ŞUABU’L-İMAN

28.ŞU’BE:...Savaştan Kaçmamak

 

Düşman Karşısında Direnmek

ve Savaştan Kaçmamak

 

Yüce Allah: "Ey iman edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çok anın ki başanya erişesiniz"[Enfal 45] buyurmuştur. Yine: "Ey inananlar! Savaş için ilerlerken kafirlerle toplu halde karşılaştığınızda onlara arkanızı dönmeyin. Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, o gün arkasını düşmana dönen kimse Allah'tan bir gazaba uğramış olur. Onun varacağı yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüştür!"[Enfal 15, 16] buyurmuştur.

 

Yine: "Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde yüz kişi bulunursa, inkar edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir"[Enfal 65] buyurmuş, sonra da bu ayeti: "Şimdi Allah yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelir. Eğer sizden bin kişi olursa, Allah'ın izniyle ikibin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir"[Enfal 66] ayetiyle nesh etmiştir.

 

Bu şekilde Yüce Allah müslümanların iki katı olan düşmanla savaşmayı farz kılmış ve daha önceki ayetlerle de savaş alanından kaçmayı haram kılmıştır. Müslümanların, kendilerinden iki kat daha fazla olan düşmana karşı mücadelenin emredilmesi savaş hilesi dışında olan durumlar içindir. Zira müslümanlar tuzak kurup kaçtıklarını düşmana göstermek için geri çekilebilir, düşman dağılmaya başlayınca da tekrardan hücuma geçebilirler.

 

Veya savaşı daha uygun bir alana taşıma amaçlı müslümanlar geriye çekilebilirler. Veya düşmanı geride, hazırda bekleyen müslüman kuvvetlerin tuzağına düşürmek için kaçıyormuş izlenimi verilebilir, bu şekilde de geride bekleyen kuvvetlerle birleşip düşman üzerine saldırıya geçebilirler.

 

 

 

3999- Salim Ebi'n-Nadr bildiriyor: Abdullah b. Ebi Evfa'nın bana yazdığım göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin ve Allah'tan afiyeti isteyin. Düşmanla karşdaştığınız zaman da sabredin. Bilin ki cennet kılıçların gölgesi altındadır."

 

Buhari, Sahih'de Abdullah b. Muhammed kanalıyla Muaviye b. Amr'dan rıvayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahih, ravileri güvenilirdir. - Buhari, cihad (4/9,23-24).

 

 

 

4000- Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yedi büyük günahtan sakının!" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar nedir?" diye sorulunca da: "Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram klıdığı canı haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş alanından kaçmak ve masum iffetli kadınlara iftirada bulunmaktır" buyurdu.

 

Müslim, Sahih'de Harun b. Said'den ve Buhari de Abdulaziz el-Uveysi kanalıyla Süleyman'dan rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir, ancak tanımadığımız ravisi vardır. - Müslim, iman (145). - Buhari, vasaya (3/195) ile hudud (8/33).

 

 

 

4001 - İbn Abbas der ki: "Yüce Allah önce Müslümanlardan yirmi kişinin iki yüz düşmandan kaçmamasını emretti. Daha sonra: "Şimdi Allah yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelir''[Enfal 66] ayetini indirdi ve Müslümanlardan yüz kişinin iki yüz düşmandan kaçmamasını emretti."

 

Ravilerinin tümü güvenilirdir.

 

Süfyan der ki: "Yüce Allah yolunda solunan toz ile cehennem ateşinin dumanı bir müminin içinde bir araya gelmezler."

 

Süfyan'ın bu sözü merfU olarak Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha önce zikredilmiştİ.

İbn Abbas'ın hadisini ise Buhari, Sahih'de İbn Uyeyne'den rivayet etti.

 

3952. hadise bakınız.

Buhari, tefsir (5/201).

 

 

 

4002 - İbn Ömer der ki: Bir ordunun içindeyken savaş esnasında müslümanlar bozguna uğrayıp kaçtı. Ben de kaçanlar arasındaydım. Birbirimize: "Savaş alanından kaçıp Allah'ın azabına maruz kaldık. Bizi kimselerin göremeyeceği bir yere gidelim" demeye başladık. Sonra: "Medine'ye gidip kendimize azık alalım" deyip Medine'ye geldik. Geldiğimizde: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) huzuruna çıkalım, belki bizim için tövbe vardır" dedik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazına çıkınca:

"Ey Allah'ın Resulü! Biz savaş alanından kaçanlarız" dedik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Aksine siz geri dönmek üzere kaçtmız. Her müslümanın yardımcısı da benim" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Davud 3/106 (2647) ve Tirmizi 4/215 (1716).

 

 

 

4003- Nuaym b. Ebi Hind der ki: Kadisiye savaşı sırasında adamın biri:

"Allahım! Karım kambur, siyah ve ağzı bozuk biridir. Bugün beni onun yerine cennet hurilerinden biriyle evlendir" dedi. Daha sonra onunla karşılaştıklarında düşmanlardan iri kıyım bir süvarinin boğazına yapışmıştı ve: ''Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sadık kaldılar ... "[Ahzab 23] ayetini okuyordu. Ayeti bitirince ikisi de öldü.

 

Tahric:Ravileri güvenilirdir. Abdullah b. el-Mübarek, Cihad 133 (132) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (5/299-300).

 

 

 

4004- Humeyd b. Abdirrahman el-Himyeri bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından Humame adında bir adam Hz. Ömer'in hilafeti zamanında İsfahan'a (cihada) gitti. Orada: "Allahım! Humame sana kavuşmak istediğini söylüyor. Eğer Humame bunda samimi ise onu sözünü doğru çıkar. Samimi değilse de onu sana kavuştur. Allahım! Humame'yi bu yolculuğundan geri çevirme" dedi. Mide rahatsızlığından da İsfahan'da vefat etti. Bunun Üzerine Ebu Musa el-Eş'ari kalkıp: "Ey insanlar! Vallahi Peygamberinizden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işittiğimiz şeylere dayanarak Humame şehit biri olarak ölmüştür" dedi.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. ibnu'l-Mübarek, Cihad 137-138 (141), Tayalisi, Müsned (s. 68-69), Ahmed, Müsned (4/408), Ebu Nuaym, Ahbaru Isbehan (1/71) ve Taberani, M. el-Kebir 4/61 (3610).

 

 

 

4005- Kasım Ebu Abdirrahman der ki: "Fadale b. Ubeyd'in komutasında kara savaşına çıktık ki Fadale bundan başka kara savaşına çıkmış değildi. Hızlı bir şekilde yol alırken biri Fadale'ye: "Ey komutan! İnsanlar arasında kopukluk oldu. Biraz dur da geride kalanlar yetişsin" dedi ki o zamanlar idareciler Yüce Allah'ın kendilerinden sorumlu kıldığı kişilerin sözlerini dinlerdi. Bunun üzerine Fadale çayırlık olan bir mekanda durdu. Bu çayırlıkta bir kale, kalenin de suru vardı. Fadale durunca yanındakilerden bazıları onun gibi durdu, bazıları da inip mola verdi. O esnada aramızda bıyıklarında kırmızılık olan bir adam gördük. Adamı Fadale'ye getirdik ve: "Bu adam bizden herhangi bir söz almadan ve anlaşma yapmadan kaleden aşağıya indi" dedik. Fadale adama: "Neden öyle yaptın?" diye sorunca, adam şöyle dedi: "Dün gece domuz eti yiyip içki içtim. Uyuduğumda da rüyamda iki adam yanıma gelip midemi yıkadılar. Sonra özellikleri aynı olan iki kadın gelip bana: ''Müslüman ol!'' dediler. Ben de müslüman oldum."

Çok geçmeden kaleden bize doğru taş atmaya başladılar. Gelen bir taş da bu adamın boynuna isabet edip öldürdü. Fadale: "Allahu Ekber! Az amel yaptı, ama çok sevap kazandı. Arkadaşınızın cenaze namazını kılın" dedi. Bunun üzerine adamın cenaze namazını kılıp defnettik. Ben bu olaya bizzat şalıit oldum.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Abdullah b. el-Mübarek, Cihad 145-146 (150).

 

 

Beyhaki der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında da öylesi olaylar gerçekleşmişti. Fadale b. Ubeyd de böylesi durumda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uygulamasına dayanarak bu sözünü söylemiş olmalıdır."

 

 

 

4006- Bera der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına demir zırhını giymiş bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Savaşayım mı, yoksa müslüman mı olayım?" diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Önce müslüman ol sonra savaş" buyurdu. Adam, müslüman olduktan sonra savaşarak öldü. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Az amel işledi, ama çok sevap kazandı" buyurdu.

Buhari ile Müslim, Sahih'de rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Buhari, cihad (3/206) ve Müslim, imaret (144).

 

 

 

4007- Ebu Hureyre bildiriyor: Amr b. Ukayş'ın Cahiliye'den kalma alacağı bir faiz vardı. Onu alana kadar da müslüman olmayı hoş görmedi. Uhud savaşı sırasında gelip: "Amcam oğulları nerede?" diye sordu. "Uhud'da" denilince: "Filan kişi nerede?" diye sordu. Yine: "Uhud'da" dediler. "Filan kişi nerede?" diye sorunca, yine: "Uhud'da" dediler. Bunun üzerine zırhını giydi, bineğine bindi ve Uhud'a doğru yöneldi. Müslümanlar onu gördüklerinde: "Bizden uzak dur ey Amr!" dediler. Ancak kendisi: "Ben de iman ettim!" dedi ve yaralanıncaya kadar savaştı. Daha sonra yaralı bir şekilde ailesinin yanına götürüldü. Yanına Sa'd b. Muaz gelip kız kardeşine:

"Ona sor, kavmini korumak için mi veya müşriklere karşı bir düşmanlığı olduğu için mi yoksa Allah adına onlara öfkesinden dolayı mı savaştı?" dedi. Amr: "Bilakis Allah ve Resulü için (kafirlere) duyduğum öfkeden dolayı savaştım" cevabını verdi. Öldüğünde cennete girdi. Yüce Allah için tek bir vakit bile namaz kılmamıştı.

 

Tahric: İsnadı sahib, ravilerinin tümü güvenilirdir. Ebu Davud 3/43 (2537).

 

 

 

4008- İbn Ömer bildiriyor: Ashabıyla birlikte savaşa çıkan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir bedevinin çadırının yanından geçerken bedevi, çadırının kenarını aralayıp açtı ve: "Bunlar kim?" diye sordu. Ona: "Bunlar savaşa giden Resulullah ile ashabı" denilince: "Bu savaşta dünyalık bir şeyler de elde edecekler mi?" diye sordu. "Evet, ganimet elde edecekler. Bu ganimet de müslümanlar arasında paylaştırılacak" denilince genç devesine gidip yularını bağladı ve müslümanlarla birlikte yola koyuldu.

Bedevi yolda giderken genç devesiyle Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına yaklaşmak için uğraşıyor, ancak ashabı onu uzaklaştırmaya çalışıyordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu durumu görünce: ''Bırakm Necd'li adam yanıma gelsin. Canım elinde olana yemin olsun ki cennet krallarından biridir" buyurdu.

Düşmanla yapılan savaşta da bu bedevi şehit düştü. Şehit düştüğü Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirilince gelip mutlu (veya sevinçli) bir şekilde ve gülerek başucunda oturdu. Ardından ondan yüzünü çevirdi. "Ey Allah'ın Resulü! Önce mutlu bir şekilde güldüğünü, sonra da ondan yüzünü çevirdiğini gördük" dediğimizde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gördüğünüz mutluluğum (veya sevincim) onun Yüce Allah'ın katındaki değerini gördüğümden dolayıydı. Ondan yüzümü çevirmemin sebebi de hurilerden olan eşinin o sırada gelip başucunda durmasıydı" buyurdu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/381).

 

 

 

4009- Cerir (b. Abdillah) der ki: Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile yola çıktık. Yolda Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uzaktan bir adamın geldiğini görünce: "Şu gelen adam en son şu vakitte yemek yemişti ve benim yanıma geliyor" buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adama doğru hızlanınca biz de onunla birlikte hızlandık. Yanına vardığımızda onun genç biri olduğunu gördük. Genç adamın, şalgam yemekten dudakları parçalanmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona nereden geldiğini sorunca genç nereden geldiğini anlattı ve: "Yesrib'e, biat etmek için Muhammed'e gidiyorum" dedi.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Muhammed benim" deyince, genç: "esSelamu aleyke ey Allah'ın Resulü!" diye selam verdi ve: "Bana İslam'ı anlat" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, benim de Allah'ın Resulü olduğuna şahadet etmen ve Allah katından getirdiklerimi kabul etmendir" buyurunca, genç: "Kabul ediyorum" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunun yanında namazı kılmandır" buyurunca, genç: "Bunu da kabul ediyorum" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunun yanında zekatı vermendir" buyurunca, genç: "Bunu da kabul ediyorum" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunun yanında Ramazan orucunu tutmandır" buyurunca, genç: "Bunu da kabul ediyorum" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunun yanında haccı ifa etmendir" buyurunca, genç: "Bunu da kabul ediyorum" dedi.

 

Sonrasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gitti. Ancak Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gence İslam'ı anlatırken bu konuda ne diyeceğini duymak için itişerek yanına yaklaşmıştık. Zira bu yönde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) soru sormaktan çekiniyorduk. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidince biz de gittik. Genç giderken devesinin ayağı yerdeki bir fare deliğine girip düşünce düşüp boynu kırıldı ve öldü. "Ey Allah'ın Resulü! Genç öldü" denilince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi. Önce bir baktı, sonra da ondan yüzünü çevirdi ve: "Yıkamak için götürün" buyurdu. Bu emirle genci suya taşıyıp yıkadık. Kokular sürüp kefenledik. Ardından Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mezarına lahit yapm, çukur şeklinde açmayın. Zira lahitti mezar bizim. çukur ise Ehl-i kitaptan olanlarındır" buyurdu.

Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gencin mezarının başında oturdu ve bizimle hiç konuşmadı. Bir ara bize: "Size bu gencin hikayesini anlatayım mı?" buyurdu ve şöyle devam etti: "Bu adam az amel yapıp çok sevap elde edenlerden biridir. Yüce Allah'ın, haklarında: ''İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlara gelince, işte güvenlik ve hidayete ermiş olanlar onlardır''[En'am 82] buyurduğu kişilerdendir. Demin ondan yüzümü çevirdim, çünkü iki meleğin onun ağzına cennet meyvelerinden bir şeyler koyduklarını gördüm ve onun aç olarak öldüğünü anladım. ''

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. Ahmed, Müsned (4/358, 358, 359), Taberani, M. el-Kebir 2/319 (2329) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (3/309).

 

 

 

4010- Abde b. Abdirrahim der ki: Bizans topraklarına savaşa çıktık. Yol boyunca bize hepimizden iyi Kur'an okuyan, hepimizden fazla fakih olan ve feraiz ilmini hepimizden daha iyi bilen bir genç de yoldaşlık etti. Bu genç gecelerini ibadetle, gündüzlerini de oruçla geçiriyordu. Bir kalenin yanından geçerken orada durma emri bize verilmediği halde bu genç adam bizden ayrılıp kaleye doğru gitti. Biz orada bevledeceğini düşündük, ancak surların arkasında bulunan Hıristiyan bir kadınla bakışınca kadına aşık oldu.

 

 

 

 

664

 

Kadına Rumca: "Seninle nasıl birlikte olabilirim?" diye sorunca, kadın:

"Şayet Hıristiyan olursan kalenin kapısını sana açarız ve o zaman senin olurum" dedi. Adam kadının dediğini yapınca onu kaleye aldılar. Çıktığımız savaşı büyük sıkıntı ve üzüntüler içinde tamamladık. Zira içimizden her bir kişi sanki kendi çocuğu bunu yapmış gibi adamın durumuna üzülmüştü.

 

Daha sonraları çıktığımız başka bir savaşta bu kalenin yanında geçerken o adamın Hıristiyanlarla birlikte surların üzerinden bize baktığını gördük. Ona: "Ey filan! Bildiğin o Kur'an'a ne oldu? O ilmin nereye gitti? O namazlarına ve oruçlarına ne oldu?" diye sorduğumuzda şu karşılığı verdi: "Bilin ki Kur'an'ın tümünü unuttum. Kur'an'dan da sadece ''İnkar edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır. Bırak onları yesinler, zevk alsınlar; ümit onları avundursun; ilerde öğrenecekler''[Hicr 2-3] ayetini hatırlıyorum."

 

İsnadında tanımadığımız ravi vardır.

 

Beyhaki der ki: ''Şaki olması takdir edilen kişinin durumu işte böyle olur.

Allah bizleri böylesi bir şeyden korusun. Saadet ehlinden (cennetlik) olması takdir edilen kişinin durumunu da daha önce zikretmiştik. Yüce Allah'tan, lütfuyla muvaffakiyeti ve günahlardan uzak tutulmayı diliyoruz."

 

 

 

4011- Ali b. Hilal el-Bihili der ki: Kabilesinden bir adam Sıla'ya: "Ey Ebu's-Sahbi! Rüyamda bana bir, sana da iki şahadetin verildiğini gördüm" deyince, Sıla: "Hayrolsun! İnşaallah sen şehit olacaksın. Ben de oğlumla birlikte şehit olacağım" karşılığını verdi. Yezid b. Ziyid zamanında Sicistan'da karşılaştıkları Türklerle yaptıkları savaşta müslümanlardan ilk hezimete uğrayan ordu Sıla'nın da içinde bulunduğu ordu oldu. Ordu hezimete uğrayınca Sıla oğluna: "Annenin yanına dön!" dedi. Oğlu: "Babacığım! Hayırlı olanı kendine isteyip benim geri dönmemi mi istiyorsun? Vallahi senin benden daha fazla anneme hayrın dokunur" karşılığını verince, Sıla: "Böyle diyorsan o zaman ilerle! İlerle!" dedi. Bunun üzerine oğlu yaralanıp düşünceye kadar savaştı. Sıla da ok atmaya başladı ki usta bir atıcıydı. Bu şekilde baba ile oğul birbirinden ayrıldıktan sonra Sıla yürüyerek yerde ölü yatan oğlunun yanına geldi. Başında durup dua ettikten sonra o da ölene kadar savaştı.

 

Tahric: İsnadında bir sakınca yoktur. ibnu'l-Mübarek, Cihad 148 (154).

 

 

 

4012- Milik der ki: Bana bildirilene göre Abdulvehhab b. Buht savaşa çıkmıştı. Bineği hareket ederken: "Umulur ki Rabbim beni doğru yola ulaştırır" dedi ve çıktığı bu savaşta da şehit düştü.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

4013- Abdullah b. Sinan der ki: İbnu'l-Mübarek ve Mu'temir b. Süleyman ile Tarsus'taydık. Bir ara insanlar: "Savaşa! Savaşa!" diye çağrılar yapınca İbnu'l-Mübarek savaş alanına çıktı. Diğer müslümanlar da onunla birlikte çıktılar. Müslümanlarla düşmanlar karşı karşıya saf tutunca RumIardan biri alana çıkıp meydan okudu ve düello yapmak istedi. Müslümanlardan biri adamın karşısına çıktı. RumIardan olan kişi saldırıya geçip o müslümanı öldürdü. Bu şekilde meydan okuyarak altı müslümanı öldürdü. Sonrasında safların ortasında gurur içinde salınarak dolaşmaya başladı ve meydan okumalarına devam etti. Ancak müslümanlardan hiç kimse karşısına çıkmadı.

Bunun üzerine İbnu'l-Mübarek bana döndü. "Ey Abdullah! Şayet ölürsem şöyle şöyle yaparsın" dedi ve bineğini sürüp adamın karşısına çıktı. Karşılıklı biraz çarpıştıktan sonra da Rum adamı öldürdü ve düşmanlara meydan okudu. Karşısına başka bir kafir çıkınca onu da öldürdü. Bu şekilde de kafirlerden altı kişiyi öldürdü. Bir daha meydan okudu, ancak cesaret edip çıkan olmadı. Bunun üzerine bineğini sürdü, safların arasında biraz dolaştıktan sonra ortadan kayboldu. Çok geçmeden onu benden ayrıldığı yerde gördüm. Gelince bana: "Ey Abdullah! Ben henüz hayattayken bunu kimseye anlatırsan ... " şeklinde bir söz söyledi. Bundan dolayı İbnu'l-Mübarek hayattayken bu olayı kimseye anlatmış değilim.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

4014- Malik b. Dinar der ki: Zaviye savaşında Abdullah b. Galib: "Önümde bir şey (şahadeti) görüyorum ve ona sabredemiyorum! Haydi cennete doğru gidelim!" dedi. Sonra kılıcının kımm kırıp düşmanın arasına daldı. Öldürülünceye kadar da savaştı. Mezarından da misk kokusu gelirdi. Bir ara mezarına gittim. Mezarından toprak alıp kokladığımda misk gibi koktuğunu gördüm.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Nuayın, Hilye (2/257-258).

 

 

 

4015- Ali b. Bekkar der ki: "Rum topraklarında binek üzerinde, bağırsakları eyerin üzerine dökülmüş olan müslüman bir adam gördüm. Adam bağırsaklarım karnına sokup sarıkla sıkıca bağladı ve savaşa devam etti. O haliyle bile kafirlerden on küsur kişiyi öldürdü.''

 

Mahbub b. Musa, Ebu Salih el-Antaki el-Ferra'dır ve rivayette dürüst biridir.

 

 

 

4016- Muhammed b. Fudayl b. İyad der ki: Abdullah b. el-Mübarek'i rüyamda gördüm. Ona: "En hayırlı amelin hangisi olduğunu gördün?" diye sorduğumda: "En son yaptığım şeydi" dedi. Ona: "Allah yolunda nöbet ve cihad mı?" diye sorduğumda: "Evet!" dedi. Ona: "Rabbin sana ne yaptı?" diye sorduğumda da: "Bağışlama üzerine bağışlamayla beni bağışladı ve cennet ahalisinden (veya hmilerinden) olan bir kadın benimle konuştu" dedi.

 

 

 

4017- Kasım b. Osman el-Cev'i der ki: Kabe'yi tavaf ederken bir adam gördüm. Yanına yaklaştığımda hep: "Allahım! İhtiyaç sahiplerinin ihtiyacını giderdin, ama benim ihtiyacımı gidermedin" deyip durduğunu işittim. Adama: "Neyin var hep aynı şeyi söyleyip duruyorsun?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Sana sebebini anlatayım. Değişik beldelerden yedi kişi, düşman topraklarında bir savaşa katılmış ve esir düşmüştük. Boynumuzu vurmak üzere bizi ayırdıklarında semaya baktım. Açılmış yedi kapı ve her biri bir kapının yanında duran cennet hurilerinden yedi tane huri gördüm. İçimizden biri öne alınıp boynu vurulunca hurilerden biri elinde mendille adamın yanına indi. Bu şekilde altı kişinin boynu vuruldu. Geriye ben, bir kapı ve kapıda duran bir huri kaldık. Boynum vurulmak üzere öne alındığımda içlerinden biri beni bağışlamak istedi. Boyunlarımızı vuran kişi de beni o adama bağışladı. Bunun üzerine semadaki kapının yanında duran hurinin: ''Neler kaçırdığını biliyor musun ey mahrum!'' dediğini işittim. Sonrasında kapıyı kapattı. Kardeşim! İşte ben de kaçırdığım şeylere yanıyorum."

Kasım ekledi: Ben bu adam'ın boynu vurulan diğer altı kişiden daha üstün olduğunu düşünüyorum. Zira onların göremediklerini kendisi görmüş ve kaçırdıklarının hasretiyle amel etmek için hayatta bırakılmıştır.

 

Tahric: İsnadında tanımadığımız ravi vardır. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/383).

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

29.Şu’be: Ganimetin Beşte Birini (Humsu) İmama veya Onun Görevlendirdiği Kişiye Vermek