ŞUABU’L-İMAN

15.ŞUBE: Resulullah (s.a.v.)’e Gerekli Saygıyı göstermek

 

Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)Salavat Getirmek

 

Namazdaki teşehhüdde getirilen salavat vacip olan bir salavattır. Namaz dışındaki salavat konusunda ise Halimi şöyle demiştir: "Rivayetler Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adının her zikredilişinde ona salavat getirmenin vacip olduğuna delalet etmektedir. Getirilmesini farz kılacak hüccet üzerinde bir icma olmaması durumunda getirilmesi farz değildir. Aksi takdirde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adını zikredene de zikredildiğini işitene de salavat getirmek farzdır.

 

Namazda ilk teşehhüdde getirilmesi konusunda ise iki durum vardır.

 

Birincisi, cemaatle namaza sonradan katılan kişinin, namazdan olduğu için değil de ima ma uymuş olduğu için bazı şeyleri yapması gerektiği gibi salavat da namazda yapılması vacip olduğu için değil Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zikredildiği için vaciptir. ikincisi, namazda her ikisi birdir. Kişi namaz kılarken Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zikredip de son teşehhüde kadar salavat getirmediği zaman, son teşehhüdde salavatı getirir. Bununla hem namazın bir farzını yerine getirmiş, hem de Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zikretmekten dolayı daha önce getirmediği salavatı ifa etmiş olur."(1) Sonrasında Halimi bu konuyu tafsilatlı bir şekilde açıklar. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aline (ailesine) salat konusunda ise, arkadaşlarımızdan çoğu bunun vacip olmadığı görüşündedirler. Fakih Ebu Bekr Muhammed b. Bekr et-Tusl'nin Üstat Ebu'I-Hasan el-Masarcusı'den bildirdiğine göre Ebu ishak el-Mervezı şöyle demiştir: "Ben, namazdaki son teşehhüdde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesine salat etmenin vacip olduğunu düşünüyorum."(2)

 

(1) Halimi, el-Minhac (2/143-148). (2) İbn Hacer, Fethu'l-Bari (11166).

 

 

Beyhaki der ki: "Salat'ın keyfiyeti konusunda gelen rivayetler, Ebu ishak'ın sözünü destekler mahiyettedir. En doğrusunu da Allah bilir. Ancak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesinin (alinin) kimler olduğu konusunda ihtilaf edilmiştir. Harmele'nin bildirdiğine göre Şafii bunların, sadaka almaları haram kılınan ve ganimetin humsundan kendilerine pay verilen yakın akrabalar olan Haşim oğulları ile Abdulmuttalib oğulları olduğunu söylemiştir. Bunu da, sabit bir hadis olan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu sadaka ne Muhammed'e, ne de Muhammed'in ailesine helal değildir" sözüne dayandırmıştır." Müslim, zekat (1/754).

 

 

 

1486- Ebu Seleme, Hz. Aişe veya Ebu Hureyre'den bildirir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kurban keseceği zaman boynuzlu, alacalı ve besili iki koç getirir, bunlardan birini ümmetinden Allah'ı birleyen ve risaletine şahadet kişiler için keserken, diğerini Muhammed ve Muhammed'in ailesi (ali) adına kurban ederdi."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Mace 2/1043-1044 (3122).

 

 

Bu rivayet "al" isminin müslümanların geneli için değil de sadece akrabalar için kullanıldığını göstermektedir. "Al" ifadesinin "Her müttaki kişi" anlamında olduğu yönünde rivayet edilen sözü Nafi' Ebu Hurmuz, Enes b. Malik'ten merfu olarak rivayet etmiştir. Hadis alimleri Ebu Hurmuz'un zayıf olduğunu söylemiş ve hadislerini almamışlardır. Halim) ise "Her müttaki kişi" sözünü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) akrabalarından her müttaki kişi şeklinde yorumlamıştır. -Halimi, el-Minhac (2/142).

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşleri ise "Ehl-i Beyt" ismiyle anılmışlardır. Soy akrabalığına benzetilerek onlar için "AI-i Muhammed" ifadesi de kullanılmıştır. Sabit bir hadisle bize bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Muhammed'in ali (ailesi) bu maldan (beytü'I-mal) sadece yiyebilecekleri kadar alabilirler" buyurmuştur.-Buhari fedail (4/410).

 

Hz. Aişe de şöyle demiştir: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesi Medine'ye hicretinden vefat edene kadar üç gün arka arkaya buğday yemeğine (ekmeğine) doymuş değildir.''1382. hadise bakınız.

 

Yine: "Bazen bir ay geçerdi de Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesinin evinde (yemek yapmak için) ateş yakıldığı olmazdı" demiştir.-1383. hadiste geçti.

 

Ebu Hureyre de: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ederie kadar ailesi üç gün peş peşe yemeğe doymuş değildir" demiştir.-Ahmed, Müsned (2/434).

 

Ebu Hureyre burada "ailesi" ifadesi ile Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımlarını kastetmiştir. Bu da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımlarının "al" isminin içine girdiklerini göstermektedir.

 

Salat'ın keyfiyeti konusunda Ebu Humeyd es-Saidl'den gelen rivayette (1452. rivayet) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmetine salavatta eşlerinin nasıl anılması gerektiğini de öğretmiştir. Aynı şekilde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) salavat getirirken hanımlarının da ailesinin (alinin) içine girdiğini göstermiştir.

 

Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüceitme ve ona saygının göstergelerinden biri de ondan aktarılan bir söz, bir davranış veya bir hali asla hafife almamak ve karşı bir tavır içine girmemektir. insanlar arasında kişiyi hakir ve değersiz gösterecek ifadeleri onun için kullanmaktan kaçınmaktır. Örneğin başkaları için denilmesi durumunda merhamet ve şefkat anlamına gelebilen: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) fakir biriydi" gibi ifadeler kullanılmamalıdır. Veya maruz kaldığı açlık ve sıkıntıdan dolayı: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) miskin biriydi" denilmemelidir. "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) filan şeyi severdi" denildiği zaman kişi: "Ama ben sevmiyorum" dememelidir.

 

 

 

1487- Abdullah b. Mes'üd der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizi doğru yolun (Sırat-ı Müstakim) bir ucunda bıraktı. Bu yolun diğer ucunda da cennet vardır."

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Taberanl, el-Mu'cemu'l-Kebir 10/245 (10454).

 

 

 

1488- Şu'be'nin bildirdiğine göre Halid el-Hazza: "Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir hadis aktardığım zaman onu muhafaza et" demiştir. Halid bunu Ebu'ı-Aliye'den naklen söylemiştir. Şa'ravi'nin rivayetinde ise Halid el-Hazza kanalıyla Ebu'ı-Aliye'den: "Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir hadis aktardığım zaman onu muhafaza et" şeklinde zikredilmiştir.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Hatib, el-Cami' (2/9).

 

 

Beyhaki der ki: Kur'an'ın veya sünnetleri içeren kitapların üzerine başka bir kitap veya ev eşyası koymamak, tozlarını almak da Allah'a ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) saygıdandır. Aynı şekilde kişi üzerinde Allah'ın veya Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adının yazılı olduğu kağıtla yemek sonrası ellerini silmemeli, böylesi bir kağıdı yırtmamalıdır. Böylesi bir kağıdı yok etmek istiyorsa suyla yıkayıp yazısını silebilir. Yakmasında da bir sakınca olmaz. Zira Hz. Osman da içinde ayetlerin ve neshedilmiş kıraatlerin yazılı olduğu mushafları yakmış, kimse de bu yaptığına itiraz etmemiştir. En doğrusunu da Allah bilir.

 

Halimi de bu konuda şöyle der: "Benim için böylesi kağıtların yakılmayıp suyla yıkanıp silinmesi daha iyidir, zira onları yakmak çirkin duracaktır. Osman b. Aftan da herkesin icma ettiği tek nüsha dışında kalan mushafları fitneye sebebiyet vermemesi ve elde sadece yazılan nüshanın kalması için en hızlı olacak şekilde yakıp yok etmiştir."

 

Üzerinde Allah'ın veya Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem) isminin yazılı olduğu dirhemlerinin kırılmaması da bu saygının gereklerindendir. Resulullah'ın da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ortada herhangi bir mazeret yokken müslümanların kullanımında olan dirhemlerin kırılmamasını söylediği rivayet edilmiştir. Bu mazeret de dirhemin sahte veya eksik olması durumudur. Böylesi bir durumda müslümanların aldatılmaması için bu dirhemler kırılır.

Dirhemlerin kırılmasının yasaklanmasının başka bir sebebi de üzerinde Allah'ın veya Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adının yazılı olduğu kağıtların yırtılmasına benzediği içindir. Zira böylesi bir durumda harfler kesilecek, kelimeler dağılacaktır. Bu da o yazının hafife alınması, değersiz görülmesi anlamına gelecektir. Bir mazeretten dolayı bir dirhem kırıldığı zaman da bunun günahı ve vebali insanları aldatmak için onu bu şekilde eksik basa na olacaktır. Onu bu şekilde basması da onun kırılmasını gerektirmiştir. En doğrusunu da Allah bilir."

 

 

 

1489- Beyhaki der ki: "Bu hadisi rivayetleri güçlü olmayan Muhammed b. Fadi, babası kanalıyla Alkame b. Abdillah el-Mizini'den, o da babasından bildirmiştir. Doğrusunu Allah bilir."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Mace 2/761 (2263).

 

 

 

1490- Ali b. Musa et-Tiherti der ki: Abdullah'tan (veya Abdulmelik b. Mervin'dan) bir fils pis bir kuyuya düştü. On üç dinara birini kiralayıp bu bir filsi çıkardı. Neden bunu yaptığı sorulunca da: "çünkü üzerinde Yüce Allah'ın ismi yazılıydı" dedi.

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşlerine, Muhacirlerin ve Ensar'ın çocuklarına saygı göstermek de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olan saygıdandır. Zira Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kureyş'i öne geçirin ve onların önüne geçmeye çalışmayın" buyurduğu bildirilir. Bu da sadece Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlardan biri olması dolayısıyladır.

 

Tahric: Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübdi (3/121), İbn Ebi Asım, Sünne 2/637 (ıS21), Ebu Nuaym, Hilye (9/64) ve Şafii, Müsned (s. 278).

 

 

Yine ibn Ömer'den naklen bize bildirildiğine göre Ebu Bekr es-Sıddık: "Ey insanlar! Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haklarını ailesine gereken saygıyı göstererek gözetin" demiştir.- Buhari,fadail (4/210-217).

 

 

 

1491- Ali b. Zeyd bildiriyor: Mus'ab b. ez-Zübeyr, Ensarlı bir topluluk liderini öldürtmeye yeltendi. Enes b. Malik ona: "Allah aşkına ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tavsiyesi için Ensar'dan birine bu şekilde davranma!" deyince, Mus'ab: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlar hakkındaki tavsiyesi nedir?" diye sordu. Malik: "İçlerinden iyi olanların iyiliklerinin kabul edilmesi, kötülerinin ise kusurlarının affedilmesidir" deyince, Mus'ab oturduğu divandan yere inip kilim'e yapıştı (veya yüzünü yere yapıştırdı). Sonra: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emri başım gözüm üstünedir!" dedi ve adamı bıraktı.

 

Tahric: Ali b. Zeyd (İbn Cud';m) dolayısıyla isnadı zayıftır. 1447. hadiste zikredilmişti.

 

 

Beyhaki der ki: "Tema'ana ifadesi tevazu içinde boyun bükmektir. Hakkını teslim etme anlamında olduğunu söyleyenler de vardır. Tema'ake lafzıyla da rivayet edilmiştir. Hocamız hangisi olduğunu iyice aklında tutamamıştır."

 

 

 

1492- Muhammed b. Abdillah el-Ensarı, babasından bildirir: Enes'in azatlısı Cemile bana şunu anlattı: "Enes, yanına Sabit geldiği zaman bana: "Ey Cemile! Bana koku getir de elime süreyim! Zira İbn Ümmü Sabit elimi öpmeden bırakmıyor ve: ''Elin Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eline dokunmuştur'' diyor" derdi.

 

Muhammed der ki: "Cemile'yi ben de gördüm."

 

Onlardan biri olduğu için Araplara saygı göstermek de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) saygı içerisinde yer alır.

 

Tahric: İsnadında tanımadığım bir ravi vardır. Ebu Ya'la, Müsned 6/212 (3493) ve Ebu Nuaym, Hilye (2/327).

 

 

 

1493- İbn Ömer bildiriyor: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Yüce Allah mahlukatı yarattıktan sonra içlerinden insanı seçti. insanların içinden de Arapları, Arapların içinden Mudar kabilesini. Mudar kabilesinin içinden KureyŞ'i. KureyŞ'in içinden Haşim oğullarını, Haşim oğulları içinden de beni seçti. Bundan dolayı Arapları seven beni sevdiği için sevmiş, Araplara buğzeden de bana buğzettiği olduğu için buğzetmiş olur." Sonrasında hadisi uzunca bir metinle zikreder.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (6/2207).

 

 

 

1494- Selman el-Farisi der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Ey Selman!

Bana buğzetme. yoksa dininden çıkmış olursun" buyurdu. Ona: "Ey Allah'ın Resulü! Yüce Allah bizi seninle hidayete erdirmişken sana nasıl buğzedebilirim?" dediğimde: "Araplara buğzederek bana buğzetmiş olursun" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Tirmizi 5/723 (3927).

 

 

 

1495- Bera'nın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Arapları sevmek imandan. onlara buğzetmek ise nifaktandır" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İsnadında tanımadığım bir ravi vardır.

 

 

Mana olarak aynısını Şu'be, Adiy b. Sabit kanalıyla Bera'dan Ensar hakkında rivayet etmiştir ve mahfüz olanı da budur. Bu hadisin metni ise Heysem b. Cemmar'ın Sabit'ten, onun da Enes'ten bir rivayeti olarak bilinir.-Bu rivayet 1422. hadiste zikredilmiştir.

 

 

 

1496- İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Araplan üç şeyden dolayı sevin: Ben Arap olduğum için, Kur'an Arapça olduğu için, cennettekiler Arapça konuşacağı için. ''

Ala b. Amr bunu Yahya b. Yezid'den rivayette tek kalmıştır.

 

İsnadı zayıf bir hadistir.

 

 

 

1497- Abdulmuheymin b. Abbas b. Sehl b. Sa'd es-Saidi'nin, babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kureyşlileri sevin! Zira onları sevenleri Allah da sever. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Hasan b, Arefe, Cüz' 95-96 (92), İbn Ebi Asım, Sünne 2/641 (1541) ve Taberani, el-Mu'cemu'l-Kebir 6/150 (5709).

 

 

 

1498- Ömer b. el-Hattab der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Araplara sövenler müşriklerin ta kendileridir" buyurduğunu işittim.

Mutarrif bunu rivayet te tek kalmıştır. Böylesi bir isnadla da münker bir hadistir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (6/2375-2376), Ukayli, ed-Du'afa (4/217) ve Hatib, Tarih (10/294-295).

 

 

 

1499- Ebu Musa el-Eş'ari'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Araplar için: ''Allahım! Araplardan sana iman edip tasdik ederek huzuruna çıkan kişileri hesap gününde bağışla'' şeklinde dua ettim. Bu da ibrahım'in -veya ismail'in, şüphe Mervan'a aittir- duasıdır. Kıyamet gününde Hamd sancağı elimde olacaktır. Bu sancağa insanlar içinde en yakın Araplar olacaktır. ''

 

Isnadı zayıftır.

 

 

 

1500- Hz. Ali der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Ailemin, Ensar'ın ve Arapların hakkını tanımayan kişi üç sınıftan biridir. Ya münafıktır, ya zina çocuğudur ya da annesi ona temiz değilken (haydı iken) hamile kalmıştır. "

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (3/159, 160) Bak: Zehebi, Mizan (2/100).

 

 

Zeyd b. Cubeyre hadiste güçlü biri değildir. Doğrusunu da Allah bilir. Arapların ve Kureyş'in faziletine dair rivayetler, burada zikredilemeyecek kadar çoktur. Bazılarının Arap olmayanların Arap olanlara üstünlüğüne dair rivayet ettikleri bu ümmetin başlarında ilk neslinin uygulamasına muhaliftir. Bu yönde rivayet edilen hadislerin çoğu batıl olduğu için hadis alimlerinin böylesi rivayetlerle iştigal etmeleri de uygun değildir.

 

Yüce Allah en üstün peygamberlerini Araplardan seçtiği için, yine son Kitab'ını Arap dilinde gönderdiği için farzı kifaye babından olsa dahi insanların bu dili öğrenmeleri gerekli olmuştur. Zira ancak bu şekilde Allah'ın emir ve yasaklarını, mükafat ve cezalarını öğrenebilir, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) açıklama ile tebliğlerini anlayabilirler. Kureyşlilerin diğer faziletlerinin yanında liderlerinin Kureyş'ten olacağı yönünde Resulullah'ln {Sallallahu aleyhi ve Sellem} hükmü de onlar için ayrıca bir fazilettir. Halimi bu konuyu ayrıntılı bir şekilde işlemiştir. isteyenler oraya bakabilir. -Halimi, el-Minhac (2/150-178).

 

 

 

1501- Urve bildiriyor: Hz. Aişe, "Andolsun Allah, müminlere kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufla bulunmuştur"[Al-i İmran 164] ayetini açıklarken: "Bu, Araplara has olan bir lütuftur" demiştir.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (2/367).

 

 

 

1502- Süleyman b. Sard bildiriyor: İbn Abbas, "Doğrusu bu, hem senin hem de kavmin için bir zikirdir"[Zuhruf 44] ayetindeki "zikir" ile "Andolsun size, içinde zikriniz bulunan bir kitap indirdik"[Enbiya 10] ayetindeki "zikir" ifadesinden kastın şeref ve onur olduğunu söylemiştir.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Başka bir kanalla 1331. hadiste zikredilmişti.

 

 

 

1503- İbn Abbas der ki: "Arapça'yı ilk konuşan, yazısının da onun lafzı ve şivesiyle kayda geçtiği ilk kişi İsmail b. İbrahim'dir. Arapça'yı ilk önce "Bismillahirrahmanirrahim" gibi harflerinin tümü bitişik olacak şekilde yazardı. Daha sonra onun oğulları bitişik olan bu yazıyı bazı işaretlerle ayrı yazmaya başladılar."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Hakim, Müstedrek (2/552).

 

 

 

1504- Cabir'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ıbrahim'e Arapça dili ilham ile öğretildi" buyurmuştur.

 

Bu hadisi Süfyan, o da Cafer b. Muhammed'den, o da babasından, o da Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mana olarak. aynısını mürsel olarak. rivayet etmiştir ki mahfuz olanı da budur.

 

Tahric: İsnadında bir sakınca yoktur, ancak merfU olarak rivayeti mahfuz değildir. Hakim, Müstedrek (2/343). 

 

 

 

1505- Cabir bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu, bilen bir toplum için Arapça bir Kur'an olarak ayetleri genişçe açıklanmış bir kitaptır"[Fussilet 3] ayetini okudu ve: "ismail'e bu dil (Arapça) ilham ile öğretildi" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Hakim, Müstedrek (2/439).

 

Sabit bir rivayetle Ma'mer, Kesir b. Kesir b. el-Muttalib ile Ebu Eyyub'den -her biri de bunu biri diğerinden biraz eksik veya biraz fazlalıkla rivayet etmiştir-, onlar da Said b. Cübeyr'den Hz. İsmail, Zemzem ve Cürhüm kabilesinden bir topluluğun gelip Mekke'nin aşağı taraflarında yerleşmesi konusunda bir kıssa aktarır. -Buhari, enbiya (4/113-115).

 

İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bu durum ismail'in annesini çok sevindirmişti, zira insanlarla bir arada yaşamayı seven birisiydi. Cürhümlüler orada yerleştiler, hatta birkaç aile oldular. ismail yetişme çağında Arapça'yı onlardan öğrendi. Onlar da ismail'i çok beğenince büyüdüğünde kendilerinden bir kızla evlendirdiler. "

 

 

 

1506- Abdullalı b. Bureyde bildiriyor: Babam: "Apaçık Arap diliyle''[Şuara 195] ayetini açıklarken: "Cürhümlülerin diliyle inmiş bir kitaptır" dedi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Hakim, Müstedrek (2/439).

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

16.Şu’be: Kişinin, Cehenneme Atılmayı Küfre Girmeye Tercih Edecek Kadar Dininde Tavizsiz Olması