Dinden Çıkmışken Tekrar İslam'a Dönen Abidin Oğlunun
Kıssası |
6710- İbn Abbas
anlatıyor: İsrail oğullarından mağarasına çekilmiş abid bir adam vardı. İsrail
oğulları da onun dindarlığını çok beğenirdi. Bir defasında peygamberlerinin
yanındayken bu adamdan bahsedip övdüler. Peygamberleri: "Şayet sünnet olan
bir şeyi terk etmemiş olsaydı dediğiniz gibi biri olurdu" dedi. İsrail
oğulları: "Bunu abid olan bu kişiye söyleyelim" dediler. Abid
kendisine böyle denilince: "Sünnet olan bir şeyi terketmiş olduktan sonra
gündüzlerimi oruçla, gecelerimi ibadetle geçirip ne diye kendimi
bitiriyorum" diye düşündü.
Ardından mağarasından
çıkıp insanların arasında oturan peygamberin yanına geldi. Selam verince
peygamber selamını aldı. Peygamber ab idi simaen değil sadece ismen tanıyordu.
Abid: "Ey Allah'ın peygamberi! Bana söylenene göre yanında hayırla anıldığımda
''Şayet sünnet olan bir şeyi terk etmemiş olsaydı dediğiniz gibi biri olurdu''
demişsin. Şayet dediğin gibiyse ne diye gündüzlerimi oruçla, gecelerimi
ibadetle geçirip kendimi bitiriyorum" dedi.
Peygamber: "Sen
filan kişi misin?" diye sorunca, ab id: "Evet!" karşılığını
verdi. Peygamber: "Yaptığın şey İslam dininde olan bir şey, ancak
evlenmemişsin" deyince, ab id: "Sadece bu kadar mı?" diye sordu.
Peygamber: "Hayır!" karşılığını verdi ki abid olan adam bunu küçümsemişti.
Peygamber, abidin bunu küçümsediğini görünce: "Şayet herkes senin gibi
yapsaydı nesiller nasıl olacaktı? Müslümanların çoluk çocuğunu düşmanlara karşı
kim koruyacaktı? Kim iyiliği emredip kötülükten alıkoyacaktı? Müslümanlar
içinde kim çalışıp mal biriktirecekti?" dedi.
Abid bunu duyunca ne
kadar önemli olduğunu anladı ve: "Ey Allah'ın peygamberi! Dediğin
doğrudur. Ben evliliği haram görüyor değilim, fakat sana durumumu anlatayım.
Fakir ve ihtiyaçları diğer insaanlar tarafından karşılanan biriyim. Malım
olmadığı için insanlar beni yedirip giydiriyor. Müslüman bir kadınla evlenip de
onu sıkıntıya sokmak istemiyorum, zira ona harcamada bulunacak malım
bulunmuyor. Zengin kadınlar da benimle evlenmez" dedi. Peygamber:
"Tek sıkıntın bu mu?" diye sorunca, ab id: "Evet!"
karşılığını verdi. Peygamber: "Ben sana kızımı veririm" deyince, ab
id: "Gerçekten bunu yapar mısın?" diye sordu. Peygamber:
"Evet!" karşılığını verince, ab id: "Kabul ediyorum" dedi.
Bu şekilde peygamber,
kızını bu abidIe evlendirdi. Abidin bu kızla girdiği gerdekten bir erkek çocuğu
oldu. ValIahi İsrail oğulları bu abidin çocuğu olmasına sevindiği kadar hiçbir
çocuğa sevinmediler. "Bizden abid olan birinin çocuğu! Bunun yanında
peygamberimizin torunu! Yüce Allah'ın bu çocuğu içimizden hiç kimsenin
ulaşamadığı bir konuma ulaştırmasını umuyoruz" dediler.
Çocuk yetişince putlara
tapmaya başladı. İnsanlardan büyük bir kesim de bu konuda onun peşinden gitti.
Çocuk peşinden gelenlerin çokluğunu görüp: "Sayınız bu kadar çokken neden
diğerlerinin size baskın olduğunu görüyorum?" diye sorunca:
"Söyleyelim, çünkü onların bir lideri varken bizim yok" dediler.
Çocuk: "Onların lideri kim?" diye sorunca: "Senin deden! Bizim
ise böylesi bir liderimiz yok" karşılığını verdiler. Çocuk: "Ben
sizin lideriniz olurum" deyince: "Gerçekten olur musun?" diye
sordular. Çocuk: "Evet, olurum" dedi.
Bunun üzerine çocuk bu
yolda çok sayıda kişinin başını çekti. Dedesi ve babası: "Allah'tan kork!
Putperestliğe yöneldin. İslam dinini bırakıp başka bir dine girdin"
şeklinde haber gönderip onu uyardılarsa da dinlemedi. Peygamber olan dedesi ve
abid olan babası çıkıp onu davet ettilerse de kabul etmedi. Bunun sonunda gece
vaktine kadar savaştılar. Diğer gün yine gece vaktine kadar savaştılar. Bu
savaşta çocuğun dedesi olan peygamber ve abid olan babası öldürüldü.
Müslümanlar da hezimete uğradı. Çocuk bölgenin hakimi olurken insanlar da ona
bağlandı.
Sonrasında kaçan
müslümanları dağlara kadar takip edip onları öldürmeden rahat edemeyeceğini
anladı. Müslümanlar bu durumu görünce toplandılar ve: "Yönetimi ona
bırakmamıza rağmen peşimize düşüp bizi öldürüyor. Biz de peygamberimiz ve
abidimizi yalnız bıraktık ve bundan dolayı öldürüldüler. Şimdi de bizi
öldürmeden bırakmayacak. Gelin samimi bir şekilde Allah'a tövbe edelim ve tövbe
etmiş bir şekilde savaşıp ölelim" dediler. Bu şekilde tövbe ettikten sonra
birini kendilerine lider seçtiler ve bu çocukla savaşmaya gittiler. İlk gün
geceye kadar savaştılar. Diğer gün de sabah erkenden geceye kadar savaştılar.
Her iki taraftan da çok kişi öldü. Üçüncü gün de aynı şekilde savaştıklarında
Yüce Allah onların samimi olduklarını ve gönülden tövbe ettiklerini bildi.
Rüzgar onlardan yana
esince liderleri: "Yüce Allah'ın icabet edip tövbemizi kabul ettiğini
umuyorum. Zira rüzgar bizden yana esmeye başladı. Şayet Yüce Allah bize yardım
eder de o çocuğu sağ bir şekilde esir alırsanız onu öldürmemeye çalışın"
dedi. Gün sonunda Yüce Allah onlara yardımını indirince de düşmanları hezimete
uğrattılar ve o çocuğu da esir aldılar.
Yüce Allah müslümanları
yeryüzünde bir daha hakim kılıp İslam dini baskın oldu. Müslümanların lideri
olan kişi insanların en hayırlılarını topladı ve: "Bu çocuk konusunda ne
yapmayı önerirsiniz? Dinini değiştirip putperestlere katıldı. Peygamberimiz
olan dedesini ve babasını öldürdü" dedi. Kimi: "Onu ateşle yak! Bu
şekilde ölüp gitsin" derken, kimi: "Onu parça parça kes" dedi.
Liderleri: "Bu durumda ölüp gider" deyince: "Sen daha iyi
bilirsin. Ona dilediğini yap" karşılığını verdiler. Lider: "Onu canlı
olarak bir yere dikip ölene kadar öyle bırakmayı düşünüyorum" deyince:
"Öyle yap"
karşılığını verdiler. Liderleri dediği gibi yaptı. Onu öldürmedi, canlı olarak
bir yerde dikip başına da nöbetçiler koydu. Ona ne yemek, ne de içecek
verdiler.
Çocuk bu şekilde birinci
ve ikinci günü geçirdi. Üçüncü gün gece yarısı olunca daha önce taptığı
putlarına sırasıyla dua etmeye başladı. Dua ettiği put kendisine icabet
etmeyince onu bırakıp bir diğerine dua ediyordu. Bu şekilde bütün putlara dua
etmesine rağmen icabet eden olmadı. Bitkin ve yorgun düşünce de: "Allahım!
Bitkin düştüm! Seni bırakıp taptığım bütün putlara dua etmeme rağmen de bana
cevap vermediler. Sayet onlarda bir hayır olsaydı bana icabet ederlerdi. Ey
dedemin ve babamın Rabbi! Sana tövbe ediyorum. Beni bu sıkıntıdan kurtar. Sana
tövbe ettim ve artık müslümanlardan biriyim" dedi. Bu şekilde deyince
bağlı olduğu iplerin düğümleri çözüldü ve yere düştü.
Yere düşünce onu alıp
liderlerine götürdüler. Liderleri müslümanlara: "Ona ne yapmayı önerirsiniz?"
diye sorunca: "Yüce Allah'ın onu serbest bıraktığım gördükten sonra hala
hakkında ne önerdiğimizi mi soruyorsun?" karşılığını verdiler. Liderleri:
"Doğru söylüyorsunuz, onu serbest bırakın" dedi. Vallahi sonrasında
İsrail oğulları içinde bu çocuktan daha hayırlı biri olmadı.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Kudame el-Makdisi, Kitabu't-Tevvabin (s. 51-56).
6711- Bekr b. Abdillah
el-Müzeni anlatıyor: Rabbine karşı isyankar olan bir kral vardı. Müslümanlar
onunla savaşınca sağ olarak esir aldılar. Esir aldıktan sonra onu nasıl
öldürecekleri konusunda istişare ettiklerinde azabın nasıl bir şeyolduğunu
kendisine tattırmak için büyük bir kazan içine koyup altında ateş yakma
üzerinde anlaştılar. Anlaştıkları gibi de yaptılar ve altındaki ateşi
alevlendirmeye başladılar. Kral kendi putlarına: "Ey filan! Sana kulluk
edip sana ibadet etmiyor muydum? Yüzünü silip sana şunu şunu yapmıyordum? Beni
bu durumdan kurtar" diyerek tek tek dua etmeye başladı. Taptığı putların
bir fayda vermediğini görünce de başını semaya kaldırdı ve: "Allah'tan
başka ilah yoktur" diyerek samimi bir şekilde Allah'a dua etmeye başladı.
"Allah'tan başka ilah yoktur" dediği zaman Yüce Allah gökten bir su
indirip o ateşi söndürdü. Gelen bir rüzgar da kazanı kaldırıp yerle gök
arasında uçurmaya başladı. Kral da "Allah'tan başka ilah yoktur"
deyip duruyordu. Bir yerde bazıları onu kazandan çıkarıp: "Yazık sana!
Sana ne oldu?" dediklerinde: "Ben filan oğullarının kralıydım. Başıma
şunlar şunlar geldi" karşılığını verdi. Bunun üzerine onu dinleyenler iman
etti.
Tahric: İsnadında
tanımadığım ravi vardır, diğer ravileri de güvenilirdir. Abdullah b. Ahmed,
Zevaidu'z-Zühd (s. 314-315), Ebu Nuaym, Hilye (2/227-228) ve İbn Kudame
el-Makdisi, Kitabu't-Yevvabin (s. 51-57) .
6712- Sabit el-Bünani
der ki: İsyankar bir genç vardı ve annesı ona devamlı: "Oğlum! Gün gelip
bu dünyadan göçeceksin! O günü aklından çıkarma! Gün gelip bu dünyadan
göçeceksin! O günü aklından çıkarma!" diye nasihatlerde bulunurdu. Nihayet
Allah'ın emri vaki oldu ve gencin vefat am geldi. Bunun üzerine annesi üzerine
kapandı ve: "Oğlum! Ben seni böylesi bir günden dolayı uyarmıştım değil
mi! Gün gelip bu dünyadan göçeceksin, o günü aklından çıkarma, demiştim değil
mi!" demeye başladı. Genç de: "Anneciğim! İyilikleri bolalan bir
Rabbim var! Böylesi bir günde bu iyiliklerinden beni mahrum etmeyip
bağışlayacağım umuyorum!" dedi. Genç o durumda iken Rabbi hakkında hüsnü
zan taşıdığı için de Allah ona merhamet etti.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, Hüsnü'z-Zan billah (34) ve Ebu Nuaym, Hilye (2/326).
6713- Ebu Galib
anlatıyor: Ticaret için Şam'a gidip gelirdim. En çok da Ebu Umame adına
giderdim. Bir defasında kafilede Kays oğullardan, insanların en hayırlılarından
bir adam vardı. Ben malalarda onun yanında konaklardım. Beraberinde de onun
gibi olmayan genç bir yeğeni vardı. Adam yeğenini yanlıştan alıkoyar, döver ama
yine de sözünü dinletemezdi.
Bir gün bu genç
hastalanınca gelmesi için amcasına haber yolladı, ancak amcası gelmeyi kabul
etmedi. Bunun üzerine ben amcasım getirdim ve gencin yanına soktum. Amcası
yeğenine doğru döndü ve: "Ey Allah'ın pis düşmanı! Şöyle şöyle yapmıyor
muydun?" diyerek ona sövmeye başladı.
Genç: "Amcacığım!
Bitirdin mi?" diye sorunca, amcası: "Evet!" karşılığını verdi.
Genç: "Şayet Yüce Allah beni anneme havale etseydi ne olurdu?" diye
sorunca, amcası: "ValIahi annen seni cennete sokardı" karşılığını
verdi. Bunun üzerine genç: "ValIahi Allah bana karşı annemden daha
merhametlidir" dedi.
Sonrasında öldü.
Cenazesine Abdulmelik b. Mervan da katıldı. Kabrine amcasıyla birlikte ben de
indim. Kabrine lahit yapmadan çukur şeklinde açtılar. Etrafını da kerpiçle örüp
düzelttik. Düzeltirken bir kerpiç düşünce amcası sıçrayarak geri çekildi. Ona:
"Neyin var?" diye sorduğumda: "Allah onun kabrini nurla doldurdu
ve göz alabildiğince genişletti" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Dünya, Hüsnü'z-Zan billah (35) .
6714- Humeyd anlatıyor:
Kız kardeşimin isyankar bir oğlu vardı. Hastalanınca annesine haber gönderdim.
Ben de geldiğimde kız kardeşimi onun başının ucunda ağlarken buldum. Çocuk
bana: "Dayıcığım! Annem neden ağlıyor?" diye sorunca: "Senin
yaptıklarından dolayı ağlıyor" karşılığını verdim. Çocuk: "Bana
acıdığı için ağlamıyor mu?" diye sorunca: "Evet!" karşılığını
verdim. Bunun üzerine: "Oysa Allah bana karşı annemden daha
merhametlidir" dedi. Öldüğünde ise başkalarıyla birlikte kabrine ben de
indim. Kabrinin kerpiçlerini düzeltirken lahde baktığımda göz alabildiğince
geniş olduğunu gördüm. Kabirde yanımda olan kişiye: "Benim gördüğümü sen
de görüyor musun?" diye sorduğumda: "Evet! Buna da sevinmesin!''
dedi. Sanırım merhamet konusunda söylediği o söz yüzünden böyle olmuştu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, Hüsnü'z-Zan billah (36).
6715- Murecca b. Veda'
der ki: İsyankar bir genç vardı. Ölüm anı gelince annesi ona: "Evladım!
Bir vasiyetin var mı?" diye sordu. Çocuk: Evet! Yüzüğümü çıkarmayın, zira
üzerinde Allah'ın ismi var. Belki Allah ondan dolayı bana merhamet eder"
dedi. Öldükten sonra rüyada görülünce: "Anneme, söylediğim o sözün bana
faydasının dokunduğunu ve Allah'ın beni bağışladığını söyleyin" dedi.
Tahric: İsnadında
tanımadığım ravi vardır. İbn Ebi Dünya, Hüsnü'z-Zan Billah (38).
6716- Mufaddal b.
Gassan, babasından bildiriyor: Ölüm döşeğinde olan Abdullah b. Hazım'a:
"Ümitvar ol!" dediler. Abdullah şu karşılığı verdi: "Vallahi
ölür müyüm, yoksa başka bir musibete mi maruz kalırım umursamıyorum. Vallahi
Rabbimin hükümranlığından başka bir yere gidecek değilim. Rabbim de beni bir
halden çıkarıp başka bir hale sokacağı zaman mutlaka soktuğu yeni hal çıkardığı
eski halden daha hayırlı olur.''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Ebi Dünya, Hüsnü'z-Zan billah (41).
6717- İdris b. Abdillah
el-Mervezi der ki: Hasta düşen bir bedeviye:
"Öleceksin"
denilince: "Ölünce nereye götürüleceğim?" diye sordu.
"Allah'a" karşılığını verilince de: "Sadece kendisinden hayır
gördüğüm birinin yanına gitmeyi nasıl istemeyeyim?" dedi.
Tahric: İbn Ebi Dünya,
Hüsnü'z-Zan billah (40).
6718- Hz. Ali der ki:
"En hayırlılarınız, günah işlediği zaman buna tövbe edenlerdir. ''
Ebu Abdillah der ki:
"Abdurrahman kanalıyla müsned (merfu) olarak da rivayet edilmiştir."
Tahric: İsnadı kavi
değildir. Hennad, Zühd 2/457-458 (909).
6719- Hz. Ali'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "En
hayırlıiarınız, günah işlediği zaman buna tövbe edenlerdir" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
DeyIemi, Müsnedü'l-Firdevs 2/173 (2862) .
6720- Abdurrahman b.
İshak kanalıyla bir öncekinin aynısı bildirilmiştir.
Güçlü olmayan başka bir
kanalla da Muhammed b. el-Hanefiyye bunu babasından merfu olarak: "Yüce
Allah günah işleyip de buna tövbe eden mümin kulu sever" lafzıyla rivayet
etmiştir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
- Abdullah b. Ahmed, Zevaidü'z-Zühd (1/80, 103), Ebu Nuaym, Hilye (3/178-179),
Ebu Ya'la, Müsned 1/376 (483) ve Dulabi, el-Kuna (2/62).
6721 - Cabir b.
Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Mümin günah işleyen ve buna tövbe eden biridir. Tövbe
etmişken ölen kişiye ne mutlul"
Salih Cezere bunu
Abdula'la'dan rivayet ederek mutabaat etmiştir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Taberani, M. el-Evsat (2/517-518) ile M. es-Sağir (1/66), Hatib, Tarıh (4/114)
ve Bezzar,Müsned (4/76).
6722- İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Müminin ara ara işleyip adet edindiği veya ölene yahut kıyamet kopana
kadar kendisinden aynımayacak olan bir günahı vardır. Mümin günah işleyecek,
hata edecek, unutacak ve hatırlatıimm kendine gelecek şekilde yaratılmıştır.''
Yahya bunu rivayet
ederken "Her müminin ... " lafzını kullanır ve "Mümin imtihana
maruz kalıp hata edecek ... " eklemesini yapar.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Taberani, M. el-Kebir 11/304 (11810).
6723- İbrahim b. Şeyban
der ki: Kabilemizde yirmi yıl boyunca Allah'a ibadet eden bir genç vardı. Bir
ara yanına şeytan geldi ve: "Sen ki tövbede ve ibadette acele davranıp
dünya lezzetlerinden mahrum kaldın. Bu lezzetleri elde etmeye bak, nasıl olsa
her zaman tövbe edebilirsin" dedi. Bunun ardından bu genç kendini
tekrardan dünya zevklerine verdi. Bir gün evinde yalnız başına oturmuşken Allah
ile geçirdiği o günleri hatırlayınca üzüntüye daldı. Kendi kendine: "Şayet
tekrar o günlere dönmek istesem Allah kabul eder mi?" deyince, kendisine:
"Sen ki bize ibadet edince sana bunun karşılığını verdik. Bize karşı
gelince biz de seni unuttuk. Şayet tekrar bize dönersen de kabul ederiz"
şeklinde seslenildi.
Tahric: İsnadı
ceyyiddir. Hatib, Tarıh (7/274).
6724- AbduHah b.
Muhammed b. Cabir b. Abdillah, babası kanalıyla dedesinden bildiriyor: Adamın
biri Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Vah
günahlarıma! Vah günahlarıma!" demeye başladı. Bunu iki veya üç defa söyledikten
sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Allahım! Mağfiretin
günahlarımdan daha geniştir ve amellerimden daha çok senin rahmetine
güveniyorum, de" buyurunca adam bunu söyledi. Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bir daha söyle" buyurunca, adam bir daha söyledi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir daha söyle" buyurunca,
adam bir daha söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Kalkıp gidebilirsin! Yüce Allah seni bağışladı" buyurdu.
Ebu Abdillah der ki:
"Ravileri Medinelidir ve hiçbiri hakkında cerh (tenkid) yoktur."
Tahric: İsnadında
tanımadığım bazı raviler vardır. Hakim, Müstedrek (ı /543-544).
6725- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her insan
hata yapar. ancak hata yapanların en hayırIısi, hatasına tövbe edenlerdir"
buyurmuştur.
Ali b. Mes'ade bunu
rivayette tek kalmıştır.
Tahric: İsnadı hasendir.
Tirmizi 4/659 (2499) ve İbn Mace 2/1420 (4251).
6726- Muhammed b.
en-Nadr el-Harisi der ki: Kitaplardan birinde şunu okudum: "Yüce Allah:
''Ey Adem oğlu! İnsanlar senin hakkında bildiklerimi bilselerdi seninle
ilişkilerini keserlerdi. Ancak bana ortak koşmadığın sürece seni
bağışlayacağım'' buyurur.''
İshak b. Musa der ki:
"Bişr b. el-Haris bu hadis için Kufe'ye gitti. Bu hadisi işitip
dinledikten sonra da geri döndü."
Bir sonraki rivayet de
bu yöndedir.
Tahric: İsnadı
ceyyiddir. Ebu Nuaym, Hilye (8/221-222) .
6727- Süfyan es-Sevri
der ki: "Ahiretteki hesabımın anne babam tarafından bile görülmesini
istemem. Zira Rabbim bu konuda anne babamdan daha hayırlıdır."
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Ebi Dünya, Hüsnü'z-Zan billah (37).
6728- Muhammed b. İshak
der ki: Şam ahalisinden Ebu Manzur adında bir adam bana amcasından, o da
amcasından, o da Hidr'in -Nüfeyli der ki:
Aslı Hudr'dur. Ancak
Muhammed b. Seleme "Hidr" şeklinde söylemiştirkardeşi Amir er-Ram'dan
naklen şöyle dedi: Bizim memleketteyken, bayrak ve sancakların dikildiğini
gördük. "Bu ne?" diye sorduğumda: "Bu, Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) sancağıdır" dediler. Yanına geldiğimde, Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ağacın altında kendisi için serilen bir
giysinin üzerinde oturuyordu. Ashabı da etrafında toplanmışlardı. Ben de yanlarında
oturdum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) orada hastalıklardan
bahsedip: "Mümin bir hastalığa maruz kalıp da Yüce Allah onu
iyileştirdiğinde, bu hastalığı onun geçmiş günahlarına bir kefaret ve gelecek
hayatı için bir ibret olur. Münafık ise hastalanıp sonra da iyileştiğinde,
sahipleri tarafından bağlanan sonra da salınan bir deve gibidir. Zira ne niye
bağladıklarını, ne de geri neden çözdüklerini düşünemez" buyurdu.
Çevresindeki adamlardan biri: "Ey Allah'ın Resulü! Hastalık da ne? Zira
daha önce hiç hastalanmış değilim!" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "O halde yanımızdan kalkl Zira sen bizden değilsin!"
buyurdu.
Bu şekilde yanında
bulunuyorken, üzerinde bir elbise, elinde de sarılmış bir şey bulunan bir adam
geldi. Bu adam Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Geldiğini
görünce sana doğru yola koyuldum. Sık ağ aç lı bir yerden geçerken kuş yavrusu
sesleri işittim. Alıp giysimin içine koydum. Anneleri gelip başımın üzerinde
dolandı. Yavruların bulunduğu giysiyi açınca o da üzerlerine kondu. Ben de
hepsini sarıp getirdim. İşte burada yanımdalar" dedi. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Onları serbest bırak!" buyurunca,
adam onları bıraktı. Ancak anneleri onlardan ayrılmak istemedi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), ashabına: "Şu annenin yavrularına karşı
olan şefkatine şaşırıyorsunuz değil mi?" buyurdu. Ashabı: "Ey
Allah'ın Resulü! Evetl" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Beni hakla gönderene yemin olsun ki Yüce Allah kullarına
karşı, şu annenin yavrularına karşı olan şefkatinden daha fazla
şefkatlidirı" buyurdu. Sonra da adama: "Bunları geri götür ve
anneleriyle birlikte aldığın yere koy!" diye emretti. Adam da onları geri
götürdü.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Davud 3/468-469 (3089) .
6729- Ömer b. el-Hattab
bildiriyor: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirilen esirlerin
içinde göğsü süt ile dolu esir bir kadın da vardı ve esirler arasında bebek
gördüğü zaman kucağına alıp onu emziriyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bize: "Sizce bu kadın kendi bebeğini ateşe atar mı?" diye
sorunca: "Atmama imkanı varken vallahi onu ateşe atacak değildir"
dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah
da kullarına karşı bu kadının kendi bebeğine olan şefkatinden daha çok
şefkatlidir" buyurdu.
Buhari, İbn Ebi
Meryem'den ve Müslim, İbn Asker ve başkası kanalıyla İbn Ebi Meryem'den rivayet
etti. - Buhari, edeb (7/75). - Müslim, tevbe (22).
Zeyd b. Eslem kanalıyla
mürsel olarak da rivayet edilmiştir.
6730- Zeyd b. Eslem der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yolculuklarından birindeyken
adamın biri bir kuş yavrusu yakaladı. Yavru kuşun da annesi gelip adamın
kucağına, yavrusunun yanına kendini bıraktı. Adam kuşun annesını de yakalayınca
Resetlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu kuşa şaşılır. Yavrusuna
merhametinden dolayı gelip kendini ellerinize attı. Valiahi Yüce Allah size
karşı bu kuşun yavrusuna olan merhametinden daha çok merhametlidir"
buyurdu.
Bu hadis önceki
hadislerin şahididir.
Tahric: Ravileri
güvenilir olan mürsel bir hadistir. Abdurrezzak, Musannef 1 1/297 (20586).
6731 - Enes der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine yollarından birindeyken çocuğun
biri de yolun kenarında duruyordu. çocuğun annesi çocuğun ezilmesinden korkup:
"Oğlum! Oğlum!" diye bağrışıp onu kucağına aldı. Ashab: "Ey
Allah'ın Resulü! Bu kadın çocuğunu ateşe atacak değildir" deyince, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah da sevdiğini cehenneme
atacak değildir" buyurdu.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ahmed, Müsned (3/104, 235), Bezzar, Müsned (4/174) ve Ebu Ya'la,
Müsned 6/397 (3747) .
6732- Ebu Hureyre der
ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında çocuğuyla birlikte Ensar'dan
bir adam vardı. Adam çocuğunu şefkatle kucaklayınca Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Ona karşı merhametli misin?" diye sordu. Adam:
"Ey Allah'ın Resulü! Tabi ki" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Yüce Allah ona karşı senden daha merhametlidir ki 0,
merhametlilerin merhametlisidir" buyurdu.
Her iki kanalında da
Beyhaki'nin hocası tanınmamaktadır.
6733- Hz. Ali'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kişi bir suç işler de dünyadayken cezasını çekerse, Allah (ahirette de
bundan dolayı onu cezalandırmak suretiyle) kuluna cezasını iki defa
çektirmeyecek kadar adildir. Kişi dünyada bir suç işler de Allah onu örtüp
affederse, atfettiği bir şeyden dolayı kişiyi sorumlu tutmayacak kadar kerem
sahibidir. ''
Tahric: İsnadı
hasenilir. Tirmizi 5/16 (2626) ve İbn Mace 2/868 (2604).
6734- Ebu Osman en-Nehdi
der ki: Abdullah b. Amr b. el-As bir süre insanların arasına çıkmayınca
sebebini sormak için bir kadın gönderdiler. Kadın yanına girdiğinde Yüce
Allah'ın bağışlamayacağı günahı ona sordu. Abdullah: "Kul yer ile gök
arasında hangi ameli yapmış olursa olsun ölmeden önce tövbe etmesi halinde
Allah tövbesini kabul eder" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/354).
6735- Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) azatlısı Sevbin der ki: Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):"Dünya ve içindekilerin, ''De ki: Ey
kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarımı Allah'ın rahmetinden ümidinizi
kesmeyin. şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır,
çok merhamet edendir''[Zümer 53] ayetine karşliık benim olmasını
istemezdim" buyurduğunu işittim. Adamın biri: "Ey Allah'ın Resulü!
Peki şirk koşanlar bu ayete dahil mi?" diye sorunca, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir süre sustuktan sonra da: "Şirk koşanlar
hariç' Şirk koşanlar hariç' Şirk koşanlar hariç!" buyurdu.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Ahmed, Müsned (5/275), İbn Cerir, Tefsır (24/16), Suyuti,
Dürrü'l-Mensur (7/237) ve Taberani, M. el-Evsat 1/144 (176).
Beyhaki der ki: "Bu
ayetin nüzul sebebini Delailü'n-Nübüvve'de zikretmiştik. - Beyhaki,
Delailü'n-Nübüvve (2/461-462) .
Hicretten geri durup
dini konusunda fitneye (işkenceye) maruz kalan ve dininden çıkan kişi hakkında
nazil olmuştur. Bu ayet nazil olunca da sevinmiş ve yaptığının tövbe si
olduğunu anlamıştır. Sonrasında da tövbe edip yeniden islam'a girmiştir."
6736- Abdullah b. Ömer
der ki: "Önceleri milinete maruz kalıp dininden dönmüş kişiler için tövbe
olmadığını, Allah'ın bunlardan hiçbir ameli kabul etmeyeceğini söylerdik. Ancak
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldiği zaman bu kişiler
hakkında "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarımı Allah'ın
rahmetinden ümidinizi kesmeyin. şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü
O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"[Zümer 53] ayeti nazil oldu.
Beyhaki der ki:
"Bir sonraki rivayetibn Abbas'tan naklen bu ayetin nüzul sebebi hakkındadır."
Tahric: İsnadı hasendir.
Hakim, Müstedrek (2/435) ve İbn Cerir, Tefsir (24/15).
6737- İbn Abbas der ki:
Müşriklerden bazıları çokça cana kıymış, çokça da zina etmişlerdi. Sonradan
Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelip: "Anlattığın ve
davet ettiğin din çok güzel bir din. Söyler misin işlediğimiz günahların bir
kefareti var mı?" dediler. Bunun üzerine: "Onlar, Allah ile beraber
başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı cana
kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba
uğrar"[Furkan 68] ayeti ile "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı
giden kullarımı Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. şüphesiz Allah, bütün
günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"[Zümer
53] ayeti nazil
oldu.
İsnadı sahihtir.
Buhari ile Müslim, İbn
Cüreyc'ten rivayet ettiler. - Buhari, tefsir (6/33) ve Müslim, iman (193)
.
İbn Cüreyc kanalıyla
gelen bir sonraki rivayet de bu yöndedir.
6738- İbn Abbas der ki:
Vahşı, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi ve: "Ey
Muhammed! Himayene girmeye geldim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Himayeme girmeden önce seninle karşılaşmak isterdim. Ancak madem
himayemi istiyorsun Allah'ın kelamını dinlemen için seni himayeme
alıyorum" buyurdu. Vahşı: "Yüce Allah'a şirk koşup Allah'ın haram
kıldığı canlara kıydım. Benim gibi birinin tövbesi kabul edilir mi?"
deyince, ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) susup bir cevap vermedi. Sonunda:
"Onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere,
Allah 'ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları
yaparsa ağır azaba uğrar. Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve
horlanmış olarak orada ebedi kalır. Ancak tövbe ediP de inanan ve salih amel
işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah
çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"[Furkan 68-70] ayetleri nazil
oldu.
ResuluIlah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bu ayetleri ona okuyunca, Vahşı: "Burada bir şart var ve
belki de istendiği gibi salih amelde bulunamayabilirim. Bu yönde Allah'ın
kelamım işitene kadar himayende kalıyorum" dedi. Bunun üzerine:
"şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında
kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a şirk koşan
kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur"[Nisa 48]
ayeti nazil oldu.
Bu ayet nazil olunca
ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu çağırıp ayetleri okudu. Vahşı:
"Belki de Allah'ın bu yönde dilediği kişilerden biri olmayabilirim. Bu
konuda Allah'ın kelamını işitene kadar himayende kalıyorum" dedi. Bunun
üzerine: "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarımı Allah'ın
rahmetinden ümidinizi kesmeyin. şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü
O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"[Zümer 53] ayeti nazil oldu. Bu
ayet nazil olunca ise Vahşı: "İşte şimdi herhangi bir şart
görmüyorum" diyerek şahadet getirip müslüman oldu.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Taberani, M. el-Kebir 11/197 (11480) Bak: Suyuti,
Dürrü'l-Mensur (7/235).
6739- Beşir el-Ezdi der
ki: Abdullah b. Mes'üd: "Allah'ın Kitab'ında dört ayet var ki
bahsettikleri şeylere sahip olmam benim için kırmızı ve siyah develere sahip
olmamdan daha iyidir" dedi. Ona: "Bu ayetler nerede geçiyor?"
diye sorulunca, Abdullah: "Alimler bu ayetleri okudukları zaman onlar
olduklarını bilirler" dedi. Ona: "Bunlar hangi sürede?" diye
sorulunca da şöyle dedi: "Nisa Suresi'ndedirler. Biri: "Allah
şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz"[Nisa 40] ayetidir. Diğeri:
"şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun
dışında kalan (günah) ları ise dilediği kimseler için bağışlar"[Nisa 48]
ayetidir. Bir diğeri: "Onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelip
Allah'tan mağfiret dileseler ve Peygamber de onlara mağfiret dileseydi,
Allah'ın tövbeleri daima kabul ve merhamet eden olduğunu görürlerdi"[Nisa
64] ayetidir. Diğeri de: "Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder,
sonra da Allah'tan bağışlama dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet
edici bulur"[Nisa 110] ayetidir."
Tahric: İsnadı kavi
değildir. Hennad, Zühd 2/454-455 (903) .
Farklı bir kanalla yine
İbn Mes'üd'dan Kur'an'ın Faziletleri bölümünde zikrettik. Bu rivayette beşinci
ayet olarak "Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız,
kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz"[Nisa 31] ayeti
zikredilir.
2202 ile 2203.
hadislerde geçti.
6740- Eş'as el-Kummi
bildiriyor: Şimr b. Atiyye "şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayandır, şükrün
karşılığını verendir''[Fatır 34] buyruğunu açıklarken şöyle demiştir:
"Allah onların yaptıkları günahları bağışlamış, onlara gösterdiği hayırlı
amelleri yapmalarına karşılık onları mükafatlandıracağını bildirmiş, bu
amelleri yapmaları üzerine de onları ödüllendirmiştir.''
Tahric: İsnadı hasendir.
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (7/29).
6741- Amir el-Esedi der
ki: Abdullah b. Mes'üd: "İçtenlikle yapılan tövbe her türlü günaha kefaret
olur. Bu da Kur'an'da mevcuttur" dedi ve: "Ey iman edenler! Allah'a
içtenlikle tövbe edin. Belki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve peygamberi
ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden
ırmaklar akan cennetlere sokar"[Tahrim 8] ayetini okudu.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Hakim} Müstedrek (2/495).
6742- İbn Mes'üd der ki:
"İsrail oğullarından biri bir günah işlediği zaman belki ameli çok bulur
da bir daha bu günahı işlemez diye diğer günün sabahında kapısında: ''Şöyle
şöyle bir günah işledin! Bunun da kefareti şu şu kadar ameldir'' şeklinde bir
yazı bulurdu. Bizim için de böylesi bir yazıyı bulma yerine Yüce Allah'ın:
''Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah'tan mağ(iret
dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve esirgeyici bulacaktır''[Nisa 110] ayetini
indirmiş olması daha sevindiricidir.''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Abdurrezzak} Musannef 11/182-183 (20274)} Taberani, M. el-Kebir
9/174 (8794) ve İbn Cerir} Tefsir (5/273) Bak: SuyUtl} ed-Dürrüll-Mensur
(2/678).
6743- Esved ile Alkame
bildiriyor: Abdullah b. Mes'ud: "Yüce Allah'ın Kitab'ında iki ayet var ki
kişi bir günah işlediğinde bunları okur ve Allah'tan bağışlanma dilerse mutlaka
bağışlanır" dedi. Ona: "Allah'ın Kitab'ındaki hangi iki ayettir?"
diye sorduğumuzda hangileri olduğunu bize söylemedi. Bunun üzerine mushafı açıp
okumaya başladık. Bakara Suresi'ni bitirmemize rağmen bu iki ayeti göremedik.
Sonra Nisa Suresi'ni okumaya başladık ki Abdullah'ın mushafında bu sure ikinci
suredir. "Kim bir kötülük yapar yahut kendine zulmeder, sonra da Allah'tan
bağışlama dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur''[Nisa
110] ayetine ulaştığımızda Abdullah: "Biri bu ayettir" dedi. Al-i
İmran Suresi'ndeki "Onlar yaptıklarında bile bile ısrar
etmezler"[Al-i İmran 135] ayetine ulaştığımızda da mushafı kapattık.
Abdullah da: "İşte bu ikinci ayettir" diyerek hangi ayetler olduğunu
bize söyledi.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir, ancak isnadında kopukluk vardır. Taberanı, M. el-Kebir 9/241,251
(9035,9070) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/326).
6744- İbn Abbas der ki:
Nisa Suresi'nde sekiz ayet var ki, hepsi de bu ümmet için üzerine güneşin
doğduğu her şeyden daha hayırlıdır. İlk üçü: "Allah size açıklamak, sizden
öncekilerin yollarını göstermek ve tövbenizi kabul etmek ister. Allah, hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah, sizin tövbenizi kabul etmek
istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi
istiyorlar. Allah sizden hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf
yaratılmıştır"[Nisa 26-28] ayetleridir. Dördüncüsü: "Eğer
yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı
örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız''[Nisa 31] ayetidir. Beşincisi:
"Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz. İyilik olursa onu kat kat arttırır
ve yapana büyük ecir verir''[Nisa 40] ayetidir. Altıncısı: "Kim bir
kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlama dilerse,
Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur''[Nisa 110] ayetidir.
Yedincisi: "Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan
başkasını dilediğine bağışlar''[Nisa 48] ayetidir. Sekizincisi de:
"Allah'a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini
diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükafatlarını verecektir.
Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir'[Nisa 152] ayetidir.''
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Cedr, Tefsir (5/45) Bak: Suyutl, Dürrü'l-Mensur (2/493).
Ravi der ki: İbn Abbas
ayetleri okuduktan sonra açıklamaya başladı. Son ayeti açıklarken de:
"Yüce Allah günah işleyenlere karşı bağışlayıcı ve merhametlidir"
dedi.
6745- Selam b. Miskın
der ki: Katade'nin şöyle dediğini işittim: "Bu Kur'an size hastalığınızı
ve bundan şifanızı göstermektedir. Hastalığınız günahlarınız, şifası da
bağışlarıma dilemektir."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Münziri, et-Terğib (2/468).
6746- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Size hastalığınızın ve şifanızın ne olduğunu söyleyeyim mi? Bilin ki
hastalığınız günahlarınız, bundan şifanız da bağışlanma dilemenizdir. ''
Tahric: İsnadında meçhul
raviler vardır. Deylemı, Müsnedü'l-Firdevs 1/136 (478) Bak: Münzirı, et-Terğib
(2/468).
6747- Eş'as el-Kummi
bildiriyor: Şimr b. Atiyye "şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayandır, şükrün
karşılığını verendir''[Fatır 34] buyruğunu açıklarken şöyle demiştir:
"Allah onların yaptıkları günahları bağışlamış, onlara gösterdiği hayırlı
amelleri yapmalarına karşılık onları mükafatlandıracağını bildirmiş, bu
amelleri yapmaları üzerine de onları ödüllendirmiştir."
İsnadı hasendir.
6740. hadiste geçti.
6748- İbn Abbas der ki:
"Kulun ısrarla işlediği her türlü günah büyük günah sayılır. Ancak
işledikten sonra tövbe ettiği hiçbir günah büyük değildir."
Tahric: İsnadında kopukluk
vardır. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/329).
6749- Muhammed b. Sirin
bildiriyor: İbn Abbas'a büyük günahların hangileri olduğu sorulunca:
"Allah'ın yasakladığı her şey büyük günahtır" dedi.
Farklı kanallarını
zikretmiştik.
Tahric: Ravileri güvenilirdir.
İbn Cerir, Tefsir (S/40) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/399).
6750- Ka'b(u'l-ahbar)
der ki: "Kul küçük bir günah işleyip de bunu değersiz gördüğü, buna pişman
olmadığı ve bundan dolayı bağışlanma dilemediği zaman bu günah Allah katında büyük
bir dağ haline gelinceye kadar büyüyüp durur. Yine büyük bir günah işleyip de
buna pişman olup Allah'tan bağışlanma dilediği zaman bu günahı Allah katında
küçülüp durur ve sonunda da bağışlanır."
İsnadı çok zayıftır.
6751- Fudayl b. İyad der
ki: "Sen bir günahı yanında küçük gördüğün oranda Allah katında büyür.
Yine bir günahı kendince büyük gördüğün oranda Allah katında küçülür."
Tahric: İsnadı
ceyyiddir. Ebu Nuaym, Hilye (10/135).
6752- Evzai der ki:
"Kişinin işlediği günahı değersiz görmesinin büyük günahlardan olduğu
söylenirdi.''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/507).
6753- Abbas b. el-Velid,
babasından bildiriyor: Evzai'nin: "Günahta ısrar, kişinin işlediği günahı
değersiz görmesidir" dediğini işittim.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/329).
6754- İbnu's-Semmak der
ki: "Sakındığın şeylerden değil, kendini güvende saydığın şeylerden yana
kork."
Ravileri güvenilirdir.
6755- İbnu's-Semmak der
ki: "İnsanlar artık üç sınıfa ayrılmışlardır. Bunların bir sınıfı
günahlarına tövbe etmiş, işlediği günahlardan uzak durmuş ve bir daha o günaha
dönmeyi asla düşünmemişlerdir. Samimi olan kişiler bunlardır. Diğer sınıfı ise
günah işler, ardından buna pişman olur. Yine günah işler, ardından buna üzülür.
Yine günah işler ardından bunu yaptığı için ağlar. Böylesi kişilerin cennete
girmesi umulur ve cehenneme girmesinden yana üzüntü duyulur. Diğer sınıfa
gelince ise günah işler, ama pişman olmaz. Günah işler, ama buna üzülmez. Günah
işler, ama buna ağlamaz. İşte hain olan ve cennet yolundan çıkıp cehennem
yoluna giren kişiler bunlardır."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ebu Nuaym, Hilye (8/208).
6756- Yunus b. el-Avvam
b. Havşeb der ki: "İşlenen günaha sevinmenin vebalinin onu işlemenin
vebalinden daha ağır olduğu söylenirdi."
Ravileri güvenilirdir.
6757- Bekr b. Abdillah
el-Müzem der ki: "Gülerek günah işleyen kişi, ağlayarak cehenneme
girer."
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Ebu Nuaym, Hilye (2/229, 6/185).
6758- Mansur bildiriyor:
Said b. Cübeyr, "Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve ''(Nasıl olsa)
biz bağışlanacağız'' derler"[A'raf 169] ayetini açıklarken şöyle demiştir:
"Bunlar, günah işler ve: ''Nasıl olsa affedileceğiz'' derler. Devamında
Yüce Allah: ''Kendilerine benzeri bir mal gelse onu da alırlar''[A'raf 169]
buyurur.''
Tahric: Hacib'in
hocasını tanımıyorum. Diğer ravileri de güvenilirdir. İbn Cerir, Tefsir (9/107)
Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (3/594).
6759- Evzai der ki:
Bilal b. Sa'd: "İşlediğin günahın küçük oluşuna değil onunla kime isyan
ettiğine bak!" dedi.
Tahric: İsnadı
ceyyiddir. İbnu'l-Mübarek, Zühd 24 (71), Abdullah b. Ahmed, Zevaidü'z-Zühd (s.
384) ve Ebu Nuaym, Hilye (5/223).
6760- Rib'İ b. Hitiş der
ki: Okbe b. Amr, Huzeyfe'ye: "Bize Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) işittiğin bir şeyler anlatsana" deyince, Huzeyfe dedi ki:
"Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Deccal, yanında ateş ve nehirle ortaya çıkar. Bunlardan insanların ateş
olarak gördüğü soğuk sudur. insanların su olarak gördüğü de yakıcı bir ateştir.
Öylesi bir zamana yetişenler kendilerini ateş olarak gördüklerinin içine atsın.
Onu tatlı ve soğuk bir su olarak bulacaklardır. "
Yine şöyle buyurduğunu
işittim: "Sizden öncekilerden bir adama ruhunu almak için ölüm meleği
geldiğinde: ''Hiç hayır yaptın mı?'' diye sordu. Adam: ''Bilmiyorum''
karşılığını verdi. Melek ona: ''Bir düşün'' deyince, adam: ''Bildiğim hayırlı
bir işim yok. Ancak dünyada insanlara satış yapıp alacaklarımı toplarken durumu
iyi olana zaman tanır, maddi sıkıntı içinde olanın da borcunu silerdim'' dedi.
Bunun üzerine Yüce Allah bu adamı cennete soktu."
Yine şöyle buyurduğunu
işittim: "Sizden öncekilerden bir adamın ölüm anı gelip de hayatta
kalmaktan yana ümidini kesince ailesine: ''Öldüğümde bol miktarda odun
toplayın, ateşe verip beni içine atın. Etlerim eriyip kemiklerim de
kömürleşince kemikleri alıp öğütün. Sonra rüzgarlı bir günde küllerimi denize
saçın'' şeklinde vasiyette bulundu. Ailesi adamın dediği gibi yaptı. Ancak
(ahirette) Allah onu bir araya getirdi ve: ''Neden öyle bir şey yaptın?'' diye
sordu. Adam: ''Senden olan korkumdan'' dedi. Bunun üzerine Yüce Allah onu
bağışladı."
Ukbe b. Amr der ki:
"Ben de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynı şeyı söylediğini
işittim. Bu vasiyeti eden kişi mezar soyan biriydi."
Buhari, Sahih'de Musa b.
İsmail kanalıyla Ebu Avane'den rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Buhari, enbiya (4/143-144, 151-152) ilefiten (8/103) ve Müslim,fiten
(106,107) ile buyu' (27).
6761- Ka'b(u'l-alıbar)
der ki: "İsrail oğullarından bir adam bir günalı işleyince buna çok
üzüldü. Bir o yana, bir bu yana gidip gelerek de: ''Rabbimi ne ile razı
edeceğim?'' demeye başladı. Bundan dolayı da sıddik biri olarak yazıldı.''
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Ebu Davud, Zühd (10).
6762- Ka'b (u'l-alıb ar)
der ki: "İsrail oğullarından iki adam mescidlerinden birine geldiler. Biri
girerken diğeri mescidin dışında oturdu ve: ''Benim gibi Allah'a asi olmuş biri
O'nun evine giremez! Benim gibi Allah'a asi olmuş biri O'nun evine giremez!''
demeye başladı. Bundan dolayı da sıddik biri olarak yazıldı.''
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Ebu Nuaym, Hilye (5/378, 379) ve İbn Kudame el-Makdisi, Kitabü't-Tevvabin
(s. 83) .
6763- Bekr b. Abdillah
el-Müzenı anlatıyor: Kasabın biri komşularına ait olan bir cariyeye göz dikti.
Efendisi cariyeyi bir iş için başka bir kasabaya gönderince kasap da peşinden
gitti. Onunla birlikte olmak isteyince, cariye: "Bunu yapma! Ben seni,
senin beni sevdiğinden daha fazla seviyorum, ancak Allah'tan korkuyorum"
dedi. Kasap: "Sen bu iş için Allah'tan korkuyorsun da ben neden
korkmayayım!" karşılığını verdi ve tövbe edip geri döndü.
Dönüşte öyle bir
susuzluğa yakalandı ki neredeyse ölecekti. Sonunda İsrail oğullarından bir
peygamberin bir elçisiyle karşılaştı. Elçi ona: "Neyin var?" diye
sorunca, adam: "Susuz kaldım!" karşılığım verdi. Elçi: "O zaman
gel dua edelim de Yüce Allah kasabaya girene kadar bize gölge edecek bir bulut
göndersin" deyince, adam: "Bir amelim yok ki dua edip bir şeyler
isteyebileyim!" karşılığım verdi. Bunun üzerine elçi: "O zaman ben
dua edeyim sen de duama amin de!" dedi.
Bu şekilde elçi dua
etti, adam da dualara amin dedi. Duanın ardından bir bulut geldi ve kasabaya
girene kadar onlara gölge etti. Kasap kendi dükkanına gidince bulut da onunla
birlikte gitti. Elçi: "Bir amelin olmadığını söyledin. Bunun için duayı
ben ettim, sen sadece amin dedin. Bu dua üzerine bir bulut gelip bize gölge etti.
Ama bulut senin peşinden gitti. Bunda bir iş var ve bana anlatacaksın!"
deyince kasap olanları elçiye anlattı. Bunun üzerine elçi ona şöyle dedi:
"Tövbe eden kişi Yüce Allah'ın katında öyle bir konumdadır ki insanlardan
başka hiç kimse bu konuma ulaşamaz."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ebu Nuaym, Hilye (2/230) ve İbn Kudame el-Makdisi,
Kitabu't-Tevvabin (s. 85-86).
6764- Muhammed b. Sirin
anlatıyor: Bir hayvan yanına yaklaşan herkesi öldürüyordu. Sadece bir adama
boyun eğdi ve adam da onu öldürdü. Öncesinde bir kız geldi ve: "Bu konuda
size bir faydam dokunmayacak olsa da izin verin de yanına yaklaşayım"
dedi. Kız hayvana yaklaşınca hayvan onu öldürdü. Sonra bir gözü kör olan bir
adam geldi ve: "Bırakın da yanına yaklaşayım" dedi. Adam yaklaşınca
hayvan gelip başını önüne eğdi. Adam onu öldürünce: "Bunu nasıl
yapabildiğini anlat" dediler. Adam: "Bir gözümle işlediğim dışında
hiçbir günah işlemiş değilim. Bundan dolayı da bir okla o gözümü çıkardım"
karşılığını verdi.
İsnadı hasendir.
Beyhaki der ki:
"Sanırım bu olayın kahramanı, israil oğullarından veya bizden önceki
şeriatlara bağlı kişilerden biriydi. Zira bizim şeriatımızda haram olan bir
şeye bakıldı diye göz çıkarmak helal değildir. Bunun yerine kişi
6765- Haccac b. Ebi
Zeyneb der ki: Ebu Osman en-Nehdi'nin şöyle dediğini işittim: "Bana göre
Kur'an'da bu ümmet için en fazla umut veren ayet: ''Diğer bir kısmı ise
günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih am elle kötü ameli birbirine
karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir''[Tevbe 102] ayetidir."
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/548) ve İbn Cerir, Tefsir (11/16) Bak:
Suyuti, Dürrü'l-Mensur
(4/278)0
6766- Mutarrif der ki:
Gece vakti yatağıma uzandığım zaman Kur'an'ı düşünür ve amellerimi cennetlik
olanların amelleriyle mukayese ederim. Ancak onların amellerinin daha ağır
olduğunu görürüm. Zira Kur'an'da onlar hakkında: "Geceleri pek az
uyurlardı"[Zariyat 17] buyurulur. Yine: "Gecelerini Rablerine secde
ederek ve kıyam durarak geçirirler"[Furkan 64] buyurulur. Gördüğüm kadarıyla ben bunlardan
biri değilim. Yine: "Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken,
ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse, inkar eden kimse gibi olur
mu?"[Zümer 9] buyurulur. Sonra kendimi: "Sizi bu yakıcı ateşe
sürükleyen nedir? Derler ki: ''Namaz kılmazdık ve yoksulu doyurmazdık. Batıla
dalanlarla biz de dalardık. Ceza gününü yalanlardık'' ''[Muddessir 42-46]
ayetleriyle ölçerdim. Ancak onlar gibi ceza gününü yalanlayanlardan olmadığımı
görürdüm. "Diğer bir kısmı ise günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih
amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini
kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir''[Tevbe
102] ayetini düşününce kendimin de siz
kardeşlerimin de bunlardan olmasını umuyorum.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Nuaym, Hilye (2/198) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (4/278).
6767- Süfyan (b. Uyeyne)
der ki: Mutarrif b. Abdillah'ın dualarından biri de şöyleydi: "Allahım!
Tövbe edip sonra tekrar işlediğim her türlü günahtan dolayı senden bağışlanma
diliyorum. Yolunda yapmak için söz verip ifa etmediğim her türlü şey için
senden bağışlanma diliyorum. Sadece senin rızan için yaptığımı söyleyip
yaparken kalbimde içine senin de bildiğin şeylerin karıştığı her türlü şey için
senden bağışlanma diliyorum."
Tahric: İsnadı
ceyyiddir. Ebu Nuaym, Hilye (2/207).
6768- Ebu Yezid b. Halid
b. Davud der ki: Ebu Hatim Muhammed b.
Musa es-Sicistani'nin
şöyle dediğini işittim: "Allahım! Sana tövbe edip sonra tekrar işlediğim
her türlü günahtan dolayı senden bağışlanma diliyorum. Bana ınsan ettiğin,
ancak onları sana isyan için kullandığım nimetler için senden bağışlanma
diliyorum. Yolunda yapmak için söz verip ifa etmediğim her türlü şey için
senden bağışlanma diliyorum. Sadece senin rızan için yaptığımı söyleyip
yaparken içine senin razı olmayacağın şeylerin karıştığı her türlü şey için
senden bağışlanma diliyorum."
Ravilerinin çocuğunu
tanımıyorum.
6769- Abdullah (b.
Mes'ud) der ki: "Nesebimin bilinmemesine karşılık Yüce Allah'ın
günahlarımdan birini bağışlamasını isterdim.''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ahmed, Zühd (s. 107) ve Ebu Nuaym, Hilye (8/314).
6770- Vehb b. Münebbih
der ki: Sizden önceki insanlardan bir adam Yüce Allah'a uzun bir süre ibadet
edip yetmiş hafta boyunca da oruç tuttu. Haftada da sadece on bir hurma
yiyordu. Bir ara Yüce Allah'tan bir şey istedi, ancak istediği kendisine
verilmedi. Bu durumu görünce kendi kendine: "Ey nefıs! Bu duruma senden
dolayı düştüm! Şayet sende bir hayır bulunsaydı istediğin verilirdi. Ancak
sende bir hayır yok!" demeye başladı. Bunun üzerine yanına bir melek indi
ve: "Ey Adem oğlu! Senin nefsini kınadığın bu bir anlık süre ibadetle
geçirdiğin önceki tüm zamanından daha hayırlıydı. Bundan dolayı Yüce Allah
istediğin şeyi sana veriyor" dedi.
Tahric: İsnadında
tanımadığım ravi vardır, diğer ravileri ise güvenilirdir. Ahmed, Zühd (s.
374375), İbn Ebi Şeybe, Musannef(13/494-495) ve Ebu Davud, Zühd (20).
6771- Abdullah b. Mes'üd
der ki: Yüce Allah'ın en sevdiği sözlerden biri de kulun: "Allahım!
Günahımı itiraf, bana nimetini ikrar ediyorum. Beni bağışla ki günahları ancak
sen bağışlayabilirsin" demesidir.
Tahric: İsnadı hasendir.
Veki', Zühd 2/559-560 (292).
6772- Muhammed b. Ka'b
el-Kurazi der ki: ''Adem (vahiy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı,
(onlarla amel edip Rabb'ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul
etti"[Bakara 37] ayetinde
bahsedilen kelimeler: "Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi
bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz''[A'raf 23]
şeklinde olan kelimelerdir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/144).
6773- Enes b. Malik der
ki: ''Adem (vahiy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel
edip Rabb'ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti.''[Bakara 37]
ayetinde Adem'in öğrendiği kelimeler şunlardı: "Allahım! Seni hamdinle
tesbih ederim. Bir kötülük işledim ve nefsime zulmettim. Sen mağfıret et. çünkü
Sen mağfıret edenlerin en hayırlısısın. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni
hamdinle tesbih ederim. Bir kötülük işledim, nefsime zulmettim, Sen bana
merhamet et. Zira sen merhametlilerin merhametlisisin. Senden başka hiçbir ilah
yoktur. Seni hamdinle tesbih ederim. Bir kötülük işledim, nefsime zulmettim,
Sen benim tövbemi kabul et. Zira sen çokça tövbeleri kabul eden, çokça
merhametli olansın."
Ravi bu rivayetin
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen olduğunu zikretmiş, ancak
bundan emin olmadığını söylemiştir.
Tahric: İsnadında meçhul
bir ravi vardır. SuyUtl, Dürrü'l-Mensur (1/145).
6774- Şeyban der ki:
Adem (vahiy yoluyla) Rabbinden binakım kelimeler aldı, (onlarla amel ediP Rabb'ine
yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti''[Bakara 37] ayeti konusunda
Katade şöyle demiştir: "Bize bildirildiğine göre Hz. Adem: "Ey
Rabbim! Eğer tövbe edip salih biri olursam beni affeder misin?" diye
sorunca, Yüce Allah: "O zaman seni tekrar cennete koyarım" cevabını
vermiştir. Bunun üzerine Adem:
"Rabbimiz!
Kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz
kaybedenlerden oluruz''[A'raf 23] diyerek Rabbinden bağışlanma dileyip tövbe
etmiş, çokça tövbeleri kabul eden ve çokça merhametli olan Yüce Allah da onun
tövbesini kabul etmiştir. Allah'ın düşmanı İblis ise vallahi günahından pişman
olmayıptövbe etmemiş, sonunda malum duruma düşmüştür. Sadece kıyamet gününe
kadar süre istemiştir. Yüce Allah da Adem'e de, İblis'e de istediklerini
vermiştir."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Cerir, Tefsir (1/243) Bak: SuyUtl, Dürrü'l-Mensur (1/144).
6775- Abdurrahman b.
Yezid b. Muaviye der ki: Hz. Adem'in Rabbinden alıp onlarla tövbe ettiği
kelimeler şöyleydi: "(Allahım!) Senden başka ilah yoktur. Seni hamdinle
tesbih ederim. Allahım! Bir kötülük işledim ve nefsime zulmettim. Sen mağfiret
et. çünkü sen mağfiret edenlerin en hayırlısısın. Senden başka hiçbir ilah
yoktur. Seni hamdinle tesbih ederim. Bir kötülük işledim ve nefsime zulmettim.
Sen bana merhamet et. çünkü sen merhametlilerin merhametlisisin. Senden başka
hiçbir ilah yoktur. Seni hamdinle tesbih ederim. Bir kötülük işledim ve nefsime
zulmettim. Sen benim tövbemi kabul et. Zira sen çokça tövbeleri kabul eden,
çokça merhametli olansın."
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Cerir, Tefsir (1/244).
Beyhaki der ki: Günahı
itiraf edip ondan dolayı bağışlanma isteme de daha önce açıklandığı üzere tövbe
etmeyi gerektirmektedir. Zira Yüce Allah duaya icabeti yine kendi dilemesine
bağlamış ve bu yönde: ''Yalnız ona dua edersiniz, o da dilerse (kurtulmak için)
dua ettiğiniz sıkıntıyı giderir"[En'am 41] buyurmuştur. Peygamberimiz de
(Sallallahu aleyhi ve Selleml duaya icabetin bazen kişiye istediği şeyi vermek
yerine belanın ondan defedilmesi veya ahirette kendisine istediği şeyden daha
hayırlı bir şeyin verilmesi şeklinde olabileceğini ifade etmiştir. Bundan
dolayı kişi bağışlanma dilediği zaman bağışlanma dilediği günahın, tövbe eden
kişi de kendisinden tövbe ettiği günahın sorumluluğundan düşmesini kesin olarak
görmemelidir. Doğrusunu da Allah bilir."
6776- Muhammed b.
ez-Zibrikan der ki: Ebu Ali er-Ruzebari'ye tövbenin ne olduğunu sorduğumda:
"Günahı itiraf edip pişman olmak ve o günahı terk etmektir" dedi.
Tahric: Ravileri
sufılerdendir. Sülemi, Tabakatu's-Sufiyye (s. 357).
6777- Zünnun der ki:
Günahı terk etmeden bağışlanma dileme yalancıların tevbe şeklidir.''
Tahric: Ravilerinin çoğu
meçhuldür. Kuşeyri, er-Risale (1/284).
6778- Ebu Hafs der ki:
"Günaha pişman olmadan önce bağışlanma dileyen kişi bilmeden (Allah'la)
alayediyor demektir."
6779- Ebu Osman der ki:
"Tövbe, uzun süreli pişmanlık ile devamlı bağışlanma dilemedir."
6780- İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Bir günaha tövbe eden kişi, onu işlememiş gibi olur. Günahı işlemeye
devam ettiği halde ondan bağışlanma dileyen kişi, Rabbiyle alayediyor demektir.
Bir müslümana eziyet eden kişinin şu şu kadar günahı vardır. ''
Ravi der ki:
"Burada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir miktar söyledi."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (10/154).
6781- İbn Abbas der ki:
"Tövbe eden nice kişi kıyamet gününde tövbe ettiğini sanarak huzura çıkar,
ancak tövbenin gereklerini yerine getirmediği için gerçekte tövbe
etmemiştir."
İsnadında tanımadığım
ravi vardır.
6782- Abdurrahman b.
Cübeyr b. Nufeyr bildiriyor: Avf b. Malik: "Her bir günahın tövbesini
biliyorum" dedi. Ona: "Nedir?" diye sorulunca da: "O günahı
bırakman ve bir daha onu işlememendir" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Zühd (s. 201) ve Taberani, M. el-Kebir 18/42-43 (73) Bak:
Heysemi, Mecmau'z-Zevaid
(10/200) .
Allah doğrusunu bilir;
Avf, bununla kişinin yaptığından dolayı pişman olarak ve bir daha aynı günahı
işlememeye azmederek onu terk etmesini kastetmiştir.
6783- Cüneyd b. Muhammed
der ki: Cuma namazı sonrası Seriy'in hayretler içinde olduğunu gördük. Ona
bunun sebebini sorduk veya biz sormadan kendisi bunun sebebi şöyle anlattı:
"Namaza gelirken bir gençle karşılaştım. Bana: ''Tövbenin doğruluğu
nedir?'' diye sorunca: ''Günahını hiçbir zaman unutmamandır'' karşılığını
verdim. Bana: ''Bana çok tuhaf bir şey söyledin'' deyince: ''Bu konuda senin
bilgin nedir?'' diye sordum. Bana: ''Kişinin günahını artık aklına
getirmemesidir'' dedi. Onun bu sözüne hayret ettim. Zira bana göre de bu konuda
doğru olan onun söylediğiydi."
Tahric: Kuşeyri, er-Risale
(1/272-273).
6784- Seriy der ki:
"Tövbenin dört direği vardır. Biri, dil ile bağışlanma dilemektir. Diğeri,
kalpten pişmanlık duymaktır. Diğeri, bedenin o günahtan uzak durmasıdır. Bir
diğeri de, o günaha bir daha dönmeme isteğidir. "
6785- Cüneyd b. Muhammed
der ki: "Tövbenin üç yönü vardır. Biri (işlenen günaha) pişmanlıktır ki,
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu konuda: ''Pişmanlık tövbedir''
buyurmuştur. Bu da kişinin bunu kalpten istemesi ve kötü işleri bırakıp övülen
güzel işlere yönelmesidir. İkincisi, Yüce Allah'ın yasakladığı şeyleri
halihazırda ve ileriki zamanlarda bir daha yapmamaya azmetmesidir. Üçüncüsü,
mal olsun, kan olsun haksızlık yaptığı kişilere bu hakkı ödemesidir. Tövbe
ancak bu üç şey bir araya getirildiği zaman tamamlanmış olur."
İsnadı ceyyiddir.
6786- Cüneyd der ki:
"Tövbenin üç yönü vardır. Biri, işlenen günaha pişmanlık duymaktır.
Diğeri, yasaklanan şeye bir daha yaklaşmamaktır. Üçüncüsü ise, haksızlık
yapılan kişilere bu hakkı ödemektir."
Tahric: Kuşeyrl,
er-Risale (l/272) .
6787- Zünnun der ki:
"Üç şey tövbenin göstergelerindendir. Biri geçmiş günahlar için devamlı
ağlamaktır. Diğeri bir daha aynı günaha düşme korkusu taşımaktır. Bir diğeri de
kötü arkadaşlardan uzak durup hayırlı kişilerle birlikte olmaktır."
Ravileri güvenilirdir.
6788- Yusuf b. el-Hüseyn
der ki: Zünnun'a istiğfar konusu sorulunca şöyle dedi: "Kardeşim! İstiğfar
altı şeyi içinde barındıran bir kavramdır. Birincisi, geçmiş günahlar için
pişmanlık duymaktır. İkincisi, bir daha günahlara asla dönmeme kararlılığıdır.
Üçüncüsü, kişinin Allah ile arasında olan ve heba ettiği her bir farzı eda
etmesidir. Dördüncüsü, kişinin mal ve namus konusunda başkalarına ettiği
haksızlıklardan dolayı haklarını ödeyip onlarla helalleşmesidir. Beşincisi,
haramla beslenen et ile kanın (bedenin) eritilmesidir. Altıncısı da, isyanın
tatlılığını tadan bedene itaatin acısını tattırmaktır."
6789- Rabi' b. Ebi Raşid
der ki: Said b. Cübeyr, ''Ey iman eden kullarımı şüphesiz ki benim arzım (yeryüzü)
geniştir"[Ankebut 56] ayetini açıklarken: "Bir bölgede Allah'a isyan
edildiği zaman oradan ayrılın, anlamındadır" demiştir.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Cerir, Tefsır (21/9), İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/540) ve Ebu Nuaym, Hilye
(4/284) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (6/474),
6790- İbrahim b. Edhem
der ki: "Tövbe etmek isteyen kişi yaptığı haksızlıkları sahiplerine
ödesin, daha önce beraber olduğu kişilerle artık birlikte olmasın. Yoksa
istediğini elde edemez''
İsnadında tanımadığım ravi
vardır.
6791- İbrahim b. Edhem
der ki: "Tövbe etmek, temiz bir kalple Allah'a yönelmek tir. "
6792- Ebu Bişr
bildiriyor: Said b. Cübeyr, '........"[İsra 25] ayetini: "Allah hayra
yönelenIere karşı çok bağışlayıcıdır" şeklinde açıklamıştır.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Cerir, Tefsır (15/70) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (5/261).
6793- Cüveybir
bildiriyor: Dahhak, ''............''[İsra 25] ayetini: "Allah günahtan
dönenlere karşı çok bağışlayıcıdır" şeklinde açıklamıştır.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Hennad, Zühd 2/457 (907) ve Mervezi, Zevaidü'z-Zühd (1093) Bak:
Suyuti, Dürrü'l-Mensur
(5/261).
6794- Harun b. Antere
bildiriyor: Said b. Sinan, "..........''[Kaf 32] ifadesini açıklarken:
"İşlediği günahları hatırından çıkarmayan ve bir bir bunlar için tövbe
eden kişidir" demiştir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (7/604).
6795- Yahya b. Vessab
der ki: İbn Abbas'a".........''[Kaf 32] buyruğunu sorduğumda: "Tövbe
edinceye kadar günahlarını aklından çıkarmayan
kişidir" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Cerir, Tefsir (26/172) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (7/604).
6796- Atiyye bildiriyor:
İbn Abbas, ''......"[İsra 25] ayetini: "Allah tövbe edenlere karşı
çok bağışlayıcıdır" şeklinde açıklamıştır.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Suyuti, ed-Dürrü'I-Mensur (5/261).
6797- Ebu Raşid
bildiriyor: Ubeyd b. Umeyr, ''......."[İsra 25] ayetindeki evvab ifadesini
"Günahını hatırladığında bağışlanma dileyen kişidir" şeklinde
açıklamıştır.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. İbn Ebi Şeybe, Musannef(13/445), Hennadı Zühd (912) ve Ebu
Nuaym, Hilye (3/268).
Aynısını Mansur, Mücahid
kanalıyla Ubeyd b. Umeyr'den "Günahlarını hatırladığında onlar için
bağışlanma dileyen kişidir" lafzıyla rivayet etmiştir. - İbn Cerir, Tefsır
(15/70) ve Hatib, el-Cami' (2/192) .
6798- Ebu'l-Minhal
bildiriyor: Ebu'ı-Aliye "Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de
sever"[Bakara 222, 223] ayetini açıklarken: "Günahlara tövbe edip
onlardan temizlenenlerdir" demiştir.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Veki, Zühd 2/546 (281) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/548-549) Bak: Suyuti,
Dürrü'l-Mensur (1/625).
6799- Asım bildiriyor:
Şa'bi: "Günaha tövbe eden kişi, onu hiç işlememiş gibidir" dedi ve:
"Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever''[Bakara 222, 223]
ayetini okudu.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Veki, Zühd (281) ve Ebu Nuaym, Hilye (4/318).
6800- Abdullah b. Kesir
bildiriyor: Mücahid: "Bir kişi birini yaralasa, yaralanan kişi kendisini
yaralayan kişinin kim olduğunu bilmese, yaralayan kişi de bunu gelip ona itiraf
etse, itirafı yaralamasının kefareti olur" dedi. Mücahid bunu söyledikten
sonra da şöyle derdi: "Urve b. ez-Zübeyr, Haceri Esved'in bulunduğu köşede
birinin gözüne çarpmıştı. Ona: ''Ben Urve b. ez-Zübeyr'im! Şayet gözüne bir
şeyolduysa sorumluluğu banadır'' dedi."
İsnadı hasendir.
6801- Vehb b. Münebbih
der ki: Abidlerden biri oğluna: "Evladım!
Amel etmeden ahiretteki
nimetleri isteyenlerden ve tövbeyi erteleyenlerden biri olma" dedi.
Ravileri güvenilirdir.
6802- Osman b. Zaide der
ki: Lokman, oğluna: "Evladım! Tövbeni erteleme! Zira ölüm ansızın
gelir" demiştir.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Mizzi, Tehzibu'l-Kemal (s. 908) ve Beyhaki, Zühd (s. 253).
6803- Süfyan bildiriyor:
Süddi, "Kendileriyle, arzuladıkları şeyler arasına artık engel
konur''[Sebe 54] ayetini açıklarken: "Arzuladıkları şeyden kasıt
tövbedir" demiştir.
Tahric: İsnadı
ceyyiddir. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (6/715) .
6804- Asım el-Ahvel der
ki: Fudayl er-Rakkaşi ile birlikte yürürken bana şöyle dedi: "İnsanlarla
meşgul olup kendini unutma, zira asıl olan onların değil, senin yaptıklarındır.
"Günümü şöyle şöyle geçireceğim" demeyi yeterli görme. Zira o günde
ne yaptıysan yazılacak olan da odur. İyi şeyler yap! çünkü eski bir günah için
yeni bir sevap kazanmak kadar güzel bir çaba ve zararı hızla telafi edecek bir
şey bulamazsın."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ahmed, Zühd (s. 256), Ebu Nuaym, Hilye (3/102-103), Nuaym b.
Hammad, Ziyadatu'z-Zühd (75), Veki', Zühd (274), Hennad, Zühd (1125) ve İbn
Ebi'dDünya, Kitabu'l-Vera' (142).
6805- Zünnun der ki:
"Üç şey imanın göstergelerindendir. Biri zor durumlarda bile abdesti en
güzel şekilde almaktır. Diğeri farzları eda ederken gereği gibi yerine
getirilmesi için kalbin ürpermesidir. Bir diğeri de işlenen her günahın
ardından günahta ısrara düşmemek için tövbe etmektir. ''
İsnadı ceyyiddir.
6806- Mesruk der ki:
"Her bir kişinin yalnız kalıp günahlarını düşüneceği ve onlar için
bağışlanma dileyeceği oturumlarının olması lazımdır. ''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ahmed, Zühd (s. 349-350), İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/403),
Hennad, Zühd (913), Ebu Nuaym, Hilye (2/97), Darimi, mukaddime (93) ve İbn
Sa'd, Tabakat (6/80).
6807- Sehl b. Abdillah
der ki: "Tövbe eden kişi her hatırlamasında ve her anında gaDeti için
tövbe eden kişidir."
İsnadında tanımadığım
ravi vardır.
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın:
Kalbin Mühürlenmesi
veya Paslanması