ŞUABU’L-İMAN

47.ŞU’BE: Her Günah için Tövbe

 

Kalbin Mühürlenmesi veya Paslanması

 

6808- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Mümin bir günah işlediği zaman kalbine siyah bir nokta düşer. Şayet bu günahtan geri döner, bağışlanma dileyip tövbe ederse kalbi arınıp temizlenir. Ancak aynı günaha dönerse o siyah nokta tüm kalbini sarana dek arttırılır. Yüce Allah'ın, ''Hayır! Doğrusu onların işlemekte oldukları kalplerini paslandırmıştır''[Mütaffifin 14] ayetinde bahsettiği pas da işte budur."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi 5/434 (3334) .

 

 

 

6809- Abdullah b. Mes'üd der ki: "Kişi bir günah işlediği zaman kalbine siyah bir nokta düşer. Bir günah daha işlediği zaman kalbine bir nokta daha düşer. Bu şekilde sonunda kalbi siyah koyunun rengi gibi kara kesilir."

 

Tahric: Beyhaki'nin hocasını tanımıyorum, diğer ravileri ise güvenilirdir. Ebu Nuaym, Zikru Ahbaru Isbehan (2/165-166),

 

 

 

6810- Huzeyfe der ki: "Kişi bir günah işlediği zaman kalbine siyah bir nokta düşer. Bir günah daha işlediği zaman kalbine bir nokta daha düşer, Bu şekilde sonunda kalbi (siyah) ben gibi olur.''

 

Başkası ise Muhammed b. Ubeyd'den rivayet ederken: "Bu şekilde sonunda kalbi siyah koyunun rengi gibi kara kesilir" lafzını kullanır.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ebu Nuaym, Hilye (1/273) ve Ebu Davud, Zühd (276),

 

 

 

6811- Huzeyfe der ki: "Kalp avuç içi gibi açıktır. Kişi günah işlediği zaman bu kalp kapanmaya başlar. Bir daha günah işlediği zaman biraz daha kapanır. Günah işledikçe de kapanmaya devam eder ve sonunda tamamen kapanıp üzerine mühür vurulur. Sonrasında kişi hayırlı bir şey duyduğu zaman bu hayırlı şey kulağından girip kalbine doğru iner, ancak kapalı olduğu için kalbine işleyemez. İşte, ''Hayır! Doğrusu onların işlemekte oldukları kalplerini paslandırmıştır'']Mutaffifin 14} ayetinde ifade edilen budur."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Suyuti, ed•Dürrü/l•Mensur (8/446).

 

 

 

6812- İbrahim b. Edhem der ki: "Müminin kalbi ayna gibi beyaz, temiz, pak ve parlaktır. Şeytan günahla birlikte bu kalbe hangi yönden yaklaşırsa yaklaşsın baktığı zaman aynaya bakıyormuş gibi kendi yüzünün yansımasını görür. Mümin bir günah işlediği zaman bu kalbine siyah bir nokta düşer. Şayet bu günahı için tövbe ederse bu siyah nokta silinip kalbi temizlenir. Ancak tövbe etmez ve günahları ard arda işlemeye devam ederse siyah noktalar da kalbine ard arda düşer ve sonunda kalbi kapkara olur. İşte, ''Hayır! Doğrusu onların işlem ek te oldukları kalplerini paslandırmıştır''[Mutaffifin 14] ayetinde ifade edilen budur. Kişi günahları ard arda işlediği zaman yavaş yavaş siyahlaşır. Sonunda hiçbir öğüt bu kalbe işlemez olur. Allah'a tövbe etmesi halinde Allah bu tövbesini kabul eder ve kalbi yine ayna gibi tertemiz olur.''

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

6813- İbn Ebi Necih bildiriyor: Mücahid, "Hayır! Doğrusu onların işlemekte oldukları kalplerini paslandırmıştır"[Mutaffifin 14] ayetini açıklarken şöyle demiştir: "Günahlar kalbine işleyip sonunda onu çepeçevre sarar. ''Hayır! Doğrusu onların işlemekte oldukları kalplerini paslandırmıştır''[Mutaffifin 14] ayetinde geçen "Ran" ifadesinden de kasıt budur."

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Cerir, Tefsir (30/98).

 

 

 

6814- A'meş bildiriyor: Mücahid bu ayeti açıklarken: "Öncekiler "......''[Mutaffifin 14]

ifadesinin mühür anlamına geldiğini düşünürlerdi" demiştir.

 

Bir sonraki rivayet de onun bu yöndeki açıklamalarından biridir.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Suyutl, Dürrü'l-Mensur (8/447).

 

 

 

6815- Mücahid der ki: "Ran (pas), mühürden daha hafiftir. Mühür de kilitten daha hafiftir. En ağın da kalbe kilit vurulmasıdır."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/447).

 

 

 

6816- Muhammed Ebu'l-Cehm der ki: Yahya b. Ziyad el-Ferra, ''.......''[Mutaffifin 14] ayetini açıklarken: "O kadar çok isyan edip günah işlediler ki sonunda bu günahlar kalplerini sarmıştır. İşte ''Ran'' ifadesiyle kastedilen budur" demiştir.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

6817- Abdullah b. Abdirrahman b. Ebi Leyla bildiriyor: Huzeyfe'ye: "Ey Ebu Abdillah! İsrail oğulları bir günde mi küfre girdiler?" diye sorulunca:

"Hayıd" karşılığını verip şöyle devam etti: "Bir fitneye maruz bırakıldıklarında bulaşmayı kabul etmediler. Ancak dövülerek buna zorlandıklarında fitneye bulaştılar. Sonra öncekinden daha büyük bir fitneye maruz bırakıldıklarında: ''Buna asla bulaşmayız!'' deyip yine kabul etmediler. Yine dövülerek buna zorlandıklarında sonunda fitneye bulaştılar. Bu şekilde kişinin gömleğini çıkarması gibi onlar da dinlerinden çıktılar.''

 

Tahric: Ebu Nuaym, Hilye (1/278-279) .

 

Beyhaki der ki: Arkadaşlarımız kalbin mühürlenmesi ile tabedilmesinin aynı anlamda olduğunu söylemişlerdir. Bir günahtan dolayı da birinin kalbi tabedildiği zaman bir daha asla ona tövbe etmez. Yüce Allah: "Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar"[Bakara 6] buyurmuş ve onların iman etmeleri konusunda Peygamberinin {Sallallahu aleyhi ve Sellem} ümidini kesmiştir. Bunun sebebini de: "Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır''[Bakara 7] şeklinde ifade etmiştir.

 

Burada mühür (hatm)den kasıt bir şeyin içine herhangi bir şey girip karışmasın diye onu sıkıca kapatmaktır. "Allah onların kalplerini mühürlemiştir"[Bakara 7] buyruğu kalplerinin mühürlendiği anlamındadır ki mühürleme de kilitleme gibidir ve kalplerinin artık hayır olan bir şeyi anlayıp algılamayacağı anlamındadır. Ayette, imanın kalplerine ulaşmasına engel olan, kalpleri ile imandaki doğruları görmeleri arasına perde çeken şeyin bu olduğunu belirtilmiştir. Bu da kafirin kalbinin tabedildiğini ve içinde imanı barındırmayacağını bize göstermektedir.

 

Yine: "İşte onlar, Allah'ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği (kilitlediği) kimselerdir. İşte onlar gafillerin ta kendileridir''[Nahl 108] buyurmuş ve duyu organları tabedilmiş (mühürlenmiş) kişinin aynı zamanda gafil olduğunu da belirtmiştir. Böylesi bir kişinin de gafil olduğu konuda herhangi bir tercih yapması beklenemez. Tab' da sözlükte kılıcın üzerini kaplayan kir ve pislik anlamındadır. Sonradan kir ve pisliğe benzetilen günah, çirkin benzeri şeyler için de bu kelime kullanılmaya başlanmıştır.

 

"Allah, inkarlarına karşılık onların kalplerini mühürledi, onun için bunların ancak pek azı inanır''[Nisa 155] ayetinde yapılan "pek azı" istisnası da ayetlerde kıssaları anlatılan ve kalpleri mühürlenmemiş olan Yahudilerden bir topluluk hakkındadır. Bu istisna iman etmeyecek olmalarına rağmen iman etmeleri emri üzerlerinden düşmeyen kişiler için de söz konusu olabilir. Zira Yüce Allah "Onlar inanmazlar''[Yunus 33] buyurarak kafirlerden bazı toplulukların iman etmeyeceklerini bildirmiştir. Ancak yine de iman etmeleri emri onların üzerinden kalkmış değildir.

 

Yine Hz. Nuh'a: "Senin milletinden, inanmış olanlardan başkası inanmayacaktır"[Hud 36] diye vahyettiğini bildirmiştir. Bundan dolayı da tufanla onları boğmuştur. Ancak yine de iman etme emrinin onların üzerinden düştüğünü söylemek doğru olmaz. Yüce Allah, iblis'e lanet etmiş, bu şekilde iblis asla iman ve tövbe etmeyecek biri olmuştur. Ancak yine de iman ve tövbe etme emrinin onun üzerinden düştüğünü söylemek doğru olmaz. Kalbine mühür vurulmuş olan kişiler için de aynı durum geçerlidir. Doğrusunu da Allah bilir. HalımI'nin ve başka alimlerin bu konuda söyledikleri bu yöndedir.

 

 

 

6818- İbn Ömer'in bildirdiğine göre Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Mühür Yüce Allah'ın Arş'ının ayağında asılıdır. Kişi başkalarının onurunu çiğnediği, -Ravi İbn Yusuf şu eklemeyi de yapar:- günah işlediği ve Yüce Allah'a karşı günahlarda cüretkar davrandığı zaman bu mühür gönderilir ve kişinin kalbine vurulur. Bu şekilde kişi artık hiçbir şeyi düşünemez olur. ''

 

İbn Yusuf bunu: "Onların kalplerine vurulur. Bu şekilde artık hiçbir şeyi düşünemez olurlar" lafzıyla rivayet etmiştir.

 

Süleyman b. Müslim el-Haşşah bunu rivayette tek kalmıştır ve rivayette güçlü biri değildir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (3/1134), İbn Hibban, el-Mecruhin (1/329) ve Deylemi, Müsnedü'l-Firdevs 2/463 (3980). Bak: İbn Hacer, el-Lisan (3/106) ve Zehebi, Mizan (2/222),

 

 

 

6819- İbn Ömer'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Mühür, Arş'ın ayağında asılıdır. Kişi başkalarının onurunu çiğnediği, günah işlediği ve Rabbine asi olduğu zaman Yüce Allah bu mührü gönderir ve kişinin kalbine vurulur. Bu şekilde kişi artık hiçbir şeyi düşünemez olur. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ukayli, ed-Duafau'l- Kebir (2/139).

 

 

 

6820- Abdullah b. Amr b. As'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Hicret iki şekilde olur. Biri, kötülüklerden uzaklaşmaktır. Diğeri de, Allah ve Resulüne hicret etmektir. Tövbeler kabul edildiği müddetçe hicret de sona ermez. Güneş batıdan doğmadıkça (kıyamet kopmadıkça) da edilen tövbeler kabul görür. Güneş batıdan doğduğunda ise her kalbe içindekilerle birlikte mühür vurulur ve artık insanlardan amel kabul edilmez. ''

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (ı/ın), Taberani, M. el-Kebir 9/381 (895) ile M. elEvsat 1/69 (59) ve Bezzar, Müsned (2/304) Bak: Heysemi, Mecmau'z-Zevaid (5/250).

 

 

 

6821- Nevvas el-Ensari'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah örnek olarak size her iki tarafında duvar bulunan dosdoğru bir yolu veriyor. Bu duvarın da açık olan kapıları ve kapıların da perdeleri vardır. Bu yolun başında birisi: ''Ey insanlar' Bu yola girin ve bir yere sapmadan yürüyün!'' diye seslenmektedir. Yolun üzerinde aynı şekilde bir uyarıcı vardır. Yolda giden insanlardan biri duvardaki kapıların perdesini aralamak istediği zaman yolun üst tarafında bulunan bu kişi: ''Sakın! Orayı açma! Şayet açarsan içeriye girmek zorunda kalırsın!'' diye onu uyarır. Bu örnekte dosdoğru yol islam'dır. Yolun kenarındaki duvarlar da Yüce Allah'ın buyruklarıdır. Açık kapılar Yüce Allah'ın yasaklarıdır. Yolun başında insanları uyaran kişi. Yüce Allah'ın Kitab'ıdır. Yolun üst tarafında durup insanları uyaran kişi de her müslümanın kalbinde bulunan vicdandır ... 

Lafız Hurfi'nin lafzıdır.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi 5/144 (2859) .

 

 

 

6822- Ebu Rafi' bildiriyor: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müminin kaç (haya) perdesi vardır?" diye sorulunca şöyle buyurdu: "Sayılamayacak kadar çoktur. Ancak mümin bir günah işlediği zaman bu perdelerden biri yırtılır. Şayet bu günah ma tövbe ederse yırtılan perde yanında dokuz perde ile birlikte geri döner. Ancak tövbe etmezse perdeleri her bir günahla birlikte teker teker yırtılır. Bu perdelerden geriye bir şey kalmadığı zaman Yüce Allah meleklerden dilediklerine: ''Adem oğlu ayıplıyor. ama düzeltmeye çalışmıyor. Siz onu kanatlarınızla örtün'' buyurur. Melekler emredildiği gibi yaparlar. Bu arada kişi günahlarına tövbe ederse yırtılan tüm perdeler geri döner. Ancak tövbe etmezse melekler ondan dolayı feryat etmeye başlarlar. Bunun üzerine Yüce Allah: ''Onun yanından çekilin!'' buyurur. Melekler onu bıraktıklarında artık hiçbir ayıbını gizleyemez hale gelir."

 

Tahric: İsnadında bir sakınca yoktur. İbn Ebi Dünya, Tevbe (77).

 

 

 

6823- Said b. el-Müseyyeb der ki: "İnsanlar amellerini Yüce Allah'ın koruması altında yaparlar. Yüce Allah bir kulun rezil olmasını dilediği zaman onu korumasından çıkarır. Bu şekilde de ayıpları ortaya çıkar."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Nuaym, Hilye (2/166).

 

 

 

6824- Ebu Osman der ki: "Günahta beş musibet, günahın kendisinden bile daha ağırdır. Birincisi, Allah'ın kulunu korumasız bırakmasıdır. Bırakması dolayısıyla da kul isyan etmiştir. Onu korusaydı kul isyan etmezdi. İkincisi, Allah'ın kulundan dostlarının vasıflarını alıp düşmanlarının vasıflarını vermesidir. Üçüncüsü, Allah'ın kuluna rahmet kapısını kapatıp ceza kapısını açmasıdır. Dördüncüsü, kulun isyan ederken Allah'ın onu görmesidir. Beşincisi, Allah'ın huzurunda durduğu zaman gelmiş geçmiş tüm günahlarının arz edilmesidir. İşte bu şekilde bir günahın ortaya çıkardığı beş musibet bizatihi işlenen günahtan daha ağırdır."

 

 

 

6825- Ebu İdris el-Havlanı Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen: "Yüce Allah, kalbinde zerre hayır bulunan kulun onurunu çiğnetmez" demiştir.

 

Tahric: İsnadı çokzayıftır. İbn Ebi Şeybe, Musannef(13/547) ve Ebu Nuaym, Hilye (5/124).

 

 

 

6826- Hasane -ı Basri) der ki: "Kişinin küçük de olsa yaptığı iyilik kalbinde nuru ve amelinde gücü doğurur. Aynı şekilde kişinin küçük de olsa yaptığı ve basit gördüğü kötülük kalbinde karanlığı ve amelinde zayıflığı doğurur."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/500).

 

 

 

6827- İbrahim b. Edhem der ki: "Günahlar kişinin gücünü azaltırken, kalbini katılaştırır. İyilikler de kişinin bedenine güç katıp kalbinde nura sebep olur.''

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

6828- Yahya b. Muaz der ki: "Gözyaşları ancak kalplerin katılaşmasından dolayı kurur. Kalpler ancak günahların çokluğundan dolayı katılaşır. Günahların çoğalması da kusurların çoğalmasından dolayı olur."

 

 

 

6829- Ebu'l-Hüseyn el-Müzeyyin der ki: "Günahtan sonra yine günah işlemek, ilk günahın cezasıdır. İ yilikten sonra bir iyilik daha yapmak, ilk iyiliğin mükafatıdır.''

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. Sülemi, Tabakatu's-Sufiyye (s. 382).

 

 

 

6830- Sehl b. Abdillah der ki: "Cahil ölü gibidir. İnsanlar uykuda gibidir. Allah'a isyan eden sarhoş gibidir. Günahta ısrar eden de helak olmuş demektir. "

 

Tahric: Ebu Nuaym, Hilye (10/190).

 

 

 

6831- Ebu Hafs der ki: "Hummanın ölümün habercisi olması gibi günahlar da küfrün habercisidir."

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Sülemİ, Tabakatu's-Sufiyye (s. 116) ve Ebu Nuaym, Hilye (10/229).

 

 

 

6832- Fudayl der ki: "Eğer namaz kılamayıp oruç tutamıyorsan bil ki günahlarından dolayıdır."

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. Ebu Nuaym, Hilye (8/96).

 

 

 

6833- Abdullah b. el-Mübarek der ki: Vuheyb b. el-Verd'e: "Allah'a isyan eden kişi, ibadetin tadına varabilir mi?" diye sorulunca: "Varamaz! Günah işlemeyi düşünen kişi bile tadına varamaz" dedi.

 

Tahric: İsnadında meçhul ravi vardır. Ebu Nuaym, Hilye (8/144) .

 

 

 

6834- Salih el-Muriy der ki: Hasan (el-Basri) şöyle derdi: "Üç şeyde lezzet arayın! Bunlar namaz, Kur'an (tilaveti) ve duadır. Şayet bu lezzete varırsanız bu üç şeye devam edin ve bundan dolayı Allah'a hamdedin. Ancak bunlardaki lezzete varamazsanız, bilin ki hayır kapıları yüzünüze kapanmıştır."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Nuaym, Hilye (6/171,10/146).

 

 

 

6835- Şuayb b. Harb der ki: Ömer b. Zer şöyle dedi: "Ey günah işleyenler! Yüce Allah'ın size karşı olan hilmine aldanmayın ve O'nun öfkesinden çekinin. Zira Yüce Allah: ''Bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık''[Zuhruf SS] buyurur.''

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ebu Nuaym, Hilye (S/111).

 

 

 

6836- Süleyman ed-Darani der ki: "Bazıları Yüce Allah'ın katında değersiz oldukları için O'na isyan etmişlerdir. Şayet yanında bir değer taşısalardı Yüce Allah günah işlemelerine engel olurdu.''

 

Tahric: Ebu Nuaym, Hilye (9/261).

 

 

 

6837- Muhammed b. Kunase der ki: Ömer b. Zer'in şöyle dediğini işittim: "Ey insanlar! Haram kıldığı şeylerden uzak durarak Yüce Allah'ın makamına gerekli saygıyı gösterin! Zira kendisine isyan edildiğinde cezasından emin olunamaz!"

 

Tahric: İsnadında tanımadığım ravi vardır. Ebu Nuaym, Hilye (S/111).

 

 

 

6838- Muhammed b. Yunus der ki: Züheyr el-Babi'nin yanındayken adamın biri ona: "Ey Ebu Abdirrahman! Bize nasihatin var mı?" diye sordu. Züheyr: "Dikkat et de Yüce Allah canını sen gaflet içindeyken almasın" dedi. 

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbnu'l-Cevzı, Sifatu's-Safve (4/9).

 

 

 

6839- Mu'temir, babasından (Ebu'l-Mu'temir Süleyman b. Tarhan) bildiriyor: "Bazen kişi bir günah işler de sabahladığında bu günahın zilletini üzerinde taşıyor olur.''

 

Tahric: Ebu Nuaym, Hilye (3/31) .

 

 

 

6840- Said b. Cübeyr bildiriyor: ibn Abbas: "Fakat insan önündekini yalanlamak ister"[Kıyamet 5] ayetini açıklarken: "ilerde tövbe ederim diyerek tövbesini hep erteler" demiştir. "Kıyamet günü ne zamanmış, diye sorar"[Kıyamet 6] ayetini açıklarken de şöyle demiştir: "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sorar. Yüce Allah da buna cevaben: "Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman ... ''[Kıyamet 7-9] buyurmuştur."

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Hakim, Müstedrek (2/509) ve İbn Cerir, Tefsir (29/177i 179) Bak: SuyUtı, Dürrü'l-Mensur (8/314).

 

 

 

6841- ikrime bildiriyor: İbn Abbas, ''Helak ettiğimiz kasaba halkına da haramdır. Onlar geri dönmezler''[Enbiya 95] ayetini açıklarken: "Artık tövbe edemezler, anlamındadır" demiştir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Cerir, Tefsir (17/86).

 

 

 

6842- Ubeydullah b. Şumayt der ki: "Kulun kalbi bir günah üzerinde ısrar ettiği sürece amelleri havada asılı kalır. Tövbe etmemesi halinde de amelleri bu şekilde asılı durur."

 

 

 

6843- Abdulaziz b. Ebi Revvad der ki: "Allah'ın hilmini görüp aldanmaktan ve Allah'a karşı gelmede ısrar etmekten Allah'a sığınırım."

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ebu Nuaym, Hilye (8/194).

 

 

 

6844- Abdullah b. Amr bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), minberi üzerinde şöyle buyurduğunu işittim: "Merhamet edin ki size de merhamet edilsin. Bağışlayın ki siz de bağışlanasınız. Sözü işitip de dinlemeyenlere yazıklar olsun! Yaptıklarının yanlış olduğunu bildikleri halde yanlışlarında ısrar edenlere yazıklar olsunl''

 

İbn Abdan'ın rivayetinde "Minberi üzerinde" lafzı yoktur. Diğer kısımlan ise aynıdır.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ahmed, Müsned (2/165, 219), Hatib, Tarih (8/265-266), Buhari, el-Edebu'l-Müfred (380) ve Abd b. Humeyd, el-Müntehab (320) Bak: Münziri, et-Terğib (3/202).

 

 

 

6845- Ömer b. el-Hattiıb der ki: "Daha ne zamana kadar hayvanların azarlanması gibi azarlanacaksınız! Öğütçülerinizi bitkin düşürdünüz!"

 

lsnadında kopukluk vardır.

 

 

 

6846- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah bidatçi kişiler ile tövbe arasında engel koyar" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (6/2261), İbnu'l-Cevzi, İlel (1/138) ve İbn Ebi Asım, Sünne (37) Bak: Münzirl, et-Terğib (1/25-26).

 

 

 

6847- Hz. Ömer bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Aişe'ye şöyle buyurdu: "Ey Aişe! ''Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar''[En'am 159] ayetinde kastedilenler, bu ümmetin içinden bidat, heva ve dalalet ehli olanlardır. Ey Aişe! Bu ümmetten, bidat, heva ve dalalet ehli olanlar dışındaki her günah sahibi için tövbe vardır. Ey Aişe! Bunların ise tövbesi yoktur. Ben onlardan beriyim ve onlar da benden beridir. ''

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. Taberani, M. es-Sağir (1/302), Ebu Nuaym, Hilye (4/137-138), İbnu'lCevzi, İlel (1/136-137) ve Hakim et-Tirmizi, Nevadiru'I-Usul (s. 209) Bak: Suyuti, Dürrü'lMensur (3/402).

 

 

 

6848- Başka bir kanalla bir öncekinin aynısı: "Bidat ve heva ehli olanlar dışındaki her günah sahibi için tövbe vardır. Bunların ise tövbesi yoktur" lafzıyla rivayet edilmiştir. 

 

İsnadı çok zayıftır.

 

 

 

6849- Cafer b. Muhammed der ki: "Yüce Allah birini masiyetın zilletinden çıkarıp takvanın izzetİne erdirdiği zaman onu mal olmadan zengin yapmış, akrabalar olmadan güçlü kılmış, arkadaşı olmadan ülfet vermiş olur. Allah'tan korkan kişiden her bir şey korkar. Allah'tan korkmayan kişi de her bir şeyden korkar.''

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ebu Nuaym, Hilye (3/191).

 

 

 

6850- İshak b. İbrahim el-Cebri der ki: Fudayl b. İyad'a: "Ey Ebu Ali! İçinde bulunduğumuz durumdan nasıl kurtulabiliriz?" diye sorulunca, soran kişiye: "Sen söyle, Allah'a isyan eden kişilerin O'na itaat eden kişilere bir zararı olur mu?" dedi. Adam: "Hayır, olmaz" karşılığını verince: "Allah'a itaat eden kişilerin O'na isyan eden kişilere bir faydası olur mu?" diye sordu. Adam yine: "Hayır, olmaz" karşılığını verince, Fudayl: "Şayet istersen kurtuluş yolu budur" dedi. 

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Nuaym, Hilye (8/88).

 

 

 

6851- Zeyd b. Eslem der ki: "İki haslet var ki kişinin değerinin ikisinde olduğunu söyleyen kişilere inanına. Bunlardan biri, Allah'a itaatinden dolayı kendine değer vermendir. Bir diğeri de, Allah'a isyandan uzak durduğun için kendine değer vermendir.''

 

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

6852- Ebu'l-Hasan Ali b. Ahmed eHsbehani der ki: Ebu Ali elHuzal'nin tabiundan birinden naklen şöyle dediğini işittim: "KuHar Allah'a itaat etmekten daha güzel bir şeyle değer kazanamazlar. Aynı şekilde değerlerini en fazla kaybettirecek olan şey de Allah'a isyan etmeleridir. Arkadaşının Allah'a itaat ettiğini görmen senin için yeterlidir. Düşmanının da Allah'a isyan ettiğini görmen senin için yeterlidir."

 

Tahric: İsnadında meçhul birravi vardır. Ebu Nuaym, Tarihu Isbehan (2/5) ile Hilye (2/164).

 

 

 

6853- Yahya b. Ebi Kesir der ki: "Denilir ki kullar Allah'a itaat etmekten daha güzel bir şeyle değer kazanamazlar. Aynı şekilde değerlerini en fazla kaybettirecek olan şey de Allah'a isyan etmeleridir. Düşmanının Allah'a isyan ettiğini görmen senin için yeterlidir Arkadaşının da Allah'a itaat ettiğini görmen senin için yeterlidir."

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

6854- Hattab el-Abid der ki: "Bazen kul sadece Allah'ın görebildiği bir günah işler de kardeşlerinin yanına geldiği zaman günah işlediğini yüzünden anlarlar."

 

Tahric: İsnadı ceyyiddir. Ebu Nuaym, Hilye (10 /144) .

 

 

 

6855- Ebu Abdillah el-Malti der ki: İbrahim b. Edhem genelde: "Allahım! Beni masiyetin ziHetinden sana itaatin izzetine çıkar" şeklinde dua ederdi.

 

Tahric: İsnadında tanımadığırn ravi vardır. Ebu Nuaym, Hilye (8/31-32).

 

 

 

6856- İbrahim b. Edhem der ki: "Tövbenin aynasına devamlı baktığın zaman masiyetin çirkin yüzünü iyice görürsün."

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Ebu Nuaym, Hilye (8/26).

 

 

 

6857- Hasan b. Said el-Bahili der ki: Züheyr el-Babi'nin bir adama:

"Görmeyeli nasılsın?" diye sorduğunu işittim. Adam: "Afıyetteyim" karşılığını verince, Züheyr: "Şayet günahlardan uzak durduysan afıyettesin demektir. Aksi halde günahlardan daha büyük bir hastalık yoktur" dedi.

 

 

 

6858- Hamid el-Leffaf der ki: Adamın biri Hatim el-Asam'a: "Canın ne istiyor?" diye sorunca, Hatim: "Geceye kadar günümü afıyette geçirmek isterim" dedi. Ona: "Yaşanan her gün kişi için afıyet değil midir?" diye sorduğumda: "Benim için günümün afıyeti, o günde Allah'a isyan etmememdir" dedi. 

 

Tahric: Sülemi, Tabakatu's-Sufiyye (s. 96) ve Ebu Nuaym, Hilye (8/83).

 

 

 

6859- Yahya b. Muaz der ki: "Nefsinin hastalıklarını gizleyen kişi, erişemediği derecelerde olduğunu iddia etmekle cezalandırılır."

 

 

 

6860- Yahya b. Muaz der ki: "İnsanların en üstünü, günahları korkudan dolayı değil de isteyerek bırakan kişidir."

 

 

 

6861- Yahya b. Muaz der ki: "Kendini beğenmişlikten sakının! Zira kendini beğenmişlik sahibini helak eder. Kendini beğenmişlik, ateşin odunu yemesi gibi iyilikleri yiyip bitirir."

 

 

 

6862- Hassan b. Musa der ki: Abdullah b. el-Mübarek'e: "Bağışlanmayan       günah   hangisidir?" diye sorulunca: "Kendini beğenmişliktir" dedi .

 

 

 

6863- Ebu Muhammed b. Yusuf bildiriyor: Dinever'de Ebu'l-Abbas Abdulaziz b. Ömer el-Mes'udi'nin şöyle dediğini işittim: "Bize anlatıldığına göre Ebu'l-Hasan es-Sevri bir mescidde gecesi ve gündüzüyle yedi gün boyunca kaldı. Bu süre zarfında da yemiyor, içmiyor, uyumuyor ve gecelerini de sabaha kadar ibadetle geçiriyordu. Bu yaptığı Cüneyd, İbn Ata ve Şibli'ye bildirilince yanına gelip başucunda durdular. Ona: "Cüneyd, İbn Ata ve Şibli geldi" dediklerinde gözlerini açıp onlara baktı. Cüneyd ona: "Seni bu duruma düşüren nedir? Bize de söyle" deyince, Sevri: "Ben ''Allah'' diyorum. ''Allah'' sözünün üstüne söyleyeceğiniz başka söz var mı ki?" karşılığını verdi. Şibli ona: "Şayet ''Allah'' sözünü Allah için söylüyorsan söylediğinde minnet Allah'ındır. Kendin için söylüyorsan bu durumda Allah'tan bir şeyelde edemezsin" deyince, Sevri: "Tövbe ediyorum! Tövbe ediyorum! Tövbe ediyorum!" demeye başladı. Bunun üzerine Cüneyd: "Şibli'nin kılıçlarından (sözlerinden) kan damlıyor" dedi.

 

 

 

6864- Ebu Bekr Muhammed b. Abdillah er-Razi bildiriyor: Ubeydullah el-Cebeli'nin arkadaşı Ebu Ali'nin şöyle dediğini işittim: "Yüce Allah, Hz. Davud'a: ''Benim için günahkarların inlemesi, sıddik olanların feryadından daha sevimlidir'' diye vahyetti."

 

 

 

6865- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Üç şey kişinin kurtuluşuna, üç şey de helakine sebep olur. Kurtuluşuna sebep olan üç şeyden biri yalnızken de, herkesin içindeyken de Allah'a karşı takvalı olmaktır. Diğeri, rıza ve öfke anında hak olan sözü söylemektir. Bir diğeri de, fakirlikte de, zenginlikte de iktisatlı olmaktır. Kişinin helakine sebep olan üç şeyden biri, hevanın peşinden gitmektir. Diğeri, her dem cimri olmaktır. Bir diğeri ve en ağın da, kişinin kendini beğenmesidir."

 

Tahric: İsnadında bir sakınca yoktur. Hatib et- Tebrizi, el-Mişkat (3/1416).

 

 

 

6866- İbn Abbas der ki: Takdirin dışında Hz. Davud'un başına gelen şeylerin sebebi kendini beğenmesiydi. Zira: "Rabbim! Gecenin ve gündüzün her saatinde, Davud'un ailesinden mutlaka namaz, tesbih, tekbir ve benzeri bir şeyle sana ibadet eden biri bulunur" demiş, Yüce Allah onun bu sözlerini hoş karşılamayıp: "Ey Davud! Bu da ancak benimle inayetimle olmaktadır. Benim yardımım olmasa buna güç yetiremezdin. Celalime andolsun ki bir gün seni nefsinle baş başa bırakacağım" buyurmuştur. Hz. Davud: "Rabbim! O günün hangi gün olduğunu bana söyle" deyince o gün Hz. Davud sınandı.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Hakim, Müstedrek (2/433) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (7/156).

 

 

 

6867- İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Pişman olan kişi (Allah'tan gelecek) rahmeti, kendini beğenen kişi ise (Allah'tan gelecek) öfkeyi bekler" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberani, M. es-Sağir (1/189) ve Ebu Nuaym, Zikru Ahbari Isbehan (1/355).

 

Başka bir kanalla aynısı "Amel eden her bir kişi de öldüğünde yaptıklarıyla karşılaşacaktır" ziyadesiyle rivayet edilmiştir. - DeyIemi, Müsnedüll-Firdevs (4/313) ve İbn Adiy, el-Kamil (6/2423).

 

 

 

6868- İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Şayet günah işlemeseydiniz sizin için (günahı) daha büyük olan bir şeyden korkardım. O da kendini beğenmişliktir! Kendini beğenmişliktir!"

 

Tahric. İsnadı zayıftır. Ukayli, ed-Duafaull-Kebır (2/159), Bezzar, Müsned (4/244), İbn Adiy, el-Kamil (3/1152), İbn Hibban, el-Mecruhin (1/338) ve DeyIemi, Müsnedüll-Firdevs (4/371) Bak: Zehebi, Mızan (2/180) ve İbn Hacer, el-Lisan (3/59).

 

 

 

6869- Muaviye b. Kurra der ki: "Öncekiler, kişinin günahkar ve günahına pişman olmuş bir şekilde ölmesini, kendini beğenmiş olarak ölmesinden daha iyi görürlerdi."

 

İsnadında bir sakınca yoktur.

 

 

 

6870- Hazm b. Ebi Hazm der ki: Hasan(-ı Basri)'nin: "İnsanoğlunun tüm sözleri doğru, tüm amelleri iyi olsa yine de hüsrana uğraması uzak olmazdı" dediğini işittim. Ona: "Nasıl hüsrana uğrayacak?" diye sorulunca: "Kendini beğenerek" dedi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Zevaidü'z-Zühd (s. 266).

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

Küçük Günahlar