ŞUABU’L-İMAN

33.ŞUBE: Allah'ın Nimetleri ve Bu Nimetlere Şükür

 

Abid ile Nar Ağacı Hadisi

 

4300- Cabir b. Abdillah anlatıyor: Bir defasında Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} yanımıza çıktı ve şöyle buyurdu: "Az önce dostum Cebrail yanımdan çıktı. içerdeyken bana şöyle dedi: Ey Muhammed! Beni hakla gönderene yemin olsun ki Allah'ın kullarından bir kul denizin ortasında, genişliği de yüksekliği de otuz arşm olan bir dağın başında Allah'a beş yüz yıl boyunca ibadet etti. Dağın dört bir tarafı da dört bin fersaha kadar denizle çevriliydi. Yüce Allah ona dağın başından bir parmak kalınlığında akıp dağın eteklerinde biriken bir tatlı su kaynağı çıkardı. Bir de bu suyun kenarında yiyecek olarak ona her gece bir tane nar veren bir nar ağacı bitirdi.

 

Akşam olunca dağın başından inip abdestini alıyor, ağaçta biten narı toplayıp yiyordu. Sonra da namazına duruyordu. Eceli yaklaştığı zaman da Rabbinden secdedeyken canını almasını, secdede iken tekrar diriltilene kadar da toprak tarafından olsun başka bir şey tarafından olsun bedeninin bozulmamasını diledi. Yüce Allah da adamın bu isteğini kabul etti. Semaya inip çıkarken bu adamın yanına uğruyoruz.

 

ilm-i ezelde onun hakkında da şunları biliyoruz: Kıyamet gününde diriltilip Yüce Allah'ın huzurunda durunca, Allah: ''Kulumu rahmetimle cennete sokun'' buyurur. Ancak kendisi: ''Rabbim' Amelimle girmek isterim'' der. Yüce Allah bir daha: ''Kulumu rahmetimle cennete sokun" buyurunca, kendisi: ''Aksine amelimle girmek isterim'' der. Bunun üzerine Yüce Allah meleklere: ''O zaman ona verdiğim nimetlerle amelini karşılaştırın'' buyurur. Melekler karşılaştırınca sadece ona verdiği görme nimetinin onun beş yüz yıllık ibadetine karşılık geldiğini. bedeninin geri kalan kısmının ise amelde karşılıksız kaldığını görürler. Bunun üzerine Yüce Allah: ''Kulumu cehenneme sokun!'' buyurur.

 

Cehenneme doğru sürüklenirken: ''Rabbim' Beni rahmetinle cennete sok!'' diye seslenir. Bunun üzerine Yüce Allah: ''Geri getirin''' buyurur. Geri getirip tekrar Allah'ın huzurunda durdurulur. Allah: ''Ey kulum' Hiçbir şeyken seni yaratan kimdU'' diye sorunca, adam: ''Rabbim! Sensin!'' der. Allah: ''Yaratılmanın sebebi sen misin, yoksa rahmetim mU'' diye sorunca, adam: ''Tabi ki rahmetin'' der. Allah: ''Beş yüz sene boyunca bana ibadet edebilme gücünü sana kim verdU'' diye sorunca, adam: ''Sen''' der. Allah: ''Denizin ortasındaki adaya seni yerleştiren, tuzlu suyun içinden sana tatlı suyu çıkaran, senede bir defa meyve vermesi gereken nar ağacından her gece sana bir nar veren, secdede iken canının alınmasını istediğinde bu isteğini yerine getiren kimdi?'' diye sorunca, adam: ''Rabbim! Sensin!'' der.

 

Bunun üzerine Yüce Allah: ''Bütün bunları rahmetimle yaptım. Seni de rahmetimle cennete sokacağım. Kulumu rahmetimle cennete sokun! Ey kulum! Bana çok güzel bir şekilde kulluk ettin!'' buyurur ve onu cennete sokar. Ey Muhammed! Bil ki her şey Allah'In rahmetiyledir. ''

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. Hakim, Müstedrek (4/250-251), Zehebi, el-Mizan (2/227-228), İbn Hacer, el-Lisan (3/108-109) ve Ukayli, ed-Du'afa (2/144-145).

 

 

 

4301- Katade der ki: "Sayılarının çokluğuna rağmen gerçek müslümanlar azdır. Allah'a yönelik hüsnü zan içinde olun. İhtiyaçlarınızı ondan isteyin. Rahmetine de amellerinizden daha fazla güvenin. Zira kurtulan ancak Allah'ın rahmetiyle kurtulacak, helak olan da amelleriyle helak olacaktır."

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

4302- Vehb b. Münebbih der ki: Bir ab id, Allah'a elli yıl boyunca ibadet etti. Allah adama: "Seni bağışladım" diye vahyedince, ab id: "Ey Rabbim! Ben günah işlemedim ki beni bağışlayasın" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah'ın emriyle abidin boyun damarlarından biri çarpmaya başladı. Damar çarpıntısıyla adam uyuyamadı, namaz da kılamadı. Damarın çarpıntısı durunca da uyudu. O gecenin meleği yanına gelince abid gece vakti çektiği sıkıntıdan yana ona yakınıp: "Damarın bana verdiği sıkıntıdan bir şey yapamadım" dedi. Melek de: "Rabbin: ''Elli yıllık ibadetin ancak o damarın çarpıntısının durmasına denktir'' diyor" dedi.

 

Tahric: İbn Ebi Dünya, Kitabu'ş-Şükr (145), Ebu Nuaym, Hilye (4/68) ve Suyuti, ed-Dürrü'lMensur (5/45).

 

 

 

4303- Haşim oğullarının azatlısı Ebu Eyyub el-Kureşi der ki: Hz. Davud: "Rabbim! Bana verdiğin en basit nimet nedir?" diye sorunca, Yüce Allah ona: "Ey Davud! Nefes alıp ver" diye vahyetti. Hz. Davud nefes alıp verince, Yüce Allah: "İşte sana verdiğim en basit nimet budur" buyurdu.

 

Tahric: İbn Ebi Dünya, Kitabu'ş-Şükr (146) ve Suyuti, Dürrü'l-Mensur (5/44).

 

 

 

4304- Muhammed b. Salih der ki: Alimlerden biri "Allah'ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız''[Nahl 18] ayetini okuduğu zaman şöyle derdi: "Kula, Allah'ı hakkıyla idrak edemeyeceği ilmini verdiği gibi nimetlerini de saymaktan aciz olduğu ilmini veren Allah'ı bütün eksikliklerden tenzih ederim. Allah, alimlerin kendisini hakkıyla idrak edemeyeceklerini bilmelerini imandan saydığı gibi, nimetlerini saymaktan aciz olduklarını bilmelerini de bu nimetlere karşı şükür olarak kabul etmiştir. Zira Allah kullarının kendilerini aşan şeyleri idrak edemeyeceklerini bilmektedir."

 

Tahric: İbn Ebi Dünya, Kitabu'ş-Şükr (198) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (S /44).

 

 

 

4305- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ameliyle kurtulabilecek hiç kimse yoktur" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Sen de mi?" diye sorduklarında: "Yüce Allah bana merhamet etmedikten sonra ben de'" karşılığını verdi.

Müslim, Sahih'de Züheyr kanalıyla Cerir'den rivayet etti.

 

Tahric: İsnadında tanımadığımız ravi vardır. - Müslim, sıfatu'l-münafikin (74).

 

 

 

4306- Ali b. Muhammed el-Mervezi der ki: Ebu Abdillah el-Kerki bana şöyle bir beyit okudu: "Kişi hastalandığı zaman malını ve çocuklarını düşünemez."

Ebu Zekeriya b. Ebi İshak, Ebu'l-Kasım Abdullah b. Muhammed el-Fakih'ten, o da şairlerden birinden şu şiiri nakleder: "Mal biriktirmek hoşuma gitse de Asla sağlığımın yerini tutamaz

Mal güzeldir ve çocuk da değerini arttırır

Ancak hastalık sana malı da çocuğu da unutturur."

Kerki'nin de sözünde mal ve çocuk sevgisi işlenmiştir.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

4307- Ebu Derda der ki: "Zenginlik beden sağlığındadır."

 

Tahric: İbn Ebi Dünya, Kitabu'ş-Şükr (101).

 

 

 

4308- Said b. Ebi Arube bildiriyor: Katade ile Hasan, "İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür"[Adiyat 6] ayetini açıklarken: "Bundan kasıt, nimete karşı nankör olmasıdır" demişlerdir.

 

Tahric: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/306).

 

Ebu Nasr (Abdulvehhab) der ki: Kelbi'nin "İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür"[Adiyat 6] ayetini açıklarken şöyle dediğini işittim: "Kenud, bir şey vereceği zaman cimri davranan kişidir. Bu kişi bineğinin arkasına kimseyi almaz. Kölesini aç bırakır. Yemeğini başkalarıyla paylaşmayıp tek başına yer. Yakınlarından ihtiyaç sahiplerinden yardımlarını esirger. Kişi bu özellikleri üzerinde taşıdığı zaman ancak kenud birisi sayılır."

 

 

4309- Şuayb b. el-Habhab bildiriyor: Hasan b. el-Hasan, "İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür''[Adiyat 6] ayetini açıklarken: "Başına gelen musibetleri sayıp durur da nimetleri unutur" demiştir.

 

Tahric: İbn Ebi Dünya, Kitabu'ş-Şükr (62) ve İbn Cerir, Tefsir (30/278) Bak: Suyutil Dürrü'l-Mensur (8/306).

 

 

 

4308- Said b. Ebi Arube bildiriyor: Katade ile Hasan, ''İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür"[Adiyat 6] ayetini açıklarken: "Bundan kasıt, nimete karşı nankör olmasıdır" demişlerdir.

 

Tahric: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (8/306).

 

Ebu Nasr (Abdulvehhab) der ki: Kelbi'nin ''İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür"[Adiyat 6] ayetini açıklarken şöyle dediğini işittim: "Kenud, bir şey vereceği zaman cimri davranan kişidir. Bu kişi bineğinin arkasına kimseyi almaz. Kölesini aç bırakır. Yemeğini başkalarıyla paylaşmayıp tek başına yer. Yakınlarından ihtiyaç sahiplerinden yardımlarını esirger. Kişi bu özellikleri üzerinde taşıdığı zaman ancak kenud birisi sayılır."

 

 

 

4309- Şuayb b. el-Habhab bildiriyor: Hasan b. el-Hasan, ''İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür"[Adiyat 6] ayetini açıklarken: "Başına gelen musibetleri sayıp durur da nimetleri unutur" demiştir.

 

Tahric: İbn Ebi Dünya, Kitabu'ş-Şükr (62) ve İbn Cerir, Tefsir (30/278) Bak: Suyuti, edDürrü'l-Mensur (8/306).

 

 

 

4310- Abdullah der ki: Mahmud el-Varrak bu yönde bana şöyle bir şiir okudu:

"Ey işlerinde zalimce davranan kişi

Dil ki zulüm geri dönecektir sahibine

Nereye kadar ve ne zamana dek

Delalardan yakınıp unutacaksın nimetleri."

 

Tahric: İbn Ebi Dünya, Kitabu'ş-Şükr (63).

 

 

 

4311 - Osman b. Cafer der ki: Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et- Taberi

bize şöyle bir şiir okudu:

"İki huy var ki hiç beğenmem

Zenginin şımarmasıdır biri, diğeri fakirin zilleti

Zengin olursan azıp şımarma

fakir düşersen de esef et zamana."

 

Beyhaki der ki: "Şükür secdesi konusunda gelen rivayetleri es-Sünenu'l-Kübra'da zikrettik. Bu rivayetler de bize nimet verene şükretmenin gerekliliğini göstermektedir. Muvaffakiyet Allah'tandır." - Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (2/369-370).

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

Yüce Allah'ın İhsan Ettiği En Büyük Nimet Olan Aklın Fazileti