18.ŞUBE: İLMİ YAYMAK |
İlİm’i Yaymak ve Bilmeyenlere Öğretmek |
Bir alimin yanına
doğruyu bulmak ve faydalanmak için soru sormaya biri geldiği zaman alimin bu
konuda bildiğini ona söylemesi ve bildiğini ondan saklamaması gerekir. Bu yönde
bilinen bir nassı saklamak da içtihatla elde edilen bir bilgiyi saklamaktan
daha ağırdır. Yüce Allah: "Müminlerin hepsi toptan seferber olacak
değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve
derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri
kalsa ya!"[Tevbe 122] buyurmuş ve savaşa çıkmayanların savaşa çıkanların
gıyabında öğrendiği dini ilimieri dönüşlerinde onlara öğretmesi, bu şekilde de
her iki grubun da bu bilgilere vakıf olması gerektiğini bildirmiştir.
Yine: "Hani Allah,
kendilerine kitap verilenlerden, ''Onu (Kitabı) mutlaka insanlara
açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz'' diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar
verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu
alış veriş ne kadar kötüdür"[Al-i İmran 187] buyurmuş ve kendisine kitap
verdiği kişilere onu gizlemeden insanlara açıklama şartını koştuğunu
bildirmiştir.
Buradan dini ilimierin
başkalarına aktarılıp öğretilmesi gerektiğini, öğrenenlerin bu ilmi kendilerine
saklamamaları gerektiğini anlıyoruz. Yüce Allah: "Eğer bilmiyorsanız ilim
sahiPlerine sorun''[Nahl 43] buyurmuştur. Yüce Allah'ın bilmeyenlere öğrenmek
için sormalarını emretmesi, bilenlerin de sorulması halinde cevap vermeleri
gerektiğine işaret etmektedir.
1606- Abdurrahman b.
Eban b. Osman, babasından bildirir: Zeyd b. Sabit gün ortasında Mervan'ı
yanında çağırdı. Biz mutlaka ona bir şeyler sormak için bu saatte yanına çağırmıştır,
diye düşündük. Yanından çıktığında ona neden çağırdığını sorduk. Zeyd şöyle
dedi: "Bana Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işittiğim bazı
şeyleri sordu. Ben de şunları dedim: "Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Bizden bir söz işitip de
başkalarına aktarmak için hafızasında tutanların Yüce Allah yüzünü aydınlatsın.
Zira nice kişi var ki bir ilmi kendisinden daha anlayışlı birine aktam. Nice
kişi de var ki taşıdığı ilmin bilincinde değildir. Üç şeyden dolayı bir müminin
kalbi sağlam kalır. Bunlardan biri, bir ameli sadece Allah rızası için
yapmaktır. Diğeri, yöneticilere hayır dilemektir. Diğeri de Müslümanların
cemaatinden ayrılmamaktır. Zira cemaatin duası tüm Müslümanları kuşatır. Her
kimin asıl kaygısı ahireti olursa, Yüce Allah onun zenginliğini gönlünde kılar,
işlerini düzeltir ve zorla da olsa dünyayı ayaklarına getirir. Asıl kaygısı
dünya olan kişiye gelince ise. Yüce Allah onun iki yakasını bir araya getirmez.
her dem yoksun bırakır ve dünyalık olarak ancak kendisine takdir edildiği kadar
verilir ...
Başka bir kanalla bu
hadisin aynısı nakledilmiştir.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ebu Davud 4/68 (3660), Tirmizi 5/33 (2656) ve İbn Mace 2/1375
(4105).
1607- Abdullah b.
Mes'ud'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Bizden bir söz işitip de başkalarına aktarmak için
hafızasında tutan ve işittiği şekliyle aktaran kişinin Yüce Allah yüzünü
aydınlatsın. Zira kendisine aktarılan nice kişi var ki bu sözü, bizzat duyan
kişiden daha iyi anlar ...
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Tirmizi 5/34 (2657, 2658) ve İbn Mace 1/85 (232).
1608- İbn Ebi Bekre,
babasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mina'da verdiği
hutbesinin sonunda şöyle buyurdu: "Burada bulunanlar bunları burada
bulunmayanlara ulaştırsın. Zira kendisine sonradan ulaştırılan kişi bunları
bizzat işiten kişiden daha fazla anlayabilir."
Buhari ile Müslim,
Sah'ih'te rivayet ettiler.
İsnadı sahihtir.
Tahric: Buhari, adahi
(6/235), tevhid (8/185) ile ilm (1/24) ve Müslim, kasame (29).
1609- İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Siz benden
dinler, sizden de başkaları dinlerler. Sizi dinleyenlerden de başkaları
dinler" buyurmuştur.
Tahric: Ebu Davud 4/68
(3659).
1610- Ebu Harun el-Abdi
bildiriyor: Ebu Said el-Hudri gençleri gördüğü zaman: "Resulullah"ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize ısmarladığı gençlere merhaba! Zira Hz.
Peygamber {Sallallahu aleyhi ve Sellem} meclislerde size yer vermemizi ve
hadisleri size öğretmemizi öğütlemişti. Sizler bizim yerimize geçecek ve bizden
sonrakilere hadisi sizler öğreteceksiniz" derdi.
Yine bir gence döner ve:
"Yeğenim! Bir konuda şüphen varsa emin olmak için bana sor. Zira emin bir
şekilde buradan ayrılman benim için şüphe içinde ayrılmadan daha iyidir"
derdi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Tirmizi 5/30 (2650, 2651) ve İbn Mace 1/90-91 (247,249).
1611- Beyhaki der ki:
Said b. Ebi Ka'b el-Basrl'nin Raşid el-Himani Ebu Muhammed kanalıyla
Abdurrahman b. Ebi Bekre'den, onun da babasından bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ilmi öğrenin ve başkalarına da
öğretin" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı hasendir.
Buhari, Tarih (1/510).
1612- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kendisine sorulan bir meseleyi bildiği halde gizleyip cevap vermeyen
kişiye Yüce Allah kıyamet gününde ateşten bir gem vurur ...
Başka bir kanalla bu
hadisin aynısı nakledilmiştir.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ebu Davud 4/67-68 (3658), Tirmizi 5/29 (2649) ve İbn Mace 1/96
(261).
1613- İbn Cüreyc der ki:
A'meş, Ata'nın yanına gelip hadis rivayet etmesini istedi. Ata da ona istediği
hadisleri aktardı. Ata'ya: "Iraklı olmasına rağmen ona hadis mi
aktarıyorsun?" dediğimizde Ata şöyle dedi: "çünkü Ebu Hureyre'nin:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kendisine sorulan bir
meseleyi bildiği halde gizleyip cevap vermeyen kişi kıyamet gününde ateşten bir
gemle huzura çıkar'' buyurdu" dediğini işittim."
Tahric: İsnadında
sakınca yoktur. Hakim (1/101), İbn Adiy, el-Kamil (4/1410, 1596), İbnu'l-
Cevzi,
el-İlelü'I-Mütenahiye (1/91,94,96,97) ve İbn Hibban, Sahih 55 (96).
İbrahim b. Tahman,
Simak'tan, o da Ata b. Ebi Rebah'tan merfu olarak rivayet etmiştir. - Beyhaki,
Medhal 346-347 (574).
Katade de Ata kanalıyla
bunu Ebu Hureyre'den mevkfıf olarak rivayet etmiştir. - Beyhaki, Medhal 346
(572), Ukayli, Du'afa (1/257) ve Zehebi, Mizan (1/576).
Bize bildirildiğine göre
AbduHah b. Amr da Hz. Peygamberden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynısını
bildirmiştir. Bu rivayetlerin hepsini de Medhal eserimizde zikrettik. -
Beyhaki,Medhal 347 (575).
1614- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sert
davranmadan ilmi öğretin. Zira yumuşak davranan muallim sert davranandan daha
hayırlıdır" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Adiy, el-Kamil (2/690), Beyhaki, Medhal 370 (627), İbn Abdilber, Camiu
Beyani'l-İlm (ı/128) ve Tayalisi, Müsned (s. 331).
Humeyd bunu rivayette
tek kalmıştır. Humeyd de hadisleri münker
biridir.
1615- Hz. Ali der ki:
"Onlardan yüz çevir; sen kınanacak değilsin"[Zariyat 54] ayeti nazil olduğu zaman bu durum bizleri çok
üzdü ve: "Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizden yüz çevirmesi
emredildi" demeye başladık ki sonunda: "Sen yine de öğüt ver. Çünkü
öğüt müminlerefayda verir"]Zariyat 55] ayeti nazil oldu.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir, ancak Mücahid, Hz. Ali'yi işitmiş değildir. İbn Cerir, Tefsir
(27/11) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (7/624).
1616- Eyyub b.
el-Mütevekkil der ki: "Halil b. Ahmed birinden bir şey öğrenip istifade
ettiği zaman o kişiye ondan istifade ettiğini belli ederdi. Ancak birine bir
şey öğretip istifade ettirdiği zaman ise bir şey öğrettiğini ona belli
etmezdi.''
Tahric: Buhari, Tarih
(1/381) ve Zehebi, Siyer (7/431).
1617- Halil b. Ahmed der
ki: "İnsanlar içinden dört kişiyle karşılaşırdım.
Bunlardan biri benden
daha alim olan kişidir ki, bunu bana faydalı olacak biri olarak görürüm. Diğeri
benim kadar ilmi olan kişidir ki bunu da unuttuğumda bana hatırlatacak biri
olarak görürüm. Diğeri ilim öğrenmek isteyen kişidir ki bunu da sevap kazanmama
ve mükafatlandırılmama vesile olarak görürüm. Bir diğeri de ilmi benden daha az
olmasına rağmen kendini benden üstün gören kişidir ki böylesi birine dönüp de
bakmam."
Tahric: ibn Abdilber,
Camiu Beyani'l-İlm (1/133).
1618- Yakub b. Ata der
ki: Adamın biri babama bir hadisi aktarıyordu.
Oysa babam söz konusu
hadisi o adamdan daha iyi biliyordu. Babam dikkatle adamı dinliyorken ben
adama: "Be adam! Babam bu hadisi biliyor!" dediğimde babam bana
bağırıp: "Evladım! Sakin ol!" diye çıkıştı. Adam kalkıp gittikten
sonra da babam bana şöyle dedi: "Evladım! Neden babanı, yanında
oturanların önünde kötü çıkarıyorsun? Ben bu hadisi adamın henüz babası bile
doğmamışken işitmiştim. Bazen biri bize bir hadis aktarırken içimizde hadisi
ondan daha iyi bilenler olmasına rağmen onu sevindirmek için: ''Ne güzel bir
hadismiş!'' derlerdi."
Isnadı zayıftır.
1619- Selman der ki:
"İnsanlar dinleyip anlayan, dinleyip umursamayan ve bilmesine rağmen
dinleyen olmak üzere üçe ayrılır. Bazı insanlar hastalık, bazıları da şifa
taşır. Bazılarının yanında Allah'ı zikrettiğin zaman bunda sana destek olur ve
bunu sever. Allah'ı zikretmeyi unuttuğunda O'nu sana hatırlatır. Bazıları da
vardır ki yanında Allah'ı zikrettiğin zaman bunda sana destek çıkmaz ve
zikretmeyi unuttuğunda O'nu sana hatırlatmaz. Allah'ın karşısında tevazu içinde
boyun bük. Allah'tan kork ki değerini yükseltsin. Uzak yakın herkese selamet
dile. Bil ki Allah'ın selamına zalimler nail olamaz. Yüce Allah sana bir ilim
bahşettiği zaman O'nun rızasını gözeterek başkalarına öğret. Bildiğini
başkalarına da öğreten alim (gece vakti) yol üstünde lamba tutan kişi gibidir.
Gelip geçen herkes onun ışığından faydalanıp ona hayır ve bereket duası eder.
Başkalarına aktarılmayan ilim ise bir şey yiyip içmeden yatan koyun gibidir.
Başkalarına aktarılmayan hikmet de hiç kimseye faydası olmayan hazine gib
idir.''
Isnadı zayıftır.
1620- Katade der ki:
"Hikmet'te (eski kutsal metinlerde): ''Bildiğini başkalarına aktaran alime
ne mutlu! (İlmi) dinleyip anlayan kişiye de ne mutlu!'' yazılıdır."
İsnadı güçlü değildir.
1621- Ma'mer der ki:
"Yeryüzünde ilimden daha fazla sahibini aydınlatan başka bir şey yoktur.''
Ravileri güvenilirdir.
1622- Ru'be b. el-Accac
der ki: Nessabe el-Bekri'nin yanına girdiğimde bana: "Sen kimsin?"
diye sordu. "Ru'be b. el-Accac'ım" karşılığını verdim. "Kendini
kısaca tanıttın. Sanırım yanıma geldiklerinde anlattıklarımı anlamayan,
sustuğumda da bir şeyler sormayanlardan birisin" dediğinde: "Umarım
onlardan biri olmam" karşılığını verdim. Bana: "Mertliğin düşmanları
kimlerdir?" diye sorunca: "Bunu sen bana söyle" karşılığını
verdim. Bunun üzerine bana: "Bunlar aynı zamanda kötülüğün amca
çocuklarıdır. Gördükleri iyiliği gizler, gördükleri kötülüğü ise ifşa
ederler" dedi. Sonra şöyle dedi: "İlmin felaketi, azalması ve hebası
vardır. Felaketi yalanla olur. Azalması unutmayla olur. Heba edilmesi de layık
olmayanlara öğretilmesiyle olur."
Tahric: İsnadında
belirsizlik vardır. İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (1/109) ve İbn Abdirabbih,
İkdu'l-Ferid (2/210).
1623- Fudayl b. İyad der
ki: "Birinin ilmi sırf Allah rızası için öğreneceğini bilsem bizzat onun
evine gidip ilmi öğretmeyi kendime bir görev olarak görürdüm."
1624- Ebu'l-Abbas b. Ata
der ki: "Öğüt avama, hatırlatma ise havassa yapılır. Kardeşe nasihat ise
Yüce Allah'ın müminlere farz kıldığı bir şeydir. Böyle olmasaydı sünnet ortadan
kalkar, şeriat işlevsiz kalırdı."
1625- Seriy b. Muğallis
el-Abid der ki: "Yüce Allah'ın, kalplerinden sebepleri kaldırıp
yönlendirilmeleri ve doğru yolda olmalarını üzerine aldığı kulları vardır.
Bunlar Allah'ın muvaffakiyetiyle yol tutar, O'ndan başka dost ve mürşid
edinmezler. Diğerlerinin ise işlerinde sebeplere tutunmalarını emretmiştir.
Bunlar da ilmi talep edip öğrenmişlerdir. Öğrendiklerinde onunla amel etmiş,
onunla amel ettiklerinde de marifet sahibi olmuşlardır. Marifet sahibi olunca
da insanlardan (şöhretten) kaçmışlardır. Yine Allah'ın öyle kulları vardır ki
bunlar ilim öğrenip ilimIeriyle amel etmişlerdir. Karşılığını Allah'tan
bekleyerek bu ilmi başkalarına da öğretmişlerdir. Bunlar yol başlarında
insanların yollarını aydınlatan ve ışıklarından bir şey kaybetmeyen lambalar
gibidirler."
1626- Hibban b. Müsa der
ki: İbnu'l-Mübarek'e, kendi beldesinde bulunanlardan ziyade başka bölgelerde
bulunanlara para yardımı yapması konusunda sitem edilince şöyle dedi: "O
bölgelerde fazilet sahibi ve dürüst olan bir topluluk biliyorum. Bunlar hadis
ilmini öğrenmeye koyulmuş ve güzel bir şekilde de öğrenmişlerdir. insanların
böylelerine çok ihtiyacı var. Ancak onlar muhtaç duruma düşünce yardımsız
bırakırsak ilimIeri heba olacak. ihtiyaçlarını giderirsek de ilimIerini
Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmetine öğretip yayarlar. Nübüvvetten
sonra da ilmi yaymaktan daha üstün bir derece de bilmiyorum."
Tahric: İsnadı
ceyyiddir. Hatib, Tarih (10/160) ve Zehebi, Siyer (8/387).
1627- Ebu Muhammed
el-Cüreyri der ki: Sehl (b. Abdillah)'ın: "İlmin şükrü başkalarına
öğretmek, amelin şükrü ise ilmi arttırmaktır" dediğini işittim.
Tahric: Ebu Abdirrahman
Sülemi, Tabakatu Sufiyye (207) ve Ebu Nuaym, Hilye (10/194).
1628- Ebu Umeyr es-Sud
der ki: "Kardeşinin sana söyleyeceği bir söz, sana vereceği maldan daha
hayırlıdır. Zira söz seni kurtarır, mal senin azdırır. ''
Sonraki rivayetler de bu
yöndedir.
Tahric: İbn Abdilber,
Camiu BeyanuI İlim (1/53).
1629- Abdullah b. Amr b.
el-As'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Müslüman birinin kardeşine en güzel hediyesi. hidayetini
arttıracak veya onu bir günahtan alıkoyacak hikmetli bir sözdür."
Yahya b. Said bunu
İsmail b. Ayyaş'tan rivayet ederek mutabaat etmiştir. Hadisin isnadında
Ubeydullah ile Abdullah arasında irsal vardır.
Tahric: İsnadı güçlü
değildir. İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (1/61).
1630- Kesir b. Murre
el-Hadrami der ki: "Hikmeti sefıhlerin (anlamayanların) yanında söyleme ki
seni yalanlamasınlar. Yanlışı alimlerin yanında söyleme ki sana kızmasınlar.
Öğrenmesi gerekenlerden ilmi esirgeme ki günaha girmeyesin. İlmi ehli olmayana
aktarma ki sana kaba davranmasınlar. Malında ödemen gereken bazı haklar olduğu
gibi ilminde de ifa etmen gereken bazı haklar vardır."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Beyhaki, Medhal 366 (618), Darimi, mukaddime (105), Hatib,
el-Cami' (1/334-341) ve İbn Abdilber, Camiu Beyani'I-İlm (ı/110).
1631- Mikdam b. Ma'di
Kerib'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"insanlara Rablerini anlatırken garipseyecekleri ve anlamakta
zorlanacakları şekilde anlatmayın" buyurmuştur.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Beyhaki, Medhal 362-363 (612), İbn Ebi Asım, Sünne 1/291 (641) ve İbn Adiy,
el-Kamil (7/2542).
1632- Enes b. Malik der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cömertlerin cömerdi kimdir
biliyor musunuz?" diye sorunca: "Allah ve Resulü daha iyi bilir"
dediler. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Cömertlerin cömerdi Allah'tır. Sonra insanlar içinde en cömert olanı
benim. Benden sonra da insanların en cömerdi. öğrendiği ilmi başkalarına da
öğretendir ki bu kişi kıyamet gününde tek başına bir emir (veya ümmet) olarak
gelecektir. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Ya'la, Müsned 5/176, 177 (2790), İbn Adiy, el-Kamil (1/350), İbn Hibban,
el-Mecruhin (1/156, 157) ve İbnu'l-Cevzi, el-Mevdu'at (1/230). Bak: Heysemi,
Mecmau'z-Zevaid (9/13).
1633- Saib b. Yezid bildiriyor:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında kimse kıssa anlatmadı.
Ebu Bekr döneminde de kimse kıssa anlatmadı. İlk kıssa anlatmaya başlayan kişi
Temim ed-D ari' dir. İnsanlara ayakta kıssa anlatma konusunda Ömer'den izin
isteyince Ömer bu yönde ona izin verdi."
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Müsned (3/449) ve Taberani, el-Mu'cemu'l-Kebir 7/177 (6656).
ilmi yaymanın keyfiyeti
ve fazileti konusunda bazı rivayetleri Medhal eserinde zikrettik.(247-310, 346-378)
Konu hakkında daha fazla malumat sahibi olmak isteyenler söz konusu yere
müracaat edebilir.
***********
Bölüm
***********
Halimi der ki:
"ilim ögrenecek kişinin bu ilmi sadece Allah rızası için ögrenmesi
gerekir. Ögrendigi bu ilimle mal kazanma veya insanların gözünde saygın bir
konum elde etme, ilmiyle kendisi gibi düşünenlerin üstüne çıkma veya kendisi
gibi düşünmeyenleri bastırma hedefi gütmemelidir. Aynı şekilde alimin de ilmini
sadece Allah rızası için ögretmesi gerekir. ilmi ögretirken hedefi diger
alimlerden daha çok ögrenci sahibi olma veya ilminin diger alimlerden daha
fazla oldugunu ispat etme olmamalıdır. Alimin hedefi, yanında emanet konumunda
olan ilmi başkalarına ögretip yayma, dini ilimieri ihya etme ve bu ilimierin
heba olmasının önüne geçme olmalıdır.
Bu konuda Ebu
Hureyre'nin: ''Allah'ın Kitab'ındaki bir ayet olmasaydı size hiçbir hadisi
aktarmazdım" dedigi ve: "Allah, kendilerine kitap verilenlerden,
''Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz'' diye
sağlam söz almıştı"[Al-iİmran 187] ayetini okudugu rivayet edilir.
ilmi ögrenecek olan
kişinin de hedefi ögrendigi dini ilimlerle Allah'a rızası dogrultusunda ibadet
etmek, alimlerin daha da çogalmasını sağlamak olmalıdır. Bu şekilde yapmak
alimlerden birinin ölmesi durumunda bile ilmin korunmasını ve bekasını
sağlayacaktır. Muvaffakiyet Allah'tandır.''- Halimi, el-Minhac (2/208).
1634- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kim kendisiyle Allah'ın rızası talep edilecek bir ilmi dünyalık bir
şeyelde etmek için öğrenirse kıyamet gününde cennetin kokusunu bile alamaz. ''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ebu Davud 4/71 (3664) ve İbn Mace 1/92 (252).
1635- Cabir b.
Abdullah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "İimi alimlerle boy ölçüşmek veya sefihlerle tartışmak veya
meclislerde yer edinmek için öğrenmeyin. Bunu yapanlara cehennem vardır!
Cehennem! "
Tahric: İsnadı leyyin
olan sahih bir hadistir. İbn Mace 1/93 (254).
1636- Abdullah b. Ka'b
b. Malik'in, babasından bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurmuştur: "İimi alimlerle boy ölçüşmek veya sefihlerle tartışmak
veya insanların gözüne girmek için öğrenenlerin yeri cehennem olacaktır. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Tirmizi 5/32 (2654).
1637- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"İsra (Miraç) gecesinde dudakları ateşten makaslarda kesilen kişilerle
karşılaştım. Dudakları kesildikçe eski haline dönüyordu. ''Ey Cebrail! Bunlar
kim?'' diye sorduğumda, bana: ''Bunlar ümmetinden, insanlara vaazlar veren
kişilerdi. Kitab'ı okudukları halde insanlara iyiliği emreder, ancak
kendilerini unuturlardı. Oysa hiç düşünmediler mi?'' dedi."
Tahric: İsnadı hasendir.
Hatib, İktidau'l-İ/m 191(111), Ebu Ya'la, Müsned 7/69, 72,118, 180
(3992,3996,4069,4160), İbn Hibban 39 (35), Ebu Nuaym, Hilye (2/386, 8/172),
İbnu'lMübarek, Zühd 282 (819), Tayalisi, Müsned (s. 274), Ahmed, Müsned
(3/120,180,231,239) ve İbn Ebi Dünya, es-Samt 507,537 (512, 575).
1638- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Ey ümmetI Ben sizin için bilmediğiniz şeyler konusunda değil de
bildiğiniz şeylerle nasıl amel edeceğiniz konusunda endişe ediyorum ...
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Nuaym, Hilye (8/132) ve Hatib, İktidau'l-İ/m 175 (49).
1639- İmran b. Husayn'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Benden sonra sizin için en çok. ilmi sadece dilinde olan münafık
alimlerden yana endişe ediyorum,
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Taberani, el-Mu'cemu'l-Kebir 18/237 (593), Bezzar, Keşful-Estar
(1/97) ve İbn Hibban,Mevarid (91) Bak: Heysemi,Mecmau'z-Zevaid (1/187).
1640- Ebu Osman en-Nehdi
der ki: Ömer b. el-Hattab'ın minber üzerinde: "Alim münafıklardan
sakının!" dediğini işittim. Ona: "Münafık biri nasıl alim
olabilir?" diye sorulunca da: "Hak olanı söyler, ama batıl olanı
yapar" dedi.
1641- Ömer b.
el-Hattab'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Bu ümmet için en çok, hikmetle konuşup zulümle amel eden
münafıklardan yana endişe ediyorum ...
Yezid b. Harun da bunu
Deylem kanalıyla "Bu ümmet için en çok ilmi sadece dilinde olan münafık
alimlerden yana endişe ediyorum" lafzıyla rivayet etmiştir.
Tahric: Ahmed, Müsned
(1/22, 44), Bezzar, Keşfu'l-Estar (1/97), İbn Ebi Dünya, Samt 288 (1408) ve İbn
Adiy, el-Kamil (3/970).
1642- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet gününde insanlar içinde en ağır azabı Allah'ın, ilminden
kendisini faydalandırmadığı alimler çekecektir.''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Acurri, Ahlaku'l-Ulema (s. 101, 102), İbn Adiy, el-Kamil (5/1807), İbn
Abdilber, CamiuBeyani'l-İlm (1/162) ve Taberani, M.es-Sağir (1/183)
Ebu Zekeriya'nın
rivayetinde ise Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamet
gününde insanlar içinde en ağır azabı ilmi kendisine fayda vermeyen alimler
çekecektir" buyurduğu ibaresi geçmiştir.
1643- Enes der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çokça: "Allahım' Fayda vermeyen
ilimden, ürpermeyen bir kalpten, doymayan bir nefisten ve işitilmeyen bir
duadan sana sığınırım" diye dua eder, sonunda da: "Allahım! Bu dört
şeyden sana sığınırım" derdi.
Tahric: Nesai
(8/263-264,285).
Zeyd b. Erkam da bu
kanalla bunu Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aktarmış, Müslim de
rivayet etmiştir. - Müslim, zikr (2088).
1644- Cabir b. Abdullah
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minber üzerinde:
"Yüce Allah'tan faydası olan bir ilim isteyin. Faydası olmayan ilimden de
Allah'a sığının" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
İbn Mace 2/1263 (3843).
1645- Ümmü Seleme
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazında, selam
verdikten sonra: "Allahım! Senden faydalı bir ilim, helal bir rızık ve
kabul görecek bir amel istiyorum" diye dua ederdi.
Tahric: İsnadında meçhul
bir ravi vardır. Nesai, Amelu'l-yevm ve'l-leyle (s.102).
1646- Ebu Derda der ki:
"Kıyamet gününde bana: ''Ey Uveymir! Bilmediğin şeyler konusunda ne amelde
bulundun?'' denmesinden değil: ''Ey Uveymir! Bildiğin şeyler konusunda ne amel
ettin?'' diye sorulmasından endişe ediyorum.''
Tahric: İsnadı hasendir.
Beyhaki, Medhal 317 (492), İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (2/2,3), Hatib,
İktidau'l-İlm 176-177 (53-55), İbnu'l-Mübarek, Zühd 13/39), İbn Ebi Şeybe,
Musannef (13/311), Ahmed, Zühd (s. 136), Acurri, Ahlaku'l-Ulema (s. 97), Ebu
Nuaym, Hilye (1/213) ve Abdurrezzak, Musannef (11/253).
1647- Abdullah b.
Mes'lid'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Kıyamet gününde insanoğlu beş şeyden dolayı hesaba
çekilmedikte Rabbinin huzurundan ayrılamaz. Bu beş şey de gençliğini nerede
tükettiği, ömrünü nasil geçirdiği, malını nereden kazanıp nerede harcadığı ve
bildikleriyle ne kadar amel ettiğidir. ''
Muhammed b. Kuteybe der
ki: "Habban ve Behz'in raviye bu hadisi sorduklarına şahit oldum."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Tirmizi 4/612 (2416).
1648- Muaz b. Cebel'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet gününde insanoğlu dört şeyden dolayı hesaba çekilmedikte huzurdan
ayrılamaz. Bu dört şey de ömrünü nasil geçirdiği, gençliğini nerede tükettiği,
malını nereden kazanıp nerede harcadığı ve bildikleriyle ne kadar amel
ettiğidir. ''
Tahric: Beyhaki'nin
hocasının biyografisini görmüş değilim. Taberani, el-Mu'cemu'l-Kebir 20/612
(111), Acurri, Ahlaku'I-Ulema (s. 95), Beyhaki, Medhal 317 (493), Hatib, Tarih
(11/411), elCami' (ı/88) ile İktidau'I-İlm 160 (2), Veki', Zühd 1/227-230 (10),
İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/346), Hennad, Zühd 2/375 (724), Darimi, mukaddime
(1/135), Ebu Hayseme, İlm 129130 (89) ve İbn Abdilber, camiu Beyani'I-İlm
(2/3).
Yahya b. Raşid de bir
adam kanalıyla bunu Muaz'dan rivayet etmiştir.(1) Bize bildirildiğine göre
aynısını Ebu Berze el-Eslemi de Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
rivayet etmiştir.(2)
Tahric: (1) Beyhaki,
Medhal 316 (490) ve Darimi, mukaddime (1/135). (2): Tirmizi 4/612 (2417).
1649- Hasan( -ı
Basri)'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Kul bir konuşma yaptığı zaman Yüce Allah mutlaka ondan bu
konuşmasını neden yaptığının hesabını soracaktır. ''
Tahric: İsnadı hasendir,
ancak mürsel bir hadistir. Ahmed, Zühd (s. 323) ve İbn Ebi Dünya, Samt S07
(SB).
Cafer der ki: Malik b.
Dinar bu hadisi rivayet ettikten sonra nefesi kesilene kadar ağlar ve:
"Size bir şeyanlattığım zaman, Yüce Allah'ın kıyamet gününde bu konuşmamı
hangi niyetle yaptığımı soracağını bildiğimden, içimin rahat kaldığını mı
sanıyorsunuz?" derdi.
1650- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir
konuşmayı dinleyip de bunun sadece kötü taraflarını arkadaşına anlatan kişi bir
çobana gelip de: ''Ey çoban! Koyunlarından bana kesimlik bir tane ver'' diyen
kişi gibidir. Çoban ona: ''Git ve en iyilerinden birini al'' dediği zaman gidip
sürünün köpeğinin kulağından tutmuştur."
Lafız, Haccac b.
Minhal'in rivayetinin lafzıdır.
Tahric: Ali b. Zeyd (İbn
Cud'an) dolayısıyla isnadı zayıftır. Başka bir kanalla 1593. hadiste zikredilmişti.
1651- Ömer b. el-Hattab
der ki: "İlmi öğrenin ve insanlara öğretin. Vakarı ve süküneti de öğrenin.
Kendisinden ilim öğrendiğiniz kişilere karşı mütevazı olun. Aynı şekilde
kendilerine ilim öğrettiğiniz kişilere karşı da mütevazı olun. Baskıcı
alimlerden olmayın. İ Iminizi kabalığınızIa öğretmeye kalkışmayın."
Tahric: İsnadında
kopukluk vardır. Beyhaki, Medhal 333, 334, 370 (539, 629), İbn Abdilber, Camiu
Beyani'l-İlm (I/BS), Veki, Zühd 2/538-539 (75), Ahmed, Zühd (120), Hatib,
el-Cami' (1/93) ve Ebu Nuaym, Hilye (6/342).
1652- Cabir b. Abdullah
der ki: "Kişinin pis olan giysisini yıkayıp temizlemesi gibi alimin de
kalbini bu şekilde temizlemesi gerekir."
Aynı isnadla
bildirildiğine göre Cabir şöyle demiştir: "Önce susmayı, sonra hilm sahibi
olmayı, sonra ilminizle amel etmeyi öğrenin. Sonrasında ilminizi başkalarına
öğretin."
Tahric: İsnadında
tanımadığım bir ravi vardır.
1653- İbrahim b. Edhem
der ki: "İlmi sırf Allah'ın kullarına ve kendisine faydalı olsun diye
öğrenen kişi için insanların gerisinde kalmak ilerisinde olmaktan daha iyidir.
Bu kişi nefsini gittikçe değersiz görür, ibadette daha fazla gayret sarf eder,
Allah'tan korkusu ve O'na iştiyakı giderek artar ve insanlara karşı daha çok
tevazu sahibi olur. Dünyalık bakımından sabahı veya akşamı nasıl ettiğine de
aldırmaz."
İsnadında bir sakınca
yoktur.
1654- Nuaym b. Hammad
der ki: İbnu'l-Mübarek genellikle evinde otururdu. Ona: "Hep evinde
oturuyorsun, kendini yalnız hissetmiyor musun?" denilince de:
"Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Selleml, ashabıyla ve onlara en güzel
şekilde tabi olanlarla birlikteyken neden kendimi yalnız hissedeyim?"
karşılığını verirdi.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Hatib, Tarih (10/154).
1655- Ebu Hazım der ki:
"Üç hasleti taşımadıkça alim biri olamazsın.
Bunlardan biri ilimce
senden daha üstte olana karşı gelmemendir. Diğeri ilimce senden daha aşağıda
olanları küçük görmemendir. Bir diğeri de ilmine karşılık dünyalık bir şey
almamandır."
Tahric: İsnadı güçlü
değildir. Darimi, mukaddime (88) ve Ebu Nuaym, Hilye (3/243).
1656- Süfyan der ki:
"Alim olan başkalarıyla boy ölçüşmeye kalkmaz ve (yanlış üzerinde)
insanları idare etmeye çalışmaz. Yüce Allah'ın hikmetini yaymaya çalışır. Kabul
görürse bundan dolayı Allah'a hamd eder. Reddedilmesi durumunda da Allah'a hamd
eder.''
Tahric: İsnadında
belirsizlik vardır.
1657- Muhammed b.
en-Nadr el-Harisi der ki: "Denilirdi ki, eğitimin başı ilmin (alimin) karşısında
sessiz olmaktır. Sonra onu dinlemek, sonra onu ezberlemek, sonra onunla amel
etmek, sonrasında da onu yaymaktır.''
Tahric: İsnadı hasendir.
Ebu Nuaym, Hilye (8/217-218), Hatib, el-Cami', (1/194), Beyhaki, Medhal 349
(S81), Sem'ani, EdEbu'l-İmla (143-144), İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (ı/
118) ve Zehebi, Siyer (8/1 7S- 176).
1658- Süfyan b. Uyeyne
der ki: "İImi öğrenmenin başı dinlemek, sonra onu anlamak, sonra onu
ezberlemek, sonra onunla amel etmek, sonrasında da onu yaymaktır."
Tahric: İsnadı
ceyyiddir. Ebu Nuaym, Hilye (7/274).
1659- İbrahim b. İsmail
b. Mücemmi' b. Cariye der ki: "Bir hadisi iyice ezberlemek için onunla
amel ederdik.''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Hatib, İktidau'l-İlm 211 (149) Bak: Suyuti, Tedribu'r-Ravi (2/144).
1660- Abdulaziz b.
Zabyan der ki: "(İsa) Mesih: ''İImi öğrenen, öğrendiğiyle amel eden ve onu
başkalarına öğreten kişi sema ahalisi içinde büyük (azim) biri olarak görülür''
demiştir."
Tahric. İsnadında
tanımadığım bir ravi vardır. Ahmed, Zühd (58-59), Ebu Nuaym, Hilye (6/93) ve
Hatibı el-Cami' (1/91).
1661- Yahya b, Muaz
er-Razi der ki: "Söz söylemek güzeldir. Ancak sözden daha güzel olan o
sözün manasıdır. Manasından daha güzeli de yerinçie söylenmesidir. Yerinde
söylenmesinden daha güzeli de sevabıdır. Sevabından daha güzeli ise de kendisi
için amel edilenin (Allah'ın) rızasıdır."
Tahric: İsnadında
biyografısini bulamadığım ravi vardır.
1662- Şa'bi der ki:
"Önceleri kendisinde iki hasleti taşıyan kişi ilmi talep ederdi. Bu iki haslet
de akıl ve abidliktir. Şayet kişi akıllı, ama abid olmayan biriyse ona:
''Böylesi bir şeyi (ilmi) ancak abid olanlar öğrenmeye çalışır. Sen neden
öğreniyorsun ki?'' denilirdi. Abid ama aklı kıt olan biriyse de ona: ''Böylesi
bir şeyi (ilmi) ancak aklı güçlü olanlar öğrenmeye çalışır. Sen neden
öğreniyorsun ki?'' denilirdi. Bugün ise ilmi talep edenlerin hem aklın, hem de
abidliğin kendisinde bulunmadığı kişiler olmasından endişe ediyorum.''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Darimi, mukaddime (104), Beyhaki, Medhal 321 (500) ve Ebu Nuaym, Hilye (4/323).
1663- Seriy (b.
Muğallis) der ki: "Kişi önce abidlikle başlayıp sonra hadis yazmaya
(öğrenmeye) başlarsa zamanla gevşer. Ancak önce hadis yazıp sonra kendini
ibadete verirse abidliği sürekli olur."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Sülemi, Tabakatu's-Sufiyye (s. 55) ve Ebu Nuaym, Hilye (10/125).
1664- Ali b. Abdullah
der ki: "(Hadis ilminde) metinleri bilmek bu ilmin yarısı, ravilerinin
durumları ile hallerini bilmek de diğer yarısıdır."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Zehebi, Siyer (11/47-48).
1665- Matar der ki:
"En hayırlı ilim, faydası olan ilimdir. Yüce Allah da ilmi, onu öğrenen ve
onunla amel edene faydalı kılar. Öğrenip amel etmeyene ise bu ilmi faydalı
kılmaz.''
Tahric: İsnadı güçlü
değildir. Beyhaki, Medhal 326 (518) ve Hatib, Cami' (1/90).
1666- Ubeyd b. Muhammed
el-Varrak der ki: Bişr b. el-Haris'in: "Ey hadis alimleri! Hadislerin
zekatını verin!" dediğini işittim. Ona: "Hadislerin zekatı
nedir?" diye sorduklarında da: "Bildiğiniz her yüz hadisten beş
tanesiyle amel etmenizdir" dedi.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Hatib, el-Cami' (1/144), Ebu Nuaym, Hilye (8/337) ve Sem'ani,
Edebu'l-İmla (110).
1667- Malik b. Dinar der
ki: "Tevrat'ta: ''İlmi hevasına (boş tutkularına) baskın çıkan kişi, her
zaman kazançlı çıkan alimdir'' diye yazıldığını okudum."
İsnadında bir sakınca
yoktur.
1668- Abdullah b. Mes'üd
der ki: "Kur'an hafızının insanlar uykudayken gecelerini ihya etmesiyle,
gündüzleri insanlar haddi aşarken kendisi haddini bilmesiyle, insanlar neşe
içindeyken kendisi hüznüyle, insanlar kibir içindeyken ağlamasıyla
bilinmelidir.''
Tahric: İsnadında
belirsizlikvardır. Ahmed, Zühd'(162) ve Ebu Nuaym, Hilye (1/129-130).
1669- Ebu'l-Hüseyn Hasan
b. Amr es-Sabil el-Mervezi der ki: Bir gün Bişr b. el-Haris'in yanına hadis
öğrenen bir grup geldi. Ben de yanında bulunuyordum. Onlara: "Bakıyorum da
bu işe çok heveslisiniz!" deyince: "Ey Ebu Nasr! Belki Yüce Allah bir
gün faydasını gösterir diye bu ilmi öğreniyoruz" karşılığını verdiler.
Bunun üzerine Bişr şöyle dedi:
"Bilmelisiniz ki
iki yüz dirhem malı olan kişinin zekat olarak bunun beş dirhemini vermesi
gerektiği gibi içinizden iki yüz hadis öğrenen her bir kişinin de bunun zekatı
olarak beş hadisle amel etmesi gerekiyor. Aksi halde ahirette bu
öğrendiklerinizin vebalini siz düşünün."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Hatib, Tarih (7/69) ve Zehebi, Siyer (10/471).
Beyhaki der ki:
"Beş hadisle amelden kastı, sanırım terğib babında olan hadislerdir. Yoksa
vacip şeyler konusunda bütün hadislerle amel etmek gerekir."
1670- Hasan( -ı Basri)
der ki: "Önceleri kişi ilim talep etmeye başladığı zaman çok geçmeden
öğrendikleri onun haşyetine, hareketlerine, diline, bakışlarına ve davranışlarına
yansırdı."
Tahric. Ravileri
güvenilirdir. Ahmed, Zühd (261), Beyhaki, Medhal 321 (502), Hatib, el-Cami'
(1/142), ibnu'l-Mübarek, Zühd 26 (79), Hennad, Zühd 2/533 (1099), Darimi,
mukaddime (107), Acurri, Ahlaku'l-Ulema (90) ve İbn Abdilber, Camiu
Beyani'l-İlm (1/60).
1671- Süleyman el-A'meş
der ki: "Önceleri kişi yeni duyduğu tek bir hadisi bile ilmine ve edebine
yansıtırdı."
1672- İbrahim b. Nasr
der ki: Fudayl b. İyad: "Verilen ilim kişinin korkusunu, hüznünü ve ağlamasını
arttırmayacaksa böylesi bir kişiye faydasız ilim vermek daha çok yaraşır"
dedi ve: "Bu söze mi (Kur'an'a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da
ağlamıyorsunuz?"[Necm 59-60] ayetlerini okudu.
Tahric. İsnadı
ceyyiddir. İbnu'l-Mübarek, Zühd 41 (125), İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/542-543)
ve Ebu Nuaym, Hilye (5/88).
1673- Zünnun der ki:
"Önceleri ilim ahalisinden olan biri ilmiyle dünyadan daha çok nefret edip
ondan daha çok uzaklaşırdi. Şimdi ise kişi ilmiyle dünyaya daha çok bağlanıp
onun peşinde daha çok koşuyor. Önceleri kişi malını ilmi için harcardı. Şimdi
ise kişi ilmiyle mal kazanıyor. Önceleri ilmiyle kişinin hem içinin, hem de
dışının daha da iyiye gittiği görülürdü. Şimdi ise çoğu kişinin ilmiyle hem
içinin, hem de dışının bozulduğu görülüyor."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Süleml, Tabakatu Sufiyye (2S).
1674- Zünnun el-Mısri
der ki: "Bilgenin en önemli özelliği sahip olduğu hikmetle konum ve
saygınlık elde etme hedefi olmamasıdır. Zira bilge olan kişi insanların başını
çekme sevdasına kapıldığı zaman kalbinden Allah sevgisi gider. çünkü kendisini
dinleyenlerin övgülerini sevmeye başlayacak ve kendisini dinleyenlerin övgüsünü
getirecek sözler söyleyecek, faydası olacak bir söz söylemeyecektir.''
Ravileri güvenilirdir.
1675- Ebu Bekr b. Ebi
Osman der ki: Ebu Osman, Muhammed b. elFadl'a bir mektup yazıp şakiliğin
alametlerinin ne olduğunu sordu. Muhammed cevap olarak şöyle dedi:
"Alametleri üçtür. Birincisi, kişiye ilmin İhsan edilmesine karşılık
onunla amelden mahrum edilmesidir. İkincisi, kişiye amelin İhsan edilmesine
karşılık İhlastan mahrum edilmesidir. Üçüncüsü de kendisine salih kişilerle
sohbetin ihsan edilmesine karşılık onlara saygı göstermekten mahrum
edilmesidir."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu'l-Kasım el-Kuşeyri, er-Risale (1/129) ve İbnu'l-Mulakkin, Tabakatu Evliya
(300).
1676- Abdullah b.
Muhammed b. Ubeyd et- Temimi der ki: "Üç şey mevcutken bunun yanında üç
şey bulunmuyor. İlim mevcut iken bu ilimle amel bulunmuyor. Amel mevcutken bu amelde
ihlas bulunmuyor. Sevgi mevcutken bu sevgide samimiyet bulunmuyor."
Isnadı zayıftıf.
1677- Yahya b. el-Hüseyn
el-Kureşi der ki: "İnsanlar içinde dört kişinin değeri çok büyüktür.
Bunlardan biri ilmiyle amel eden alimdir. Diğeri sözlerini kalbinden söyleyen
bilgedir. Diğeri kalbinde hırs olmayan zahiddir. Bir diğeri de başkalarına
bağlı olmayan abiddir.''
1678- Muhammed b.
el-Fadl der ki: "İslam'ın (müslümanların) zayıflaması dört şeyden dolayı
olacaktır. Birincisi müslümanların bildikleriyle amel etmemeleridir. İkincisi
bilmedikleriyle amel etmeleridir. Üçüncüsü bilmediklerini öğrenmemeleridir.
Dördüncüsü de insanların öğrenmelerine engel olmalarıdır."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Sülemi, Tabakatu's-Sufiyye (214), Kuşeyri, er-Risale (129-130) ve Ebu Nuaym,
Hilye (10/233).
1679- Ebu Bekr el-Varrak
der ki: "İnsanlar alimler, yöneticiler ve hafızlar olmak üzere üç
çeşittir. Yöneticiler bozulduğu zaman sosyal hayat bozulur. Alimler bozulduğu
zaman ibadetler bozulur. Hafızlar bozulduğu zaman da ahlak bozulur.''
Isnadı zayıftır.
1680- Ömer b. Abdilazız
der ki: "Sözlerini amelinden saymayan kişinin
hataları çok olur. İlmi
olmadan amel eden kişinin de bozduğu ıslah ettiğinden daha çok olur.''
Tahric: İsnadında
ravilerden biri düşmüştür, İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/470), Ahmed, Zühd
(291,298), Ebu Nuaym, Hilye (5/290) ve İbn Sa'd, Tabakat (5/372).
1681 - Fudayl b. iyad
der ki: "İlim amelin delilidir."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Hatib, İktidau'l-İlm 174 (44).
1682- Haris el-Muhasibi der
ki: "ilim haşyeti, zühd gönül rahatlığını, marifet de Allah'a yönelmeyi
doğurur."
Tahric: Sülemi, Tabakat
(58).
1683- İbn Ebi Sa'dan der
ki: "Rivayetlerle (hadisle) amel eden kişi dirayet (fıkıh) ilmini elde
eder. Dirayet ilmiyle amel eden kişi de riayet (tasavvuf) ilmini elde eder.
Riayet ilmiyle amel eden kişi de hak yola ulaşır."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Sülemi, Tabakat (423) ve Ebu Nuaym, Hilye (10/377).
1684- İbrahim el-Havvas
der ki: "Alimlik fazla rivayet bilmekte değil, az da olsa ilmi öğrenip
onunla amel etme ve sünnetlere tabi olmaktadır."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Sülemi, Tabakat (285) ve Hatib, İktidau'l-İlm 169 (24).
1685- Abdullah er-Razi
der ki: "Marifetin göstergeleri üçtür. Bunlar da ilim öğrenme, ilimle amel
etme ve ilmin gitmesinden endişe etmektir."
Tahric: Sülemi, Tabaktif
(s. 452).
1686- Fudayl b. İyad der
ki: "Biri kalp ile olanı biri de dil ile olanı olmak üzere ilim iki
çeşittir. Kalp ile olan ilim asıl faydalı olan ilimdir. Dil ile olan ilim ise
Yüce Allah'ın insanlara karşı olan hüccetidir."
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/235), Hüseyn el-Mervezi,
Zevaidu'z-Zühd 407 (1161), Darimi, mukaddime (1022), İbn Abdilber, Camiu
Beyani'l-İlm (1/190), Hatib, Tarih (4/346) ve İbnu'l-Cevzi,
el-İlelu'l-Mütenahiye (1/73-74).
1687- Sehl b. Abdillah
der ki: ''Kişiye, kendisini Allah'a daha da bağlayan ilim'den daha üstün bir
şey verilmiş değildir.''
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(10/195).
1688- Malik b. Dinar der
ki: "Kişi ilmi onunla amel etmek için öğrendiği zaman bu ilmi onu tevazu
sahibi yapar. Ancak amel etmek dışında bir şey için öğrendiği zaman bu ilim
kibrini arttırır."
Tahric: İsnadında
tanımadığım birkaç ravi vardır. Hatib, İktidau'l-İlm 171 (31 -33), İbn
Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (1/145), Ahmed, Zühd (s. 323) ve Ebu Nuaym, Hilye
(2/378).
1689- Cafer b. Süleyman
der ki: Malik b. Dinar'ın: "İçinde sakinleri olmayan bir ev nasıl harabeye
dönerse içinde hüzün olmayan kalp de öyle harabeye döner" dediğini
işittim.
Ayrıca: "Kişi ilmi
onunla amel etmek için öğrendiği zaman bu ilmi onu tevazu sahibi yapar. Ancak
amel etmek dışında bir şey için öğrendiği zaman bu ilim kibrini arttırır"
dedi.
Tahric: İsnadında
tanımadığım raviler vardır. Abdullah b. Ahmed, Zevaid (320) ve Ebu Nuaym, Hilye
(2/360).
1690- Ali b. el-Hüseyn
der ki: "Bir defa ağız dolusu gülen kişi (alim) bir ağız dolusu ilmi
tükürmüş demektir.''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Darimi, mukaddime (144), Abdullah b. Ahmed, Zevaidu'z-Zühd (166)
ve Ebu Nuaym, Hilye (3/133-134).
1691- Ebu Ali b. Hamşaz
es-Saiğ der ki: Abdullah er-Razi'ye: "İnsanlar neden kusurlarını ve içinde
bulundukları yanlışı bildikleri halde doğru yola yönelmiyorlar?" diye
sorulunca veya bunu ona sorduğumda şöyle dedi: "çünkü öğrendikleri ilimle
amel etmek yerine onunla övünmeyle, batınlarını ıslah etmek yerine zahirlerini
ıslah etmeyle uğraşmışlardır. Bundan dolayı da Yüce Allah doğru yolu
göremeyecekleri şekilde kalplerini köreltmiş, bedenlerini ibadetten
alıkoymuştur."
Tahric: Sülemi, Tabakat
(452), Kuşeyri, er-Risale (1/181) ve ibnu'l-Mulakkin, Tabakatu'/-Evliya (139).
1692- Ma'ruf el-Kerhi
der ki: "Yüce Allah hayır dilediği kuluna amel kapısını açıp tartışma
kapısını kapatır. Kötülük dilediği kuluna ise amel kapısını kapatıp tartışma
kapısını açar.''
Tahric: Sülemi, Tabakat
(87), Ebu Nuaym, Hilye (8/361), Hatib, İktidau'l-İ/m 204 (ı23) ve
ibnu'l-Mulakkin, Tabakatu'/-Evliya (s. 282).
1693- Ebu Bekr el-Varrak
der ki: "Zühd ve fıkıh olmadan amelden sadece kelam (ilmi) ile yetinen
kişiler zındık olur. Fıkıh ve kelam olmadan sadece zühdle yetinen kişi de
bidatlere bulaşır. Zühd ve vera olmadan sadece fıkıhla yetinen kişi fıska
bulaşır. Bunların hepsinde uzman olan kişi de yanlışa düşmekten kurtulur."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Sülemi, Tabakat (224) ve Ebu Nuaym, Hilye (10/236).
1694- Hişam b. Hassan
der ki: Adamın biri Hasan( -ı Basri)'nin yanından geçince yanındakiler:
"Bu adam fakih biri" dediler. Hasan: "Fakih kişinin kim olduğunu
biliyor musunuz? Fakih kişi dininde alim, dünyasında zahid, Rabbinin ibadetinde
daim olan kişidir" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadında
tanımadığım bir ravi vardır. Beyhaki, Medhal 322 (504), İbnu'l-Mübarek, Zühd
(30), Darimi, mukaddime (89) ve Hatib, el-Fakih ve'I-Mütefakkih (2/162).
1695- Bişr b.
el-Haris'in bildirdiğine göre Muhammed b. en-Nadr elHarisi: "Gidişin
ahirete, yönün ise dünyaya doğru olduğu sürece nasıl ilim ehlinden biri
olabilirsin ki?" demiştir.
Aynı isnadla Hasan b.
Amr'ın bildirdiğine göre Bişr: "Alimin cezalandırılması nasıl olur? Dünya
sevgisiyle olur. Zira bu sevgi onun kalbini kör ve sağır yapar" demiştir.
1696- Malik b. Dinar der
ki: Hasan'a: "Alimin cezalandırılması nasıl olur?" diye sorduğumda:
"Kalbinin ölmesiyle olur" dedi. Ona: "Kalbin ölmesi nasıl olur?"
diye sorduğumda ise: "Ahiret ameliyle dünyalık elde etmeye
çalışmakla" dedi.
Tahric: Abdullah b. Ali
el-Gazzal'ı tanımıyorum, diğer ravileri ise güvenilirdir. Beyhaki, Medhal 322
(503), İbnu'l-Mübarek, Zühd 532 (1514) ve Abdullah b. Ahmed, Zevtıidu'z-Zühd
(265).
1697- Evzai der ki:
Bilal b. Sa'd'ın: "Zahidiniz dünyayı arzulamakta, aliminiz cahil,
cahiliniz de gaflet içindedir" dediğini işittim.2
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbnu'l-Mübarek, Zühd 60 (180), Ahmed, Zevtıidu'z-Zühd (3SS), Ebu
Hayseme, İlm 125-126 (70) ve Ebu Nuaym, Hilye (5/225).
1698- Bişr b. el-H aris
der ki: "Kişinin dünya ihtiyaçlarından birinin bulunduğu bir yerde, bu
ihtiyacını karşılamaya daha da yaklaşabilmek için hadis aktarması veya
dünyalıkların konuşulduğu bir yerde ilmi bir konuyu konuşması doğru değildir.
Zira hocalarımızın ilmi dünyalık elde etmek için öğrendiklerini ve sonunda da
rezil olduklarını gördük. Başkaları ıse onu öğrenip yerinde kullanmış, onunla
amel etmiş ve ona tutunmuşlardır. İşte bunlar selamete ermiş ve Yüce Allah
öğrendiklerini onlara faydalı kılmıştır."
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(8/349).
1699- Muhammed b.
Muhammed b. el-Eş'as el-Bikendi der ki: "Zühd hakkında konuşup insanlara
bu yönde öğütler verdikten sonra kendisi dünyaya yönelen kişinin kalbinden Yüce
Allah ahiret sevgisini kaldırır."
Isnadı zayıftır.
1700- Malik b. Dinar der
ki: "Tevrat'ta: ''Alim ilmiyle amel etmediği zaman su damlasının kayadan
kayması gibi öğütleri insanların kalplerinden kayıp gider'' yazılı olduğunu
okudum.''
Tahric: İsnadı hasendir.
Ahmed, Zühd (323), Hatib, İktidau'l-İlm 192 (97) ve Ebu Nuaym, Hilye
(2/372,6/288).
1701- Muhammed b. Ahmed
el-ferra der ki: Mahmud el-Kassar'a:
"Neden selefin
sözleri bizim sözlerimizden daha faydalı?" diye sorulunca: "çünkü
onlar İslam'ın aziz olması, nefislerinin kurtulması ve Rahman'ın rızası için
konuşmuşlardı. Biz ise nefsimizin izzeti, dünyalık elde etmek ve insanların
gözüne girmek için konuşuyoruz" dedi.
Tahric: Sülemi, Tabakat
(12S) ve Ebu Nuaym, Hilye (10/231).
1702- Sehl b. Abdillah
der ki: "fitneler üç çeşittir. Genelin fitnesi ilmin heba edilmesiyle
olur. Havassın fitnesi ruhsatlar ve nasların yorumlanmasıyla olur. Marifet
ehlinin fitnesi ise bir vakitte ifa edilmesi gereken bir hakkı başka bir vakte
ertelemeleriyle olur."
1703- İbrahim b. Şeyban
der ki: "(İlimde) başıboş ve avare olmak isteyen kişi ruhsatlara
tutunsun.''
Tahric: Sülemi, Tabakat
(403), Kuşeyri, er-Risale (174) ve Ebu Nuaym, Hilye (10/36ı).
1704- Cüneyd b. Muhammed
der ki: "Hakkı söyleyip batına amel edenlere yazıklar olsun! Nasıl da
yaptıkları söylediklerine muhalif oluyor! Dünyadayken sıddik olanların
konumlarında olacaklarını söylemiş, ancak ahirette günahkarların konumunda
olmuşlardır."
1705- Seriy der ki:
Bilgelerdin birinin şöyle dediğini işittim: "Hakkı söyleyip batılla amel
edenlere, iyi şeylerin yapılmasını söyleyip kötü olan şeyleri yapanlara
yazıklar olsun! Allah'ın emirlerine muhalif şeyler yapmalarına ve amelleriyle
(ahirette) günahkarların konumunda olmalarına rağmen nasıl rahat bir şekilde
konuşuyorlar?"
İsnadı ceyyiddir.
1706- İbnu'l-Mübarek'in
azatlısı Hasan b. İsa der ki: İbnu'l-Mübarek'in: "İnsanlar; alimler,
sultanlar, zahidler ve dinleriyle insanların mallarını haksız yolla yiyen sefil
kimseler şeklinde sınıflandırılırlar" dediğini ve: "Ey iman edenler!
Hahamlardan ve rahiPlerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla
yiyorlar ve Allah'ın yolundan alıkoyuyorlar"[Tevbe 34] ayetini okuduğunu
işittim. Sonra şöyle dedi: "Diniyle insanların mallarını yemiyorum
diyenler yalan söylemişlerdir! Zira ben de dinimle insanların mallarını
yiyorum."
İsnadı ceyyiddir.
1707- Ahmed b.
Ebi'l-Havarı der ki: Allah'tan korkanlardan biri olan
İshak b. Halerten
işittiğime göre Ahmed b. Süleym: "Bizler ilmi ibadetten gafil kalarak
müzakere ediyoruz" demiştir.
1708- Ahmed b. Abdullah
b. Ebi'l-Havari, kardeşi Muhammed'den bildirir: Ali b. Fudayl (b. İyad),
babasına: "Babacığım! Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabının
sözleri ne tatlı imiş" deyince, babası: "Evladım! Neden öyle tatlı
olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Ali: "Babacığım!
Bilmiyorum" karşılığını verince, babası: "çünkü sırf Allah'ın
rızasını isteyerek bu sözleri söylemişlerdir" dedi.
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(10/23).
1709- İbrahim (en Nehai)
der ki: (Ahirette) cennette olan bir topluluk cehennemdeki bir topluluğa bakıp:
"Bizler sizin eğitiminizle cennete girmişken sizler neden cehenneme
girdiniz?" diye sorarlar. Onlar da: "çünkü biz size hayrı yapmanızı
söyler, ama biz yapmazdık" derler.
Tahric: Buhari,
bedu'l-halk (4/90) ve Müslim, zühd (sı).
1710- Cafer der ki:
Malik b. Dinar'ın: "Ben size yasakladığımı kendim yapmak
istemiyorum"[Hud 88] ayetini okuyup: "Artık kıyamet gününde adım ya
''Sadık Malik'' ya da ''Yalancı Malik'' olacak" dediğini işittim.
Tahric: Hıdr b. Aban
dolayısıyla isnadı zayıftır. Suyuti, Dürrü'l-Mensur (4/468).
1711- Lokman der ki: Ebu
Derda şöyle derdi: "Kıyamet gününde en çok Rabbimin beni herkesin huzurunda:
''Ey Uveymir!'' diye çağırmasından, ''Rabbim! Emrindeydim'' dediğimde ise bana:
''Bildiklerinle ne kadar amel ettin?'' diye sormasından endişe ediyorum.''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Münziri, Terğib (1/126).
1712- Dahhak b.
Abdirrahman der ki: BilaI b. Sa'd'ın şöyle dediğini işittim: "Ey Rahman'ın
kulları! Önceki günahlarınız bağışlanacak olsa dahi geri kalan hayatınızda çok
gayret sarf etmeniz gerekecektir. Şayet bildiklerinizle amel ederseniz o zaman
gerçek manada Allah'ın kulları olursunuz. ''
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Beyhaki, Medhal 328 (526) ve Ebu Nuaym, Hilye (5/231).
1713- Amr b. el-H aris
bildiriyor: Adamın biri kardeşine: "Bilmelisin ki hilim ilmin giysisidir.
Bu bakımdan ilmi çıplak bırakma" şeklinde bir mektup yazdı.
Tahric: Muhammed b.
Ahmed b. Hamid el-Attar'ın biyografısini bulmuş değilim, diğer ravileri ise
güvenilirdir. İbn Ebi'd-Dünya, Hilm (29).
1714- Damra der ki:
"Hilim akıldan üstündür. Zira Yüce Allah kendini onunla (Halim ismiyle)
isimlendirmiştir."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Abdullah b. Ahmed, Zevaid (229), İbn Ebi Dünya, Hilm (18) ve Ebu
Nuaym, Hilye (S/ln, 6/92).
1715- Said b. Cübeyr
bildiriyor: "Rabbaniler olun"[Al-i İmran 79] ayeti konusunda Fudayl
b. Ata: "Rabbanilerden kasıt, alimler ve fakihlerdir" demiştir.
Tahric: İsnadı güçlü
değildir. Hatib, el-Fakih ve'l-Mütefakkih (ı/sı), İbn Cerir, Tefsır (3/327) ve
Darimi, mukaddime (95).
1716- Eyyub es-Sahtiyani
der ki: ''Alimin, Allah'a tevazudan dolayı başına kül saçması gerekir.
Tahric: İsnadında bir
sakınca yoktur. Beyhaki, Medhal 324 (509) ve Acurri, Ahlaku'l-ulema (8990).
1717- Bişr der ki:
"Aranılan alim için ''Valinin kapısında'' denilmesi ne çirkin bir
şeydir."
1718- Abdussamed b.
Yezid der ki: Fudayl b. İyad'ın: "Kur'an hafızlarının felaketi kendini
beğenmişliktir. Yöneticilerin kapısından uzak dur! Zira kapılarına gitmek
nimetlerin yok olmasına sebep olur" dediğini işittim. Ona: "Ey Ebu
Ali! Nasıl nimetlerin yok olmasına sebep olur?" diye sorulunca da şöyle
dedi: "Yüce Allah bir adama başkalarına ihtiyaç bırakmayacak şekilde bir
nimeti ihsan etmiş olur. Bu kişi yöneticilerin yanına girip de Allah'ın onlara
bahşettiği meskenleri ve hizmetçileri görünce elindeki nimeti küçük görmeye
başlar. Bu şekilde de elindeki nimet yok olmuş olur."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir.
1719- Musa b. İsa,
babasından bildirir: Ebu Yezid (el-Bistami) şöyle dedi: "Birinin havada
uçacak şekilde kendisine kerametler verildiğini görseniz bile aldanmayın ve
onun Allah'ın emir ve yasaklarına, buyruklarına uyup uymadığına, şeriatı yerine
getirip getirmediğine bakın."
Yine şöyle dediğini
işittim: "Yüce Allah'ın huzurunda durduğun zaman kendini, tevazudan
belindeki zünnarı (kuşağı) koparan bir Mecusi gibi say.''
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(10/40) ve Kuşeyri, er•Risale (1/90).
1720- Ebu Ali es-Sekafi
der ki: Ebu Yezid el-Bistami'den naklen bana bildirilen en güzel söz şudur:
"İlim öğrenmeyi, Kur'an okumayı, aza kanaati, Allah'a itaati ve cenazelere
katılmayı bırakıp hala alim biri olduğunu söyleyen kişi sadece iddiasında
kalır."
1721 - Ebu Ali es-Sekan
der ki: Vaiz Muhammed b. el-Fadl esSemerkandi'nin şöyle dediğini işittim:
"İlimle kurtulmuş olan ne çok cahil vardır. Cahiliye ameliyle amel edip dinden
çıkmış ne çok abid vardır. Öğrenme niyetin olmasa da ilim halkalarında bulun,
ama ilim ancak bu yönde bir niyetle elde edilebilir. Kulun verası ilk önce
dilinde kendini gösterir. Kulun aklının ilk göstergelerinden biri de
hilmidir."
1722- Ebu Bekr ez-Zakkak
der ki: İsrail oğullarının geçtiği çölde (Tih çölünde) giderken kalbime -İbn
Yusuf "aklıma" lafzıyla rivayet etmiştirhakikat ilminin şeriatı da
ortaya çıkaracağı düşüncesi düştü. Bunun üzerine ağaç altından bir ses bana:
"Ey Ebu Bekr! Ardından şeriat gelmeyen her bir hakikat küfürdür"
şeklinde seslendi.
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(10/344).
1723- Ebu Ali es-Sekafi
der ki: Ebu Hafs şöyle derdi: "Yaptıklarını ve davranışlarını her an Kitab
ile sünnete göre değerlendirmeyen ve aklına düşen şeyleri de hesaba çekmeyen
kişiyi adamdan sayma."
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(10/230) ve Kuşeyri, er-Risale (1/107). Bak: ibnu'l-Mulakkin, Tabakatu'l-Evliya
(249) ve Zehebi, Siyer (12/512).
1724- Sülemi der ki:
Dedem İsmail b. Nüceyd'in şöyle dediğini işittim: "Güzel görünse de kişide
ilimden kaynaklanmayan her bir durumun sahibine zararı faydasından daha çok
olur.''
Tahric: Sülemi, Tabakat
(455) ve Kuşeyri, er-Risale (1/ 182).
1725- Sehl b. Abdillah
der ki: "İlmi kayda geçirip yazın. Zahiri şeyleri terk eden kişi sonunda
zındıklığa bulaşır."
1726- Zalıid Sehl b.
Abdillah b. Yunus der ki: "Hem dünya hem de ahireti isteyen kişi hadis
ilmini öğrensin. Zira bu ilimde hem dünya, hem de ahirete yönelik faydalar
vardır."
Tahric: Zehebi, Siyer
(13/331).
1727- Zakkak, Ebu Bekr
el-Basri'den bildirir: Sehl b. Abdillah'ın yanına girdiğimde elimde mürekkep
hokkası da vardı. Bana: "Yazıyor musun?" diye sordu.
"Evet!" karşılığını verdiğimde: "Yaz! Elinden geliyorsa Yüce
Allah'ın huzuruna elinde mürekkep hokkasıyla çık" dedi.
1728- Ebu Abdillah
Muhammed b. Abdillah eş-Şirilzi anlatıyor: Bir gün Abdullalı b. Hafif, İbn
Mektum ile arkadaşlarından bazılarının bir şeyler yazdıklarını görünce:
"Ne yapıyorsunuz?" diye sordu. "Şunlar şunları yazıyoruz"
karşılığını verdiklerinde ise şöyle dedi: "Bir şeyler öğrenmekle uğraş ın
ve sufılerin bu yönde olumsuz sözlerine aldırmayın. Ben mürekkep hokkamı
cübbemin cebimde, kağıtları da şalvarımın ipinde saklar, bu şekilde
(söylediklerini yazmak için) gizlice alimlerin ilim halkalarına giderdim.
Yazdığımı fark ettiklerinde: ''Sen iflah olmazsın!'' diyerek benimle
çekişirlerdi. Ancak daha sonra bu yönde bana muhtaç oldular."
Tahric: İbn Asakir,
Tebyin Kezibi'I-Müfteri (191) ve Zehebi, Siyer (16/346).
1729- Ebu Ali er-Ruzbarı
der ki: "Cüneyd b. Muhammed semaı (semah) bırakmış kendini ilim ile amele
vermişti. Vird'lerini bitirdiği zaman da başını dizlerinin arasına koyar
öğrencileri gelene kadar da kaldırmazdı. Öğrencileri gelince de ilmi ve bazı
konuları ona sorup öğrenirlerdi."
1730- Hasan b. Amr der
ki: Bişr'in ilim öğrenme konusunda: "Allah rızası için yapıldıktan sonra
ondan daha üstün bir şey bilmiyorum" dediğini işittim.
1731- daylan der ki:
Seriy es-Sekati'nin: "Önce abid olup sonra da ilim öğrenmeye çalışan
kişinin durumundan endişe ederim. Önce ilim öğrenip sonra da abid olanların ise
akıbetinin iyi olmasını umarım" dediğini işittim.
1732- Ahmed b. Said
ed-Darimi der ki: Ali b. el-Medinl'den çok beğendiğim bir söz işittim. Bize
mağara hadisini aktarıp: "Bu hadisler bizlere şaşırmamız için değil,
onlarla amel etmemiz için aktarılmıştır" dedi.
1733- Ebu Ömer el-Havdi
der ki: Şube b. el-Haccac'ın: "(İlmi) gece yazıyor, gündüz ise
dinliyorsunuz. Peki onunla ne zaman amel edeceksiniz?" dediğini işittim.
Ebu Abdullah el-Hafız,
Cafer b. Muhammed b. Nusayr el-Huldi kanalıyla Cüneyd b. Muhammed'den bildirir:
Seriy b. Muğallis'e bazı hadisler zikredilince: "Kabirde kişiye lazım olan
şeylerden değildir" dediğini işittim.
1734- Abdurrahman b.
Mehdi der ki: "Benim için hadis öğrenimi kişinin köpek veya güvercinlerle
vakit geçirmesi gibi boş bir uğraştır."
Beyhaki der ki:
"Abdurrahman bunu, Yüce Allah'ın hükümlerini ve öğütlerini öğrenme,
onlarla amel etme ve başkalarına da öğütleme amacı gütmeden akranlarına karşı
övünmek için hadis ilmini yazıp öğrenen kişiler hakkında söylemiştir. Böylesi
kişinin bu öğrendiğinin ahirette kendisine bir faydası olmayacaktır. Zira ilim
bir alanda uzmanlaşıp dünyada saygınlık kazanmak için değil kendisiyle amel
etmek, günahlardan sakınıp Allah'a itaat etmek için öğrenilir."
1735- Ebu Said el-Harraz
der ki: "İlim seni itaate yöneltecek olan, yakin de seni Allah'a götürecek
olan birer araçtır."
Tahric: Hatib,
İktidau'l-İlm 172 (36).
1736- Ebu Bekr Ahmed b.
Yusuf der ki: Şibli önünde mürekkep şişesi hadis yazan bir gençle karşılaşınca:
"Genç! Bu hadisle bu uğraşın seni hadisle istenen asıl şeyden
alıkoyabilir" dedi. Genç: "Hoca! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) hadislerini yazmayalım mı?" karşılığını verince, Şibli:
"Kalemi koymandan kaldırıncaya kadar niyetin hakkın zikredilmesi alacaksa
yaz, aksi halde senin aleyhinde olacaktır" dedi.
1737- Ebu Bekr eş-Şibli
der ki: Bir defasında bana: "Ey Ebu Bekr! Bizim senden istediğimiz ve yapmanı
emrettiğimiz bu değil!" diyen bir ses işitince Mu'tadıd'ın hizmetini
bıraktım ve kendimi nasih ile mensuhu, tevili, tefsiri, haram ile helali
öğrenmeye verdim. Fıkıh, hadis ve başka şeyleri de öğrenmeye başladım. Sonra
öyle bir hakikatle karşılaştım ki Allah dışında bende ne varsa alıp götürdü ve
geriye sadece Allah kaldı."
1738- Ali b. Haşrem der
ki: İbn Uyeyne sık sık: "Az bir muvaffakiyet çok ilimden hayırlıdır"
derdi.
1739- Mutarrif der ki:
"İnsanlara öyle bir zaman geldi ki içlerinde en hayırlı olanlar çabuk
davranan kişiler olmuştur. Öyle bir zaman da gelecek ki içlerinde en
hayırlıları ağır hareket edenler olacaktır."
Ebu Ahmed der ki: Ali b.
Assam'a bu sözün anlamını sorduğumda şöyle dedi: "Öncekiler Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabı ile birlikteydiler. Kendilerine bir
şeyemredildiği zaman çabucak bu emri yerine getirmeye çalışırlardı. Ancak bugün
müminin verilen bir emir karşısında hemen harekete geçmemesi, bu emrin
doğruluğunu bilmesi gerekiyor."
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(2/209).
1740- Abbas b. el-Velid,
babasından bildirir: İbn Cabir'den işittiğime göre Sa'd adında bir adam İbn
Münebbih'e gelip Hasan b. Ebi'l-Hasan'ı sordu. İbn Münebbih: "Aklı yerinde
mi?" diye sorunca Sa'd yerinde olduğunu söyledi. Bunun üzerine İbn
Münebbih şöyle dedi: "Allah tarafından kendisine verilen bir ilimle Allah
yolunda amel eden bir kulun aklının ölene kadar Allah tarafından alınmayacağını
aramızda konuşurduk veya bunu Kitab'dan anlardık."
Abbas, babasından
(Velid'den) bildirir: Evzai, Basri'nin bu hadisini bana çok sorar ve: "Ey
Velid! Bana Basri'nin İbn Münebbih'ten olan rivayetini anlat" derdi.
1741- İsmail b. İbrahim
b. Mücemmi' b. Cariye der ki: ''Bir Hadisi iyice ezberlemek için onunla amel
ederdik.''
Tahric: Veki', Zühd
(539). Daha önce 1659. hadiste geçti.
Hasan b. Salih de:
''Hadisi daha iyi öğrenebilmek için oruç tutardık'' demiştir. - Hatib, el-Cami'
(1/143).
1742- Said b. Abdilaziz:
"Şayet kişinin ilmi Hicazlı, ahlakı Iraklı, itaati de Şamlı ise böylesi birinden
uzak durmanı tavsiye ederim" demiştir.
Tahric: Hatib, Tarıh
(10/467).
1743- Hişam b. Hasan der
ki: Hasan(i Basri): ''Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik
ver''[Bakara 201] ayetini açıklarken: 'Dünyadaki iyilik ilim ile ibadettir.
Ahiretteki iyilik ise Cennettir.' demiştir.
Tahric: İbn Ebi Şeybe,
Musannef (13/529), Acurri, Ahlaku'l-ulema (s. 60) ve İbn Cerir, Tefsir (2/300)
Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (1/560).
1744- Abdullah b. Mes'üd
der ki: Şayet alimler ilmin değerini bilip onu ehli olanlara aktarsalardı bunun
sayesinde zamanlarındaki insanların en değerlileri olurlardı. Ancak dünya
peşinde olanların elindeki dünyalıklardan bir şeyler elde etmek için ilmi
onlara sunmuşlar, bunun sonucunda da insanların gözünde değerleri düşmüştür.
Peygamber'inizin de (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Kişi bütün dertlerini ahiret derdi olarak tek bir derde dönüştürdüğü
zaman Yüce Allah onun dünyalık derilerini giderir. Dertlerinin tümü dünyanın
çeşitle durumlarına yönelik olan kişinin ise Allah dünyalık olan bu dertlerinin
hangisinin içinde helak olduğuna aldırmaz. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Mace 1/95 (257).
Muhammed b. Abdullah b.
Numeyr de bunu babasından bu şekilde rivayet etmiştir.
Tahric: Beyhaki, Medhal
340 (559), Abdullah b. Ahmed, Zevaid (22) ve Ukayli, ed-Du'afa /
(4/309).
1745- Süfyan (es-Sevri)
der ki: "Alim dinin doktoru, para da dinin hastalığıdır. Doktor böylesi
bir hastalığa yakalanmışsa başkalarını nasıl tedavi etsin ?''
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(6/361), İbn Abdilber (2/11) ve Beyhaki, Medhal 339 (558).
1746- Ebu Abdillah
el-Mağribi der ki: "Dünyayı seven kişi sana nasihat vermez, ahireti seven
kişi de seninle arkadaşlık etmez. Kendine ihanet eden kişiden de bir nasihat bekleme!"
1747- Abdussamed b.
Muhammed der ki: Bişr b. el-Haris: "Alim dinin doktoru, para da dinin
hastalığıdır. Doktor böylesi bir hastalığı' kendine çekiyorsa kendini ne zaman
tedavi edebilecek?" dedi. Ayrıca: "Bu insanlar alimlerinden dolayı
azaba maruz kalacaklardır. Dünya harab olmuş, hayırlı insanlar da çekip
gitmiştir" dedi.
1748- Bişr b. El-Haris
der ki: ''İnsanın (alimin) önce malının nereden geldiğine, ailesiyle birlikte
oturduğu meskenin neyden yapıldığına bakması ondan sonra konuşması gerekir.''
Tahric: Beyhaki, Zühd
355 (913).
1749- Hasan b. Amr
eş-Şii der ki: Bişr'in: "Yemekleri, güzel kokuları, onların
(yöneticilerin) kapılarına gidip gelme ile onlarla birlikte olmayı seven
kişileri gördüğün zaman Allah için bunlara öfke duy, onları bırak ve muhatap
alma" dediğini işittim.
Resulullah da
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Allahımı) Fayda vermeyen ilimden, kabul
görmeyen bir amelden, haşyet duymayan bir kalpten ve doymayan bir mideden sana
sığınırım" diye dua ederdi.
Tahrici: Daha önce 1643.
hadiste zikredildi.
1750- Hasan b. Amr der
ki: Bişr'in şöyle dediğini işittim: "Yüce Allah, Hz. Davud'a: "Ey
Davud! Benimle arana meftun bir alimi koyma ki kendine teşekkür ettirerek seni
sevgimden alıkoyar. Zira böyleleri kullarımın yol kesicileridir" diye
vahyetti.''
Tahric: Beyhaki, Medhal
335 (545) ve İbn Abdilber (1/ 193).
1751- Haris el-Muhasibi
der ki: "Kıyamet gününde en büyük pişmanlığı iki kişi hisseder. Bunlardan biri,
ilmi kendisine faydası dokunmayan alimdir. Diğeri de, diniyle dünyalık elde
eden zahid kişidir."
1752- Süfyan der ki:
"Denilirdi ki, cahil abidin ve facir alimin fitnelerinden Anah'a sığın.
Zira bunların fitneleri fitneye meyilli her bir kişinin buna maruz kalmasına
sebeptir."
Tahric: İsnadı çok
zayıftır, İbnü'l-Mübarek, Zühd 18 (75), Beyhakl, Medhal 335 (544), Acurri,
Ahlaku'l-ulema (103) ve Ebu Nuaym, Hilye (7/36).
1753- Şa'bi der ki:
"Faciri alimlerden, cahili de abidlerden uzak tut. Zira bu ikisi fitneye
meyilli her bir kişinin felaketi olurlar."
1754- Ebu Talib
el-Kattan der ki: Ebu Bekr b. Davud kendi adına da bize şöyle bir beyit okudu:
"Boğazı tıkananlar
onu su ile açar
Ya tıkayan su ise kişi
buna ne yapar?"
1755- Mansur b. Zazan
der ki: "Bana bildirildiğine göre cehennem ateşine öyle kişiler atılır ki
pis kokusundan cehennemdekiler bile rahatsız olur. Ona: ''Yazıklar olsun sana!
İçinde bulunduğumuz kötü durum bize yetmezmiş gibi bir de senin o pis kokunu
çekmek zorunda kaldık. Ne yaptın ki?'' dediklerinde: ''Ben ilminden istifade
etmeyen bir alimdim'' karşılığını verir.
Tahric: Ahmed, Zühd
(377), Ebu Nuaym, Hilye (3/59) ve Hatib, İktidau'l-İlm 185 (75).
1756- Bekr b. Huneys der
ki: Cehennemde öyle bir vadi var ki cehennem bile günde yedi defa bu vadiden
Anah'a sığınır. Bu vadide öyle bir kuyu var ki vadinin kendisi ile cehennem
günde yedi defa bu kuyudan Anah'a sığınırlar. Bu kuyuda öyle bir yılan var ki
kuyu, vadi ve cehennem günde yedi defa bu yılandan Allah'a sığınırlar. Bu yılan
da yemeye önce Kur'an hafızlarından başlar. Bu hafızlar: "Rabbim!
Putperestlerden önce bizden başlandı!" dediklerinde onlara: "Bilenler
ile bilmeyenler bir değildir" karşılığı verilir.
Tahric: Hatib,
İktiddu'l-İlm 200-201 (113).
1757- Seriy b.
el-Muğallis (es-Sekati) der ki: Bilgelerden birinin şöyle dediğini işittim:
"Hakkı söyleyip batılla amel edenlere, iyi şeylerin yapılmasını söyleyip
kötü olan şeyleri yapanlara yazıklar olsun! Allah'ın emirlerine muhalif şeyler
yapmalarına ve amelleriyle (ahirette) günahkarların konumunda olmalarına rağmen
nasıl rahat bir şekilde konuşuyorlar?"
İsnadı ceyyiddir.
1758- Abdurrahman b.
Mehdi der ki: Cuma günleri merkez camiinde oturur, insanlar da gelip etrafımda
toplanırlardı. Toplananların sayısı çok olduğu zaman sevinir, az olunca da
üzülürdüm. Bu durumu Bişr b. Mansur'a anlattığımda: "Bu, kötü olan bir
meclistir ve bir daha bu şekilde oturma" dedi. Ben de bir daha bu şekilde
oturmadım.
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(9/12).
1759- Şu'be der ki:
Destuval'nin öğrencisi Hişam dışında, hadis öğrendiğini gördüğüm hiç kimse
için: "Bunu sırf Allah rızası için öğreniyor" diyemem. Hişam ise
bize: "Bu hadis işinde lehimize veya aleyhimize bir şeyolmadan
kurtulabilmiş olmayı temenni ederdim" derdi. Hişam bunu diyorsa biz ne
yapalım?
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ebu Nuaym, Hilye (6/78) Bak: Zehebi, Siyer (7/150).
1760- Fudayl b. Merzuk
der ki: Ebu İshak'ın Şa'bl'ye: "Ey Şa'bi! İlmimden lehime veya aleyhime
bir şeyolmadan kurtulmayı temenni ederdim" dedi.
Tahric: Fesevi, Ma'rife
(1/727) Bak: Zehebi, Siyer (5/399).
Aynı isnadla Yakub'un
Ebu Nuaym kanalıyla Süfyan'dan, onun da Salih'ten bildirdiğine göre Şa'bi:
"İlmimden lehime veya aleyhime bir şey olmadan kurtulmayı temenni
ederdim" demiştir.
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(4/313) Bak: Zehebi, Siyer (4/312).
1761- Ebu Katan der ki:
İbn Avn'ın: "İlmimden lehime veya aleyhime bir şeyolmadan kurtulmayı
temenni ederdim" dediğini işittim.
Şa'bi de: "Sahip olduklarım
içinde en fazla ilmimin beni cehenneme sokmasından endişe ediyorum" dedi.
1762- Ebu'l-Ahvas der
ki: İbn Şübrüme'nin şu beyti okuduğunu işittim:
"Büyük bir
sevabımın olacağını umuyorlar
Oysa bu işten zararsız
ve başa baş çıkmayı isterdim."
Tahric: Hatibı
İktidau'l-İlm 205 (126).
1763- Ali b. Ebi
Talib'İn bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "insanlara islam'ın sadece adının, Kuran'ın da sadece
yazılarının kalacağı bir zamanın gelmesi çok uzak değildir. Bu zamanda
mescidleri insanlardan yana dolu, ama hidayetten yana ıssız olur. Alimleri
gökyüzünün altındaki en kötü kişileridir. Fitne bu alimlerden çıkar ve tekrar
onlara döner. ''
Tahric: İsnadı zayıftır.
Kısa bir metinle Buhari, Halk Efali'l-İbad (s. 32).
1764- Bu hadis başka bir
kanalla Hz, Ali'nin sözü olarak rivayet edilmiştir.
Başka bir kanalla Hz.
Ali, Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "insanlara islam'ın
sadece adının kalacağı bir zamanın gelmesi çok uzak değildir ... " şeklinde
rivayet eder, ancak "Alimler" yerine "Fakihler" lafzını
kullanır.
Tahric: İsnadı zayıftır.
İbn Adiy, el-Kamil (4/1543) Bak: Tebrizi, el-Mişkat 1/91 (276).
1765- Ebu Vail der ki:
Hz. Ali Kufe'de bir hutbe verdi. Hutbesinde cemaate şöyle dediğini işittim:
"Ey insanlar! Başkasına muhtaç olan, gün gelir yoksun düşer. İmar edilen
her şey, zaman gelir harap olur. Kendini belaya hazırlamayan kişi, belaya maruz
kaldığında sabır gösteremez. Kendini yönetimde tek gören kişi, zorbalaşır.
İşlerinde istişarede bulunmayan kişi, sonradan pişman olur."
Bu sözlerinden sonra da:
"İslam'dan geriye sadece isminin, Kur'an'dan geriye de sadece resminin
kalması çok uzak değildir" dedi. Sonra: "Kişi, bilmediği bir konuda
soru sorulduğu zaman ''Bilmiyorum!'' demeyi ne zaman öğrenecek? Bunu bile
öğrenememekten utanmaz mı? O zaman geldiğinde mescidleriniz mamur, ancak
arzulardan dolayı kalpleriniz ve bedenleriniz harap olacaktır. Öylesi bir
zamanda gökyüzünün altındaki en kötü kişiler fakihleriniz olacaktır. Zira fitne
onlardan çıkacak ve sonunda yine onlara dönecektir" dedi. Adamın biri
kalkıp: "Ey müminlerin emiri! Nasıl?" diye sorunca da Hz. Ali:
"Fıkıh, içinizden en rez il kişilerde, çirkin şeyler içinizden en hayırlı
kişilerde, yönetim de küçüklerinizin elinde olduğu zaman, işte o zaman kıyamet
kopacaktır" dedi.
Mevküf bir rivayettir.
Şerik'e kadar olan isnadı meçhuldür. İlk kısmında da kopukluk vardır. Doğrusunu
da Allah bilir.
Tahric: İsnadında
belirsizlik vardır.
1766- Mukbil b. Abdullah
bildiriyor: Bir gün insanlar Ata b. Yezid elLeysi'ye çokça soru sorunca şöyle
dedi: "Şu konuda ne dersin, şu konuda ne dersin diyerek bana çokça soru
sordunuz. Amelinizi başkaları için yapıp da sevabını Allah'tan beklemeyin. Kişi
çok da olsa sakın amelini beğenmesin. Zira kul ne yapsa Allah'ın azametinin
yanında sinek ayağı kadar dahi olsa bir yer elde edemez."
Tahric: İsnadında
hakkında tenkitler bulunan İsmail b. Ayyaş vardır. Fesevi, Ma'rife (2/408) ve
İbnu'l-Mübarek, Zühd 64 (194).
1767- Müseyyib b. Vadih
der ki: Bizanshlara karşı çıktığımız savaşta yolda İbnu'l-Mübarek'in şöyle
dediğini işittim: "Ey Müseyyeb! Genelin bozulması havassın bozulmasıyla
olur. İnsanlar beş tabakadan oluşur. İlk tabakada zahidler vardır ki bunlar
ümmetin asıl sultanlarıdır. İkinci tabakada alimler bulunur ki bunlar da
peygamberlerin varisleridir. Üçüncü tabakada yöneticiler bulunur ki bunlar da
insanları koruyup kollayan kimselerdir. Dördüncü tabakada tacirler bulunur ki
bunlar Allah'ın yeryüzündeki emanetçileridir. Beşince tabakada savaşçılar
bulunur ki bunlar da Allah'ın yeryüzündeki kılıcıdır. ZahidIer dünyaya
yönelmişlerse diğer insanlar kimin peşinden gitsin? Alimin dünyalıklara karşı
hırsı varsa insanlar kiminle doğru yolu bulsun? Yönetici zalim ise insanlar
kime sığınsın? Tacir hain ise insanlar kime güvensin? Savaşçılar da riyakar ise
zafer nasıl elde edilsin?"
Isnadı zayıftır.
1768- İbn Abbas der ki:
"İnsanlara öyle bir zaman gelir ki alimleri fakirlerin yanında sıkılır,
zenginlerin yanında ise rahat ederler. Bunlar Rahman'ın düşmanları olan
zorbalardır."
İsnadı zayıftır.
1769- Hişam b. Urve,
babasından bildirir: "Denilir ki alim için tembellikten daha kötü bir şey
yoktur."
1770- Süfyan der ki:
Valilerden biri Ebu Hazım'a: "Bir ihtiyacın varsa söyle" deyince, Ebu
Hazım: "Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana
arzettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanaat eder, vermedikleri için de
rıza gösteririm" karşılığını verdi. İbn Şihab: "Kendisi (Ebu Hazım)
komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum" deyince, Ebu
Hazım: "Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin" karşılığını verdi.
Ebu Hazım devamını şöyle
anlatır: "İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona
şöyle dedim: "Daha önceki alimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar
valilerden kaçardı. Bugünün alimleri ise ilimIeri bütün yönleriyle elde
ettikten sonra valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar
valilerin peşinden koşuyorlar."
Tahric: Fesevi, Ma 'rife
(1/679) ve bir kısmını Ebu Nuaym, Hilye (3/237).
1771- Ali b. Abdilhamid
el-Gadairi der ki: Muhammed b. es-Semmak'ın şöyle dediğini işittim:
"İnsanlara Allah'ı hatırlatıp da kendisi Allah'ı unutan nice kişi vardır.
İnsanların Allah'tan korkmalarını öğütleyen ancak kendisi Allah'a karşı pek
cüretkar olan nice kişi vardır. Allah'a davet eden ancak kendisi Allah'tan
kaçan nice kişi vardır. Allah'ın Kitab'ını okuyan ancak Allah'ın ayetlerinden
uzak nice kişi vardır."
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(8/206).
1772- Hişam ed-Destuvaı
der ki: Bir kitapta, Hz. İsa'nın şöyle dediğini okudum: "Rızkınız size
amel etmeden de verildiği halde siz dünya için çalışıyorsunuz da size amelsiz
rızık verilmeyeceği ahiret için çalışmıyorsunuz. Ey kötü alimler! Size yazıklar
olsun. Ücretinizi alıp ameli heba ediyorsunuz. Amel sahibinin Allah'ın amelini
isteyeceği gün çok uzak değildir. Geniş olan dünyadan çıkıp kabrin darlığına ve
karanlığına girmeniz çok uzak değildir. Yüce Allah, size namazı ve orucu
emrettiği gibi günahlardan kaçınmayı da emreder. Bunların Allah'ın ilmi ve
kudreti dahilinde olduğunu bildiği halde rızkından memnun olmayan, mertebesini
hor gören kişi nasıl ilim ehlinden olabilir? Allah'ın kendisi için takdir
ettiği şeyi az bulan ve nasibine razı olmayan kişi nasıl ilim ehlinden
olabilir? Dünyadayken en büyük arzusu ahiret olması gerekirken dünyasını
ahiretine tercih eden kişi nasıl ilim ehlinden olabilir? Gidişi ahirete olduğu
halde yüzü dünyaya dönük olan, kendisine zarar verecek şeyi fayda verecek
olandan daha çok seven veya arzulayan nasıl ilim ehlinden olabilir? İlmi amel
etmek için değil de sadece başkalarına aktarmak için öğrenen biri nasıl ilim
ehlinden biri olabilir?"
Tahrix: Ravileri
güvenilirdir. Ebu Nuaym, Hilye (6/279).
1773- Cerir b. Zeyd der
ki: Tubey' el-Himyeri'nin şöyle dediğini işittim:
"Allah rızası
dışında bir şeyler için fakih olan, ibadet etme dışında şeyler için ilim
öğrenen, ahiret amelleriyle dünyalıklar elde etmek isteyen, bir kurdun kalbine
sahip olmalarına rağmen koyun postuna bürünen birilerinin olduğunu görüyorum.
Bunlar beni aldatıp beni mi kandırıyorlar? Yeminle, hilim sahibi kişileri bile
şaşkına çevirecek bir fitneye hazır olmalarını söylüyorum. ''
Tahric: İsnadı hasendir.
Darimı, mukaddime (90).
1774- Süfyan b. Uyeyne
der ki: "Denilirdi ki alimler, Allah'ı bilen, Allah'ın emirlerini bilen ve
hem Allah'ı, hem de Allah'ın emirlerini bilen olmak üzere üç çeşittir. Allah'ı
bilen kişi Allah'tan korkar, ama sünneti bilmez. Allah'ın emirlerini bilen kişi
ise, sünneti bilen ancak Allah'tan korkmayan kişidir. Hem Allah'ı, hem de
Allah'ın emirlerini bilen kişi de sünneti bilen ve Allah'tan korkan kişidir.
Meleküt aleminde büyük değer verilen kişi de işte budur."
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(7/28), Darimi, mukaddime (102) ve Beyhaki, Medhal 329 (529).
1775- Zühri der ki:
"İlimsiz amel den kişinin bu ameli insanlara dayanak olamaz. Ameli olmayan
alimin de sözüne itibar edilmez."
Tahric: Hatib,
tktidau'l-tlm 166 (13) ve Ebu Nuaym, Hilye (3/366).
1776- Hasan( -ı Basri)
der ki: "Güzel söz söyleyip güzel amelde bulunanların görüşlerine itibar
edin. Güzel söz söyleyip kötü şeyler yapanların ise görüşlerine itibar
etmeyin."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. İbn Ebi Şeybe] Musannef (14/40).
1777- Malik b. Dinar der
ki: Tevrat'ta şunu okudum: "Sana öğretilenlerle amel etmiyorsan
öğreneceğin şeylerden sana hayır gelmez! Böylesi bir durumda topladığı bir bağ
odunu sırtına almaya çalışan, ancak taşıyamayan, bir bağı taşıyamadığı halde
üzerine başka odunları da koymaya çalışan oduncunun durumuna düşersin."
Tahric: Hadir b. Eban
dolayısıyla isnadı zayıftır. Ebu Nuaym] Hilye (2/375).
1778- Abbas b. el-Velid,
babasından bildirir: Evzai: "Alimlerin (çoğunluğa) aykırı görüşlerine
tutunanların ağzı taşla dolsun!" dedi. Yine: "Meselelerin derin ve
uzak anlamlarının peşine düşmek kişide kalp katılığına, gaflete ve kendini
beğenmişliğe yol açar" dediğini işittim.
Yine şöyle demiştir:
"Bana bildirildiğine göre ''İbadet dışında bir şeyler için fakih olanlara
ve şüphelere dayanarak haramları helal kılanlara yazıklar olsun''
denilirdi."
Tahric: Beyhaki, Medhal
323 (506), Hatib, İktidau'l-İlm 203 (116) ile el-Fakih ve'l-Mütefakkih (2/89)]
Acurri, Ahlaku'l-ulema (104) ve Darimi] mukaddime (64).
1779- Amr b. Kays
el-Mulat der ki: İblis şöyle demiştir: "Bir kişide üç şey mevcutsa ondan
istediğimi almışım demektir. Bunlar da amelini çok görmesi, günahlarını
unutması ve görüşlerini beğenmesidir."
Tahric: Ebu Nuaym, Hilye
(5/92).
1780- Vehb b. Ali der
ki: İbnu's-Semmak Kufe'nin vaiziydi. Vaazlarından birinde cehennemden bahsetti
ve hem kendisi, hem de onu dinleyenler ağladı. Öğütlerde bulunup Allah'ı
hatırlattı. Çok güzel bir vaaz oldu. Diğer vaazını yapacakken kendisine bir
kağıt parçası verildi. İçinde şöyle yazıyordu:
"Ey başkalarına bir
şeyler öğreten
Biraz da kendine bir
şeyler öğren
Hastaya tedavi için ilaç
sunuyorsun
Ama kendin hastalık
içinde bulunuyorsun
Aklımıza öğütle doğru
yolu aşılıyorsun
Ama henüz kendin doğru
yolu bulamıyorsun."
İbnu's-Semmak bu
sözlerden sonra ağır bir hastalığa yakalandı ve bu hastalıktan da vefat etti.
Tahric: ibn Abdilber,
Camiu Beyanil İlm (1/196).
1781- Ebu Amr b. Matar
der ki: Zahid Ebu Osman el-Hiri'nin bir meclisinde bulundum. Bu mecliste uzun
bir süre sustuktan sonra şöyle dedi: "Takvası olmayan kişi insanlara
takvayı öğütlüyor Kendisi hasta olan tabip de başkasını tedavi ediyor."
Bu sözünün üzerine
mecliste ağlama ve feryat sesleri YÜkseldi.
Tahric: Hatibı Tarih
(9/102).
1782- Zünnun der ki: Üç
şey takva sahibi alimde hayrın göstergelerindendir. Bunlar; ahlak olarak
tamahkarlığı kalpten söküp atmak, fakiri kendine yakın tutup soru ve
cevaplarında ona yumuşak davranmak ve yöneticilerden uzak durmaktır.
Üç şey öğrencide hayrın
göstergelerindendir. Bunlar; alimlere tevazu içinde saygı göstermek, kendi
kusurlarıyla ilgilenip başkalarının kusuruna bakmamak, ilmi dünya malına tercih
ederek bu yolda malını harcamaktır.
Üç şeyanlayış sahibi
olmanın göstergelerindendir. Bunlar; söylenen sözün hangi anlamlara geldiğini
bilmek, konuya noktayı koyacak cevabı verebilmek ve bilgi tekrarına imkan
sağlayacak şekilde yeterince davaya bakmış olmaktır.
Üç şey de edebin
göstergelerindendir. Bunlar da; konuşan kişi sözünü bitirinceye kadar susmak,
gerekiyorsa sorulan soruya cevap vermek ve yanında oturanla kalkana kadar
ilgilenip güler yüz göstermektir."
Tahric: Beyhaki, Medhal
390 (685).
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın:
19.ŞUBE: KUR’AN’A
SAYGI GÖSTERMEK