Her günah için Tövbe etmek |
Yüce Allah: "Ey
iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin
kötülüklerinizi örter"[Tahrim 8] buyurur. Yine: "Size azap gelip
çatmadan önce Rabbinize dönün, O'na teslim olun, sonra size yardım
edilmez"[Zümer 54] buyurmuştur. Yine: "O, kullarının tövbesini kabul
eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir"[Şura 25] buyurmuştur.
Bu yönde pek çok ayet
bulunmaktadır. Yüce Allah "(Önce) en yakın akrabanı uyar''[Şuara 214]
buyurunca da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu yönde şöyle
buyurmuştur:
6621- Ebu Hureyre der
ki: "(Önce) en yakın akrabanı uyar"[Şuara 214] ayeti nazil olduğunda
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ey Kureyş
topluluğu' (Cehennem azabına karşı) kendinizi Allah'tan satın alm. Zira Yüce
Allah'a karşı benim size herhangi bir faydam dokunmaz. Ey Abdulmuttalib oğulları!
Yüce Allah'a karşı benim size herhangi bir faydam dokunmaz! Ey Abbas b.
Abdilmuttalib! Yüce Allah'a karşı benim sana herhangi bir faydam dokunmaz! Ey
Resulullah'ın halası Safiyye! Yüce Allah'a karşı benim sana herhangi bir faydam
dokunmaz! Ey Muhammed'in kızı Fatima! Şimdi benden dilediğini isteyebilirsin.
Zira (ahirette) Yüce Allah'a karşı benim sana da herhangi bir faydam
dokunmaz!"
İsnadı sahihtir.
Müslim, Sahih'de Harmele
b. Yahya'dan ve Buhari, Şu'be kanalıyla İbn Şihab ez-Zühri'den rivayet etti. -
Müslim, ıman (351,352). - Buhari] vasaya (3/190) ile tefsır (6/17) .
6622- İbn Öıner
bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey insanları
Rabbinize tövbe edin! Zira ben de O'na günde yüz defa tövbe ediyorum"
buyurduğunu işittim.
Ebu Davud'un Adem
kanalıyla olan rivayeti şöyledir: "Ebu Burde b. Ebi Musa'nın şöyle
dediğini işittim: "Cüheyne kabilesinden el-Ağar adında bir adamdan
işittiğime göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur..."
Müslim, Sahih'de Muhammed
b. el-Müsenna kanalıyla Ebu Davud'dan rıvayet etti. - Müslim, zikr (42).
6623- Ashabdan Ağar
el-Müzeni'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Benim de bazen kalbime bir gaflet (= ğayn) çöküyor ve bundan dolayı günde
yüz defa Allah'tan bağışlanma diliyorum" buyurmuştur.
Müslim, Sahih'de Yahya
b. Yahya ile Ebu'r-Rabi'den rivayet etti. - Müslim, zikr (41).
Başka bir kanaHa bize
bildirildiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir:
"Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Vallahi günde yetmiş defadan daha fazla
Allah'tan bağışlanma dileyip O'na tövbe ediyorum'' buyurduğunu işittim."
630. hadiste geçti .
6624- Abdulvahid b.
Muhammed der ki: Ebu Bekr b. Tahir'in "Gayn" konusunda söylediği
"Yüce Allah, Peygamberine (Sallallahu aleyhi ve Sellem), vefatından sonra
ümmetinde baş gösterecek ihtilafları ve bundan dolayı maruz kalacakları şeyleri
göstermiştir. Bundan dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunları
hatırlayınca kalbine bir ğayn düşer ve ümmeti için bağışlanma dilerdi"
açıklamasını beğeniyorum.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Sülemi, Tabakatu's-Sufiyye (s. 393) .
Beyhaki der ki:
"Alimlerden biri Gayn'ın kalbin üzerine çöken ve onu diğer şeyleri
düşünmekten alıkoyan bir perde gibi olduğunu söylemiştir. Bu perde Güneş'in
görülmesine engel olmayan, Güneş ışığını da kesmeyen gökyüzündeki ince bulut
gibidir. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bazen kalbine böylesi bir
şeyin düştüğünü söylemiş ve bundan dolayı da her gün Yüce Allah'tan yüz defa bağışlanma
dilediğini ifade etmiştir."
6625- Ebu Abdillah
el-Hafız der ki: Üstat Ebu Sehl Muhammed b. Süleyman el-Hanefi'nin şöyle
dediğini işittim: "Leyuğanu ala kalbi" sözünün iki açıklaması vardır.
Biri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) has olan bir durumdur ki, bu da
hakikatte kendine gelme olan kendinden geçme halidir. Bu durum sonrası
bağışlanma dileme ise bundan mahrum kalmaktan dolayıdır. Zahire hükmedenler ise
bunu kalpte hasıl olan ve onu itaatten meşgul eden, nefsini okşayan istek ve arzular
şeklinde açıklamışlardır. Ancak hemen sonrasında Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) bağışlanma dileyerek, Rabbine dönerek ve kalbine sitem ederek bu
halden çıkmaktadır. Resulullah'ta (Sallallahu aleyhi ve Sellem) durum bu iken,
her dem helake maruz kalan diğer insanlarda durum nasıl olur? Böylesi bir
şeyden Allah'a sığınır ve O'na tevekkül ederiz."
İsnadı ceyyiddir.
Beyhaki der ki:
"Alimler içinde Resulullah'ta (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hasıl olan bu
durumun, geleceğe yönelik ümmeti hakkında kendisine verilen haberlerden dolayı
olduğunu, ardından dilediği bağışlamanın da ümmeti için olduğunu söyleyenler de
vardır. Bazılarına göre ise Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir
dereceden daha yüksek bir dereceye getirildiğinde bir alt derecede Allah'ın
haklarını ifa konusunda kusurlu olduğunu görürdü. Bunu da bağışlanma dilenmesi
gereken bir durum (ğayn) olarak sayardı."
6626- Sufi Hüseyn der
ki: "Gayn", Allah'a yönelik ifa edilmesi gereken hakların Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalbine ağır gelmesidir. Zira Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bazı emirler verilirdi ve bir emir verildiği
zaman hemen onu yerine getirmeye çalışırdI. O emri yerine getirene kadar da
kalbine bir ağırlık çökerdi. Yüce Allah bu yönde: "şüphesiz biz sana
{sorumluluğu} ağır bir söz vahy edeceğiz"[Müzzemmil 5] buyurur.
Tahric: İsnadı
ceyyiddir. Sülemi, Tabakatu's-Sufiyye (s. 469).
6627- Hz. Aişe
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Bir günah
işlediğin zaman Allah'tan bağışlanma dileyip O'na tövbe et. Bir günaha tövbe
etmek de pişman olup bağışlanma dilemekle olur" buyurdu.
Hamid b. Yahya da bunu
Süfyan'dan bu lafızIa rivayet etmiş, ancak isnadında tereddüt etmiştir.
Tahric: İsnadı hasen
olan sahih bir hadistir. Humeydi} Müsned 1/136 (284).
6628- Hz. Aişe
anlatıyor: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir yolculuğa çıkacağı
zaman hanımları arasında kura çeker, kurada çıkanı da yanında götürürdü. Bir
gazveye çıkacağı sırada yine aynı şekilde aramızda kura çekti. Kurada ben
çıkınca o gazvede Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında ben
gittim. Yolculuk sırasında hevdecin içinde kalır, konaklama yerlerinde de
hevdecimle birlikte indirilirdim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
çıktığı gazveyi bitirip dönüşe geçeceği zaman bir gece yola çıkılması için
çağrı yapıldı. Yola çıkmak üzere çağrı yapılınca kalktım ve bir ihtiyacımdan
dolayı orduyu aşana kadar yürüdüm. İşimi bitirip de geri konakladığımız yere döndüğümde
boynumu yokladım. Yemen boncuğundan yapılmış gerdanlığımın kopup düştüğünü
gördüm. Onu aramaya koyulduğum için de yola çıkan kafileden geri kaldım. Beni
taşı yanlar ise hevdecimi alıp bindiğim devemin üzerine koymuşlardı. Onlar
benim hevdecin içinde olduğumu zannediyorlardı. Zira o zamanlar kadınlar
hafifti, az yemek yedikleri için de şişman değillerdi. Hevdecimi taşıyanlar
onun hafifliğini garipsememişler, kaldırıp deveye YÜklemişlerdi. O zamanlar
yaşı küçük bir kızdım. Bu şekilde deveyi sürüp yola çıktılar.
Ordu yol aldıktan sonra
ben de gerdanlığımı bulmuştum. Konakladıkları yere geldiğimde orada kimsenin
olmadığını gördüm. Konakladığım yere gelip beklemeye koyuldum. Nasılsa benim
yokluğumun farkına varıp, geri almaya gelecekler diye düşündüm. Konakladığım
yerde oturmuşken gözlerim uykuya yenik düştü ve uykuya daldım. Safvan b. Mu att
al esSülemi ez-Zekvani ordunun gerisinde kalan eşyaları toplayıp sahiplerine
geri iade etmekle görevliydi. Konaklama yerine geldiğinde uyuyan bir insan
karaltısı gördü, beni görünce de tanıdı. Zira örtünme emri gelmemişken beni
görmüştü. Safvan'ın beni tanıyıp, "İnna lillahi ve inna ileyhi
radlin" demesi üzerine uyandım. Hemen örtümle yüzümü kapadım. Vallahi
onunla tek kelime bile konuşmadık. Ondan "İnna lillahi ve inna ileyhi
raciun" cümlesinden başka tek bir söz dahi duymadım. Safvan devesinin ön
ayağına basıp çöktürdü, ben de deveye bindim. Sonra bindiğim devenin
dizginlerinden tuttu ve yola koyulduk. Öğle vaktinin sıcağında konaklamışlarken
orduya yetiştik. Ancak adi kişiler hakkımda diyeceklerini demişlerdi. Yalanla
iftira atanların başını Abdullah b. Ubey b. Sellil çekiyordu.
Medine'ye döndükten
hemen sonra bir ay boyunca hasta kaldım. İftira sahiplerinin yalanları ise bu
arada insanlar arasında dolaşıyordu ve benim bundan hiç haberim olmadı. Ancak
hastalığım sırasında, daha önce hastalandığım zamanlarda Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana gösterdiği şefkati görememem beni şüpheye
düşürmüştü. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma giriyor, selam
verip sadece: "Bu (hastanız) nasil oldu?" diye soruyor ve dönüp
gidiyordu. Beni şüpheye düşüren şey buydu ve dışarıda hakkımda dillerde dolaşan
kötü şeylerden haberim yoktu. İyileşmeye başladığım zaman Ümmü Mistah ile
helaya çıktım. Ev dışında olduğundan ve bizi açıkça gösterdiği için ancak
geceden geceye helaya çıkıyorduk. Bu, helalarımızı eve yakın bir yerde
yapmamızdan önceydi. O zamanlar çöldeki eski Araplar gibiydik. İhtiyaç anında
ev dışında uzak bir yere giderdik. Helalarımızı eve yakın bir yere yapmak da
bize rahatsızlık veriyordu.
Ümmü Mistah'la beraber
çıktım. İhtiyacımızı giderdikten sonra evime doğru gelirken Ümmü Mistah'ın -ki
Ümmü Mistah, Ebu İbrahim b. elMuttalib b. Abdimenafın kızıdır. Annesi Sahr b.
Amir'in kızı, Ebu Bekr es-Sıddik'in teyzesidir. Oğlu da Mistah b. Usase b.
Abbad b. Abdilmuttalib'dir- ayağı çarşafına takılıp tökezledi. Tökezleyince de:
"Kahrolası
Mistah!" dedi. Kendisine: "Anneciğim! Ne kötü bir söz söyledin! Bedir
savaşına katılan birine mi sövüyorsun?" diye çıkıştığımda, bana:
"Onun söylediklerini işitmedin mi?" dedi. "Ne söylemiş?"
diye sorduğumda, iftira atanların söylediklerini bana anlattı. Bunun üzerine
hastalığım bir kat daha arttı.
Eve döndüğümde Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma girdi. Selam verdi ve: "Bu
(hastanız) nasıl?" diye sordu. Ben de ona: "Anne babamın yanına
gitmeme izin verir misin?" dedim. Zira duyduklarımın doğruluğunu onlardan
öğrenmek istiyordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin verince yanlarına
geldim ve anneme: "Anneciğim! İnsanlar hakkımda neler konuşuyor?"
diye sordum. Annem: "Kızcağızım! Sen kendini üzme! Zira güzel bir kadın
kendisini seven bir kocanın yanındaysa ve kumaları da varsa insanlar mutlaka
onun hakkında konuşurlar" dedi. Ben: "Sübhanallah! İnsanlar gerçekten
bunları konuşuyorlar mı?" dedim ve sabaha kadar ağladım.
Bu konudaki vahiy
gecikince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), eşi (benim) ile ayrılıp
ayrılmama konusunda danışmak üzere Ali b. Ebi Talib ile Usame b. Zeyd'i
çağırdı. Usame, eşinin masum olduğunu ve onun hakkında olan sevgisini: "Ey
Allah'ın Resulü! Eşlerin hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz"
diyerek ifade etti. Ali ise: "Ey Allah'ın Resulü! Yüce Allah bu konuda
sana bir sınırlama getirmiş değiL. Ondan başka da evlenebileceğin bir sürü
kadın var. Onun cariyesine de bunu sor. O sana bu konuda daha doğrusunu
söyler" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
Berire'yi çağırdı ve: "Ey Berıre! Aişe'de hoşlanmadığın bir şeyler gördün
mü?" diye sordu. Berire: "Seni hakla gönderene yemin olsun ki
kendisini küçük düşürecek herhangi bir şeyini görmüş değilim. Ancak yaşı henüz
küçük olduğu için bazen ailesinin hamurunu yaparken uyuklar, koyun da gelip o
hamuru yerdi" karşılığını verdi.
Bu konuda vahiy gecikince
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minbere çıktı, Abdullah b. Ubey'den
dolayı maruz kaldığı sıkıntıyı anlattı ve: "Ey Müslümanlar! Ailem hakkında
bana sıkıntı veren adamı cezalandırmada bana kim yardım eder? Valiahi ailem
hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum. (Adı iftiraya karıştırılan adam da)
ben olmadan ailemin yanına asla girmez" buyurdu. Bunun üzerine Sa'd b.
Muaz el-Ensari kalktı ve: "Ey Allah'ın Resulü! Vallahi senin adına ben onu
cezalandırırım! Şayet o adam Evs kabilesinden biriyse onun boynunu vururum.
Yok, eğer Hazredi kardeşlerimizden biriyse, bize emir buyur, emrini yerine
getirelim!" dedi. Bunu duyan Hazrec kabilesinin efendilerinden Sa'd b.
Ubade el-Hazreci ayağa kalktı. Sa'd b. Ubade daha önce salih bir kişiydi. Ancak
kabilevi duyguları ağır basmış olacak ki Sa'd b. Muaz'a: "Allah'a yemin
olsun ki yalan söylüyorsun! Zira sen onu öldüremezsin! Buna gücün de
yetmez!" diye karşılık verdi. Bunun üzerine Sa'd b. Muaz kalktı ve Sa'd b.
Ubade'ye: "Asıl yalan söyleyen sensin! Allah'a yemin olsun ki onu
öldürürüz! Sen bir münafıksın ve münafıkları savunuyorsun!" dedi. Bu
şekilde Evs ve Hazrec kabileleri ayaklandı ve neredeyse birbirlerine
gireceklerdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hala minberin
üzerindeydi. Bu durumu görünce onları sakinleştirip susturdu.
O günü yine ağlamakla
geçirdim ve gözüme uyku girmedi. Öyle ki ağlamaktan dolayı ciğerimin
parçalanacağını zannettim. Annem babam yanımda bu şekilde ağlarken Ensar'dan
bir kadın girmek için izin istedi. Annem ona izin verince de geldi ve benimle
birlikte ağlamaya başladı. Bizler bu durumdayken yanımıza Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) girdi, selam verdi ve oturdu. İftira olayları
ortaya çıktıktan sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımda hiç oturmamıştı.
Bir ay geçmiş olmasına rağmen durumum hakkında da vahiy nazil olmamıştı.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oturduktan sonra şahadet getirdi ve:
"Ey Aişe! Şöyle şöyle yaptığın bana ulaştı. Şayet masumsan Allah senin
masumiyetini ortaya koyacaktır. Ama eğer öyle bir suç işlediysen Yüce Allah'tan
mağfiret dile ve tövbe et. Zira kul suçunu itiraf edip tövbe ederse Allah onun
tövbesini kabul eder" buyurdu.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) sözlerini bitirince gözyaşlarım da bitmişti ve artık akıtacak
tek damla dahi kalmamıştı. Babama: "Benim yerime, söyledikleri için
Resulullah'a sen cevap ver" dedim. Babam ise: "ValIahi Resulullah'a
ne diyeceğimi bilemiyorum!" karşılığını verdi. Anneme: "Resulullah'ın
dediklerine sen cevap ver" dediğimde, o da: "ValIahi Resulullah'a ne
diyeceğimi bilemiyorum!" karşılığını verdi. Ben yaşı küçük bir kızdım ve
Kur'an'dan da fazla bir bilgim yoktu. Buna rağmen şöyle dedim: "ValIahi
anlıyorum ki insanların dedikleri içinizde yer etmiş ve onlara inanmışsınız. Şayet
size suçsuz olduğumu söylesem -ki Allah masum olduğumu biliyor ve masumiyetim
de ortaya çıkaracaktır- bana inanmayacaksınız. Oysa size bunu yaptığımı itiraf
etsem -ki Yüce Allah suçsuz olduğumu biliyor- o zaman bana inanırsın.
Durumumuzu ifade edecek bir söz bulamıyorum, ama sadece Yusufun babasının
dediğini diyebiliyorum. Ki o: ''Bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarınıza
ancak Allah'tan yardım istenir''[Yusuf 18] demişti."
İbn Dızil rivayetinde:
"Üzüntümden ve kalbimin parçalanmışlığından dolayı Yusufun babasının
isminin Yakub olduğunu unuttum" eklemesini yapar.
Sonrası ravilerin
ittifakıyla şöyledir: Bunu dedikten sonra da yatağıma uzandım. Masum olduğumu
ve Yüce Allah'ın masumiyetimi göstereceğini de biliyordum. Ancak benim hakkımda
okunur bir vahiy indirileceğini düşünmüyordum. Kur'an'da benimle ilgili bir
şeyler indirilecek kadar değerli değilim. ValIahi henüz Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) oradan ayrılmadan ve bizden hiç kimse henüz dışarı çıkmadan
vahiy nazil olmaya başladı. O esnada vahyin ağırlığından dolayı Resulullah'ı
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir terleme aldı. Vahiy indiği zaman kış günü
olsa dahi Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) alnında boncuk gibi
ter olurdu. Bu hali geçtikten sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
sevinçten gülüyordu. Söylediği ilk söz: "Müjde ey Aişel Valiahi Yüce Allah
senin masum olduğunu vahyettif" oldu. Bunun üzerine babam bana: "Kalk
ve Resulullah'a teşekkür et!" dedi. "ValIahi kalkmam! Masum olduğum
hakkında vahiy indiren Allah'tan başkasına şükretmem!" karşılığını verdim.
Yüce Allah bu konuda:
"O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı
kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan
her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden o günahın büyüğünü
üstlenen için ise ağır bir azap vardır. Onu işittiğiniz zaman, erkek kadın
müminlerin, kendiliklerinden hüsnü zanda bulunup da: ''Bu apaçık bir
iftiradır'' demeleri gerekmez miydi? Dört şahit getirmeleri gerekmez miydi?
İşte bunlar, şahit getirmedikçe Allah katında yalancı olanlardır. Allah'ın
dünya ve ahirette size lütuf ve merhameti olmasaydı, o kötü sözü yaymanızdan
Ötürü büyük bir azaba uğrardınız. Onu dilinize dolamıştınız. Bilmediğiniz
şeyleri ağzınıza alıyordunuz. Onu önemsiz bir şey sanıyordunuz, oysa Allah
katında önemi büyüktü. Onu işittiğinizde: ''Bu konuda konuşmamız yakışık almaz;
haşa, bu büyük bir iftiradır'' demeniz gerekmez miydi? Eğer mümin
kişilerdenseniz, Allah buna benzer bir şeye bir daha dönmemenizi tavsiye eder.
Allah size ayetleri açıkça bildiriyor. Allah bilendir, Hakim'dir. Müminler
arasından hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve
ahirette can yakıcı azap vardır. Allah bilir, siz ise bilmezsiniz. Allah'ın size
lütuf ve merhameti bulunmasaydı, Allah şefkatli ve merhametli olmasaydı hemen
cezanızı verirdi. Ey inananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına
takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah'ın size lütuf
ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah
dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir"[Nur 11-21] şeklinde tam
on ayet indirmişti.
Yüce Allah masumiyetim
konusunda bu ayetleri indirince, aradaki akrabalıktan dolayı Mistah b. Usase'ye
yardım eden Ebu Bekr: "Aişe hakkında bu tür şeyler söylediği için vallahi
Mistah'a bir daha asla yardımda bulunmayacağım!" dedi. Ancak Yüce Allah bu
konuda: "İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere
ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler,
geçsinIer. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah
bağışlayandır, merhametli olandır"[Nur 22] ayetini indirince, Ebu Bekr:
"Bilakis Yüce Allah'ın beni bağışlamasını dilerim" dedi. Daha önce
Mistah'a yaptığı yardımlara tekrar devam ederek: "ValIahi ona yaptığım
yardımları asla kesmem!" dedi.
Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında, diğer hanımları arasında benimle boy
ölçüşebilecek bir Zeyneb binti Cahş vardı. Yüce Allah onu da takvası sebebiyle
bu iftiraya katılmaktan korumuştu. Kız kardeşi Hamne ise onun gibi davranmadı
ve diğerleri gibi benim hakkımda kötü şeyler söyleyenlerin arasına
katıldı."
İbn Şihab der ki: Bana
bildirilene göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Selleml, Berire'ye Aişe'yi
sorduğunda Berire: "Ey Allah'ın Resulü! Bana Aişe'yi mi soruyorsun?
Vallahi o altından bile daha temizdir. İnsanların konuştukları doğru ise de
Yüce Allah bunu sana bildirecektir" demiştir.
İbn Şihab der ki:
"Hz. Aişe'ye iftira atanlar konusunda bize ulaşan budur."
Bu hadis Buhari ile
Müslim'in yanında değişik kanallarla Zühri kanalıyla yer almıştır. - Buhari,
cihad (3/221), tefsır (5/216, 6/5-9), tevhid (8/198), meğazi (5/55-60) ile
şehadat (3/154-158) ve Müslim, tevbe (56,57).
Malik'in bunu Ubeydullah
b. Ömer ve Yahya b. Said kanalıyla Zühri'den rivayet etmesiyle tek kanallı bir
hadistir. İshak b. Muhammed el-Pervi bunu rivayette tek kalmıştır.
Bu hadiste konumuz için
önemli olan kısım, Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Şayet öyle bir suç
işlediysen Yüce Allah 'tan mağfiret dile ve tövbe et. Zira kul suçunu itiraf
edip tövbe ederse Yüce Allah onun tövbesini kabul eder" sözüdür. Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ortada işlenen bir günah varsa tövbe
edilmesini söylemiş, kul günahını itiraf edip tövbe de etmesi durumunda Yüce
Allah'ın onun tövbesini kabul edeceğini bildirmiştir. Resulullah'ln:
"(Günahtan) pişmanlık duymak tövbedir" buyurduğu da bana
bildirilmiştir.
6629- Abdullah b. Ma'kil
der ki: Babamla birlikte Abdullah b, Mes'ud'un yanına girdiğimizde, babam ona:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''(Günahtan) pişmanlık
duymak tövbedir'' buyurduğunu işittin mi?" diye sordu. İbn Mes'ud:
"Evet! "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''(Günahtan)
pişmanlık duymak tövbedir'' buyurduğunu işittim" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Mace 2/1420 (4252)
6630- Abdullah b. Ma'kil
der ki: Babamla birlikte Abdullah b. Mes'ud'un yanındaydık. Babam ona:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''(Günahtan) pişmanlık
duymak tövbedir'' buyurduğunu sen işittin mi?" diye sordu. İbn Mes'ud:
"Evet! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''(Günahtan) pişmanlık
duymak tövbedir. (Günahtan) pişmanlık duymak tövbedin) buyurduğunu işittim"
dedi.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (10/154).
6631- Abdullah b. Ma'kil
el-Müzeni der ki: Babam, Abdullah b. Mes'ud'a: "Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''(Günahtan) pişmanlık duymak tövbedir'' buyurduğunu sen
işittin mi?" diye sordu. İbn Mes'ud: "Evet!" dedi.
Başka bir kanalla İbn
Mes'ud'dan bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"(Günahtan) pişmanlık duymak tövbedir" buyurmuştur.
Tahric: ilkrivayetin
isnadı leyyindir, ikinci rivayetin ravileri güvenilirdir. Buhari, Tarih
(2/1/374) ve ibnu'l-Ca'd, Müsned 2/848 (2347).
6632- Abdullah b. Ma'kil
der ki: Babamla birlikte Abdullah b. Mes'ud'un yanına girdiğimizde, İbn
Mes'ud'un şöyle dediğini işittim: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''(Günahtan) pişmanlık duymak tövbedir'' buyurduğunu işittim"
dediğini işittim"
Tahric: İsnadı hasendir.
Buhari, Tarih (2/1/375) ve İbnu'l-Ca'd, Müsned 2/734 (1815), 2/848 (2347),2/848
(2347), İbn Adiy, el-Kamil (4/1329), Ahmed, Müsned (1/422-423), Ebu Ya'la,
Müsned (5081) Ebu Nuaym, Hilye (8/251) ve Hatibu'l-Bağdadi, Tarih (9/405).
6633- Abdullah b.
Mes'ud'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bir hata veya bir
günah işleyip de buna pişmanlık duyan kişinin bu pişmanliğı (hatası veya
günahının) kefareti olur" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Taberani, M. el-Kebir 10/274 (10537), İbn Adiy, el-Kamil (4/1329) ve Mervezi,
Ziyadatü'z-Zühd (1048) .
6634- Nu'man b. Beşir
bildiriyor: Hz. Ömer'in: "Samimi bir tövbe ile Allah'a dönün"[Tahrim
8] ayetini okuyup: "Samimi bir şekilde tövbe etmek, kişinin bir günahı
işledikten sonra tövbe etmesi ve bir daha böylesi bir günahı işlemeyi
istememesidir" dediğini işittim.
Tahric: Beyhaki'nin iki
hocasını da tanımıyorum. Diğer ravileri ise güvenilirdir. Hakim, Müstedrek
(2/495), İbn Cerir, Tefsir (28/167), İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/279) ve
Henn:id, Zühd (901) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/227).
6635- İbn Mes'ud der ki:
"Samimi bir şekilde tövbe etmek, kişinin işlediği günaha tövbe etmesi ve
bir daha böylesi bir günahı asla işlememesidir. ''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Cerir, Tefsir (28/167) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/300)
Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/227).
6636- Hasan( -ı Basri)
der ki: "Samimi bir şekilde tövbe etmek, kişinin işlediği günahtan
uzaklaşırken içinden böylesi bir günahı bir daha asla işlemeyeceğini
geçirmesidir."
Tahric: İsn:idı
hasendir. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/227).
6637- Abdullah b. Mes'ud
der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kişinin bir günaha
tövbe etmesi, ona bir daha asla bulaşmamasıyla olur'' buyurmuştur.
Sahih olanı mevkuf
olanıdır. MerfU olanı ise zayıftır.
Tahric: İsnadı güçlü
değildir. Ahmed, Müsned (1/446) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/227).
6638- İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir günahın
kefareti, ona pişman olmaktır" buyurmuştur.
Yahya b. Amr bunu
babasından müsned olarak rivayet etmiştir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ahmed, Müsned (1/289) ve Taberani, M. el-Kebir 12/171 (12795) Bak:
Heysemi, Mecmau'z-Zevaid
(10/199).
6639- Ebu'l-Cevza der
ki: "Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki bir günahın kefareti ona
pişman olmaktır."
İsnadı hasendir.
6640- Hz. Aişe'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Ölüm ganimet. masiyet musibettir. Fakirlik rahatlık, zenginlik bir
cezadır. Aklı Yüce Allah 'tan bir hediye, cehalet dalalettir. Azgınlık pişmanlık,
itaat ise rahatlıktır. Allah korkusuyla ağlamak, cehennem ateşinden kurtuluş,
gülmek ise bedenin helakidir. Günahına tövbe eden kişi de günahı olmayan kişi
gibidir. ''
Durumu meçhul biri olan
Nehrevani bunu rivayette tek kalmıştır. Mahfuz olmayan başka bir kanalla
Ravh'tan da bu hadisi işittim.
Tahric: İsnadı çok
zayıftır. Ebu Nuaym, Ahbaru lsbehan (1/232), İbn Lal, Zehrü'l-Firdevs (4/103)
ve DeyIemi, Müsnedü'l-Firdevs 4/238 (6714)
6641- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kim bir iyilik yapmayı düşünür de bunu yapmazsa ona bir iyilik sevabı
yazılır. Şayet yaparsa bunun sevabı kendisine ondan yedi yüz kata kadar olacak
şekilde veya Allah'ın dilediği kadarıyla fazladan yazılır. Kim de bir kötülük
yapmayı düşünür, ama yapmazsa aleyhinde bir şey yazılmaz. Bunu yaparsa sadece
bir kötülük olarak yazılır. ''
Müslim, Sahih'de Hişam
b. Hassan'dan rivayet etti.
Tahric: İsnadında
tanımadığım ravi vardır. Sahih bir hadistir. - Müslim, iman (206) .
6642- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah (meleklere) şöyle buyurur: "Kulum bir iyilik yapmak istediği
zaman ona bir iyilik sevabı yazın. Eğer o iyiliği yaparsa sevabını on katıyla
yazın. Bir kötülük yapmak isterse ve yaparsa onu bir kötülük olarak yazın. Eğer
o kötülüğü bırakıp yapmazsa bunu bir iyilik olarak yazın. ''
Tahric: Buhari, tevhid
(8 (ı 98) ve Müslim, iman (203, 204).
6643- Bakiyye b.
el-Velid der ki: Rehavilerden biri bana şunu anlattı: "Cebrail,
Halilurrahman olan Hz. İbrahim'in: "Ey bağışlamada cömert olan!"
dediğini işitince ona: "Bağışlamada cömert olmasının ne anlama geldiğini
biliyor musun?" diye sordu. Hz. İbrahim: "Hayır!" karşılığını
verince, Cebrail: "Bir kötülüğü bağışlayıp onu iyilik olarak
yazmasıdır" dedi.
Tahric: Ravilerinden
bazılarını tanımıyorum. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (7/376) .
6644- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah buyurur ki: "Kulum bir iyilik yapmayı düşünüp de
yapmadığı zaman bu düşüncesine karşılık ona bir iyilik sevabı yazarım. Bu
iyiliği yapması durumunda ise sevabını on katıyla yazarım. Şayet bir kötülük
yapmayı düşünür de yapmazsa onu bağışlarım. Ancak kötülüğü yapması halinde bunu
sadece bir kötülük olarak yazarım. ''
Müslim, Sahih'de
Muhammed b. Rafi' kanalıyla Abdurezzak'tan rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim, iman (205) .
6645- Ebu Hureyre der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişi iyi bir Müslüman
olduktan sonra yaptığı her bir iyiliğin sevabı kendisine ondan yedi yüz kata
kadar olacak şekilde yazılır. Yaptığı her bir kötülük de sadece bir kötülük
olarak yazılır ve Yüce Allah'ın huzuruna çıkana kadar da bu şekilde devam
eder" buyurdu.
Yine şöyle buyurdu:
"Yüce Allah daha iyi bilmesine rağmen melekler: ''Rabbim' Filan kulun bir
kötülük yapmayı düşünüyor'' dediklerinde onlara: ''Onu gözleyin, şayet yaparsa
bir kötülük olarak yazın. Yapmazsa bunu ona bir iyilik olarak yazın, zira benim
rızam için yapmamıştır'' buyurur. ''
Müslim, Sahih'de
Muhammed b. Rafi' kanalıyla Abdurezzak'tan rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim, iman (205).
6646- Ebu Zer'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah buyurur ki: "Bir iyilik yapana buna karşılık on iyilik
sevabı ve hatta daha fazlasını veririm. Bir kötülük yapana da cezasını sadece
misliyle verir ya da onu affederim. Bana bir karış yaklaşana bir arşın
yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşana ben bir kulaç yaklaşırım. ''
Ravileri güvenilirdir.
Müslim, Sahih'te bunu
Ebu Bekr b. Ebi Şeybe kanalıyla Veki'den aktarırken: "Bana yürüyerek
gelene ben koşarak giderim. Yeryüzü dolusunca günahla huzuruma çıkan kişiyi
şayet bana hiç ortak koşmamışsa aynı oranda bir bağışlamayla onu
karşılarım" eklemesini yapar. - Müslim, zikr (22).
6647- Başka bir kanalla
Veki' bir öncekinin aynısını aktarır. Ancak metninde ''Ve daha fazlasını
veririm" ifadesini kullanır. Yine "Affederim" lafzı yerine
"Bağışlarım" ibaresi geçmiştir.
Müslim ise bunu Ebu
Muaviye kanalıyla A'meş'ten ''Veya daha fazlasını veririm" lafzıyla
rivayet etti.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. - Müslim, zikr (3/2068).
6648- Ebu Umame'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"(Kişinin amellerini yazan) meleklerden sağda olan solda olanın amiridir.
Kul bir iyilik yaptığı zaman bu iyilik on katıyla yazılır. Kul bir kötülük
yaptığı zaman ise soldaki melek bunu yazmak ister. Ancak sağdaki melek ona:
''Yazma''' der. Bu şekilde soldaki melek bunu altı veya yedi saat boyunca
yazmaz. Kişi bundan dolayı Allah'tan bağışlanma dilediği zaman aleyhinde
herhangi bir şey yazılmaz. Allah'tan bağışlanma dilemediği zaman ise bir
kötülük olarak yazılır. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Taberani, M. el-Kebir 8/205-206 (7971) ve Hennad, Zühd 2/462 (920) Bak:
Heysemi,Mecmau'z-Zevaid (10/208) .
6649- Başka bir kanalla
Ebu Umame'den bir önceki hadisin aynısı yine merfU olarak rivayet edilmiştir.
İsnadı çok zayıftır.
6650- Ebu Umame'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"(Kişinin amellerini yazan) meleklerden solda olanı Müslüman kulun
işlediği bir günahı altı saat boyunca tutar. Kişi bu süre içinde pişman olup
bağışlanma dilediği zaman melek bu günahı yazmadan bırakır. Aksi halde onu bir
günah olarak yazar. ''
Ebu Abdullah'ın
rivayetinde "Altı saat boyunca" ifadesi yerine "Yedi saat
boyunca" ibaresi geçmiştir.
Tahric: İsnadı hasendir.
Taberani, M, el-Kebir 8/217-218 (7765), Heysemi, Mecmau'z-Zevaid (10/208) ve
Ebu Nuaym, Hilye (6/123) .
6651- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kişi güne hayırla başlayıp hayırla bitirdiği zaman Yüce Allah, meleklere:
''Günün başı ile sonu arasında kulumum işlediği hiçbir günahı yazmayın''
buyurur. ''
Tahric: İsnadı kavi değildir.
Suyuti, el-Camiu's-Sağir (6/59).
6652- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kişinin gece ve gündüz işlediği amelleri yazan melekler bu amelleri
Allah"a arz ettiklerinde Yüce Allah bu sahilenin başında ve sonunda
hayırlı amelin bulunduğunu gördüğü zaman meleklere: ''Siz de şahit olun ki
kulumun sahilesinin başı ve sonu arasında bulunan (günah)lan bağışladım''
buyurur. ''
Dehhan'ın rivayeti ise
şöyledir: "Bu sahilenin başında ve sonunda hayırlı amelin bulunduğunu
gördüğü zaman: ''Meleklerim! Siz de şahit olun ki kulumun sahilesinin başı ve
sonu arasında bulunan (günah)lan bağışladım'' buyurur."
Tahric: Ravilerinden
bazılarını tanımadığım zayıfbir hadistir. Tirmizi 3/310 (981)"
6653- Bişr b" el-H
iris der ki: "Melekler -veya melek- kulun amelini huzura çıkardığı zaman
Yüce Allah: ''Amel defterine bakın! Şayet zikirle başlayıp zikirle bitiyorsa
ikisi arasında işlenen günahları bırakın'' buyurur."
Ravileri güvenilirdir.
Bişr b. el-Haris, Habairi'nin
veya Temmam b. Necih'in hadisini veya bize ulaşmayan başka bir hadisi işitip bu
sözü söylemiş olabilir. Bu yönde rivayet edilen merfu hadise de dikkatle
yaklaşılmalıdır. Doğrusunu da Allah bilir.
6654- Ata bildiriyor:
İbn Abbas: "Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve
edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol
olandır"[Necm 32] buyruğunu açıklarken şöyle demiştir: "Burada
kişinin çirkin işler yapıp sonradan tövbe etmesi kastedilmektedir. Resulullah
da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu konuda:
"Bağışlarsan
Allah'ım, bütün günahları bağışlarsin
Ufak tefek günahı
olmayan hangi kulun var ki!" buyurmuştur.''
İbn Sinan bunu
"Allahım! Bağışlarsan ... " lafzıyla rivayet etmiştir.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Tirmizi 5/396-397 (3284).
6655- Ata bildiriyor:
İbn Abbas: "Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve
edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol
olandır"[Necm 32] ayetini açıklarken şöyle demiştir: "Burada kişinin
çirkin bir şey yapıp sonradan buna tövbe etmesi kastedilmektedir. Resulullah da
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu konuda:
"Allahımı
Bağışlarsan bütün günahları bağışlarsin
Ufak tefek günahı
olmayan hangi kulun var ki?'" buyurmuştur.
Bir sonraki rivayette
İbn Abbas'tan mevküf olarak rivayet edilmiştir.
Tahric: Beyhaki'nin
hocasını tanımıyorum, diğer raYileri ise güvenilirdir. Hakim, Müstedrek
(2/469).
6656- Mücahid
bildiriyor: İbn Abbas: "Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve
edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır''[Necm
32] ayetini açıklarken şöyle demiştir: "Burada kişinin bir günah işleyip
sonra buna tövbe etmesi kastedilmektedir. Şairin:
''Allahım! Bağışlarsan
bütün günahları bağışlarsın
Ufak tefek günahı olmayan
hangi kulun var ki?" dediğini işitmez misin?"
Mahfüz olanı da bu
şekilde mevküf olmasıdır.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Hakim, Müstedrek (1/55), Beyhaki} es-Sünenü'l-Kübra (10/185) ve
İbn Cerir} Tefsir (27/66).
6657- Ebu Hureyre bildiriyor:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): " اللَّمَمَ ''[Necm 32]
ifadesini açıklarken şöyle buyurmuştur: "Zinada Iemem, zina eden kişinin
buna tövbe etmesi ve bir daha zinaya bulaşmamasıdır. Hırsızlıkta Iemem,
hırsızlık yapan kişinin buna tövbe etmesi ve bir daha hırsızlığa
bulaşmamasıdır. içki içmede Iemem, içki içen kişinin buna tövbe etmesi ve bir
daha içki içmemesidir.''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Cerir, Tefsir (27/66-67) Bak: SuyUtı, Dürrü'l-Mensur (7/656).
6658- Başka bir kanalla
bir önceki hadisin aynısı rivayet edilmiş ve her üç günah için "Sonra
tövbe edip bir daha buna bulaşmamasıdır" lafzı kullanılmıştır.
Beyhaki'nin hocasını
tanımıyorum, diğer ravileri ise güvenilirdir.
6659- Mesrük bildiriyor:
İbn Mes'üd: " اللَّمَمَ ''[Necm 32]
ifadesini açıklarken şöyle demiştir: "Gözlerin zinası haram olana
bakmaktır. Dudakların zinası haram olanı öpmektir. Ellerin zinası haram olana
dokunmaktır. Ayakların zinası haram olana yürümektir. Cinsel organ ise ya bunu
uygular ya da boşa çıkarır. Cinsel organ bunu uygularsa zina olur. Uygulamayıp
boşa çıkarırsa lemem olur.''
Tahric: İsnadı sahihtir.
İbn Cerir, Tefsir (27/65), Hakim, Müstedrek (2/470) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur
(7/655).
Halimi der ki:
"Kişinin işlediği her bir günah için Allah'a tövbe etmesi, kalben Allah'a
yönelmesi gerektiği Kitab ve sünnetle sabit olan bir şeydir. Yüce Allah da
kulunun tövbesini kabul edip onu geri çevirmez. Tövbe demek, dönmek demektir.
Kişinin Allah'a tövbe etmesi de Allah'a dönmesi ve isyanı bırakması demektir.
Allah'a itaate dönmesi de kişinin (günahtan) dönmesi demektir. Bu da
"tövbe" lafzıyla ifade edilmiştir.
Tövbenin alt sınırı da
bir günaha devam etmekte ise onu derhal kesmek, geçmiş kısmı için pişmanlık
duymak ve bir daha böylesi bir şeye bulaşmamak için azmetmektir. Şayet bu günah
namazı terk etme ise kişi kaçırdığı namazlar için pişmanlık duymadıkça tövbesi
sahih olmaz. Günahın, kişinin orucu bırakması veya imkanı olmasına rağmen
vermesi gereken zekat miktarını vermemesi konusunda da aynı durum geçerlidir.
Bu günah haksız yere bir
cana kıymak ise ve suçu sabitse, kısas yapılma imkanı olduktan sonra kendisine
işlediği cinayetin kısası yapılmadan tövbesi sahih olmaz. Ancak diyet karşılığı
bağışlanırsa ve malı da varsa ödemesi gereken miktarı öder. Günahı zina
iftirasında bulunma ise ve suçu sabitse bu konuda kendisine kırbaç cezası
uygulanmadan da tövbesi sahih olmaz. Bu suçu da bağışlanırsa bunu yaptığına
samimi bir şekilde pişman olması ve bir daha aynısını yapmamaya azmetmesi
kendisi için yeterli olur.
Kişi Yüce Allah'ın
hadlerinden (şeri cezalarından) birini gerektiren bir suç işlerse ve davası
kadıya taşınmadan tövbe ederse bu had kendisinden düşer. Davası kadıya
taşındıktan sonra "Tövbe ettim" derse bu had kendisinden düşmez ...
" Sonrasında Halimi konuyu uzunca anlatır. - Halimi, el-Minhac
(3/120-121).
Muharibler (yol
kesiciler) konusunda ayetlerde (Maide Sur. 33-34) böylesi bir hüküm
belirtilmiştir. Ancak Şafii bu hükmün muharib olmayanlar için geçerli olmadığını
ifade etmiştir. Zira Yüce Allah söz konusu ayetlerde tövbe istisnasını
diğerleri için değil sadece muharibler için zikretmiştir .
6660- Ensar'dan biri
olan Ebu Umeyye bildiriyor: Hırsızın biri bir eşyayı çaldı. Bu eşya yanında
bulununca da çaldığını itiraf etti. Adam Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) getirilince Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adama:
"Senin bir şey çaldığını düşünmüyorum" buyurdu. Adam: "Evet,
çaldım" karşılığını verdi. Adam aynı itirafı üç defa tekrarlayınca Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) adamın elinin kesilmesini söyledi. Eli
kesildikten sonra Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona:
"Allah'a tövbe et" buyurdu. Adam: "Allah'a tövbe ediyorum"
deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahım! Tövbesini
kabul et" buyurdu.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ebu Davud 4/542-543 (4380), Nesai (8/67) ve İbn Mace 2/866
(2597).
Bu hırsız hırsızlığını
itiraf etmesiyle çaldığı eşyayı sahibine iade etmesi vacip olmuştur. Allah'ın hakları
konusunda cezanın hafifletilmesi yönündeki buyruklardan dolayı da şayet
hırsızlığını ikrarından dönseydi elinin kesilmesinden kurtulmuş olurdu. Fakat
hırsızlığı konusunda ikrarından dönmediği için eli kesilmiştir. Sonrasında
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adamın bu günahından dolayı tövbe
etmesini söylemiş, tövbe etmesinden sonra da kabulü için ona dua etmiştir.
Gelen rivayetlere göre cezalar işlenen suçların kefaretidir. Ancak bu ve
benzeri rivayetlere göre cezanın kefaret sayılması için suçu işleyen kişinin
tövbe etmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Muvaffakiyet Allah'tandır.
Halimi der ki:
"Suç, kulların birbirlerine karşı yaptıkları haksızlıklardır. Kişi bu
yönde imkanı varken hemen ifa edilmesi gereken bir şeyolsun veya borç olsun
üzerine düşeni yapmadıktan sonra yapacağı tövbe geçerli olmaz. şayet böylesi
bir hakkı halihazırda ödeme imkanı yoksa imkan bulduğunda hemen ve acilen ödeme
azminde olması gerekir. Kişinin tövbe etmediği küçük bir günahı varsa farklı
bir konuda daha büyük bir günah için tövbe edebilir. Bunun yanında farklı bir
konuda henüz cezası verilmemiş bir suçu varsa daha büyük bir suç için
cezalandırılamaz.
Kul tövbe ettiği zaman
Yüce Allah onun tövbesini kabul etmek zorunda değildir. Ancak kendisinin bize
bildirdiğine göre kullarının tövbesini kabul eder ve bu yönde verdiği sözden
dönecek değildir. Buradan kendisinden bir ihsan olarak kişinin yaptığı samimi
tövbeyi geri çevirmeyeceğini anlıyoruz. Bunun yanında kullarına karşı hiçbir
şeyi yapmak zorunda değildir. Hiç kimse O'na ne bir emir verebilir, ne de O'na
bir yasak koyabilir.
"O, merhamet etmeyi
kendi zatına farz kıldı"[En'am 12] ayeti ile "Bu, Rabbin için
kesinleşmiş bir hükümdür"[Meryem 7l] ayetinden anlamamız gereken bu yönde
bize bildirdiği takdirini yerine getireceği ve bundan dönmeyeceğidir.
''Allah katında makbul
tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin
tövbesidir"[Nisa 17] ayetinden anlamamız gereken de kişinin yapması
gereken şeyi yapması gibi Yüce Allah'ın da tövbelerini kabul edeceğini
söylediği bu kişilerin tövbelerini mutlaka kabul edeceği ve bu yönde
söylediğinden de dönmeyeceğidir.
"Tez elden tövbe
edenler"[Nisa 17] buyruğuna göre
ölmeden önce yapılan tövbe de çok geçmeden yapılan bir tövbedir. Zira Yüce
Allah kıyametin zamanı için de: "De ki: Yakın olsa gerek!''[İsra 51]
buyurmuştur. şayet hepsinin gerçekleşeceği zaman yakın ise her birinin ayrı
ayrı gerçekleşmesi de yakın demektir.'' - Halimi, el-Minhac (3/122-123).
Bir sonraki rivayet de
tövbe zamanının açıklaması yönündedir.
6661- İbn Ömer'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kulun, can
boğaza dayanmadıktan sonra ettiği tövbeleri Yüce Allah kabul eder"
buyurmuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
Tirmizi 5/547 (3537) ve İbn Mace 2/1420 (4253).
6662- Başka bir kanalla
bir önceki hadisin aynısı rivayet edilmiştir.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbnu'l-Ca'd, Müsned 2/1173 (3529), İbn Hibban, Sahih (2449), Bağavi,
Şerhu's-Sünne 5/90-91 (1306), İbn Adiy, el-Kamil (4/1592) ve Hakim, Müstedrek (4/257).
Can boğaza dayandığı
zaman, kişinin ölüm anında ölüm meleğiyle karşı karşıya kaldığı ve cennet veya
cehennemdeki yerini gördüğü zamandır. Bu şekilde can boğaza dayandığı zaman
ruhunu teslim ederken kişinin edeceği tövbe de kabul edilmeyecek ya da böylesi
bir tövbeyi tam olarak yapamayacaktır. Bu da Yüce Allah'ın, kulun tövbesini her
zaman kabul edeceğine, can boğaza dayanmadıktan sonra da tövbe etme imkanının
bulunduğuna ve böylesi bir tövbenin de kabul edileceğine işarettir.
Halimi der ki: Yüce
Allah'ın: "Yoksa makbul tövbe, kötülükleri yapıp yapıp da kendisine ölüm
gelip çatınca, ''İşte ben şimdi tövbe ettim'' diyen kimseler ile Mfir olarak
ölenlerinki değildir"[Nisa 18] buyruğu da tövbenin ne zaman yapılması gerektiği
konusunda daha fazla açıklayıcıdır. Yani henüz sağlıklı olan biri için açık
olan isyan yolları bu kişi için de açık olduğu sürece tövbe kapısı da ona
açıktır. Ancak kişinin gücü yok olmuş, şehvetlerinden eser kalmamış ve artık
ölüme teslim olmuşsa kendisi için tövbe etme zamanı da geçmiş demektir. Henüz
ölüm vakti gelmemiş olan kişi için ise isyan etmekten aciz düşmüş olsa dahi
tövbe vakti geçmiş sayılmaz. Zira bu kişi için isyan yolları tamamen kapanmış
değildir, sadece bunları yerine getirmekten aciz kalmıştır. Yüce Allah'ın
yasaklayıp uyardığı şeylerle karşı karşıya kaldığı zaman bunları yapma gücünden
yoksun düşmüştür. Bu kişi isyana yönelik böylesi şeylerle karşı karşıya kaldığı
zaman acizliğinden dolayı herhangi bir korku ve endişe taşımıyor olsa da "Aciz
olmasaydım bu yöndeki emirler benim için de geçerli olacaktı" düşüncesinde
olduğu sürece tövbe kapısı onun için de açık olacaktır. Ancak isyana yönelik
bütün yolları kapalı olan, isyan sayılan şeylerin kendisinde artık hiçbir
etkisi bulunmayan kişilerin herhangi bir eylemi gerçekleştirme azmi de
olmayacaktır. işte böylesi kişilerin de tövbesi geçerli olmayacaktır. Doğrusunu
Allah bilir.''- Halimi, el-Min hac (3/134-135) .
Tövbenin vakti, fazileti
ve bu yönde Yüce Allah'ın geniş merhameti konusunda bize birçok rivayet
ulaşmıştır. Bir sonraki rivayet bunlardandır.
6663- Ebu Said
el-Hudri'nin bildirdiğine göre ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "israil oğullarından bir adam doksan dokuz kişiyi öldürmüştü.
Tövbe etme hakkının olup olmadığını sormak üzere çıkınca bir rahiple
karşılaştı. Ona: ''Tövbe etme hakkım var mı?'' diye sorunca, rahip: ''Hayırı''
dedi. Bunun üzerine adam onu da öldürdü ve yine sormak için başkalarını aramaya
koyuldu. Karşılaştığı bir adam ona: ''Filan kasabaya git'' dedi. Adam o
kasabaya yönelmişken de öldü. Öldükten sonra rahmet melekleri ile azap
melekleri adam konusunda çekişmeye başladılar. Bunun üzerine Yüce Allah geldiği
kasabaya ''Uzaklaş!'', gideceği kasabaya da ''Yakınlaş!'' diye vahyetti.
Melekler adamın gideceği kasabaya geldiği kasabadan bir karış daha yakın
olduğunu görünce adam bağışlandı. "
Müslim, Sahih'de
Muhammed b. Beşşar kanalıyla Şu'be'den bu şekilde rıvayet etti. - Müslim, tevbe
(47,48) ve Buhari, enbiya (4/149).
Bir sonraki rivayetise
Hişam ed-Destuvai tarafından nakledilmiştir.
6664- Ebu Said
el-Hudri'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Sizden önceki ümmetierden bir adam doksan dokuz kişiyi
öldürmüştü. Adam (tövbe etmek isteyip) yeryüzünün en alim adamını sorunca onu
bir rahibe gönderdiler. Yanına gidip: ''Doksan dokuz kişiyi öldürdüm. Tövbe
etme hakkım var mı?'' diye sorunca, rahip: ''Hayır!'' karşılığını verdi. Bunun
üzerine adam onu da öldürdü ve öldürdüğü kişi sayısını yüze tamamladı.
Sonrasında onu alim olan başka bir adama gönderdiler. Alime gidip: ''Yüz kişiyi
öldürdüm. Tövbe etme hakkım var mı?" diye sorunca, alim olan kişi: ''Evet.
var! Tövbe etmene ne engel olabilir ki? Falan kasabaya git. Orada Allah'a
ibadet eden insanlar var. Onlarla birlikte Allah'a ibadet et ve kendi kasabana
bir daha dönme. Zira kötülüğü çok olan bir kasaban var'' dedi. Adam denildiği
gibi yola çıkınca yolun ortasında eceli geldi. Eceli gelince ruhunu kimin
alacağı konusunda rahmet melekleri ile azap melekleri çekişmeye başladılar.
Rahmet melekleri: ''Adam tövbe etmiş ve Allah'a yönelmiş bir şekilde bu kasaba
geldi'' derken, azap melekleri: ''Henüz hayırlı tek bir amelde bulunmuş değil''
diyordu. (Allah tarafından) adam suretinde bir melek gelince onu aralarında
hakem yaptılar. Melek: ''Hangi kasabaya daha yakın olduğuna bakın. Hangisine
yakınsa o taraftan sayılır'' dedi. Mesafeyi ölçtüklerinde de gittiği kasabaya
daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine adamın ruhunu rahmet melekleri
aldı. ''
İsnadı sahihtir.
Katade'nin bildirdiğine
göre Hasan: "Bize anlatılana göre adam göğüs farkıyla kurtulmuştur"
dedi.
Müslim, Sahih'de
Muhammed b. el-Müsenna'dan rivayet etti.- Müslim, tevbe (46).
Göğüs farkıyla
kurtulmasından kasıt, Allah'a isyanı kötü görüp ondan uzaklaşması olabilir.
6665- Haris b. Ka'b,
kabilesinden Eyyub adında bir adamdan bildiriyor: Abdullah b. Amr'ın:
"Ölümden bir yıl önce tövbe eden kişinin bu tövbesi kabul görür"
dediğini işittim. Hatta ölümünden bir ay önce ve hatta ölümünden iki sağım
arası kadarlık bir süre önce tövbe edenin dahi tövbesinin kabul edileceğini
söyledi. Ona: "Sübhanallah! Ama Yüce Allah: "Yoksa makbul tövbe,
kötülükleri yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, ''İşte ben şimdi tövbe
ettim'' diyen kimseler ile kafir olarak ölenlerinki değildir"[Nisa 18]
buyurmuyor mu?" dediğimde: "Ben size Resulullah'tan (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) işittiğim şeyi söylüyorum" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadında ismi verilmeyen
bir ravi vardır. Diğer ravileri ise güvenilirdir. Tayalisi, Müsned (s. 301) ve
Buhari, Tarih (1/1/383).
6666- Abdurralıman b.
el-Beylemani der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bir
adamın: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yüce Allah,
ölmeden bir gün önce tövbe eden kişinin tövbesini kabul eder'' buyurduğunu
işittim" dediğini duydum. Bunu Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ashabından başka birine aktardığımda bana: "Bu sözü o adamdan bizzat sen
işittin mi?" diye sordu. "Evet!" karşılığını verdiğimde bana:
"O zaman sen de şalıit ol ki Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Yüce Allah, ölmeden yarım gün önce tövbe eden kişinin tövbesini kabul eder''
buyurduğunu işittim" dedi. Bunu Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ashabından başka birine aktardığımda bana: "Bu sözü o adamdan
bizzat sen işittin mi?" diye sordu. "Evet!" karşılığını
verdiğimde bana: "O zaman sen de şalıit ol ki Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Yüce Allah, ölmeden bir kuşluk vakti kadar önce tövbe eden
kişinin tövbesini kabul eder'' buyurduğunu işittim" dedi.
Bunu (Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından) başka birine aktardığımda bana:
"Bu sözü o adamdan bizzat sen işittin mi?" diye sordu.
"Evetl" karşılığını verdiğimde bana: "O zaman sen de şalıit ol
ki Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yüce Allah, cana boğaza
dayanmadan önce tövbe eden kişinin tövbesini kabul eder'' buyurduğunu
işittim" dedi,
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed,Müsned (3/425, 5/362) ve Hakim, Müstedrek (4/257).
Başka bir kanaHa bu
hadisin aynısı rivayet edilmiştir. - Hakim, Müstedrek (4/258-259).
6667- Abdurrahman b.
el-Beylemani der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bir
adamın: "Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Canım elinde
olana yemin olsun ki Yüce Allah, ölmeden bir gün önce tövbe eden kişinin
tövbesini kabul eder'' buyurduğunu işittim" dediğini işittim. Bunu
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından başka birine
aktardığımda bana: "Bu sözü o adamdan bizzat sen işittin mi?" diye
sordu. "Evet!" karşılığını verdiğimde bana: "O zaman sen de
şalıit 01 ki Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yüce Allah, ölmeden
yarım gün önce tövbe eden kişinin tövbesini kabul eder'' buyurduğunu
işittim" dedi.
Bunu Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından başka birine aktardığımda bana:
"Bu sözü o adamdan bizzat sen işittin mi?" diye sordu.
"Evet!" karşılığını verdiğimde bana: "O zaman sen de şahit ol ki
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yüce AIlah, ölmeden bir kuşluk
vakti kadar önce tövbe eden kişinin tövbesini kabul eder'' buyurduğunu
işittim" dedi.
Bunu Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından başka birine aktardığımda bana:
"Bu sözü o adamdan bizzat sen işittin mi?" diye sordu.
"Evet!" karşılığını verdiğimde bana: "O zaman sen de şahit ol ki
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yüce Allah, cana boğaza
dayanmadan once tövbe eden kişinin tövbesini kabul eder'' buyurduğunu
işittim" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
Hakim, Müstedrek (4/258).
6668- Ebu Kılabe der ki:
Yüce Allah, İblis'e lanet edince, İblis kendisine süre verilmesini isteyerek:
"İzzetine yemin olsun ki canı içinden çıkmadıkça ben de kulunun kalbinden
çıkmayacağım" dedi. Allah da: "İzzetime yemin olsun ki canı (veya
ruhu) çıkmadıkça kulumun ettiği tövbeleri kabul edeceğim" buyurdu.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Abdurrezzak, Musannef 11/275 (20533), Hüseyn el-Mervezi,
Zevaidu'z-Zühd 369 (1045), İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/187, 396), Ebu Nuaym,
Hilye (2/284) ve İbn Cerir, Tefsir (4/301).
6669- Sabit der ki: Bize
bildirildiğine göre İblis: "Rabbim! Adem'i yarattın ve onunla aramızda
düşmanlık kıldın. Beni ona musallat et" dedi. Yüce Allah: "Onların
kalpleri senin meskenin olsun" buyurdu. İblis: "Rabbim! Daha
fazlasını ver" deyince: "Adem'in her çocuğu karşılığında senin on
çocuğun olacaktır" buyurdu. İblis: "Rabbim! Daha fazlasını ver"
deyince: "Kanın vücutta dolaşması gibi sen de içlerinde
dolaşabilirsin" buyurdu. İblis yine: "Rabbim! Daha fazlasını
ver" deyince, Yüce Allah: "Süvarilerinle, yayalarınla onları
yaygaraya boğ; mallarına, evlatlarına ortak ol, kendilerine vaatlerde
bulun"[İsra 64] buyurdu.
Hz. Adem, İblis'ten yana
Rabbine yakınıp: "Rabbim! İblis'i yarattın, onunla aramızda düşmanlık ve
kin kıldın. Onu bana musallat ettin. Bense onunla ancak senin yardımınla baş
edebilirim" dedi. Allah: "Doğan her bir çocuğun için, kendisini
kötülerden koruyacak iki melek görevlendireceğim" buyurdu. Adem:
"Rabbim! Daha fazlasım ver" deyince: "Her iyiliğin karşılığı on
katıyla verilecektir" buyurdu. Adem yine: "Rabbim! Daha fazlasını
ver" deyince: "Canları boğazlarına dayanınadıkça soyundan her bir
kişinin ettiği tövbeyi kabul edeceğim" buyurdu.
Tahric: Hıdr b. Eban
dolayısıyla isnadı zayıftır. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (5/313).
6670- Ya'la b. Nu'man
der ki: İşiten birinin bana bildirdiğine göre İbn Ömer: "Can boğaza
dayanmadıkça tövbe kapısı kişiye daima açıktır" demiş ve: "Allah
katında makbul tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe
edenlerin tövbesidir"[Nisa 17] ayetini okumuştur. Ayeti okuduktan sonra
da: "Ölümün gelip çatması canın boğaza dayanmasından başka bir şey
midir?" demiştir.
Tahric: İsnadında ismi
verilmeyen bir ravi vardır. Diğer ravileri de güvenilirdir. Suyuti,
Dürrü'lMensur (2/460).
6671- İbn Ebi Necih
bildiriyor: Mücahid, "Bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe
edenler"[Nisa 17] buyruğunu açıklarken: "Rabbine asi olan her bir
kişi bir cehalet içindedir" demiştir.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Cerir, Tefsir (4/298-299) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur
(2/459).
6672- İsmail b.
Zekeriyya, Kufe ahalisinden bir ihtiyardan bildiriyor: Dahhak b. Müzahim'in,
"Bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenler''[Nisa 17]
buyruğunu açıklarken: "Ölümden önce yapılan her tövbe çok geçmeden
yapılmış bir tövbedir" dediğini işittim.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Cerir, Tefsir (4/301) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur cı; 459).
6673- Ebu Musa
el-Eş'ari'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Güneş batıdan doğana (kıyamet kopana) kadar Yüce Allah,
gündüz günah işleyenin gece vakti, gece vakti günah işleyenin de gündüz tövbe
etmesi için elini (tövbe kapısını) açık tutar ...
Müslim, Sahih'te Bündar
kanalıyla Ebu Davud'dan rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim, tevbe (31).
6674- Safvan b. Assal'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Batı tarafında genişliği kırk (veya yetmiş) yıllık yolculuk mesafesinde
olan bir kapı vardır. Yüce Allah bu kapıyı gökleri ve yeri yarattığı zaman
açmıştır ve güneş o yönden (batıdan) doğmadıkça (kıyamet kopmadıkça) da onu
kapatmaz. ''
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Mace 2/1353 (4070).
6675- Hz. Ali der ki:
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir hadis işittiğim zaman Yüce
Allah bu hadisten beni faydalandırırdı. Ebu Bekr'in bana bildirdiğine göre -ki
doğru söyler- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kul bir günah
işleyip de kalkıp abdest alır. iki rekat namaz kılar ve günahı için AIlah'tan
bağışlanma dilerse Allah mutlaka onun bu günahını bağışlar" buyurmuş ve:
"Onlar çirkin bir iş yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde
Allah'ı anarlar, günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah'tan
başka bağışlayan kim vardır? Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar
etmezler"[AI-i İmran 135] ayeti ile "Kim bir kötülük yapar yahut
kendine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlama dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı
ve çok merhamet edici bulur"[Nisa 110] ayetini okumuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Mace 1/446 (1395).
6676- Hz. Ali der ki:
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir hadis işittiğim zaman Yüce
Allah bu hadisten beni faydalandırırdı. Ashabından biri bana bir hadis
aktardığı zaman da doğru söylediğine dair yemin etmesini ister, yemin etmesi
halinde de ona inanırdım. Ebu Bekr'in bana bildirdiğine göre -ki Ebu Bekr
doğruyu söyler- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kul bir günah
işlediği zaman güzelce abdest ailp iki rekat namaz kılar ve o günahı için
bağışlanma dilerse Allah mutlaka o günahını bağışlar" buyurmuş ve:
"Onlar çirkin bir iş yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah
'ı anarlar, günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah 'tan başka
bağışlayan kim vardır? Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler"[AI-i
İmran 135] ayetini okumuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ebu Davud 2/180 (1521) ve Tirmizi, salat 2/257 (406) ile tefsır 5/288 (306).
6677- Ali b. Ebi Talib
der ki: Birinden bir hadis işittiğim zaman doğru söylediğine dair yemin
etmesini isterdim. Ebu Bekr hariç! Zira Ebu Bekr yalan söylemez. Ebu Bekr'in
bana bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kul bir
günah işleyip de bu günahını hatırladığında kalkıp abdest ailr, iki rekat namaz
kılar ve günahı için Allah'tan bağışlanma dilerse Allah mutlaka onun bu
günahını bağışlar" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Humeydı, Müsned 1/504 (5), Bezzar, Müsned (1/219) ve İbn Adiy, el-Kamil
(3/1190).
6678- Ebu Derda'nın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"insanoğlunun konuştuğu her şey leh veya aleyhinde kayda geçip yazılır.
Kişi bir günah işleyip tövbe etmek istediği zaman yüksekçe bir yere gelip
ellerini Yüce Allah'a açsın ve: ''Allahım! Bu günahımdan dolayı sana tövbe
ediyorum ve bir daha böylesi bir günaha bulaşmayacağım'' desin. Bir daha
işlemediği sürece o günahı bağışlanır.''
Aynısı Hasan( -1 Basri)
kanalıyla Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mürsel olarak rivayet
edilmiştir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Hakim, Müstedrek (1/ 516) ve Beyhaki, Sünenü'l-Kübra (10/154).
6679- Hasan'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kul bir günah işlediği zaman güzelce abdest alır sonra açık bir alana
çıkıp iki rekat namaz kılar ve o günahı için bağışlanma dilerse Yüce Allah
mutlaka o günahını bağışlar. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/327).
6680- Ebu Umame der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında oturmuşken adamın biri
geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Ben şeri cezayı gerektiren bir günah
işledim. Bana cezayı uygula" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) adama yüz vermedi. Adam bir daha aynı şeyi söyleyince namaz için kamet
getirildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mescid'e girip namazı kıldı
ve dışarıya çıktı. Namaz çıkışı Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte yürürken adam peşinden geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Ben cezayı
gerektiren bir günah işledim. Bana cezayı uygula" demeye başladı.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Evinden çıktığında güzelce
abdestini almadın mı?" diye sorunca, adam: "Aldım, ey Allah'ın
Resulü" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Namazı
bizimle birlikte kılmadın mı?" diye sorunca, adam: "Kıldım ey
Allah'ın Resulü" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem); "Yüce Allah o cezanı (veya günahını) bağışladı" buyurdu.
Lafız İbn Abdan'ın
lafzıdır.
Müslim, Sahih'te başka
bir kanalla İkrime b. Aınınar'dan rivayet etti.
Tahric: İsnadı hasendir.
- Müslim, tevbe (44).
6681- Ebu Umame der ki:
Adamın biri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip:
"Yakaladığım bir
kadınla cinsel ilişki dışında her şeyi yaptım" deyince, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), ''Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk
saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu,
öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır"[Hud 114] ayetini okudu.
İsnadı hasendir .
Ebu Huzeyfe bu lafızIa
rivayet etmiştir. Bu ibareyle de İbn Mes'ud'un rivayeti olarak mahfUzdur.
6682- Abdullah (b.
Mes'ud) der ki: Adamın biri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi
ve: "Ey Allah'ın Resulü! Medine'nin bir ucunda yakaladığım bir kadınla
cinsel ilişki dışında her şey yaptım. İşte önündeyim, hakkımda dilediğin hükmü
ver" dedi. Orada bulunan Ömer adama: "Allah bu günahını gizli tutmuş,
sen de gizli bıraksaydın ya" dedi, ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) adama herhangi bir karşılık vermedi. Bunun üzerine adam çekip gitti.
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adamın peşinden birini gönderip
geri çağırdı ve: "Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz
kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak
isteyenlere bir hatırlatmadır"[Hud 114] ayetini okudu. Orada bulunanlardan
bir adam: "Bu sadece bu adama özel bir şey mi?" diye sorunca,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bütün insanlar
için geçerlidir" buyurdu.
Müslim, Sahih'te Yahya
b. Yahya'dan rivayet etti.- Müslim, tevbe (42).
6683- Abdullah b. Abbas
der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bir adam bir
kadını arzuluyordu. Yağmurlu bir günde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) yanında otururken bir iş için izin istedi. Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) izin verince de kalkıp gitti. Giderken bu kadının bir gölette
yıkandığını gördü. Kadını o şekilde görünce yanına geldi ve cinsel ilişki için
bacaklarının arasına yerleşti. Cinsel organını harekete geçirmek istediyse de
püskül gibi durduğunu gördü. Pişmanlık içinde kalkıp Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanına geldi ve olanları anlattı. Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ona: "Birkaç rekat namaz kıl" buyurdu. Bunun
üzerine de Yüce Allah: "Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde
namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak
isteyenlere bir hatırlatmadır"[Hud 114] ayetini indirdi.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Suyuti, Durru'l-Mensur (2/483) .
6684- Enes b. Malik der
ki: Adamın biri Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve:
"Ey Allah'ın Resulü! Büyük küçük ne kadar arzum varsa hepsini yerine
getirmiş biri olarak yanına geldim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) adama: "Allah'tan başka ilah olmadığına, benim de Allah Resulü
olduğuma şahadet etmiyor musun?" diye sorunca, adam: "Tabi ki
ediyorum" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"O zaman (bu tövbenle) Yüce Allah senin büyük küçük bütün arzularını(n
günahını) bağışlamıştır" buyurdu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/486) ve Bezzar, Müsned (4/79-80).
6685- Ebu Hureyre der
ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Kulun biri bir günah işledikten sonra: ''Rabbim! Bir günah işledim! Bu
günahımı bağışla'' deyince, Yüce Allah: ''Kulum. günahlarını bağışlayacak veya
bu günahlarından onu sorumlu tutacak bir Rabbinin olduğunu biliyor'' buyurdu ve
günahını bağışladı. Bir süre geçtikten sonra bu kul başka bir günah işledi ve:
''Rabbim' Bir günah işledim' Bu günahımı bağışla'' dedi. Yüce Allah: ''Kulum, günahlarını
bağışlayacak veya bu günahlarından onu sorumlu tutacak bir Rabbinin olduğunu
biliyor'' buyurdu ve yine günahını bağışladı. Bir süre geçtikten sonra bu kul
başka bir günah işledi ve: ''Rabbimi Bir günah işledim' Bu günahımı bağışla''
dedi. Yüce Allah: ''Kulum. günahlarını bağışlayacak veya bu günahlarından onu
sorumlu tutacak bir Rabbinin olduğunu biliyor. Ameli her ne olursa olsun bu
kulumu bağışlıyorum'' buyurdu ...
Müslim, Sahih'de
Abdullah b. Humeyd kanalıyla Ebu'l-Velid'den rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim, tevbe (30). - Buhari, tevhid (8/199-200) .
6686- Ebu Zer
el-Gifari'nin Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem), O'nun da
Cebrail'den naklen bildirdiğine göre Yüce Allah şöyle buyurur: "Kullarım! Zulmü
kendime haram kıldığım gibi sizlere de haram kıldım. Bundan dolayı birbirinize
zulmetmeyin. Kullarım! Gece gündüz günah işleyenlerdensiniz. Ancak ben bunların
ne olduğuna aldırmayıp bağışlarım. Bundan dolayı benden bağışlanma dileyin ki
sizleri bağışlayayım. Kullarım! Ben doyurmadıktan sonra hepiniz aç kalırsınız.
Benden yiyecek isteyin ki size yiyecek ihsan edeyim. Kullarım! Ben
giydirmedikten sonra hepiniz çıplak kalırsınız. Benden giyecek isteyin ki
giyecek ihsan edeyim. Kullarım! Gece gündüz günah işliyorsunuz. Bütün günahları
size bağışlayacak olan da benim. Bundan dolayı benden bağışlanma dileyin ki
sizleri bağışlayayım. Kullarım! Bana zarar vermeye gücünüz yetmez ki bana zarar
veresiniz. Yine bana fayda vermeye gücünüz yetmez ki bana faydanız dokunabilsin.
Kullarım! Şayet gelmişiniz geçmişiniz, insanınız cinleriniz içinizden en
takvalı kişi gibi olsalar yine de mülkümde bir şey arttıramazlardı. Kullarım!
Şayet gelmişiniz geçmişiniz, insanınız cinleriniz içinizden en günahkar kişi
gibi olsalar yine mülkümden hiçbir şey eksiltemezlerdi. Kullarım! Yine
gelmişiniz geçmişiniz, insanınız cininiz bir yerde toplanıp benden bir şey
istese herkese istediğini veririm ve verdiklerim mülkümden bir şey eksiltmez.
Denize batırılıp çıkarıian iğnenin deniz suyundan eksilteceği kadarını bile
eksiltecek değildir. Kullarım! Her şey sizin amellerinize bağlıdır ve
amellerinize göre size karşliık vereceğim. Bundan dolayı hayır gören kişi
Allah'a hamd etsin. Bundan başka şeyle karşliaşan kişi de bu konuda kendinden
başkasını suçlamasın."
Said b. Abdilaziz der
ki: "Ebu İdris bu hadisi aktardığı zaman saygısından dolayı dizlerinin
üzerine çökerdi."
Müslim, Sahih'de Ebu
Bekr es-San'ani kanalıyla Ali b. Müshir'den rıvayet etti. - Müslim, birr (ss,
56).
6687- Ebu Zer'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah şöyle buyurur: ''Ey Adem oğulları! Günahtan uzak tuttuklarım
hariç hepiniz günahkarsınız. Benden bağışlanma dileyiniz ki sizleri
bağışlayayım. ihtiyaçlarını giderdiklerim hariç hepiniz muhtaçsınız.
ihtiyaçlarınzı benden isteyin ki, bunları gidereyim. Ey Adem oğulları! Doğru
yolu gösterdiklerim hariç hepiniz daldlettesiniz. Benden hidayeti isteyin ki
sizleri doğru yola erdireyim. Benim bağışlama kudretimin olduğunu bilip de
bağışlanma dileyen kişiyi günahlarının ne olduğuna bakmadan bağışlanm. Şayet
gelmişiniz geçmişiniz, diriniz ölünüz, yaşınız kurunuz kullarımın içinden en
günahkar kişi gibi olsalar yine de mülkümden bir sinek kanadı kadarını dahi
eksiltemezler. Yine gelmişiniz geçmişiniz, diriniz ölünüz, yaşınız kurunuz
kullarım içinden en takvalı kişi gibi olsalar yine de mülkümde bir sinek kanadı
kadarını dahi arttiramazlardı. Şayet gelmişiniz geçmişiniz, diriniz ölünüz,
yaşınız kurunuz bir araya gelip bunlardan her bir kişi tüm isteklerini benden
dilese her birine istediğini verir ve birinizin bir iğneyi denize sokup
çıkarması halinde deniz suyundan ne kadar eksiltebiliyorsa bunların da
istekleri mülkümden ancak bu kadarını eksiltebilirdi. Çünkü ben eli açık, cömert
ve varlıklı biriyim. İhsanım da azabım da bir söze bağlıdır. Bir şeyin olmasını
dilediğim zaman ''Ol!'' derim, oluverir."
Tahric: İsnadı hasendir.
Tirmizi 4/656-657 (2495) ve İbn Mace 2/1422 (4257).
6688- Enes b. Malik der
ki: Adamın biri gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Günah işledim" deyince,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbinden bağışlanma
dile!" buyurdu. Adam: "Bağışlanma diledikten sonra tekrar aym günahı
işliyorum" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç veya
dört defa hangisi olduğu konusunda Ömer (b. Ebi Halife) tereddüt etmiştir-:
"Bir daha işlediğin zaman da Rabbinden bağışlanma dile!" buyurdu ve
şöyle devam etti: "(Senden yana) ümitsizliğe kapılan Şeytan olana dek
Rabbinden bağışlanma dile!''
Ebu Bedr, Beşşar b.
Hakem el-Basri'dir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Bezzar, Müsned (4/81-82) Bak: Heysemi, Mecmau'z-Zevaid (10/200-201).
6689- Hz. Aişe der ki:
Cübeyr b. el-Haris, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: ''Ey
Allah'ın Resulü! Çokça günah işleyen biriyim. Bir günaha tövbe ettikten sonra
aynı günahı bir daha işliyorum'' dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey
Cübeyr! Yüce Allah'ın mağfireti senin işleyeceğin günahlardan çoktur''
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Hacer, İsabe (1/226), İbnu'l-Esir, Üsdü'l-Gabe (1/321-322) ve Heysemi,
Mecmau'z-Zevaid (10/200).
Hadiste ismin bu şekilde
"Cübeyr b. el-Haris" olarak geçtiğini gördüm.
Abdulğani'nin dediğine
göre doğrusu Habib b. el-Haris olmalıdır. Abdulğani kitabında bu hadisi
"Eyyub b. Zekvan - Hişam b. Urve - Urve - Aişe" kanalıyla rivayet
etmiştir. Hocamızın kitabında ise ravi ismi "Nuh b. Zekvan Ebu Eyyub"
olarak geçmektedir. Doğrusu da "Ebu Eyyub (Eyyub'ün babası)" değil
"Ahu Eyyub (Eyyub'ün kardeşi)" olmalıdır. Nuh da Eyyub da zayıf
kişilerdir. Doğrusunu Allah bilir.
6690- Simak b. Harb
bildiriyor: Nu'man b. Beşir, "Kendi kendinizi tehlikeye
atmayın"[Bakara 195] ayetini açıklarken şöyle demiştir: "Biriniz bir
günah işlediği zaman ''Bundan dolayı artık tövbem kabul görmez'' diyerek
kendini tehlikeye atmasın. Bunun yerine bağışlanma dileyip tövbe etsin. Yüce
Allah bağışlayan ve merhamet edendir.''
Tahric: İsnadında meçhul
biri olan Ahmed b. el-Fadl es-Saiğ vardır. Diğer ravileri güvenilirdir.
Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (9/245) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/ 501).
6691- Ebu İshak
bildiriyor: Adamın biri Bera b. Azib'e: "Ey Ebu Umara! ''Kendi kendinizi
tehlikeye atmayın''[Bakara 195] ayetinde bahsedilen tehlike, kişinin düşmana
saldırıp öldürülene kadar savaşması mı?" diye sorunca Bera şu karşılığı
verdi: "Hayır! Kişinin günah işledikten sonra: ''Yüce Allah beni asla
bağışlamaz!'' demesidir!"
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Cerir, Tefsir (2/203), Hakim, Müstedrek (2/275-276) Bak:
Suyuti, Dürrü'l-Mensur
(1/500).
6692- Ebu İshak
bildiriyor: Adamın biri Bera b. Azib'e, "Kendi kendinizi tehlikeye
atmayın''[Bakara 195] ayeti konusunda: "Kişinin elinde kılıçla bin kişilik
bir düşman birliğine saldırması mıdır?" diye sorunca Bed şu karşılığı
verdi: "Hayır! Kişinin günah işledikten sonra: ''Artık tövbem kabul
görmez!'' demesidir!''
Tahric: Beyhaki'nin
hocası tanınmamaktadır. Diğer ravileri ise güvenilirdir. İbn Cerir, Tefsir
(2/203) ve Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (9/45).
6693- Yahya b. Said
bildiriyor: Said b. el-Müseyyeb'e ''Allah tövbeye yönelenleri çok
bağışlayandır"[İsra 25] ayeti sorulunca: "Kişinin günah işleyip buna
tövbe etmesi, sonra günahı bir daha işleyip yine tövbe etmesi, sonra günahı bir
daha işleyip yine tövbe etmesidir" dedİ.
Sevri de bunu Yahya b.
Said'den rivayet ederek mutabaat etmiştir.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Mervezı, Zevaidü'z-Zühd 386 (1064), Hennad, Zühd (906), İbn Cem, Tefsir (15/69)
ve Ebu Nuaym, Hilye (2/165).
6694- Vehb b. Cerir,
babasından bildiriyor: Hasan( -ı Basri)'nin yanında oturmuşken adamın biri
geldi ve: "Ey Ebu Said! Bir günah işleyip de buna tövbe eden kişi hakkında
ne dersin?" diye sordu. Hasan: "Bu tövbesiyle Allah'a daha da
yakınlaşır" karşılığını verdi. Adam: "Ya aynı günahı bir daha işleyip
bir daha tövbe ederse?" diye sorunca, Hasan: "Bu tövbesiyle Allah'ın
katındaki değeri daha da artar" karşılığını verdi ve bana: "Bu konuda
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurduğunu işitmedin mi?"
dedi. "Ne buyurdu?" diye sorduğumda da Hasan: "Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Mümin buğday başağı gibi bazen eğilir, bazen
de dik durur'' buyurdu. Başak bu şekilde yetişir. Eken kişi onu biçtiği zaman
hem içinde bulunduğu duruma, hem de Allah'ın ona bu buğdayı ınsan etmesine hamd
eder" dedi ve: "Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine
şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler (derhal Allah'ı
hatırlarlar da) sonra hemen gözlerini açarlar"[A'raf 201] ayetini okudu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Suyuti, Dürrü'l-Mensur (3/632-633).
6695- Ukbe b. Amir
el-Cüheni der ki: Adamın biri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip:
"Ey Allah'ın Resulü! Bazen birimiz bir günah işliyor" dedi. Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu günah aleyhinde yazılır"
buyurdu. Adam:
"Ama sonra bu günah
için bağışlanma dileyip tövbe ediyor" deyince, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bağışlanıp tövbesi kabul edilir" buyurdu. Adam:
"Sonra aynı günahı
bir daha işliyor" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bu günah aleyhinde yazılır" buyurdu. Adam: "Ama sonra yine
bağışlanma dileyip tövbe ediyor" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bağışlanıp tövbesi kabul edilir" buyurdu. Adam: "Sonra
aynı günahı bir daha işliyor" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bu günah aleyhinde yazılır" buyurdu. Adam:
"Ama sonra bu günah
için bağışlanma dileyip tövbe ediyor" deyince, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bağışlanıp tövbesi kabul edilir. Siz (bağışlanma
dileyip tövbe etmekten) usanmadığınız müddetçe Yüce Allah da (bağ(şlayıp
tövbeleri kabul etmekten) usanmaz" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Taberani, M. el-Kebir 17/287 (791) ve Hakim, Müstedrek (4/257) Bak: Heysemi,
Mecmau'z-Zevaid (10/200).
6696- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kul bir günah işlediğinde Yüce Allah'ın bu günahı dilerse bağışlayıp
dilerse de bundan dolayı onu cezalandırabileceğini biliyorsa Allah'ın
bağışlamasını hak eder. ''
Tahric: İsnadı güçlü
değildir. Zehebi, Mizan (1/378) .
6697- Ebu Nusayr der ki:
Ebu Bekr'in azatlılarından biriyle karşılaştığımda ona: "Ebu Bekr'den bir
şeyler (hadis) işittin mi?" diye sordum. Azatlı: "Evet!" deyip
ekledi: "Şöyle dediğini işittim: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Kişi bir günahı günde yetmiş defa işlese dahi (her defasında ona)
bağışlanma diledikten sonra o günahta ısrarcı biri sayılmaz'' buyurduğunu
işittim."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Davud 2/177 (1514) ve Tirmizi 5/558 (3559).
6698- Ebu Sırma der ki:
Vefat anı gelen Ebu Eyyub şöyle dedi: "Şimdiye kadar Resulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) işittiğim bir sözü sizden gizlemiştim. Hz.
Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Şayet günah işlemeyecek olsaydınız
Yüce Allah sizin yerinize günah işleyen bir topluluk yaratır, sonra da onları
bağışlardı'' buyurduğunu işittim."
Müslim, Sahih'de Kuteybe
kanalıyla Leys'ten rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
- Müslim, tevbe (9).
6699- Ebu Hureyre
anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! Senin yanındayken kalplerimiz yumuşuyor ve
sadece ahiretini düşünen kişilerden oluyoruz. Senden ayrılınca ise dünyaya
yöneliyor, vaktinlizi kadın ve çocuklarımızla geçiriyoruz" dediğimizde,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şayet her zaman benim yanımda
olduğunuz gibi kalsaydınız melekler sizinle tokalaşır, evlerinizde sizleri
ziyaret ederlerdi. Şayet günah işlemeyecek olsaydınız Yüce Allah sizin yerinize
günah işleyen bir topluluk yaratır, sonra da onları bağışlardı" buyurdu.
"Ey Allah'ın
Resulü! Bize cennetten ve yapılarının nasıl olduğundan bahset" dediğimizde
ise şöyle buyurdu: "Yapılarının kerpici bir altından. bir gümüştendir.
Harcı saf miskten. çakıllan inci ve yakuttan. toprağı ise zafirandandır.
Cennete giren nimetlere mazhar olur ve asla sıkıntı çekmez. Ölmez ve sonsuza
dek yaşar. Devamlı olarak genç kalıp giysileri eskimez. Üç kişinin duası
karşılıksız kalmaz. Bunlardan biri. adil olan yöneticidir. Diğeri. if tar
yapana kadar oruçlu olan kişidir. Bir diğeri de. mazlumun duasıdır ki mazlumun
duası bulutların üzerinde taşınır. Semanın kapıları bu duaya açılır ve
Rabbimiz: ''izzetim ve celalime andolsun ki kısa bir süre sonra da olsa sana
yardım edeceğim!'' buyurur. ''
Tahric: İsnadı hasendir.
Tirmizi 5/578 (3598) ve İbn Mace ı/557 (ı 752).
6700- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Canım elinde olana yemin olsun ki günah işleyemeyecek olsaydınız Yüce
Allah sizin yerinize günah işleyip bağışlanma dileyecek ve onları bağışlayacak
birilerini getirirdi. "
Müslim, Sahih'de
Muhammed b. Raf}' kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etti.- Müslim, tevbe (11).
6701- Abdullah b. Amr
der ki: Zilzal Suresi nazil olduğunda Ebu Bekr, Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanında oturuyordu ve ağlamaya başladı. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ebu. Bekr' Neden ağlıyorsun?" diye
sorunca, Ebu Bekr: "Nazil olan bu sureden dolayı ağlıyorum"
karşılığını verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Şayet hata ve günah işleyip bağışlanmayacak olsaydınız Yüce Allah hata ve
günah işleyip bağışlanacak başkalarını yaratırdı" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Cerir, Tefsir (30/594) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/594).
6702- Haris b. Süveyd bildiriyor:
Abdullah b. Mes'ud biri Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen,
biri de kendi yanından olmak üzere bize iki söz aktardı. Abdullah dedi ki:
"Mümin kişi günahlarını, altında oturduğu ve her an üzerine düşecek olan
bir dağ gibi ağır görür. Heir kişi ise günahlarını burnuna konan bir sinek gibi
hafif görür ve şu şekilde yaparak kovmak ister. Resulullah da (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir adam üzerinde yiyeceği ve
içeceği olan bineğiyle bir yerde konaklar. Başını koyup az bir uyur. Uyanınca
bineğinin gitmiş olduğunu görür. Onu aramaya çıkar. Ancak susuzluk veya açlık
-hangisi olduğu konusunda İbn Şihab tereddüt etmiştir- ağır gelince kendi
kendine ''Konakladığım yere dönüp orada öleyim'' der. Konakladığı yere geri döner
ve başını koyup uyur. Uyandığında da yiyeceği ve içeceği ile birlikte bineğinin
yanında olduğunu görür. işte Yüce Allah kulunun tövbesine böylesi bir adamın
(bineğini bulmasına) sevinmesinden daha fazla sevinir. "
İsnadı has en olan sahih
bir hadistir.
Lafız İbn Şihab'ın
lafzıdır. Ebu Bedr ise bunu "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurduğu nu işittim: "Yüce Allah kulunun tövbesine ... "
lafzıyla aktarır. Yine: "Ölmek üzereyken ... " lafzını tereddütsüz
kullanır. Geri kalan kısmında ise lafız farklı olsa da mana birdir.
Buhari, Sahih'de Ahmed
b. Yunus kanalıyla İbn Şihab'dan ve Buhari ile Müslim, Ebu Usame ve başkası
kanalıyla A'meş'ten rivayet ettiler. - Buhari, da'vat (7/145-146). - Buhari,
da'vat (7/146) ve Müslim, tevbe (4).
6703- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Biriniz, üzerinde yiyecek ile içeceği bulunan bineği kaçıp gitse. onu
bulmaktan umudunu kesip bir ağacın altına va np uzansa, bu şekilde uzanmışken
de bineğinin gelip başucunda durduğunu görmesine ne kadar sevinirse Yüce Allah
da kulu tövbe ettiği zaman bundan daha fazla sevinir. ''
İsnadı sahihtir.
Müslim, Sahih'de Züheyr
b. Harb ve başkası kanalıyla Ömer b. Yünus'tan ve Buhari ile Müslim, Katade kanalıyla
Enes'ten rivayet ettiler. - Müslim, tevbe (7). - Buhari, Da'vat (7/146) ve
Müslim, tevbe (8).
6704- Abdullalı b. Ömer
der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Sizden önceki toplulukların birinde üç kişi bir yolculuğa çıktılar.
Gecelemek için de bir mağaraya girdiklerinde dağdan yuvarlanan bir kaya parçası
mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine: ''Bizi bu mağaradan
çıkaracak olan şey yaptığımız iyi ameller hürmetine Yüce Allah'a dua etmemizdir''
dediler.
içlerinden biri şöyle
dedi: ''Allahım! Benim ihtiyar bir anne-babam vardı.
Ailemden ve çoluk
çocuğumdan önce ilk onlara akşam sütü içirirdim. Ancak bir gün odun toplamaya
çıktığım için onlar uyuduktan sonra dönebildim. Onlara içireceğim sütü sağdım,
ancak onların uyuduğunu gördüm. Onlardan önce aileme ve çocuklarıma süt vermek
istemediğim için, içinde süt olan tas elimde, uyanıncaya kadar onların başında
beklemeye koyuldum. Şafak söktüğünde de uyandılar ve sütlerini içtiler.
Allahım! Ben bunu sırf senin rızan için yapmıştım. Onun için bizi, önümüzde
duran şu kaya parçasından kurtar''' Bunun üzerine mağaranın kapısındaki kaya
parçası az bir şeyaralandı, ancak çıkabilecekleri kadar değildi."
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "Diğeri ise dedi ki: ''Allahım!
Benim de herkesten çok
sevdiğim bir amcam kızı vardı. Onunla beraber olmak istedim, ancak o buna
yanaşmadı. Daha sonraki yıllardan birinde maddi sıkıntıya düşünce yanıma geldi.
Ona sahip olmama izin vermesine karşılık ona yüz yirmi dinar verdim. O da bunu
kabul etti. Tam ona sahip olacakken: "Hakkm olmadıktan sonra mührü
(bekaretimi) açman sana helal değildir" dedi. Ben de bu şekilde onunla
beraber olmayı uygun görmedim ve ondan uzak durdum. Oysa onu çok seviyordum. Ona
vermiş olduğum altınları da kendisine bıraktım. Allahım! Ben bunu sırf senin
rızan için yapmıştım. Onun için bizi bu sıkıntıdan kurtar!'' Bunun üzerine
mağaranın kapısındaki kaya parçası biraz daha aralandı, ancak yine
çıkabilecekleri kadar değildi. "
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "Üçüncü kişi de dedi ki: ''Allahım!
Ben üç tane işçi tutmuştum. iş sonunda biri hariç diğerlerinin ücretlerini
verdim. Ancak o kişi çekip gittiği için ücretini verememiştim. Ona vereceğim ücret
zamanla çoğaldı ve bu ücret birçok mal yaptı. Daha sonralan adam yanıma geldi
ve: "Ey Allah'ın kulu' Bana ücretimi ver!" dedi. Ben de ona: "Şu
gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve kölelerin hepsi de senin
ücretindendir" karşılığını verdim. Adam bana: "Ey Allah'ın kulu!
Benimle alayetme!" deyince, ben: "Seninle alay etmiyorum"
karşılığını verdim. Bunun üzerine adam onlarınhepsini önüne katıp götürdü.
Geriye hiçbir şey bırakmadı. Allahım! Ben bunu sırf senin rızan için yapmıştım.
Onun için bizi bu sıkıntıdan kurtar!'' Bunun üzerine mağaranın kapısındaki kaya
parçası tamamen açıldı ve çıkıp yürüyerek gittiler. ''
Sahih hadistir.
Buhari, Sahih'de
Ebu'I-Yeman'dan ve Müslim, Abdullah b. Abdirrahman ve başkası kanalıyla
Ebu'l-Yeman'dan rivayet ettiler. - Buhari, icaret (3/51-52). - Müslim, zikr
(3/2100-2101).
6705- Ka'b(u'l-ahbar)
der ki: "Yüce Allah'ın (Cennette) üst üste iki inciden yapılan öyle bir
evi vardır ki üzerinde yetmiş bin konak, her bir konakta yetmiş bin ev, her
evde de yetmiş bin oda bulunur. Bunlarda sadece peygamber veya sıddik veya
şehit veya adil bir lider veya kendi üzerinde muhkem kılınmış kişiler oturur.''
Tahric: İsnadı hasendir.
Hennad, Zühd 1/103-104 (124), Ebu Nuaym, Hilye (5/379-380) ve İbn Ebi Şeybe,
Musannef(13/127) .
Seleme der ki:
Ubeydullah'a: "Kendi üzerinde muhkem kılınan kişi kimdir?" diye
sorduğumda şöyle dedi: "Haram yoldan kadın ve malın peşine düşen kişi
bunlarla karşılaştığı zaman isterse elde edebilir, isterse de uzak durabilir.
Ancak kişi Allah'tan korktuğu için bunlardan uzak durur. İşte kendi üzerinde
muhkem kılınan kişi budur."
6706- Abdullah b. Ömer
der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kifl'i yedi defa andığını
işittim. Onun hakkında şöyle buyurdu: "Kifl, İsrail oğullarından günahkar
bir adamdı. Bir defasında altmış dinar karşılığında bir kadınla birlikte olmak
istedi. Kadınla ilişkiye girmek üzereyken de kadın ağlamaya başladı. Kifl:
''Neden ağlıyorsun?'' diye sorunca, kadın: ''Çünkü bu işi (zinayı) daha önce
hiç yapmadım'' karşılığını verdi. Kifl de: ''Bundan uzak durmak en çok bana
gerekir!'' dedi ve: ''Bu altmış dinan aL, senin olsun. Bir daha da asla Allah'a
isyan etmeyeceğimi'' diye de ekledi. Kifl o gece öldü ve insanlar: ''Kifl
öldü''' demeye başladılar. (Sabah olduğunda) Kifl'in kapısının üzerinde: ''Yüce
Allah, Kifl'i bağışlamıştır'' yazıyordu. "
Tahric: İsnadı zayıftır.
Buhari, Tarih (2/2/65-66).
6707- Abdullah b. Ömer
der ki: Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir hadis işittim ki bunu
bir veya iki veya üç veya dört veya beş veya altı veya yedi değil daha fazla
işittim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kifl,
israil oğullarından bir adamdı ve bu adam hiçbir günahı işlemekten çekinmezdi.
Bir defasında yanına gelen bir kadına kendisiyle birlikte olma karşılığında
altmış dinar verdi. kadınla ilişkiye girmek isteyince kadın ürperdi ve ağlamaya
başladı. Kifl: ''Neden ağlıyorsun? Benden iğrendin mi?'' diye sorunca, kadın:
''Çünkü bu işi (zinayı) daha önce hiç yapmadım ve sadece muhtaç olduğumdan
dolayı bu işi yapmak zorundayım'' karşılığını verdi. Kifl de: ''Daha önce hiç
yapmamana rağmen böyle tepki mi veriyorsun? O zaman gidebilirsin, dinarlar da
senin olsun'' dedi ve: ''Allah'a yemin olsun ki artık asla O'na karşı isyan
etmeyeceğim!'' diye de ekledi. Kifl o gece öldü. Sabah olduğunda Kifl'in
kapısının üzerinde: ''Yüce Allah, Kifl'i bağışlamıştır'' yazıyordu. "
Tahric: İsnadında
tanımadığım ravi vardır. Tirmizi 4/657-658 (2496) .
Ebu İsa der ki: Şeyban
ve başkaları da aynısını A'meş'ten rivayet etmişlerdir. Bazıları da bunu
A'meş'ten Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dayandırmadan rivayet
etmiştir. Ebu Bekr b. Ayyaş da bu hadisi A'meş'ten rivayet etmiş, ancak
rivayetinde "Abdullah b. Abdillah - Said b. Cübeyr İbn Ömer" kanalını
kullanarak hata etmiştir ki böylesi bir rivayet zinciri mahfUz değildir.
6708- Muğis b. Sumey der
ki: "Sizden önceki topluluklardan bir adam günahlar işlemekten çekinmezdi.
Bir gün pişman olup: ''Allahım! Beni bağışla! Beni bağışla!'' deyince
bağışlandı."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Hennad, Zühd 2/468 (941, 942), İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/182),
Ebu Nuaym, Hilye (6/68) ve İbn Ebi Dünya, Hüsnü'z-Zan billah (942).
6709- Mus'ab b. Osman
der ki: Süleyman b. Yesar'ın herkesten güzel bir yüzü vardı. Yanına bir kadın
girip onunla birlikte olmak istediğini söyleyince, o bunu kabul etmedi. Kadın:
"O zaman seni rezil ederim" deyince Süleyman kadını evde bırakıp
koşarak çıkıp kaçtı.
Bu konuda Süleyman b.
Yesar şöyle dedi: "Daha sonra rüyamda Hz.
Yusufu gördüm. Ona:
''Sen Yusuf musun?'' diye sorduğumda, o: ''Evet! Ben (Züleyha'dan) kaçamayan
Yusufum, ama sen (o kadından kaçan) Süleyman'sın!'' dedi."
Tahric: İsnadında meçhul
bir ravi vardır. Diğer ravileri ise güvenilirdir. Ebu Nuaym, Hilye (2/190191)
Bak: İbnu'l-Cevzi, Sifatu's-Safve (2/82), Zehebi, Siyer (4/446) ve Mizzi,
Tehzibu'l-Kemal (1/548).
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın:
Dinden Çıkmışken
Tekrar İslam'a Dönen Abidin Oğlunun Kıssası