Musibetlere; Nefsin Kapıldığı Şehvet ve Zevklere Karşı
Sabretmek |
Yüce Allah:
"Sabrederek ve namaz kılarak (Allah'tan) yardım dileyin. şüphesiz namaz,
Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir"[Bakara 45]
buyurmaktadır. Burada sabretmekle orucu kastetmektedir. Bu konuda bize
Mücahid'in şöyle dediği rivayet edildi: Bu da oruçta gündüzleri
alışageldiğimiz, kişiliğin tahrik etmesi ve nefsin onu istemesine rağmen yemeye
ve içmeye karşı sabretmektir. Bu sebeple Ramazan ayına: "Sabır Ayı"
denilmektedir. Bu konuda Oruç bölümünde hadisler geçmişti. Yine sabır konusunda
müşrik düşmanların müslümanları öldürmesine karşı sabretmek olduğu
söylenmektedir. Sonra: "şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan
başkasına ağır gelir"[Bakara 45] ayetini okuyup şöyle dedi: "Bu
konuda: "Burada sadece namaz kastedilmektedir" denilmiştir. Ayrıca
şöyle de denilmiştir: "Burada hem namaz, hem de oruç kastedilmektedir.
Çünkü her ikisi de birer haslet veya bir itaat veya bir fiildir. Sanki burada:
"Her iki haslet te Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır
gelir" buyurmuştur. Çünkü "Onlar, kesinlikle Rablerine
kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ... kimselerdir."[Bakara 46]
Onlar Rablerine oruçlu ve namaz kılarken kavuşmak isterler. Yüce Allah:
"Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım dileyin.
şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir''[Bakara 153] buyurmaktadır. Bu
ayette de şiddete karşı sabretmek kastedilmektedir. Çünkü Allah, sabredenleri:
"Allah yolunda öldürülenlere ''Ölüler'' demeyin. Hayır, onlar diridirler.
Ancak siz bunu bilemezsiniz. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de
mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar;
başlarına bir musibet gelince, ''Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve
şüphesiz O'na döneceğiz'' derler. İşte Rableri katından mağfiret ve merhamet
onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır''[Bakara 154-157]
buyurarak övmektedir." Sonrasında Mücahid bu ayet hakkında uzun uzun
açıklamalar yapmıştır .
9232- Zeyd b. Ali b.
Hasan, babasından bildiriyor: İbn Abbas bir yolculuğunda iken ailesinden
birinin vefat haberini alınca iki rekat namaz kıldı. Sonra: "Allah'ın
bize: ''Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin''[Bakara 45] ayetinde
emrettiği gibi yaptık" dedi.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Hakim, Müstedrek (2/269, 270) Bak: Suyuti, Dürrü'lMensur
(1/163).
9233- Uyeyne b.
Abdirrahman, babasından bildiriyor: İbn Abbas bir yolculuktayken kardeşi
Kusem'in vefat haberini alınca: "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun
(=şüphesiz biz Allah'a aidiz ve Ona döneceğiz) deyip yolun kenarına geçerek,
kadeyi uzattığı iki rekat namaz kıldı. sonra bineğine binmek için giderken:
"Sabrederek ve namaz kılarak (Allah'tan) yardım dileyin. şüphesiz namaz,
Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir"[Bakara 45] ayetini
okudu.
Tahric: İbn Cerir, Tefsir
(1/260) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/163).
9234- Ubade b. Muhammed
b. Ubade b. es-Samit anlatıyor: Ubade vefat edeceği zaman: "Döşeğimi evin
avlusuna çıkarın" dedi. Sonra:" Kölelerimi, hizmetkadarımı,
komşularımı ve yanıma girip çıkan herkesi toplayın" dedi. Hepsi yanına
toplandığında şöyle dedi: "Muhakkak şu günümü dünyada geçirdiğim son gün
ve ahiret gecelerimden ilk gece olarak görüyorum. Bilmiyorum, belki elimle
yahut dilimle sizi üzmüş olabilirim. Canım elinde olana yemin olsun ki, kıyamet
kısası icab ettirir. Şimdi ruhum bedenimden ayrılmadan önce sizden hanginizin
üzerimde böyle bir hakkı varsa ısrarla hemen bu hakkını benden almasını
istiyorum." Oradakiler: "Sen ancak bizim için bir baba ve terbiye
edici idin" dediler. Kendisi hiçbir hizmetkarına asla kötü söz
söylememişti. O: "Bana haklarınızı bağışladınız mı?" deyince
"Evet" dediler. O da:"Allahım! Şahid ol" dedi. Sonra şöyle
devam etti: "Vasiyetimi iyi belleyin. Vefatımdan dolayı sakın kimse
ağlamasın. Ruhum çıktığı zaman güzelce abdest alın. Sonra her biriniz mescide
girip namaz kılsın ve hem Ubade için, hem kendisi için bağışlanma dilesin. Zira
Yüce Allah: ''Sabır ve namaz ile Allah 'tan yardım isteyin''[Bakara 153]
buyuruyor. Sonra acele olarak beni kabrime götürün. Arkamdan meşalelerle
gelinmesin ve altıma kadife serilmesin.''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Hafız Ebu Süleyman er-Rabai, Vasaya'l-Ulema (sh. 48, 49) Bak: Suyuti,
Dürrü'l-Mensur (1/163).
9235- Humeyd b.
Abdirrahman b. Avf'ın bildirdiğine göre ilk muhacir kadınlardan olan annesi
Ümmü Gülsüm binti Ukbe: "Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım
isteyin"[Bakara 45] ayeti hakkında şöyle demiştir: Bir gece Abdurrahman b.
Avf kendinden geçince yanındakiler vefat ettiğini zannettiler. Bunun üzerine
mescide çıkıp ayette emredildiği gibi namazIa yardım istemek için namaz kıldım.
Abdurrahman kendine gelince: "Demin bayıldım mı?" diye sordu.
Yanındakiler: "Evet" cevabını verince, Abdurrahman şöyle dedi:
"Doğru söylediniz. Demin yanıma iki melek gelip: ''Yürü seni Aziz olan
Allah'ın huzurunda hesaba çekeceğiz'' dediler. Başka bir melek: "Geri
dönün. Bu kişi, daha anne karnındayken bahtiyar oldukları yazılan
kişilerdendir. Bırakın oğulları onunla Allah'ın dilediği kadar beraber
olsunlar'' dedi." Abdurrahman b. Avf, bu olaydan sonra bir ay daha yaşayıp
vefat etti.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
İbn Sa'd, et-Tabakat (8/135) ve Hakim, Müstedrek (2/307). Bak: Suyuti,
Dürrü'l-Mensur (1/163,164)
9236- Bukeyr b. Ma'ruf
bildiriyor: Mukatil b. Hayyan: ''Sabrederek ve namaz kılarak (Allah'tan) yardım
dileyin. şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır
gelir" [Bakara 45] ayetini açıklarken şöyle dedi: "Ahireti istemeye
farzları yerine getirmede sabırla ve namaz kılmakla yardım isteyiniz. Namazı
hakkını vererek vaktinde, kıraatine, rüku'una, secdelere, tekbirlere ve
teşehhüde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) salavat getirmeye, namaza
başlamadan temizlik kurallarını hakkıyla yerine getirmeye dikkat ediniz.
Namazın hakkını vermek budur. "şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı
duyanlardan başkasına ağır gelir"[Bakara 45] ayetinde kastedilen ise,
kıblenin Beytu'l-Makdis'ten Kabe'ye döndürülmesi münafık ve Yahudilerin ağırına
gitmesidir. Huşu sahipleri ile de mütevazı olanlar kastedilmektedir. ''
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/164).
9237- Rabi' bildiriyor:
Ebu'ı-Aliye: "Allah yolunda öldürülenlere ''Ölüler'' demeyin. Hayır, onlar
diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz"[Bakara 154] ayetini açıklarken:
"Onlar diridirler ve yeşil kuşlar suretinde (içinde) cennette
dilediklerince dolaşırlar, diledikleri şeylerden yerler" dedi.
"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve
ürünlerden eksilterek deneriz''[Bakara 154] ayeti hakkında ise: "Bütün
bunlarla onları denedi ve daha ağır olan şeylerle de deneyecektir" dedi.
"Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, ''Biz
şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz'' derler.
İşte Rableri katından mağfiret ve merhamet onlaradır''[Bakara 155-157] ayetleri
hakkında ise: "Rahmet ve merhamet sabredip te istirca edenleredir"
dedi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Cerir, Tefsır (2/39, 41, 43) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/375).
9238- Ali b. Ebi Talha
bildiriyor: İbn Abbas: "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de
mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz"[Bakara 155] ayetini
açıklarken şöyle dedi: "Yüce Allah ayette dünya hayatının imtihan yurdu
olduğunu ve bu yönde kendilerini sınayıp imtihan edeceğini müminlere
bildirmektedir. Sonrasında bunlar karşısında sabretmelerini emretmiş ve:
"Sabredenleri müjdele"[Bakara 155] buyurarak bu konuda sabır
gösterenlerin mükafatını vereceğini müjdelemiştir. Sonra peygamberlerini ve has
dostlarını tertemiz amelleriyle bu şekilde denediğini bildirerek: ''Peygamber
ve onunla beraber müminler ... darlığa ve zorluğa uğramışlar ve
sarsılmışlardı''[Bakara 214] buyurmuştur. Burada darlıkla fakirlik
kastedilmektedir. Zorlukla, çeşitli hastalıklar, sarsılmakla da karşılaştıkları
fıtneler ve insanların kendilerine olan eziyetleri kastedilmektedir."
Tahric: İsnadı
munkatı'dır. İbn Cerir, Tefsır (2/41) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/376).
9239- Mücahid der ki:
Ömer b. el-Hattab: "Bu ne güzel denkliktir, bu ne güzel bir ilavedir"
dedi ve: "İşte Rableri katından mağfiret ve merhamet onlaradır. Doğru yola
ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır''[Bakara 155- 157] ayetini okudu.
Tahric: İsnadında
kopukluk vardır. Hakim, Müstedrek (2/270) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/378).
9240- Ali b. Ebi Talha
bildiriyor: İbn Abbas: "Onlar; başlarına bir musibet gelince, ''Biz
şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz''
derler"[Bakara 156] ayetini açıklarken şöyle demiştir: "Allah,
emirlerine riayet eden ve musibete maruz kaldığında: "İnna lillahi ve inna
ileyhi raciun" teslimiyetini gösterenlere üç hayırlı hasleti vereceğini
bildirmiştir ki bunlar da Yüce Allah'ın mağfıreti, rahmeti ve doğru yolu
bulmadır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Musibete maruz
kaldığında: ''inna lillahi ve inna ileyhi raciun (=Biz Allah'a aidiz ve sonunda
O'na döneceğiz)'' diyen kişinin Yüce Allah o musibetini giderir, akıbetini
güzel kılar ve onu içinde bulunduğu durumdan daha hayırlı bir duruma
getirir" buyurmuştur.''
Tahric: İsnadı zayıftır,
ancak isnadında kopukluk yoktur. İbn Cerir, Tefsir (2/42) Bak: Suyuti,
Dürrü'l-Mensur (1/376).
9241 - Cuveybir
bildiriyor: Dahhak "Onlar; başlarına bir musibet gelince, ''Biz şüphesiz
(her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz'' derler"[Bakara
156] ayetini açıklarken: "Bu ayet, takvaya tutunan ve farzları yerine
getiren herkesi muhatap almaktadır" dedi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/377).
9242- Said b. Cübeyr der
ki: Bu ümmet dışında önceki hiçbir ümmete istirca (İnna lillahi ve-inna ileyhi
raciun, sözü) verilmiş değildir. Baksana Hz. Yakub bu söz yerine: "Vah
Yusufa vah!''[Yusuf 84] demiş.
Zayıf kişilerden olan
biri, bu hadisi İbn Abbas'a, ondan da Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) dayandırmıştır.
Tahric: İsnadı
hasendir.İbn Cerir, Tefsır (2/43) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/377).
9243- Abdullah b. Amr der
ki: Dört haslet vardır ki bunlara sahip olan kişiye Yüce Allah cennette bir ev
inşa eder. Birincisi, kişinin tüm işlerinin başı ve özünün: "La ilahe
illallah" olmasıdır. İkincisi, başına bir musibet geldiği zaman:
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" demesidir. Üçüncüsü, kendisine
bir nimet verildiği zaman: "Elhamdulillah" demesidir. Dördüncüsü de,
bir günah işlediği zaman: "Estağfırullah" demesidir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, eş-Şükr (205) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/378)
9244- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Birinizin
ayakkabısının bağı koptuğu zaman bile: ''İnna lillahi ve inna ileyhi raciun''
desin. Zira bu da bir musibettir" buyurmuştur.
Hafs b. Giyas ve başkası
bunu Yahya b. Ubeydillah kanalıyla rivayet etmiştir.
Tahric: İsnadı çok
zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (7/2661), Bezzar, Müsned (4/30) ve Taberani, M.
el-Kebir (7/337).
9245- Abdullah b. Halife
der ki: Bir defasında Ömer b. el-Hattab'ın ayakkabısının bağı kopunca:
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" dedi. Arkadaşları kendisine:
"Ey Müminlerin emiri! Ne oldu?" deyince: "Ayakkabımın bağı koptu
ki bu hoşuma gitmedi. Kişinin hoşuna gitmeyen bir şey de onun için bir
musibettir" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı hasendir.
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/380).
9246- Fatıma
binti'l-Hüseyn'in babasından bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Yüce Allah, başından bir musibet geçip de daha sonra onu
hatırladığında: ''inna lillahi ve inna ileyhi raciun'' diyen kişiye, musibetin
üzerinden hayli zaman geçmiş olsa dahi başına geldiği günkü gibi bir sevap verir"
buyurmuştur.
Tahric. İsnadı zayıftır.
İbn Mace 1/510 (1600).
Hişam bunu rivayette tek
kalmıştır. Said b. Ebi Eyyub bunu İbrahim b.
Muhammed es-Sekafi
kanalıyla Hişam b. Ebi Hişam'dan, o da Hz. Aişe'den, o da Allah Resulü'nden
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet etmiştir. Yine Muhammed b. İbrahim
es-Sekafi bunu, Hişam b. Ebi Hişam kanalıyla Hz. Aişe'den, o da Allah
Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynı şekilde rivayet etmiştir.
Buhari: "Hişam,
İbnu'l-Mikdam'dır ve hadisi sahih değildir" demiştir. - Buhari, et-Tarihu'l-Kebir (1/1/287). -
Buhari, et-Tarihu'l-Kebir (1/1/287).
9247- Allah Resulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi Ümmü Seleme der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bir kul musibete uğradığı zaman: ''İnna lillahi ve
inna ileyhi raciun! Allahım' Bu musibete sabrımın ecrini ver ve daha hayırlı
bir durum ihsan et'' diye dua ederse, Allah mutlaka bu musibetten dolayı ecrini
verir ve daha hayırlı bir durum ihsan eder" buyurduğunu işittim. (Kocam)
Ebu Seleme vefat ettiği zaman Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
buyurduğu gibi dua ettim. Bunun üzerine Allah, Ebu Seleme'den daha hayırlı
birini, Allah Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana eş olarak ınsan
etti.
İsnadı hasendir.
9248- Başka bir kanalla
bu hadisin aynısı rivayet olunmuştur.
İsnadı sahihtir.
Müslim bunu Muhammed b.
Abdillah b. Numeyr kanalıyla rivayet etti.- Müslim 1/632,633 (4,5).
9249- Ebu Sinan der ki:
Oğlum Sinan'ı defnettiğim zaman Ebu Talha elHavlani mezarın kenarında oturmuştu
ve şöyle dedi: "Dahhak b. Abdirrahman'ın, Ebu Musa kanalıyla bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir
kulun çocuğu vefat ettiği zaman Allah, meleklere: ''Kulum ne dedi?'' diye sorar.
Melekler: ''Sana hamd ve istircd etti'' cevabını verince, Yüce Allah: ''Ona bir
ev inşa edin ve adını 'Hamd evi' koyun'' buyurur."
Ebu Usame bunu bir
sonraki hadiste geçtiği üzere mevküf olarak aktarmıştır.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Tirmizı 3/341 (1021).
9250- Ebu Musa anlatıyor:
Bir kulun çocuğu vefat ettiği zaman o kulun ne dediğini en iyi Allah bilir.
Zira Yüce Allah, meleklerine: "Kulumun çocuğunun ruhunu kabzettiniz
mi?" buyurur. Melekler: "Evet ey Rabbimiz!" deyince, Allah: "Kulum
ne dedi?" diye sorar. Melekler: "Sana hamd ve istirca etti"
cevabını verince, Yüce Allah: "Onun gönlünün meyvesini kopardınız, o, bana
hamd ve istirca etti. Ona bir ev inşa edin ve adını ''Hamd evi'' koyun"
buyurur.
İsnadı zayıf ve mevkuf
bir hadistir.
9251 - Enes'in bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Asli sabrın, musibetle ilk
karşliaşlidığında gösterilmesi gerekir" buyurmuştur.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Tayalisı, Müsned sh. 272 (2040).
9252- Sabit anlatıyor:
Enes'in, ailesinden bir kadına şöyle dediğini işittim: "Filan kadını
tanıyor musun? Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o kadının bir mezar
üzerinde ağladığını gördü ve: ''Allah'tan kork ve sabret'' buyurdu. Kadın:
''Beni rahat bırak! Zira benim başıma gelen senin başına gelmiş değil''
karşılığını verdi. Kadına: ''O kişi Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
idi'' denilince ölecek gibi oldu ve peşinden gitti. Evine geldiğinde kapıda
kimseler yoktu. Yanına girdi ve: ''Ey Allah'ın Resulü! Seni tanıyamadım'' dedi.
Hz. Peygamber de (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: ''Asil sabrın, musibetle
ilk karşliaşildığında gösterilmesi gerekir'' buyurdu."
İsnadı sahihtir.
Buhari ve Müslim bunu
Şu'be kanalıyla rivayet ettiler.(1) Gunder, Şu'be'den olan rivayetinde:
"......." ifadesi yerine "..........." ifadesini
kullanmıştır.(2)
(1) Buhari, cendiz (2/79)
ve Müslim 1/637 (15). - (2) Buhari, cenaiz (2/84) ve Müslim 1/637 (15).
Halimi der ki: Yüce
Allah, Peygamber'ine: "Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği
gibi sen de sabret; inkarcılar için acele etme"[Ahkaf 35] ve: "Eğer
ceza vermek isterseniz size yapılanın aynıyla mukabele edin. Sabrederseniz and
olsun ki bu, sabredenler için daha iyidir. Sabret, senin sabrın ancak Allah'ın
yardımıyladır; onlara üzülme, kurdukları düzenlerden de endişe etme''[Nahl 126,
127] buyurdu. Kendisine geçmişteki peygamber kardeşlerinin sabrettiği gibi
kavminin ezasına sabretmesini emretti. Onlar Allah'ın emirlerini layıkıyla
yerine getirmeye ve kalplerini ileride kavimlerinden gelecek şeylere
alıştırmaya çalışmaktaydı. Onların küfürlerine ve ezasına karşılık Allah
katında kendileri için cezalar vardır. Bundan dolayı Allah, Peygamber'ine
onları cezalandırmakta acele etmemesini emretti.
9253- Ebu Hureyre
bildiriyor: Hamza şehit edildiği zaman Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) yanında durup öyle bir şeye baktı ki daha önce kalbi böylesine acıtacak
bir şeye asla bakmamıştı. Ona baktığında musle yapılıp uzuvlarının kesildiğini
görmüştü ki: "Allah 'ın rahmeti üzerine olsun. Bildiğim kadarıyla sen çok
hayır işler ve akrabalarını ziyaret ederdin. Senden sonra sana olan hüznümüz
olmasa, Allah'ın seni ayrı ayrı ruhlarından haşretmesi için öylece bırakmak
beni mutlu ederdi. Vallahi! Senin yerine onlardan yetmiş kişiye musle yapacağım"
buyurdu. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha durmuşken Cibril, Nahl
Süresi'nin son ayetlerinden: "Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın
misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha
hayırlıdır"[Nahl 126] ayeti ile geldi. Bunun üzerine Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yemin kefareti verdi ve yapmak istediği şeyden
vazgeçip sabretti.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Sa'd, Tabakat (3/13, 14), Bezzar, Müsned (2/326), Beyhaki, Delail (3/288),
Taberani, M. el-Kebir 3/156, 157 (2936) ve Hakim, Müstedrek (3/197) Bak:
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (5/179).
9254- Ubey b. Ka'b
bildiriyor: Uhud savaşında Ensar'dan altmış dört kişi, Muhacir'lerden
aralarında Hamza'nın da bulunduğu altı kişi şehid edilmişti. Müşrikler musle
yaparak şehitlerin uzuvlarını kesmişti. Ensar: "Eğer başka bir savaşta biz
de onlardan öldürürsek, bize yaptıklarından daha fazlasını yapacağız"
dediler. Mekke fethi gününde içlerinden kim olduğu bilinmeyen bir kişi:
"Bu günden sonra Kureyş'in işi bitmiştir (kökü kazınacaktır)" diye
seslenince, Allah, Peygamber'ine: ''Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın
misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha
hayırlıdır"[Nahl 126] ayetini indirdi. Bunun üzerine ResuluHah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Kimseye dokunmayın, kimseye dokunmayın!" buyurdu.
Hafız (Ebu Abdillah
el-Hakim) der ki: "İsa, Ebu'l-Munib el-Ateki'nin kendisidir."
Tahric: İsnadı hasendir.
Tirmizi, tefsir 5/299,300 (3129).
9255- Yüsuf b. Abdillah
b. Selam der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ailesi bir
sıkıntıya veya darlığa düştüğü zaman onlara namazı emreder ve: ''Ailene namaz
kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol''[Ta ha 132] ayetini okurdu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Taberani, M. el-Evsatl/487 (890).
9256- Rabi' b. Enes
bildiriyor: Ebu'ı-Aliye: "Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği
gibi sen de sabret,[Ahkaf 35] ayetini açıklarken şöyle demiştir: "Bunlar
üç kişiydi ve Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dördüncüleriydi. Bu
peygamberler; Nüh, Hüd ve İbrahim'dir. Muhammed de (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) dördüncüleri idi. Resulullah'a da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların
sabrettiği gibi sabretmesi emredilmiştir."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (7/454).
9257- Ebu Said el-Hudri
bildiriyor: Ensar'dan bazı kimseler Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
gelip bir şeyler isteyince Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara
istediklerini verdi. Yanına gelip de ondan bir şeyler isteyen herkese bir
şeyler verdi. Yanında verebileceği bir şey kalmayınca da şöyle buyurdu:
"Yanımızda bulunan
bir malı saklayıp da sizden esirgeyecek değiliz. Ancak iftetti olmak isteyeni
Allah iftetti kılar. Kanaat ederek dilenmekten kaçman kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. sabır isteyene de sabır verir. Size verilenler içinde sabırdan
daha hayırlı ve daha geniş bir şey de bulamazsınız ...
Tahric: Sahih bir
hadistir. Beyhaki, Edeb (1985).
9258- Ebu Said el-Hudri
der ki: Ensar'dan bazı kimseler Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
gelip bir şeyler isteyince Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara
istediklerini verdi. Yanına gelip de ondan bir şeyler isteyen herkese bir
şeyler verdi. Yanında verebileceği bir şey kalmayınca da şöyle buyurdu:
"Yanımızda bulunan bir maiı saklayıp da sizden esirgeyecek değiliz. Ancak
iffetli olmak isteyeni Yüce Allah iffetli kılar. Kanaat ederek dilenmekten
kaçman kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez, sabır isteyene de sabır verir. Size
verilenler içinde sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir şey de
bulamazsınız."
Buhari bunu Sahih'te
Ebu'l-Yeman kanalıyla ve Müslim bunu "Abd b.
Humeyd -
Abdürrezzak" kanalıyla rivayet etti.
Tahric: Sahih bir
hadistir. - Buhari, rikak (7/183), - Müslim, zekat (1/729).
9259- Hasan( -ı Basri)
der ki: "İman, sabır ve müsamahakar olmaktır.
Yani Allah'ın haram
kıldıklarını yapmamaya ve farz kıldıklarını eda etmeye sabır göstermektir.''
Bu, Hasan'ın sözüdür.
Tahric: İsnadı zayıftır.
el-Lalekai, Şerh Usul İ'tikad ehli's-Sünne 4/846 (1578) Bak: Suyuti,
Dürrü'l-Mensur (1/161).
9260- Cabir b. Abdillah
der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü!
Hangi amel daha üstündür?" denilince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Sabır ve müsamahakar olmaktır" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Şeybe, Kitabü'l•İman (43) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/161).
9261- Cabir'in
bildirdiğine göre Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iman hakkında
sorulunca: "(iman) sabır ve müsamahakar olmaktır" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Ya'la, Müsned 3/380 (1854), İbn Adiy, el-Kamil (7/2612) ve İbn Hibban,
el-Mecruhin (3/103) Bak: Zehebi, el-Mizan (4/472).
9262- Abdullah b. Ubeyd
b. Umeyr el-Leysı, babası kanalıyla dedesinden bildiriyor: Ben, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanındayken bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın
Resulü! İman nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Sabır ve müsamahakar olmaktır" buyurunca, adam: "Ey Allah'ın
Resulü! Hangi müslüman daha üstündür?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Müslümanların dilinden ve elinden selamette oldukları
kimsedir" cevabını verince, adam: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi hicret
daha üstündür?" diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kötülükten uzaklaşanın hicreti" buyurunca, adam: "Ey Allah'ın
Resulü! Hangi cihad daha üstündür?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Savaşçının atının öldürüldüğü ve kendi kanının
döküldüğü cihad" buyurunca, adam: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi sadaka
daha üstündür?" diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Malı az olanın kendini zora sokmasına rağmen vermesidir" cevabını
verince, adam: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi namaz daha üstündür?" diye
sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamı uzun olan
namazdır" cevabını verdi.
Tahric: İsnadı hasendir.
Taberani, M. el-Kebir 17/48 (103) Bak: Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur (1/160).
Ebu Bedr el-Halebi bunu
Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr kanalıyla babasından, o da Allah Resulü'nden
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) aktarmıştır.
- Taberani, M. el-Kebir 17/49 (105).
9263- Ubade b. es-Samit
der ki: Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi amel daha üstündür?"
diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sabır ve müsamahakar
olmaktır" cevabını verdi. Adam: "Bundan daha üstün olanını söylemeni
istiyorum" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Allah'ın takdir ettiği bir konuda O'nu suçlama" buyurdu.
Tahric: İsnadı zayıftırve
tabileriyle sahih hadistir. Ahmed, Müsned (5/318, 319, 4/385) ve Buhari, Halk'u
EfıHi'l-İbad (sh. 22) ve İbn Nasr el-Mervezi, Salat (143).
9264- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "iman iki
parçadır. Bir yarıSı sabırda, diğer yarıSı şükürdedir" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı çok
zayıftır. Haraiti, Fadailü'ş-Şükr (19) ve Sehmi, Tarihu Cürcan (sh.469).
9265- Abdullah (b.
Mes'ud)'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Sabır imanın yarıSıdır. Yakin ise imanın tamamıdır" buyurmuştur.
Yakub bunu el-Mahzumi
kanalıyla rivayette tek kalmıştır. Bilinen de bir sonraki hadiste geçtiği gibi
İbn Mes'ud'un sözü olarak rivayet ettiği hadistir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Hatib, Tarih (13/226), Ebu Nuayın, Hilye (5/34), Hafız, Lisan (5/152) ve
İbnu'l-Cevzi, el-İlelü'l-Mütanahiye (2/330, 331).
9266- Abdullah (b.
Mes'ud) der ki: "Sabır imanın yarısıdır. Yakin ise imanın tamamıdır.''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Taberani, M. el-Kebir 9/107 (8544).
9267- Hz. Ali der ki:
"Şu beş şeyi iyi ezberleyin. Eğer bunları birilerinden öğrenmek için yola
düşecek olursanız siz ulaşmadan bunlar yok olup gider. Kul kendi suçundan başka
bir şeyden korkmasın. Allah'tan başka kimseden bir şey beklemesin. Cahil kişi
bilmediğini sormaktan utanmasın. Alim kişi bilmiyorsa: "Allah daha iyi
bilir" demekten utanmasın. Sabır insanda baş konumundadır. Eğer baş
kesilirse cesedin gerisi kokuşup bozulur. Sabrı olmayan kişinin de imanı
olmaz."
Başka birinin rivayetinde
ise: "Cesedin gerisi telef olup gider" şeklindedir.
Tahric: İsnadında
Hakim'in tanımadığım hocası vardır. Abdürrezzak, Musannef 11/469, 470 (21031).
9268- Hasan( -ı
Basri)'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Benliğini dünyanın kaygıları içine sok.
Fakat oradan sabırla çık. Nefsin hakkında bildiklerin seni insanlara
karşı sabırsız davranmaktan alıkoysun" buyurmuştur.
Tahric: Suyuti,
Dürrü'l-Mensur (1/161).
9269- Huzeyfe der ki:
"Sabra alışın; zira başınıza (gerçek) musibetin gelmesi pek yakındır.
Fakat yine de bizim Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber
yaşadığımız musibeti yaşayamazsınız.''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Nuaym, Hilye (1/238).
9270- Uveymir b.
el-Ecda', Zübeyr ailesinin azatlısı Yahnes'ten bildiriyor: Kendisi siyasi
kargaşalar döneminde Abdullah b. Ömer'in yanında oturmaktaydı. Bu sırada azadı
bir cariyesi gelip: "Ey Ebu Ab diHah ! Buradan gitmek istiyorum, zor
günler geçiriyoruz" deyince, Abdullah: "Otur ey ahmak! Zira ben Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Her kim (Medine'nin) darlık ve kıtlığına
katlanırsa mutlaka kiyamet günü ben ona şahid ve şefaatçi olacağım''
buyurduğunu işittim" dedi.
Müslim bunu Sahih'te
Yahya b. Yahya kanalıyla rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim 1/1004 (483).
9271- Bera b. Azib'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Dünyada iken hırslarının peşinden giden kişinin, kıyamet gününde arzu ve
istekleri önüne engel konulur. Varlıklı olan kişilerin süslerinde (mallarında)
gözü kalan kişi, dünya semasında bulunanlar tarafından aşağılanır. Şiddetli
açlığa en güzeliyle sabreden kişiyi ise Yüce Allah, cennetteki Firdevs
bahçelerinden istediği yere yerleştirir.''
İsmail b. Amr el-Beceli
bunu rivayette tek kalmıştır.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Taberani, M. es-Sağir (2/108) ve Ebu Nuaym, Zikru Ahbar lsbehan (2/316).
9272- Abdullah b. Amr'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Müslüman olup rızkı
kendisine yetecek kadar olan ve buna sabreden kişi, kurtuluşa ermiştir"
buyurmuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
Müslim 1/370 (125).
9273- Ebu'l-Huveyris'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ın,
kendisine yetecek kadar rızık verip te buna sabreden kişiye ne mutlu"
buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/161).
9274- Ebu'l-Ala Yezid b.
eş-Şıhhir der ki: Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gören Ahmed b.
Süleym'in bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Allah kulunu ona verdiği şeyle imtihan eder. Kim Allah'ın verdiğine razı
olursa Allah ona rızkını bereketli kılar ve genişletir. Razı olmayanın rızkını
ise bereketli kılmaz" buyurmuştur.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ahmed, Müsned (5/24) ve Ebu Nuayın, Hilye (2/213).
Beyhaki der ki: Hakim Ebu
Abdillah'ın kitabında ravi "Ahmed" şeklinde (dal) harfi ile
geçmektedir. Ancak bunun yanlış olduğunu ve doğrusunun "Ahmer" olarak
(ra) harfiyle olması gerektiğini düşünmüştür. Ben de (ra) harfi ile Ahmer b.
Muaviye b. Süleym olduğunu düşünüyorum. İbn Mende bunu sahabiler arasında
zikretmiştir. Hammad b. Zeyd bunu Ytinus kanalıyla zikrederek: "Süleym
oğullarından bir kişinin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur" demiş ve söz konusu hadisi aktarmıştır. Muhtemelen bu
kişi, Süleym oğullarından bir kişidir. Hocamızın kitabında "Ahmed"
olarak geçmektedir.
9275- As'as bildiriyor:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir kişinin yokluğunu hissedip onu
sorunca, adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Şu dağa gidip yalnız kalarak
Allah'a ibadet etmek istedim" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden birinizin islam diyarlarından
birinde, hoşlanmadığı bir şeye bir saat sabretmesi, tek başına kırk yıl ibadet
etmesinden daha hayırlıdır" buyurdu. ı
İsnadı mürseldir.
Hammad b. Seleme, Ezrak
b. Kays kanalıyla As'as'tan, o da Ebu Hadir'dan, o da Allah Resulü'nden
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynısını aktarmış ve rivayetinde: "Altmış
yıl" ibaresi geçmiştir.
9276- As'as b. Seleme der
ki: Mezarlıkta idik ve yanımızda Ebu'l-Hiıdir de bulunmaktaydı. Ebu'l-Hfidir:
"Bu mezarlıkta içinde bize ölene kadar yiyecek ve giyecek bulunan bir
köşkümüzün olmasını isterdim" deyince bir adam şöyle anlattı:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir sahabisinin yokluğunu hissedip onu sorunca: "Şu
ıssız kırlardan birinde yalnız kalıp kendini ibadete verdi" denildi. Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adama gelmesi için haber gönderdi Adam
gelince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Böyle yapmana sebep
nedir?" diye sordu. Adam: "Ey Allah'ın Resulü! Ben artık yaşlandım,
zayıf düştüm ve ölümüm yaklaştı. Bu sebeple yalnız kalıp da Rabbime ibadet
etmek istedim" dedi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanlara
bir şey öğretmek istediği zaman yüksek sesle konuşurdu. Bu sebeple en yüksek
sesiyle şöyle seslendi: "Şunu bilin ki, Müslümanlar arasında yaşamak,
kişinin yalnız kalıp kırk yıl ibadet yapmasından daha hayırlıdır." Bunu üç
defa tekrar etti.
İsnadı sahihtir.
9277- İbn Ömer'in
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Halk arasına karışarak onların eziyetlerine katlanan Müslüman, halk
arasına karışmayıp eziyetlerine katlanmayan Müslümandan daha hayırlıdır ...
Tahric: İsnadı hasendir.
Tirmizi 4/662 (2507) ve İbn Mace 2/1338 (4032).
9278- Ebu Umeyye
eş-Şabanı bildiriyor: Ebu Sa'lebe el-Huşeni'nin yanına gidip: "Ey Ebu
Sa'lebe! ''Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan
kimse size zarar veremez''[Maide 105] ayetiyle nasıl amel etmektesin?"
dediğimde şu karşılığı verdi: "Vallahi! Sen sorunu bu ayetten haberdar
olan birine sordun. Ben bunu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
sorduğumda şöyle buyurdu: "Siz iyiliği emredip kötülükten menedin. Ancak
cimriliğe itaat edildiğini, nefsani şeylere tabi olunduğunu, dünyalık şeylerin
(ahirete karşı) tercih edildiğini, her görüş sahibinin kendi görüşünü
beğendiğini gördüğün zaman kendi nefsine bak ve toplumun sorumluluğunu
üzerinden at. şüphesiz arkanızda sabır gerektirecek günler gelecektir. O
günlerde sabreden kişi, ellerinde kor tutmuş gibi olacaktır. O zaman iyi amel
işleyenlerin sevabc kendileri gibi iyi amel işleyen elli kişinin sevabı
kadardır. ''
Tahric: İsnadı hasendir.
Ebu Davud 4/512 (4341), Tirmizi 5/257 (3058) ve İbn Mace 2/1330 (4014).
Bir başkası bana şöyle
bildirdi: Oradakiler: "Ey Allah'ın Resulü!
Kendilerinden olan elli
kişi kadar mı?" deyince: "Sizden elli kişinin sevabı kadardır"
buyurdu.
9279- Seri der ki:
"Benim için sınanmamızda kötü kişinin salih kişiye yakın olmasından daha
ağır bir şey yoktur, Bu zamana da ilaç olarak ona sabretmekten başka bir şey
bulamıyorum. Ehlinin helakinin de ancak tamahkarlık ile olduğunu
görüyorum."
9280- Zübeyr b. Adiy der
ki: Enes b. Malik'in yanına girdik ve karşılaştığımız dünya zorluklarından
şikayette bulunduk. Bunun üzerine bize şöyle dedi: "Sabredin ve Rabbinize
karşı olan görevlerinizi iyi bir şekilde yerine getirmeye bakın. Üzerinize
gelen her zamanın sonrası daha kötüdür. Ta ki Rabbinize kavuşuncaya
kadar." Ben bunu Peygamber'inizden (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
işittim."
Buhari bunu Muhammed b.
Yusuf kanalıyla Süfyan'dan rivayet etti. - Buhari,fıten (8/89).
Kitabu's-Sünen ve
başkasında İbn Abbas kanalıyla bize bildirilene göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Kim valisinde hoşuna gitmeyen bir şey görürse
sabretsin" buyurmuştur. - Beyhaki, Sünen (16616).
9281 - Useyd b. Hudayr
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Selleml, Ensar'a:
"Siz, benden sonra
bir kayırmaya (dolayısıyla hak ihlaline) maruz kalacaksınız" buyurdu.
Ensar: "Ey Allah'ın Resulü! O zaman ne yapmamızı emredersin?"
deyince: "Hauz üzerinde bana kavuşuncaya kadar sabredin" buyurdu.
Buhari ve Müslim bunu
Sahih'lerinde Şu'be kanalıyla rivayet ettiler.- Buhari, menakibu'l-Ensar
(4/225), fiten (8(88) ve Müslim 2/1474 (48).
Halimi der ki: Yüce
Allah: "Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir.
O, yine de çoğunu affeder''[Şura 30] buyurmaktadır.
Burada bize insanların
bir nimetinin yok olması halinde bunun kendileri sebebiyle olduğunu haber
vermektedir. Bu ya şükretmeyi terk etmekten, ya da günahlar işlemelerinden dolayıdır.
Ancak bununla birlikte bu başa gelecek her musibeti kapsamayabilir. Bu sebeple
gelecek musibetten korkmayın. Ancak bundan dolayı kendi nefislerinizi kınayın
ya da sizi sıhhat, servet, güzel zikir, ilim ve hikmet ile ilgili musibetlere
götüren sebeplerden korunun. Yine Yüce Allah: "Yeryüzünde vuku bulan ve
sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce,
bir kitapta yazılmış olmasın''[Hadid 22] buyurmaktadır. Muhtemelen genel veya
özel olarak vuku bulan her musibet, Allah onu vaki kılmadan önce Levh-i
Mahfuz'da yazmıştır ve öyle indirmektedir. Bunu size bildirerek sizi
uyarmaktadır. Bu: "Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ... içindir."[Hadid
23] Size verilenin daha önceden bu vakitte verileceğinin yazılmış olduğunu da
bilin. Ayrıca, "Allah'ın size verdiği nimetlerle sevinmemeniz
içindir."[Hadid 23] Yani size verilenle kendinizi tercih edip şımarmamanız
ve size verilenden dolayı kendisine verilmeyene karşı büyüklenmemeniz içindir.
Çünkü o, sizde emanettir ve kalıcı değildir. Zira mülkün aslı Yüce Allah'ındır.
Emanetçinin emanetle büyüklenme hakkı yoktur. Kişi emanet sahibinin kendisinden
emanetini ne zaman geri alacağını bilemez. Bütün dünya nimetleri bu şekildedir.
Bir sonraki rivayet de bu
yöndedir.
9282- Usame b. Zeyd bildiriyor:
Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir kızı oğlunun ölmek üzere
olduğunu bildirip gelmesi için kendisine haber gönderdi. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ona: ''Allah'ın aldığı da, verdiği de
kendisinindir. Onun katında her şeyin belli bir zamana kadar ömrü vardır.
Allah'tan yardım dileyip sabretsin'' de" buyurdu. Kızı bir daha haber
gönderince Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gitti. Ben de
yanındayclım.
-Ravi der ki: Sanırım
"Ubey b. Ka'b da vardı" dedi- Çocuk Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) kucağına konulunca Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
gözleri yaşardı. Sa'd, kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Bu da nedir
(ağlıyorsun)?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu,
Allah'ın kullarının kalbine koyduğu bir rahmettir. Allah ancak merhametli
kullarına rahmet eder" buyurdu,
İsnadı sahihtir.
Buhari bunu Haccac b.
Minhal ve Hafs b. Ömer kanalıyla ve Müslim bunu başka kanallarla Asım'dan
rivayet etti. - Buhari, marda (7/5). - Müslim 1/335, 336 (11).
9283- Enes der ki: Ebu
Talha'nın Ümmü Süleym'den olan bir oğlu vardı ve öldü. Ümmü Süleym evdekilere:
"Ben söylemedikten sonra Ebu Talha'ya oğlunun ölümünden bahsetmeyin!"
dedi. Ebu Talha eve gelince Ümmü Süleym onun yemeğini ve içeceğini önüne koydu.
Ardından her zamankinden daha güzel bir şekilde giyinip, süslenip kendini
hazırladı. Ebu Talha doyunca suyunu içti ve Ümmü Süleym ile birlikte oldu.
Sonra Ümmü Süleym: "Ey Ebu Talha! Bir aile başka bir aileden bir şey ödünç
alsa, sonra mal sahibi ödünç verdikleri şeyi geri istese, diğerleri onu
vermeyip yanlarında tutabilir mi?" diye sordu. Ebu Talha:
"Hayır!" karşılığını verince, Ümmü Süleym: "Oğlunun sevabını
Allah'tan bekle" dedi. Bunun üzerine Ebu Talha: "Bu şeyleri yapmamdan
sonra mı bana oğlumun öldüğünü söylüyorsun?" dedi ve Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına giderek olanları anlattı. Bunun üzerine
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah size bu gecenizi
mübarek kılsın" buyurdu.
O gece Ebu Talha'nın eşi
hamile kalmıştı. (Bir gün) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir
yolculuğa çıkmıştı. Ebu Talha ve Ümmü Süleym kendisiyle birlikte idi. Medine'ye
yaklaştılar, ancak Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir seferden
döndüğü zaman Medine'ye gece girmezdi. Bu ara Ümmü Süleym'in doğum sancıları
başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yoluna devam etmiş ve Ebu
Talha, eşinin yanında kalmıştı. Ebu Talha: "Rabbim! Sen de biliyorsun ki
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir yolculuğa çıkarken de yolculuktan
dönerken de hep yanında bulunmayı isterim. Ancak gördüğün gibi bu doğum
olayından dolayı geride kaldım" dedi. Ümmü Süleym: "Ey Ebu Talha!
Daha önce çektiğim sancılarım geçti" dedi ve yollarına devam ettiler. Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o gece Medine'ye girdi. Yine Ümmü
Süleym'in sancıları tuttu ve doğum yaptı. Ümmü Süleym ona: "çocuğu
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) götürene kadar ona bir şey
yedirme" dedi. Çocuk sabaha kadar ağlamıştı. Ebu Talha şöyle devam etti:
"Sabahleyin onu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) götürdüm. Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu görünce: ''Sanırım Ümmü Süleym doğum
yaptı'' buyurdu. Ben de: ''Evet'' dedim. Yanına yaklaştım ve çocuğu kucağına koydum.
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Medine'nin acve hurmalarından
istedi ve hurmayı eriyene kadar çiğnedi. Sonra çıkarıp çocuğun ağzına koydu.
Çocuk ta onu emmeye başladı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Ensar'ın hurmayı sevmelerine bakm" buyurdu. Sonra yüzünü
sıvazlayıp ona "Abdullah" adını verdi.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Müslim 2/1689 (22).
9284- Enes der ki:
"Ebu Talha'nın, Ümmü Süleym'den olan bir oğlu vardı ve bu oğlu öldü. Ümmü
Süleym: "Ey oğullarım! Ebu Talha'ya bir şey söylemeyin" dedi..."
Sonrasında Enes söz konusu hadisi aktardı.
Müslim bunu Muhammed b.
Hatim kanalıyla Süleyman'dan ve Buhari bunu İshak b. Abdillah kanalıyla Enes b.
Malik'ten rivayet etti. - Müslim 2/1909 (107). - Buhari, edeb (7/12ı).
9285- Enes der ki:
"Ebu Talha'nın oğlu hastalanmıştı. Ebu Talha Mescid'e gitti ve o sırada
oğlu vefat etti..." Sonrasında Enes mana olarak söz konusu hadisi aktardı.
Ancak ödünç alma kısmını: "Gecenin sonunda Ümmü Süleym: ''Ey Ebu Talha!
Filan oğullarının yaptıklarını gördün mü? Bir şeyi ödünç alıp kullandılar.
Kendilerinden geri istenince de geri vermek güçlerine gitti'' dedi. Bunun
üzerine Ebu Talha: ''İnsaflı davranmamışlar'' karşılığını verdi. Ümmü Süleym:
''Filan kişinin oğlu Allah'tan almış olduğu bir emanetti. Allah onu kabzetti''
deyince, Ebu Talha istirca etti. Ertesi gün Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) gitti ... " şeklinde rivayet ettikten sonra söz konusu hadisi
zikretmiştir.1
Bu hadisi Ubade b. Rifaa
aktarmış ve rivayetinin sonunda: "O çocuğun (Abdullah'ın) yedi oğlu
olduğunu ve hepsinin Kur'an'ı okuduklarını (hıfzettiklerini) gördüm"
demiştir.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Tahavi, Müşkilü'l-Asar (1/455) ve Ahmed, Müsned (3/105,106).
9286- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine
göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Ergenlik çağına
girmemiş) üç çocuğu ölen bir Müslümanın cehenneme girmesi sadece Yüce Allah'ın
bu yöndeki (herkes cehenneme uğrayacaktır) yemininden dolayı olacaktır"
buyurmuştur.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Tirmizi 3/374 (1060).
Buhari bunu İbn Ebi Üveys
kanalıyla ve Müslim bunu Yahya b. Yahya kanalıyla rivayet etti. - Buhari, eyman
ve'n-nüzur (7/224). - Müslim 3/2028 (ISO).
9287- Ebu Said el-Hudri
der ki: Bir kadın Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Ey
Allah'ın Resulü! Hadislerini hep erkekler öğrenmektedir. Bize de bir gün ayır
ki biz de Allah'ın sana öğretmiş olduğu şeylerden öğrenelim" deyince, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Filan gün filan yerde
toplanın" buyurdu. Kadınlar o yerde toplanınca Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Allah'ın kendisine bildirdiğinden onlara bir şeyler öğretti.
Sonra: "Sizden (buluğa ermemiş) üç çocuğu ölen hiç kimse yoktur ki o
çocuklar kendilerine (ateşe karşı) perde olmasınlar" buyurdu. İçlerinden
bir kadın: "Ey Allah'ın Resulü! Ya iki çocuğu ölenin durumu nedir?"
deyip bunu iki defa tekrar edince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"iki çocukta (da aynı durum geçerlidir). iki çocukta (da aynı durum
geçerlidir), iki çocukta (da aynı durum geçerlidir)" buyurdu.
İsnadı sahihtir.
Buhari bunu Müsedded
kanalıyla ve Müslim bunu Ebu Kamil kanalıyla Ebu Avane'den rivayet etti. -
Buhari, ttisam (8/149). - Müslim 3/2028, 2029 (152).
9288- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Birinin buluğa
ermemiş iki veya üç çocuğu ölür de, onların sevabını dilerse, o çocuklar
mutlaka kendisi ile cehennem arasında perde olurlar" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır,
ancak kendisine mutibait edilmiştir. (başka hadisle doğruluğu teyid edilmiş)
Müslim bunu Daraverdi
kanalıyla Süheyl'den rivayet etti. - Müslim 3/2028 (ısı).
9289- Cabir b. Abdillah
der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Birinin (buluğa
ermemiş) üç çocuğu ölür de onların sevabını dilerse cennete girer"
buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Ya iki çocuğu ölenin durumu
nedir?" dediğimde: "iki çocukta da aynı durum geçerlidir"
buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (3/306) ve İbn Hibban, Sahih (4/261,262).
Ravi Mahmud, Cabir b.
Abdillah'a: "Vallahi gördüğüm kadarıyla: ''Ya bir çocuğu ölenin durumu
nedir?'' deseydiniz: ''Bir çocukta da aynı durum geçerlidir'' buyururdu"
deyince, Cabir b. Abdillah: "Vallahi ben de aynı görüşteyim" dedi.
9290- Ebu Hureyre der ki:
Kadının biri küçük bir oğluyla birlikte Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) geldi ve: "Bundan önce üç çocuğumu defnettim. Bunun için Yüce
Allah'a dua et de hayatta kalsın" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "O zaman cehennem ateşinden sağlam bir şekilde korundun"
buyurdu.
İsnadı sahihtir.
Müslim bunu Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe kanalıyla bir başkası da Hafs b.
Giyas kanalıyla rivayet
etti. - Müslim 3/2030 (155).
9291- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Müslüman bir çiftin buluğa ermemiş üç çocuğu ölürse, Allah o çocukları ve
anne babalarını rahmetiyle cennete sokar. Cennetin kapılarında bir kapıda
olurlar ve kendilerine: ''Girin'' denilir. Onlar da: ''Anne babamız gelmeden
girmeyiz'' deyince, kendilerine: ''Siz de, anne babanızda Allah'ın rahmetiyle
girin'' denilir. ''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Nesai, cendiz (4/25).
9292- Sa'sa'a b. Muaviye
der ki: Devesini çekmekte olan Ebu Zer ile karşılaştıill. Boynuna da bir kırba
asılıydı. Ona: "Ey Ebu Zer! Malın nedir?" dediğimde: "(Malım)
amelimdir" karşılığını verdi. Bir daha: "Ey Ebu Zer! Malın
nedir?" dediğimde: "(Malım) amelimdir" karşılığını verdi. Bir
daha: "Ey Ebu Zer! Malın nedir?" dediğimde: "(Malım)
amelimdir" karşılığını verdi ve bunu üç defa tekrar etti. Kendisine:
"Bize, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işitmiş olduğun bir
şeyanlatmayacak mısın?" dediğimde şu karşılığı verdi: "Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Buluğa ermemiş üç çocuğu
ölen hiçbir Müslüman çift yoktur ki Allah, o çocuklara olan lütfundan dolayı
onları (o çocukları ve anne babayı) cennete sokmuş olmasın. Allah yolunda çifte
sadaka veren hiçbir Müslüman yoktur ki cennet sevgilileri onları
karşılamasın.''
Tahric: İsnadı sahihtir.
Ahmed, Müsned (5/164), İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/353), İbn Hibban, Sahih
(4/260,7/78) ve Taberani, M. el-Kebir 2/154,155 (1644).
9293- Abdullah b. Mes'üd
der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Buluğa ermemiş üç
çocuğu ölen kimseye o çocuklar cehennem ateşine karşı sağlam kale olurlar"
buyurdu. Kurraların (Kur'an hafızlarının) önderlerinden Ubey b. Ka'b
Ebu'l-Münzir: "Benim iki çocuğum öldü" deyince, Ebu Zer: "Benim
bir çocuğum öldü" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bir çocukta da aynı durum geçerlidir. Ancak bu karşılık musibeti
ilk yaşama (anında gösterilen sabrın) karşılığıdır" buyurdu.
Tahric: İsnadının munkatı
olmasından dolayı zayıftır. Tirmizi 3/375 (1061) ve İbn Mace 1/512 (1606).
9294- İbn Mes'üd
bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslüman bir
çiftin buluğa ermemiş üç çocuğu ölürse, o çocuklar kendileri için cehennem
ateşine karşı sağlam kale olurlar" buyurdu, Ebu Zer: "Bizim iki
çocuğumuz öldü" deyince, kurraların önderlerinden Ubey b. Ka'b
Ebu'l-Münzir: "Benim bir çocuğum öldü" dedi. Bunun üzerine Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir çocukla da aynı durum
geçerlidir. Ancak bu karşılık musibeti ilk yaşama (anında gösterilen sabrın)
karşılığıdır.'' buyurdu.
Tahric: İsnadının munkatı
olmasından dolayı zayıftır. İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/353,354) ve Ahmed,
Müsned (1/451).
9295-Abdullah b. Abbas
der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Aişe!
Ümmetimden buluğa ermemiş
iki çocuğu ölen kimseyi Allah onlar sebebiyle cennete sokar" buyurduğunu
işittim. Hz. Aişe: "Ey Allah'ın Resulü! Ya bir çocuğu ölen kimse ne
olacak?" diye sorunca: "Bir çocukta da aynı durum geçerlidir, ey (ümmete
yönelik hayırlarda) muvaffak olacak kadın!" buyurdu. Hz. Aişe: "Ey
Allah'ın Resulü! Ya hiç çocuğu ölmeyen kişinin durumu ne olacak?" diye
sorunca: "Bu durumda ümmetimin önde gönderdiği kişi ben olacağım. Zira
benden daha büyük kayıpları olmayacaktır" buyurdu.
Yahya el-Kattan, Nasr b.
Ali ve başkası bunu Abdi Rabbih b. Barik'ten rivayet etmişlerdir.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Tirmizi 3/376 (1062).
9296- Ebu Hassan der ki:
Ebu Hureyre'ye: "Benim iki çocuğum öldü. Sen, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ölümüzden yana içimizi ferahlatacak bir hadis işitin mi?"
deyince, Ebu Hureyre şu karşılığı verdi: "Evet! Resulullah'ın {Sallallahu
aleyhi ve Sellem} şöyle buyurduğunu işittim: "Müslümanların ölen küçük
çocukları cennette istedikleri gibi dolaşırlar. Bunlardan biri babası veya ana
babasıyla karşılaştığı zaman şu an senin giysinden tuttuğum gibi giysisinin
ucundan veya elinden tutar ve onunla birlikte cennete girene kadar da
bırakmaz.''
Müslim bunu Suveyd ve
Muhammed b. Abdi'l-A'la kanalıyla Mu'temir'den rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim 3/2029 (154).
9297- Muaviye b. Kurre
Ebu İyas, babasından bildiriyor: Adamın biri küçük bir oğluyla birlikte Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelirdi. Bir defasında ona:
"Oğlunu seviyor musun?" diye sorunca, adam: "Vallahi onu
sevdiğim gibi seni de sevmekteyim" dedi. Ancak Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir süre çocuğu göremeyince: ''Filan'ın oğluna ne oldu?"
diye sordu. "Ey Allah'ın Resulü! Çocuk öldü" dediklerinde, babasına:
"Cennet kapılarından birine açmak için her geldiğinde çocuğunun kapıyı
açması seni mutlu etmez mi?" buyurdu. Orada bulunan bir adam: "Ey
Allah'ın Resulü! Bu durum sadece ona has bir şey mi, yoksa hepimiz için de
geçerli mi?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Aksine hepiniz için geçerlidir" buyurdu.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Nesai, cenaiz (4/22,23).
9298- Muaviye b. Kurre,
babasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oturduğu zaman
ashabı etrafında halka kurardı. O halkada bulunan bir adamın da küçük bir
çocuğu vardı ve gelip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) arkasında
dururdu. Çocuk ölünce adam, oğlunu hatırlayıp üzüldüğü için sohbet için kurulan
halkaya gelmez oldu. Bir müddet Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu
göremeyince: "Filan kişiye ne oldu?" diye sordu. Ashab: "Ey
Allah'ın Resulü! Gördüğün çocuk öldü ve ona olan üzüntüsünden dolayı (babası)
sohbet halkasına gelmez oldu" dediler. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bu adamla karşılaşınca ona oğlunu sordu ve adam oğlunun öldüğünü
söyledi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine taziyede
bulunduktan sonra: "Ey Filan! Ömrün boyunca onunla teselli olmak mı ya da
yarın cennet kapılarından bir kapıya geldiğinde seni geçtiğini ve kapıyı açmaya
geldiğini görmek mi istersin?" buyurdu. Adam: "Hayır ey Allah'ın
Resulü! Cennet kapısına benden önce gitmesi benim için daha iyidir" dedi.
"O zaman o (istediğin) senindir"' buyurdu. Bunun üzerine Ensar'dan
bir adam kalkıp: "Ey Allah'ın Resulü! Bu durum sadece ona has bir şey mi,
yoksa Müslümanlardan çocuğu ölen her kişi için mi geçerli?" diye sorunca,
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet, Müslümanlardan çocuğu
ölen her kişi için geçerlidir"' buyurdu.
İsnadı sahihtir.
9299- Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) çobanı Ebu Selma der ki: Nebi'in (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Beş şey Mizan'da ağır
gelmeleri bakımından öylesine güzel ki! La ilaahe illallah, Sübhanallah, Elhamdülillah,
Allahu Ekber demek ile salih bir oğlu vefat eden bir kişinin Allah rızasını
umarak buna sabretmesidir."
İbn Abdan'ın rivayetinde
ifade: "Beş şey Mizan'da ne kadar ağırdır"' şeklindedir.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (167), İbn Hibban, Sahih (2/99, 100), İbn Ebi
Asım, Sünne 2/362 (781), Taberani, M. el-Kebir 22/348 (873) ve Hakim, Müstedrek
(7/4339.
9300- Abdullah (b.
Mes'ud) der ki: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Siz kime
rakub diyorsunuz?" diye sorunca: "çocuğu olmayana diyoruz"
dedik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Aksine rakub,
çocuklarından hiçbirini kendisinden önce ahirete göndermeyendir" buyurdu.
Müslim bunu Ebu Muaviye
kanalıyla rivayet etti.
Tahric: İsnadı zayıftır,
metni sahih bir hadistir. - Müslim, el-birr ve's-sıla (3/2014).
9301- Abdullah b.
Bureyde, babasından bildiriyor: Biz, Allah Resulü'nün {Sallallahu aleyhi ve
Sellem} yanında iken Ensar'dan bir kadının oğlunun öldüğü haberini aldı. Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkınca biz de kendisiyle birlikte
kalktık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadını görünce: "Bu
feryat etme de nedir?" diye sordu. Kadın: "Nasıl feryat etmeyeyim,
ben rakub birisiyim, doğan çocuklarım ölmektedir" dedi. Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rakub kimse çocukları yaşayandır. Sen
çocuğunu cennet kapısında seni bize davet ederken görmek istemez misin?"
buyurdu. Kadın: "İsterim" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) "O zaman öyle olacaktır" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Bezzar, Müsned (1/405) ve Hakim, Müstedrek (1/383,384).
9302- Ebu Ubeyd
bildiriyor: Bir adam Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ey Allah'ın Resulü!
çocuğumdan bana ne vardır?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Onlardan sana senden önce gönderdiklerin vardır?"
buyurdu. Adam: "Benden sonra kalanlardan neyim vardır?" diye sorunca
da: "Mudar kabilesinin çocuklarından kendilerine ne varsa, sana da
onlardan o vardır" buyurdu.
İsnadı zayıftır ve mürsel
bir hadistir.
Ebu Ubeyd der ki: İbn
Uleyye bunu Leys b. Ebi Süleym kanalıyla Said'den, o da Humeyd b. Abdinahman
el-Himyeri'den, o da Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
aktarmıştır. Humeyd der ki: Benden önce bir düşük göndermem benim için geriye
(Allah yolunda savaşan) yüz zırhlı bırakmamdan daha iyidir. Ebu Ubeyd der ki:
"Mudar kabilesinin çocuklarından kendilerine ne varsa, sana da onlardan o
vardır" buyruğu, Mudar kabilesi ölen çocuğundan dolayı sevap kazanamaz manasındadır.
9303- Enes der ki:
Harise, Bedr savaşında şehid olmuştu. Annesi Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Harise'nin yanımdaki değerini
biliyorsun. Eğer o cennette ise sabrederim (ve ecrini Allahıtan beklerim). Eğer
değilse, ne yapayım, ne yapmamı tavsiye edersin?" dedi. Bunun üzerine Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir tane mi cennet var. Birçok
cennet vardır ve Harise, Firdevs cennetindedir" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Buhari, meğazi (5/9), rikak (7/200,201) ve eihad (3/206).
9304- Enes b. Malik der
ki: Osman b. Maz'un'un bir oğlu vefat etmişti.
Osman, oğlunun ölümüne
çok üzülmüştü. Bu sebeple evinin avlusunda bir mescid edinmiş ve onda ibadet
etmeye başlamıştı. Bu durum Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bildirilince: "Ey Osman b. Maz'un! Yüce Allah bize ruhbanlığı farz
kılmamıştır. Ancak ümmetimin ruhbanlığı, Allah yolunda cihad etmektir. Ey Osman
b. Maz'un' Cennetin sekiz kapısı vardır. Cehennemin de yedi kapısı vardır.
Cennetin bir kapısına geldiğinde oğlunun kuşağından tutup Yüce Rabbinden senin
için şefaat dilemesini istemez misin?" diye sordu. Osman:
"İsterim" dedi. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın
Resulü! Ölen çocuklarımızdan dolayı aynı şey bizim için de geçerli midir?"
denildi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet, böylesi bir
durumda sabredip ecrini Allah'tan bekleyen her bir kişi için aynı şey
geçerlidir" buyurdu.
Sonra şöyle devam etti:
"Ey Osman b. Maz'un! Her kim sabah namazını cemaatle kılar ve güneş çıkana
kadar oturup Allah'ı zikrederse, cennette o kimse için yetmiş derece vardır.
Her bir derece arasında asil bir at'ın ancak yetmiş yılda geçebileceği bir
mesafe vardır. Kim de öğle namazını (cemaatle) kılarsa cennette o kimse için
elli derece vardır. Her bir derece arasında asil bir atın ancak elli yılda
geçebileceği bir mesafe vardır. ikindi namazını cemaatle kılan kişiye de
ismail'in soyundan sekiz kişiyi azad etmiş gibi ecir vardır. Kim de akşam
namazını cemaatle kılarsa ona kabul edilen bir hac ve bir umre ecri vardır.
Yatsı namazını cemaatle kılan kişiye de Kadir gecesini ihya eden kişinin ecri
gibi ecir vardır. ''
İsnadı zayıftır.
9305- Enes b. Malik der
ki: Osman b. Maz'un'un bir oğlu vefat etmiş ve Osman, oğlunun ölümüne çok
üzülmüştü. Bu sebeple evinin avlusunda bir namazgah edinmiş ve onda ibadet
etmeye başlamıştı. On beş gece Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
görünmemişti. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu sorunca oğlunun
öldüğünü, bu sebeple çok üzüldüğünü ve evinin avlusunda bir namazgah edinip
onda ibadet etmeye başladığını söylediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Yanıma gelmesini söyle ve onu cennetle müjdele" buyurdu.
Osman b. Maz'un gelince Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey
Osman b. Maz'un! Cennetin sekiz kapısı vardır. Cehennem in de yedi kapısı
vardır. Cennetin bir kapısına geldiğinde oğlunun kuşağından tutup Yüce
Rabbinden senin için şefaat dilemesini istemez misin?" buyurdu. Osman:
"İsterim ey Allah'ın Resulü!" dedi. Bunun üzerine Muhammed'in ashabı:
"Ölen çocuklarımızdan dolayı aynı şey bizim için de geçerli midir?"
deyince: "Evet, böylesi bir durumda sabredip ecrini Allah'tan bekleyen
ümmetimden her bir kişi için aynı şey geçerlidir" buyurdu.
Sonra şöyle devam etti:
"Ey Osman! islam'ın ruhbanlığının ne olduğunu biliyor musun? islam'ın
ruhbanlığı, Allah yolunda cihad etmektir. Ey Osman! Her kim sabah namazını
cemaatle kılar ve güneş çıkana kadar oturup Allah'ı zikrederse ona kabul edilen
bir hac ve bir umre ecri vardır. Kim de öğle namazını cemaatle kılarsa ona
kıldığı o namaz gibi yirmi beş namaz ecri vardır. ikindi namazını cemaatle
kılan ve güneş batıncaya kadar Allah'ı zikreden kişiye de ismail'in soyundan
diyeti on iki bin dirhem olan sekiz kişiyi azad etmiş gibi ecir vardır. Kim de
akşam namazını cemaatle kılarsa ona kıldığı o namaz gibi yirmi beş namaz ecri
ve Adn cennetinde yetmiş derece vardır. Yatsı namazını cemaatle kılan kişiye de
Kadir gecesini ihya eden kişinin ecri gibi ecir vardır."
İsnadı zayıftır.
9306- Hz. Ali'nin
bildirdiğine göre ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Düşük olan cenin kıyamet gününde anne babası cehenneme gireceği zaman
Rabbine karşı darılır. Bunun üzerine kendisine: ''Ey Rabbine dargm olan düşük!
Anne babanı cennete sokacağım'' denilince, düşük göbek bağı ile onları çekip
cennete sokar. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Mace 1/513 (ı 608),
Ebu Ubeyd düşük
hakkındaki hadisi aynı mana ile mürsel olarak zikretmiş ve rivayetinde:
"Nazlanarak ve dargın bir şekilde cennet kapısında bekler" ibaresi
geçmiştir. "Muhtabti" ibaresi,
anne babası tarafından nazlandırılan çocuk manasındadır. - Taberani,M. el-Kebir
19/416 (1004).
9307- Ubade b.
es-Samit'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Loğusa halinde iken
ölen kadını kıyamet gününde bebeği göbek bağı ile Cennete çeker"
buyurmuştur.
Tahric: İsnadında Katade
ve Raşid arasında kopukluk vardır. Tayalisi, Müsned (sh. 79) ve Ahmed, Müsned
(3/489).
9308- Zeyd b. Eslem der
ki: Hz. Davud'un bir oğlu ölünce ona çok üzüldü. Kendisine: "çocuğun
yanında ne kadar değerliydi?" diye sorulunca: "Yeryüzü dolusunca
altından daha değerliydi" karşılığını verdi. Bunun üzerine: "O zaman
sana da o kadar veya aynı değerde sevap verilecektir" denildi.
Tahric: Abdürrezzak,
Musannef 11/140 (20141).
9309- İbn Şevzeb
bildiriyor: Bir adamın buluğa ermemiş bir oğlu vardı. Kavmine gelmeleri için
haber gönderdi ve geldiklerinde: "Sizden bir isteğim vardır" dedi.
Onlar da: "(Bize isteğini) söyle" deyince: "Allah'ın oğlumun
canını alması için dua edeceğim, siz de: ''Amin'' diyeceksiniz" dedi.
Onlar bunu neden yaptığını sorunca, rüyasında, kıyamet gününde insanların
toplandığını gördüğünü anlatıp şöyle devam etti: "Herkes susuzluğa maruz
kalmıştı. O sırada çocuklar ellerinde ibriklerle cennetten çıktılar. O çocuklar
arasında bir yeğenimi gördüm ve: ''Ey Filan! Bana su ver'' dedim. Çocuk: ''Ey
amca! Biz sadece (buluğa ermemiş çocukları ölen) babalara su veriyoruz''
karşılığını verdi. Bu sebeple ben de, Allah'ın benden önce bir çocuğumun canını
almasını istedim." Sonra adam dua edince oradakiler de:
"Amin" dedi.
Daha az bir zaman geçmişti ki o çocuk vefat etti.
İsnadı hasendir.
9310- Kesir b. Temim der
ki: Said b. Cübeyr'in yanında oturmuşken oğlu Abdullah çıkıp geldi ve Said b.
Cübeyr: "Ben bunun en hayırlı anlarını biliyorum" dedi. Ona:
"Nedir?" diye sorulunca: "Ölmesi ve bunun karşılığını Yüce
Allah'tan beklememdir" karşılığını verdi.
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(4/275).
9311- Humeyd el-A'rec der
ki: Said b. Cübeyr'in yanında oturmuşken oğlu Abdullah çıkıp geldi ve Said b.
Cübeyr: "Ben bunun en hayırlı özelliğini biliyorum. O da ölmesi ve bunun
karşılığını Yüce Allah'tan beklememdir" dedi.
Tahric: İsnadı ceyyiddir.
Ebu Nuaym, Hilye (4/175).
9312- İsa b. Yunus der
ki: Süfyan es-Sevri ile karşılaştığımda ilk olarak bana: "Ailesi olan
kişiyi önemsememeye bak! Zira aile sahibi olanların geneli iyiliğin yanında
kötülük de yapar" derdi. Onun sevecen bir oğlu vardı. Kendisi: "Ey
Ebu Amr! Allah onun canın alsa da rahatlasam" derdi. Ona: "Allah
babam bağışlasın. Sen bana iki yüz dinarın olduğunu söylemedin mi? Belki de
onlarla kazanç elde etmişsindir" derdim. Bir defasında bir gazveden geri
döndüğümde bana ilk dediği: "Habibim vefat etti ve rahatladım" oldu.
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(6/381). 2 Hadid Sur. 22
9313- Mansur b.
Abdirrahman der ki: Hasan( -ı Basri) ile birlikte oturmaktaydım. Bir adam bana:
"Ona (Hasan'a): ''Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi
bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın''2
ayetinin açıklamasını sor" deyince, ben de sordum. Bunun üzerine Hasan:
"Sübhanallah! Kim bu konuda şüphe etmektedir? Yeryüzü ile gökyüzündeki her
musibet daha kendisi yaratılmadan önce kitapta yazılıdır" karşılığını
verdi.
İsnadı hasendir.
9314- İbn Abbas: ''Bu,
kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız
içindir"[Hadid 23] ayetini açıklarken: "Hiç kimse yoktur ki, mutlaka
üzülür ve sevinir. Fakat (Mümin) kişi musibete maruz kalırsa ona sabreder ve
yine (Mümin) kişiye hayırlı şeyler verilirse ona şükreder" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/373,374), Hakim, Müstedrek (2/479) ve İbn Cerir,
Tefsir (27/235).
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın:
En Ağır Belaya
Maruz Kalan Kişiler