ŞUABU’L-İMAN

17.ŞUBE: İLMİ TALEB ETME

 

İLİMİ TALEB ETMEK

 

Burada ilimden kasıt, dini ilim ise birkaç kısma ayrılır. Bunlardan biri temel olan ilimdir ki o da marifetullahtır. Bu konu hakkında da gerekli açıklamalar yapılmıştı. Bir diğeri Yüce Allah'tan gönderilen şeyleri bilmektir. Bunun içine nübüvvet ilmi ve hak peygamberi yalancı peygamberden ayıracak şeyleri ile Allah'ın buyrukları ve hükümlerini bilmek de girmektedir. Yine ahkam ile ilgili şeylerin ilmi de girer ki bunlar da Kitab, sünnet, bunların nasları ve manaları, nasların mertebeleri, nasih ile mensuh, nasların manalarını idrak konusunda gayret, kıyasın çeşitleri ve şartları, sahabe, tabiun ve onlardan sonra gelen selefin sözleri, ittifak ile ihtilaf edilen konuları ayırt edebilme yetisidir. Bunun içine Kitab ve sünnetten gerekli hükümleri çıkarabilmek için gerekli şeyler öğrenmek de girer. Arapların dilini, adetlerini ve söylemlerini bilmek bu babtandır. Her bir nas ile rivayetin hakkını verip yerine koymak için bunların mertebelerini bilmek de bunun içindedir. - Halimi, el-Minhac (2/186).

 

Halimi böylesi açıklamaları yaptıktan sonra beyan ilmine değinip şöyle der: "ilim taleb eden kişi, şayet Arap dilini iyi bilmiyorsa ilk önce bu dili öğrenip eğitimini almalı, sonra da Kur'an ilmini öğrenmelidir. Kişi asar ve hadisler olmadan Kur'an ilmine, sahabenin rivayetleri olmadan da asar ve hadislere, tabi Onun aktarımları olmadan da sahabenin rivayetlerine vakıf olamaz. Dini ilimler de bize bu şekilde aktarılıp yetişmiştir. Bu ilme sahip olmak isteyen kişi de bu sırayı takip etmeli ki ilme kapısından girmiş ve yerinden öğrenmiş olur. Yüce Allah kişiyi müçtehitlerden biri yaptığı zaman ittifak ile ihtilaf edilen konuları inceleyip daha doğru bulduğu görüşü tercih etmeli, yeni ortaya çıkan herhangi bir konuda daha önce verilen bir hükme kıyas yaparak hüküm vermelidir."

 

 

 

1540- Şafii der ki: İlimler iki çeşittir. Biri, aklı başında olan ve buluğa ermiş her bir kişinin bilebileceği genel bir ilimdir. Bunlar beş vakit namaz, Yüce Allah'ın Ramazan orucunu farz kılması, imkanı olanların haccetmesi, malların zekatının verilmesi, zinanın, öldürmenin, hırsızlığın ve içkinin haram olması yönündeki bilgilerdir. Her müslümanın yapması, bilmesi ve vermesi gereken bedeni ve mali ibadetler ile uzak durulması emredilen bu ve benzeri şeyler, Allah'ın Kitab'ında açık bir şekilde nasIada sabittir. Tüm müslümanların elinde bulunmaktadır. Nesilden nesile aktarılmıştır. Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakledilmiştir ve doğruluğu ile yapılması gerekliliği konusunda ihtilaf yoktur. Genel olan bu ilim türü aktarımı konusunda yanlışlığı barındırmaz. Farklı yorumlara kapalıdır ve üzerinde tartışma caiz değildir.

Diğer bir ilim çeşidi ise farzların alt dallarına ve ahkama yönelik olan, Kitab'da ve sünnette hakkında nas veya hadis bulunmayan konulardaki ilimdir. Böylesi konulardan biri hakkında sünnetten bir haber varsa da bu genelin değil de özelin alanına giren haberlerdir. Bu tür konular farklı yorumlara ve kıyasa açıktır.

 

İlimden böylesi bir dereceye insanların geneli değil de bazıları ulaşabilir ve onların sorumluluğundadır. İnsanların genelinin böylesi bir mertebeye gelmesi zor olduğu için bu konuların bazıları tarafından öğrenilmesi inşaAllah bu konuda öğrenemeyenlerin üzerindeki sorumluluğunu kaldırır. Ancak bunun mükafatı da öğrenmeyenIerin değil sadece öğrenenlerin olacaktır."

 

Şafii, er-Risale (s. 357-360).

 

Şafii buna: "Müminlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar"[Tevbe 122] ayetini delil olarak getirir. Yine buna Allah yolunda cihadı, cenaze namazını, ölünün defnedilmesini ve selama karşılık verilmesini örnek olarak verir.

 

Şafii, er-Risale (s. 363-369).

 

Medhal eserinde de zikrettiğimiz gibi ibn Abbas bu ayeti açıklarken şöyle demiştir: "Ayet, askeri müfrezeler konusundadır. Müfrezeye bir grup katılırken bir grup da geride kalıp dini ilimieri öğrenir. Geride kalanlar savaşa çıkanların gıyabında Yüce Allah'ın Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) indirdiği ayetleri döndükten sonra sakınmaları için onlara öğretirler." - Beyhaki, Medhal 244 (334) ve İbn Cerir, Tefsir (11/67).

 

 

 

1541 - Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah insanların arasından ilmi çekerek almaz. Ama alimleri aralarından alarak ilmi de onlardan almış olur. Bu şekilde de alim kalmayınca -Saffar rivayet ederken "Allah, alim bırakmayınca" lafzını kullanır- insanlar cahil kişilerden önderler edinirler. Onlara da soru sorulduğu zaman ilimieri olmadan fetva verirler. Bu şekilde hem sapar, hem de saptırırlar. "

Başka bir kanalla bu hadisin aynısı nakledilmiştir.

 

İsnadı sahihtir.

 

Müslim, Sahih'te Ebu Kureyb kanalıyla Ebu Usame'den -Müslim, ilim (3/2058)- ve Buhari ile Müslim, başka bir kanalla Hişam'dan rivayet ettiler.

ilmin kaldırılması konusunda yapılan böylesi bir uyarı da onu öğrenmenin gerekliliğine ve teşvik edildiğine delalet eder.

 

 

 

1542- Hilal b. Habbab der ki: Said b. el-Müseyyeb'e: "İnsanların helak olacağını nereden anlayabiliriz?" diye sorduğumda: "Alimlerinin ölümüyle" dedi.

 

Tahric: Fadl b. Muhammed eş-Şa'ravi dışında ravileri güvenilirdir. Fadl hakkında ise tenkitler vardır. İbn Ebi Şeybe, Musannef (10/40), İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (1/153) ve Ebu Nuaym, Hilye (4/276).

 

 

 

1543- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "ilim Çin 'de de olsa gidip öğrenin. Zira ilim öğrenme gayreti her müslümana tarzdır ...

 

Metni meşhur, ancak isnadı zayıf bir hadistir. Farklı kanallarla da rivayet edilmiştir, ancak hepsi de iayıftır.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (4/143S), İbn Hibban, el-Mecruhın (2/S), Hatib, Tarıh (9/364) ve İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (l/7-S).

 

 

 

1544- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "ilim öğrenme gayreti her müslümana tarzdır. Allah sıkıntıda olana yardım edeni de sever ...

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (I/S), İbn Adiy, el-Kamil (3/1043, 1044), Hatib, Tarih (4/156-157), Ebu Nuaym, Hilye (S/323) ile Ahbaru Isbehan (2/57) ve İbnu'l-Cevzi, İlelu'l-Mütenahiye (1/60) .

 

 

 

1545- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ilim öğrenme gayreti her müslümana tarzdır" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (2/779), İbn Ab di/b er, Camiu Beyani'l-İlm (1/7) ve İbnu'l-Cevzi, eI-İlelu'I-Mütenahiye (1/ 59).

 

 

 

1546- İbrahim(-i Nehai) der ki: Enes b. Malik'ten sadece bir hadis işittim. Enes'in: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''ilim öğrenme gayreti her müslümana tarzdır'' buyurdu" dediğini işittim.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ab di/b er, Camiu Beyani'I-İlm (ı/8). Bak: Zehebi, Mizan (1/36) ve İbnu'l-Cevzi, eI-İlelu'l-Mütenahiye (1/57, 58).

 

 

 

1547- Ebu Said'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ilim öğrenme gayreti her müslümana tarzdır" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbnu'l-Cevzi, eI-İlelu'I-Mütenahiye (1/54-66).

 

 

 

1548- Abdullah b. Mes'lid'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kur'an'ı öğrenin ve diğer insanlara da öğretin. ilim öğrenin ve diğer insanlara da öğretin. Miras hukukunu (feraiz) öğrenin ve diğer insanlara da öğretin. Zamanı gelince ben de öleceğim. ilim de aranızdan çekilecek. Öyle ki iki kişi bir miras konusunda ihtilafa düşünce onlara bu konuyu açıklayacak bir kişi dahi bulamayacaklardır."

 

Tahric: İsnadında cehalet vardır. Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (6/208) ve Ebu. Ya'la, Müsned 8/441 (5028).

 

Süleyman, Süleyman b. Cabir'dir. Bu hadis Avf - Süleyman - İbn Mes'lid kanalıyla da rivayet edilmiştir.- Darimi (1/72, 73), Hakim, Müstedrek (4/333), Nesai, es-Sünenü'l-Kübra (7/31) ve Tayalisi, Müsned (s. 53).

 

Yine Avf - ona bildiren bir adam - Süleyman kanalıyla da rivayet edilmiştir.- Tirmizi 4/413 (2091).

 

 

 

1549- Hz. Ömer: "İnsanları yönlendirmeye kalkışmadan önce dini bilgileri öğrenin" dedi.- İsnadı zayıftır, ancakrivayet sahihtir. Buhari, ilm (1/26).

 

 

 

1550- Süfyan es-Sevri der ki: "İnsanların başına geçmede acelen eden kişinin ilmi birçok şeye zarar verir. Ancak insanların başına geçmede acele etmeyen kişi ilmi öğrendikçe öğrenmeye devam eder."

 

Tahric: İsnadı güçlü değildir. Bak: Sehavi, Makasid (s. 159).

 

 

 

1551- Ebu Bekr b. Ebi Davud der ki: Babamın: "Hadisi kendisi için değil de insanlar için yazan kişi bu işi layıkıyla yapmış olur" dediğini işittim.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

1552- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ilim öğrenme gayreti her müslümana vaciptir" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (3/1141).

 

 

 

1553- Eyyub b. Musa el-Kureşi'nin, babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir baba çocuğuna iyibir ahlaktan daha güzel bir bağışta bulunamaz" buyurmuştur.

 

Mekki'nin de lafzıdır, ancak rivayetinde (Amir için) "Hazzaz" ifadesini kullanmamıştır. Alevi de rivayet ederken "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu" demiş ve "Kureşi" ifadesini zikretmemiştir. el-Kureşi de Eyyub b. Musa b. Amr b. Said b. el-As'tır.

 

Tahric: İsnadında tanımadığım raviler vardır. Zayıf mürsel bir hadistir. Tirmizi 4/338 (1952).

 

 

 

1554- Hz. Ömer der ki: "Kur'an'ı öğrendiğiniz gibi sünneti, miras hukukunu ve Arap dili ile gramerini öğrenin."

 

Tahric: İsnadında tanımadığım bir ravi vardır. İbn Ebi Şeybe, Musannef (11/236), Beyhaki, esSünenü'l-Kübra (6/209) ile Medhal 266, 267 (376) ve İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlm (2/34).

 

 

 

1555- Abdulvaris b. Said el-Anberi der ki: Elli yıl önce Ebu Müslim bana Ömer b. el-Hattab'ın: "Arap dilini öğrenin! Zira onu iyi bilmek kişinin heybetini arttırır" dediğini bana söyledi.

 

Tahric: İsnadında tanımadığım bir ravi vardır. Hatib, el-Cami' 2/25 (1067) ve Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (2/18).

 

 

 

1556- Hz. Ömer: "Arap dilini öğrenin! Zira onu öğrenmek kişinin aklını güçlendirip heybetini arttırır" dedi.

 

Tahric: İsnadında tanımadığım raviler vardır.

 

 

 

1557- Ata b. Ebi Rebah der ki: Bana bildirilene göre Ömer b. el-Hattab tavaf sırasında bir adamın Farsça konuştuğunu işitince kolundan tuttu ve: "Arapça konuşmaya çalış" dedi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır.

 

Yine güçlü olmayan bir isnadla bize bildirildiğine göre Hz. Ömer, ok atışı yapan bir toplulukla karşılaşınca onlara: "Çok kötü bir atıcısınız!" dedi. Ona (yanlış bir telaffuzla): "Ama biz bu işin eğitimini almış bir topluluğuz" karşılığını verdiklerinde: "Vallahi kötü telaffuzunuz bana kötü atışınızdan daha ağır gelmektedir" dedi. -İbn Adiy, el-Kamil (5/1791), Ukayli, ed-Du'afa (3/395,396) ve Hatib, el-Cami' (2/24).

 

Yine bize bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dilini islah eden kişiden Yüce Allah rahmetini esirgemesin" buyurmuştur.

 

 

 

1558- Amr b. Dinar bildiriyor: "İbn Ömer ile İbn Abbas, telaffuzda hata yaptıkları zaman çocuklarına vururlardı."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Hatib, el-Cami' (2/28, 29).

 

 

 

1559- Abdullah b. Utbe bildiriyor: "İbn Abbas'a Kur'an'dan bir şey sorulduğunda bazen şiirle cevap verdiği olurdu."

 

Mücahid'in de bildirdiğine göre İbn Abbas şöyle demiştir: "Fatiru's-Semavat[Fatır 3] ifadesindeki "Fatir" kelimesinin anlamını bilmiyordum. Bir ara yanıma bir kuyu konusunda hasım olan iki bedevi geldi. İçlerinden biri: "Ene fatartuhe" deyince bu ifadenin (Fatir) bir şeye ilk olarak başlayan anlamında olduğunu öğrendim."

 

Tahric: Ebu Ubeyd, Garibu'l-Hadis (3/373) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (8/517, 10/474). Bak: Zemahşeri, el-Faik (3/127), İbnu'l-Esir, en-Nihaye (3/457) ve Suyuti, Dürrü'l-Mensur (7/3 ).

 

 

 

1560- İbn Abbas der ki: Biriniz Kur'an'dan bir şey okuyup ta anlamı çıkaramadığı zaman anlamı için şiir'e baksın. Zira şiir arapların divanıdır.''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (10/241), Hatib, el-Cami' (2/198) ve Ebu Sa'd es-Sem'ani, EdEbu'l-İmla ve'l-İstimla (s. 71).

 

Mahir: Bu Öz arapçayı bilmeyenlerin Kur'an dilini daha iyi anlamaları için bir öneridir. Arapça edebi olarak en gelişmiş dildir. Duyguları ve kasdedilen şeyi anlatmaya en uygun dildir. Bu yüzden Arap dil yapısını iyi bilme ile doğru orantılı olarak Kur'an'ı daha iyi anlama olanağı da artar. Divan şiirleri de edebiyatın en gelişmiş halidir. Dil yapısı; Tefsir ilminin bir parçasıdır. 'Şerh' kelimesi de buradan gelir. Dikkat: Tefsir'in tümü kelime tahlili yada edeb ölçüleri değildir. Sadece bir parçasıdır. Bu konuda direkt manayı bildiren sabit hadisler ve nüzul sebebini bildiren haberler de tefsir'in parçalarıdır. 

 

 

 

1561- Sa'sa'a b. Sühan der ki: Bedevinin biri Ali b. Ebi Talib'in yanına geldi ve (Hakka Süresi'nin 37. ayetini kastederek): "Ey müminlerin emiri! "la ye'kuluhu illel hatun (Onu yürüyenlerden başkası yemez)" ifadesini nasıl okumalıyız? Zira yürümeyen hiç kimse yoktur" deyince, Hz. Ali tebessüm etti ve: "Ey bedevi! "la ye'kuluhu illel hatiune' (Onu günahkarlardan başkası yemez)"[Hakka 37] şeklinde okunur" karşılığını verdi. Bedevi de: "Doğru söyledin ey müminlerin emiri! Zira Yüce Allah kulunu hayal kırıklığına uğratacak değildir" dedi.

 

Sonra Hz. Ali, Ebu'l-Esved ed-Düeli'ye döndü ve: "Arap olmayanların çoğu İslam'a girdi. Kur'an'ı doğru bir şekilde okumaları için işaretler koy" dedi. Bunun üzerine Ebu'l-Esved harflerin üzerinde ötre, fetha ve kesre şeklindeki harekelemeleri yaptı.

 

Tahric: İsnadında tanımadığım bir ravi vardır. Suyuti) Dürrü'l-Mensur (8/275).

 

 

 

1562- Ebu Zeyd en-Nahvi der ki: Adamın biri Hasan el-Basri'ye: "Geride babasını ve kardeşini bırakan kiş,inin mirası konusunda ne dersin?" diye sordu, Ancak adam soruyu "Tereke ebihi ve ehihi" şeklinde yanlış telaffuz edince, Hasan: "Tereke ebahu ve ehahu" diyerek düzeltti. Adam: "Bu adamın babası ve kardeşine mirastan ne düşer?" diyerek sorusunu tekradadı. Ancak soruyu yine "Li-ebahu ve ehahu" şeklinde yanlış telaffuz edince, Hasan adamı: "Li-ebihi ve ehihi" diyerek düzeltti. Bunun üzerine adam Hasan'a: "Ne desem karşı çıkıyorsun!" dedi.

 

Tahric: İsnadında tanımadığım bir ravi vardır. Ebu Zeyd ise Hasan'a yetişmiş biri değildir.

 

 

 

1563- Hureys b, es-Saib der ki: Adamın birinin Hasan( -ı Basri)'nin yanına gelip: "Ya Ebu Said!" diye seslenmesine şahit oldum. Adam bu şekilde yanlış seslenince Hasan ona: "Para kazanınan "Ya Eba Said!" demene (dili öğrenmene) zaman bırakmamış!" dedi.

 

Tahric: İsnadında tanımadığım birravi vardır. Sem'ani, el-Ensab (8/86).

 

 

 

1564- İbn Şübrüme der ki: "Kişi Arapça'dan daha güzel bir giysi giyemez."

 

Isnadı zayıftır.

 

 

 

1565- Riyaşi der ki: Asma'i, "Ya Zu'l-Celali ve'l-İkrami" şeklinde (yanlış bir telaffuzla) dua eden bir adamla karşılaşınca ona: "Adın ne?" diye sordu. Adam: "Leys" karşılığını verince Asma'!: "Leys yanlış bir telaffuzla Rabbine dua ediyor, bu sebeple dualarına icabet edilmiyor" şeklinde bir beyit okudu.

 

 

 

1566- Şu'be der ki: "Nahiv (gramer) bilmeyen hadisçi başına, içinde arpa bulunmayan yem torbası takmış merkep gibidir.''

 

Tahric: Hatib, el-Cami' (2/27).

 

 

 

1567- Abdullah b. el-Mübarek der ki: "Kişi ilmini edeple süslemediği müddetçe herhangi bir ilim dalında öne çıkamaz."

 

 

 

1568- Yahya b. Atik der ki: Hasan(-ı Basri)'ye: "Ey Ebu Said! Kişinin konuşmasını güzelleştirip okumasını düzeltmesi için Arapça'yı (nahvi) öğrenmesi konusunda ne dersin?" diye sorduğumda: "İyi yapar! Zira kişi ayeti yanlış okuyunca yanlış yorumlar ve bundan dolayı helak olur" dedi.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

1569- İbn Ebi'z-Zinad'ın bildirdiğine göre babası şöyle demiştir: "Doğuda zındık olanlar Arapça'yı bilmedikleri için zındık olmuş ve kalpleri eğrilmiştir. ''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

1570- Galabi, babasından bildirir: Süfyan b. Uyeyne: "ilim öğrenmek en çok kimin görevidir?" diye sorunca: "Ey Ebu Muhammed! Sen söyle" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Süfyan: "Alimin görevidir! Çünkü cehalet en çok bir alimde çirkin durur" dedi.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

1571- Ebu Sehl el-Medaini der ki: Adamın biri Süfyan b. Uyeyne'ye: "Ey Ebu Muhammed! ilim mi daha üstündür, amel mi?" diye sorunca, Süfyan şu karşılığı verdi: "ilim daha üstündür. Görmez misin ki Yüce Allah: ''Bil ki Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile''[Muhammed 19] buyurmuş ve ilmi amelden önce zikretmiştir."

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

İLM’İN FAZİLETİ / DEĞERİ