ŞUABU’L-İMAN

25.ŞU’BE: Menasik

 

Arefe Günü Arafat'ta Vakfe Yapmak, Arafat'ın Fazileti Hakkında Rivayetler, Cemreleri Taşlamanın ve Kurban Kesmenin Aslı

 

3772- Abdurrahman b. Ya'mur ed-Dili der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Hac Arafat'tır (vakfedir). Hac Arafat'tır. Kim Cem' gecesi (Arefe gününü bayram gününe bağlayan gece) fecirden önce (Arafat'a) gelirse haccı tamamdır. Mina günleri üçtür. Kim iki gün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dönmek isterse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. ''

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Tirmizı 3/237 (890), Beyhaki, Sünen (5/116), Ebu Davud 2/485, 486 (1949), Nesai (5/256, 264, 265) ve İbn Mace 2/1003 (3015)

 

 

 

3773- Tank b. Şihab bildiriyor: Yahudilerden bir adam Hz. Ömer'e: "Ey müminlerin emiri! Sizin Kitab'ınızda okuduğunuz bir ayet vardır. Eğer o ayet biz Yahudiler topluluğuna inmiş olsaydı, biz o günü bayram ilan edinirdik" dediler. Ömer: "O hangi ayettir?" diye sorunca: "Bugün din in izi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslam'a razı oldum"[Maide 3] ayetidir" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ömer: "Vallahi bu ayetin indiği günü ve zamanı biliyorum. Bu ayet Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem), cuma günü Arefe günü inmiştir" dedi.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

Buhari ve Müslim bunu Sahih'lerinde Cafer b. Avn kanalıyla rivayet ettiler. - Buhari (1/16) ve Müslim 3/2313 (5).

 

 

 

3774- Cabir der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Arefe günü Yüce Allah, Arafat halkı ile meleklerine karşı övünür ve: ''Kullarıma bakınız. Saçları başları dağınık, toz toprak içinde sıcak güneş altında uzak yollardan bana geldiler. Şahid olun ki onları bağışladım'' buyurur. Arefe gününden daha çok insanların cehennem ateşinden azad edildiği hiç bir gün yoktur. ''

 

Başka biri Urve kanalıyla: "Beni görmedikleri halde rahmetimi isterler. Beni görmedikleri halde azabımdan bana sığınırlar" ziyadesinde bulunmuştur.

Bize bildirilene göre Sabit, Hz. Aişe kanalıyla Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Arefe gününden daha çok insanların cehennem ateşinden azad edildiği bir gün yoktur" buyurduğunu bildirmiştir.

 

Tahric: İsnadının bir zararı yoktur. İbn Huzeyme, Sahih 4/263 (2840), Lalekaı, Şerh es-Sünne 3/439 (751), Beğavl, Şerh es-Sünne 7/159 (1931), Ebu Ya'la, Müsned 4/69, 70 (2090), İbn Hibban, Sahih 6/62 (3842) ve Bezzar, Müsned 2/28 (1128).

 

 

 

3775- Talha b. Abdullah b. Kureyz'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Şeytan hiçbir günde Arefe gününde olduğu kadar, küçülmüş, mağlup düşmüş, aşağılanmış ve kıskanç görülmemiştir. Bunun da sebebi müminler üzerine inen rahmeti ve Yüce Allah'ın onların günahlarını bağışlamasını görmesidir. Sadece Bedir savaşında gördüklerinden dolayı durumu bundan daha ağır olmuştur. ''

Lafız Malik'in lafzıdır.

 

Tahric: İsnadında tanımadığım bir ravi vardır ve mürsel bir hadistir. Beğavi, Şerh es-Sünne 7/158 (1930), Malik, Muvatta (sh. 422) ve Abdürrezzak, Musannef (4/378).

 

 

Bu hadis Eyyüb'un rivayetinde şÖyledir: "Şeytan hiçbir günde kendini Arefe gününde olduğu kadar, küçülmüş, mağlup düşmüş ve kıskanç görmemiştir. Bunun da sebebi müminler üzerine inen rahmeti ve Yüce Allah'ın onların büyük günahlarını bağışlamasını görmesidir. Sadece Bedir savaşında gördüklerinden dolayı durumu bundan daha ağır olmuştur." Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! (Şeytan) Bedir savaşında ne görmüş ki?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O gün Cibril'in, (savaş için) melekleri idare ettiğini görmüştü" buyurdu.

 

 

 

3776- Başka bir isnadla Ebu Derda hadisinden rivayet olundu.

 

İsnadında tanımadığım bir ravi vardır.

 

 

 

3777- İbn Abbas der ki: Fadl b. Abbas, Arefe gününde Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) terkisine binmiş idi. Genç, kadınlara bakıp onları izlemeye başlayınca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle yüzünü başka tarafa çevirdi. Genç yine bakmaya devam edince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu öyle bir gündür ki kim bu günde kulağını, gözünü ve dilini muhafaza ederse günahları bağışlanır" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (1/329), Taberani, M. el-Kebir 18/288, 289 (741), İbn Huzeyme, Sahih 4/261 (2834) ve Ebu Ya'la, Müsned 4/330 (2441).

 

 

Ebu Abdillah'ın rivayeti ise şöyledir: Fadl b. Abbas, Arafat'ta, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) terkisine binmiş idi. Genç kadınlara bakıyordu. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona gözleriyle bakma der gibi bakarak yüzünü çevirdi ve: "Ey yeğenim! Bu öyle bir gündür ki kim bu günde hak olan şey dışında gözünü, hak olan şey dışında kulağını ve hak olan şey dışında dilini muhafaza ederse mutlaka günahları bağışlanır" buyurdu.- İbn Ebi'd-Dünya, Kitabu's-Samt sh. 583, 584 (668).

 

 

 

3778- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Duaların en faziletlisi. Arefe gününde yapılan duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli söz de: ''Allah'tan başka ilah yoktur: tektir. ortağı yoktur: saltanat onundur: hamd ona mahsustur, diriltir ve öldürür, hayır onun elindedir ve onun her şeye gücü yeter'' sözüdür."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (4/1599, 1600).

 

Abdurrahman b. Yahya bunu bu şekilde rivayet etmiş ve hata etmiştir. Zira Malik bunu Muvatta'da mürsel olarak zikretmiştir. - Malik, Muvatta (sh. 422, 423) ve Tirmizi 5/572 (3585).

 

 

 

3779- Ali b. Ebi Talib der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Arafe akşamı en fazla şöyle dua ederdi: "Allahım! Senin buyurduğun gibi ve bizim söylediğimizden daha hayırlı bir şekilde sana hamdolsun. Allahım! Namazım tüm ibadetlerim hayatım ve ölümüm senin içindir. Dönüşüm sanadır. Her türlü varlığım ancak sana kalacaktır. Allahımı Kabir azabından, kalbimin vesvesesinden, işlerimin dağınıklığından sana sığınırım. Allahım! Senden bu rüzgarın getirdiği hayırdan isterim. Rüzgarın getireceği felaketlerin şerrinden de sana sığınırım ...

 

Tahric: İsnadı güçlü değildir. Tirmizi 5/537 (3520).

 

 

 

3780- Cabir b. Abdullah der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Arafe akşamı vakfe yapıp yüzünü kıbleye doğru çevirerek yüz defa: ''Allah'tan başka ilah yoktur; tektir, ortağı yoktur; saltanat onundur: hamd ona mahsustur, onun her şeye gücü yeter'' diyen, sonra yüz defa ihlas Suresi'ni okuyan, sonra yüz defa: ''Allahım! ibrahim'e hayırlar ihsan ettiğin gibi Muhammed'e ve yakınlarına da öyle hayırlar ihsan et. Sen ki övülmeye layıksın ve şanı yücesin. Onlarla birlikte bize de hayırlar ihsan et'' diyen hiçbir müslüman yoktur ki, Allah: ''Ey meleklerim! Bu kulumun mükafatı nedir? O beni tesbih ve tehlil etti. Beni yüceltti ve büyüttü. Beni bildi ve bana övgüde bulundu. Peygamberime salavat getirdi. Şahid olun meleklerim. Ben onu bağışladım, kendi nefsine şefaatçi kıldım. Eğer bu kulum benden istese onu burada duranların hepsine şefaatçi kılarım'' buyurmasın. "

 

İsnadı zayıftır.

 

Şeyh Beyhaki der ki: "Bu tek kanallı bir metindir. İsnadında hadis uydurmakla itham edilen ravisi de yoktur. En doğrusunu Allah bilir."

Ahmed b. Ubeyd es-Saffar bunun bir kısmını mana olarak Allan b. Abdissamed kanalıyla rivayet etti. Ancak isnadında Abdullah b. Muhammed et- Talhl'yi zikretmiştir. Bir başkası da bunu Muhammed b. Bişr b. Matar kanalıyla İbn İbrahim'den, o da Abdullah b. Muhammed etTalhl'den rivayet etti. et-Talhl'den başka el-Muharibi kanalıyla da zikredilmiştir.

 

 

 

3781- Abdullah b. Amr der ki: Hz. Cibril, Hz. İbrahim'i alıp Mina'ya gitti. Mina'da ona öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazını kıldırdı. sonra onu Mina'dan Arafat'a götürdü. Orada kendisiyle birlikte iki öğle ile ikindi namazını kıldı. sonra güneş batana kadar orada bekledi. sonra onunla Müzdelife'ye geldi. Orada geceledi ve sabah namazını müslümanlardan en hızlı namaz kılandan daha hızlı bir şekilde kıldı. sonra namazını uzatan Müslüman gibi gün ağarana kadar vakfe yaptı. sonra Mina'ya gidip cemreyi taşladı, sonra da kurban kesti. Bunlardan sonra Allah, Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Hakka yönelen İbnihim'in dinine uy. O, Allah'a ortak koşanlardan değildi"[Nahl 123] diye vahyetti.

 

Bu rivayet bu şekilde mevküf olarak bilinendir.

 

Tahric: İsnadı hasendir, İbn Huzeyme, Sahih 4/264 (2842) ve Beyhaki, Sünen (5/45).

 

 

 

3782- Abdullah b. Amr b. el-As der ki: "Cibril, Hz. İbrahim'in yanına inerek onu alıp gitti." Sonrasında ravi söz konusu hadisi aktardı. Ancak: "Sonra onu alıp Mina'ya gitti ve cemreyi taşladı. Kurban kesip tıraş olduktan sonra beraber Kabe'ye gidip tavaf ettiler" ziyadesinde bulunmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır ve içinde tanımadığım bir ravi vardır. Beyhaki, Sünen (5/145).

 

İbn Ebi Leyla der ki: Sonra onunla Mina'ya geldi ve o günlerde orada kaldı. Sonra Allah, Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Hakka yönelen İbrahim'in dinine uy. O, Allah'a ortak koşanlardan değildi"[Nahl 123] diye vahyetti. Ebu Tayyib rivayetinde Mina'ya dönüşünü zikretmemiştir.

 

 

 

3783- Ebu't-Tufeyl der ki: İbn Abbas'a: "Senin kavmin, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), tavaf ederken Safa ile Merve arasında deve üzerinde remel yaptığını ve bunun sünnet olduğunu söylemektedir" dediğimde: "Onlar hem doğru, hem de yalan söylemişler" cevabını verdi. Kendisine: "Hem doğru, hem de yalan söylemişler ne demektir?" dediğimde şu karşılığı verdi: "Doğru söylemeleri Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tavaf ederken Sara ile Merve arasında deve üzerinde remel yapmasıdır. Yalan söylemeleri ise bunun bir sünnet olmayışıdır. İnsanların Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaklaşmalarına engel olunamaz ve insanlar bundan vazgeçirilemezdi. Bu sebeple insanların kendisini rahatça işitebilmeleri, yerini görebilmeleri ve ellerinin kendisine yetişememesi için deve üzerinde remel yaptı." Kendisine: "Senin kavmin, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), tavaf ederken remel yaptığını ve bunun sünnet olduğunu söylemektedir" dediğimde: "Onlar hem doğru, hem de yalan söylemişler" cevabını verdi. Kendisine: "Hem doğru, hem de yalan söylemişler ne demektir?" dediğimde şu karşılığı verdi: "Doğru söylemeleri Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tavaf ederken remel yapmasıdır. Yalan söylemeleri ise bunun bir sünnet olmayışıdır. Kureyşliler, Hudeybiye gününde: "Muhammed'i ve ashabını bırakın da nağf (kurtçuk) ölümüyle ölsünler" dedi. -İbn Aişe: "Nağf, koyunların burnunda bulunan kurtçuklardır" demiştir. - Kureyşliler Müslümanların bir sonraki yıl Mekke'de üç gün kalmaları şartıyla Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile barış yapınca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (ashabıyla birlikte) Mekke'ye geldi. Müşrikler Kuayka'an tarafında idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına: "Beyt'i tavaf ederken üç turda bir remel yapınız. Ancak bu, sünnet değildir" buyurdu."

 

Kendisine: "Senin kavmin, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Safa ile Merve arasında sa'yettiğini söylemektedir" dediğimde: "Doğru söylemişler. Zira Hz. İbrahım'e, hac yapması emredildiği zaman şeytan sa'y sırasında karşısına çıktı ve İbrahım ile yarıştı, İbrahım onu geçti. Sonra Cibril, Hz. İbrahim'i, Akabe cemresine götürünce şeytan orada da karşısına çıktı. İbrahim ona yedi küçük taş attı. Şeytan gitti ve orta cemre yanında yine karşısına çıktı. İbrahim ona yedi küçük taş daha attı. Sonra orada oğlunu yüzüstü yatırdı. İsmail'in üzerinde beyaz bir gömlek vardı. Hz. İbrahim'e: "Ey babacığım! Beni kefenleyebileceğin başka bir elbisem yok. Bunu çıkar ki beni onunla kefenleyesin" dedi. İbrahim gömleği çıkarmaya çalışırken arkasından: "Ey İbrahim! Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin"[Saffat 105] diye seslenildi. İbrahim dönüp baktığında, boynuzlu iri gözlü beyaz bir koç gördü ve onu boğazladı."

 

Tahric: Ahmed 4/436-438 (2707) uzun bir şekilde, İbn Cerir (19/586), Taberani (10628) ve Beyhaki (4077). Müsned'in muhakkikleri, hadisin Ebu Asım el-Ganavi dışındaki ravilerinin güvenilir olduğunu söylemiştir.

 

 

İşte bizler de koç keserken bu yolu takip etmekteyiz. Cibril, Hz. İbrahim'i, Cemretu'l-Kusva'ya götürdüğü zaman şeytan orada da karşısına çıktı. İbrahim ona yedi küçük taş attı ve şeytan gitti. Sonra Cibril, kendisini Mina'ya götürdü ve: "İşte burası insanların bineklerini bağladıkları yerdir" dedi. Sonra onu Müzdelife'ye götürdü ve: "İşte burası Meş'ar-i Haram'dır" dedi. Daha sonra onu Arafat'a götürdü.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ebu Davud 2/444, 445 (1885).

 

 

Sonra İbn Abbas: "Oraya niçin Arafe" denildiğini biliyor musun?" diye sordu. Kendisine: "Niçin?" dediğimde şu karşılığı verdi: "Cibril, Hz. İbrahim'e: "Arefte (burayı bildin mi)?" dediğinde, Hz. İbrahim: "Areftu (bildim)" karşılığını verdi. Bundan sonra da: "Arafe" diye adlandırıldı. Sonra: "Telbiyenin o zamanlar nasıl olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Kendisine: "Nasıl oldu?" dediğimde: "Hz. İbrahim, insanları hacca davet etmekle emrolunduğu zaman (sesinin işitilmesi için) dağlar başlarını eğdi, yerleşim yerleri yükseldi ve o da insanları hacca davet etti" karşılığını verdi.

Şeyh Beyhaki der ki: İbn Abbas'ın remel yapma hakkında: "Bu sünnet değildir" demesi kişinin bunu terk etmesiyle haccının ifsad olmadığını veya bunu terk eden kişiye bir şeyin vacip olmadığını bildirmek istemesidir. En doğrusunu Allah bilir.

 

Ömer b. el-Hattah kanalıyla bize bildirilene göre sebebin yok olmasına rağmen remelin kalmasına delalet etmektedir. Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Veda haccında sebebin yok olmasına rağmen remel yapması sünnet olduğunun delilidir.- Buhari (2/161).

 

 

 

3784- Salim b. Ebi'l-Ca'd kanalıyla bize bildirilene göre İbn Abbas hadisi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dayandırarak şöyle demiştir: 'Rahman'ın dostu ibrahim hacca geldiği zaman şeytan cemrenin yanında karşısına çıktı. Bunun üzerine ona yedi küçük taş attı. Şeytan yerde yok olup gitti. Sonra diğer cemrenin yanında karşısına çıktı ve yine ona yedi küçük taş attı ve yine şeytan yerde yok olup gitti. Sonra üçüncü cemrenin yanında karşısına çıktı ve yine ona yedi küçük taş attı ve yine şeytan yerde yok olup gitti." İbn Abbas: "Siz de şeytanı recmeder ve babanızın dinine tabi olursunuz" dedi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Beyhaki, Sünen (5/153).

 

 

 

3785- İbn Abbas der ki: Terviye ve Arafe denmesinin sebebi şudur:

"İbrahim'e rüyasında vahiy gelerek oğlunu kesmesi emredildi. Hz. İbrahim, bu rüyanın Allah'tan mı, yoksa Şeytan'dan mı olduğunu düşünerek ağır davrandı ve oruçlu bir şekilde sabahladı. Arafe gecesi kendisine vahiy gelince, gördüğü rüyanın Allah tarafından olduğunu anladı ve bu sebeple o güne "Bildi" manasında olan Arefe günü denildi.

 

İsnadı çok zayıftır.

 

 

 

3786- Bukeyr b. Atik der ki: Haccedeceğim zaman kendisine uyacağım birini seçtim. Bu kişinin sakalı sarı idi. Baktığımda bu kişinin Salim b. Abdullah olduğunu gördüm. O, vakfe yerinde şöyle diyordu: "Allah'tan başka ilah yoktur; tektir, ortağı yoktur; saltanat onundur; hamd ona mahsustur, hayır onun elindedir ve onun her şeye gücü yeter. Allah'tan başka ilah yoktur; o tektir. Biz de ona teslim olmuşuzdur. Kafirler istemese de Allahıtan başka ilah yoktur. Allahıtan başka ilah yoktur. O bizim ve bizden önceki atalarımızın rabbidir." Güneş batana kadar hep böyle dedi. Sonra bana bakıp: "Bugün beni takib ettiğini gördüm" dedi. Sonra şöyle devam etti: "Babamın, babasından onun da Ömer b. el-Hattab'tan bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah: ''Her kimi beni zikretmek benden istemekten meşgul ederse. ona isteyenlere verdiğimden daha hayırlısını veririm'' buyurmaktadır. ''

 

Şeyh Beyhaki der ki: Allah Sevgisi bölümünde (no. 567-9) bu manada bazı haberler ve hikayeler zikrettik.

 

İsnadında tanımadığım bir ravi vardır.

 

 

 

3787- Hz. Aişe der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beyt'i tavaf etmek. Safa ile Merve arasında sa'yetmek ve cemreleri taşlamak, Allah'ı zikretmek için meşru kılınmıştır" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Davud 2/447 (1888).

 

 

 

3788- Eyyub el-Cemmal der ki: Üzerimde azığım olduğu halde Arefe'de vakfe yaptım. Yüce Allah'a dua edip bir şey isterken üzerimde dünyalık bir şeyin bulunmamasını istediğimden azığımı önüme bıraktım ve Arafat'tan dönüş zamanına kadar dua ettim. Sonra azığımı unutarak geri döndüm. Ancak oradan uzaklaştığımda aklıma geldi ve (kendi kendime:) "Geri döneyim, belki onu yerinde bulurum" dedim ve geri döndüm. Geri döndüğümde vakfe yerinde başsız siyah bedenlerle karşılaştım ve buna çok şaşırdım. Bunun üzerine bir kişinin: "Buna şaşıyor musun? Bu Adem oğullarının bırakıp gittikleri günahlarıdır" diye seslendi. Sonra azığımı buldum ve onu aldım.

 

 

 

3789- Ahmed b. Meni' der ki: Senelerden bir sene Ebu Ubeyd el-Kasım b. Selam ile birlikte haccettim. Arafat'a çıktığımız zaman bineğimi Ebu Ubeyd'in yanında bıraktım ve Ukaz'da olan havuz'a yıkanmak için gittim. Belimde bir kemer, o kemerde de içinde bayağı dirhem bulunan bir kese vardı. Keseyi taşların arkasına koydum ve yıkandım. Keseyi koyduğum yerde unutarak Ebu Ubeyd'in yanına döndüm. Gece yarısına kadar keseyi hatırlamadım. Geceyi kilisenin yanında geçirdim. Sabah erkenden tekrar Arafat'a döndüm. Arafat'a vardığımda dağların ve yerin büyük küçük maymunlarla dolu olduğunu gördüm. Onlar sağda solda oturuyor ve bir taraftan bir tarafa sıçrıyorlardı. Bu duruma şaşırmıştım. Geri dönecektim ki Allah'ın Kitab'ından bir ayet okudum ve onları geçtim. Ukaza'ya gittiğimde keseyi koymuş olduğum yerde buldum. Dönüşte de Arafat'ta maymunları aynı şekilde gördüm. Bir taraftan bir tarafa sıçrıyorlardı. Kimisi büyük kimisi küçüktü. Kimisi sığır, kimisi geyik, kimisi de koyun kadardı. Kur'an'dan bazı ayetler okuyup istiaze ettim ve Ebu Ubeyd'in yanına geri döndüm. Ebu Ubeyd: "Ne yaptın?" diye sorunca, durumu haber verip gördüğüm maymunları da anlattım. Bunun üzerine Ebu Ubeyd: "Onlar Adem oğlunun boyunlarından attıkları günahlardır" dedi.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

3790- Ebu Süleyman ed-DaÜni Abdurrahman b. Ahmed b. Atiyye der ki: Ali b. Ebi Talib'e vakfenin dağda yapılması hakkında: "(Vakfe) niçin Harem'de yapılmamakta?" diye sorulunca: "çünkü Kabe, Yüce Allah'ın evidir. Harem ise Yüce Allah'ın (bu eve açılan) kapısıdır. Yüce Allah, kendisine akınlar halinde gelen insanları, yalvarıp yakarmaları için kapıda durdurur." Kendisine: "Ey müminlerin emiri! Peki, neden Müzdelife'de bir daha durulmakta?" diye sorduklarında, şöyle dedi: "Yüce Allah onların girmelerine izin verdikten sonra ikinci engel yerinde yani Müzdelife'de bir daha durdurur. Orada da uzun süre yakarmaları üzerine, kurban kesmelerini emreder, kirlerini giderirler ve bu şekilde girmelerine engel teşkil eden günahlarından bu kurban sayesinde temizlenmiş olurlar. Temiz bir şekilde de kendisini ziyaret etmelerine izin vermiş olur." Kendisine: "Ey müminlerin emiri! Teşrik günlerinde oruç niçin haram kılındı?" diye sorulunca: "çünkü Müslümanlar Yüce Allah'ı ziyarete gelmişlerdir ve Allah'ın misafirleridir. Misafirin de kendisini ağırlayan zatın izni olmadan yanında oruç tutması uygun değildir" karşılığını vermiştir. Kendisine: "Ey müminlerin emiri! İnsanların Kabe'nin örtüsüne tutunmalarının anlamı nedir?" diye sorulunca da şöyle karşılık vermiştir: "Bu olay, kardeşiyle aralarında kan davası bulunan kişinin, işlediği cinayeti affedip bağışlaması için giysilerine tutunup ricada bulunması ve yakarması gibidir."

 

Tahric: Ravilerinden birini tanımıyorum.

 

 

 

3791- Ebu Osman Said b. Osman el-Hannat der ki: Abdulbari, Zu'n-Nun'a: "Ey Ebu'l-Fayd! Vakfe neden Kabe'de değil de, dağda yapılmakta?" diye sorduğunda Zu'n-Nun şöyle dedi: "çünkü Kabe, Yüce Allah'ın evi, Harem de hicabıdır. Dağ ise Yüce Allah'ın (bu eve açılan) kapısıdır. Yüce Allah, kendisine akınlar halinde gelen insanları, yalvarıp yakarmaları için kapıda durdurur. Yüce Allah onların girmelerine izin verdikten sonra ikinci engel yerinde yani Müzdelife'de bir daha durdurur. Orada da yakarmalarına bakar, kurban kesmelerini emreder, kirlerini giderirler ve bu şekilde girmelerine engel teşkil eden günahlarından bu kurban sayesinde temizlenmiş olurlar. Temiz bir şekilde de kendisini ziyaret etmelerine izin vermiş olur." Kendisine: "İnsanların Kabe'nin örtüsüne tutunmalarının anlamı nedir?" diye sorulunca da şöyle karşılık vermiştir: "Bu olay, kardeşiyle aralarında kan davası bulunan kişinin, işlediği cinayeti affedip bağışlaması için giysilerine tutunup ricada bulunması ve yakarması gibidir."

 

Tahric: Ebu Nuaym, Hilye (9/370).

 

 

 

3792- İbn Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Veda haccında bayramın ilk günü cemrelerin yanında durdu ve: "Bugün hangi gündür?" diye sordu. Ashab: "Kurban (bayramı) günüdür" cevabını verdi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peki, bu şehir hangi şehirdir?" diye sorunca, ashab: "Bu şehir, Harem (Mekke) beldesidir" cevabını verdi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peki, bu ay hangi aydır?" diye sorunca, ashab: "Bu ay Allah'ın mukaddes ayıdır" cevabını verdi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu gün, Hacc-ı Ekber günüdür. Bu ayda, bu günde bu beldeniz nasıl mukaddes ise. canlarınız. mallarınız ve ırzlarınız da size mukaddestir" buyurdu. Sonra: "Ben (Allah'ın emrini) tebliğ ettim mi?" buyurunca, ashab: "Evet" karşılığını verdi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Allahım!) şahid ol" demeye başladı. Sonra kendileriyle veda edince, ashab: "Bu hac, Veda haccıdır" dedi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Mace 2/1016,1017 (3058) ve Ebu Davud 2/483 (1945).

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

Hac ve Umrenin Fazileti