ŞUABU’L-İMAN

70.Şube: Musibet ve Şehvani şeylere karşı Sabretmek

 

Günahlara Kefaret Olan Ağrılar, Hastalıklar ve Musibetler

 

9347- Ebu Hureyre der ki: "Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır''[Nisa 123] ayeti indiği zaman bu, Müslümanlara ağır gelmiş ve bu durumu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorduklarında: "Siz orta yolda gidin ve doğruya yönelin. Müslümanın başına gelen her şeyonun günahları için bir ketarettir. Hatta ona batan bir diken veya sendelemesi günahları için bir ketarettir" buyurmuştur.

Müslim bunu Kuteybe kanalıyla rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Müslim 3/1993 (52).

 

 

 

9348- Ebu Bekr b. Ebi Züheyr es-Sekafi bildiriyor: Ebu Bekr es-Sıddik: "Ey Allah'ın Resulü! ''Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır''[Nisa 123] ayetinden sonra her yaptığımız suçun cezasını göreceksek nasıl kurtuluşa ulaşırız?" diye sorduğunda, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç defa: "Allah seni bağışlasın ey Ebu Bekr!" dedikten sonra: "Sen hasta olmuyor musun? Hiç dertlenmiyor musun? Hiç üzülmüyor musun? Sıkıntılara maruz kalmıyor musun?" buyurdu. Ebu Bekr: "Evet" dediğinde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunlar gördüğünüz cezalardır" buyurdu.

 

Tahric: İsnadında kopukluk olmasından dolayı zayıftır. Ancak tarikleri ve şahitleri vardır. Ebu Ya'la, Müsned 1/97, 98 (99, 100), Mervezi, Müsned Ebi Bekr (111,112), İbn Hibban, Sahih (4/249,255), Ahmed, Müsned (1/11), İbn Cerir, Tefsir (5/294), Beyhaki, Sünen (3/373) ve Hakim, Müstedrek (3/74).

 

Süfyan'ın rivayetinde: "Ben: ''Evet'' dediğimde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bunlar dünyada gördüğünüz cezalardır'' buyurdu" şeklindedir.

 

 

 

9349- Hz. Aişe bildiriyor: Bir adam: "Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır"[Nisa 123] ayetini okudu ve: "Eğer işlediğimiz her günahın cezasını çekeceksek hel ak oluruz" dedi. Bu durum Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber verilince: "Evet, mümin kişi günahlarının cezasını kendi bedeninde, malında yaşadığı musibetlerle ve kendisine eziyet veren şeylerle dünyada iken çeker" buyurdu.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9350- Abdullah b. Vehb bir önceki hadisin aynısını zikretmiştir. Ancak rivayetinde: "Bekr b. Sevade, Yezid b. Ebi Yezid kanalıyla Ubeyd b. Umeyr'den bildiriyor" demiş ve: "Malında" ifadesini zikretmemiştir.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (6/65, 66), Ebu Ya'la, Müsned 8/135, 253 (4675,4839), Buhari, et-Tarihu'l-Kebir (4/2/371) ve İbn Hibban, Sahih (4/254) Bak: Suyuti, ed-Dürrü'lMensur (2/697).

 

 

 

9351- Enes der ki: Hz. Ebu Bekr, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte iken, "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür"[Zilzal 7, 8] ayetleri nazil oldu. Ebu Bekr bu ayetleri duyunca elini kaldırıp: "Ey Allah'ın Resulü! Yaptığım zerre kadar kötülüklerin de mi karşılığını göreceğim?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu karşılığı verdi: "Ey Ebu Bekr! Dünyada gördüğün ve hoşuna gitmeyen şeyler yapılan zerre miktarı kötülüklerin karşılığıdır. Yapılan zerre miktarı iyilikleri ise Allah kıyamet gününde kendisine ödemen üzere senin için bekletir."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Cerir, Tefsir (30/268) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/593).

 

 

 

9352- Ümeyye binti Abdillah der ki: Hz. Aişe'ye, Yüce Allah'ın: "Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır"[Nisa 123] ayetini sorunca şöyle dedi: "(Bu ayeti) Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorduğum zamandan beri bana bunu kimse sormadı. Ben bunu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorduğumda ise şöyle buyurmuştu: "Bu. Allah'ın kuluna karşı (kulun bazı şeylere üzülmesinden dolayı) olan bir kınamasıdır. Allah, kulunu sıtma hastalığı veya bir musibet vererek veya cebine koymuş olduğu bir miktar malını kaybettirerek üzer ve kaybettiğini koltuğunun altında buldurur. Sonra kul kırmızı altın'ın ateşle temizlenmesi gibi günahlarından arınır. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Tirmizi 5/221 (2991).

 

 

 

9353- İbn Ebi Muleyke der ki: Hz. Aişe: "Ben Kur'an'da en ağır ayetin

hangi ayet olduğunu biliyorum. O da, Yüce Allah'ın: ''Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır''[Nisa 123] ayetidir" dedim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Aişe! Müslüman kimse en kötü ameli karşılığında bile dünyada iken cezalandırılır" buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) burada hastalığı, başka şeyleri ve sonunda kişinin sendelemesini bile zikretti.

İbn Abdan'ın rivayetinde: "Hz. Aişe'ye (en ağır ayetin hangi ayet olduğunu) sordum" şeklindedir.

İbn Cüreyc bunu İbn Ebi Muleyke kanalıyla muhtasar olarak zikretmiştir.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ebu Davud 3/471, 472 (3093).

 

 

 

9354- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslüman kişinin başına gelen her sıkıntı mutlaka günahları için ketarettir" buyurmuştur.

 

Tahric. İsnadı ceyyiddir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (255),

 

 

 

9355- Asım el-Ahval der ki: Hasan(-ı Basri): "Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır"[Nisa 123] buyruğunu açıklarken: "Burada Allah'ın küçük düşürmek istediği kişiler kastedilmektedir. Ancak Yüce Allah şerefli kılmak istediği kişilerin bütün günahlarını bağışlar, Bu önceden kendilerine verilen doğru sözdür''[Ahkaf 16] demiştir.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (14/42), Hennad, Zühd 1/248 (430) ve İbn Cerir, Tefsir (5/293) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/699).

 

 

 

9356- Hasan bildiriyor: İmran b. Husayn bedeninde bir hastalığa maruz kalmıştı. O: "Bu hastalığımın bir günahtan dolayı olduğu görüşündeyim. Yüce Allah'ın affettikleri ise daha fazladır" dedi ve: "Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder"[Şura 30] ayetini okudu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (149), Hakim, Müstedrek (2/445,446) Bak: Suyuti, Durru'l-Mensur (7/355) ve İbn Kesir, Tefsır (4/126).

 

 

 

9357- Ziyad b. er-Rabi' der ki: Ubey b. Ka'b'a: "Ey Ebu'l-Münzir! Allah'ın Kitab'ındaki bir ayet beni kederlendirdi" deyirıce, Ebu'l-Münzir: "Hangi ayet?" diye sordu. Ona: "Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır"[Nisa 123] ayetidir" deyince, Ubey: "Ben seni fakih biri olarak görüyordum. Mümin kişinin ayağının bir şeye takılması, bir damarının seğirmesi ve bir çöpün bile onu (basit bir şekilde olsa bile) çizmesi günahının karşılığıdır. Yüce Allah'ın affettikleri ise daha fazladır" karşılığını verdi.

 

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (228) ve İbn Cerir, Tefsır (5/292).

 

Katade: "Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder"[Şura 30] ayetini açıklarken: "Bize bildirilene göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "insanın bir çöple (basit bir şekilde olsa bile) çizilmesi, tökezlemesi ve bir damarının seğirmesi günahı sebebiyledir. Yüce Allah'ın affettikleri ise daha fazladır" buyururdu,

 

 

 

9358- Şeyban bir önceki hadisi Katade'den mürsel olarak zikretmiştir.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir, ancak mürsel bir hadistir. İbn Cerir, Tefsir (25/32).

 

Hasan da bunu mürsel olarak Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet etmiştir. Aynı zamanda Tefsir Said b. Mansur'da da geçmektedir. - İbn Kesir, Tefsir (4/126), Veki', Zühd (93) ve Hennad, Zühd (431).

 

 

 

9359- Abdullah b. Muğaffel bildiriyor: Adamın biri (İslam geldikten sonra) Cahiliye döneminde iken fahişe olan bir kadınla oynaşmaya başlayıp elini kadına uzatınca, kadın: "Yavaş ol, Yüce Allah şirki götürüp İslam'ı getirdi" dedi. Bunun üzerine adam kadına bakarak kaçmaya başladı ve yüzünü bir duvara çarptı. Sonra Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip durumu kendisine anlattı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sen, Allah'ın, hakkında hayır dilediği bir kulsun. Yüce Allah kulu hakkında hayır dilediği zaman onun günahının cezasında acele eder. Eğer kulu hakkında şer dilerse cezasını erteler, kıyamet gününe bırakır.''

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Hibban, Sahıh (4/249,250), Beyhaki, el-Esınd ve's-Sıfat (sh. 197) ve Ebu Nuaym, Zikru Ahbar Isbehan (2/274).

 

 

 

9360- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber (ellerini kastederek): "Allah beni şunlardan dolayı sorgulayacak olsaydı beni helak ederdi" buyurmuştur.

Bu isnadla garib (tek kanallı) bir hadistir. Bildiğim kadarıyla İbn Asker bunu rivayette tek kalmıştır.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. İbn Hibban, Sahıh 2/27, 28 (656, 658) ve Ebu Nuaym, Hilye (8/132).

 

 

 

9361 - Ebu Burde der ki: İbn Ziyad'ın yanında oturmaktaydım ve yanında Abdullah b. Yezid bulunmaktaydı. Haridlerin liderleri getirildi. Her bir lider getirilmesinde: "Bu cehennemliktir" dedim. Bunun üzerine Abdullah b. Yezid: "Böyle yapma, yeğenim! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu ümmetin azabı dünyalarındadır'' buyurduğunu işittim" dedi.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Fesevi, el-Ma'rifetu ve't-Tarih (1/261,262) ve Beyhaki, Edeb (1047).

 

 

 

9362- Malik b. Ubeyd ed-Dueli'nin babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): '"Eğer yeryüzünde Allah'ın rüku eden kullan, süt emen bebekler, otlayan hayvanlar olmasaydı, üzerinize azap yağdıfır ve sizi helak ederdi" buyurmuştur.

Malik b. Ubeyd ed-Dueli'nin, dedesi Musafl'dir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberanl, M. el-Kebir 22/309 (785), İbn Adiy, el-Kamil (4/1622,6/2377) ve Beyhaki, Sünen (3/345). Bak: Zehebl, el-Mizan (3/427, 428), Hafız İbn Hacer, el-Lisan (5/5)

 

 

 

9363- İbn Ebi Leyla bildiriyor: Ubey b. Ka'b: "Onlara büyük azabdan önce elbette yakın azabı tattıracağız"[Secde 21] buyruğunu açıklarken: "Burada dünyadaki musibet kastedilmektedir" dedi.

Hafız (Ebu Abdillah el-Hakim): "Azre, İbn Yahya'dır" dedi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Cerir, Tefsir (21/108) ve Hakim, Müstedrek (4/427, 428) Bak:

Suyuti, Dürrü'l-Mensur (6/554).

 

 

 

9364- Rabi' b. Enes bildiriyor: Ebu'ı-Aliye: "Onlara büyük azabdan önce elbette yakın azabı tattıracağız"[Secde 21] buyruğunu açıklarken: "Burada dünyadaki musibetler kastedilmektedir" dedi. "Olur ki {imana} dönerler"[Secde 21] buyruğu hakkında da: "Bu da, belki tövbe ederler manasındadır" dedi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Cerir, Tefsır (21/109,111).

 

 

 

9365- Atiyye b. Kays der ki: Kab(u'l-ahbar) hastalanınca Dimaşk ahalisinden bir grup onu ziyaret etti. Kendisine: "Ey Ebu İshak! Kendini nasıl hissediyorsun?" dediklerinde: "Günahları alınmış bir beden olarak hissediyorum. Rabbi dilerse ona azap verir, dilerse de ona merhamet eder. Eğer onu iyileştirirse de günahlardan arınmış bir şekilde iyileştirir" karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (44).

 

 

 

9366- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslümanın başına gelen her musibet, hatta bir diken batması bile onun bir günahı için ketaret olur" buyurmuştur.

Bahr'in rivayetinde ise: "Müminin başına gelen (her musibet)" şeklindedir. Müslim bunu Ebu Tahir kanalıyla rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Müslim 3/1992 (48).

 

 

 

9367- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslümanın başına gelen hiçbir musibet yoktur ki Allah o musibeti ona ketaret olarak saymasın. Hatta bu, bir diken batması olsa bile" buyurmuştur.

Buhari, bunu Ebu'l-Yeman kanalıyla rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Buhari, marda (7/2).

 

 

 

9368- Hz. Aişe der ki: ResuluHalı'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kendisine bir diken veya daha büyük bir şey batan hiç bir mümin yoktur ki Allah onun sebebiyle onun bir günahını silmesin" buyurduğunu işittim.

Müslim bunu SahiHte başka bir kanalla A'meş'ten rivayet etti. - Müslim 3/1991, 1992 (47).

 

 

 

9369- Esved, Hz. Aişe'den bildiriyor: Minaıda iken Kureyş'ten bir takım gençler Hz. Aişe'nin yanına girdi. Gençler gülüşüyordu. Hz. Aişe: "Sizi güldüren şey nedir?" diye sorunca: "Filan kişi çadır ipinin üzerine düştü. Az kalsın gözü gidiyordu" dediler. Bunun üzerine Hz. Aişe: "Gülmeyin! çünkü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kendisine bir diken veya daha büyük bir şey batan hiçbir Müslüman yoktur ki onun sebebiyle kendisine bir derece yazılmasin ve bir günahı silinmesin" buyurduğunu işittim" dedi.

 

İsnadı sahihtir.

 

Müslim bunu Sahih'te İshak b. İbrahim kanalıyla rivayet etti.- Müslim 3/1991 (46).

 

 

 

9370- Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah, mümin kulun başına bir şey gelmesini, hatta ona bir dikenin batmasını, sendelemesini veya öfkesini yenmesini bir kısım günahına kefaret sayar. ''

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

9371- Ebu Said el-Hudri ile Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslümanın başına gelen bir meşakkat, bir sızı, bir hüzün, bir keder, bir eziyet, hatta ayağına batan bir diken bile olmasın ki, Allah onu günahlarından bir kısmına kefaret kılmış olmasın" buyurmuştur.

İshak b. İbrahim bunu Müsned'inde bu şekilde zikretmiştir. İsnadında: "Muhammed b. Amr b. Halhale'nin, Ata b. Yesar'dan bildirdiğine göre" demiştir.

Buhari bunu Sahih'te Abdullah b. Muhammed kanalıyla Ebu Amir elAkadi' den rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Buhari, marda (7/2).

 

 

 

9372- Ebu Said el-Hudri der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mümin bir kulun başına gelen bir sızı, bir meşakkat, bir hüzün, hatta bir keder olmasın ki. Allah onu günahlarından bir kısmına ketaret kılmış olmasın" buyurduğunu işittim.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi, cenaiz (3/298).

 

Velid b. Kesir bunu Muhammed b. Amr b. Ata kanalıyla Ata b. Yesar'dan, o da Ebu Said ile Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir.

Müslim bunu aynı kanalla Sahih'te zikretmiş ve: "ve hastalık" ziyadesinde bulunmuştur.

 

 

 

9373- Ebu Said el-Hudri ve Ebu Hureyre, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Mümin bir kulun başına gelen bir meşakkat, bir sıZı, bir hastalık, bir hüzün, hatta bir keder bile olmasın ki. Allah onu günahlarından bir kısmına ketaret kılmış olmasın" buyurduğunu işitmişlerdir.

Müslim bunu Sahih'te Ebu Bekr kanalıyla Ebu Usame'den rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Müslim 3/1992 (52).

 

 

 

9374- İbn Abbas bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hasta olan bir bedeviyi ziyaret etmek için yanına girdi ve: "(iyileşirsin de hastalığın günahlarına) kefaret olur, inşallah" buyurdu. Bunun üzerine bedevi: "Hayır, bu hastalık yaşlı birinin ateşini yükselten ve onu mezara götüren bir hastalıktır" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O zaman tamam" buyurdu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Buhari, tevhid (8/192).

 

 

 

9375- Ebu Hureyre der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müminin bir sızı çekmesi günahlarına kefarettir" buyurduğunu işittim.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (58) ve Hakim, Müstedrek (1/347).

    

 

 

9376- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mümin kimse, Allah'a günahsız olarak kavuşuncaya kadar çocuklarından ve yakınlarından bela eksik olmaz" buyurmuştur.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Malik, Muvatta (1/236).

 

 

 

9377- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Erkek olsun, kadın olsun mümin kimse, Allah'a günahsız olarak kavuşuncaya kadar kendisinden ve çoluk çocuğundan, bela eksik olmaz" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi, zühd 4/602 (2399) ve Buhari, el-Edebu'l-Müfred (494,495).

 

 

 

9378- Abdurrahman b. Ezher'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kendisine bir rahatsızlık veya yüksek ateş gelen mümin kulun misali, ateşe sokulup da pası giden ve aslı kalan demirin misali gibidir" buyurmuştur.

Her ikisinin de (Ebu Abdillah el-Hafız'ın ve Ebu'l-Hüseyn b. Bişran'ın) lafzı aynıdır.

 

Tahric: İsnadında adı belirlenmeyen bir ravi vardır ve sahih bir hadistir. Bezzar, Müsned (1/362), İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (24), Hakim, Müstedrek (1/348) ve Beyhaki, Edeb (1063).

 

 

 

9379- Cabir b. Abdillah bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), tirtir titreyen Ümmü Saib'in veya Ümmü'l-Müseyyib'in yanına girdi -ki buradaki şüphe Ebu'z-Zübeyr'e aittir- ve: "Niçin titriyorsun?" diye sordu. O da: "Hummanın Allah hayrını vermesin" deyince: "Hummaya sitem etme. Çünkü o, insanın günahlarını körüğün demirin pasını gidermesi gibi giderir" buyurdu.

Müslim bunu Sahih'te Ubeydullah el-Kavariri kanalıyla rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı hasendir. - Müslim 3/1993/53).

 

 

 

9380- Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabının geneline yetişen Fatıma el-Huzaiyye bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ensar'dan hasta olan bir kadını ziyaret etti. Ona: "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sorunca, kadın: "İyi hissediyorum ey Allah'ın Resulü! Ama Ümmü Mildem (yani humma) canıma okudu" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Sabret! Çünkü o, insanın günahlarını körüğün demirin pasını gidermesi gibi giderir" buyurdu.

 

Tahric. İsnadı sahihtir. Taberani, M. el-Kebir 24/405 (984), Abdürrezzak, Musannef 11/195,196 (20306) ve İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (204).

 

 

 

9381 - Enes der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):       •• iyileşip sıhhat bulan hastanın misali, saflık ve renk bakımından gökten yağan dolu tanesi gibidir" buyurdu.

Beyhaki der ki: "Bu hadis el-Muvakkari kanalıyla bilinmektedir ve bu kimse zayıf birisidir."

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. İbn Ebi'd- Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (22), Bezzar, Müsned (1/363), Ebu'ş-Şeyh, el-Emsal (346), İbn Hibban, el-Mecruhin (3/34), Ukayli, ed-Duafau'l-Kebir (4/318), İbn Adiy, el-Kamil (7/2534) ve Zehebi, el-Mizan (4/346).

 

 

 

9382- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "iyileşip sıhhat bulan hastanın misali saflık, güzellik ve renk bakımından gökten yağan dolu tanesi gibidir" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (3/1243).

 

 

 

9383- Ebu Umame'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Humma cehennem körüklerinden bir körüktür. Ondan mümine isabet eden kısım da onun cehennemden olan payıdır" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır ve hasen bir hadistir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (46), Taberani, M. el-Kebir 8/110 (7468), Beyhaki, Edeb (1061) ve Tahavi, Müşkilü'l-Asar (3/68).

 

 

 

9384- Ebu Salih el-Eş' ari bildiriyor: (Bir gün) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Hureyre ile birlikte şiddetli humması olan birini ziyaret etti ve ona şöyle buyurdu: "Sevin! Zira Yüce Allah: ''(Yüksek ateş) benim ateşimdir. Mümin kulumun ahirette cehennemdeki payı olsun diye dünyadayken bu ateşi ona musallat ederim'' buyurur. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır ve hasen bir hadistir. İbn Mace 2/1149 (3470).

 

 

 

9385- Osman bildiriyor: Mücahid: "Humma her bir müminin cehennem ateşinden olan payıdır" dedi ve: "Sizden Cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür"[Meryem 71] ayetini okudu.

Ona dünyada iken uğramak, ahirette uğramak demektir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (20) ve İbn Cerir, Tefsir (16/11 1).

 

 

 

9386- Ebu Reyhane el-Ensari'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Humma (yüksek ateş) cehennem hararetinden bir körüktür ve mümin kimsenin ateşten olan payıdır" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (21) ve Buhari, et-Tarihu'l-Kebir (4/1/63).

 

 

 

9387- İyid b. Utayf der ki: Ebu Ubeyde b. el-Cerrah hasta iken yanına girdim. Hanımı başı ucunda oturuyordu. Kendisi de yüzünü duvara doğru dönmüştü. Hanımına: "Ebu Ubeyde bu geceyi nasıl geçirdi?" dediğimizde: "Vallahi sevaplar kazanarak geçirdi" cevabını verdi. Bunun üzerine Ebu Ubeyde yüzünü bize döndü ve: "Vallahi sevap kazanarak geçirmedim" dedi. Sanki bu dediği orada bulunanları rahatsız etmişti. Bize: "Neden böyle dediğimi sormayacak mısınız?" dediğinde: "Dediğin hoşumuza gitmedi, nasıl soralım?" cevabını verdik. Bunun üzerine şu karşılığı verdi: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah kimi bedeninde bir bela ile imtihan ederse bu onun nasibi olur'' buyurduğunu işittim."

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/230), Bezzar, Müsned (1/364), Ahmed, Müsned (1/195) ve Beyhaki, Sünen (3/374).

 

Ebu Derda kanalıyla Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu manada rivayet gelmiştir. ibn Mes'ud da musibetler konusunda böyle düşünmektedir.

 

 

 

9388- Abdullah (b. Mes'ud) der ki: "Ağrılar yüzünden (kişiye) sevap yazılmaz, zira sevaplar ancak amellerle kazanılır. Fakat Yüce Allah ağrıları günahlara kefaret kılar."

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Taberani, M. el-Kebir 9/210, 211 (8923), Tahavi, Müşkilü'l-Asar (3/67,69), İbn Ebi Şeybe, Musannef(3/232) ve Hennacl, Zühd (411).

 

 

Beyhaki der ki: Mansur'un hadisinde bize bildirilene göre İbrahim(iNehai), bunu Esved kanalıyla Hz. Aişe'den zikretmiş ve rivayetinde şu ibare geçmiştir: "Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (batan) diken konusundaki hadiste: ''Mutlaka onun sebebiyle kendisine bir derece yazılır ve bir günahı silinir'' buyurdu."

 

A'meş'in, İbrahim'den olan rivayetinde ise: "Mutlaka onun sebebiyle Allah kendisini bir derece yükseltir veya bir günahını siler" şeklindedir.

Ebu Vail ve İbn Ebi Muleyke bunu Hz. Aişe'den mana olarak bu şekilde rivayet etmişlerdir. - İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/2310232).

 

Sanırım belanın kişinin nasibi olması günahlarının silinmesi veya derecesinin yükselmesidir. Bu yönde gelen rivayetlere göre de kişinin günahlarının tümü için kefaret vardır.

 

 

 

9389- Muhammed b. Halid es-Sülemi, babası kanalıyla sahabi olan dedesinden bildiriyor: Kendisi Müslüman kardeşlerinden bir kişiyi ziyarete gitmişti. Ancak yanına girmeden önce hasta olduğu haberini aldı. Yanına girip: "Ben sana hem sıhhatli insan ziyaretçisi, hem hasta ziyaretçisi ve hem de müjdeci olarak geldim" dedi. Adam: "Bu üç şeyi nasıl birleştirdin?" diye sorunca, şu karşılığı verdi: "Ben seni ziyaret etmek için çıktığımda hasta olduğunu bilmiyordum. Ancak senin hasta olduğun haberini aldığımda ziyaretim hasta ziyareti oldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işitmiş olduğum bir şeyle de seni müjdeleyeceğim. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Bir kul kendisi için (cennette) hazırlanmış olan makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malma veya çoluk çocuğuna bir bela verir ve onu bu belaya sabrettirir. Bu belaya sabrı sebebiyle de onu o makama eriştirir. "

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Davud 3/470 (3090).

 

 

 

9390- Ebu Süleyman der ki: Hz. Musa, kendini ibadete veren bir adama uğradı. Daha sonra tekrar ona uğradığında vahşi hayvanlar tarafından parçalanmış olduğunu gördü. Adamın başı bir tarafta, bacağı bir tarafta ve ciğeri bir taraftaydı. Bu durumu gören Hz. Musa: "Ey Rabbim! Bu kulun Sana itaat etmekteydi ve Sen onu böylesi bir belaya uğrattın" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah, ona: "Ey Musa! O, Benden kendi ameliyle erişemeyeceği bir derece istedi. Ben de onu bununla imtihan ettim ki onu istediği dereceye eriştireyim" buyurdu.

 

Tahric: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/701).

 

 

 

9391- Bureyde el-Eslemi der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Müslümanlardan bir kişinin bir tökezlemesi ve daha üstü" -hatta diken batmasın! bile saydı- "mutlaka şu iki hasletten birisi içindir. Ya Allah'ın bundan başka bir şeyle bağışlamayacağı bir günahını bağışlamak ya da kendi am eliyle erişemeyeceği bir dereceye eriştirmek içindir. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (25) Bak: Suyuti, Dürrü'lMensur (2/700).

 

 

 

9392- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kulun Allah katında bir derecesi vardır ki kişi bu makama amel ederek ulaşamaz. Ancak o makama eriştirinceye kadar Allah, onu hoşuna gitmeyen şeylere maruz bırakır. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır ve hasen bir hadistir. Ebu Ya'la, Müsned 10/482, 483 (6095), İbn Hibban, Sahih (4/248), Hakim, Müstedrek (1/344) ve Beyhaki, Edeb (1058).

 

 

 

9393- İbn Ebi Fatıma, babasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Hanginiz sağlıklı olup hiç hasta olmak istemez?" diye sorunca, ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Hepimiz isteriz" cevabını verdi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yolunu kaybetmiş merkepler gibi mi olmak istiyorsunuz? Ketaret sahipleri olmak istemez misiniz? Canım elinde olana yemin olsun ki kulun cennette bir derecesi vardır ve ona hiçbir ameliyle erişemez. Ancak Allah'ın kendisini baZi belalara düçar etmesiyle o dereceye erişir. Amelinden bir şeyle ona erişemez ...

 

Tahric: İsnadı zayıftır ve mürsel bir hadistir. Ebu Nuaym, Ma'rifetu's-Sahabe (2/233, 234) ve İbn Sa'd, Tabakıit (7/507,508).

 

 

Buhari bunu Tarih'te Zerkiyyiln kabilesinin azatlısı Müslim b. Ukayl kanalıyla zikretmiş ve şöyle demiştir: "İbn Ebi Uveys, kardeşi Hammad b. Ebi Humeyd'den, o da Zerkiyyan kabilesinin azatlısı Müslim b. Ukayl'dan naklederek şöyle dedi: "Abdullah b. Ebi İyas Fatıma ed-Damri'nin yanına girdiğimde bana: "Ey Ebu Ukayli Babamın bildirdiğine göre dedem şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte idim ... " dedi ve sonrasında mana olarak aynısını aktardı.

 

Beyhaki der ki: "Bu da bize Ebu Abdillah (el-Hakim)'in bize icazetle, Ahmed b. Muhammed b. Vasıl el-Bikendi'nin, babası kanalıyla Buhari'den rivayetine dayanmaktadır."

Ebu Amir el-Akdi bunu Muhammed b. Ebi Humeyd kanalıyla Müslim b. Ukayl'dan, o da Abdullah b. Ebi İyas b. Ebi Fatıma'dan, o babasından, o da dedesinden naklederek: "Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem) •.• " demiş ve söz konusu hadisi zikretmiştir. Ancak "Yolunu kaybetmiş merkepler" lafzı yerine: 'Damdık yabani merkepler" ifadesini kullanmıştır. - Ebu Nuaym, Ma'rifetu's-Sahabe (2/330).

 

Edebiyatçılardan birine "Sayyale" ifadesini sorduğumda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bununla diğerlerine nazaran daha besili olan damızlık yabani merkepleri kastettiğini söyledi. Hadiste de "......." lafzındaki "3" harfinin yerini ''ış'' harfi tutmuştur.

Beyhaki der ki: "Ebu Ahmed el-Askeri kitabında bunu "........" şeklinde "Sad" harfinde nokta olmadan zikretmiş, sesi keskin ve sert olan yaban eşeğine "Salsal" denildiğini belirtmiştir."- Bak: İbnu'l-Esir, el-Bidaye ve'n-Nihaye (3/48-49).

 

 

 

9394- Hz. Aişe der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: ''Mümin kimsenin kas'ında bir seyirmesi olsuğu zaman mutlaka bir günahı silinir, kendisine bir sevap yazılır ve derecesi bir derece yükseltilir. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Hakim, Müstedrek (1/347).

 

 

 

9395- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah: ''Dünyada sevdiği bir dostunu aldığım zaman, (sabredip) ecrini Allah'tan bekleyen mümin kulumun katımdaki karşılığı ancak cennettir'' buyurdu."

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Buhari, rekaik (7/172).

 

 

 

9396- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah: ''Dünyada sevdiği bir dostunu aldığım zaman, sabredip ecrini Allah'tan bekleyen mümin kulumun katımdaki karşılığı ancak cennettir'' buyurdu. ''

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9397- Ebu Hureyre der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah, bütün günahlarını dökmesi için kulunu hastalık ile sınar" buyurduğunu işittim.

 

Tahric: İsnadında bir sakınca yoktur. Hakim, Müstedrek (1/347, 348) ve İbn Ebi Dünya, elMarad ve'l-Keffarat (226, 247).

 

 

 

9398- Enes b. Malik. der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ağaca gidip onu salladı ve yapraklarından bir kısmı yere döküldü. Sonra Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ağrılar ve musibetler insanoğlunun günahlarını dökmekte, benim bu ağacın yapraklarını dökmemden daha hızlıdır" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (88) Bak: Suyuti, ed-Dürrü'lMensur (2/699).

 

 

 

9399- Hasan(-ı Basri) der ki: "Kulun bir geceyi humma (yüksek ateş) ile geçirmesi bütün günahlarına kefaret olur.''

 

İsnadı zayıftır. 

 

 

 

9400- Ebu Abdillah et- Talkani bir önceki rivayetin aynısını aktarmıştır.

Ancak rivayetinde hadisi merfü olarak Hasan kanalıyla zikredip: "Allah, müminin bir geceyi humma ile geçirmesi halinde bütün günahlarını bağışlar" demiştir.

İbnu'l-Mübarek: "Bu, ceyyid bir hadistir" dedi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (28).

 

 

 

9401- Hasan(-ı Basri) der ki: "Öncekiler bir gecelik hummanın geçmiş günahlara kefaret olmasını ümid ederlerdi."

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (29).

 

 

 

9402- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Kim bir geceyi humma ile geçirip sabreder ve Allah'tan geldiğine razı olursa annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından arınır" buyurmuştur.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9403- Ebu Derda der ki: "Bir gecelik humma, bir yıla kefarettir.''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9404- Hasan( -ı Basri)'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Humma ölümün öncüsüdür ve mümin için Allah'ın yeryüzündeki hapishanesidir" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı mürseldir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (73) ve Hennad, Zühd (407).

 

 

 

9405- Hasan: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu" dedi ve bir önceki hadisin aynısını aktardı.

 

Tahric: İsnadı hasendir, ancak mürsel bir hadistir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (92).

 

 

Beyhaki der ki: Ancak: "Allah dilerse kulunu (ateşler içinde) hapseder, sonra dilerse onu bırakır ve su ile soğutur" ziyadesinde bulunmuştur.

 

 

 

9406- Said b. Cübeyr der ki: "Humma (yüksek ateş), ölümün habercisidir.''

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (74).

 

 

 

9407- Ebu Hureyre der ki: "Benim için hastalıklar içinde hummadan daha güzeli yoktur. çünkü (humma) kişinin bütün mafsaHarına girer ve Allah her maf sala ecirden payını verir.''

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (240).

 

 

 

9408- Muaviye der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müminin vücuduna eziyet veren hiçbir şey yoktur ki Allah bu şeyi onun bir kısım günahlarına kefaret olarak saymasın" buyurduğunu işittim.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (35) ve Taberani, M. el-Kebir 19/359 (842).

 

 

 

9409- Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah, müminin baş ağrısından veya kendisine batan bir dikenden veya eziyet duyduğu bir şeyden dolayı kıyamet gününde onu bir derece yükseltir ve bunu günahlarına kefaret olarak sayar. ''

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9410- Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah, müminin baş ağrısından veya kendisine batan bir dikenden duyduğu eziyetten veya bunlara benzer bir şeyden dolayı kıyamet gününde makamını bir derece yükseltir ve bunu günahlarının bir kısmına kefaret olarak sayar.'

 

İsnadında meçhul bir ravi vardır.

 

 

 

9411 - Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda öldürülen kişi şehiddir. Veba hastalığından ölen şehiddir. Boğularak ölen şehiddir. Loğusayken ölen kadın şehiddir. ''

 

Tahric: İsnadı hasendir. Beyhaki, Edeb (1070), Abdürrezzak, Musannef (5/270) ve Ahmed, Müsned (2/310).

 

 

 

9412- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Şehitler beş kısımdır. Bunlar veba hastalığından ölen, karın ağrısından ölen, boğularak ölen, göçük altında kalarak ölen ve Allah yolunda öldürülen kişilerdir. ''

 

İsnadı sahihtir.

 

Buhihi ve Müslim bunu Sahi'h'lerinde Malik. kanalıyla rivayet ettiler. - Buhari, ezan (l/176), cihad (3/211) ve Müslim 2/1521 (164).

 

 

 

9413- Ubade b. es-Samit der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hasta olan İbn Revaha'yı ziyaret etti. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Siz ümmetimden kimleri şehit sayarsınız?" diye sorunca, ashab: "Allah yolunda öldürülen kişi şehittir" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O zaman ümmetimin şehitleri pek azdır. Oysa Allah yolunda öldürülen şehittir, karın ağrısından ölen şehittir, veba hastalığından ölen şehittir ve karnında bebeği ile birlikte ölen (hamile) kadın şehittir" buyurdu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Tayalisi, Müsned (sh. 79), Ahmed, Müsned (5/314, 315, 317), İbn Sa'd, Tabakat (3/528,529), Darimi, cihad (sh. 604) ve Bezzar, Müsned (2/285).

 

 

 

9414- Cabir b. Atık bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hasta olan

Abdullah b. Sabit'i ziyaret etti ve onu baygın buldu. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine seslenince Abdullah cevap vermemişti. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) istirca ederek: "Ey Ebu'r-Rabi! Artık senin için yapacak bir şeyimiz yoktur" buyurdu. Bunu duyan kadınlar feryat edip ağlamaya başladılar. İbn Atik onları susturmaya başlayınca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onları kendi hallerinde bırak. Ancak vacip olduğunda (ölüm gerçekleştiğinde) artık hiç bir kadın ağlamasın" buyurdu. Oradakiler: "Ey Allah'ın Resulü! Vacip olmak nedir?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ölmesidir" buyurdu. Kızı: "Vallahi ben senin şehit olmanı ümid ediyordum. çünkü sen buna hazırlanmıştın" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ona ecri niyetine göre verilecektir" buyurup: "Siz neyi şehit sayarsınız?" diye sorunca, ashab: "Allah yolunda öldürülmeyi" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şehitler yedi kısımdır. Veba hastalığından ölen şehittir. Boğularak ölen şehittir. Zatülcenp hastalığıyla ölen şehittir. Karın ağrısından ölen şehittir. Yanarak ölen şehittir. Göçük altında kalarak ölen şehittir ve karnında bebeği ile birlikte ölen (hamile) kadın şehittiro''

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ebu Davud 3/482 (3111) ve Nesai, cenaiz (4/13).

 

 

 

9415- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Siz aranızdan kimleri şehid sayarsınız?" diye sorunca: "Allah yolunda öldürüleni" dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "O zaman ümmetimin şehitleri pek azdır. Oysa Allah yolunda öldürülen şehittir. Allah yolunda karın ağrısından ölen şehittir. Allah yolunda bineğinden düşüp ölen şehittir. Allah yolunda boğularak ölen şehittir. Allah yolunda zatülcenp hastalığından ölen şehittir.''

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (2/441, 442), İbn Ebı Şeybe, Musannef (5/332) ve Beyhaki, Adab (1071).

 

 

 

9416- İrbad b. Sariye'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Şehitler ve döşeklerinde ölen kimseler, veba hastalığından ölenler hakkında Yüce Rabbimizin yanında davalaşırlar. Şehitler: ''Kardeşlerimiz bizim öldürüldüğümüz gibi öldürüldü'' derler. Döşeklerinde ölenler ise: ''Kardeşlerimiz bizim döşeklerimizde öldüğümüz gibi öldüler'' derler. Bunun üzerine Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: ''onların yaralarına bakm. Eğer yaralan öldürülenlerin yarasına benziyorsa bunlar onlardandır ve onlarla birliktedirler.'' Bakıldığında yaralarının şehitlerin yarasına benzediğini görecekler."

 

Beyhaki der ki: Hasan rivayetinde: ''Ve onlarla (şehitlerle) birlikte gideceklerdir" ziyadesinde bulunmuştur.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Nesai, cihad (6/37).

 

 

 

9417- Abdullah b. Yesar der ki: Süleyman b. Sard ve Halid b. Urfuta ile birlikte oturmaktaydım. Karın ağrısından ölen bir adamı andılar ve biri diğerine: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Karın ağrısından ölen kişi, kabir azabı çekmeyecektir'' buyurmadı mı?" deyince, öbürü: "Evet (buyurdu)" karşılığını verdi.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Nesai, cenaiz (4/98) ve TirmizI3/377, 378 (1064).

 

 

 

9418- Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Müminin hediyesi ölümdür" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Nuayın, Hilye (8/185) ve Hakim, Müstedrek (4/319).

 

 

 

9419- Asım el-Ahval der ki: Enes b. Malik'in bir oğlu ölmüş ve taziye için yanına girmiştik. Ona: "Ey Ebu Hamza! Ona Naim (Cennetin)'i temenni ederiz" dediğimizde: "Ona ondan da fazlası vardır. Zira Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ölüm her mümin için bir ketarettir'' buyurduğunu işittim.'' dedi.

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. Hafız İbn Hacer, el-Lisan (S/201).

 

 

 

9420- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ölüm her Müslüman için bir ketarettir" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. Ebu Nuayın, Hilye (3/121), Hatib, Tarih (1/247), Darakutni, el-Mu'telif ve 'I-Muhtelif (4/2173, 2174) ve Buhari (6/279).

 

 

 

9421- Abdullah b. Amr b. el-As der ki: Medine doğumlu bir adam Medine'de vefat etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazını kıldıktan sonra:

"Keşke doğduğu yerde ölmeseydi" dedi. Bir kişi: "Ey Allah'ın Resulü! Niye ki?" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer kişi doğduğu yerden başka bir yerde ölürse, Cennette ona doğduğu yer ile öldüğü yer arası kadar bir yer verilir" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Mace I/SIS (1614).

 

 

 

9422- Şureyh b. Ubeyd el-Hadrami'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "islam garip bir din olarak başladı ve en sonunda yine garip kalacaktır. Ne mutlu o gariplere. Ancak bilin ki mümin için gariplik yoktur. Bir mümin gurbette, ardından ağlayanı olmayan bir yerde öldüğü zaman yer ile gök ardından ağlar"

Ben bunu bu şekilde mürsel olarak buldum.

 

Tahric: Mürsel bir hadistir. İbn Cerir, Tefsir (25/125).

 

 

 

9423- Abdullah b. Mes'ud'un bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Birinizin eceli bir yerde olduğu zaman orada bir ihtiyacı olur (ve oraya gider). Ömrünün sonuna geldiği zaman da (Allah) onun ruhunu alır. Kıyamet gününde de o yer: ''Ey Rabbim! işte bu bana emanet ettiğin (cesed)dir'' der. ''

Huşeym ve Muhammed b. Halid el-Vehbi bunu İsmail kanalıyla rivayet etmişlerdir.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Mace 2/1424 (4263).

 

 

 

9424- Urve b. Mudarris'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah bir kişinin bir yerde bimesini murad ettiği zaman mutlaka o kişi'ye o yerde bir hacet kılar (ihtiyaca hasıl eder)'' buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Hakim, Müstedrek (1/42, 367, 368), Buhari, el-Edebu'l-Müfred (1282), et-Tarihu'l-Kebir (4/1/400), İbn Hibban, Sahih (8/8), Dulabi, el-Kuna (1/44), Ahmed, Müsned (3/428), Taberani, M. el-Kebir 20/344 (807, 808), 22/276 (706- 708), İbn Adiy, el-Kamil (4/1634), Ebu Nuaym, Hilye (8/274) ve Abdürrezzak, Musannef 11/357 (20996).

 

 

 

9425- Ebu Said el-Hudri der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir mezarın yanında bir cenazeye rastladı ve: "Bu kimin mezarıdır?" diye sordu. Oradakiler. "Ey Allah'ın Resulü! Habeşli filan kişinin mezarıdır" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "La ilahe illallah. Bulunduğu topraklardan sürülüp kendisinden yaratlımış olduğu bu topraklara getirildi" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Hakim, Müstedrek (1/366,367).

 

 

 

9426- İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gurbette ölmek şehitliktir" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. İbn Mace 1/515 (1613) ve Buhari, et-Tarih es-Sağir (sh. 182).

 

 

Beyhaki der ki: Buhari, Huzeyl b. el-Hakem'in bunu rivayette tek kaldığına işaret etmiş ve "Bu kişi hadisleri münker biridir" demiştir.

Bize bildirilene göre İbrahim b. Bekr el-Kufi bunu İbn Ebi Revvad kanalıyla rivayet etti. İbn Adiy, İbn Ebi Revvad'ın bunu Huzeyl'den çaldığım söylemiştir. En doğrusunu Allah bilir.

Başka bir kanalla da bundan daha zayıf bir şekilde rivayet edilmiştir.

 

 

 

9427- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Gurbette ölen kişi, şehit olarak ölür, kabir sorgusundan korunur ve sabah akşam ona rızkı cennetten getirilir."

 

İbrahim b. Ebi Yahya el-Eslemi bunu rivayette tek kalmıştır.

Ebu Abdillah el-Hafız'ın Da'lec b. Ahmed kanalıyla Ahmed b. Ali elEbbar'dan bildirdiğine göre İbn Ebi Sekine el-Halebi şöyle demiştir:

"İbrahim b. Ebi Yahya'nın şöyle dediğini işittim: "Allah benimle Malik b. Enes arasında hükmünü versin. Zira (Malik), beni: "Kaderci" olarak adlandırdI. Ben bunu İbn Cüreyc'e: "Her kim (Allah yolunda) nöbet tutarken ölürse şehit olarak ölür" şeklinde rivayet ettim. Ancak o bunu benden: "Her kim (Allah yolunda) hasta olarak ölürse şehit olarak ölür" şeklinde aktarmış. Annem tarafından da beni dedeme nisbet ederek adımı rivayetinde:

"İbrahim b. Ebi Ata" olarak ifade etmiştir.

İbn Cüreyc rivayetlerinden birinde: "İbrahim b. Ebi Ata kanalıyla" ibaresini kullanmıştır.

 

 

 

9428- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her kim (Allah yolunda) hasta olarak ölürse şehit olarak ölür, kabir sorgusundan korunur ve sabah akşam ona rızkı cennetten getirilir" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Nuayın, Hilye (8/200, 201).

 

 

 

9429- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Dört şeyi kerih görmeyin. Çünkü bu dört şey dört şey içindir. Göz ağrısını kerih görmeyin. Çünkü o, körlük damarlarını keser. Nezleyi kerih görmeyin. Çünkü 0, cüzam damarlarını keser. Öksürüğü kerih görmeyin. Çünkü o, felç eden damarları keser. Çıbanları kerih görmeyin. Çünkü onlar, alaca hastalığına sebep olan damarları keser. ''

Beyhaki: "Bu güçlü bir isnad değildir" demiştir.

 

Tahric İbn Adiy, el-Kamil (7/2697).

 

 

 

9430- Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kimin Allah yolunda başı ağrır ve sevabını Allah'tan beklerse Yüce Allah bu kimsenin geçmiş günahlarını bağışlar" buyurmuştur.

Zühri'nin rivayetinde ise: "Kimin bir baş ağrısı olur da" şeklindedir.

 

Tahric: İsnadı zayıftu. Bezzar, Müsned (1/365) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (5/329).

 

 

 

9431- Yezid b. Ebi Habib'in ve başkasının bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baş ağrıSı ve humma, Müslüman kişiden onu saf gümüş gibi kılana kadar ayrılmaz" buyurmuştur.

 

Tahric: Mürsel bir hadistir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffanit (42).

 

 

 

9432- Sehl b. Enes el-Cuheni, babası kanalıyla dedesinden bildiriyor:

Ebu Derda hasta iken yanına girdim ve: "Ey Ebu Derda! İyileşmek ve bir daha hastalanmamak istemez misin?" dedim. Ebu Derda şu karşılığı verdi: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baş ağrısı ve humma mümin kişiden günahları Uhud Dağı kadar olsa bile üzerinde hardal tanesi ağırlığı kadar bir şey bırakmayıncaya kadar ondan ayrılmaz" buyurduğunu işittim."

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (41).

 

 

 

9433- Ebu Derda der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Humma, mümin kişiden günahları Uhud Dağı kadar olsa bile üzerinde hardal tanesi ağırlığı kadar bir şey bırakmayıncaya kadar ondan ayrılmaz" buyurduğunu işittim."

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (219) ve Ahmed, Müsned (5/199).

 

 

 

9434- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baş ağrısı ve humma mümin kişiden günahları Uhud Dağı kadar olsa bile üzerinde hardal tanesi ağırlığı kadar bir şey bırakmayıncaya kadar ondan ayrılmaz" buyurmuştur.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9435- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baş ağrısı ve humma, erkek veya kadın kişiden günahları Uhud Dağı kadar olsa bile üzerlerinde hardal tanesi ağırlığı kadar bir şey bırakmayıncaya kadar onlardan ayrılmaz" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadında bir sakınca yoktur. Ebu Ya'la, Müsned 11/11 (6150).

 

 

 

9436- Ebu'z-Zeyyat el-Kuşeyri der ki: Hasta olan Ebu Derda'yı ziyaret için yanına girdik. Bu sırada bir bedevi geldi ve: "Valinizin neyi var?" diye sordu. O zamanlar Ebu Derda vali idi. Bedeviye: "O hastadır" dediğimizde: "Vallahi şu ana kadar hasta olmuş değilim" veya: "Vallahi şimdiye kadar baş ağrısı bile çekmiş değilim" dedi. Bunun üzerine Ebu'dDerda: "Bunu yanından çıkarın! Bu kimse günahları içinde ölecektir! Oysa ben her bir hastalığı kırmızı develere bile değişmem! Zira müminin hastalığı günahlarına kefaret olur" dedi.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. Abdürrezzak, Musannef 11/197, 198 (20313).

 

 

 

9437- İbn Ebi Leyla der ki: Ebu Derda'nın yanında ağrılardan bahsedilince bir adam: "Ben şu ana kadar hasta olmuş değilim" dedi. Bunun üzerine Ebu Derda: "Bunu yanından çıkarın! Senin günahların üzerinde olduğu gibi durmaktadır. Üzerinden hiçbir günah silinmemiştir" dedi.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

9438- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir bedeviye: "Seni hiç Ümmü Mildem yakaladı mı?" diye sorunca, bedevi: "Ümmü Mildem de ne oluyor?" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişinin derisi ile eti arasında görülen bir hararettir" buyurunca, bedevi: "Böylesi bir şeye hiç yakalanmadım" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Seni hiç suda'ya yakaladı mı?" diye sorunca, bedevi: "Suda' da ne oluyor?" dedi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir damardır ki insanın başına vurur (ve ağrıya sebep olur)" buyurdu. Bedevi: "Böylesi bir şeye hiç yakalanmadım" dedi. Adam dönüp giderken Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cehennem ahalisinden birini görmek isteyen kişi, şu adama baksın" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (2/332, 366, 367), Buhari, el-EdEbu'I-Müfred (495), Bezzar, Müsned (1/369), Hennad, Zühd 1/246 (426), İbn Hibban, Sahıh (4/251, 252), Hakim, Müstedrek (1/347), Beyhaki, el-Adab (1050) ve Abdürrezzak, Musannef 11(198 (20314).

 

 

Beyhaki der ki: Bu hadisin İbnu'l-Müseyyeb'in, Ebu Hureyre kanalıyla rivayet ettiği ve Ma'mer'in, Zeyd b. Eslem kanalıyla Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mürsel olarak rivayet ettiği iki şahidi vardır.

 

 

 

9439- Enes bildiriyor: Kadının biri Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip:

"Ey Allah'ın Resulü! Benim kızım şöyledir böyledir" diyerek kızının güzelliğinden bahsetti ve: "Onu sana vermek istiyorum" diye ekledi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önce: "Kabul ettim" karşılığını verdi. Ancak kadın onu överken hiç baş ağrısı çekmediğini ve herhangi bir hastalığa yakalanmadığını zikredince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kızınla işim olmaz" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ebu Ya'la, Müsned 7/232 (4234).

 

 

 

9440- Ebu Osman bildiriyor: Filan oğullarının ileri gelenlerinden bir adam Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine: "Bir mal veya çocuğunla belaya uğradın mı?" diye sorunca, adam:

"Hayır" cevabını verdi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah'ın en sevmediği kullar, malı veya çocuklarında belaya maruz kalmayan ifrit (halkm kötüsü) nifrit (şeytan ruhlu) kişilerdir" buyurdu. Sonrasında parmaklarının ucuyla onun biatini kabul etti.

Bu şekilde mürsel olarak gelmiştir.

 

Tahric: Mürsel bir hadistir. Ramehürmüzi, Emsalu'l-Hadis (138).

 

 

 

9441- Asım el-Ahval der ki: Ebu Osman en-Nehdi: "İnsanlar Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat etmekteydi. Bir adam geldi..." dedi ve bir önceki hadisi mürsel olarak aktardı.

 

Mürsel bir hadistir.

 

 

 

9442- Ebu Hureyre bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Size cehennem halkının kimler olduğunu haber vereyim mU" buyurunca, ashab:

"Evet, ey Allah'ın Resulü!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kaba, kibirli ve hiç baş ağrısı çekmeyen kişilerdir" buyurdu.

 

Tahric: Ahmed, Müsned (2/369),

 

 

 

9443- Hilal b. Yesaf veya dostlarımızdan bir kişi ondan bildirerek şöyle demiştir: Ammar b. Yesar'ın yanında oturmaktaydık. Orada ağrılardan bahsedilince, bir bedevi: "Ben asla hastalanınadım" dedi. Bunun üzerine Ammar şu karşılığı verdi: "Sen bizden değilsin. Zira Müslüman, bela ile sınanır ve ağaçlardan yaprakların dökülmesi gibi günahları üzerinden dökülür. Kafır de" veya "[kir de -buradaki şüphe Şu'be'ye aittirbelalarla sınanır. Ancak bu kimse salınırken niye salındığını ve bağlanırken niye bağlandığını bilmeyen deve gibidir."

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir, İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'I-Keffarat (15) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/232),

 

 

 

9444- Said b. Vehb anlatıyor: Selman ile birlikte hasta bir arkadaşını ziyarete gittik. Selman ona dedi ki: "Yüce Allah mümin kuluna bela, hastalık gönderir; sonra da ona afiyet verir. Bu şekilde bela geçmiş günahların kefareti olur. Gelecekte işleyeceği günahlardan onu sorumlu tutar. Yüce Allah günahkar kuluna da bela, hastalık gönderir; sonra da ona afiyet verir. Ancak günahkar kul sahipleri tarafından bağlanan sonra da salınan deve gibidir. Bağlanırken niye bağlandığını ve salınırken niye salındığını hiç bilmez."

 

Şu'be bunu A'meş kanalıyla Umare b. Umeyr'den, o da Said b. Vehb'den bu şekilde aktarmıştır.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/231), Hennad, Zühd 1/242, 243 (414), Ebu Nuaym, Hilye (1/206) ve Buhari, el-Edebu'l-Müfred (493).

 

 

 

9445- Said b. Vehb anlatıyor: Selman ile birlikte Kindeli hasta bir arkadaşını ziyarete gittik. Selman ona şöyle dedi: "Yüce Allah mümin kuluna bela, hastalık gönderir; sonra da ona afiyet verir. Bu şekilde bela geçmiş günahların kefareti olur. Gelecekte işleyeceği günahlardan onu sorumlu tutar. Yüce Allah günahkar kuluna da bela, hastalık gönderir; sonra da ona afiyet verir. Ancak günahkar kul sahipleri tarafından bağlanan sonra da salınan deve gibidir. Bağlanırken niye bağlandığını ve salınırken niye salındığını hiç bilmez."

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9446- Hadir'in kardeşi Amir der ki: Ben savaş topraklarında iken dikilen bayrak ve sancakları gördüm. Oradakilere: "Bu nedir?" dediğimde: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) orada" denildi. Ben de gelip bir ağacın gölgesinde oturan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına oturdum. Altına bir giysi açılmış ve üzerine oturmuştu. Ashibı da etrafında idi. Hastalıklardan bahsedilince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Mümin bir kul hastalandığında ve sonra iyileştiğinde bu hastalığı geçmiş günahlarına kefaret olur. Kalan ömrü için de öğüt verici olur. Hastalanıp ta iyileşen münafık ise sahipleri tarafından bağlanan ve sonra salıverilen deve gibidir. Niye bağlandığını ve niye salmdığını bilmez." Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Hastalıklar da nedir?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen hiç hastalanmadın mı?" diye sordu. Adam: "Hayır" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yanımizdan kalk, sen bizden değilsin" buyurdu.

 

Tahric: Ebu Manzur ve amcasının meçhul olmalarından dolayı isnadı zayıftır. Ebu Davud 3/468 (3089).

 

 

 

9447- Kays b. Ebi Hazım der ki: Halid b. el-Velid hanımını boşadı ve onun hakkında övgüde bulundu. Kendisine: "Ey Ebu Süleyman! Onu hangi sebepten dolayı boşadın?" denilince: "Onu kendisinden şüphe duyduğum bir şeyden veya kötü gördüğüm bir şeyden dolayı boşamadım. Ancak benim yanımda bir musibete maruz kalmadı (hep rahattı)" karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (203).

 

 

 

9448- Hasan( -ı Basri) der ki: "Onlardan veya Müslümanlardan bir kişi üzerinden bir yıl geçer de ne canı, ne de malıyla bir belaya maruz kalmazsa: ''Bize ne oluyor, Allah bizimle vedalaştı mı?'' derlerdi."

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'I-Keffarat (146).

 

 

 

9449- Ubeyd b. Umeyr bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir hastayı ziyaret etti ve: "O, her bir damarında ağrı hissetmektedir" dedikten sonra: "Rabbi tarafından biri geldi ve kendisine ondan sonra kendisi için bir azap olmadığı müjdesini verdi" buyurdu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından hasta olan birinin yanına girdi ve: "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Genç: "Ey Allah'ın Resulü! Allah'a yemin ederim ki Allah'ın bağışlamasını umuyor, günahlarımdan da korkuyorum" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Canım elinde olana yemin olsun ki böyle zamanlarda Allah, kulun kalbine gelen bu iki şeyden umduğunu kendisine verir korktuğu şeyden de onu kurtarır" buyurdu.

 

Tahric: Mürsel bir hadistir. Tirmizi (983) ve İbn Mace 2/1423 (4261).

 

 

 

9450- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biri başına gelen bir musibetten dolayı ölümü temenni etmesin. Mutlaka öyle bir temennide bulunacaksa: ''Allahım! Hayat benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat. Ölüm benim için hayıril olduğu zaman da beni öldür'' desin. ''

Buhari ve Müslim bunu Sahih'lerinde İbn Uleyye kanalıyla Abdulaziz'den rivayet ettiler. 

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Buhari, da'vat (7/155) ve Müslim 3/2064 (10).

 

 

 

9451 - Cabir'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Afiyette olup sıkıntı çekmeyenler kıyamet gününde belalara maruz kalanların sevaplarını görünce, o gün derilerinin makaslarla kesilmiş olmasını temenni ederler" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi 4/604 (2402) ve Beyhaki, Sünen (3/375).

 

 

 

9452- Ebu Umame'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hasta olup yataklara düşen hiçbir kul yoktur ki (Allah) onu iyileştirdiğinde (günahlarından yana) temiz biri olarak iyileştirmesin" buyurmuştur.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir ve sahih bir hadistir. Taberani, M. el-Kebir 8/115,116 (7485).

 

 

 

9453- Ebu Umame'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kul hasta olduğu zaman Allah, meleklerine: ''Ey meleklerim! Kulumu bağlarımdan bir bağ ile bağladığimda eğer ruhunu kabzedersem onu bağışlarım. Eğer ona afiyet verirsem günahlarından temizlenmiş olur'' diye vahyeder. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberani, M. el-Kebir 7/336 (7136), 8/195 (7701), Hakim, Müstedrek (4/313) ve Ahmed, Müsned (4/123).

 

 

 

9454- Ebu Umame'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kişi ayarını belirlemek için altınını nasıl ateşte denerse Yüce Allah da çok iyi bitmesine rağmen birinizi öyle smar. Bu smamadan kimi sam altın olarak çıkar ki işte bu, Allah'ın kötülüklerden arındırdığı kişidir. Onlardan bazıları ondan biraz daha düşük çıkar. O da bazı şüphelere düşendir. Kimisi de siyah altın olarak çıkar ki fitneye kapılan (smavı kaybeden) kişi de işte budur. ''

 

Tahric: İsnaclı zayıftır. İbn Ebi'cl-Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (27), Taberani, M, el-Kebir 8/195 (7698) ve Hakim, Müstedrek (4/314).

 

 

 

9455- Beşir b. Abdillah b. Ebi Eyyub, babası kanalıyla dedesinden bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ensar'dan hasta bir adamı ziyaret etti. Üstüne eğilerek durumunu sorunca, adam: "Ey Allah'ın Resulü! Yedi günden beri hiç uyumadım. Yanımda da hiç kimse yoktur" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey kardeşim' Sabret. Ey kardeşim' Sabret ki günahlara girdiğin gibi onlardan çıkasm" buyurdu. İbn Bişran'ın rivayetinde ise üç defa: "Ey kardeşim! Sabret" dedikten sonra: "Günahlara girdiğın gibi onlardan çıkasın" buyurdu" şeklindedir. Sonra da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hastalıkla geçen saatler, günah işlenen saatlere ketaret olur" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (34).

 

 

 

9456- Hasan( -ı Basri)'nin bildirdiğine göre Resurullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Hastalıkla geçen saatler, günah işlenen saatlere ketaret olur" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Perecu Ba' de'ş-Şidde (sh. 20).

 

 

 

9457- Hakem b. Uteybe'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kulun günahları çoğaldığında ve o günahlarına ketaret olabilecek kadar (salih) amelleri olmadığında, Yüce Allah günahlarına ketaret olsun diye ona üzüntü verir. ''

Bu manada mevsul olarak zayıf bir isnadla da zikredilmiştir.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9458- İbn Ömer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah kulunu günahından arındırıp saf gümüş gibi bırakıncaya kadar onu bela ve üzüntülere maruz bırakır.'' buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy] el-Kamil (1/174).

 

 

 

9459- Ebu İsmail İbrahim es-Sekseki bildiriyor: Ebu Burde b. Ebi Musa ve Yezid b. Ebi Kebşe birlikte bir yolculuğa çıkmışlardı. Yezid oruçlu idi. Ebu Burde ona dedi ki: Ebu Musa'nın defalarca şöyle dediğini işittim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kul hasta olduğu veya bir yolculuğa çıktığı zaman, mukim olduğu zamanda işlediği amellerin aynısı kendisine yazılır" buyurdu.

 

İsnadı hasendir ve sahih bir hadistir.

 

Beyhaki der ki: Her ikisinin de lafzı aynıdır. Ancak Haris rivayetinde:

"İbrahim b. Ebi İsmail'in bildirdiğine göre" ibaresi geçmiştir.

Buhari bunu Sahih'te Matar b. el-Fadl kanalıyla Yezid b. Harun'dan rivayet etti. - Buhari] cihad (4/16).

 

 

 

9460- Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Müslümanlardan biri, bedeninde herhangi bir belaya maruz kaldığı zaman Yüce Allah onun hafaza meleklerine: ''iyileşene kadar kuluma, her gün ve gece daha önce yaptığı en hayırlı amellerinin aynısını yazmaya devam edin'' buyurur."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Darlıni, rakaik (sh. 712), Ahmed, Müsned (2/159, 194), Abdürrezzak (2/194), İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/230), Ebu Nuaym, Hilye (6/83), Hennad, Zühd 1/252 (438), Buhari, el-Edebu'l-Müfred (500), Hakim, Müstedrek (1/348) ve İbn Ebi Dünya, elMarad ve'l-Keffarat (76).

 

 

Hüseyn ve Kabisa'nın lafızları bunun aynısıdır. Ebu'l-Hüseyn bunu Kasım b. Muhaymira kanalıyla rivayet etti.  -  Ahmed, Müsned (2/205), Bezzar, Müsned (1/363), Ebu Nuaym, Hilye (7/249,8/309) ve İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (76).

 

 

 

9461- Muhammed b. Ebi Humeyd bildiriyor: Hasta olan Avn b. Abdillah b. Utbe'nin yanına girdik. Muhammed b. el-Münkedir onun ağrılar içinde olduğunu görünce gözleri yaşarmıştı. Avn yüzünü açarak: "Ey Ebu Ab diHah ! Durumun nasıl? Acılar içinde olduğunu görüyorum" diye sorunca: "Ben sevabımı Allah'tan bekliyorum. Allah her sıkıntıda dayanağım, her zorlukta dostumdur ve velinimetimdir" dedi. Sonra Muhammed b. el-Münkedir şöyle devam etti: "Ey Ebu Abdillah ! Sana babamdan işitmiş olduğum bir şeyi anlatayım mı? Ebu Mes'ud'un şöyle dediğini işittim: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte idim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tebessüm etti..." Sonrasında ravi söz konusu hadisi aktardı.

 

Tahric: İsnaclı zayıftır. İbn Ebi Dünya, el- Marad ve'l- Keffarat (75).

 

 

 

9462- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah, mümin kulunun amellerini yazmaları için iki melek görevlendirir. Eğer kul ölürse amellerini yazmakla görevlendirilmiş iki melek: ''Kulun öldü, semaya çıkmamız için bize izin verir misin?'' der. Yüce Allah: ''Semam beni tesbih eden meleklerle doludur'' buyurur. Bu iki melek: ''Yerde kalalim mı?'' deyince, Allah: ''Arzım da beni tesbih eden meleklerle doludur'' buyurur. Melekler: ''O zaman nereye gidelim?'' deyince, Allah: ''Kulumun mezarı başında kalın ve kıyamet gününe kadar tesbih ve hamd edin. Tekbir ve tehlil getirin. Bunları da kulumun amel defterine yazm'' buyurur. "

Beyhaki der ki: "Osman b. Matar bunu rivayette tek kalmıştır ve güçlü biri değildir."

 

 

 

9463- İbrahim b. İshak el-Hanzali bunu Muemmil b. İsmail kanalıyla Hammad'dan, o Sabit'ten, o Enes'ten, o da Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rıvayet etti

 

Bu hadis bu isnadla garip bir hadistir. En doğrusunu Allah bilir. Enes b. Malik kanalıyla da daha önce geçtiği üzere rivayet olundu. 

 

 

 

9464- Ebu Rabi'a der ki: Enes'in şöyle dediğini işittim: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah, Müslümanlardan birini vücudunda herhangi bir belaya maruz kıldığı zaman, meleğe: ''İyileşene kadar kuluma, sağlıklıyken yaptığı amellerin aynısını yazmaya devam et'' buyurur. Eğer onu iyileştirirse kendisini yıkamış ve (günahlardan) temizlemiş olur. Eğer ruhunu kabzederse bağışlamış ve ona merhamet etmiş olur" buyurdu."

Ravi isnadında bu şekilde: "Enes'in şöyle dediğini işittim" demiştir.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (3/148, 238, 258), İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (160), Ebu Ya'la, Müsned 7/232 (4233) ve Buhari, el-Edebu'l-Müfred (sh. 132).

 

 

 

9465- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ''Müslümanlardan biri bedeninde herhangi bir belaya maruz kaldığı zaman Yüce Allah onun sağlıklı iken yaptığı amellerin aynısını hasta olduğu sürece yazmaya devam eder.''

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tahavi, Müşkilü'l-Asar (3/65) ve İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (ı 78).

 

 

 

9466- Alkame anlatıyor: İbn Mes'üd'un yanına girdik ve: "Ey Ebu Abdirrahman! Şikayetin nedir?" dedik. O: "Günahlarımdır" karşılığını verdi. Ona: "Canın ne istiyor?" dediğimizde: "Mağfıreti istemektedir" cevabını verdi. Ona: "Sana bir doktor getirelim mi?" dediğimizde: "Doktor beni gördüğünüz bu hale getirdi" karşılığını verdi. Sonra Abdullah ağladı ve dedi ki: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Kul hasta olduğu zaman Yüce Allah: ''Kulum benim bağımla bağlıdır'' buyurur. Kul ibadet içindeyken hasta olmuşsa, Allah: ''Sıhhatliyken Bana ibadet te olan gayreti kadar ona sevap yazın'' buyurur. Eğer istirahat halinde iken hasta olmuşsa, Allah: ''Ona istirahat halindeki kadar sevap yazın'' buyurur." Benim ağlamam da istirahat halinde iken hasta olmamdır. Oysa ibadet halindeyken hasta olmak isterdim."

 

Isnadı zayıftır.

 

 

 

9467- Alkame der ki: İbn Mes'ud hasta olmuştu. Kendisine: "Bu hastalığından korktuğun kadar başka hastalığında korktuğunu görmedim" dediğimde: "Bu hastalık benim elimi kolumu bağladı ve ölümüm yaklaştı" karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. İbn Sa'd, et-Tabakat el-Kübra (3/158).

 

 

 

9468- İbn Mes'ud der ki: Biz, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında iken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tebessüm etti. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Niçin tebessüm ettin?" dediğimizde: "Mümin kişinin hastalıktan dolayı üzülmesine şaştım, Hastalıkta (kendisi için) neler olduğunu bir bilse Allah'a kavuşuncaya kadar hasta kalmayı isterdi" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Bezzar,Müsned (1/364, 365) ve Ebu Nuaym, Hilye (4/266,267).

 

 

 

9469- Aynı isnad ile İbn Mes'üd şöyle demiştir: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözlerini semaya dikti ve sonra bakışlarını yere indirdi. Kendisine:

"Ey Allah'ın Resulü! Neden böyle yaptın?" diye sorduğumuzda şöyle buyurdu: "Melekler arasından iki meleğin durumuna şaşırdım. Bu iki melek yeryüzüne inip bir kulu namazgahta aradılar ve bulamadılar. Sonra semaya Rablerinin katına çıkıp: ''Ey Rabbimiz! Mümin kuluna gecesinde ve gündüzünde şu şu amellerini yazmaktaydık. Onu bağların la (hastalıkla) ibadetlerden alıkoyduğunu gördük ve ona bir şey yazamadık'' derler. Bunun üzerine Allah: ''iyileşene kadar kuluma, her gün ve gece daha önce yaptığı hayırlı amellerinin aynısını eksiltmeden yazmaya devam edin. Ona daha önce işlediği ameller gibi sevap vardır'' buyurur''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Tayalisi,Müsned (sh. 46) ve Ebu Nuaym, Hilye (4/268).

 

 

 

9470- Ebu Ukayl anlatıyor: Muhammed b. Ebi Bekr Muhammed b. Amr b. Hazm'ın, Abdullah b. Ubeydillah'ın yanına girdiğini gördüm. Kendisine: "Allah'ın rahmeti üzerine olsun. Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sorduğunda Abdullah b. Ubeydillah şu karşılığı verdi: "Allah'a hamd olsun. Allah hamde layıktır. Allah bizi de seni de muvaffak kılsın. Ebu Bekr'in, Ebu Hureyre kanalıyla bildirerek şöyle dediğini işittim: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Müslüman biri hasta olduğu zaman mutlaka Yüce Allah meleklerinden iki meleği onun için görevlendirir ve Allah o hasta hakkında iki güzel emrinden birini, yani ya ölmesini ya da iyileşmesini hükmedinceye kadar ondan ayrılmazlar. Onu ziyaret edenler kendisine: ''Kendini nasil hissediyorsun?'' dediği zaman: ''Allah'a hamd olsun. Allah hamde layıktır'' derse, o iki melek ona: ''Kanından daha iyi bir kan ve sıhhatinde daha hayırlı bir sıhhat ile sana müjdeler olsun'' derler. Onu ziyaret edenler kendisine: ''Kendini nasıl hissediyorsun?'' dediği zaman eğer: ''Kendimi yorulmuş, sıkıntı ve belalar içinde görüyorum'' derse, o iki, melek ona: ''Kanından daha kötü bir kan ve bu beladan daha uzun süren bir bela ile sana müjdeler olsun'' derler."

Lafız Yahya b. Yahya'nın lafzıdır.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (47).

 

 

 

9471- Ata b. Yesar'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kul hasta olduğu zaman Allah ona iki melek gönderir ve: ''Gidin bakm ziyaretçilerine ne demektedir'' buyurur. Ziyaretçileri geldiğinde Allah'a hamdü senalar ederse, Allah daha iyi bildiği halde melekler bunu O'na yükseltirler. Bunun üzerine Yüce Allah: ''Kulum bana aittir ve onu öldürürsem cennete sokacağım. Eğer iyileştirirsem ona eski etinden daha hayırlı bir et, eski karımdan daha hayırlı bir karı vereceğim ve günahlarını bağışlayacağım'' buyurur."

Yine Ata kanalıyla bir sonraki hadiste geçtiği üzere mevsul olarak zikredilmiştir.

 

Tahric: İsnadı mürseldir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/231), İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'lKeffarat (13) ve Hennad, Zühd (437).

 

 

 

9472- Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah kulu bir hastalık ile smadığı zaman ona iki melek gönderir ve: ''Kulumun kendisini ziyaret edenlere ne dediğine bakm'' buyurur. Eğer hayırlı şeyler söyler ve durumundan dolayı onlara bir şikayet te bulunmazsa Yüce Allah. meleklere: ''Kulumun eski etini daha hayırlı bir etle, kanını da daha hayırlı bir kanla değiştirin. Ona kendisini öldürmem halinde cennete sokacağımı haber verin. Eğer onu iyileştirirsem amel etmeye devam etsin'' buyurur.''

Başka bir kanalla ve sahih bir isnadla mevsuI olarak rivayet olundu.

 

İsnadında bir sakınca yoktur.

 

 

 

9473- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah: ''Mümin kulumu hastalıkla sınadığımda kendisini ziyaret edenlere bir şikayet te bulunmazsa onu iyileştirir ve eski etini daha hayırlı bir etle, kanını da daha hayırh bir kanla değiştiririm. Sonra da am el etmeye devam etsin'' buyurmaktadır.''

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Hakim, Müstedrek (1/348,349) ve Beyhaki, Sünen (3/175).

 

 

Beyhaki der ki: Hafızlardan bir kişi Müslim b. el-Haccac'ın bu hadisi, kitabında el-Kavarırı kanalıyla Ebu Bekr el-Hanefi'den aktardığını söylemektedir. Sonra kendisine itiraz edildi. çünkü bu hadis Asım kanalıyla Abdullah b. Ebi Said el-Makburi'den, o da Ebu Hureyre'den rivayet edilmektedir. Kurra b. İsa da bunu Asım kanalıyla aktardı. Muaz b. Muaz bunu Asım b. Muhammed kanalıyla Abdullah b. Said'den, o da babası veya dedesinden, o da Ebu Hureyre'den rivayet etti. Abdullah b. Said, hadis rivayetinde çok zayıf birisidir. Müslim'in kitabına baktığımda bu hadisi bulamadım. Ebu Mes'ud ed-Dimaşkl de bunu Sahih'te zikretmemiştir.

Ebu Sahr Humeyd b. Ziyad bunu Ebu Said el-Makburı kanalıyla Ebu Hureyre'den onun sözü olarak aktarmıştır.

 

Tahric: Beyhaki, Sünen (3/175).

 

 

 

9474- Muaz der ki: Yüce Allah kulu hastalıkla sınadığı zaman soldaki meleğe: "Yazma!" buyurur. Sağdaki meleğe de: "Kuluma (sıhhatliyken) işlediği en iyi amelleri(n sevabını) yaz!" buyurur.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/231).

 

 

 

9475- Ebu Hureyre der ki: Müslüman kul hastalandığı zaman sağdaki meleğe: "Salih kuluma (sıhhatliyken) işlediği en iyi amelleri(n sevabını) yaz" diye seslenilir. Soldaki meleğe de: "Kulum hasta olduğu müddetçe ona bir şey yazma" diye seslenilir.

 

Ravi der ki: Ebu Hureyre'nin yanında bulunan bir adam: "Keşke ben devamlı hasta olarak yatsaydım" deyince, Ebu Hureyre: "Kul günahlardan ikrah etti" dedi.

 

Tahric: İsnadı hasendir ve mevkufbir hadistir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (14)

 

 

 

9476- Suheyb'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın mümin kula takdir etmiş olduğuna şaşırdım. Allah'ın ona takdir etmiş olduğu her şey hayırlıdır. Bu şey sadece mümin kimse için geçerlidir. Mümin kimseye bir bolluk isabet ettiği zaman şükrederse bundan dolayı ona iki sevap vardır. Ona bir zarar isabet ettiği zaman da sabrederse ona bir sevap vardır. Allah'ın, Müslüman hakkında takdir etmiş olduğu her şey kendisi için hayırlıdır.''

Müslim bunu Sahih'te Hudbe b. Halid kanalıyla rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Müslim 3/2295 (64).

 

 

 

9477- Ömer b. Sa'd'ın, babasından bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Müslümanın haline taaccüb ediyorum. başına bir musibet geldiği zaman sevabını Allah'tan bekleyerek sabreder. Hayırlı bir şeyolduğu zaman da Allah'a hamd edip şükreder. Müslüman kişi, ağzma götürdüğü lokma bile dahil olmak üzere her şeyle sevap kazanır. ''

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tayalisi, Müsned (sh. 29), Ahmed, Müsned (1/177) ve Bezzar, Müsned (4/29).

 

 

 

9478- Enes der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte idik.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tebessüm ederek: "Müminin haline taaccüb ediyorum. Yüce Allah hakkında ne takdir etmişse mutlaka kendisi için hayırlıdır" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed (3/117), Hennad, Zühd (1/237) ve İbn Hibban, Sahih (2/507).

 

 

 

9479- Enes b. Malik der ki: Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} öyle bir şeyanlattı ki İslam'ı bildiğimiz zamandan beri hiçbir şey için böylesine sevinmedik. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Mümin kimse birine yol göstermekle sevap kazanır. Eziyet verici bir şeyi yoldan kaldırmakla sevap kazanır. Acem (Arapça bilmeyen) birine diliyle yardımcı olmasıyla sevap kazanır. Ailesiyle birlikte olmakla sevap kazanır. Hatta giysisi (nin cebi)nde bulunan parayı yoklamak üzere elini yanlış yere uzatıp onu yerinde bulamaması ile iyice yokladığında onu kaybetmediğini fark etmesi arasındaki içinin sızlamasına karşılık bile sevap kazanır. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Nasr, Ta'zim Kadri's-Salat (2/822).

 

 

 

9480- Ebu Derda der ki: Ebu'l-Kasım'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Yüce Allah: ''Ey İsa! Ben, senden sonra öyle bir ümmet göndereceğim ki. onlara sevdikleri bir şey ulaştığında Allah'a hamd ederler. Hoşlanmadıkları bır şey (musibet) ulaştığında sevabı ümid ederler ve sabrederler. Onlarda ne hilim (yumuşaklık), ne de ilim vardır'' buyurdu. Hz. isa: ''Ey Rabbim! Onlarda hilim ve ilim olmadığına göre bu nasıl olur?'' deyince, Yüce Allah: ''Ben onlara Kendi hilmimden ve ilmimden veririm'' buyurdu.''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9481- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah yardımı ihtiyaç oranında gönderdi. Sabrı da belanın yanında indirdi ...

 

Tank b. Ammar ile Abbad bunu rivayette tek kalmışlardır. Ravi zincirinde: "Abbad kanalıyla Tank'tan" ibaresi geçmiştir. Bu da doğru alanıdır. Zira Tank bu hadis ile bilinmektedir.

 

İsnadı çok zayıftır.

 

 

 

9482- Abdulazız b. Ömer der ki: Yüce Allah, Hz. Davud'a: "Ey Davud! Beni taleb eden birini gördüğün zaman ona hizmetçi 01. Ey Davud! Rızık konusunda sabret ki, sana yardım gelsin" diye vahyetti.

 

 

 

9483- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kula, Allah'tan yardım ihtiyaci oranında olur. Sabir da Allah tarafından kulun başına gelen musibetlere göre verilir ...

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Kuda'i, Müsnedüş-Şihab (2/111).

 

 

 

9484- Başka bir kanalla bu hadisin aynısı rivayet olunmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (S/46).

 

 

 

9485- Enes b. Malik der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Yüce Allah: ''Kulum çok sevdiği gözlerini kaybedip de buna sabrettiği zaman onları cennetle telafi ederim'' buyurur. "

 

Buhari bunu Sahih'te Abdullah b. Yusuf kanalıyla Leys b. Sa'd'dan rivayet etti. Buhari: "Eş' as b. Cabir ile Ebu Zilal bunu Enes'den, o da Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet ettiler.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Buhari, marda (S/2140), Ahmed, Müsned (3/144) ve Ebu Ya'la, Müsned (6/375).

 

 

 

9486- Ebu Zilal der ki: Enes'in yanında idim. Bana: "Gözün ne zaman kör oldu?" diye sorunca: "Daha ben küçük iken" dedim. Bunun üzerine Enes şöyle dedi: "Hz. Cibril, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldiğinde İbn Ümmü Mektum da orada bulunmaktaydı. Cibril, ona: "Gözlerin ne zaman kör oldu?" diye sorunca: "Daha ben küçük iken" cevabını verdi. Bunun üzerine Cibril: "Yüce Allah: ''Kulumun gözlerini alırsam onların mükafatı ancak cennettir'' buyurur" dedi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (7/119).

 

 

 

9487- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Hz. Cibril, bana Alemlerin Rabbinin şöyle buyurduğunu anlattı.' "Gözlerini kör ettiğim kimsenin mükafatı, cennetimde kalması ve Cemalime nazar etmesidir. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Dulabi, el-Kuna (2/6).

 

 

 

9488- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah: ''Çok sevdiği gözlerini aldığım kişi buna sabredip karşılığını benden beklediği zaman mükcifat olarak ona cennetten başkasına razı olmam'' buyurur.''

 

 

 

9489- Başka bir kanalla bu hadisin aynısı rivayet edilmiştir.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Adiy, el-Kamil (3/283), Ebu Ya'la (7/268) ve Hatib, Tarih (14/446).

 

 

 

9490- Enes der ki: İbn Ümmü Mektum bize uğradı ve selam verdi. ResululIah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Hz, Cibril'in bana anlattığını size bildireyim mi? Yüce Allah: ''Çok sevdiği gözlerini aldığım kişinin mükafatının ancak cennet olması benim üzerime bir haktır'' buyurur. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Abd b. Humeyd (1/368).

 

 

 

9491- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah: ''Kulumun gözlerini alırsam ve kulum sabrederse onları cennetle telafi ederim" buyurur, ''

Harb b. Meymun bunu Nasr kanalıyla rivayette tek kalmıştır.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (3/156).

 

 

 

9492- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"kulun iki sevdiceği (gözleri) gider ve sabredip ecrini ümid ederse mutlaka cennete girer" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Kudai, eş-Şihab 2/74 (908).

 

 

 

9493- Ata b. Ebi Rebah der ki: İbn Abbas bana: "Sana cennet ehlinden bir kadın göstereyim mi?" dedi. Kendisine: "Olur (göster)" deyince, Enes şöyle dedi: "İşte şu siyalıi kadın var ya, o, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip:

"Ben saralıyım, (nöbet gelince) üstümü başımı açıyorum. Allah'a benim için dua et (hastalıktan kurtulayım)" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Dilersen sabret, sana cennet verilsin, dilersen de sana şifa vermesi için Allah'a dua edeyim'' buyurdu. Kadın: ''Öyleyse sabredeceğim, ancak (kriz esnasında) üstümü başımı açmamam için Allah'a dua et'' deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona dua etti.''

Müslim bunu el-Kavarırı kanalıyla ve Buhari bunu Müsedded kanalıyla Yalıya'dan rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Müslim, el-birr ve's-sıla (4/1994) ve Buhari, marda (5/2140).

 

 

 

9494- Cabir anlatıyor: Humma, Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen kimsin?" diye sordu. Humma: "Ben Ümmü Mildem'im" cevabını verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kuba halkma gider misin?" buyurunca: "Evet (giderim)" dedi. Bunun üzerine humma onlara gitti. Kuba halkı hummadan o kadar çekti ki sonunda Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yakınarak: "Ey Allah'ın Resulü! Bu hummadan çektiğimiz nedir?" dediler. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dilerseniz Allah'a dua edeyim onu üzerinizden kaldırsın. Dilerseniz size kertiret olsun" buyurunca, Kuba halkı: "Hayır (kalsın ve) günahlarımıza kefaret olsun" dedi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (3/316), Ebu Ya'la (3/408) ve Abd b. Humeyd (1/314).

 

 

 

9495- Cabir bildiriyor: Kuba halkı, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Humma bize ağır gelmeye başladı" dedi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer üzerinizden kaldırılmasını istiyorsanız kaldırılır. Dilerseniz de size kertiret olur" buyurunca, Kuba halkı: "Hayır (kalsın ve) günahlarımıza kefaret olsun" dedi.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9496- Ebu Hureyre anlatıyor: Humma, Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Beni ailenden tercih ettiğin kimselere gönder" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu Ensar'a gönderdi. Humma onların üzerinde yedi gün yedi gece kaldı. Bu, kendilerine ağır gelince Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yakınmada bulundular. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanlarına gidip onları ev ev, kapı kapı dolaşmaya ve onlara afiyet duasında bulunmaya başladı. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geri dönünce ardından bir kadın geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki annem ve babam Ensar'dandır. Dostlarıma dua ettiğin gibi benim için de Allah'a dua et" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer dilersen Allah'a dua edeyim sana afiyet versin. Dilersen de üç gün daha sabredersin ve karşılığında sana cennet vardır" buyurdu. Bunun üzerine kadın: "Ey Allah'ın Resulü! Üç günle birlikte üç gün daha, bir üç gün daha sabrederim ve cenneti kazanmayı tehlikeye sokmam" karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Buhari, el-Edebu'l-Müfred (502) ve Hatib, Muvaddah el-Evham (1/493).

 

 

 

9497- Ebu Said el-Hudri der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müminin vücuduna rahatsıZiık veren hiçbir şey yoktur ki Allah o şeyi onun bir kısım günahlarına ketaret olarak saymasın" buyurunca, Ubey b. Ka'b: "Allahım! Sana kavuşana kadar namazdan, oruçtan, hacdan, umreden ve Senin yolunda cihaddan alıkoymayacak kadar bir hummayı Ubey b. Ka'b'ın bedeninden kaldırmamanı istiyorum" diye dua etti. Bunun üzerine olduğu yerde hummaya yakalandı ve ölene kadar bu hal kendisini bırakmadı. O haliyle de cemaat namazında bulunur, oruç tutar, hac eder, umre eder ve Allah yolunda savaşırdı.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9498- Ebu Said el-Hudri der ki: Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Bize isabet eden hastalıklar hakkında ne dersin? Onlara karşılık bize ne vardır?" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Günahlara) ketaret vardır" buyurdu. Ubey b. Ka'b: "Ey Allah'ın Resulü! Hastalık hafif olsa da mı?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir diken batması ve üzeri şeylerdir" buyurdu. Bunun üzerine Ubey b. Ka'b, hacdan, umreden, Allah yolunda cihaddan ve farz namazı cemaatle kılmaktan alıkoymayacak kadar hummaya yakalanması ve ölünceye kadar da kendisini bırakmaması için dua etti. Bundan sonra kim Ubey'yin tenine dokunduysa bedeninin hararetini hissetti.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (3/23), Ebu Ya'la (280) ve İbn Hibban (2928).

 

 

 

9499- Sabit der ki: Bize bildirilene göre İmran b. Husayn otuz üç yıl boyunca karnından rahatsız kaldı. Dostları yanına girip: "Hastalığının uzun sürmesi bizi yanına girmekten alıkoymaktadır" dediler. Bunun üzerine İmran b. Husayn: "Öyle yapmayın. Allah'a sevimli gelen, bana da sevimli gelir" dedi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır ve şahitleri vardır. İbn Sa'd, Tabakat (4/490), Ahmed, Zühd (216) ve İbnu'l-Mübarek (461).

 

 

 

9500- Hasan anlatıyor: İmran b. Husayn'ın rahatsızlığının şiddetli olduğu bir sırada yanına girdik. Bir kişi ona: "ValIahi seni böyle görmemden dolayı üzüntülüyüm" deyince, İmran b. Husayn şu karşılığı verdi: "Öyle yapma! Allah'a sevimli gelen, bana da sevimli gelir. Zira Yüce Allah: ''Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder''[Şura 30] buyurmaktadır. Bu da ellerimle işlediklerimden ötürüdür. Diğer günahlarımı da Allah affetsin.''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9501- Müseyyib b. Rafı' bildiriyor: Ebu Bekr es-Sıddik: "Müslüman kişi insanlar arasında günahsız bir şekilde dolaşır" dedi. Kendisine: "Ey Ebu Bekr! Niye ki (nasıl olur)?" denilince: "Bu, başına gelen bir musibetle, kendisine vuran bir taşla, kendisine batan bir dikenle ve ayakkabısının bağının kopmasıyla (bunların günahlarına kefaret sayılınasıyla) olur" karşılığını verdi.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9502- İbn Mes'ud der ki: "Şu kendisinden hoşlanılmayan ölüm ve fakirlik ne güzel şeydir. Allah'a yemin ederim ki, dünyada insan ancak ya zengin ya da fakir olur. Ben bunlardan hangisiyle imtihan olunursam olayım aldırmam. Zira zenginlikte şefkat, fakirlikte ise sabır vardır."

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9503- Ebu Zabyan der ki: Alkame b. Kays'ın yanında mushafları mütalaa ediyorduk. "Başa gelen hiçbir musibet Allah 'ın izni olmaksızın olamaz; Allah'a kim inanırsa onun gönlünü doğruya yöneltir"[Teğabun 11] ayetine geldiğimizde, kendisine bunun açıklamasını sorduk. Bunun üzerine O: "Burada başına bir musibet geldiğinde onun Allah'tan olduğunu bilen ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek ona razı olan kişi kastedilmektedir" dedi.

Bu hadis İbn Mes'ud kanalıyla da rivayet olundu.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Hakim, Müstedrek (2/484),

 

 

 

9504- Zünnun der ki: "Şu üç şey hidayet bayrağıdır. Musibet anında istirca etmek, verilen nimetlerde (Allah'ın emrettiği doğrultuda harcamalar yaparak Allah'ın emirlerine) itaat etmek ve bir şey verirken başa kakmamaktır."

 

 

 

9505- Hişam b. Urve, babasından bildiriyor: Kendisi, Velid b. Abdilmelik'i ziyaret etmek için gitmek üzere yola çıkmıştı. Kura vadisine geldiği zaman ayağında bir rahatsızlık belirdi ve kangren oldu. Bineklede yola çıkmışlardı. Kendisini bir bineğe birinin karşısında bindirmek istediklerinde bunu kabul etmedi. Sonra onu ikna ettiler ve kendisine ait bir deveye bindirdiler. Daha önce bineğe bu şekilde hiç binmemişti. Sabahladığı zaman: "Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak {engelleyecek} yoktur"[Fatır 2] ayetini okudu. Ayeti bitirdiği zaman: "Allah bu ümmete bu binekleri vermiştir ki asla şükrünü eda edemezler" dedi. Velid'in yanına ulaşana kadar ayağındaki ağrı daha da artmıştı.

 

Velid onu görünce: "Ey Ebu Abdillah! Onu kes, ben yaranın daha yukarı çıkmasından korkuyorum" deyince: "İstediğini yap!" karşılığını verdi. Velid onun için doktor getirdi. Doktor: "(Ayağının uyuşması için al şu) uyuşturucuyu iç" deyince, Urve: "Ben asla uyuşturucu içmem" karşılığını verdi. Doktor onu kontrol ettikten sonra yaradan bir şey kalır korkusuyla sağlam kısımdan da biraz olmak üzere keseceği yeri belirledi. Sonra bir testere alıp onu ateşe tuttu. Sonra Urve o ayağı üzerine ağırlığını verdi ve doktor baldırının ortasından ayağını kesti. Urve sürekli olarak: "Güzel güzel" diyordu. Velid: "Ben bu yaşlıdan daha sabırlı birini görmedim" dedi.

 

Urve'nin o yolculuğunda Muhammed adındaki bir oğlu ölmüştü. Gece atların bulunduğu yere girince bir katır onu tepmiş ve öldürmüştü. O oğlu, çocukları arasında en çok sevdiği idi. Geri dönünceye kadar Urve'den yaşadıkları hakkında bir şey dediği işitilmedi. Ancak dönerken Kura vadisine geldiğinde: "Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi. Allahım! Yedi oğlum vardı. Onlardan bir tanesini aldın ve altısını bıraktın. Bana dört aza verdin, birisini aldın ve üçünü bana bıraktın. Allah'a yemin olsun ki belalara maruz bıraktın, ama sonunda afiyet verdin. Bir şeyler aldınsa da geriye bir şeyler bıraktın" dedi.

 

Medine'ye geldiği zaman kavminden Ata b. Ebi Zueyb adında bir adam gelip: "Ey Ebu Abdillah! ValIahi biz seninle yarışmak veya güreşmek fikrinde değiliz. Bizim, senin görüşüne ve bizimle birlikte olmana ihtiyacımız vardır. Ancak maruz kaldığın musibetler, Allah'ın sana (ahiret için) sakladığı şeylerdir. Senden bize kalmasını istediğimiz şey de bize kaldı" dedi.

 

Tahric: İsnadı çokzayıftır. İbn Asakir, Tarih (11/287) Bak: Zehebi, Siyer (4/340).

 

 

 

9506- Abdullah b. Nafi' b. Zueyb, babasından bildiriyor: Urve b. ezZübeyr, Velid b. Abdilmelik'in yanına geldi. Ayağı kangren olmuştu. Velid ona doktorlar göndermiş ve doktorlar ayağının kesilmemesi halinde kendisini öldüreceği görüşüne varmışlardı. Bunun üzerine onu testereyle kestiler. Urve hiçbir uzvunu hareket ettirmeden durup sabretmişti. Ayağını doktorların elinde görünce onu isteyip aldı ve elinde çevirerek: "Beni senin üzerinde yürütene yemin olsun ki, O seninle harama" veya: "masiyete yürümediğimi bilmektedir" dedi.

 

İsnadı meçhuldür.

 

Velid (b. Müslim) der ki: "Abdullah b. Nafi' b. Zueyb'in veya Dimaşk ahalisinden başka birinin bildirdiğine göre babası, Urve'nin ayağının kesilmesi anında hazır bulunmuş ve Urve böyle demiştir. sonra Urve'nin emri üzerine ayağı yıkanmış, kokulandırılmış ve Kıpti bir kumaşa sarılmıştır. sonra onu (gömülmek üzere) Müslümanların mezarlığına göndermiştir. "

 

 

 

9507- (Kadı) Şureyh der ki: "Bir musibete maruz kaldığım zaman Allah'a dört defa hamd ederim. Musibetin bundan daha büyük olmamasına hamd ederim, bu musibete karşı bana sabır nasib ettiği için hamd ederim, uğradığım musibetin sevabını Allah'tan ümid etmemden dolayı istirca etmeye muvaffak ettiği için hamd ederim ve musibetin dinimle ilgili değil de, dünyamla ilgili olmasına hamd ederim."

 

İsnadı çok zayıftır.

 

 

 

9508- Muhammed b. Abdilvehhab el-Belhi der ki: "Hoşlanmadığın bir şeyle karşı karşıya kaldığında onun sayesinden senden defedilen şeyleri düşün (erek teselli bul)."

 

 

 

9509- Ebu Nasr der ki: Ebu Bekr b. Ayyaş hasta iken yanına Hıristiyanlardan bir doktor sokuldu. Bunun üzerine Ebu Bekr b. Ayyaş yüzünü duvara doğru çevirdi. Doktor geri çıkınca arkasından bakarak: "(Allahım!) Onun içinde bulunduğu şeyi (Hıristiyanlığı) benden uzak tuttun ya artık bana dilediğini yapabilirsin" dedi.

 

 

 

9510- Abdullah b. Hubayk der ki: Musa b. Tarif şöyle derdi: "Dünya, kişinin her şeyini alıp ona sadece dinini bıraksa Artık hiç önemli değildir, kendisine ondan ne zarar varsa."

 

 

 

9511- Avvam der ki: İbrahim et-Teymi, bize getirildiğinde ve zindanın kapısına ulaştığında kendisine: "Valiye bildirmemizi istediğin bir ihtiyacın var mı?" diye soruldu. Bunun üzerine: "Beni, Yusuf'un sahibinden daha hayırlı Rabbin yanında zikret" dedi. Dostlarımızdan bir kişinin dediğine göre o, zindana girince hüzünlü idi. Oradakilere sabretmeyi emreder ve: "Kurtuluş yakındır" derdi. Onlar da: "Eğer bizi serbest bıraksalar onu terk etmezdik" derlerdi.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Abdullah b. Ahmed, el-İlel (1/ 138).

 

 

 

9512- Esma b. Ubeyd der ki: Hz. Ebu Bekr'in yanına girdik. Ebu Bekr: "Ey kardeşlerim! Öyle bir gece geçirdim ki bana şu ve şu değerli şeyler verilse dahi bir daha böyle bir gece geçirmek istemem. Olan bir şeyin de olmamasını istemem" dedi.

 

İsnadı sahihtir.

 

 

 

9513- Amr b. Murre der ki: Rabi' b. Huseym felçli olarak sabahladı.

Ağzından sakalına salya akmaktaydı. Silmek için elini kaldırdı ,ama buna gücü yetmedi. Bunun üzerine Bekr b. Maiz kalkıp ağzını sildi. Rabi' ona bakarak: "Ey Bekr! Vallahi bu bende olanı Deylem'in en zenginin malı karşılığında bile değişmem" dedi.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Hennad, Zühd (1/231).

 

 

 

9514- Süfyan, babası kanalıyla Bekr b. Maiz'den bildiriyor: Rabi' b. Huseyrrı'in yüzünde bir şey vardı. Onun ağzı akardı. Rabi' b. Huseyrrı, Bekr b. Maiz'in yüzünü ekşittiğini görünce: "Ey Bekr! ValIahi bu bende olanı Allah katında en zenginin malı karşılığında bile değişmem" dedi

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Ebu Nuaym, Zevaid ez-Zühd (99) ve Fesevi, el-Ma'rife (2/571).

 

 

Süfyan bize şöyle bildirdi: Felçli olan Rabi' b. Huseyrrı'e: "Tedavi olsan" denilince şu karşılığı verdi: "Böyle bir şey düşündüm, ancak Ad kavmini, Semud kavmini, Ashabu'r-Ress'i ve aralarında yaşayan diğer kavimleri hatırladım. Onların da rahatsızlıkları olmuştu ve onların da tabipleri vardı. Tedavi olan da tedavi eden de kalmadı, hepsi yok olup gitti."

 

 

 

9515- Muhammed b. Eslem bu konuda şu şiiri okumuştur:

"Tabip tabipliğiyle ve ilacıyla takdir edileni geri çeviremiyor Ne oluyor da tabip geçmişte tedavi ettiği bir hastalıkla ölüyor! Nelak oldu tedavi eden de, tedavi olan da

ilacı getirip onu satan da, satın alan da."

 

 

 

9516- Hayyan b. Ebhar: "Bedenin hastalığa dayandığı müddetçe Hac'ı kullanma" demiştir.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Taberani, M. el-Kebir (4/36).

 

Mahir: Buradaki 'Hac' dan kasıt ''Haciyat'' tır. Yani hastalığa sabret, özel ruhsatlara hemen başvurma. demektir. Lakin bu güç ölçüsündedir. Hacciyatı terk edeyim derken din'ine zarar verme!!!

 

 

 

9517- Rakabe der ki: Dimas'ta bulunan İbrahim et-Teymi'ye: "Yüce Allah'a dua etsen de rahatsızlığını giderse" denilince: "Kendisiyle sevap kazandığım şeyi giderınesi için Allah'a dua etmekten utanırım" karşılığını verdi.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9518- Habib Ebu Muhammed el-Hizzani der ki: Ben hasta iken Hasan beni ziyarete geldi ve: "Ey Habib! Eğer sadece sevdiğin şeylerle sevap kazanacak olsaydın sevabımız az olurdu. Oysa Allah cömerttir. Kul hoşlanmadığı halde onu belaya maruz bırakır ve buna karşılık ona büyük sevaplar verir" dedi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'I-Keffarat (56).

 

 

 

9519- Mübarek bildiriyor: Hasan( -ı Basri) hastalıklardan söz etti ve:

"Vallahi müslüman, ecelinin yaklaştırıldığı, unutmuş olduğu ahiretinin hatırlatıldığı ve yine de günahlarına kefaret olacak günlerden hoşlanmaz."

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9520- Hatim b. Bişr der ki: Dedem Ata el-Horasani hasta olmuş ve Muhammed b. Vasi' onu ziyarete gelmişti. O, dedeme şöyle dedi: "Hasan'ın: ''Kişi malıyla sınanır ve sabreder. Ancak onunla yüksek derecelere erişemez. Yine bedeniyle sınanır ve sabreder. İşte bununla yüksek derecelere erişir'' dediğini işittim." Ata da birçok hastalığa yakalanmıştı.

 

Tahric: İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (80),

 

 

 

9521- İbrahim b. el-Velid der ki: Bir katır tarafından tepihp te ayağı kırılan İbrahim el-Mukri'nin yanına girdiğimde, bana: "Eğer dünya musibetleri olmasaydı Allah'ın huzuruna müflis bir şekilde çıkardık" dedi.

 

Tahric: Ebu Nuaym, Hilye (10/164).

 

 

 

9522- Zünnun der ki: "Şu an sana zarar verdiğini düşündüğün şey, peşinden seni sevindiren bir şeyi getirecek se gerçekte zarar veriyor değildir. Peşinden sana zarar verecek bir şeyi getirecekse şu an seni sevindiren şey sana zarar veriyor demektir."

 

 

 

9523- Ali b. Assam der ki: "Hoşlanmadığı şeye sabreden kişi, sonunda hoşlanacağı şeylerle karşılaşır" denilir.

 

İsnadı sahihtir.

 

 

 

9524- Cafer el-Huldi der ki: Cüneyd'in: "Sabır her hayrın anahtarıdır" dediğini işittim.

 

 

 

9525- Muhammed b. Amr der ki: Ömer b. Abdilaziz'in, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minberinde hutbe verip sabırdan ve Allah'ın faziletli kıldığı şeylerden bahsederek: "Yüce Allah kuluna dünyada bir şey verip onu geri aldığında kul sabrederse, Allah'ın kendisine vereceği mutlaka aldığından daha hayırlı olur" dediğini işittim.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9526- İbrahim b. Edhem der ki: İskenderiye'ye geldim ve Eslem b. Zeyd el-Cuheni adında yaşlı bir adamla karşılaştım. Bana: "Sen nerelisin?" diye sorunca: "Horasan ahalisindenim" dedim. Bana: "Dünya nimetlerini terk etmene sebep nedir?" diye sorunca: "Dünyadan yüz çevirmem ve sevabını Allah'tan beklememdir" dedim. Bunun üzerine bana: "Kul nefsini sabretmeye alıştırmadıkça Allah'tan sevab ümid edemez" dedi. Arkadaşlarından biri: "Sabretmek nedir ki?" diye sorunca: "Kişinin hoşlanılmayan şeylere karşı kendini tahammüle alıştırmasıdır" dedi. Ona:

"Bu sabır değil, gereksiz yere sabra kalkışmaktır" dediğimde, tuhaflaştı ve:

"Evladım! Bu dediğini nereden öğrendin?" diye sordu. Ona: "Bu, Yüce Allah'ın bir lütfudur" dediğimde: "Doğru söyledin. Bu sabır değil, gereksiz yere sabra kalkışmaktır. Evladım! Benden şunu iyi öğren ve aklında iyice tut. Bil ki kişinin hoşlanılmayan şeylere karşı kendini tahammüle alıştırması, zahitliğin en aşağı mertebelerindendir. Kul hoşlanılmayan şeylere tahammül ettiği zaman da Allah kalbine nur yerleştirir" karşılığını verdi. Ona: "O nur nedir?" dediğimde: "Kalbini aydınlatacak bir kandildir" cevabını verdi.

 

Tahric: Sülemi, Tabakat es-Sufiyye (31- 35).

 

 

 

9527- Mücahid der ki: Kıyamet gününde zengin kişi, hasta kişi ve köle olan kişi olmak üzere üç kişi hesaba getirilir. Yüce Allah, zengine: "Seni bana ibadet etmekten alıkoyan neydi?" diye sorunca: "Ey Rabbim! Malımı çoğalttın ve ben azdım" der. Bunun üzerine Hz. Süleyman mülküyle getirilir ve Allah, o zengine: "Senin malın bunun malından daha mı fazlaydı?" buyurur. Zengin: "Hayır onun malı daha fazlaydı" der. Bunun üzerine Yüce Allah: "Ama onun malı kendisini bana ibadet etmekten alıkoymadı" buyurur. Sonra hasta getirilir. Allah: "Seni bana ibadet etmekten alıkoyan neydi?" diye sorunca, hasta: "Bedenimdeki hastalıklarla meşgul oldum" cevabını verir. Bunun üzerine Hz. Eyyüb hasta haliyle getirilir ve Allah: "Senin hastalığın bunun hastalığından daha mı ağırdı?" buyurur. Hasta: "Hayır, onun hastalığı daha ağırdı" der. Bunun üzerine Yüce Allah: "Onun hastalığı onu bana ibadet etmekten alıkoymadı" buyurur. Sonra köle getirilir. Allah, köleye: "Seni bana ibadet etmekten alıkoyan neydi?" diye sorunca: "Beni köle kıldın ve başıma bir çok efendi musallat ettin" der. Bunun üzerine Hz. Yusuf köleliğiyle getirilir ve Allah, o köleye: "Senin köleliğin bunun köleliğinden daha mı sıkıntılıydı?" buyurur. Köle: "Hayır onun köleliği daha sıkıntılıydı" deyince, Yüce Allah: "Onun köleliği onu bana ibadet etmekten alıkoymadı" buyurur.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9528- Abdullah b. Abbas der ki: Bir defasında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bineğinin arkasına binmiştim. Bir ara bana: "Ey oğul! Sana birkaç söz öğreteyim mi? Belki Yüce Allah bunları sana faydalı kilar'' buyurunca, ben:

"Öğret ey Allah'ın Resulü!" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın emirlerini gözet ki O da seni gözetsin! Yüce Allah'ın buyruklarına uy ki O'nu hep yanında bulasın! Rahat zamanlarda Allah'ı an ki zor zamanlarında O da seni unutmasın. Bir şey isteyeceksen Allah'tan iste! Yardım isteyeceksen Allah'tan iste! Bil ki olacaklar konusunda artık kalemler kalktı ve sahifeler de kurudu (her şey yazildı ve bitti)! Bilmelisin ki tüm insanlar bir konuda sana fayda vermek için bir araya gelseler Allah takdir etmemişse bunu yapamazlar. Sana bir konuda zarar vermek için de hepsi bir araya gelseler Allah takdir etmemişse bir zarar veremezler. Bilmelisin ki hoşuna gitmeyen durumlarda sabretmende senin için büyük hayırlar vardır. Bil ki zafer sabırla gelir. Ferahlık sıkıntılardan sonra gelir. Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır. "

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ukayli, ed-Duafa (3/178) ve Taberani, M. el-Kebir (11/223).

 

 

 

9529- İbn Abbas der ki: Bir defasında çocuk iken Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gittim. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu: "Ey oğul! Yüce Allah'ın emirlerini gözet ki, O da seni gözetsin! Yüce Allah'ın buyruklarına uy ki O'nu hep yanında bulasın' Rahat zamanlarda Yüce Allah'ı an ki zor zamanlarında O da seni unutmasın. Bil ki senin hakkında yazilmamış olan şey başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başkalarına) gitmez. Bilmelisin ki tüm yaratıklar sana bir şey vermek için bir araya gelseler Yüce Allah vermek istemiyorsa bunu yapamazlar. Seni bir şeyden men etmek için de hepsi bir araya gelseler Yüce Allah vermek istiyorsa yine bunu yapamazlar. Bil ki kıyamete kadar olacaklar konusunda artık kalemler kalktı ve sahifeler de kurudu (her şey yazıldı ve bitti)! Bir şey isteyeceksen Yüce Allah 'tan iste! Sığınacaksan Allah'a sığın. Bil ki zafer sabırla gelir. Ferahlık sıkıntılardan sonra gelir. Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ukayli, ed-Duafa (3/397) ve Taberarri, M. el-Kebir (11/223), Hakim, Müstedrek (3/624) ve Kudai, Müsnedü'ş-Şihab (1/435).

 

 

 

9530- Ebu Derda der ki: "Bolluk zamanında çokça dua eden kişinin darlık zamanında duası kabul görür. Kapıyı çok çalan kişiye de kapı açılır. ''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9531- Ali b. Ebi Talib'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Sabırla rahatlığa kavuşmayı beklemek ibadettir" buyurmuştur.

 

İsnadı zayıftır.

 

Beyhaki der ki: İbn Bişran'ın rivayetinde: "Allah'tan gelecek rahatlığı beklemek ibadettir. Her kim de Allah'tan gelen az rızka razı olursa Allah da onun az ameline razı olur" şeklindedir.

 

 

 

9532- İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ibadetlerin en üstünü, (bir zorluk esnasında) rahatlığın geleceğini ümid etmektir" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır, İbn Adiy, el-Kamil (2/637),

 

 

 

9533- Enes'in bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah 'tan gelecek rahatlığı beklemek, ibadettir" buyurmuştur.

Beyhaki der ki: "Bu mürsel bir hadistir."

 

Tahric: İsnadı hasendir, ancak Beyhaki'nin dediği gibi mürsel bir hadistir.

 

 

 

9534- Enes'in bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gelecek rahatlığı beklemek ibadettir" buyurmuştur.

Beyhaki der ki: "Süleyman b. Seleme el-Habairi bunu müsned olarak rivayet etmiştir. Ancak önceki hadiste geçtiği gibi mürsel olması daha uygundur."

 

Tahric: İsnadı çokzayıftır.İbn Adiy, el-Kamil (2/508, 3/1141) ve Hatib, Tarih (2/155),

 

 

 

9535- İbn Mes'ud'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın fazlından isteyin. Zira Allah, kendisinden istenmesini sever. ibadetlerin en üstünü de (sıkıntı sonrası) gelecek rahatlığı beklemektir" buyurmuştur.

 

İsnadı zayıftır. Taberani, M. el-Kebir (10/124 (10088) ve M. el-Evsat (2/15).

 

Beyhaki der ki: "Hammad b. Vakıd bunu rivayet te tek kalmıştır ve kendisi rivayette güçlü biri değildir."

 

 

 

9536- Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr, babasından bildiriyor: Hz. Musa: "Ey Rabbim! İbrahim'e, İshak'a ve Yakub'a ne verdin?" deyince Allah şöyle buyurdu: "İbrahim, beni her şeyden üstün tuttu ve hep beni tercih etti. İshak ise kendi canını bana kurban etti. Canını kurban eden kişi başka şeylerde daha da cömerttir. Yakub'a da ne kadar bela verdiysem benim hakkımda hüsnü zannı daha fazla oldu.''

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9537- Hasan( -ı Basri) der ki: "Yüce Allah onu (İbrahim'i) yıldızlarla sınadı. Sabrettiğini görünce de onu övdü ve tamamlayıp bunları ona öğretti. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Cerir, Tefsir (1/527) ve Ebu Ubeyd, el-Hutab ve'l-Mevaiz (126).

 

 

 

9538- Abdullah b. Zeyd b. Eslem, babası Eslem'den bildiriyor: Ebu Ubeyde (Müslümanlarla birlikte RumIarın karşısında) sıkıntıya düşünce, Ömer kendisine şöyle bir mektup yazdı: "Mümin kul ne kadar sıkıntılı bir duruma maruz kalsa da Yüce Allah mutlaka ona bir çıkış yolu gösterir. Bir zorluk da iki kolaylığa (zafer veya şahadete) üstün gelecek değildir. Yüce Allah da: "Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, nöbet bekleyin ve Allah'tan korkun ki başarıya erişebilesiniz"[Al-i İmran 200] buyurmuştur.''

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Perec Ba'de'ş-Şidde (sh. 24), İbn Ebi Şeybe, Musannef (5/335, 13/3738, Ebu Davud, Zühd (80), Hakim, Müstedrek (2/300, 301) ve Malik, Muvatta (sh. 446).

 

 

 

9539- Muaviye b. Kurra, kendisine anlatan birinden bildiriyor: Abdullah b. Mes'ud: "Şayet zorluk bir deliğe girecek olsa, kolaylık da onunla birlikte o deliğe girer" dedi. Sonra da: "Yüce Allah: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır"[İnşirah 5,6] buyurmaktadır" dedi.

Bu hadis başka bir kanalla merfU olarak zikredilmiştir ve zayıf bir hadistir.

 

Tahric: İsnadı meçhuldür. İbn Ebi Dünya, el-Ferec Ba'de'ş-Şidde (sh. 24), İbn Cerir, Tefsir (30/236) ve Taberani, M. el-Kebir 10/85 (9977).

 

 

 

9540- Enes b. Malik der ki: Bir defasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) otururken yan tarafında bulunan bir deliği göstererek: "Şayet zorluk bir deliğe girecek olsa, kolaylık o deliğe girip onu oradan çıkarır!" buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır''[İnşirah S,6] ayetlerini indirdi.

 

İsnadı zayıftır.

 

Beyhaki der ki: "Humeyd bunu rivayette tek kalmıştır. Ancak bir sonraki hadiste geçtiği üzere mürsel olarak rivayet edilmiştir."

 

 

 

9541- Eyyub bildiriyor: Hasan(-ı Basri): "Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır"[İnşirah 6] buyruğunu açıklarken şöyle dedi: Bir gün Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevinçli ve neşeli bir şekilde gülerek dışarıya çıktı ve şöyle buyurdu: "Bir zorluk iki kolayilğa galip gelecek değildir. Zira Yüce Allah: ''Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır''[İnşirah 5,6] buyurur.''

 

Tahric: İsnadında Hakim'in tanımadığım hocası vardır ve hadis mürseldir. İbn Adiy, el-Kamil (2/694) ve Hakim, Müstedrek (2/255).

 

 

 

9542- Muhammed b. Amir el-Belhi bu konuda şu şiiri okumuştur: "Ey Nuh'un ve ailesinin üzerinden üzüntüyü gideren! Ey Yunus peygamber'in üzerinden üzüntüyü gideren! Ey her sıkıntıda olanın mevlası!

Ey Musa'ya ve kabilelerine denizi ikiye yaran! Ey Yakub'un ev halkından hüznü gideren! Ey ateşi İbrahım'e soğuk kılan!

Ey hastalıkları Eyyub'un üzerinden kaldıran! Tabipler hastalıklarda hiç bir fayda veremez Hakıki tabip Sensin, kimse Seni yenemez."

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9543- Ahmed b. Yahya bu konuda şu şiiri okumuştur:

"Refah ve bolluk kapısının anahtarı sabırdır

Her zorlukla birlikte bir de kolaylık vardır.

Zaman geçip gider de her şey bir fani olur

Her halden sonra başka bir durum hasıl olur.

Hoşlanılmayan her şeyi alıp da yok eder bu geceler

Kendisinde hayrın da, şerrin de yok olduğu geceler.

Nasıl olur durum aynı kalır her şey biterken

Gün ve ay peş peşe akar gibi geçip giderken.''

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9544- Muhammed b. el-Hüseyn der ki: Kasım b. Muhammed b. Cafer sık sık şu şiiri okurdu:

"Belki de kalıcı değildir gördüğün bu şey de

Belki zamanla refaha eriştiğini görürsün.

Belki bir gün Allah bir rahatlık ihsan eder de

Allah'ın yaratıkları için her gün bir hal üzere olduğunu görürsün.

Eğer bir zorluk gelirse başına kolaylığı ümid et arkasında

Zira Allah, kolaylığı takdir etmiştir her zorluk sonrasında."

 

Tahric: İsnadında İbn Ebi Dünya'nın tanımadığım hocası vardır.

 

 

 

9545- İbrahim b. Mes'üd der ki: Medine tüccarlarından bir adam Cafer b. Muhammed'in yanına gider gelirdi ve bazen onunla ortaklık ederdi. Cafer, onun durumunun güzel olduğunu düşünüyordu. Adamın durumu kötüye gidip (bir gün) Cafer b. Muhammed'e yakınmalarda bulununca, Cafer şu şiiri okudu:

"işlerin bir gün ters gitse bile korkma

Zaman uzundur bir gün gelir de belki her şey iyiye gider,

Ümitsizliğe de kapılma, çünkü ümitsizlik küfürdür

Belki de t\lIah azla da olsa muhtaç bırakmaz senin halini iyi eder.

Rabbin hakkında sui zanda bulunup hakkın yok alınmaya

Zira en layıktır t\lIah, hakkında hüsnü zanda bulunmaya."

Bunun üzerine adam: "Ben onun yanından insanların en zengini olarak çıktım" dedi.

 

 

 

9546- Yunus b. Habib der ki: Ebu Amr b. el-Ala bana şöyle dedi: (Zalim lakaplı vali) Haccac zamanında San'a'da zorluklar ve sıkıntılar içinde idik. (Bir gün) birinin:

"Nefislerini kerih görüp sevmediği bir çok şeyler bulunur

Kişi bundan devenin bağından kurtulması gibi kurtulur" dediğini işittim. Bunun üzerine bu kişinin sözlerini (umumu ilgilendiren) bir kurtuluş olarak yorumladım. O sırada bir kişinin: "Haccac öldü" dediğini işittim. Haccac'ın ölümüne mi yoksa adamın okuduğu o beyte mi daha çok sevinmekteydim bilemedim."

 

 

 

9547- Muhammed b. el-Hüseyn der ki: Deli birinin çocuklardan kaçarak mescide sığındığını gördüm. Adam gelip mescidin bir köşesinde oturunca çocuklar dağılıp gitti. Bunun üzerine bu deli kişi: "Durum kötü oldu mu rahatlığı bekle, çünkü zamanıdır

En zor şey ise rahatlığa kavuşmanın yakın olma anıdır" diyerek kalktı.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. İbn Ebi Dünya, el-Perecu Ba' de'ş-Şidde (sh. 43).

 

 

 

9548- Hüseyn b. Abdirrahman bildiriyor: Bir şeyden dolayı kral, veziri görevinden atmıştı ve vezir bu duruma çok üzülmüştü. Vezir, bir gece yolculukta iken bir adamın şu beyiti okuduğunu işitti: "Seni iyiliklere alıştırıp sıhhatli kılan Rabbin hakkında hüsnü zanda bulun Zira geçmişte sana yeten Rabbin mutlaka sana gelecekte de yetecektir. Bunun üzerine vezir rahatladı ve bu kişiye on bin dirhem verilmesini emretti.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Perecu Ba'de'ş-Şidde (sh. 43).

 

 

 

9549- Ebu Bekr b. Ebi Dünya der ki: Kureyşli bir adam bana şu şiiri okudu:

"Rabbinin şimdi ve geçmişte sana verdiği nimetlerin

Sayamayacağın kadar çok olduğunu görmez misin?

Sen dertleri sormaktasın, hiçbir şeyin kalıcı olmadığı gibi

Dertlerinin de kalıcı olmadığını bilmez misin?

Belki bundan sonra dertlerinden yana

Allah rahmet bakışıyla bakacak sana."

 

 

 

9550- Ebu'I-Hasan Ali b. Bekran el-Vasiti der ki: Ali b. Mehdi bize şu

şiiri okudu:

"Belki içinde bulunduğun bu sıkıntının ardından

Yakın bir zamanda bir rahatlama vardır.

Belki korkan kişinin güvende olması, esirin esaretinin bitmesi,

Belki de uzaklarda gurbette olan kişinin ailesine dönmesi vardır.

Keşke rüzgarlar hizmetimizde olsaydı

OIsaydı da ihtiyaçlarımızı karşılasaydı.

Keşke kuzey rüzgarı gelip haber verse bize ailemizden

Keşke güney rüzgarı da bildirse ailemize bizden.

Bu günün sadece ilki geçip gitmiş olsa bile Yarının sabahı bekleyeni için yakındır."

 

 

 

9551- Halladi der ki: Semmi bize şu dizeleri okudu ve bunların Ali b. Ebi Talib'e ait olduğunu söyledi: "Belalar içindeyken sana kaç mutluluk geldi. Bela beklerken de sana kaç defa sevinç geldi.''

 

 

 

9552- Verıze b. Muhammed el-Gassani bildiriyor: Salim b. Hüseyn'in şöyle dediğini işittim: "Köşklerden bir köşkte şu beyiti okudum:

 

 

 

395

 

 

 

"Allah bir ihtiyacı müyesser kılmak istediği zaman Ümitsizliğin içinden bir çıkışın olduğunu görürsün." Salim yine bana şu beyiti okudu:

"Bazı ihtiyaçlar imkansız hale gelirken

Bazıları da ümidi kesmişken çıkagelir."

Salim yine bana şu beyitleri okudu:

"Dünyada kulu üzen hiç bir hüzün yoktur ki

Mutlaka onun bir rahatlık anahtarı vardır.

Dünyada içi sıkılmış bir şekilde dolaşırken kul

O halinden nasıl kurtulacağını düşünmesi vardır.

Belki de Rabbinden bir nimet ile erişir sabaha

Bir de bakar ki kurtulmuş ve ermiş refaha.''

 

 

 

9553- Ebu Cafer Muhammed b, Hatim el-Kuşti bildiriyor: Abd b. Humeyd, kendisine işlerinin ters gitmesinden şikayette bulunan bir adama şöyle dedi:

"Ey sıkıntılar içinde sabahı eden kişi

Darlandığında inşirah Suresi'ni okumayı unutma.''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9554- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Hastalan ziyaret edin ve size dua etmelerini söyleyin. Zira hasta kişinin duası, kabul edilmiş ve günahları bağışlanmıştır. ''

 

İsnadı çok zayıftır.

 

 

 

9555- İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Hastanın iyileşinceye kadar duası geri çevrilmez" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (70).

 

 

 

9556- Ubeydullalı b. Ebi Salih der ki: Ben hasta iken Tavus yanıma girdi. Ona: "Ey Ebu Abdirralıman! Bizim için dua et" dediğimde: "Sen kendin için dua et. Zira Allah darda olan kişinin duasını kabul buyurur" karşılığını verdi.

 

 

 

9557- Kurdus et-Teğlibi der ki: İncil'i okurken: "Allah, kuluna hoşlanmadığı bir iş verir ve kendisine nasıl yakaracağına bakmayı sever" yazılı olduğunu gördüm.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (94).

 

 

 

9558- Süfyan b. Uyeyne der ki: Muhammed b. Ali, Muhammed b. elMünkedir ile karşılaştı ve: "Ne oluyor? Seni üzüntülü görüyorum" dedi. Ebu Hazım: "Kendisine ağır gelen bir borçtan dolayı öyle" deyince, Muhammed b. Ali: "O, dua etmeye başladı mı?" diye sordu. Ebu Hazım: "Evet" karşılığını verince, Muhammed b. Ali: "Her ne olursa olsun kulun Rabbine daha çok dua etmesine vesile olan ihtiyaç bereketli bir ihtiyaçtır" dedi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Perec ba' de'ş-şidde (sh. 22).

 

 

 

9559- İbn Uyeyne der ki: ''Kulun hoşlanmadığı bir şey kendisi için sevdiği şeyden daha hayırlıdır. Çünkü hoşlanmadığı şey onu dua'ya yöneltir. Sevdiği şey ise onı oyalayıp dua'dan alıkoyar.''

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Perec ba'de'ş-şidde (sh. 22).

 

 

 

9560- Said b. Abdilazız'in bildirdiğine göre Hz. Davud: "Duayı bela ile ettiren Allah'ı bütün eksikliklerden tenzih ederim. Şükrü de bela ile ettiren Allah'ı bütün eksikliklerden tenzih ederim" dedi.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. İbn Ebi Dünya, el-Perec ba' de'ş-şidde (sh. 22).

 

 

 

9561- Sabit der ki: Bize ulaşan habere göre Yüce Allah, Cibril'i insanların ihtiyaçlarını karşılamak ile görevlendirmiştir. Mümin kimse dua ettiği zaman, Allah: "Ey Cibril! Onun ihtiyacını (hemen) verme. çünkü onun dua etmesini seviyorum" buyurur. Kafir kimse dua ettiği zaman da: "Ey Cibril! Onun ihtiyacını hemen ver. çünkü onun dua etmesini sevmiyorum" buyurur.

Bu hadis bu şekilde bilinmektedir ve bir sonraki hadiste Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) isnad edilerek te rivayet edilmiştir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Nuaym, Hilye (2/327, 328).

 

 

 

9562- Cabir'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Cibril, insanların ihtiyaçlarını karşılamak ile görevlendirilmiştir. Mümin kulu dua ettiği zaman, Allah: ''Ey Cibril! Kulumun bu ihtiyacını (hemen) verme. Çünkü onun sesini seviyorum'' buyurur. Kafir kulu dua ettiği zaman da: ''Ey Cibril! Bu kulumun ihtiyacını hemen ver. Çünkü ne onu, ne de sesini sevmiyorum'' buyurur.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9563- Sabit der ki: Ubeydullah b. Ziyad, Safvan b. Muhriz'in yeğenini alıp hapsetti. Safvan ne kadar ileri gelenleri görüp onun iyi olduğunu söylediyse de bir işe yaramadı. O gece namazgahında geceledi. Rüyasında kendisine bir kişi gelip: "Kalk ey Safvan! Doğru yoldan ihtiyaçlarını iste" dedi. Bunun üzerine Safvan korkulu bir şekilde kalktı ve abdest alıp namaz kıldı. Sonra da dua etti. Bu sırada yeğeni kapıyı çalmaya başladı. "Kim o?" diye seslenince, yeğeni: "Ben filanım" karşılığını verdi. Safvan: "Seni bu saatte çıkarıp getiren nedir?" diye sorunca şu karşılığı verdi: "Emir gece yarısı kalkıp meşalelerin yakılmasını ve polislerin gelmesini istedi. Hapishanelerin kapıları açıldı ve: "Safvan'ın yeğeni nerededir? Onu serbest bırakın. Zira onu hapsettiğim geceden beri gözüme uyku girmedi" dedi."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Nuaym, Hilye (2/214, 215).

 

 

 

9564- Muhammed b. Mahmud es-Semerkandi der ki: Yahya b. Muaz erRazi'nin şöyle dua ettiğini işittim: "Sabrım tükendi ve göğsüm daraldı. Bağışlamana ihtiyacım ve rahmetine arzum çoğaldı. Ben ihtiyacımdan dolayı çokça dua ettim. Sen de dilersen dualarımı kabul buyurursun. Bana merhamet etmeyecek misin? Ben sana muhtacım ve ihtiyacımda Sana güvenmekteyim. Senden başka sığınacak bir ilahım yoktur. Senden başka kendisine güveneceğim bir ortağın da yoktur. Senden istiyorum ey merhametlilerin merhametlisi! Beni en kısa zamanda rahatlığa kavuştur."

 

 

 

9565- Muhammed b. Amr b. Alkame bildiriyor: Ömer b. Abdilaziz'in:

"Yüce Allah bir kula verdiği nimeti ondan çekip aldığında, kul buna karşılık sabrederse Allah ona aldığından daha güzelini verir" dediğini, sonra da: "Sabredenlere, mükafatları hesapsız ödenecektir"[Zümer 10] ayetini okuduğunu işittim.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ebu Nuaym, Hilye (5/298) ve İbnu'l-Cevzi, Siretu Ömer b. Abdilaziz (sh. 177).

 

 

 

9566- Fayd b. İshak der ki: Fudayl b. İyad'a: "Sabretmenize karşılık selam sizlere"[Ra'd 24] buyruğu hakkında sorulunca: "Burada, hoşlanılmayan şeylere karşı tahammül göstermeniz ve dünyada lezzetlere karşı sabretmeniz kastedilmektedir" dedi.

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9567- Zünnun der ki: "Sabrın en üstünü günah olan şeylere karşı koymada gösterilen sabırdır.''

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9568- Seri der ki: "İnsanların en sabırlısı hak olan bir konuda sabreden kişidir. ''

 

 

 

9569- Ebu Derda der ki: "Ey insanoğlu! Şu üç şey işinin özüdür: Bunlar, uğradığın belalardan yana şikayette bulunmaman, acılarını başkalarına anlatmaman ve kendi dilinle kendini küçük düşürmemendir."

 

Tahric: İsnadında meçhul bir ravi vardır. Ebu Nuaym, Hilye (1/223,224).

 

 

 

9570- Abdussamed b. Ma'kil der ki: Vehb b. Münebbih'in şöyle dediğini işittim: "Tevrat'ta peş peşe gelen dört satırı okudum, şöyle yazıyordu: "Başına gelen bir musibetten ötürü şikayetçi olan kişi, Rabbini şikayet etmiş olur. Bir zengine boyun eğen kimsenin dininin üçte ikisi gider. Dünyada kaçırdığı fırsatlardan ötürü üzülen kimse, Rabbinin takdirine kızmış olur. Allah'ın Kitab'ını okuyup da Allah'ın kendisini bağışlamayacağını zanneden kişi, Allah'ın ayetleriyle alayedenlerdendir."

 

Tahric: Ebu Nuaym, Hilye (4/38).

 

Beyhaki der ki: "Bu hadis başka bir kanalla Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) isnad edilerek rivayet edilmiştir ve güçlü değildir."

 

 

 

9571- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Dünya işleri için üzüntülü olarak sabahlayan kimse, Allah'a kızarak sabahlamış olur. başına gelen bir musibetten ötürü şikayetçi olan kimse, Rabbini şikayet etmiş olur. Ondan bir şeyler elde etmek için zengine boyun eğip küçülen kimsenin, Allah amelinin üçte ikisini giderir. Kim kendisine Kur'an verildiği halde cehenneme girerse Allah onu (rahmetinden) uzaklaştırsın. ''

Beyhaki der ki: "Vehb b. Raşid bunu bu isnadla rivayette tek kalmıştır.

Başka bir kanalla da zayıf olarak rivayet edilmiştir."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Hibban, el-Mecruhin (3/33) ve İbn Adiy, el-Kamil (7/2529,2530).

 

 

 

9572- İbn Mes'üd'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Dünya işleri için üzüntülü olarak sabahlayan kimse, Allah'a öfkeyle sabahlamış olur. başına gelen bir musibetten ötürü şikayetçi olan kimse, Rabbini şikayet etmiş olur. Zengin birinin yanına girip ona boyun eğen kimsenin dininin üçte ikisi gider. Kur'an'ı okuyup da cehenneme giren kişi. Allah'ın ayetleriyle alayedenlerdendir. ''

 

Tahric:  İsnadı çok zayıftır. Hatib, Tarih (4/368).

 

 

 

9573- Ferkad der ki: Tevrat'ta şöyle bir yazı okudum: "Dünya işleri için üzüntülü olarak sabahlayan kimse Allah'a kızarak sabahlamış olur. Zengin biriyle oturup ona boyun eğen kimsenin dininin üçte ikisi gider. başına gelen bir musibeti insanlara şikayet eden kimse, Rabbini şikayet etmiş olur.''

 

Tahric: İçinde Hadir b. Eban'ın bulunmasından dolayı isnadı zayıftır. Abdullah b. Ahmed, Zevaid ez-Zühd (sh. 327) ve Ebu Nuaym, Hilye (3/45,46).

 

 

 

9574- İbn Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Başa gelen musibetleri ve hastalıkları gizli tutmak, iyilik hazinelerindendir" buyurdu. Ayrıca musibeti yayan kimsenin sabretmemiş olduğundan da bahsetti.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Nuaym, Hilye (8/197) ve Zikru Ahbar Isbehan (2/42).

 

 

 

9575- İbn Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Başa gelen musibetleri, hastalıkları ve verilen sadakayı gizli tutmak, iyilik hazinelerindendir" buyurdu.

Beyhaki der ki: "Bu hadis Abdullah b. Abdilaziz kanalıyla babasından rivayet olunmuştur."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (3/1088) ve İbn Hibban, el-Mecruhin (2/132).

 

 

 

9576- İbn Ömer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Başa

gelen hastalıkları gizli tutmak iyilik hazinelerindendir" buyurmuştur.

 

İsnadı çok zayıftır.

 

 

 

9577- İbn Ömer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Verilen sadakayl. başa gelen musibeti ve hastalıkları gizli tutmak, iyilik hazinelerindendir. bunları yayan kimse de sabretmemiş olur" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (3/1088, 5/1934).

 

 

 

9578- AHi b. Abdirralıman b. Yakub der ki: Bize ulaşan habere göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Üç şey iyilik hazinelerindendir. Bunlar verilen sadakayı gizli tutmak, başa gelen musibeti ve hastalıkları gizli tutmaktır" buyurmuştur.

 

 

 

9579- Hasan el-Basri der ki: "Kim bir belaya maruz kalır ve üç gün boyunca bunu kimseye şikayette bulunmazsa Allah onu rahmetiyle mükaf atlandırır. ''

 

Tahric: İsnadında meçhul bir ravi vardır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (127).

 

 

 

9580- İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Üç gün boyunca yokluğa sabreden hiçbir ev halkı yoktur ki, Allah onlara rızıklarını vermiş olmasın" buyurmuştur.

Beyhaki der ki: "İsnadı zayıftır. Başka bir kanalla da zayıf olarak rivayet edilmiştir. "

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. İbn Hibban, el-Mecruhin (3/163).

 

 

 

9581 - İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kim aç kalır veya muhtaç duruma düşer ve bunu insanlardan gizli tutarsa, artık Allah'ın, o kimseye helalden bir yıllık rızkını vermesi üzerine hak olur. ''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9582- Yaküb b. Ata bildiriyor: Ata mescide gitmek istediği zaman giysisini giyer ve yanında kimsenin olmadığını düşünürdü. çünkü onun bir gözü görmezdi. Bir gün kendisine: "Babacığım! Sanki şu gözünden rahatsız gibisin!" dediğimde: "Bunu anladın mı?" dedi. Ona: "Evet" dediğimde: "Kırk yıldan beri o gözümle görmüyorum ve annen bundan haberdar olmadı" karşılığını verdi.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9583- Muğire der ki: "(Bir gün) Ahnef b. Kays'ın yeğeni dişinin ağrısından yakınmada bulundu. Oysa ben otuz yıldan beri bir gözümle görmüyorum ve bunu kimseye söylemedim.''

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. İbn Asakir, Tarih Dimaşk (7/19).

 

 

 

9584- Ali b. Assam der ki: Fudayl b. İyad hasta oğlu Ali'nin yanına girdi. Oğlu inlemekteydi. Ona: "İnliyor musun? İnleme!" dedi, Bunun üzerine oğlu ölene kadar bir daha inlemedi.

 

İsnadı sahihtir.

 

 

 

9585- Ali b. Assam der ki: Fudayl b. İyad hasta oğlunun yanına girdi.

Oğlu inlemekteydi. Ona: "Evladım! Seni hasta eden Allah'tır, inleme!" dedi. Bunun üzerine oğlu bir çığlık atarak bayılınca, Fudayl, ona: "Oğlum! Oğlum!" diye seslendi. Oğlu ölene kadar da bir daha inlemedi.

 

İsnadı sahihtir.

 

 

 

9586- Ebu Osman der ki: Ebu Hafs ile birlikte hasta birinin yanına girdim. Hasta: "Ah ah!" diye inleyince, Ebu Hafs: "Kimden ahlıyorsun?" dedi. Hasta acısını bastırıp susunca Ebu Hafs: "Ne ile sabrediyorsun?" dedi.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. İbn Cerir, Sifatu's-Safva (4/119). 

 

 

 

9587- Mincab der ki: Adamın biri Şerik'e: "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sorunca: "Kendimi hasta olan, ancak Yüce Allah'a şikayette bulunmayan biri olarak hissediyorum" karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Yahya b. Main, Tarih (2/251, 252).

 

 

 

9588- Halef b. Havşeb bildiriyor: Hasan el-Basri: "İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür"[Adiyat 6] ayetini açıklarken: "Burada kişinin başına gelen musibetleri zikredip (Allah'ın verdiği) nimetleri unutması kastedilmektedir" dedi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l-Keffarat (222) ve İbn Cerir, Tefsir (30/278) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/603).

 

 

 

9589- Süfyan'ın bildirdiğine göre fakihlerden bir kişi: "Başına gelen musibetten ve sana acı veren bir şeyden bahsetmemen, nefsini de temize çıkarmaman sabırdandır" demiştir.

 

Tahric: İsnadında meçhul bir ravi vardır. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l- Keffarat (223).

 

 

 

9590- İbn Avn der ki: "Muhammed b. Sirin rahatsız olduğu zaman bu hastalığından kimseye bahsetmezdi. Bazen de sadece bilgi vermek için dile getirirdi. ''

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. İbn Ebi Dünya, el-Marad ve'l- Keffarat (182). 

 

 

 

9591- Rabi' b. Külsum der ki: Dişi ağrıyan Hasan(-ı Basri)'nen yanına girdik. O: "Başıma bu dert geldi. Sen, merhametliterin en merhametlisisin"[Enbiya 83] diyordu.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9592- Nadr b. İsa b. Yahya der ki: Bir adam, Ebu Abdillah es-Saci'ye şöyle dedi ve ben onu işitiyordum: "Ey Ebu Abdillah! (Üzerindeki hastalık veya sıkıntıya) razı olan kişi (bunun üzerinden giderilmesini) ister mi?" dedi. Ebu Abdillah: "Durumunu arz eder" deyince, adam: "Mesela ne gibi?" deyince, Ebu Abdillah: "Hz. Eyyüb'un: ''Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin''[Enbiya 83] demesi gibi" karşılığını verdi.

 

Tahric: Ebu Nuaym) Hilye (10/310).

 

 

 

9593- Ali b. Assam der ki: Peygamberlerin duası: ''Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım"[Kasas 24] ''Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum!''[Hud 47], "Senden başka tanrı yoktur, Sen münezzehsin, doğrusu ben haksızlık edenlerdenim"[Enbiya 87] şeklindedir.

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9594- Muhammed b. Vasi': "Allah'tan razı olmuş bir şekilde aç olarak akşamlayan ve aç olarak sabahlayan kimseye ne mutlu!" demiştir.

 

 

 

9595- yusufb. el-Hüseyn der ki: Zünnun el-Mısri'nin: "Şaşılacak şey bir musibete maruz kalıp da sabretmek değildir. Şaşılacak şey bir musibete maruz kalıp da ona razı olmaktır" dediğini işittim.

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9596- Ebu Hamid Ahmed b. Yusuf el-Aşkar der ki: Muhammed b.

Hamdun el-Kadi'nin, Ebu Hafs el-Kebir'e: "Mürid kişi kimdir?" dediğini işittim. Bunun üzerine o: "Utbe'yi geçmeyen kimse mürid sayılmaz" deyince: "Utbe nedir?" diye sordu. Ebu Hafs el-Kebir: "Varlığı yoklukta bilen, zenginlikle uzaklaşmaktan korkan, Allah'ı insanların bulunmadığı yerde zikreden ve lezzetin tadını sıkıntılarda bulandır" karşılığını verdi.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

9597- Yunus b. Meysere der ki: "Dünyada zahidlik, ne Helal olan bir şeyi haram kılmakla,ne de malı zayi etmekledir. Dünyada zahidlik, Allah katında olan nimetlere kendi elinde olandan daha fazla güvenmendir. Musibete maruz kalma ve kalmama durumunda halinin bir olmasıdır. Hak uğruna seni kınayanla öven kimsenin bir olmasıdır.''

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9598- Beyhaki der ki: Amr b. Vakıd bunu Yunus b. Meysere kanalıyla Ebu İdris'ten, o da Ebu'Derda'dan, o da Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir musibete maruz kaldığın zaman onun Sevabını ümid ederek o musibetten kurtulmaktan fazla sürekli o musibetin üzerinde kalmasını istemendir" şeklinde rivayet etmiştir.

 

Tahric: İsnadı çakzayıftır. Tirmizi 4/571 (2340) ve İbn Mace 2/1373 (4100).

 

 

 

9599- Ebu Red. bildiriyor: Hasan( -ı Basri): "Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık"[Furkan 20] buyruğunu açıklarken şöyle dedi: Fakir kişi: "Allah dileseydi beni de filan kişi gibi zengin kılardı" der. Hasta kişi: "Allah dileseydi beni de filan kişi gibi sağlıklı kılardı" der. Ama olan kişi ise: "Allah dileseydi beni de filan kişi gibi gören biri kılardı" der.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. İbn Cerir, Tefsır (18/194) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (6/243).

 

 

 

9600- Hasan(-ı Basri) der ki: "Bu hakikat insanları yorgun bıraktı ve şehvetleri ile arasını ayırdı. Bu hakikate sabreden kimse, bunun fazlını bilen ve akıbetini arzu edendir. İnsanlardan bazıları Kur'an'ı okumakta ve sünnetini bilmemektedir. Kur'an'da en fazla hak sahibi olanlar onu okumasalar bile onunla amel edenlerdir. Sen insanları afıyetli oldukları zamanda bilmektesin. Oysa bir musibete maruz kaldıklarında hakikatlerine giderler. Mümin kişi imanına, münafık kişi de nifağı üzerinde gider."

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9601 - Şakik der ki: "Kendisine inen musibeti Allah'tan başkasına şikayette bulunan kimse kalbinde Allah'a itaatin tatlılığını asla bulamaz."

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9602- Asmai der ki: Fudayl b. İyad, (bir sıkıntısından dolayı) şikayette bulunan bir adama bakıp: "Ey filan! Sana merhamet edeni sana merhamet etmeyen kimseye mi şikayet ediyorsun" dedi.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9603- Hasan b. Amr der ki: Bişr b. el-Haris'in: "Güzel sabır, hakkında insanlara şikayette bulunulmayandır" dediğini işittim.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Sülemi, Tabakat es-Sufiyye (sh. 43).

 

 

 

9604- Hasan b. Amr der ki: Bişr b. el-H aris 'in: "Üzüntü ve eziyetlere tahammül gösteremeyen kimse, sevdiği şeye erişemez" dediğini işittim.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. İbn Asakir, Tehzib Tarih Dimaşk el-Kebir (3/241).

 

 

 

9605- Hasan b. Amr der ki: Bişr b. el-Haris'in: "Allah bir kula hediye vermek istediği zaman, o kula eziyet edecek birini musallat eder" dediğini işittim.

Süfyan ise: "Eziyet görmeyen kimsede bir hayır yoktur" demiştir.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. İbnAsakir, Tehzib Tarih Dimaşk el-Kebir (3/239).

 

 

 

9606- Yusuf b. Esbat der ki: Süfyan es-Sevri'nin: "İblis, Hz. Eyyüb'dan inlemesinden başka bir kazanç elde etmemiştir" dediğini işittim. Sonra da:

"Bize göre musibeti nimet ve rahatlığı musibet saymayan kimse fakih (=dinde derin anlayış sahibi) olamaz" dedi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Şeybe, Musannef (14/48).

 

 

 

9607- İbrahim b. Fatik'in bildirdiğine göre Ruveym: "Sabır, şikayet etmeyi terk etmektir" dedi. Sonra da: "Razı olmak, musibetlerden lezzet almaktır" dedi.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. Sülemi, Tabakat es-Sufiyye (sh. ı 83) ve Ebu Nuaym, Hilye (10/30ı).

 

 

 

9608- Muhammed b. Abdillah der ki: Muhammed b. Said'in: "Şükreden, verilen nimetlerden dolayı şükreden kimsedir. Esas şükreden ise musibetlere şükreden kimsedir" dediğini işittim. Yine: "Şükreden, verilen nimetlerden dolayı şükreden kimsedir. Esas şükreden ise musibetlerden lezzet alandır" dedi.

 

İsnadı çok zayıftır.

 

 

 

9609- İbrahim b. es-Seri es-Sakati der ki: Ebu'l-Muğire el-Kass hastalanmış ve karnında yaralar oluşmuştu. Ebu'l-Muğire, babama selam gönderip durumunu bildirince, babam da şöyle dedi: "Sen de ona selamımı ilet ve ona: ''İrinleri akan kişinin Allah'a hamd etmesi, tirit yiyip de Allah'a hamd eden kimse gibi değildir'' de" dedi.

 

İsnadı zayıftır.

 

Beyhaki der ki: "Bir sonraki rivayet de kişinin ahirette kavuşacağı rahatlıktan dolayı musibetlerden lezzet alması konusundadır."

 

 

 

9610- Enes b. Malik der ki: Haram b. Milhan (ki Enes'in dayısıdır) Bi'r-i Mauna alayında yaralandığı zaman vücudundan akan kanı yüzüne ve başına sürerek: "Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki kazandım" demiştir.

 

Buhari bunu Sahih'te Hayyan b. Musa kanalıyla İbnu'l-Mübarek'ten rıvayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Ancak mevkuf bir hadistir.  -  Buhari, meğazi (5/43).

 

 

 

9611- Ebu Derda der ki: "Rabbime karşı alçak gönüllü olmak için fakirliği severim. Rabbime olan iştiyakımdan dolayı ölümü severim. Günahlarıma kefaret olacağı için de hastalığı severim.''

 

Tahric: Ebu Davud, Zühd (233).

 

 

 

duasıdır. Sizden önce birçok salih kişilerin de başına gelmiştir" dedi, Sonra Muaz hutbe verirken: "Allahım! Muaz'ın ailesine bu rahmetten daha iyi olan nasiplerini ver" dedi. Bu sırada biri geldi ve: "Oğlun Abdurrahman yaralandı" dedi. Abdurrahman, babası Muaz'ı görünce: "Babacığım! "Gerçek Rabb'indendir, sakın şüphelenenlerden olma"[Bakara 147] dedi. Bunun üzerine Muaz: "İnşallah beni sabredenlerden bulursun"[Saffat 102] dedi. Sonra Cuma gününden diğer Cuma gününe kadar Muaz'ın bütün ailesi öldü. En son olarak da kendisi öldü.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Hakim, Müstedrek (3/271) ve Ebu Nuaym, Hilye (1/240),

 

 

 

9613- Urve b. ez-Zübeyr bildiriyor: Amvas veba salgınında Ebu Ubeyde b. el-Cerrah ve ailesi yeni kurtulmuştu. O: "Allahım! Ebu Ubeyde'nin ailesinden nasibini al (onları imtihan et)" dedi. Sonra Ebu Ubeyde'nin serçe parmağında bir sivilce çıktı. Ebu Ubeyde ona bakmaya başlayınca, kendisine: "Önemli bir şey değildir" denildi. Bunun üzerine Ebu Ubeyde: "Allah'ın onu bereketli kılmasını temenni ederim. çünkü Allah az olan bir şeyi bereketli kıldığı zaman çoğalır" karşılığını verdi.

 

İsnadı zayıftır.

 

Delail en-Nübüvve'de de zikrettiğimiz gibi bize bildirildiğine göre Muaz b. Cebel, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen böylesi bir hadis nakletmiştir. Sonradan Şam'a gidip bu hastalık (veba) baş gösterince: "Allahım! Bunu (Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu yöndeki sözünü) işittiğimi biliyorsan Muaz'a ve Muaz'ın ailesine bu hastalıktan nasiplerini ver" diye dua etti. Sonra işaret parmağına bu hastalığın düştüğünü görünce, parmağına bakıp: "Allahım! Bunu bereketli kıl. Zira sen küçük bir şeyi bereketli kıldığın zaman o küçük şey büyür" demeye başladı.

 

Tahric: İbn Hibban, Sahih (727), Beyhaki, Delail en-Nübüvve (6/384) ve Ahmed, Müsned (4/196).

 

 

 

9614- Katade der ki: Hz. Ömer'in hilafeti döneminde Şam'da veba salgını baş gösterdi. Hatta kişi ayakları üzerinde duramaz olmuştu. Dönemin Şam valisi Amr b. el-As: "Bu beladan kaçıp şu dağlara ve vadilere doğru dağılın" deyince, Şurahbil b. Hasene: "Bela değil, aksine Rabbinizin rahmeti, Peygamber'inizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) duası ve sizden önceki salih insanların ölüm şeklidir. Ben Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında Müslüman olduğumda bu adam (Amr), ailesinin eşeğinden bile daha şaşkındı" karşılığını verdi. Muaz, Şurahbil'in böyle dediğini duyunca: "Allahım! Muaz'ın ailesine de bu beladan nasibini ved" dedi. Bunun üzerine Muaz'ın iki hanımı vebaya yakalanıp öldüler. Sonra oğullarından biri vebaya yakalandı. Oğlunun yanına girince oğlu: "Gerçek olan Rabbinden gelendir. O halde sakın şüphe edenlerden olma"[Bakara 147] dedi. Kendisi de: "İnşaatlah beni sabredenlerden bulacaksın"[Saffat 102] karşılığını verdi. Daha sonra da oğlu ölünce onu defnetti.

 

Sonrasında Muaz da vebaya yakalandı. Bu hastalıktan dolayı da ara sıra bayılıyordu. Bayılıp kendine geldikten sonra: "Allahım! Bu bela üzerimden eksik olmasın! Ancak izzetine yemin olsun sen de biliyorsun ki seni seviyorum!" derdi. Sonra yine bayılırdı. Kendine geldiği zaman yine aynı şeyi söylerdi.

 

Tahric: İsnadında Hakim'in tanımadığım hocası vardır. Abdürrezzak, Musannef 11/149,150 (20164) ve Ahmed, Müsned (4/195,196).

 

 

 

9615- Huzeyfe dedi ki: "Sizler Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rahatlık konusunda soru sorardınız. Ben ise zorluklar konusunda sorardım. Benim için ailemin ihtiyaçtan dolayı yakındıkları günden daha sevimli bir gün yoktur. Allah bir kulunu sevdiği zaman ona musibetler verir. O zaman ey ölüm! Dersini ver ve elinden geleni yap! Kalbim seni sevmekten başkasını yapmayacak."

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9616- Ahnef b. Kays anlatıyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözlerinden sonra müminlerin emiri Ali'nin sözlerinden daha güzel sözler işitmedim. O şöyle demekteydi: "Musibetlerin (de) bir nihayeti vardır. Kişi bir musibete uğradığı zaman mutlaka onun sonuna erişecektir. Akıllı kişi, musibete uğradığı zaman, zamanı geçene kadar beklemesi gerekir. çünkü zamanı gelmeden onu def etmeye çalışmakta daha fazla rahatsızlık vardır."

Ahnef der ki: Bu konuda şair şöyle der:

"Zamanın sıkıntıları bazen kişiyi boğar

Böylesi bir durumda sabret ve çırpınma,

Ta ki zamanı gelip de gidinceye kadar bekle

Zira kişi çırpındıkça sıkıntısı daha da artar." Ali b. Kasım, Ebu Temmam'a şu dizeleri okudu: "Musibete teslim olup sabretmeyen kimsenin Bütün hayatı kendisi için artık musibet olur.''

 

 

 

9617- Muberrid der ki: Cahiz bana: "İsmail'in şu dizeleri gibi bir beyit

biliyor musun?" dedi ve şu beyti okudu:

"Zamanın musibetlerine maruz kaldığı zaman bir kişi

Hayırsız demektir nefsini o musibetlere alıştırmak olmazsa işi." Ona şöyle dedim: "Evet! Kesir'in şiirleri var ki, bir beyti şöyledir: "Dedim ki: Ey t\zze! Bil ki her bir musibet içime yerleştiği gün artık önemsiz gelir."

 

Ebu'l-Abbas el-Muberrid der ki: Rivayete göre Abdulmelik b. Mervan bu beyti işittiği zaman: "Eğer bunu savaş konusunda söyleseydi insanların en büyük şairi olurdu" demiştir.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9618- Ebu Sa'd Abdurrahman b. Muhammed b. Duset kendine ait olan

şu dizeleri okudu:

"Sırrını kalbinden başka kimseye verme

Çünkü sır, kaybeden ve arayan arasındadır

Musibetlere karşı sabrını kalkan eyle

Zira kişi musibetler ile belaların hedefidir.

Hak öderken malında müsamahada bulun

Zira cimrinin malı ya belanın, ya varisinindir.

Nefsin için hayırlı şeyler ekmeye bak

Zira iyiliği onu ekenden başka kimse biçemez." ihtiyat ve sebat kişiye fayda vermez

Üçüncü olan takdir de desteklemedikçe."

 

 

 

9619- Ahmed b. Yahya en-Nahvi Sa'leb şu şiiri okudu:

"Başına gelen musibeti önemseme, onu basit görmeye bak

Zira ne kadar sakin olursan sıkıntın o kadar rahat geçer.

Zaman her ne getirirse ona razı ol ve kabul etmeye bak

Musibetin hafifte olsa, ağır da olsa bilesin ki bu da geçer.

Bir saat içinde kaç lezzete eriştin sen

Sonra yok oldu sanki hiç yokmuş gibi.

Sen her dilediğini ve sevdiğini korusan da

Bela koruduğunu da, alır korumadığını da.

Eğer sen günleri kendine aşina kıldıysan

Bana, hainlik etmeyen bir gün göster gösterebilirsen."

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9620- Hasan b. Ali el-Basri der ki: Ömer b. Mudrik, Ali b. Ebi Talib'in

şu şiirini okudu:

"Sabret seher vaktinde yol almanın ezasına

Sabret ihtiyaç içinde erken çıkmanın acısına.

isteneni kazanmaya çalışmak seni zayıf düşürüp öfkelendirmesin

Bahanelerin acizlik ve öfke arasında yok olması gibi seni de bitirmesin.

Ben geçirdiğim bu günlerde güzel bir şeyedindim

Sabrın sonunda güzel bir akıbet olduğunu öğrendim.

Bir şeyi elde etmek için gayretle çalışan çok az kimse vardır ki

Sabrı dost edindiğinde istediğini elde etmesin.''

 

 

 

9621- Ebu Nasr b. Katade der ki: Şeyh Ebu Bekr el-Kaffal e-Şaşi iki beyit zikrettikten sonra şu beyti okudu:

"Musibetlerde en güzel şey geçici olmasıdır

Geldiğinde gitmesi ve sürekli kalmamasıdır."

Ebu Abdirrahman es-Sülemi, Kaffal eş-Şaşi kanalıyla aynısını aktardı.

 

 

 

9622- Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed el-Bikendi şu şiiri okudu:

"Dostum! Valiahi hiçbir bela kişinin üzerinde kaim değildir Ne kadar büyük olursa olsun gidicidir, daim değildir.

Nice iyi kişi belalara maruz kalmış ve sabretmiş

Sabretmiş te sonunda belalar yok olup gitmiş.''

 

 

 

9623- Ebu Abdillah Muhammed b. İbrahim b. Abdan el-Kirmani der ki:

Ebu'l-Feth Ali b. Muhammed el-Katib bana şu şiirini okudu:

''İnsanın dünyasında keder de olur dertte

Rahatlık ve elem içinde halden hale girmekte

Bir şeyden dolayı sevinirsen eğer, şükret nimet verene

Bir musibet geldiğinde sabret, isyan etme başa gelene."

 

İsnadında meçhul bir ravi vardır.

 

 

 

9624- Abdullah b. Ebi Zuhl bildiriyor: Yahya b. Zeyd el-Alevi tutsak olarak Buhara'ya götürüldü. Bu sırada kendisine babasının öldüğü haberi verildi. Bunun üzerine bir şair yanına girdi ve ona bir kaside okudu. O da:

"Dediğini bırak da benim okuyacağımı dinle" deyip şu şiiri okudu:

tl Zaman başına bir musibet getirdiği zaman

Üzerine bir ağırlık çöker ve büyür

insanı sıkıp ve usandıran

Daha büyük musibetleri de gözle

Sonra sabret ve musibetlerin bitmesini bekle

Musibetler peş peşe geliyorsa artık gidiyor demektir.

 

 

 

9625- Zühli'nin kızının oğlu olarak bilinen Ahmed b. Muhammed b.

Yahya bildiriyor: Dedem Zari'nin: "Üç talakla boşayanın karısı kesin bir şekilde boş olur" dediğini işittim. Ebu Ubeyde Ma'mer el-Müsenna'nın da:

"Üç talakla boşayanın karısı kesin bir şekilde boş olur" dediğini işittim. Ebu Amr b. Ala'nın da: "Üç talakla boşayanın karısı kesin bir şekilde boş olur" dediğini işittim. Araplar da şu dört dizeden daha güzelini söylemiş değildir:

"Musibete maruz kaldığında kendi kendini teselli et İçinde sıkıntı görmediğin günler pek azdır

Kişi gizlendiği halde gözlerin onu takip ettiğini görürsün

Nice iyi kişiler vardır ki diline sahip olmuştur

Konuşkan olduğu halde cevap vermekten sakınır

Nice iyi kişiler eziyete karşı tebessüm etmektedir

Oysa içi yanmakta ve içten ah çekmektedir."

 

İsnadında meçhul bir ravi vardır.

 

 

 

9626- Ebu Bekr es-Sekafi der ki: Bir adam bana şöyle anlattı: Bir sıkıntıya maruz kaldım ve içim daraldı. Uyuduğumda rüyamda bir kişinin bana sanki şöyle dediğini işittim:

"Musibete maruz kaldığında kendi kendini teselli et içinde sıkıntı görmediğin günler pek azdır.

Nice vakar sahibi eziyet içinde iken tebessüm etmektedir

Oysa içi yanmakta ve içten ah çekmektedir."

Bu beyitleri ezberledim ve onu tekrar ederken uyandım.

Kısa bir zaman geçmişti ki Allah içinde bulunduğum bu sıkıntımı giderdi.

 

 

 

9627- Abdulmelik b. Hişam ez-Zimarı bildiriyor: Zimar'da bir mezar taşında şöyle bir yazı buldular:

"Sana sıkıntı veren zamana karşı sabret

Yıllar hep bu şekilde geçip gitmiştir.

Bazen hüzün! bazen de sevinçle geçer zaman

Ne hüzün uzun sürmüş! ne de sevinç devam etmiştir."

 

 

 

9628- Hüseyn b. Mansur der ki: Bela devam ettiği zaman artık sahibinin dostu olur." Bu manada şöyle bir şiir de okudum:

"Musibetlere öyle alıştım ki artık bir dostum oldu

Güzelce teselliler beni sabra götürdü!

içim sabırla doldu insanlardan ümidimi kesmem beni! bilmediğim bir yerden Allah'ın lütfunun çabucak geleceği inancına yöneltti. ''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9629- Muvaffak b. Muhammed el-Herevi der ki: Ebu Zeyd es-Sami bize şu şiiri okudu:

"Musibetlere öyle alıştım ki artık bir dostum oldu Acıyla geçen geceler beni sabra götürdü

Bazen içim çok daralırdı, ancak

Çok eziyet, içimde eziyete çok yer açtı

İnsanlardan ümidimi kesmem beni, bilmediğim bir yerden AlIah'ın lütfunun çabucak geleceği inancına yöneltti

Eğer her sıkıntıda zamanı suçlayacaksam

Zamana sitemlerim çok uzun sürecektir."

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9630- Ebu Abdirrahman es-Sülemi der ki: Ebu Amr b. Nuceyd bize şu şiiri okudu:

"Sakındığımız bazı şeyler istediğimiz şeyleri getirir Bazen sevilenin uzanan eli de kötülüğe sebebiyet verir.''

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9631- Nasrahidi der ki: "Bizden malımızı isteyene başkasını verır ve onu hizmetimizde kullanırız. Bizi isteyen kimseyi de denemek için üzerine belalar yağdırırız."

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9632- Nasrabadi der ki: "İman ettiği söyleyen her bir kişi mutlaka ağır belalara maruz kalır. Zira Yüce Allah: ''Elif, Lam, Mim. İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece ''İman ettik'' demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?''[Ankebut 1,2] buyurur. Yani kişi, iddia ettiği şeyin gerçek olup olmadığını ortaya çıkarmadan öyle bırakılacağını mı düşünmektedir? Aksi halde kişi nasıl cüret eder de fani olan bir şey karşılığında baki olan bir şeyi isteyebilir?''

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9633- Cüneyd (Bağdadi) der ki: "Hastalık ve ağrılarda temizleme, kefaret olma, hatırlatma ve koruma olmak üzere dört haslet vardır. Bunlar da büyük günahlardan temizleme, küçük günahlara kefaret olma, Allah'ı hatırlatma ve kişiyi masiyetlere karşı korumadır."

 

İsnadı salihtir.

 

 

 

9634- Kurre en-Nehhat anlatıyor: Beytü'l-Makdis'te bir abide: "Bana nasihatte bulun" dediğimde: "Sabretmeye, sabretmeye çalışmaya ve sabırlı olmaya bak" dedi. Ona: "Sabır nedir? Sabretmeye çalışmak nedir ve sabırlı olmak nedir?" dediğimde şu karşılığı verdi: "Sabretmek, teslim olmak, başa gelen musibet ve belalara razı olmak, onlar başa gelmeden kendirıi onlara alıştırmak demektir. Sabretmeye çalışmak, bela geldiği zaman belanın acısını kabullenerek kendini teskin etmeye çalışmaktır. Sabırlı olmak ise bela ve musibetler indiğinde bundan daha büyük gelmedi düşüncesiyle onları üzülıneden karşılamaktır. Kul böyle olursa sabırlıdır demektir ve başına ne musibet gelirse artık önemsemez.

 

 

 

9635- Zünnun der ki: Üç şey sabrın bayrağıdır. Bunlardan biri, sıkıntılı

hallerinde insanlardan uzak durmak ve belayı kabullenip sabretmektir. Diğeri, çoluk çocuğunun çok olmasıyla birlikte insanların kendisine kabalık edip kendi haline bırakmasına rağmen ihtiyaç sahibi olmadığını göstermektir. Üçüncüsü de, malında veya bedeninde zarar görmesi ihtimali olsa bile hakkı söylemesidir.

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. Ebu Nuaym, Hilye (9/362).

 

Beyhaki der ki: "Üç şey teslimiyetin bayrağıdır. Takdir edilerıi rıza ile karşılamak, bela anında sabretmek ve rahatlık durumunda şükretmektir."

 

 

 

9636- İbrahim b. Edhem'in hizmetçisi İbrahim b. Beşşar anlatıyor: İbrahim b. Edhem, dükkanı yanıp da malları ile eşyaları zarar gören ve çok endişe eden, hatta aklı karışan bir adama baktı ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın kulu! Mal, Allah'ın malıdır. Dilerse onunla seni faydalandırır, dilerse de onu senden geri alır. Bu duruma sabret ve endişe etme. çünkü musibete karşı sabretmek, afıyete karşı Allah'a hakkıyla şükretmektendir. İyi amel işleyen onu önünde bulur. İşlemeyen kimse de sonunda pişman olur."

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. İbn Asakir, Tehzib Tarih Dimaşk (2/192).

 

 

 

9637- Ali b. el-Medini der ki: Süfyan b. Uyeyne'ye: "Zühdün doruğu nedir?" denildiğinde: "Bolluk anında şükretmen ve belaya karşı sabretmendir" karşılığını verdi.

 

İsnadı sahihtir.

 

 

 

9638- Ebu Bekr Muhammed b. Abdillah b. Yezdad er-Razi der ki: Ebu Abdillah el-Ma'rufun, Bağdat'ta, Nafteveyh denilen yerde şöyle dediğini işittim: "Eskinden: ''Akıllı kişi musibet anında sabır gösterebilen ve bolluk anında kibirlenmeyen kimsedir'' denilirdi.

 

 

 

9639- Zünnun der ki: "Üç şey teslimiyetin bayrağıdır. Takdir edileni rıza ile karşılamak, bela anında sabretmek ve bollukta şükretmektir."

 

Tahric: İsnadında Beyhaki'nin tanımadığım hocası vardır. Ebu Nuaym, Hilye (9/363).

 

 

 

9640- Ebu Abdillahman es-Sülemi anlatıyor: Abdullah es-Sabihi'ye dinin teme prensipleri hakkında sorulunca şu karşılığı verdi: "Bu, iki şeyden ibarettir. Biri, her şeyde Allah'a muhtaç olduğunu kabullenmek, biri de, güzel bir şekilde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uymaktır. Bunlar da dört kısma ayrılır. Bunlar; verilen sözleri yerine getirmek, yasakları korumak, mevcut olana razı olmak ve kaybolana sabretmektir.''

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

9641- Abdullah b. Abbas der ki: "Allah'ın kendisine dünya nimetlerini

üç gün tutup vermeyen ve endişe etmeksizin Allah'tan razı olan hiçbir takva sahibi mümin yoktur ki cennet ona vacip olmasın.''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9642- Gayretle abidlik eden Osman es-Semerkandi der ki: Ebu Osman Said b. İsmail'in, sohbetinde bulunmak isteyenlere kaç defa şöyle dediğini işittim: "Sohbetime katılmak isteyen kimse şu üç şeyi içine yerleştirmedikçe sohbetime katılamaz. Birincisi, içinden izzeti atmak ve zilleti taşımaktır. İkincisi, üç gün üç gece boyunca aç kalarak kalbinin sükun bulmasıdır. Üçüncüsü ise, dini veya dinini ıslah etmek için olanı dışında hiçbir şeye üzülüp kederlenınemektir. Kim nefsini bu üç haslete razı ederse sohbetime katılabilir."

 

 

 

9643- Yahya b. Main bildiriyor: İbn Ziyad, Safvan b. Muhriz'e iki bin dirhem verilmesini emretmiş ve bu iki bin dirhem çalınınıştı. Safvan b. Muhriz: "Belki böylesi daha hayırlıdır" deyince, ailesi: "Hayır bunun neresindedir?" diye sordu. Bu durum İbn Ziyad'a ulaşınca ona iki bin dirhem daha verilmesini emretti. Safvan b. Muhriz çalınan iki bin dirhemi bulunca da dört bin dirhemi oldu.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

9644- İbn Ata'nın bildirdiğine göre babası: "Mümin kimse, gün boyunca sevinçli kalamaz" demiştir.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9645- Hasan b. Sabbah b. Muhammed el-Vasıti der ki: Asım Ebu Abdinahman el-Cürani'den bana ulaşan habere göre Allah'ın yüksek dereceli kulları vardır. Ancak bazıları bazılarından daha üstündür. (Bir gün) oğlu Türkler tarafında öldürülen bir adama taziye için gitmiştim. Adam beni görünce ağlamaya başladı. Ona: "Seni ağlatan nedir? Oğlun Yüce Allah yolunda katledildi" dediğimde: "Ey Ebu Abdillah ! Benim, oğlumun öldürülmesinden dolayı ağladığımı mı zannediyorsun. Ben, oğlum öldürüldüğü zaman acaba Allah'ın takdirine rızası nasıl idi diyerek ağlıyorum" karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Dünya, Kitabu' r- Ridd anillahi ve-kaddih (73).

 

 

 

9646- İbrahim b. Nuh el-Mavsıli der ki: Feth el-Mavsıli karanlık çöktükten sonra ailesinin yanına döndü. Oruçlu idi ve ailesine: "Bana yiyecek bir şeyler koyun" dedi. Ailesi: "Yanımızda sana verecek bir yiyeceğimiz yoktur" karşılığını verdi. Onlara: "Neden karanlıkta oturuyorsunuz?" diye sorunca: "Yanımızda lambaya koyacak yağımız yoktur" dediler. Bunun üzerine sevinçten oturup ağlamaya başladı ve: "Ey İlahım! Benim gibi birisi yemeksiz ve ışıksız olarak bırakılmaktadır. Ben hangi güzel amelle bu dereceye eriştim" dedi ve bu şekilde sabaha kadar ağladı.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbnu'l-Cevzi, Sıfatu's-Safva (4/184).

 

 

 

9647- Sabit el-Bünani anlatıyor: Bizim bir komşumuz vardı. Yanında bir şeyolmadığı halde akşamladığı zaman sevinirdi. Yanında bir şeyolduğu halde akşamladığı zaman ise üzülürdü. (Bir gün) eşi: "Ey filan! Sen insanlara muhalif oldun" deyince: "Yanımda bir şeyolmadan akşamladığım zaman bize örnek olan Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesine benzediğim için sevinçli olarak akşamlıyorum. Yanımda bir şeyolduğu halde akşamladığım zaman da bize örnek olan Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesine benzemediğim için üzülüyorum" dedi.

 

 

 

9648- Huzeyfe der ki: Benim için en güzel günler, aileme döndüğüm zaman bana ihtiyaçtan dolayı yakındıkları günlerdir. Huzeyfe'nin canı elinde olana yemin olsun ki Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah, mümin kuluna, babanın oğluna iyilikler vermeye devam ettiği gibi sürekli olarak belalar verir" buyurduğunu işittim. Benim için en güzel günler, ailemin yanına girdiğim zaman bana ihtiyaçtan dolayı yakındıkları günlerdir.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9649- Abdulvehhab b. Ali el-Mısri der ki: Rumlar, baskın yapıp Beşir et- Taberani'nin mandalarını ele geçirdi. Beşir'in köle çobanları gelip durumu haber verince, onlara: "Artık sizler hürsünüz" dedi. Bu köleleri bin dinar değerindeydi. Oğlu: "Bizi fakir düşürdün" deyince de: "Evladım! Yüce Allah beni sınamak istedi. Ben de şükredip daha fazla vermek istedim" karşılığını verdi.

 

 

 

9650- Ebu Hafs Ömer b. Ali der ki: Huceyr b. Yahya el-Kattan, sustuktan sonra konuşmaya başladığı zaman: "Biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir"[Kaf 43] derdi. Yahya'ya ölümüne sebep olan hastalığında: "Allah dilerse seni iyileştirir" dediğimde: "Benim için en sevimli olan, Yüce Allah için en sevimli olandır" karşılığını verdi.

 

Tahric. İsnadı hasendir. Ebu Nuaym, Hilye (8/381).

 

 

 

9651- Ka'b(u'l-ahbar) der ki: "Her kim Allah'ın kaderine razı olur ve sabrederse Yüce Allah'ın halis kullarından yazılır.''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

9652- Şamlı abid Eflah el-Esved der ki: "Allah'ın takdirine razı olmak sabrı düzene koyar.''

 

 

 

9653- Ubade b. es-Samit der ki: Ben, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında iken bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Amellerin en üstünü hangisidir?" diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a iman etmek, Allah'ı tasdik etmek, Allah yolunda cihad etmek ve kabul edilen hacdır" buyurdu. Adam dönüp gideceği sırada: "Senin için bundan daha kolayolant, yemek yedirmen, yumuşak sözlü olman, müsamahakar olman ve güzel ahlak sahibi olmandır" buyurdu. Yine adam dönüp gideceği sırada: "Senin için bundan daha kolayolanı, Allah'ın senin için takdir ettiği şeyler hususunda O'na suçlamada bulunmamandır" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (5/318, 319), İbn Ebi Dünya, Kitabu'r-Ridd (49) ve Buhari, Halku efali'l-ibad (sh 22).

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

Çekirge İmtihanı ve Onlara Sabretmek