek ateş) ile geçirmesi bütün günahlarına
kefaret olur.''
İsnadı zayıftır.
9400- Ebu Abdillah et- Talkani
bir önceki rivayetin aynısını aktarmıştır.
Ancak rivayetinde hadisi
merfü olarak Hasan kanalıyla zikredip: "Allah, müminin bir geceyi humma
ile geçirmesi halinde bütün günahlarını bağışlar" demiştir.
İbnu'l-Mübarek: "Bu,
ceyyid bir hadistir" dedi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (28).
9401- Hasan(-ı Basri) der
ki: "Öncekiler bir gecelik hummanın geçmiş günahlara kefaret olmasını ümid
ederlerdi."
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (29).
9402- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kim bir geceyi
humma ile geçirip sabreder ve Allah'tan geldiğine razı olursa annesinden
doğduğu günkü gibi günahlarından arınır" buyurmuştur.
İsnadı zayıftır.
9403- Ebu Derda der ki:
"Bir gecelik humma, bir yıla kefarettir.''
İsnadı zayıftır.
9404- Hasan( -ı
Basri)'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Humma ölümün öncüsüdür ve mümin için Allah'ın yeryüzündeki
hapishanesidir" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı mürseldir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (73) ve Hennad, Zühd (407).
9405- Hasan:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu" dedi ve bir
önceki hadisin aynısını aktardı.
Tahric: İsnadı hasendir,
ancak mürsel bir hadistir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (92).
Beyhaki der ki: Ancak:
"Allah dilerse kulunu (ateşler içinde) hapseder, sonra dilerse onu bırakır
ve su ile soğutur" ziyadesinde bulunmuştur.
9406- Said b. Cübeyr der
ki: "Humma (yüksek ateş), ölümün habercisidir.''
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (74).
9407- Ebu Hureyre der ki:
"Benim için hastalıklar içinde hummadan daha güzeli yoktur. çünkü (humma)
kişinin bütün mafsaHarına girer ve Allah her maf sala ecirden payını verir.''
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (240).
9408- Muaviye der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müminin vücuduna eziyet veren
hiçbir şey yoktur ki Allah bu şeyi onun bir kısım günahlarına kefaret olarak
saymasın" buyurduğunu işittim.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (35) ve Taberani, M. el-Kebir 19/359
(842).
9409- Ebu Said
el-Hudri'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Allah, müminin baş ağrısından veya kendisine batan bir
dikenden veya eziyet duyduğu bir şeyden dolayı kıyamet gününde onu bir derece
yükseltir ve bunu günahlarına kefaret olarak sayar. ''
İsnadı hasendir.
9410- Ebu Said
el-Hudri'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Allah, müminin baş ağrısından veya kendisine batan bir
dikenden duyduğu eziyetten veya bunlara benzer bir şeyden dolayı kıyamet
gününde makamını bir derece yükseltir ve bunu günahlarının bir kısmına kefaret
olarak sayar.'
İsnadında meçhul bir ravi
vardır.
9411 - Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Allah yolunda öldürülen kişi şehiddir. Veba hastalığından ölen şehiddir.
Boğularak ölen şehiddir. Loğusayken ölen kadın şehiddir. ''
Tahric: İsnadı hasendir.
Beyhaki, Edeb (1070), Abdürrezzak, Musannef (5/270) ve Ahmed, Müsned (2/310).
9412- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Şehitler
beş kısımdır. Bunlar veba hastalığından ölen, karın ağrısından ölen, boğularak
ölen, göçük altında kalarak ölen ve Allah yolunda öldürülen kişilerdir. ''
İsnadı sahihtir.
Buhihi ve Müslim bunu
Sahi'h'lerinde Malik. kanalıyla rivayet ettiler. - Buhari, ezan (l/176), cihad
(3/211) ve Müslim 2/1521 (164).
9413- Ubade b. es-Samit
der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hasta olan İbn Revaha'yı ziyaret
etti. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Siz ümmetimden kimleri
şehit sayarsınız?" diye sorunca, ashab: "Allah yolunda öldürülen kişi
şehittir" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "O zaman ümmetimin şehitleri pek azdır. Oysa Allah
yolunda öldürülen şehittir, karın ağrısından ölen şehittir, veba hastalığından
ölen şehittir ve karnında bebeği ile birlikte ölen (hamile) kadın
şehittir" buyurdu.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Tayalisi, Müsned (sh. 79), Ahmed, Müsned (5/314, 315, 317), İbn
Sa'd, Tabakat (3/528,529), Darimi, cihad (sh. 604) ve Bezzar, Müsned (2/285).
9414- Cabir b. Atık
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hasta olan
Abdullah b. Sabit'i
ziyaret etti ve onu baygın buldu. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kendisine seslenince Abdullah cevap vermemişti. Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) istirca ederek: "Ey Ebu'r-Rabi! Artık senin
için yapacak bir şeyimiz yoktur" buyurdu. Bunu duyan kadınlar feryat edip
ağlamaya başladılar. İbn Atik onları susturmaya başlayınca, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onları kendi hallerinde bırak. Ancak vacip
olduğunda (ölüm gerçekleştiğinde) artık hiç bir kadın ağlamasın" buyurdu.
Oradakiler: "Ey Allah'ın Resulü! Vacip olmak nedir?" diye sorunca,
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ölmesidir" buyurdu.
Kızı: "Vallahi ben senin şehit olmanı ümid ediyordum. çünkü sen buna
hazırlanmıştın" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ona ecri niyetine göre verilecektir" buyurup: "Siz neyi şehit
sayarsınız?" diye sorunca, ashab: "Allah yolunda öldürülmeyi"
dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Şehitler yedi kısımdır. Veba hastalığından ölen şehittir. Boğularak ölen
şehittir. Zatülcenp hastalığıyla ölen şehittir. Karın ağrısından ölen şehittir.
Yanarak ölen şehittir. Göçük altında kalarak ölen şehittir ve karnında bebeği
ile birlikte ölen (hamile) kadın şehittiro''
Tahric: İsnadı hasendir.
Ebu Davud 3/482 (3111) ve Nesai, cenaiz (4/13).
9415- Ebu Hureyre der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Siz aranızdan kimleri şehid
sayarsınız?" diye sorunca: "Allah yolunda öldürüleni" dedik.
Bunun üzerine şöyle buyurdu: "O zaman ümmetimin şehitleri pek azdır. Oysa
Allah yolunda öldürülen şehittir. Allah yolunda karın ağrısından ölen şehittir.
Allah yolunda bineğinden düşüp ölen şehittir. Allah yolunda boğularak ölen
şehittir. Allah yolunda zatülcenp hastalığından ölen şehittir.''
Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed,
Müsned (2/441, 442), İbn Ebı Şeybe, Musannef (5/332) ve Beyhaki, Adab (1071).
9416- İrbad b. Sariye'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Şehitler ve döşeklerinde ölen kimseler, veba hastalığından ölenler
hakkında Yüce Rabbimizin yanında davalaşırlar. Şehitler: ''Kardeşlerimiz bizim
öldürüldüğümüz gibi öldürüldü'' derler. Döşeklerinde ölenler ise:
''Kardeşlerimiz bizim döşeklerimizde öldüğümüz gibi öldüler'' derler. Bunun
üzerine Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: ''onların yaralarına bakm. Eğer yaralan
öldürülenlerin yarasına benziyorsa bunlar onlardandır ve onlarla
birliktedirler.'' Bakıldığında yaralarının şehitlerin yarasına benzediğini
görecekler."
Beyhaki der ki: Hasan
rivayetinde: ''Ve onlarla (şehitlerle) birlikte gideceklerdir" ziyadesinde
bulunmuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
Nesai, cihad (6/37).
9417- Abdullah b. Yesar
der ki: Süleyman b. Sard ve Halid b. Urfuta ile birlikte oturmaktaydım. Karın ağrısından
ölen bir adamı andılar ve biri diğerine: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Karın ağrısından ölen kişi, kabir azabı çekmeyecektir'' buyurmadı
mı?" deyince, öbürü: "Evet (buyurdu)" karşılığını verdi.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Nesai, cenaiz (4/98) ve TirmizI3/377, 378 (1064).
9418- Abdullah b. Amr'ın
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Müminin hediyesi
ölümdür" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Nuayın, Hilye (8/185) ve Hakim, Müstedrek (4/319).
9419- Asım el-Ahval der
ki: Enes b. Malik'in bir oğlu ölmüş ve taziye için yanına girmiştik. Ona:
"Ey Ebu Hamza! Ona Naim (Cennetin)'i temenni ederiz" dediğimizde:
"Ona ondan da fazlası vardır. Zira Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Ölüm her mümin için bir ketarettir'' buyurduğunu işittim.'' dedi.
Tahric: İsnadı çok
zayıftır. Hafız İbn Hacer, el-Lisan (S/201).
9420- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ölüm her
Müslüman için bir ketarettir" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı çok
zayıftır. Ebu Nuayın, Hilye (3/121), Hatib, Tarih (1/247), Darakutni,
el-Mu'telif ve 'I-Muhtelif (4/2173, 2174) ve Buhari (6/279).
9421- Abdullah b. Amr b. el-As
der ki: Medine doğumlu bir adam Medine'de vefat etti. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) namazını kıldıktan sonra:
"Keşke doğduğu yerde
ölmeseydi" dedi. Bir kişi: "Ey Allah'ın Resulü! Niye ki?"
deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer kişi doğduğu
yerden başka bir yerde ölürse, Cennette ona doğduğu yer ile öldüğü yer arası
kadar bir yer verilir" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Mace I/SIS (1614).
9422- Şureyh b. Ubeyd
el-Hadrami'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur: "islam garip bir din olarak başladı ve en sonunda yine
garip kalacaktır. Ne mutlu o gariplere. Ancak bilin ki mümin için gariplik
yoktur. Bir mümin gurbette, ardından ağlayanı olmayan bir yerde öldüğü zaman yer
ile gök ardından ağlar"
Ben bunu bu şekilde
mürsel olarak buldum.
Tahric: Mürsel bir
hadistir. İbn Cerir, Tefsir (25/125).
9423- Abdullah b.
Mes'ud'un bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Birinizin eceli bir yerde olduğu zaman orada bir ihtiyacı
olur (ve oraya gider). Ömrünün sonuna geldiği zaman da (Allah) onun ruhunu
alır. Kıyamet gününde de o yer: ''Ey Rabbim! işte bu bana emanet ettiğin
(cesed)dir'' der. ''
Huşeym ve Muhammed b.
Halid el-Vehbi bunu İsmail kanalıyla rivayet etmişlerdir.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Mace 2/1424 (4263).
9424- Urve b. Mudarris'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah bir kişinin
bir yerde bimesini murad ettiği zaman mutlaka o kişi'ye o yerde bir hacet kılar
(ihtiyaca hasıl eder)'' buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Hakim, Müstedrek (1/42, 367, 368), Buhari, el-Edebu'l-Müfred (1282),
et-Tarihu'l-Kebir (4/1/400), İbn Hibban, Sahih (8/8), Dulabi, el-Kuna (1/44),
Ahmed, Müsned (3/428), Taberani, M. el-Kebir 20/344 (807, 808), 22/276 (706-
708), İbn Adiy, el-Kamil (4/1634), Ebu Nuaym, Hilye (8/274) ve Abdürrezzak,
Musannef 11/357 (20996).
9425- Ebu Said el-Hudri
der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir mezarın yanında bir
cenazeye rastladı ve: "Bu kimin mezarıdır?" diye sordu. Oradakiler.
"Ey Allah'ın Resulü! Habeşli filan kişinin mezarıdır" deyince, Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "La ilahe illallah. Bulunduğu
topraklardan sürülüp kendisinden yaratlımış olduğu bu topraklara
getirildi" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Hakim, Müstedrek (1/366,367).
9426- İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gurbette
ölmek şehitliktir" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı çok zayıftır.
İbn Mace 1/515 (1613) ve Buhari, et-Tarih es-Sağir (sh. 182).
Beyhaki der ki: Buhari,
Huzeyl b. el-Hakem'in bunu rivayette tek kaldığına işaret etmiş ve "Bu
kişi hadisleri münker biridir" demiştir.
Bize bildirilene göre
İbrahim b. Bekr el-Kufi bunu İbn Ebi Revvad kanalıyla rivayet etti. İbn Adiy,
İbn Ebi Revvad'ın bunu Huzeyl'den çaldığım söylemiştir. En doğrusunu Allah
bilir.
Başka bir kanalla da
bundan daha zayıf bir şekilde rivayet edilmiştir.
9427- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Gurbette ölen kişi, şehit olarak ölür, kabir sorgusundan korunur ve sabah
akşam ona rızkı cennetten getirilir."
İbrahim b. Ebi Yahya
el-Eslemi bunu rivayette tek kalmıştır.
Ebu Abdillah el-Hafız'ın
Da'lec b. Ahmed kanalıyla Ahmed b. Ali elEbbar'dan bildirdiğine göre İbn Ebi
Sekine el-Halebi şöyle demiştir:
"İbrahim b. Ebi
Yahya'nın şöyle dediğini işittim: "Allah benimle Malik b. Enes arasında
hükmünü versin. Zira (Malik), beni: "Kaderci" olarak adlandırdI. Ben
bunu İbn Cüreyc'e: "Her kim (Allah yolunda) nöbet tutarken ölürse şehit
olarak ölür" şeklinde rivayet ettim. Ancak o bunu benden: "Her kim
(Allah yolunda) hasta olarak ölürse şehit olarak ölür" şeklinde aktarmış.
Annem tarafından da beni dedeme nisbet ederek adımı rivayetinde:
"İbrahim b. Ebi
Ata" olarak ifade etmiştir.
İbn Cüreyc
rivayetlerinden birinde: "İbrahim b. Ebi Ata kanalıyla" ibaresini
kullanmıştır.
9428- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her kim
(Allah yolunda) hasta olarak ölürse şehit olarak ölür, kabir sorgusundan
korunur ve sabah akşam ona rızkı cennetten getirilir" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Nuayın, Hilye (8/200, 201).
9429- Enes b. Malik'in bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Dört
şeyi kerih görmeyin. Çünkü bu dört şey dört şey içindir. Göz ağrısını kerih
görmeyin. Çünkü o, körlük damarlarını keser. Nezleyi kerih görmeyin. Çünkü 0,
cüzam damarlarını keser. Öksürüğü kerih görmeyin. Çünkü o, felç eden damarları
keser. Çıbanları kerih görmeyin. Çünkü onlar, alaca hastalığına sebep olan
damarları keser. ''
Beyhaki: "Bu güçlü
bir isnad değildir" demiştir.
Tahric İbn Adiy, el-Kamil
(7/2697).
9430- Abdullah b. Amr'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kimin Allah
yolunda başı ağrır ve sevabını Allah'tan beklerse Yüce Allah bu kimsenin geçmiş
günahlarını bağışlar" buyurmuştur.
Zühri'nin rivayetinde
ise: "Kimin bir baş ağrısı olur da" şeklindedir.
Tahric: İsnadı zayıftu.
Bezzar, Müsned (1/365) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (5/329).
9431- Yezid b. Ebi
Habib'in ve başkasının bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Baş ağrıSı ve humma, Müslüman kişiden onu saf gümüş gibi kılana
kadar ayrılmaz" buyurmuştur.
Tahric: Mürsel bir
hadistir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffanit (42).
9432- Sehl b. Enes
el-Cuheni, babası kanalıyla dedesinden bildiriyor:
Ebu Derda hasta iken
yanına girdim ve: "Ey Ebu Derda! İyileşmek ve bir daha hastalanmamak
istemez misin?" dedim. Ebu Derda şu karşılığı verdi: "Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baş ağrısı ve humma mümin kişiden
günahları Uhud Dağı kadar olsa bile üzerinde hardal tanesi ağırlığı kadar bir
şey bırakmayıncaya kadar ondan ayrılmaz" buyurduğunu işittim."
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (41).
9433- Ebu Derda der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Humma, mümin kişiden günahları
Uhud Dağı kadar olsa bile üzerinde hardal tanesi ağırlığı kadar bir şey
bırakmayıncaya kadar ondan ayrılmaz" buyurduğunu işittim."
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (219) ve Ahmed, Müsned (5/199).
9434- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baş ağrısı ve
humma mümin kişiden günahları Uhud Dağı kadar olsa bile üzerinde hardal tanesi
ağırlığı kadar bir şey bırakmayıncaya kadar ondan ayrılmaz" buyurmuştur.
İsnadı zayıftır.
9435- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baş ağrısı ve
humma, erkek veya kadın kişiden günahları Uhud Dağı kadar olsa bile üzerlerinde
hardal tanesi ağırlığı kadar bir şey bırakmayıncaya kadar onlardan ayrılmaz"
buyurmuştur.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Ebu Ya'la, Müsned 11/11 (6150).
9436- Ebu'z-Zeyyat
el-Kuşeyri der ki: Hasta olan Ebu Derda'yı ziyaret için yanına girdik. Bu
sırada bir bedevi geldi ve: "Valinizin neyi var?" diye sordu. O
zamanlar Ebu Derda vali idi. Bedeviye: "O hastadır" dediğimizde:
"Vallahi şu ana kadar hasta olmuş değilim" veya: "Vallahi
şimdiye kadar baş ağrısı bile çekmiş değilim" dedi. Bunun üzerine
Ebu'dDerda: "Bunu yanından çıkarın! Bu kimse günahları içinde ölecektir!
Oysa ben her bir hastalığı kırmızı develere bile değişmem! Zira müminin
hastalığı günahlarına kefaret olur" dedi.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
Abdürrezzak, Musannef 11/197, 198 (20313).
9437- İbn Ebi Leyla der
ki: Ebu Derda'nın yanında ağrılardan bahsedilince bir adam: "Ben şu ana
kadar hasta olmuş değilim" dedi. Bunun üzerine Ebu Derda: "Bunu
yanından çıkarın! Senin günahların üzerinde olduğu gibi durmaktadır. Üzerinden
hiçbir günah silinmemiştir" dedi.
Ravileri güvenilirdir.
9438- Ebu Hureyre der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir bedeviye: "Seni hiç Ümmü
Mildem yakaladı mı?" diye sorunca, bedevi: "Ümmü Mildem de ne
oluyor?" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişinin
derisi ile eti arasında görülen bir hararettir" buyurunca, bedevi:
"Böylesi bir şeye hiç yakalanmadım" dedi. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Seni hiç suda'ya yakaladı mı?" diye sorunca,
bedevi: "Suda' da ne oluyor?" dedi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Bir damardır ki insanın başına vurur (ve ağrıya sebep
olur)" buyurdu. Bedevi: "Böylesi bir şeye hiç yakalanmadım"
dedi. Adam dönüp giderken Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Cehennem ahalisinden birini görmek isteyen kişi, şu adama baksın"
buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (2/332, 366, 367), Buhari, el-EdEbu'I-Müfred (495), Bezzar,
Müsned (1/369), Hennad, Zühd 1/246 (426), İbn Hibban, Sahıh (4/251, 252),
Hakim, Müstedrek (1/347), Beyhaki, el-Adab (1050) ve Abdürrezzak, Musannef
11(198 (20314).
Beyhaki der ki: Bu
hadisin İbnu'l-Müseyyeb'in, Ebu Hureyre kanalıyla rivayet ettiği ve Ma'mer'in,
Zeyd b. Eslem kanalıyla Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mürsel
olarak rivayet ettiği iki şahidi vardır.
9439- Enes bildiriyor:
Kadının biri Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip:
"Ey Allah'ın Resulü!
Benim kızım şöyledir böyledir" diyerek kızının güzelliğinden bahsetti ve:
"Onu sana vermek istiyorum" diye ekledi. Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) önce: "Kabul ettim" karşılığını verdi. Ancak kadın
onu överken hiç baş ağrısı çekmediğini ve herhangi bir hastalığa
yakalanmadığını zikredince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kızınla işim olmaz" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ebu Ya'la, Müsned 7/232 (4234).
9440- Ebu Osman bildiriyor:
Filan oğullarının ileri gelenlerinden bir adam Allah Resulü'ne (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) geldi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine:
"Bir mal veya çocuğunla belaya uğradın mı?" diye sorunca, adam:
"Hayır"
cevabını verdi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Yüce Allah'ın en sevmediği kullar, malı veya çocuklarında belaya maruz
kalmayan ifrit (halkm kötüsü) nifrit (şeytan ruhlu) kişilerdir" buyurdu.
Sonrasında parmaklarının ucuyla onun biatini kabul etti.
Bu şekilde mürsel olarak
gelmiştir.
Tahric: Mürsel bir
hadistir. Ramehürmüzi, Emsalu'l-Hadis (138).
9441- Asım el-Ahval der
ki: Ebu Osman en-Nehdi: "İnsanlar Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) biat etmekteydi. Bir adam geldi..." dedi ve bir önceki hadisi
mürsel olarak aktardı.
Mürsel bir hadistir.
9442- Ebu Hureyre
bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Size cehennem
halkının kimler olduğunu haber vereyim mU" buyurunca, ashab:
"Evet, ey Allah'ın
Resulü!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kaba, kibirli ve hiç baş ağrısı çekmeyen kişilerdir" buyurdu.
Tahric: Ahmed, Müsned
(2/369),
9443- Hilal b. Yesaf veya
dostlarımızdan bir kişi ondan bildirerek şöyle demiştir: Ammar b. Yesar'ın
yanında oturmaktaydık. Orada ağrılardan bahsedilince, bir bedevi: "Ben
asla hastalanınadım" dedi. Bunun üzerine Ammar şu karşılığı verdi:
"Sen bizden değilsin. Zira Müslüman, bela ile sınanır ve ağaçlardan
yaprakların dökülmesi gibi günahları üzerinden dökülür. Kafır de" veya
"[kir de -buradaki şüphe Şu'be'ye aittirbelalarla sınanır. Ancak bu kimse
salınırken niye salındığını ve bağlanırken niye bağlandığını bilmeyen deve
gibidir."
Tahric: İsnadı ceyyiddir,
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'I-Keffarat (15) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/232),
9444- Said b. Vehb
anlatıyor: Selman ile birlikte hasta bir arkadaşını ziyarete gittik. Selman ona
dedi ki: "Yüce Allah mümin kuluna bela, hastalık gönderir; sonra da ona
afiyet verir. Bu şekilde bela geçmiş günahların kefareti olur. Gelecekte
işleyeceği günahlardan onu sorumlu tutar. Yüce Allah günahkar kuluna da bela,
hastalık gönderir; sonra da ona afiyet verir. Ancak günahkar kul sahipleri
tarafından bağlanan sonra da salınan deve gibidir. Bağlanırken niye bağlandığını
ve salınırken niye salındığını hiç bilmez."
Şu'be bunu A'meş
kanalıyla Umare b. Umeyr'den, o da Said b. Vehb'den bu şekilde aktarmıştır.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/231), Hennad, Zühd 1/242, 243 (414),
Ebu Nuaym, Hilye (1/206) ve Buhari, el-Edebu'l-Müfred (493).
9445- Said b. Vehb
anlatıyor: Selman ile birlikte Kindeli hasta bir arkadaşını ziyarete gittik.
Selman ona şöyle dedi: "Yüce Allah mümin kuluna bela, hastalık gönderir;
sonra da ona afiyet verir. Bu şekilde bela geçmiş günahların kefareti olur.
Gelecekte işleyeceği günahlardan onu sorumlu tutar. Yüce Allah günahkar kuluna
da bela, hastalık gönderir; sonra da ona afiyet verir. Ancak günahkar kul
sahipleri tarafından bağlanan sonra da salınan deve gibidir. Bağlanırken niye
bağlandığını ve salınırken niye salındığını hiç bilmez."
İsnadı hasendir.
9446- Hadir'in kardeşi
Amir der ki: Ben savaş topraklarında iken dikilen bayrak ve sancakları gördüm.
Oradakilere: "Bu nedir?" dediğimde: "Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) orada" denildi. Ben de gelip bir ağacın gölgesinde
oturan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına oturdum. Altına bir
giysi açılmış ve üzerine oturmuştu. Ashibı da etrafında idi. Hastalıklardan bahsedilince
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Mümin bir kul
hastalandığında ve sonra iyileştiğinde bu hastalığı geçmiş günahlarına kefaret
olur. Kalan ömrü için de öğüt verici olur. Hastalanıp ta iyileşen münafık ise
sahipleri tarafından bağlanan ve sonra salıverilen deve gibidir. Niye
bağlandığını ve niye salmdığını bilmez." Bir adam: "Ey Allah'ın
Resulü! Hastalıklar da nedir?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Sen hiç hastalanmadın mı?" diye sordu. Adam:
"Hayır" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Yanımizdan kalk, sen bizden değilsin" buyurdu.
Tahric: Ebu Manzur ve
amcasının meçhul olmalarından dolayı isnadı zayıftır. Ebu Davud 3/468 (3089).
9447- Kays b. Ebi Hazım
der ki: Halid b. el-Velid hanımını boşadı ve onun hakkında övgüde bulundu.
Kendisine: "Ey Ebu Süleyman! Onu hangi sebepten dolayı boşadın?"
denilince: "Onu kendisinden şüphe duyduğum bir şeyden veya kötü gördüğüm
bir şeyden dolayı boşamadım. Ancak benim yanımda bir musibete maruz kalmadı
(hep rahattı)" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (203).
9448- Hasan( -ı Basri)
der ki: "Onlardan veya Müslümanlardan bir kişi üzerinden bir yıl geçer de
ne canı, ne de malıyla bir belaya maruz kalmazsa: ''Bize ne oluyor, Allah
bizimle vedalaştı mı?'' derlerdi."
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'I-Keffarat (146).
9449- Ubeyd b. Umeyr
bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir hastayı ziyaret etti
ve: "O, her bir damarında ağrı hissetmektedir" dedikten sonra:
"Rabbi tarafından biri geldi ve kendisine ondan sonra kendisi için bir
azap olmadığı müjdesini verdi" buyurdu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ashabından hasta olan birinin yanına girdi ve: "Kendini nasıl
hissediyorsun?" diye sordu. Genç: "Ey Allah'ın Resulü! Allah'a yemin
ederim ki Allah'ın bağışlamasını umuyor, günahlarımdan da korkuyorum"
dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Canım
elinde olana yemin olsun ki böyle zamanlarda Allah, kulun kalbine gelen bu iki
şeyden umduğunu kendisine verir korktuğu şeyden de onu kurtarır" buyurdu.
Tahric: Mürsel bir
hadistir. Tirmizi (983) ve İbn Mace 2/1423 (4261).
9450- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Sizden biri başına gelen bir musibetten dolayı ölümü temenni etmesin.
Mutlaka öyle bir temennide bulunacaksa: ''Allahım! Hayat benim için hayırlı
olduğu müddetçe beni yaşat. Ölüm benim için hayıril olduğu zaman da beni öldür''
desin. ''
Buhari ve Müslim bunu
Sahih'lerinde İbn Uleyye kanalıyla Abdulaziz'den rivayet ettiler.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Buhari, da'vat (7/155) ve Müslim 3/2064 (10).
9451 - Cabir'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Afiyette olup
sıkıntı çekmeyenler kıyamet gününde belalara maruz kalanların sevaplarını
görünce, o gün derilerinin makaslarla kesilmiş olmasını temenni ederler"
buyurmuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
Tirmizi 4/604 (2402) ve Beyhaki, Sünen (3/375).
9452- Ebu Umame'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hasta olup
yataklara düşen hiçbir kul yoktur ki (Allah) onu iyileştirdiğinde
(günahlarından yana) temiz biri olarak iyileştirmesin" buyurmuştur.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir ve sahih bir hadistir. Taberani, M. el-Kebir 8/115,116 (7485).
9453- Ebu Umame'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kul hasta olduğu zaman Allah, meleklerine: ''Ey meleklerim! Kulumu
bağlarımdan bir bağ ile bağladığimda eğer ruhunu kabzedersem onu bağışlarım.
Eğer ona afiyet verirsem günahlarından temizlenmiş olur'' diye vahyeder. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Taberani, M. el-Kebir 7/336 (7136), 8/195 (7701), Hakim, Müstedrek (4/313) ve
Ahmed, Müsned (4/123).
9454- Ebu Umame'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kişi ayarını belirlemek için altınını nasıl ateşte denerse Yüce Allah da
çok iyi bitmesine rağmen birinizi öyle smar. Bu smamadan kimi sam altın olarak
çıkar ki işte bu, Allah'ın kötülüklerden arındırdığı kişidir. Onlardan bazıları
ondan biraz daha düşük çıkar. O da bazı şüphelere düşendir. Kimisi de siyah
altın olarak çıkar ki fitneye kapılan (smavı kaybeden) kişi de işte budur. ''
Tahric: İsnaclı zayıftır.
İbn Ebi'cl-Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (27), Taberani, M, el-Kebir 8/195
(7698) ve Hakim, Müstedrek (4/314).
9455- Beşir b. Abdillah
b. Ebi Eyyub, babası kanalıyla dedesinden bildiriyor: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Ensar'dan hasta bir adamı ziyaret etti. Üstüne eğilerek
durumunu sorunca, adam: "Ey Allah'ın Resulü! Yedi günden beri hiç
uyumadım. Yanımda da hiç kimse yoktur" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey kardeşim' Sabret. Ey kardeşim' Sabret
ki günahlara girdiğin gibi onlardan çıkasm" buyurdu. İbn Bişran'ın
rivayetinde ise üç defa: "Ey kardeşim! Sabret" dedikten sonra:
"Günahlara girdiğın gibi onlardan çıkasın" buyurdu" şeklindedir.
Sonra da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hastalıkla geçen
saatler, günah işlenen saatlere ketaret olur" buyurdu.
Tahric: İsnadı çok
zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (34).
9456- Hasan( -ı
Basri)'nin bildirdiğine göre Resurullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Hastalıkla geçen saatler,
günah işlenen saatlere ketaret olur" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, el-Perecu Ba' de'ş-Şidde (sh. 20).
9457- Hakem b. Uteybe'nin
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kulun günahları çoğaldığında ve o günahlarına ketaret olabilecek kadar
(salih) amelleri olmadığında, Yüce Allah günahlarına ketaret olsun diye ona
üzüntü verir. ''
Bu manada mevsul olarak
zayıf bir isnadla da zikredilmiştir.
İsnadı zayıftır.
9458- İbn Ömer'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah kulunu
günahından arındırıp saf gümüş gibi bırakıncaya kadar onu bela ve üzüntülere
maruz bırakır.'' buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Adiy] el-Kamil (1/174).
9459- Ebu İsmail İbrahim
es-Sekseki bildiriyor: Ebu Burde b. Ebi Musa ve Yezid b. Ebi Kebşe birlikte bir
yolculuğa çıkmışlardı. Yezid oruçlu idi. Ebu Burde ona dedi ki: Ebu Musa'nın
defalarca şöyle dediğini işittim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kul hasta olduğu veya bir yolculuğa çıktığı zaman, mukim olduğu zamanda
işlediği amellerin aynısı kendisine yazılır" buyurdu.
İsnadı hasendir ve sahih
bir hadistir.
Beyhaki der ki: Her
ikisinin de lafzı aynıdır. Ancak Haris rivayetinde:
"İbrahim b. Ebi
İsmail'in bildirdiğine göre" ibaresi geçmiştir.
Buhari bunu Sahih'te
Matar b. el-Fadl kanalıyla Yezid b. Harun'dan rivayet etti. - Buhari] cihad
(4/16).
9460- Abdullah b. Amr'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Müslümanlardan biri, bedeninde herhangi bir belaya maruz kaldığı zaman
Yüce Allah onun hafaza meleklerine: ''iyileşene kadar kuluma, her gün ve gece
daha önce yaptığı en hayırlı amellerinin aynısını yazmaya devam edin''
buyurur."
Tahric: İsnadı hasendir.
Darlıni, rakaik (sh. 712), Ahmed, Müsned (2/159, 194), Abdürrezzak (2/194), İbn
Ebi Şeybe, Musannef (3/230), Ebu Nuaym, Hilye (6/83), Hennad, Zühd 1/252 (438),
Buhari, el-Edebu'l-Müfred (500), Hakim, Müstedrek (1/348) ve İbn Ebi Dünya,
elMarad ve'l-Keffarat (76).
Hüseyn ve Kabisa'nın
lafızları bunun aynısıdır. Ebu'l-Hüseyn bunu Kasım b. Muhaymira kanalıyla
rivayet etti. - Ahmed, Müsned (2/205), Bezzar, Müsned
(1/363), Ebu Nuaym, Hilye (7/249,8/309) ve İbn Ebi Dünya, el-Marad
ve'l-Keffarat (76).
9461- Muhammed b. Ebi
Humeyd bildiriyor: Hasta olan Avn b. Abdillah b. Utbe'nin yanına girdik.
Muhammed b. el-Münkedir onun ağrılar içinde olduğunu görünce gözleri
yaşarmıştı. Avn yüzünü açarak: "Ey Ebu Ab diHah ! Durumun nasıl? Acılar
içinde olduğunu görüyorum" diye sorunca: "Ben sevabımı Allah'tan
bekliyorum. Allah her sıkıntıda dayanağım, her zorlukta dostumdur ve
velinimetimdir" dedi. Sonra Muhammed b. el-Münkedir şöyle devam etti:
"Ey Ebu Abdillah ! Sana babamdan işitmiş olduğum bir şeyi anlatayım mı? Ebu
Mes'ud'un şöyle dediğini işittim: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile birlikte idim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tebessüm
etti..." Sonrasında ravi söz konusu hadisi aktardı.
Tahric: İsnaclı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, el- Marad ve'l- Keffarat (75).
9462- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Allah, mümin kulunun amellerini yazmaları için iki melek görevlendirir.
Eğer kul ölürse amellerini yazmakla görevlendirilmiş iki melek: ''Kulun öldü,
semaya çıkmamız için bize izin verir misin?'' der. Yüce Allah: ''Semam beni
tesbih eden meleklerle doludur'' buyurur. Bu iki melek: ''Yerde kalalim mı?''
deyince, Allah: ''Arzım da beni tesbih eden meleklerle doludur'' buyurur.
Melekler: ''O zaman nereye gidelim?'' deyince, Allah: ''Kulumun mezarı başında
kalın ve kıyamet gününe kadar tesbih ve hamd edin. Tekbir ve tehlil getirin.
Bunları da kulumun amel defterine yazm'' buyurur. "
Beyhaki der ki:
"Osman b. Matar bunu rivayette tek kalmıştır ve güçlü biri değildir."
9463- İbrahim b. İshak
el-Hanzali bunu Muemmil b. İsmail kanalıyla Hammad'dan, o Sabit'ten, o
Enes'ten, o da Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rıvayet etti
Bu hadis bu isnadla garip
bir hadistir. En doğrusunu Allah bilir. Enes b. Malik kanalıyla da daha önce
geçtiği üzere rivayet olundu.
9464- Ebu Rabi'a der ki:
Enes'in şöyle dediğini işittim: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Yüce Allah, Müslümanlardan birini vücudunda herhangi bir belaya maruz kıldığı
zaman, meleğe: ''İyileşene kadar kuluma, sağlıklıyken yaptığı amellerin
aynısını yazmaya devam et'' buyurur. Eğer onu iyileştirirse kendisini yıkamış
ve (günahlardan) temizlemiş olur. Eğer ruhunu kabzederse bağışlamış ve ona
merhamet etmiş olur" buyurdu."
Ravi isnadında bu
şekilde: "Enes'in şöyle dediğini işittim" demiştir.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (3/148, 238, 258), İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (160),
Ebu Ya'la, Müsned 7/232 (4233) ve Buhari, el-Edebu'l-Müfred (sh. 132).
9465- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
''Müslümanlardan biri bedeninde herhangi bir belaya maruz kaldığı zaman Yüce
Allah onun sağlıklı iken yaptığı amellerin aynısını hasta olduğu sürece yazmaya
devam eder.''
Tahric: İsnadı hasendir.
Tahavi, Müşkilü'l-Asar (3/65) ve İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (ı 78).
9466- Alkame anlatıyor:
İbn Mes'üd'un yanına girdik ve: "Ey Ebu Abdirrahman! Şikayetin
nedir?" dedik. O: "Günahlarımdır" karşılığını verdi. Ona:
"Canın ne istiyor?" dediğimizde: "Mağfıreti istemektedir"
cevabını verdi. Ona: "Sana bir doktor getirelim mi?" dediğimizde:
"Doktor beni gördüğünüz bu hale getirdi" karşılığını verdi. Sonra
Abdullah ağladı ve dedi ki: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurduğunu işittim: "Kul hasta olduğu zaman Yüce Allah: ''Kulum
benim bağımla bağlıdır'' buyurur. Kul ibadet içindeyken hasta olmuşsa, Allah:
''Sıhhatliyken Bana ibadet te olan gayreti kadar ona sevap yazın'' buyurur.
Eğer istirahat halinde iken hasta olmuşsa, Allah: ''Ona istirahat halindeki
kadar sevap yazın'' buyurur." Benim ağlamam da istirahat halinde iken
hasta olmamdır. Oysa ibadet halindeyken hasta olmak isterdim."
Isnadı zayıftır.
9467- Alkame der ki: İbn
Mes'ud hasta olmuştu. Kendisine: "Bu hastalığından korktuğun kadar başka
hastalığında korktuğunu görmedim" dediğimde: "Bu hastalık benim elimi
kolumu bağladı ve ölümüm yaklaştı" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbn Sa'd, et-Tabakat el-Kübra (3/158).
9468- İbn Mes'ud der ki:
Biz, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında iken Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) tebessüm etti. Kendisine: "Ey Allah'ın
Resulü! Niçin tebessüm ettin?" dediğimizde: "Mümin kişinin hastalıktan
dolayı üzülmesine şaştım, Hastalıkta (kendisi için) neler olduğunu bir bilse
Allah'a kavuşuncaya kadar hasta kalmayı isterdi" buyurdu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Bezzar,Müsned (1/364, 365) ve Ebu Nuaym, Hilye (4/266,267).
9469- Aynı isnad ile İbn Mes'üd
şöyle demiştir: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözlerini semaya
dikti ve sonra bakışlarını yere indirdi. Kendisine:
"Ey Allah'ın Resulü!
Neden böyle yaptın?" diye sorduğumuzda şöyle buyurdu: "Melekler
arasından iki meleğin durumuna şaşırdım. Bu iki melek yeryüzüne inip bir kulu
namazgahta aradılar ve bulamadılar. Sonra semaya Rablerinin katına çıkıp: ''Ey
Rabbimiz! Mümin kuluna gecesinde ve gündüzünde şu şu amellerini yazmaktaydık.
Onu bağların la (hastalıkla) ibadetlerden alıkoyduğunu gördük ve ona bir şey
yazamadık'' derler. Bunun üzerine Allah: ''iyileşene kadar kuluma, her gün ve
gece daha önce yaptığı hayırlı amellerinin aynısını eksiltmeden yazmaya devam
edin. Ona daha önce işlediği ameller gibi sevap vardır'' buyurur''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Tayalisi,Müsned (sh. 46) ve Ebu Nuaym, Hilye (4/268).
9470- Ebu Ukayl
anlatıyor: Muhammed b. Ebi Bekr Muhammed b. Amr b. Hazm'ın, Abdullah b.
Ubeydillah'ın yanına girdiğini gördüm. Kendisine: "Allah'ın rahmeti
üzerine olsun. Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sorduğunda Abdullah b.
Ubeydillah şu karşılığı verdi: "Allah'a hamd olsun. Allah hamde layıktır.
Allah bizi de seni de muvaffak kılsın. Ebu Bekr'in, Ebu Hureyre kanalıyla
bildirerek şöyle dediğini işittim: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "Müslüman biri hasta olduğu zaman mutlaka Yüce
Allah meleklerinden iki meleği onun için görevlendirir ve Allah o hasta
hakkında iki güzel emrinden birini, yani ya ölmesini ya da iyileşmesini
hükmedinceye kadar ondan ayrılmazlar. Onu ziyaret edenler kendisine: ''Kendini
nasil hissediyorsun?'' dediği zaman: ''Allah'a hamd olsun. Allah hamde
layıktır'' derse, o iki melek ona: ''Kanından daha iyi bir kan ve sıhhatinde
daha hayırlı bir sıhhat ile sana müjdeler olsun'' derler. Onu ziyaret edenler
kendisine: ''Kendini nasıl hissediyorsun?'' dediği zaman eğer: ''Kendimi
yorulmuş, sıkıntı ve belalar içinde görüyorum'' derse, o iki, melek ona:
''Kanından daha kötü bir kan ve bu beladan daha uzun süren bir bela ile sana
müjdeler olsun'' derler."
Lafız Yahya b. Yahya'nın
lafzıdır.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (47).
9471- Ata b. Yesar'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kul hasta olduğu zaman Allah ona iki melek gönderir ve: ''Gidin bakm
ziyaretçilerine ne demektedir'' buyurur. Ziyaretçileri geldiğinde Allah'a hamdü
senalar ederse, Allah daha iyi bildiği halde melekler bunu O'na yükseltirler.
Bunun üzerine Yüce Allah: ''Kulum bana aittir ve onu öldürürsem cennete
sokacağım. Eğer iyileştirirsem ona eski etinden daha hayırlı bir et, eski
karımdan daha hayırlı bir karı vereceğim ve günahlarını bağışlayacağım''
buyurur."
Yine Ata kanalıyla bir
sonraki hadiste geçtiği üzere mevsul olarak zikredilmiştir.
Tahric: İsnadı mürseldir.
İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/231), İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'lKeffarat (13) ve
Hennad, Zühd (437).
9472- Ebu Said
el-Hudri'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Yüce Allah kulu bir hastalık ile smadığı zaman ona iki melek
gönderir ve: ''Kulumun kendisini ziyaret edenlere ne dediğine bakm'' buyurur.
Eğer hayırlı şeyler söyler ve durumundan dolayı onlara bir şikayet te
bulunmazsa Yüce Allah. meleklere: ''Kulumun eski etini daha hayırlı bir etle,
kanını da daha hayırlı bir kanla değiştirin. Ona kendisini öldürmem halinde
cennete sokacağımı haber verin. Eğer onu iyileştirirsem amel etmeye devam
etsin'' buyurur.''
Başka bir kanalla ve
sahih bir isnadla mevsuI olarak rivayet olundu.
İsnadında bir sakınca
yoktur.
9473- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah: ''Mümin kulumu hastalıkla sınadığımda kendisini ziyaret edenlere
bir şikayet te bulunmazsa onu iyileştirir ve eski etini daha hayırlı bir etle,
kanını da daha hayırh bir kanla değiştiririm. Sonra da am el etmeye devam
etsin'' buyurmaktadır.''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Hakim, Müstedrek (1/348,349) ve Beyhaki, Sünen (3/175).
Beyhaki der ki:
Hafızlardan bir kişi Müslim b. el-Haccac'ın bu hadisi, kitabında el-Kavarırı
kanalıyla Ebu Bekr el-Hanefi'den aktardığını söylemektedir. Sonra kendisine
itiraz edildi. çünkü bu hadis Asım kanalıyla Abdullah b. Ebi Said
el-Makburi'den, o da Ebu Hureyre'den rivayet edilmektedir. Kurra b. İsa da bunu
Asım kanalıyla aktardı. Muaz b. Muaz bunu Asım b. Muhammed kanalıyla Abdullah
b. Said'den, o da babası veya dedesinden, o da Ebu Hureyre'den rivayet etti.
Abdullah b. Said, hadis rivayetinde çok zayıf birisidir. Müslim'in kitabına
baktığımda bu hadisi bulamadım. Ebu Mes'ud ed-Dimaşkl de bunu Sahih'te
zikretmemiştir.
Ebu Sahr Humeyd b. Ziyad
bunu Ebu Said el-Makburı kanalıyla Ebu Hureyre'den onun sözü olarak
aktarmıştır.
Tahric: Beyhaki, Sünen
(3/175).
9474- Muaz der ki: Yüce
Allah kulu hastalıkla sınadığı zaman soldaki meleğe: "Yazma!"
buyurur. Sağdaki meleğe de: "Kuluma (sıhhatliyken) işlediği en iyi
amelleri(n sevabını) yaz!" buyurur.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/231).
9475- Ebu Hureyre der ki:
Müslüman kul hastalandığı zaman sağdaki meleğe: "Salih kuluma
(sıhhatliyken) işlediği en iyi amelleri(n sevabını) yaz" diye seslenilir.
Soldaki meleğe de: "Kulum hasta olduğu müddetçe ona bir şey yazma"
diye seslenilir.
Ravi der ki: Ebu
Hureyre'nin yanında bulunan bir adam: "Keşke ben devamlı hasta olarak
yatsaydım" deyince, Ebu Hureyre: "Kul günahlardan ikrah etti"
dedi.
Tahric: İsnadı hasendir
ve mevkufbir hadistir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (14)
9476- Suheyb'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın mümin kula takdir etmiş olduğuna şaşırdım. Allah'ın ona takdir
etmiş olduğu her şey hayırlıdır. Bu şey sadece mümin kimse için geçerlidir.
Mümin kimseye bir bolluk isabet ettiği zaman şükrederse bundan dolayı ona iki
sevap vardır. Ona bir zarar isabet ettiği zaman da sabrederse ona bir sevap
vardır. Allah'ın, Müslüman hakkında takdir etmiş olduğu her şey kendisi için
hayırlıdır.''
Müslim bunu Sahih'te
Hudbe b. Halid kanalıyla rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim 3/2295 (64).
9477- Ömer b. Sa'd'ın,
babasından bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Müslümanın haline taaccüb ediyorum. başına bir musibet
geldiği zaman sevabını Allah'tan bekleyerek sabreder. Hayırlı bir şeyolduğu
zaman da Allah'a hamd edip şükreder. Müslüman kişi, ağzma götürdüğü lokma bile
dahil olmak üzere her şeyle sevap kazanır. ''
Tahric: İsnadı hasendir.
Tayalisi, Müsned (sh. 29), Ahmed, Müsned (1/177) ve Bezzar, Müsned (4/29).
9478- Enes der ki: Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte idik.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) tebessüm ederek: "Müminin haline taaccüb ediyorum. Yüce Allah
hakkında ne takdir etmişse mutlaka kendisi için hayırlıdır" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed (3/117), Hennad, Zühd (1/237) ve İbn Hibban, Sahih (2/507).
9479- Enes b. Malik der
ki: Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} öyle bir şeyanlattı ki İslam'ı
bildiğimiz zamandan beri hiçbir şey için böylesine sevinmedik. Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Mümin kimse birine yol
göstermekle sevap kazanır. Eziyet verici bir şeyi yoldan kaldırmakla sevap
kazanır. Acem (Arapça bilmeyen) birine diliyle yardımcı olmasıyla sevap
kazanır. Ailesiyle birlikte olmakla sevap kazanır. Hatta giysisi (nin cebi)nde
bulunan parayı yoklamak üzere elini yanlış yere uzatıp onu yerinde bulamaması
ile iyice yokladığında onu kaybetmediğini fark etmesi arasındaki içinin
sızlamasına karşılık bile sevap kazanır. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Nasr, Ta'zim Kadri's-Salat (2/822).
9480- Ebu Derda der ki:
Ebu'l-Kasım'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Yüce Allah: ''Ey İsa! Ben, senden sonra öyle bir ümmet göndereceğim ki.
onlara sevdikleri bir şey ulaştığında Allah'a hamd ederler. Hoşlanmadıkları bır
şey (musibet) ulaştığında sevabı ümid ederler ve sabrederler. Onlarda ne hilim
(yumuşaklık), ne de ilim vardır'' buyurdu. Hz. isa: ''Ey Rabbim! Onlarda hilim
ve ilim olmadığına göre bu nasıl olur?'' deyince, Yüce Allah: ''Ben onlara
Kendi hilmimden ve ilmimden veririm'' buyurdu.''
İsnadı zayıftır.
9481- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce
Allah yardımı ihtiyaç oranında gönderdi. Sabrı da belanın yanında indirdi ...
Tank b. Ammar ile Abbad
bunu rivayette tek kalmışlardır. Ravi zincirinde: "Abbad kanalıyla Tank'tan"
ibaresi geçmiştir. Bu da doğru alanıdır. Zira Tank bu hadis ile bilinmektedir.
İsnadı çok zayıftır.
9482- Abdulazız b. Ömer
der ki: Yüce Allah, Hz. Davud'a: "Ey Davud! Beni taleb eden birini
gördüğün zaman ona hizmetçi 01. Ey Davud! Rızık konusunda sabret ki, sana
yardım gelsin" diye vahyetti.
9483- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kula, Allah'tan yardım ihtiyaci oranında olur. Sabir da Allah tarafından
kulun başına gelen musibetlere göre verilir ...
Tahric: İsnadı zayıftır.
Kuda'i, Müsnedüş-Şihab (2/111).
9484- Başka bir kanalla
bu hadisin aynısı rivayet olunmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Adiy, el-Kamil (S/46).
9485- Enes b. Malik der
ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Yüce Allah: ''Kulum çok sevdiği gözlerini kaybedip de buna sabrettiği
zaman onları cennetle telafi ederim'' buyurur. "
Buhari bunu Sahih'te
Abdullah b. Yusuf kanalıyla Leys b. Sa'd'dan rivayet etti. Buhari: "Eş' as
b. Cabir ile Ebu Zilal bunu Enes'den, o da Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) rivayet ettiler.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Buhari, marda (S/2140), Ahmed, Müsned (3/144) ve Ebu Ya'la, Müsned (6/375).
9486- Ebu Zilal der ki: Enes'in
yanında idim. Bana: "Gözün ne zaman kör oldu?" diye sorunca:
"Daha ben küçük iken" dedim. Bunun üzerine Enes şöyle dedi: "Hz.
Cibril, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldiğinde İbn Ümmü
Mektum da orada bulunmaktaydı. Cibril, ona: "Gözlerin ne zaman kör
oldu?" diye sorunca: "Daha ben küçük iken" cevabını verdi. Bunun
üzerine Cibril: "Yüce Allah: ''Kulumun gözlerini alırsam onların mükafatı
ancak cennettir'' buyurur" dedi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Adiy, el-Kamil (7/119).
9487- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Hz. Cibril, bana Alemlerin Rabbinin şöyle buyurduğunu anlattı.'
"Gözlerini kör ettiğim kimsenin mükafatı, cennetimde kalması ve Cemalime
nazar etmesidir. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Dulabi, el-Kuna (2/6).
9488- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah: ''Çok sevdiği gözlerini aldığım kişi buna sabredip
karşılığını benden beklediği zaman mükcifat olarak ona cennetten başkasına razı
olmam'' buyurur.''
9489- Başka bir kanalla
bu hadisin aynısı rivayet edilmiştir.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Adiy, el-Kamil (3/283), Ebu Ya'la (7/268) ve Hatib, Tarih (14/446).
9490- Enes der ki: İbn
Ümmü Mektum bize uğradı ve selam verdi. ResululIah da (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "Hz, Cibril'in bana anlattığını size bildireyim mi?
Yüce Allah: ''Çok sevdiği gözlerini aldığım kişinin mükafatının ancak cennet
olması benim üzerime bir haktır'' buyurur. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Abd b. Humeyd (1/368).
9491- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah: ''Kulumun gözlerini alırsam ve kulum sabrederse onları cennetle
telafi ederim" buyurur, ''
Harb b. Meymun bunu Nasr
kanalıyla rivayette tek kalmıştır.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (3/156).
9492- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"kulun iki sevdiceği
(gözleri) gider ve sabredip ecrini ümid ederse mutlaka cennete girer"
buyurmuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
Kudai, eş-Şihab 2/74 (908).
9493- Ata b. Ebi Rebah
der ki: İbn Abbas bana: "Sana cennet ehlinden bir kadın göstereyim
mi?" dedi. Kendisine: "Olur (göster)" deyince, Enes şöyle dedi:
"İşte şu siyalıi kadın var ya, o, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) gelip:
"Ben saralıyım,
(nöbet gelince) üstümü başımı açıyorum. Allah'a benim için dua et (hastalıktan
kurtulayım)" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Dilersen
sabret, sana cennet verilsin, dilersen de sana şifa vermesi için Allah'a dua
edeyim'' buyurdu. Kadın: ''Öyleyse sabredeceğim, ancak (kriz esnasında) üstümü
başımı açmamam için Allah'a dua et'' deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ona dua etti.''
Müslim bunu el-Kavarırı
kanalıyla ve Buhari bunu Müsedded kanalıyla Yalıya'dan rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim, el-birr ve's-sıla (4/1994) ve Buhari, marda (5/2140).
9494- Cabir anlatıyor:
Humma, Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelince, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen kimsin?" diye sordu. Humma:
"Ben Ümmü Mildem'im" cevabını verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Kuba halkma gider misin?" buyurunca: "Evet (giderim)"
dedi. Bunun üzerine humma onlara gitti. Kuba halkı hummadan o kadar çekti ki
sonunda Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yakınarak: "Ey Allah'ın
Resulü! Bu hummadan çektiğimiz nedir?" dediler. Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Dilerseniz Allah'a dua edeyim onu üzerinizden
kaldırsın. Dilerseniz size kertiret olsun" buyurunca, Kuba halkı:
"Hayır (kalsın ve) günahlarımıza kefaret olsun" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (3/316), Ebu Ya'la (3/408) ve Abd b. Humeyd (1/314).
9495- Cabir bildiriyor:
Kuba halkı, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Humma bize
ağır gelmeye başladı" dedi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Eğer üzerinizden kaldırılmasını istiyorsanız kaldırılır. Dilerseniz de size
kertiret olur" buyurunca, Kuba halkı: "Hayır (kalsın ve)
günahlarımıza kefaret olsun" dedi.
İsnadı hasendir.
9496- Ebu Hureyre
anlatıyor: Humma, Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Ey
Allah'ın Resulü! Beni ailenden tercih ettiğin kimselere gönder" dedi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu Ensar'a gönderdi.
Humma onların üzerinde yedi gün yedi gece kaldı. Bu, kendilerine ağır gelince
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yakınmada bulundular. Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanlarına gidip onları ev ev, kapı kapı dolaşmaya
ve onlara afiyet duasında bulunmaya başladı. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) geri dönünce ardından bir kadın geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü!
Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki annem ve babam Ensar'dandır.
Dostlarıma dua ettiğin gibi benim için de Allah'a dua et" dedi. Bunun
üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer dilersen Allah'a
dua edeyim sana afiyet versin. Dilersen de üç gün daha sabredersin ve
karşılığında sana cennet vardır" buyurdu. Bunun üzerine kadın: "Ey
Allah'ın Resulü! Üç günle birlikte üç gün daha, bir üç gün daha sabrederim ve
cenneti kazanmayı tehlikeye sokmam" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı hasendir.
Buhari, el-Edebu'l-Müfred (502) ve Hatib, Muvaddah el-Evham (1/493).
9497- Ebu Said el-Hudri
der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müminin vücuduna
rahatsıZiık veren hiçbir şey yoktur ki Allah o şeyi onun bir kısım günahlarına
ketaret olarak saymasın" buyurunca, Ubey b. Ka'b: "Allahım! Sana
kavuşana kadar namazdan, oruçtan, hacdan, umreden ve Senin yolunda cihaddan
alıkoymayacak kadar bir hummayı Ubey b. Ka'b'ın bedeninden kaldırmamanı
istiyorum" diye dua etti. Bunun üzerine olduğu yerde hummaya yakalandı ve
ölene kadar bu hal kendisini bırakmadı. O haliyle de cemaat namazında bulunur,
oruç tutar, hac eder, umre eder ve Allah yolunda savaşırdı.
İsnadı zayıftır.
9498- Ebu Said el-Hudri
der ki: Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Bize isabet eden hastalıklar
hakkında ne dersin? Onlara karşılık bize ne vardır?" deyince, Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Günahlara) ketaret vardır" buyurdu.
Ubey b. Ka'b: "Ey Allah'ın Resulü! Hastalık hafif olsa da mı?"
deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir diken batması ve
üzeri şeylerdir" buyurdu. Bunun üzerine Ubey b. Ka'b, hacdan, umreden,
Allah yolunda cihaddan ve farz namazı cemaatle kılmaktan alıkoymayacak kadar
hummaya yakalanması ve ölünceye kadar da kendisini bırakmaması için dua etti.
Bundan sonra kim Ubey'yin tenine dokunduysa bedeninin hararetini hissetti.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (3/23), Ebu Ya'la (280) ve İbn Hibban (2928).
9499- Sabit der ki: Bize
bildirilene göre İmran b. Husayn otuz üç yıl boyunca karnından rahatsız kaldı.
Dostları yanına girip: "Hastalığının uzun sürmesi bizi yanına girmekten
alıkoymaktadır" dediler. Bunun üzerine İmran b. Husayn: "Öyle
yapmayın. Allah'a sevimli gelen, bana da sevimli gelir" dedi.
Tahric: İsnadı zayıftır ve
şahitleri vardır. İbn Sa'd, Tabakat (4/490), Ahmed, Zühd (216) ve
İbnu'l-Mübarek (461).
9500- Hasan anlatıyor:
İmran b. Husayn'ın rahatsızlığının şiddetli olduğu bir sırada yanına girdik.
Bir kişi ona: "ValIahi seni böyle görmemden dolayı üzüntülüyüm"
deyince, İmran b. Husayn şu karşılığı verdi: "Öyle yapma! Allah'a sevimli
gelen, bana da sevimli gelir. Zira Yüce Allah: ''Başınıza gelen herhangi bir
musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu
affeder''[Şura 30] buyurmaktadır. Bu da ellerimle işlediklerimden ötürüdür.
Diğer günahlarımı da Allah affetsin.''
İsnadı zayıftır.
9501- Müseyyib b. Rafı'
bildiriyor: Ebu Bekr es-Sıddik: "Müslüman kişi insanlar arasında günahsız
bir şekilde dolaşır" dedi. Kendisine: "Ey Ebu Bekr! Niye ki (nasıl
olur)?" denilince: "Bu, başına gelen bir musibetle, kendisine vuran
bir taşla, kendisine batan bir dikenle ve ayakkabısının bağının kopmasıyla
(bunların günahlarına kefaret sayılınasıyla) olur" karşılığını verdi.
İsnadı zayıftır.
9502- İbn Mes'ud der ki:
"Şu kendisinden hoşlanılmayan ölüm ve fakirlik ne güzel şeydir. Allah'a
yemin ederim ki, dünyada insan ancak ya zengin ya da fakir olur. Ben bunlardan
hangisiyle imtihan olunursam olayım aldırmam. Zira zenginlikte şefkat,
fakirlikte ise sabır vardır."
İsnadı hasendir.
9503- Ebu Zabyan der ki:
Alkame b. Kays'ın yanında mushafları mütalaa ediyorduk. "Başa gelen hiçbir
musibet Allah 'ın izni olmaksızın olamaz; Allah'a kim inanırsa onun gönlünü
doğruya yöneltir"[Teğabun 11] ayetine geldiğimizde, kendisine bunun
açıklamasını sorduk. Bunun üzerine O: "Burada başına bir musibet
geldiğinde onun Allah'tan olduğunu bilen ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek
ona razı olan kişi kastedilmektedir" dedi.
Bu hadis İbn Mes'ud
kanalıyla da rivayet olundu.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Hakim, Müstedrek (2/484),
9504- Zünnun der ki:
"Şu üç şey hidayet bayrağıdır. Musibet anında istirca etmek, verilen
nimetlerde (Allah'ın emrettiği doğrultuda harcamalar yaparak Allah'ın emirlerine)
itaat etmek ve bir şey verirken başa kakmamaktır."
9505- Hişam b. Urve,
babasından bildiriyor: Kendisi, Velid b. Abdilmelik'i ziyaret etmek için gitmek
üzere yola çıkmıştı. Kura vadisine geldiği zaman ayağında bir rahatsızlık
belirdi ve kangren oldu. Bineklede yola çıkmışlardı. Kendisini bir bineğe
birinin karşısında bindirmek istediklerinde bunu kabul etmedi. Sonra onu ikna
ettiler ve kendisine ait bir deveye bindirdiler. Daha önce bineğe bu şekilde
hiç binmemişti. Sabahladığı zaman: "Allah, insanlar için ne rahmet açarsa,
artık onu tutacak {engelleyecek} yoktur"[Fatır 2] ayetini okudu. Ayeti
bitirdiği zaman: "Allah bu ümmete bu binekleri vermiştir ki asla şükrünü
eda edemezler" dedi. Velid'in yanına ulaşana kadar ayağındaki ağrı daha da
artmıştı.
Velid onu görünce:
"Ey Ebu Abdillah! Onu kes, ben yaranın daha yukarı çıkmasından
korkuyorum" deyince: "İstediğini yap!" karşılığını verdi. Velid
onun için doktor getirdi. Doktor: "(Ayağının uyuşması için al şu)
uyuşturucuyu iç" deyince, Urve: "Ben asla uyuşturucu içmem"
karşılığını verdi. Doktor onu kontrol ettikten sonra yaradan bir şey kalır
korkusuyla sağlam kısımdan da biraz olmak üzere keseceği yeri belirledi. Sonra
bir testere alıp onu ateşe tuttu. Sonra Urve o ayağı üzerine ağırlığını verdi
ve doktor baldırının ortasından ayağını kesti. Urve sürekli olarak: "Güzel
güzel" diyordu. Velid: "Ben bu yaşlıdan daha sabırlı birini
görmedim" dedi.
Urve'nin o yolculuğunda
Muhammed adındaki bir oğlu ölmüştü. Gece atların bulunduğu yere girince bir katır
onu tepmiş ve öldürmüştü. O oğlu, çocukları arasında en çok sevdiği idi. Geri
dönünceye kadar Urve'den yaşadıkları hakkında bir şey dediği işitilmedi. Ancak
dönerken Kura vadisine geldiğinde: "Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden
başımıza (epeyce) sıkıntı geldi. Allahım! Yedi oğlum vardı. Onlardan bir
tanesini aldın ve altısını bıraktın. Bana dört aza verdin, birisini aldın ve
üçünü bana bıraktın. Allah'a yemin olsun ki belalara maruz bıraktın, ama
sonunda afiyet verdin. Bir şeyler aldınsa da geriye bir şeyler bıraktın"
dedi.
Medine'ye geldiği zaman
kavminden Ata b. Ebi Zueyb adında bir adam gelip: "Ey Ebu Abdillah!
ValIahi biz seninle yarışmak veya güreşmek fikrinde değiliz. Bizim, senin
görüşüne ve bizimle birlikte olmana ihtiyacımız vardır. Ancak maruz kaldığın
musibetler, Allah'ın sana (ahiret için) sakladığı şeylerdir. Senden bize
kalmasını istediğimiz şey de bize kaldı" dedi.
Tahric: İsnadı
çokzayıftır. İbn Asakir, Tarih (11/287) Bak: Zehebi, Siyer (4/340).
9506- Abdullah b. Nafi'
b. Zueyb, babasından bildiriyor: Urve b. ezZübeyr, Velid b. Abdilmelik'in
yanına geldi. Ayağı kangren olmuştu. Velid ona doktorlar göndermiş ve doktorlar
ayağının kesilmemesi halinde kendisini öldüreceği görüşüne varmışlardı. Bunun
üzerine onu testereyle kestiler. Urve hiçbir uzvunu hareket ettirmeden durup
sabretmişti. Ayağını doktorların elinde görünce onu isteyip aldı ve elinde
çevirerek: "Beni senin üzerinde yürütene yemin olsun ki, O seninle
harama" veya: "masiyete yürümediğimi bilmektedir" dedi.
İsnadı meçhuldür.
Velid (b. Müslim) der ki:
"Abdullah b. Nafi' b. Zueyb'in veya Dimaşk ahalisinden başka birinin
bildirdiğine göre babası, Urve'nin ayağının kesilmesi anında hazır bulunmuş ve
Urve böyle demiştir. sonra Urve'nin emri üzerine ayağı yıkanmış, kokulandırılmış
ve Kıpti bir kumaşa sarılmıştır. sonra onu (gömülmek üzere) Müslümanların
mezarlığına göndermiştir. "
9507- (Kadı) Şureyh der
ki: "Bir musibete maruz kaldığım zaman Allah'a dört defa hamd ederim.
Musibetin bundan daha büyük olmamasına hamd ederim, bu musibete karşı bana
sabır nasib ettiği için hamd ederim, uğradığım musibetin sevabını Allah'tan
ümid etmemden dolayı istirca etmeye muvaffak ettiği için hamd ederim ve
musibetin dinimle ilgili değil de, dünyamla ilgili olmasına hamd ederim."
İsnadı çok zayıftır.
9508- Muhammed b.
Abdilvehhab el-Belhi der ki: "Hoşlanmadığın bir şeyle karşı karşıya
kaldığında onun sayesinden senden defedilen şeyleri düşün (erek teselli
bul)."
9509- Ebu Nasr der ki: Ebu
Bekr b. Ayyaş hasta iken yanına Hıristiyanlardan bir doktor sokuldu. Bunun
üzerine Ebu Bekr b. Ayyaş yüzünü duvara doğru çevirdi. Doktor geri çıkınca
arkasından bakarak: "(Allahım!) Onun içinde bulunduğu şeyi
(Hıristiyanlığı) benden uzak tuttun ya artık bana dilediğini yapabilirsin"
dedi.
9510- Abdullah b. Hubayk
der ki: Musa b. Tarif şöyle derdi: "Dünya, kişinin her şeyini alıp ona
sadece dinini bıraksa Artık hiç önemli değildir, kendisine ondan ne zarar
varsa."
9511- Avvam der ki:
İbrahim et-Teymi, bize getirildiğinde ve zindanın kapısına ulaştığında
kendisine: "Valiye bildirmemizi istediğin bir ihtiyacın var mı?" diye
soruldu. Bunun üzerine: "Beni, Yusuf'un sahibinden daha hayırlı Rabbin
yanında zikret" dedi. Dostlarımızdan bir kişinin dediğine göre o, zindana
girince hüzünlü idi. Oradakilere sabretmeyi emreder ve: "Kurtuluş
yakındır" derdi. Onlar da: "Eğer bizi serbest bıraksalar onu terk
etmezdik" derlerdi.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Abdullah b. Ahmed, el-İlel (1/ 138).
9512- Esma b. Ubeyd der
ki: Hz. Ebu Bekr'in yanına girdik. Ebu Bekr: "Ey kardeşlerim! Öyle bir
gece geçirdim ki bana şu ve şu değerli şeyler verilse dahi bir daha böyle bir
gece geçirmek istemem. Olan bir şeyin de olmamasını istemem" dedi.
İsnadı sahihtir.
9513- Amr b. Murre der
ki: Rabi' b. Huseym felçli olarak sabahladı.
Ağzından sakalına salya
akmaktaydı. Silmek için elini kaldırdı ,ama buna gücü yetmedi. Bunun üzerine
Bekr b. Maiz kalkıp ağzını sildi. Rabi' ona bakarak: "Ey Bekr! Vallahi bu
bende olanı Deylem'in en zenginin malı karşılığında bile değişmem" dedi.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Hennad, Zühd (1/231).
9514- Süfyan, babası
kanalıyla Bekr b. Maiz'den bildiriyor: Rabi' b. Huseyrrı'in yüzünde bir şey vardı.
Onun ağzı akardı. Rabi' b. Huseyrrı, Bekr b. Maiz'in yüzünü ekşittiğini
görünce: "Ey Bekr! ValIahi bu bende olanı Allah katında en zenginin malı
karşılığında bile değişmem" dedi
Tahric: İsnadı sahihtir.
Ebu Nuaym, Zevaid ez-Zühd (99) ve Fesevi, el-Ma'rife (2/571).
Süfyan bize şöyle
bildirdi: Felçli olan Rabi' b. Huseyrrı'e: "Tedavi olsan" denilince
şu karşılığı verdi: "Böyle bir şey düşündüm, ancak Ad kavmini, Semud
kavmini, Ashabu'r-Ress'i ve aralarında yaşayan diğer kavimleri hatırladım.
Onların da rahatsızlıkları olmuştu ve onların da tabipleri vardı. Tedavi olan
da tedavi eden de kalmadı, hepsi yok olup gitti."
9515- Muhammed b. Eslem
bu konuda şu şiiri okumuştur:
"Tabip tabipliğiyle
ve ilacıyla takdir edileni geri çeviremiyor Ne oluyor da tabip geçmişte tedavi
ettiği bir hastalıkla ölüyor! Nelak oldu tedavi eden de, tedavi olan da
ilacı getirip onu satan
da, satın alan da."
9516- Hayyan b. Ebhar:
"Bedenin hastalığa dayandığı müddetçe Hac'ı kullanma" demiştir.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Taberani, M. el-Kebir (4/36).
Mahir: Buradaki 'Hac' dan
kasıt ''Haciyat'' tır. Yani hastalığa sabret, özel ruhsatlara hemen başvurma.
demektir. Lakin bu güç ölçüsündedir. Hacciyatı terk edeyim derken din'ine zarar
verme!!!
9517- Rakabe der ki: Dimas'ta
bulunan İbrahim et-Teymi'ye: "Yüce Allah'a dua etsen de rahatsızlığını
giderse" denilince: "Kendisiyle sevap kazandığım şeyi giderınesi için
Allah'a dua etmekten utanırım" karşılığını verdi.
İsnadı zayıftır.
9518- Habib Ebu Muhammed el-Hizzani
der ki: Ben hasta iken Hasan beni ziyarete geldi ve: "Ey Habib! Eğer
sadece sevdiğin şeylerle sevap kazanacak olsaydın sevabımız az olurdu. Oysa
Allah cömerttir. Kul hoşlanmadığı halde onu belaya maruz bırakır ve buna
karşılık ona büyük sevaplar verir" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'I-Keffarat (56).
9519- Mübarek bildiriyor:
Hasan( -ı Basri) hastalıklardan söz etti ve:
"Vallahi müslüman,
ecelinin yaklaştırıldığı, unutmuş olduğu ahiretinin hatırlatıldığı ve yine de
günahlarına kefaret olacak günlerden hoşlanmaz."
İsnadı hasendir.
9520- Hatim b. Bişr der
ki: Dedem Ata el-Horasani hasta olmuş ve Muhammed b. Vasi' onu ziyarete
gelmişti. O, dedeme şöyle dedi: "Hasan'ın: ''Kişi malıyla sınanır ve
sabreder. Ancak onunla yüksek derecelere erişemez. Yine bedeniyle sınanır ve
sabreder. İşte bununla yüksek derecelere erişir'' dediğini işittim." Ata
da birçok hastalığa yakalanmıştı.
Tahric: İbn Ebi Dünya,
el-Marad ve'l-Keffarat (80),
9521- İbrahim b. el-Velid
der ki: Bir katır tarafından tepihp te ayağı kırılan İbrahim el-Mukri'nin
yanına girdiğimde, bana: "Eğer dünya musibetleri olmasaydı Allah'ın
huzuruna müflis bir şekilde çıkardık" dedi.
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(10/164).
9522- Zünnun der ki:
"Şu an sana zarar verdiğini düşündüğün şey, peşinden seni sevindiren bir
şeyi getirecek se gerçekte zarar veriyor değildir. Peşinden sana zarar verecek
bir şeyi getirecekse şu an seni sevindiren şey sana zarar veriyor
demektir."
9523- Ali b. Assam der
ki: "Hoşlanmadığı şeye sabreden kişi, sonunda hoşlanacağı şeylerle
karşılaşır" denilir.
İsnadı sahihtir.
9524- Cafer el-Huldi der
ki: Cüneyd'in: "Sabır her hayrın anahtarıdır" dediğini işittim.
9525- Muhammed b. Amr der
ki: Ömer b. Abdilaziz'in, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
minberinde hutbe verip sabırdan ve Allah'ın faziletli kıldığı şeylerden
bahsederek: "Yüce Allah kuluna dünyada bir şey verip onu geri aldığında
kul sabrederse, Allah'ın kendisine vereceği mutlaka aldığından daha hayırlı
olur" dediğini işittim.
İsnadı hasendir.
9526- İbrahim b. Edhem
der ki: İskenderiye'ye geldim ve Eslem b. Zeyd el-Cuheni adında yaşlı bir
adamla karşılaştım. Bana: "Sen nerelisin?" diye sorunca:
"Horasan ahalisindenim" dedim. Bana: "Dünya nimetlerini terk
etmene sebep nedir?" diye sorunca: "Dünyadan yüz çevirmem ve sevabını
Allah'tan beklememdir" dedim. Bunun üzerine bana: "Kul nefsini
sabretmeye alıştırmadıkça Allah'tan sevab ümid edemez" dedi.
Arkadaşlarından biri: "Sabretmek nedir ki?" diye sorunca:
"Kişinin hoşlanılmayan şeylere karşı kendini tahammüle
alıştırmasıdır" dedi. Ona:
"Bu sabır değil,
gereksiz yere sabra kalkışmaktır" dediğimde, tuhaflaştı ve:
"Evladım! Bu
dediğini nereden öğrendin?" diye sordu. Ona: "Bu, Yüce Allah'ın bir
lütfudur" dediğimde: "Doğru söyledin. Bu sabır değil, gereksiz yere
sabra kalkışmaktır. Evladım! Benden şunu iyi öğren ve aklında iyice tut. Bil ki
kişinin hoşlanılmayan şeylere karşı kendini tahammüle alıştırması, zahitliğin
en aşağı mertebelerindendir. Kul hoşlanılmayan şeylere tahammül ettiği zaman da
Allah kalbine nur yerleştirir" karşılığını verdi. Ona: "O nur
nedir?" dediğimde: "Kalbini aydınlatacak bir kandildir" cevabını
verdi.
Tahric: Sülemi, Tabakat
es-Sufiyye (31- 35).
9527- Mücahid der ki:
Kıyamet gününde zengin kişi, hasta kişi ve köle olan kişi olmak üzere üç kişi
hesaba getirilir. Yüce Allah, zengine: "Seni bana ibadet etmekten alıkoyan
neydi?" diye sorunca: "Ey Rabbim! Malımı çoğalttın ve ben azdım"
der. Bunun üzerine Hz. Süleyman mülküyle getirilir ve Allah, o zengine:
"Senin malın bunun malından daha mı fazlaydı?" buyurur. Zengin:
"Hayır onun malı daha fazlaydı" der. Bunun üzerine Yüce Allah:
"Ama onun malı kendisini bana ibadet etmekten alıkoymadı" buyurur.
Sonra hasta getirilir. Allah: "Seni bana ibadet etmekten alıkoyan
neydi?" diye sorunca, hasta: "Bedenimdeki hastalıklarla meşgul
oldum" cevabını verir. Bunun üzerine Hz. Eyyüb hasta haliyle getirilir ve
Allah: "Senin hastalığın bunun hastalığından daha mı ağırdı?" buyurur.
Hasta: "Hayır, onun hastalığı daha ağırdı" der. Bunun üzerine Yüce
Allah: "Onun hastalığı onu bana ibadet etmekten alıkoymadı" buyurur.
Sonra köle getirilir. Allah, köleye: "Seni bana ibadet etmekten alıkoyan
neydi?" diye sorunca: "Beni köle kıldın ve başıma bir çok efendi musallat
ettin" der. Bunun üzerine Hz. Yusuf köleliğiyle getirilir ve Allah, o
köleye: "Senin köleliğin bunun köleliğinden daha mı sıkıntılıydı?"
buyurur. Köle: "Hayır onun köleliği daha sıkıntılıydı" deyince, Yüce
Allah: "Onun köleliği onu bana ibadet etmekten alıkoymadı" buyurur.
İsnadı zayıftır.
9528- Abdullah b. Abbas
der ki: Bir defasında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bineğinin
arkasına binmiştim. Bir ara bana: "Ey oğul! Sana birkaç söz öğreteyim mi? Belki
Yüce Allah bunları sana faydalı kilar'' buyurunca, ben:
"Öğret ey Allah'ın
Resulü!" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın emirlerini gözet ki O da seni gözetsin! Yüce
Allah'ın buyruklarına uy ki O'nu hep yanında bulasın! Rahat zamanlarda Allah'ı
an ki zor zamanlarında O da seni unutmasın. Bir şey isteyeceksen Allah'tan
iste! Yardım isteyeceksen Allah'tan iste! Bil ki olacaklar konusunda artık
kalemler kalktı ve sahifeler de kurudu (her şey yazildı ve bitti)! Bilmelisin
ki tüm insanlar bir konuda sana fayda vermek için bir araya gelseler Allah
takdir etmemişse bunu yapamazlar. Sana bir konuda zarar vermek için de hepsi
bir araya gelseler Allah takdir etmemişse bir zarar veremezler. Bilmelisin ki hoşuna
gitmeyen durumlarda sabretmende senin için büyük hayırlar vardır. Bil ki zafer
sabırla gelir. Ferahlık sıkıntılardan sonra gelir. Her zorluğun yanında bir
kolaylık vardır. "
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ukayli, ed-Duafa (3/178) ve Taberani, M. el-Kebir (11/223).
9529- İbn Abbas der ki:
Bir defasında çocuk iken Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına
gittim. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu: "Ey
oğul! Yüce Allah'ın emirlerini gözet ki, O da seni gözetsin! Yüce Allah'ın
buyruklarına uy ki O'nu hep yanında bulasın' Rahat zamanlarda Yüce Allah'ı an
ki zor zamanlarında O da seni unutmasın. Bil ki senin hakkında yazilmamış olan
şey başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başkalarına) gitmez.
Bilmelisin ki tüm yaratıklar sana bir şey vermek için bir araya gelseler Yüce
Allah vermek istemiyorsa bunu yapamazlar. Seni bir şeyden men etmek için de
hepsi bir araya gelseler Yüce Allah vermek istiyorsa yine bunu yapamazlar. Bil
ki kıyamete kadar olacaklar konusunda artık kalemler kalktı ve sahifeler de
kurudu (her şey yazıldı ve bitti)! Bir şey isteyeceksen Yüce Allah 'tan iste!
Sığınacaksan Allah'a sığın. Bil ki zafer sabırla gelir. Ferahlık sıkıntılardan
sonra gelir. Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ukayli, ed-Duafa (3/397) ve Taberarri, M. el-Kebir (11/223), Hakim, Müstedrek
(3/624) ve Kudai, Müsnedü'ş-Şihab (1/435).
9530- Ebu Derda der ki:
"Bolluk zamanında çokça dua eden kişinin darlık zamanında duası kabul
görür. Kapıyı çok çalan kişiye de kapı açılır. ''
İsnadı zayıftır.
9531- Ali b. Ebi Talib'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Sabırla rahatlığa
kavuşmayı beklemek ibadettir" buyurmuştur.
İsnadı zayıftır.
Beyhaki der ki: İbn Bişran'ın
rivayetinde: "Allah'tan gelecek rahatlığı beklemek ibadettir. Her kim de
Allah'tan gelen az rızka razı olursa Allah da onun az ameline razı olur"
şeklindedir.
9532- İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ibadetlerin
en üstünü, (bir zorluk esnasında) rahatlığın geleceğini ümid etmektir"
buyurmuştur.
Tahric: İsnadı çok
zayıftır, İbn Adiy, el-Kamil (2/637),
9533- Enes'in
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah
'tan gelecek rahatlığı beklemek, ibadettir" buyurmuştur.
Beyhaki der ki: "Bu
mürsel bir hadistir."
Tahric: İsnadı hasendir,
ancak Beyhaki'nin dediği gibi mürsel bir hadistir.
9534- Enes'in
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gelecek rahatlığı
beklemek ibadettir" buyurmuştur.
Beyhaki der ki:
"Süleyman b. Seleme el-Habairi bunu müsned olarak rivayet etmiştir. Ancak
önceki hadiste geçtiği gibi mürsel olması daha uygundur."
Tahric: İsnadı
çokzayıftır.İbn Adiy, el-Kamil (2/508, 3/1141) ve Hatib, Tarih (2/155),
9535- İbn Mes'ud'un
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın fazlından isteyin. Zira Allah, kendisinden istenmesini sever.
ibadetlerin en üstünü de (sıkıntı sonrası) gelecek rahatlığı beklemektir"
buyurmuştur.
İsnadı zayıftır.
Taberani, M. el-Kebir (10/124 (10088) ve M. el-Evsat (2/15).
Beyhaki der ki:
"Hammad b. Vakıd bunu rivayet te tek kalmıştır ve kendisi rivayette güçlü
biri değildir."
9536- Abdullah b. Ubeyd b.
Umeyr, babasından bildiriyor: Hz. Musa: "Ey Rabbim! İbrahim'e, İshak'a ve
Yakub'a ne verdin?" deyince Allah şöyle buyurdu: "İbrahim, beni her
şeyden üstün tuttu ve hep beni tercih etti. İshak ise kendi canını bana kurban
etti. Canını kurban eden kişi başka şeylerde daha da cömerttir. Yakub'a da ne
kadar bela verdiysem benim hakkımda hüsnü zannı daha fazla oldu.''
İsnadı ceyyiddir.
9537- Hasan( -ı Basri)
der ki: "Yüce Allah onu (İbrahim'i) yıldızlarla sınadı. Sabrettiğini
görünce de onu övdü ve tamamlayıp bunları ona öğretti. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Cerir, Tefsir (1/527) ve Ebu Ubeyd, el-Hutab ve'l-Mevaiz (126).
9538- Abdullah b. Zeyd b.
Eslem, babası Eslem'den bildiriyor: Ebu Ubeyde (Müslümanlarla birlikte RumIarın
karşısında) sıkıntıya düşünce, Ömer kendisine şöyle bir mektup yazdı:
"Mümin kul ne kadar sıkıntılı bir duruma maruz kalsa da Yüce Allah mutlaka
ona bir çıkış yolu gösterir. Bir zorluk da iki kolaylığa (zafer veya şahadete)
üstün gelecek değildir. Yüce Allah da: "Ey iman edenler! Sabredin, sebat
gösterin, nöbet bekleyin ve Allah'tan korkun ki başarıya
erişebilesiniz"[Al-i İmran 200] buyurmuştur.''
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Perec Ba'de'ş-Şidde (sh. 24), İbn Ebi Şeybe, Musannef (5/335,
13/3738, Ebu Davud, Zühd (80), Hakim, Müstedrek (2/300, 301) ve Malik, Muvatta
(sh. 446).
9539- Muaviye b. Kurra,
kendisine anlatan birinden bildiriyor: Abdullah b. Mes'ud: "Şayet zorluk
bir deliğe girecek olsa, kolaylık da onunla birlikte o deliğe girer" dedi.
Sonra da: "Yüce Allah: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.
Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır"[İnşirah 5,6]
buyurmaktadır" dedi.
Bu hadis başka bir
kanalla merfU olarak zikredilmiştir ve zayıf bir hadistir.
Tahric: İsnadı meçhuldür.
İbn Ebi Dünya, el-Ferec Ba'de'ş-Şidde (sh. 24), İbn Cerir, Tefsir (30/236) ve
Taberani, M. el-Kebir 10/85 (9977).
9540- Enes b. Malik der
ki: Bir defasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) otururken yan
tarafında bulunan bir deliği göstererek: "Şayet zorluk bir deliğe girecek
olsa, kolaylık o deliğe girip onu oradan çıkarır!" buyurdu. Bunun üzerine
Yüce Allah: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak
zorlukla beraber bir kolaylık vardır''[İnşirah S,6] ayetlerini indirdi.
İsnadı zayıftır.
Beyhaki der ki:
"Humeyd bunu rivayette tek kalmıştır. Ancak bir sonraki hadiste geçtiği
üzere mürsel olarak rivayet edilmiştir."
9541- Eyyub bildiriyor:
Hasan(-ı Basri): "Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık
vardır"[İnşirah 6] buyruğunu açıklarken şöyle dedi: Bir gün Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevinçli ve neşeli bir şekilde gülerek dışarıya
çıktı ve şöyle buyurdu: "Bir zorluk iki kolayilğa galip gelecek değildir.
Zira Yüce Allah: ''Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak
zorlukla beraber bir kolaylık vardır''[İnşirah 5,6] buyurur.''
Tahric: İsnadında
Hakim'in tanımadığım hocası vardır ve hadis mürseldir. İbn Adiy, el-Kamil
(2/694) ve Hakim, Müstedrek (2/255).
9542- Muhammed b. Amir
el-Belhi bu konuda şu şiiri okumuştur: "Ey Nuh'un ve ailesinin üzerinden
üzüntüyü gideren! Ey Yunus peygamber'in üzerinden üzüntüyü gideren! Ey her
sıkıntıda olanın mevlası!
Ey Musa'ya ve
kabilelerine denizi ikiye yaran! Ey Yakub'un ev halkından hüznü gideren! Ey
ateşi İbrahım'e soğuk kılan!
Ey hastalıkları Eyyub'un
üzerinden kaldıran! Tabipler hastalıklarda hiç bir fayda veremez Hakıki tabip
Sensin, kimse Seni yenemez."
İsnadı zayıftır.
9543- Ahmed b. Yahya bu
konuda şu şiiri okumuştur:
"Refah ve bolluk
kapısının anahtarı sabırdır
Her zorlukla birlikte bir
de kolaylık vardır.
Zaman geçip gider de her
şey bir fani olur
Her halden sonra başka
bir durum hasıl olur.
Hoşlanılmayan her şeyi
alıp da yok eder bu geceler
Kendisinde hayrın da,
şerrin de yok olduğu geceler.
Nasıl olur durum aynı
kalır her şey biterken
Gün ve ay peş peşe akar
gibi geçip giderken.''
İsnadı ceyyiddir.
9544- Muhammed b.
el-Hüseyn der ki: Kasım b. Muhammed b. Cafer sık sık şu şiiri okurdu:
"Belki de kalıcı
değildir gördüğün bu şey de
Belki zamanla refaha
eriştiğini görürsün.
Belki bir gün Allah bir
rahatlık ihsan eder de
Allah'ın yaratıkları için
her gün bir hal üzere olduğunu görürsün.
Eğer bir zorluk gelirse
başına kolaylığı ümid et arkasında
Zira Allah, kolaylığı
takdir etmiştir her zorluk sonrasında."
Tahric: İsnadında İbn Ebi
Dünya'nın tanımadığım hocası vardır.
9545- İbrahim b. Mes'üd
der ki: Medine tüccarlarından bir adam Cafer b. Muhammed'in yanına gider
gelirdi ve bazen onunla ortaklık ederdi. Cafer, onun durumunun güzel olduğunu
düşünüyordu. Adamın durumu kötüye gidip (bir gün) Cafer b. Muhammed'e
yakınmalarda bulununca, Cafer şu şiiri okudu:
"işlerin bir gün
ters gitse bile korkma
Zaman uzundur bir gün
gelir de belki her şey iyiye gider,
Ümitsizliğe de kapılma,
çünkü ümitsizlik küfürdür
Belki de t\lIah azla da
olsa muhtaç bırakmaz senin halini iyi eder.
Rabbin hakkında sui zanda
bulunup hakkın yok alınmaya
Zira en layıktır t\lIah,
hakkında hüsnü zanda bulunmaya."
Bunun üzerine adam:
"Ben onun yanından insanların en zengini olarak çıktım" dedi.
9546- Yunus b. Habib der
ki: Ebu Amr b. el-Ala bana şöyle dedi: (Zalim lakaplı vali) Haccac zamanında
San'a'da zorluklar ve sıkıntılar içinde idik. (Bir gün) birinin:
"Nefislerini kerih görüp
sevmediği bir çok şeyler bulunur
Kişi bundan devenin
bağından kurtulması gibi kurtulur" dediğini işittim. Bunun üzerine bu
kişinin sözlerini (umumu ilgilendiren) bir kurtuluş olarak yorumladım. O sırada
bir kişinin: "Haccac öldü" dediğini işittim. Haccac'ın ölümüne mi
yoksa adamın okuduğu o beyte mi daha çok sevinmekteydim bilemedim."
9547- Muhammed b.
el-Hüseyn der ki: Deli birinin çocuklardan kaçarak mescide sığındığını gördüm.
Adam gelip mescidin bir köşesinde oturunca çocuklar dağılıp gitti. Bunun
üzerine bu deli kişi: "Durum kötü oldu mu rahatlığı bekle, çünkü zamanıdır
En zor şey ise rahatlığa
kavuşmanın yakın olma anıdır" diyerek kalktı.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbn Ebi Dünya, el-Perecu Ba' de'ş-Şidde (sh. 43).
9548- Hüseyn b. Abdirrahman
bildiriyor: Bir şeyden dolayı kral, veziri görevinden atmıştı ve vezir bu
duruma çok üzülmüştü. Vezir, bir gece yolculukta iken bir adamın şu beyiti
okuduğunu işitti: "Seni iyiliklere alıştırıp sıhhatli kılan Rabbin
hakkında hüsnü zanda bulun Zira geçmişte sana yeten Rabbin mutlaka sana
gelecekte de yetecektir. Bunun üzerine vezir rahatladı ve bu kişiye on bin
dirhem verilmesini emretti.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Perecu Ba'de'ş-Şidde (sh. 43).
9549- Ebu Bekr b. Ebi
Dünya der ki: Kureyşli bir adam bana şu şiiri okudu:
"Rabbinin şimdi ve
geçmişte sana verdiği nimetlerin
Sayamayacağın kadar çok
olduğunu görmez misin?
Sen dertleri sormaktasın,
hiçbir şeyin kalıcı olmadığı gibi
Dertlerinin de kalıcı
olmadığını bilmez misin?
Belki bundan sonra
dertlerinden yana
Allah rahmet bakışıyla
bakacak sana."
9550- Ebu'I-Hasan Ali b.
Bekran el-Vasiti der ki: Ali b. Mehdi bize şu
şiiri okudu:
"Belki içinde
bulunduğun bu sıkıntının ardından
Yakın bir zamanda bir
rahatlama vardır.
Belki korkan kişinin
güvende olması, esirin esaretinin bitmesi,
Belki de uzaklarda
gurbette olan kişinin ailesine dönmesi vardır.
Keşke rüzgarlar
hizmetimizde olsaydı
OIsaydı da
ihtiyaçlarımızı karşılasaydı.
Keşke kuzey rüzgarı gelip
haber verse bize ailemizden
Keşke güney rüzgarı da
bildirse ailemize bizden.
Bu günün sadece ilki
geçip gitmiş olsa bile Yarının sabahı bekleyeni için yakındır."
9551- Halladi der ki:
Semmi bize şu dizeleri okudu ve bunların Ali b. Ebi Talib'e ait olduğunu
söyledi: "Belalar içindeyken sana kaç mutluluk geldi. Bela beklerken de
sana kaç defa sevinç geldi.''
9552- Verıze b. Muhammed
el-Gassani bildiriyor: Salim b. Hüseyn'in şöyle dediğini işittim:
"Köşklerden bir köşkte şu beyiti okudum:
395
"Allah bir ihtiyacı
müyesser kılmak istediği zaman Ümitsizliğin içinden bir çıkışın olduğunu
görürsün." Salim yine bana şu beyiti okudu:
"Bazı ihtiyaçlar
imkansız hale gelirken
Bazıları da ümidi
kesmişken çıkagelir."
Salim yine bana şu
beyitleri okudu:
"Dünyada kulu üzen
hiç bir hüzün yoktur ki
Mutlaka onun bir rahatlık
anahtarı vardır.
Dünyada içi sıkılmış bir
şekilde dolaşırken kul
O halinden nasıl
kurtulacağını düşünmesi vardır.
Belki de Rabbinden bir
nimet ile erişir sabaha
Bir de bakar ki kurtulmuş
ve ermiş refaha.''
9553- Ebu Cafer Muhammed
b, Hatim el-Kuşti bildiriyor: Abd b. Humeyd, kendisine işlerinin ters
gitmesinden şikayette bulunan bir adama şöyle dedi:
"Ey sıkıntılar
içinde sabahı eden kişi
Darlandığında inşirah
Suresi'ni okumayı unutma.''
İsnadı zayıftır.
9554- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Hastalan ziyaret edin ve size dua etmelerini söyleyin. Zira hasta kişinin
duası, kabul edilmiş ve günahları bağışlanmıştır. ''
İsnadı çok zayıftır.
9555- İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Hastanın
iyileşinceye kadar duası geri çevrilmez" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (70).
9556- Ubeydullalı b. Ebi
Salih der ki: Ben hasta iken Tavus yanıma girdi. Ona: "Ey Ebu
Abdirralıman! Bizim için dua et" dediğimde: "Sen kendin için dua et.
Zira Allah darda olan kişinin duasını kabul buyurur" karşılığını verdi.
9557- Kurdus et-Teğlibi der
ki: İncil'i okurken: "Allah, kuluna hoşlanmadığı bir iş verir ve kendisine
nasıl yakaracağına bakmayı sever" yazılı olduğunu gördüm.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (94).
9558- Süfyan b. Uyeyne
der ki: Muhammed b. Ali, Muhammed b. elMünkedir ile karşılaştı ve: "Ne
oluyor? Seni üzüntülü görüyorum" dedi. Ebu Hazım: "Kendisine ağır
gelen bir borçtan dolayı öyle" deyince, Muhammed b. Ali: "O, dua
etmeye başladı mı?" diye sordu. Ebu Hazım: "Evet" karşılığını
verince, Muhammed b. Ali: "Her ne olursa olsun kulun Rabbine daha çok dua
etmesine vesile olan ihtiyaç bereketli bir ihtiyaçtır" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Perec ba' de'ş-şidde (sh. 22).
9559- İbn Uyeyne der ki:
''Kulun hoşlanmadığı bir şey kendisi için sevdiği şeyden daha hayırlıdır. Çünkü
hoşlanmadığı şey onu dua'ya yöneltir. Sevdiği şey ise onı oyalayıp dua'dan
alıkoyar.''
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Perec ba'de'ş-şidde (sh. 22).
9560- Said b.
Abdilazız'in bildirdiğine göre Hz. Davud: "Duayı bela ile ettiren Allah'ı
bütün eksikliklerden tenzih ederim. Şükrü de bela ile ettiren Allah'ı bütün
eksikliklerden tenzih ederim" dedi.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbn Ebi Dünya, el-Perec ba' de'ş-şidde (sh. 22).
9561- Sabit der ki: Bize
ulaşan habere göre Yüce Allah, Cibril'i insanların ihtiyaçlarını karşılamak ile
görevlendirmiştir. Mümin kimse dua ettiği zaman, Allah: "Ey Cibril! Onun
ihtiyacını (hemen) verme. çünkü onun dua etmesini seviyorum" buyurur.
Kafir kimse dua ettiği zaman da: "Ey Cibril! Onun ihtiyacını hemen ver.
çünkü onun dua etmesini sevmiyorum" buyurur.
Bu hadis bu şekilde
bilinmektedir ve bir sonraki hadiste Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
isnad edilerek te rivayet edilmiştir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Nuaym, Hilye (2/327, 328).
9562- Cabir'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Cibril, insanların ihtiyaçlarını karşılamak ile görevlendirilmiştir.
Mümin kulu dua ettiği zaman, Allah: ''Ey Cibril! Kulumun bu ihtiyacını (hemen)
verme. Çünkü onun sesini seviyorum'' buyurur. Kafir kulu dua ettiği zaman da:
''Ey Cibril! Bu kulumun ihtiyacını hemen ver. Çünkü ne onu, ne de sesini
sevmiyorum'' buyurur.
İsnadı zayıftır.
9563- Sabit der ki: Ubeydullah
b. Ziyad, Safvan b. Muhriz'in yeğenini alıp hapsetti. Safvan ne kadar ileri
gelenleri görüp onun iyi olduğunu söylediyse de bir işe yaramadı. O gece
namazgahında geceledi. Rüyasında kendisine bir kişi gelip: "Kalk ey
Safvan! Doğru yoldan ihtiyaçlarını iste" dedi. Bunun üzerine Safvan
korkulu bir şekilde kalktı ve abdest alıp namaz kıldı. Sonra da dua etti. Bu
sırada yeğeni kapıyı çalmaya başladı. "Kim o?" diye seslenince,
yeğeni: "Ben filanım" karşılığını verdi. Safvan: "Seni bu saatte
çıkarıp getiren nedir?" diye sorunca şu karşılığı verdi: "Emir gece
yarısı kalkıp meşalelerin yakılmasını ve polislerin gelmesini istedi.
Hapishanelerin kapıları açıldı ve: "Safvan'ın yeğeni nerededir? Onu
serbest bırakın. Zira onu hapsettiğim geceden beri gözüme uyku girmedi"
dedi."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Nuaym, Hilye (2/214, 215).
9564- Muhammed b. Mahmud
es-Semerkandi der ki: Yahya b. Muaz erRazi'nin şöyle dua ettiğini işittim:
"Sabrım tükendi ve göğsüm daraldı. Bağışlamana ihtiyacım ve rahmetine
arzum çoğaldı. Ben ihtiyacımdan dolayı çokça dua ettim. Sen de dilersen
dualarımı kabul buyurursun. Bana merhamet etmeyecek misin? Ben sana muhtacım ve
ihtiyacımda Sana güvenmekteyim. Senden başka sığınacak bir ilahım yoktur.
Senden başka kendisine güveneceğim bir ortağın da yoktur. Senden istiyorum ey
merhametlilerin merhametlisi! Beni en kısa zamanda rahatlığa kavuştur."
9565- Muhammed b. Amr b.
Alkame bildiriyor: Ömer b. Abdilaziz'in:
"Yüce Allah bir kula
verdiği nimeti ondan çekip aldığında, kul buna karşılık sabrederse Allah ona
aldığından daha güzelini verir" dediğini, sonra da: "Sabredenlere,
mükafatları hesapsız ödenecektir"[Zümer 10] ayetini okuduğunu işittim.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ebu Nuaym, Hilye (5/298) ve İbnu'l-Cevzi, Siretu Ömer b. Abdilaziz (sh. 177).
9566- Fayd b. İshak der
ki: Fudayl b. İyad'a: "Sabretmenize karşılık selam sizlere"[Ra'd 24]
buyruğu hakkında sorulunca: "Burada, hoşlanılmayan şeylere karşı tahammül
göstermeniz ve dünyada lezzetlere karşı sabretmeniz kastedilmektedir" dedi.
İsnadı ceyyiddir.
9567- Zünnun der ki:
"Sabrın en üstünü günah olan şeylere karşı koymada gösterilen sabırdır.''
İsnadı ceyyiddir.
9568- Seri der ki:
"İnsanların en sabırlısı hak olan bir konuda sabreden kişidir. ''
9569- Ebu Derda der ki:
"Ey insanoğlu! Şu üç şey işinin özüdür: Bunlar, uğradığın belalardan yana
şikayette bulunmaman, acılarını başkalarına anlatmaman ve kendi dilinle kendini
küçük düşürmemendir."
Tahric: İsnadında meçhul
bir ravi vardır. Ebu Nuaym, Hilye (1/223,224).
9570- Abdussamed b.
Ma'kil der ki: Vehb b. Münebbih'in şöyle dediğini işittim: "Tevrat'ta peş
peşe gelen dört satırı okudum, şöyle yazıyordu: "Başına gelen bir
musibetten ötürü şikayetçi olan kişi, Rabbini şikayet etmiş olur. Bir zengine
boyun eğen kimsenin dininin üçte ikisi gider. Dünyada kaçırdığı fırsatlardan
ötürü üzülen kimse, Rabbinin takdirine kızmış olur. Allah'ın Kitab'ını okuyup
da Allah'ın kendisini bağışlamayacağını zanneden kişi, Allah'ın ayetleriyle
alayedenlerdendir."
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(4/38).
Beyhaki der ki: "Bu
hadis başka bir kanalla Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) isnad
edilerek rivayet edilmiştir ve güçlü değildir."
9571- Enes b. Malik'in bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Dünya
işleri için üzüntülü olarak sabahlayan kimse, Allah'a kızarak sabahlamış olur.
başına gelen bir musibetten ötürü şikayetçi olan kimse, Rabbini şikayet etmiş
olur. Ondan bir şeyler elde etmek için zengine boyun eğip küçülen kimsenin,
Allah amelinin üçte ikisini giderir. Kim kendisine Kur'an verildiği halde
cehenneme girerse Allah onu (rahmetinden) uzaklaştırsın. ''
Beyhaki der ki:
"Vehb b. Raşid bunu bu isnadla rivayette tek kalmıştır.
Başka bir kanalla da
zayıf olarak rivayet edilmiştir."
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Hibban, el-Mecruhin (3/33) ve İbn Adiy, el-Kamil (7/2529,2530).
9572- İbn Mes'üd'un
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Dünya işleri için üzüntülü olarak sabahlayan kimse, Allah'a öfkeyle
sabahlamış olur. başına gelen bir musibetten ötürü şikayetçi olan kimse,
Rabbini şikayet etmiş olur. Zengin birinin yanına girip ona boyun eğen kimsenin
dininin üçte ikisi gider. Kur'an'ı okuyup da cehenneme giren kişi. Allah'ın
ayetleriyle alayedenlerdendir. ''
Tahric: İsnadı çok zayıftır. Hatib, Tarih (4/368).
9573- Ferkad der ki:
Tevrat'ta şöyle bir yazı okudum: "Dünya işleri için üzüntülü olarak
sabahlayan kimse Allah'a kızarak sabahlamış olur. Zengin biriyle oturup ona
boyun eğen kimsenin dininin üçte ikisi gider. başına gelen bir musibeti
insanlara şikayet eden kimse, Rabbini şikayet etmiş olur.''
Tahric: İçinde Hadir b.
Eban'ın bulunmasından dolayı isnadı zayıftır. Abdullah b. Ahmed, Zevaid ez-Zühd
(sh. 327) ve Ebu Nuaym, Hilye (3/45,46).
9574- İbn Ömer der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Başa gelen musibetleri ve
hastalıkları gizli tutmak, iyilik hazinelerindendir" buyurdu. Ayrıca
musibeti yayan kimsenin sabretmemiş olduğundan da bahsetti.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Nuaym, Hilye (8/197) ve Zikru Ahbar Isbehan (2/42).
9575- İbn Ömer der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Başa gelen musibetleri,
hastalıkları ve verilen sadakayı gizli tutmak, iyilik hazinelerindendir"
buyurdu.
Beyhaki der ki: "Bu
hadis Abdullah b. Abdilaziz kanalıyla babasından rivayet olunmuştur."
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Adiy, el-Kamil (3/1088) ve İbn Hibban, el-Mecruhin (2/132).
9576- İbn Ömer'in bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Başa
gelen hastalıkları gizli
tutmak iyilik hazinelerindendir" buyurmuştur.
İsnadı çok zayıftır.
9577- İbn Ömer'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Verilen sadakayl.
başa gelen musibeti ve hastalıkları gizli tutmak, iyilik hazinelerindendir.
bunları yayan kimse de sabretmemiş olur" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Adiy, el-Kamil (3/1088, 5/1934).
9578- AHi b. Abdirralıman
b. Yakub der ki: Bize ulaşan habere göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Üç şey iyilik hazinelerindendir. Bunlar verilen sadakayı gizli
tutmak, başa gelen musibeti ve hastalıkları gizli tutmaktır" buyurmuştur.
9579- Hasan el-Basri der
ki: "Kim bir belaya maruz kalır ve üç gün boyunca bunu kimseye şikayette
bulunmazsa Allah onu rahmetiyle mükaf atlandırır. ''
Tahric: İsnadında meçhul
bir ravi vardır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (127).
9580- İbn Abbas'ın bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Üç gün boyunca yokluğa
sabreden hiçbir ev halkı yoktur ki, Allah onlara rızıklarını vermiş
olmasın" buyurmuştur.
Beyhaki der ki:
"İsnadı zayıftır. Başka bir kanalla da zayıf olarak rivayet edilmiştir.
"
Tahric: İsnadı çok
zayıftır. İbn Hibban, el-Mecruhin (3/163).
9581 - İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kim aç kalır veya muhtaç duruma düşer ve bunu insanlardan gizli tutarsa,
artık Allah'ın, o kimseye helalden bir yıllık rızkını vermesi üzerine hak olur.
''
İsnadı zayıftır.
9582- Yaküb b. Ata
bildiriyor: Ata mescide gitmek istediği zaman giysisini giyer ve yanında
kimsenin olmadığını düşünürdü. çünkü onun bir gözü görmezdi. Bir gün kendisine:
"Babacığım! Sanki şu gözünden rahatsız gibisin!" dediğimde:
"Bunu anladın mı?" dedi. Ona: "Evet" dediğimde: "Kırk
yıldan beri o gözümle görmüyorum ve annen bundan haberdar olmadı"
karşılığını verdi.
İsnadı zayıftır.
9583- Muğire der ki: "(Bir
gün) Ahnef b. Kays'ın yeğeni dişinin ağrısından yakınmada bulundu. Oysa ben
otuz yıldan beri bir gözümle görmüyorum ve bunu kimseye söylemedim.''
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbn Asakir, Tarih Dimaşk (7/19).
9584- Ali b. Assam der
ki: Fudayl b. İyad hasta oğlu Ali'nin yanına girdi. Oğlu inlemekteydi. Ona:
"İnliyor musun? İnleme!" dedi, Bunun üzerine oğlu ölene kadar bir
daha inlemedi.
İsnadı sahihtir.
9585- Ali b. Assam der
ki: Fudayl b. İyad hasta oğlunun yanına girdi.
Oğlu inlemekteydi. Ona:
"Evladım! Seni hasta eden Allah'tır, inleme!" dedi. Bunun üzerine
oğlu bir çığlık atarak bayılınca, Fudayl, ona: "Oğlum! Oğlum!" diye
seslendi. Oğlu ölene kadar da bir daha inlemedi.
İsnadı sahihtir.
9586- Ebu Osman der ki:
Ebu Hafs ile birlikte hasta birinin yanına girdim. Hasta: "Ah ah!"
diye inleyince, Ebu Hafs: "Kimden ahlıyorsun?" dedi. Hasta acısını
bastırıp susunca Ebu Hafs: "Ne ile sabrediyorsun?" dedi.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbn Cerir, Sifatu's-Safva (4/119).
9587- Mincab der ki:
Adamın biri Şerik'e: "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sorunca:
"Kendimi hasta olan, ancak Yüce Allah'a şikayette bulunmayan biri olarak
hissediyorum" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı hasendir.
Yahya b. Main, Tarih (2/251, 252).
9588- Halef b. Havşeb
bildiriyor: Hasan el-Basri: "İnsan gerçekten Rabbine karşı pek
nankördür"[Adiyat 6] ayetini açıklarken: "Burada kişinin başına gelen
musibetleri zikredip (Allah'ın verdiği) nimetleri unutması
kastedilmektedir" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (222) ve İbn Cerir, Tefsir (30/278) Bak:
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/603).
9589- Süfyan'ın
bildirdiğine göre fakihlerden bir kişi: "Başına gelen musibetten ve sana
acı veren bir şeyden bahsetmemen, nefsini de temize çıkarmaman
sabırdandır" demiştir.
Tahric: İsnadında meçhul
bir ravi vardır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l- Keffarat (223).
9590- İbn Avn der ki:
"Muhammed b. Sirin rahatsız olduğu zaman bu hastalığından kimseye bahsetmezdi.
Bazen de sadece bilgi vermek için dile getirirdi. ''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l- Keffarat (182).
9591- Rabi' b. Külsum der
ki: Dişi ağrıyan Hasan(-ı Basri)'nen yanına girdik. O: "Başıma bu dert
geldi. Sen, merhametliterin en merhametlisisin"[Enbiya 83] diyordu.
İsnadı hasendir.
9592- Nadr b. İsa b.
Yahya der ki: Bir adam, Ebu Abdillah es-Saci'ye şöyle dedi ve ben onu
işitiyordum: "Ey Ebu Abdillah! (Üzerindeki hastalık veya sıkıntıya) razı
olan kişi (bunun üzerinden giderilmesini) ister mi?" dedi. Ebu Abdillah:
"Durumunu arz eder" deyince, adam: "Mesela ne gibi?"
deyince, Ebu Abdillah: "Hz. Eyyüb'un: ''Başıma bu dert geldi. Sen,
merhametlilerin en merhametlisisin''[Enbiya 83] demesi gibi" karşılığını verdi.
Tahric: Ebu Nuaym) Hilye
(10/310).
9593- Ali b. Assam der
ki: Peygamberlerin duası: ''Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra
muhtacım"[Kasas 24] ''Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana
uğrayanlardan olurum!''[Hud 47], "Senden başka tanrı yoktur, Sen
münezzehsin, doğrusu ben haksızlık edenlerdenim"[Enbiya 87] şeklindedir.
İsnadı ceyyiddir.
9594- Muhammed b. Vasi':
"Allah'tan razı olmuş bir şekilde aç olarak akşamlayan ve aç olarak
sabahlayan kimseye ne mutlu!" demiştir.
9595- yusufb. el-Hüseyn
der ki: Zünnun el-Mısri'nin: "Şaşılacak şey bir musibete maruz kalıp da
sabretmek değildir. Şaşılacak şey bir musibete maruz kalıp da ona razı
olmaktır" dediğini işittim.
İsnadı ceyyiddir.
9596- Ebu Hamid Ahmed b.
Yusuf el-Aşkar der ki: Muhammed b.
Hamdun el-Kadi'nin, Ebu
Hafs el-Kebir'e: "Mürid kişi kimdir?" dediğini işittim. Bunun üzerine
o: "Utbe'yi geçmeyen kimse mürid sayılmaz" deyince: "Utbe
nedir?" diye sordu. Ebu Hafs el-Kebir: "Varlığı yoklukta bilen, zenginlikle
uzaklaşmaktan korkan, Allah'ı insanların bulunmadığı yerde zikreden ve lezzetin
tadını sıkıntılarda bulandır" karşılığını verdi.
Ravileri güvenilirdir.
9597- Yunus b. Meysere
der ki: "Dünyada zahidlik, ne Helal olan bir şeyi haram kılmakla,ne de
malı zayi etmekledir. Dünyada zahidlik, Allah katında olan nimetlere kendi
elinde olandan daha fazla güvenmendir. Musibete maruz kalma ve kalmama
durumunda halinin bir olmasıdır. Hak uğruna seni kınayanla öven kimsenin bir
olmasıdır.''
İsnadı hasendir.
9598- Beyhaki der ki: Amr
b. Vakıd bunu Yunus b. Meysere kanalıyla Ebu İdris'ten, o da Ebu'Derda'dan, o
da Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir musibete maruz
kaldığın zaman onun Sevabını ümid ederek o musibetten kurtulmaktan fazla sürekli
o musibetin üzerinde kalmasını istemendir" şeklinde rivayet etmiştir.
Tahric: İsnadı
çakzayıftır. Tirmizi 4/571 (2340) ve İbn Mace 2/1373 (4100).
9599- Ebu Red.
bildiriyor: Hasan( -ı Basri): "Sizi birbiriniz için imtihan aracı
kıldık"[Furkan 20] buyruğunu açıklarken şöyle dedi: Fakir kişi:
"Allah dileseydi beni de filan kişi gibi zengin kılardı" der. Hasta
kişi: "Allah dileseydi beni de filan kişi gibi sağlıklı kılardı" der.
Ama olan kişi ise: "Allah dileseydi beni de filan kişi gibi gören biri
kılardı" der.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbn Cerir, Tefsır (18/194) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (6/243).
9600- Hasan(-ı Basri) der
ki: "Bu hakikat insanları yorgun bıraktı ve şehvetleri ile arasını ayırdı.
Bu hakikate sabreden kimse, bunun fazlını bilen ve akıbetini arzu edendir.
İnsanlardan bazıları Kur'an'ı okumakta ve sünnetini bilmemektedir. Kur'an'da en
fazla hak sahibi olanlar onu okumasalar bile onunla amel edenlerdir. Sen
insanları afıyetli oldukları zamanda bilmektesin. Oysa bir musibete maruz
kaldıklarında hakikatlerine giderler. Mümin kişi imanına, münafık kişi de
nifağı üzerinde gider."
İsnadı hasendir.
9601 - Şakik der ki:
"Kendisine inen musibeti Allah'tan başkasına şikayette bulunan kimse kalbinde
Allah'a itaatin tatlılığını asla bulamaz."
İsnadı ceyyiddir.
9602- Asmai der ki:
Fudayl b. İyad, (bir sıkıntısından dolayı) şikayette bulunan bir adama bakıp:
"Ey filan! Sana merhamet edeni sana merhamet etmeyen kimseye mi şikayet
ediyorsun" dedi.
İsnadı hasendir.
9603- Hasan b. Amr der
ki: Bişr b. el-Haris'in: "Güzel sabır, hakkında insanlara şikayette
bulunulmayandır" dediğini işittim.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Sülemi, Tabakat es-Sufiyye (sh. 43).
9604- Hasan b. Amr der ki:
Bişr b. el-H aris 'in: "Üzüntü ve eziyetlere tahammül gösteremeyen kimse,
sevdiği şeye erişemez" dediğini işittim.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbn Asakir, Tehzib Tarih Dimaşk el-Kebir (3/241).
9605- Hasan b. Amr der
ki: Bişr b. el-Haris'in: "Allah bir kula hediye vermek istediği zaman, o
kula eziyet edecek birini musallat eder" dediğini işittim.
Süfyan ise: "Eziyet
görmeyen kimsede bir hayır yoktur" demiştir.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbnAsakir, Tehzib Tarih Dimaşk el-Kebir (3/239).
9606- Yusuf b. Esbat der
ki: Süfyan es-Sevri'nin: "İblis, Hz. Eyyüb'dan inlemesinden başka bir
kazanç elde etmemiştir" dediğini işittim. Sonra da:
"Bize göre musibeti
nimet ve rahatlığı musibet saymayan kimse fakih (=dinde derin anlayış sahibi)
olamaz" dedi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Şeybe, Musannef (14/48).
9607- İbrahim b. Fatik'in
bildirdiğine göre Ruveym: "Sabır, şikayet etmeyi terk etmektir" dedi.
Sonra da: "Razı olmak, musibetlerden lezzet almaktır" dedi.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
Sülemi, Tabakat es-Sufiyye (sh. ı 83) ve Ebu Nuaym, Hilye (10/30ı).
9608- Muhammed b.
Abdillah der ki: Muhammed b. Said'in: "Şükreden, verilen nimetlerden
dolayı şükreden kimsedir. Esas şükreden ise musibetlere şükreden kimsedir"
dediğini işittim. Yine: "Şükreden, verilen nimetlerden dolayı şükreden
kimsedir. Esas şükreden ise musibetlerden lezzet alandır" dedi.
İsnadı çok zayıftır.
9609- İbrahim b. es-Seri
es-Sakati der ki: Ebu'l-Muğire el-Kass hastalanmış ve karnında yaralar oluşmuştu.
Ebu'l-Muğire, babama selam gönderip durumunu bildirince, babam da şöyle dedi:
"Sen de ona selamımı ilet ve ona: ''İrinleri akan kişinin Allah'a hamd
etmesi, tirit yiyip de Allah'a hamd eden kimse gibi değildir'' de" dedi.
İsnadı zayıftır.
Beyhaki der ki: "Bir
sonraki rivayet de kişinin ahirette kavuşacağı rahatlıktan dolayı musibetlerden
lezzet alması konusundadır."
9610- Enes b. Malik der
ki: Haram b. Milhan (ki Enes'in dayısıdır) Bi'r-i Mauna alayında yaralandığı
zaman vücudundan akan kanı yüzüne ve başına sürerek: "Kabe'nin Rabbine
yemin olsun ki kazandım" demiştir.
Buhari bunu Sahih'te
Hayyan b. Musa kanalıyla İbnu'l-Mübarek'ten rıvayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Ancak mevkuf bir hadistir. - Buhari, meğazi (5/43).
9611- Ebu Derda der ki:
"Rabbime karşı alçak gönüllü olmak için fakirliği severim. Rabbime olan
iştiyakımdan dolayı ölümü severim. Günahlarıma kefaret olacağı için de
hastalığı severim.''
Tahric: Ebu Davud, Zühd
(233).
duasıdır. Sizden önce
birçok salih kişilerin de başına gelmiştir" dedi, Sonra Muaz hutbe
verirken: "Allahım! Muaz'ın ailesine bu rahmetten daha iyi olan
nasiplerini ver" dedi. Bu sırada biri geldi ve: "Oğlun Abdurrahman
yaralandı" dedi. Abdurrahman, babası Muaz'ı görünce: "Babacığım!
"Gerçek Rabb'indendir, sakın şüphelenenlerden olma"[Bakara 147] dedi.
Bunun üzerine Muaz: "İnşallah beni sabredenlerden bulursun"[Saffat
102] dedi. Sonra Cuma gününden diğer Cuma gününe kadar Muaz'ın bütün ailesi
öldü. En son olarak da kendisi öldü.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Hakim, Müstedrek (3/271) ve Ebu Nuaym, Hilye (1/240),
9613- Urve b. ez-Zübeyr
bildiriyor: Amvas veba salgınında Ebu Ubeyde b. el-Cerrah ve ailesi yeni
kurtulmuştu. O: "Allahım! Ebu Ubeyde'nin ailesinden nasibini al (onları
imtihan et)" dedi. Sonra Ebu Ubeyde'nin serçe parmağında bir sivilce
çıktı. Ebu Ubeyde ona bakmaya başlayınca, kendisine: "Önemli bir şey
değildir" denildi. Bunun üzerine Ebu Ubeyde: "Allah'ın onu bereketli
kılmasını temenni ederim. çünkü Allah az olan bir şeyi bereketli kıldığı zaman
çoğalır" karşılığını verdi.
İsnadı zayıftır.
Delail en-Nübüvve'de de
zikrettiğimiz gibi bize bildirildiğine göre Muaz b. Cebel, Resulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen böylesi bir hadis nakletmiştir. Sonradan
Şam'a gidip bu hastalık (veba) baş gösterince: "Allahım! Bunu
(Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu yöndeki sözünü) işittiğimi
biliyorsan Muaz'a ve Muaz'ın ailesine bu hastalıktan nasiplerini ver" diye
dua etti. Sonra işaret parmağına bu hastalığın düştüğünü görünce, parmağına
bakıp: "Allahım! Bunu bereketli kıl. Zira sen küçük bir şeyi bereketli
kıldığın zaman o küçük şey büyür" demeye başladı.
Tahric: İbn Hibban, Sahih
(727), Beyhaki, Delail en-Nübüvve (6/384) ve Ahmed, Müsned (4/196).
9614- Katade der ki: Hz.
Ömer'in hilafeti döneminde Şam'da veba salgını baş gösterdi. Hatta kişi
ayakları üzerinde duramaz olmuştu. Dönemin Şam valisi Amr b. el-As: "Bu
beladan kaçıp şu dağlara ve vadilere doğru dağılın" deyince, Şurahbil b.
Hasene: "Bela değil, aksine Rabbinizin rahmeti, Peygamber'inizin
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) duası ve sizden önceki salih insanların ölüm
şeklidir. Ben Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında Müslüman
olduğumda bu adam (Amr), ailesinin eşeğinden bile daha şaşkındı" karşılığını
verdi. Muaz, Şurahbil'in böyle dediğini duyunca: "Allahım! Muaz'ın
ailesine de bu beladan nasibini ved" dedi. Bunun üzerine Muaz'ın iki
hanımı vebaya yakalanıp öldüler. Sonra oğullarından biri vebaya yakalandı.
Oğlunun yanına girince oğlu: "Gerçek olan Rabbinden gelendir. O halde
sakın şüphe edenlerden olma"[Bakara 147] dedi. Kendisi de: "İnşaatlah
beni sabredenlerden bulacaksın"[Saffat 102] karşılığını verdi. Daha sonra
da oğlu ölünce onu defnetti.
Sonrasında Muaz da vebaya
yakalandı. Bu hastalıktan dolayı da ara sıra bayılıyordu. Bayılıp kendine
geldikten sonra: "Allahım! Bu bela üzerimden eksik olmasın! Ancak izzetine
yemin olsun sen de biliyorsun ki seni seviyorum!" derdi. Sonra yine
bayılırdı. Kendine geldiği zaman yine aynı şeyi söylerdi.
Tahric: İsnadında
Hakim'in tanımadığım hocası vardır. Abdürrezzak, Musannef 11/149,150 (20164) ve
Ahmed, Müsned (4/195,196).
9615- Huzeyfe dedi ki:
"Sizler Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rahatlık konusunda soru
sorardınız. Ben ise zorluklar konusunda sorardım. Benim için ailemin ihtiyaçtan
dolayı yakındıkları günden daha sevimli bir gün yoktur. Allah bir kulunu
sevdiği zaman ona musibetler verir. O zaman ey ölüm! Dersini ver ve elinden
geleni yap! Kalbim seni sevmekten başkasını yapmayacak."
İsnadı hasendir.
9616- Ahnef b. Kays
anlatıyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözlerinden sonra
müminlerin emiri Ali'nin sözlerinden daha güzel sözler işitmedim. O şöyle
demekteydi: "Musibetlerin (de) bir nihayeti vardır. Kişi bir musibete uğradığı
zaman mutlaka onun sonuna erişecektir. Akıllı kişi, musibete uğradığı zaman,
zamanı geçene kadar beklemesi gerekir. çünkü zamanı gelmeden onu def etmeye
çalışmakta daha fazla rahatsızlık vardır."
Ahnef der ki: Bu konuda
şair şöyle der:
"Zamanın sıkıntıları
bazen kişiyi boğar
Böylesi bir durumda
sabret ve çırpınma,
Ta ki zamanı gelip de
gidinceye kadar bekle
Zira kişi çırpındıkça
sıkıntısı daha da artar." Ali b. Kasım, Ebu Temmam'a şu dizeleri okudu:
"Musibete teslim olup sabretmeyen kimsenin Bütün hayatı kendisi için artık
musibet olur.''
9617- Muberrid der ki:
Cahiz bana: "İsmail'in şu dizeleri gibi bir beyit
biliyor musun?" dedi
ve şu beyti okudu:
"Zamanın
musibetlerine maruz kaldığı zaman bir kişi
Hayırsız demektir nefsini
o musibetlere alıştırmak olmazsa işi." Ona şöyle dedim: "Evet!
Kesir'in şiirleri var ki, bir beyti şöyledir: "Dedim ki: Ey t\zze! Bil ki
her bir musibet içime yerleştiği gün artık önemsiz gelir."
Ebu'l-Abbas el-Muberrid
der ki: Rivayete göre Abdulmelik b. Mervan bu beyti işittiği zaman: "Eğer
bunu savaş konusunda söyleseydi insanların en büyük şairi olurdu"
demiştir.
İsnadı zayıftır.
9618- Ebu Sa'd
Abdurrahman b. Muhammed b. Duset kendine ait olan
şu dizeleri okudu:
"Sırrını kalbinden
başka kimseye verme
Çünkü sır, kaybeden ve
arayan arasındadır
Musibetlere karşı sabrını
kalkan eyle
Zira kişi musibetler ile
belaların hedefidir.
Hak öderken malında
müsamahada bulun
Zira cimrinin malı ya
belanın, ya varisinindir.
Nefsin için hayırlı
şeyler ekmeye bak
Zira iyiliği onu ekenden
başka kimse biçemez." ihtiyat ve sebat kişiye fayda vermez
Üçüncü olan takdir de
desteklemedikçe."
9619- Ahmed b. Yahya
en-Nahvi Sa'leb şu şiiri okudu:
"Başına gelen musibeti
önemseme, onu basit görmeye bak
Zira ne kadar sakin
olursan sıkıntın o kadar rahat geçer.
Zaman her ne getirirse
ona razı ol ve kabul etmeye bak
Musibetin hafifte olsa,
ağır da olsa bilesin ki bu da geçer.
Bir saat içinde kaç
lezzete eriştin sen
Sonra yok oldu sanki hiç
yokmuş gibi.
Sen her dilediğini ve
sevdiğini korusan da
Bela koruduğunu da, alır
korumadığını da.
Eğer sen günleri kendine
aşina kıldıysan
Bana, hainlik etmeyen bir
gün göster gösterebilirsen."
İsnadı ceyyiddir.
9620- Hasan b. Ali
el-Basri der ki: Ömer b. Mudrik, Ali b. Ebi Talib'in
şu şiirini okudu:
"Sabret seher
vaktinde yol almanın ezasına
Sabret ihtiyaç içinde
erken çıkmanın acısına.
isteneni kazanmaya
çalışmak seni zayıf düşürüp öfkelendirmesin
Bahanelerin acizlik ve
öfke arasında yok olması gibi seni de bitirmesin.
Ben geçirdiğim bu
günlerde güzel bir şeyedindim
Sabrın sonunda güzel bir
akıbet olduğunu öğrendim.
Bir şeyi elde etmek için
gayretle çalışan çok az kimse vardır ki
Sabrı dost edindiğinde
istediğini elde etmesin.''
9621- Ebu Nasr b. Katade
der ki: Şeyh Ebu Bekr el-Kaffal e-Şaşi iki beyit zikrettikten sonra şu beyti
okudu:
"Musibetlerde en
güzel şey geçici olmasıdır
Geldiğinde gitmesi ve
sürekli kalmamasıdır."
Ebu Abdirrahman es-Sülemi,
Kaffal eş-Şaşi kanalıyla aynısını aktardı.
9622- Ebu'l-Hasan Ali b.
Muhammed el-Bikendi şu şiiri okudu:
"Dostum! Valiahi
hiçbir bela kişinin üzerinde kaim değildir Ne kadar büyük olursa olsun
gidicidir, daim değildir.
Nice iyi kişi belalara
maruz kalmış ve sabretmiş
Sabretmiş te sonunda
belalar yok olup gitmiş.''
9623- Ebu Abdillah
Muhammed b. İbrahim b. Abdan el-Kirmani der ki:
Ebu'l-Feth Ali b.
Muhammed el-Katib bana şu şiirini okudu:
''İnsanın dünyasında
keder de olur dertte
Rahatlık ve elem içinde
halden hale girmekte
Bir şeyden dolayı
sevinirsen eğer, şükret nimet verene
Bir musibet geldiğinde
sabret, isyan etme başa gelene."
İsnadında meçhul bir ravi
vardır.
9624- Abdullah b. Ebi
Zuhl bildiriyor: Yahya b. Zeyd el-Alevi tutsak olarak Buhara'ya götürüldü. Bu
sırada kendisine babasının öldüğü haberi verildi. Bunun üzerine bir şair yanına
girdi ve ona bir kaside okudu. O da:
"Dediğini bırak da
benim okuyacağımı dinle" deyip şu şiiri okudu:
tl Zaman başına bir musibet
getirdiği zaman
Üzerine bir ağırlık çöker
ve büyür
insanı sıkıp ve usandıran
Daha büyük musibetleri de
gözle
Sonra sabret ve
musibetlerin bitmesini bekle
Musibetler peş peşe
geliyorsa artık gidiyor demektir.
9625- Zühli'nin kızının
oğlu olarak bilinen Ahmed b. Muhammed b.
Yahya bildiriyor: Dedem
Zari'nin: "Üç talakla boşayanın karısı kesin bir şekilde boş olur"
dediğini işittim. Ebu Ubeyde Ma'mer el-Müsenna'nın da:
"Üç talakla
boşayanın karısı kesin bir şekilde boş olur" dediğini işittim. Ebu Amr b.
Ala'nın da: "Üç talakla boşayanın karısı kesin bir şekilde boş olur"
dediğini işittim. Araplar da şu dört dizeden daha güzelini söylemiş değildir:
"Musibete maruz
kaldığında kendi kendini teselli et İçinde sıkıntı görmediğin günler pek azdır
Kişi gizlendiği halde
gözlerin onu takip ettiğini görürsün
Nice iyi kişiler vardır
ki diline sahip olmuştur
Konuşkan olduğu halde
cevap vermekten sakınır
Nice iyi kişiler eziyete
karşı tebessüm etmektedir
Oysa içi yanmakta ve
içten ah çekmektedir."
İsnadında meçhul bir ravi
vardır.
9626- Ebu Bekr es-Sekafi
der ki: Bir adam bana şöyle anlattı: Bir sıkıntıya maruz kaldım ve içim
daraldı. Uyuduğumda rüyamda bir kişinin bana sanki şöyle dediğini işittim:
"Musibete maruz
kaldığında kendi kendini teselli et içinde sıkıntı görmediğin günler pek azdır.
Nice vakar sahibi eziyet
içinde iken tebessüm etmektedir
Oysa içi yanmakta ve
içten ah çekmektedir."
Bu beyitleri ezberledim
ve onu tekrar ederken uyandım.
Kısa bir zaman geçmişti
ki Allah içinde bulunduğum bu sıkıntımı giderdi.
9627- Abdulmelik b. Hişam
ez-Zimarı bildiriyor: Zimar'da bir mezar taşında şöyle bir yazı buldular:
"Sana sıkıntı veren
zamana karşı sabret
Yıllar hep bu şekilde
geçip gitmiştir.
Bazen hüzün! bazen de
sevinçle geçer zaman
Ne hüzün uzun sürmüş! ne
de sevinç devam etmiştir."
9628- Hüseyn b. Mansur
der ki: Bela devam ettiği zaman artık sahibinin dostu olur." Bu manada
şöyle bir şiir de okudum:
"Musibetlere öyle
alıştım ki artık bir dostum oldu
Güzelce teselliler beni
sabra götürdü!
içim sabırla doldu
insanlardan ümidimi kesmem beni! bilmediğim bir yerden Allah'ın lütfunun
çabucak geleceği inancına yöneltti. ''
İsnadı zayıftır.
9629- Muvaffak b.
Muhammed el-Herevi der ki: Ebu Zeyd es-Sami bize şu şiiri okudu:
"Musibetlere öyle
alıştım ki artık bir dostum oldu Acıyla geçen geceler beni sabra götürdü
Bazen içim çok daralırdı,
ancak
Çok eziyet, içimde
eziyete çok yer açtı
İnsanlardan ümidimi
kesmem beni, bilmediğim bir yerden AlIah'ın lütfunun çabucak geleceği inancına
yöneltti
Eğer her sıkıntıda zamanı
suçlayacaksam
Zamana sitemlerim çok
uzun sürecektir."
İsnadı zayıftır.
9630- Ebu Abdirrahman
es-Sülemi der ki: Ebu Amr b. Nuceyd bize şu şiiri okudu:
"Sakındığımız bazı şeyler
istediğimiz şeyleri getirir Bazen sevilenin uzanan eli de kötülüğe sebebiyet
verir.''
İsnadı ceyyiddir.
9631- Nasrahidi der ki:
"Bizden malımızı isteyene başkasını verır ve onu hizmetimizde kullanırız.
Bizi isteyen kimseyi de denemek için üzerine belalar yağdırırız."
İsnadı ceyyiddir.
9632- Nasrabadi der ki:
"İman ettiği söyleyen her bir kişi mutlaka ağır belalara maruz kalır. Zira
Yüce Allah: ''Elif, Lam, Mim. İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece ''İman
ettik'' demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?''[Ankebut 1,2] buyurur.
Yani kişi, iddia ettiği şeyin gerçek olup olmadığını ortaya çıkarmadan öyle
bırakılacağını mı düşünmektedir? Aksi halde kişi nasıl cüret eder de fani olan
bir şey karşılığında baki olan bir şeyi isteyebilir?''
İsnadı ceyyiddir.
9633- Cüneyd (Bağdadi)
der ki: "Hastalık ve ağrılarda temizleme, kefaret olma, hatırlatma ve
koruma olmak üzere dört haslet vardır. Bunlar da büyük günahlardan temizleme,
küçük günahlara kefaret olma, Allah'ı hatırlatma ve kişiyi masiyetlere karşı
korumadır."
İsnadı salihtir.
9634- Kurre en-Nehhat
anlatıyor: Beytü'l-Makdis'te bir abide: "Bana nasihatte bulun"
dediğimde: "Sabretmeye, sabretmeye çalışmaya ve sabırlı olmaya bak"
dedi. Ona: "Sabır nedir? Sabretmeye çalışmak nedir ve sabırlı olmak
nedir?" dediğimde şu karşılığı verdi: "Sabretmek, teslim olmak, başa
gelen musibet ve belalara razı olmak, onlar başa gelmeden kendirıi onlara
alıştırmak demektir. Sabretmeye çalışmak, bela geldiği zaman belanın acısını
kabullenerek kendini teskin etmeye çalışmaktır. Sabırlı olmak ise bela ve
musibetler indiğinde bundan daha büyük gelmedi düşüncesiyle onları üzülıneden
karşılamaktır. Kul böyle olursa sabırlıdır demektir ve başına ne musibet
gelirse artık önemsemez.
9635- Zünnun der ki: Üç
şey sabrın bayrağıdır. Bunlardan biri, sıkıntılı
hallerinde insanlardan
uzak durmak ve belayı kabullenip sabretmektir. Diğeri, çoluk çocuğunun çok
olmasıyla birlikte insanların kendisine kabalık edip kendi haline bırakmasına
rağmen ihtiyaç sahibi olmadığını göstermektir. Üçüncüsü de, malında veya
bedeninde zarar görmesi ihtimali olsa bile hakkı söylemesidir.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
Ebu Nuaym, Hilye (9/362).
Beyhaki der ki: "Üç
şey teslimiyetin bayrağıdır. Takdir edilerıi rıza ile karşılamak, bela anında
sabretmek ve rahatlık durumunda şükretmektir."
9636- İbrahim b. Edhem'in
hizmetçisi İbrahim b. Beşşar anlatıyor: İbrahim b. Edhem, dükkanı yanıp da
malları ile eşyaları zarar gören ve çok endişe eden, hatta aklı karışan bir adama
baktı ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın kulu! Mal, Allah'ın malıdır. Dilerse
onunla seni faydalandırır, dilerse de onu senden geri alır. Bu duruma sabret ve
endişe etme. çünkü musibete karşı sabretmek, afıyete karşı Allah'a hakkıyla
şükretmektendir. İyi amel işleyen onu önünde bulur. İşlemeyen kimse de sonunda
pişman olur."
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbn Asakir, Tehzib Tarih Dimaşk (2/192).
9637- Ali b. el-Medini
der ki: Süfyan b. Uyeyne'ye: "Zühdün doruğu nedir?" denildiğinde:
"Bolluk anında şükretmen ve belaya karşı sabretmendir" karşılığını
verdi.
İsnadı sahihtir.
9638- Ebu Bekr Muhammed
b. Abdillah b. Yezdad er-Razi der ki: Ebu Abdillah el-Ma'rufun, Bağdat'ta,
Nafteveyh denilen yerde şöyle dediğini işittim: "Eskinden: ''Akıllı kişi
musibet anında sabır gösterebilen ve bolluk anında kibirlenmeyen kimsedir''
denilirdi.
9639- Zünnun der ki:
"Üç şey teslimiyetin bayrağıdır. Takdir edileni rıza ile karşılamak, bela
anında sabretmek ve bollukta şükretmektir."
Tahric: İsnadında Beyhaki'nin
tanımadığım hocası vardır. Ebu Nuaym, Hilye (9/363).
9640- Ebu Abdillahman
es-Sülemi anlatıyor: Abdullah es-Sabihi'ye dinin teme prensipleri hakkında
sorulunca şu karşılığı verdi: "Bu, iki şeyden ibarettir. Biri, her şeyde
Allah'a muhtaç olduğunu kabullenmek, biri de, güzel bir şekilde Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) uymaktır. Bunlar da dört kısma ayrılır. Bunlar;
verilen sözleri yerine getirmek, yasakları korumak, mevcut olana razı olmak ve
kaybolana sabretmektir.''
İsnadı ceyyiddir.
9641- Abdullah b. Abbas
der ki: "Allah'ın kendisine dünya nimetlerini
üç gün tutup vermeyen ve
endişe etmeksizin Allah'tan razı olan hiçbir takva sahibi mümin yoktur ki
cennet ona vacip olmasın.''
İsnadı zayıftır.
9642- Gayretle abidlik
eden Osman es-Semerkandi der ki: Ebu Osman Said b. İsmail'in, sohbetinde
bulunmak isteyenlere kaç defa şöyle dediğini işittim: "Sohbetime katılmak
isteyen kimse şu üç şeyi içine yerleştirmedikçe sohbetime katılamaz. Birincisi,
içinden izzeti atmak ve zilleti taşımaktır. İkincisi, üç gün üç gece boyunca aç
kalarak kalbinin sükun bulmasıdır. Üçüncüsü ise, dini veya dinini ıslah etmek
için olanı dışında hiçbir şeye üzülüp kederlenınemektir. Kim nefsini bu üç
haslete razı ederse sohbetime katılabilir."
9643- Yahya b. Main
bildiriyor: İbn Ziyad, Safvan b. Muhriz'e iki bin dirhem verilmesini emretmiş
ve bu iki bin dirhem çalınınıştı. Safvan b. Muhriz: "Belki böylesi daha
hayırlıdır" deyince, ailesi: "Hayır bunun neresindedir?" diye
sordu. Bu durum İbn Ziyad'a ulaşınca ona iki bin dirhem daha verilmesini
emretti. Safvan b. Muhriz çalınan iki bin dirhemi bulunca da dört bin dirhemi
oldu.
İsnadı hasendir.
9644- İbn Ata'nın
bildirdiğine göre babası: "Mümin kimse, gün boyunca sevinçli kalamaz"
demiştir.
İsnadı zayıftır.
9645- Hasan b. Sabbah b.
Muhammed el-Vasıti der ki: Asım Ebu Abdinahman el-Cürani'den bana ulaşan habere
göre Allah'ın yüksek dereceli kulları vardır. Ancak bazıları bazılarından daha
üstündür. (Bir gün) oğlu Türkler tarafında öldürülen bir adama taziye için
gitmiştim. Adam beni görünce ağlamaya başladı. Ona: "Seni ağlatan nedir?
Oğlun Yüce Allah yolunda katledildi" dediğimde: "Ey Ebu Abdillah !
Benim, oğlumun öldürülmesinden dolayı ağladığımı mı zannediyorsun. Ben, oğlum
öldürüldüğü zaman acaba Allah'ın takdirine rızası nasıl idi diyerek
ağlıyorum" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, Kitabu' r- Ridd anillahi ve-kaddih (73).
9646- İbrahim b. Nuh
el-Mavsıli der ki: Feth el-Mavsıli karanlık çöktükten sonra ailesinin yanına
döndü. Oruçlu idi ve ailesine: "Bana yiyecek bir şeyler koyun" dedi.
Ailesi: "Yanımızda sana verecek bir yiyeceğimiz yoktur" karşılığını
verdi. Onlara: "Neden karanlıkta oturuyorsunuz?" diye sorunca:
"Yanımızda lambaya koyacak yağımız yoktur" dediler. Bunun üzerine
sevinçten oturup ağlamaya başladı ve: "Ey İlahım! Benim gibi birisi
yemeksiz ve ışıksız olarak bırakılmaktadır. Ben hangi güzel amelle bu dereceye
eriştim" dedi ve bu şekilde sabaha kadar ağladı.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbnu'l-Cevzi, Sıfatu's-Safva (4/184).
9647- Sabit el-Bünani
anlatıyor: Bizim bir komşumuz vardı. Yanında bir şeyolmadığı halde akşamladığı
zaman sevinirdi. Yanında bir şeyolduğu halde akşamladığı zaman ise üzülürdü.
(Bir gün) eşi: "Ey filan! Sen insanlara muhalif oldun" deyince:
"Yanımda bir şeyolmadan akşamladığım zaman bize örnek olan Muhammed'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesine benzediğim için sevinçli olarak
akşamlıyorum. Yanımda bir şeyolduğu halde akşamladığım zaman da bize örnek olan
Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesine benzemediğim için
üzülüyorum" dedi.
9648- Huzeyfe der ki:
Benim için en güzel günler, aileme döndüğüm zaman bana ihtiyaçtan dolayı
yakındıkları günlerdir. Huzeyfe'nin canı elinde olana yemin olsun ki
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah, mümin kuluna, babanın
oğluna iyilikler vermeye devam ettiği gibi sürekli olarak belalar verir"
buyurduğunu işittim. Benim için en güzel günler, ailemin yanına girdiğim zaman
bana ihtiyaçtan dolayı yakındıkları günlerdir.
İsnadı zayıftır.
9649- Abdulvehhab b. Ali
el-Mısri der ki: Rumlar, baskın yapıp Beşir et- Taberani'nin mandalarını ele
geçirdi. Beşir'in köle çobanları gelip durumu haber verince, onlara:
"Artık sizler hürsünüz" dedi. Bu köleleri bin dinar değerindeydi.
Oğlu: "Bizi fakir düşürdün" deyince de: "Evladım! Yüce Allah
beni sınamak istedi. Ben de şükredip daha fazla vermek istedim"
karşılığını verdi.
9650- Ebu Hafs Ömer b.
Ali der ki: Huceyr b. Yahya el-Kattan, sustuktan sonra konuşmaya başladığı
zaman: "Biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir"[Kaf 43]
derdi. Yahya'ya ölümüne sebep olan hastalığında: "Allah dilerse seni
iyileştirir" dediğimde: "Benim için en sevimli olan, Yüce Allah için
en sevimli olandır" karşılığını verdi.
Tahric. İsnadı hasendir.
Ebu Nuaym, Hilye (8/381).
9651- Ka'b(u'l-ahbar) der
ki: "Her kim Allah'ın kaderine razı olur ve sabrederse Yüce Allah'ın halis
kullarından yazılır.''
İsnadı zayıftır.
9652- Şamlı abid Eflah
el-Esved der ki: "Allah'ın takdirine razı olmak sabrı düzene koyar.''
9653- Ubade b. es-Samit
der ki: Ben, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında iken bir adam
geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Amellerin en üstünü hangisidir?" diye
sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a iman etmek,
Allah'ı tasdik etmek, Allah yolunda cihad etmek ve kabul edilen hacdır"
buyurdu. Adam dönüp gideceği sırada: "Senin için bundan daha kolayolant,
yemek yedirmen, yumuşak sözlü olman, müsamahakar olman ve güzel ahlak sahibi
olmandır" buyurdu. Yine adam dönüp gideceği sırada: "Senin için
bundan daha kolayolanı, Allah'ın senin için takdir ettiği şeyler hususunda O'na
suçlamada bulunmamandır" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (5/318, 319), İbn Ebi Dünya, Kitabu'r-Ridd (49) ve Buhari, Halku
efali'l-ibad (sh 22).
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın:
Çekirge İmtihanı
ve Onlara Sabretmek