Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Salat, Selam,
Bereket ve Rahmetin Anlamı |
Halimi der ki: Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) dil ile salat, onu saygıyla yüceltmektir. Farz
kılınmış namaza da belin eğilmesinden dolayı salat denilmektedir. Zira değerce
küçük olan kişinin değerce kendisinden daha büyük olanın önünde saygı ifadesi
olarak eğilmesi adettendir. Kıyamı, oturması ve diğer erkanıyla birlikte Rabbi
tazim etmek için ifa edilen namazın tümünü de salat denilmiştir. Sonrasında
anlamını daha geniş tutulmuş ve yapılan her duaya da salat denilmiştir. Zira
dua da kendisine dua edilen Allah'ı yüceltme, gerektiği gibi huzurunda boyun
eğip ihsanlarını ummayı ifade eder.
Teşehhüdde söylenen
"es-Salavatu lillahi" ifadesinin de Yüce Allah'ı yüceltmek, büyük
adrini ikrar etmek, yüksek değerlerin ancak Allah'a ait olacağını ve bunları
sadece onun hak ettiğini ifade eden zikir ve sözler anlamında olduğu
söylenmiştir.
"Allahumme salli
ala Muhammed" dediğimiz zaman "Allahım! Dünyada adını yücelterek,
davetini üstün tutarak, şeriatını yaşatarak, ahirette ümmetine şefaatçi
kılarak, sevabını ve mükafatını bolca vererek, Makam-ı Mahmud'a erdirip
öncekilerden ve sonrakilerden üstün tutarak, kıyamet gününde sana en yakın
duracakların tümünün önüne geçirerek Muhammed'i yüce kıl" diyoruzdur.
Yüce Allah bu
sayılanları Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vaad etmiş olsa da,
ümmetinden biri ona salavat getirip de bu duası kabul edildiği zaman zikredilen
derece ve makamların daha da artışına vesile olabilir. Bundan dolayıdır ki
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) salavat, onun hakkını teslim etmek
ve çokluğuyla da Allah'a yakınlaşmak demektir.
"Allahumme salli
ala Muhammed" sözümüz bizim açımızdan ona ettiğimiz bir duadan öte
değildir. Zira bu salatımızda Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kadrini ve değerini yükseltme imkanına sahip değiliz. Bunu yapmak sadece
Allah'ın elindedir. Bundan dolayı salatımız onun için bir dua ve bu duanın Yüce
Allah'tan kabulünün istenmesidir.
Diğer anlamlarından biri
de "Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selam olsun" veya
"Filan kişiye selam olsun" denilmesi gibi "Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Selleml salat olsun" denilmesidir. Yüce Allah:
"Rableri katından salavat ve rahmet onların üzerinedir"[Bakara 157]
buyurmuştur. Buradan hareketle anlamı "Allah katından salat, Resulullah'ln
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerinedir veya üzerine olsun" şeklindedir.
"Sallallahu aleyhi ve Sellem" dediğimizde de bununla "Allah
katından salat (ve selam) Resulullah'ln {Sallallahu aleyhi ve Sellem}
üzerinedir veya üzerine olsun" demiş oluyoruz. Allah'tan bir temennide
bulunmak da O'ndan bir istekte bulunmak demektir. Zira birine "Allah seni
bagışlasın ve sana merhamet etsin" dedigimiz zaman bununla "Allahım!
Onu bağışla! Allahım! Ona merhamet et!" demiş oluyoruz.
Resulullah'a {Sallallahu
aleyhi ve Sellem} teslim ise "Selam peygambere olsun! Ey Peygamber! Selam
üzerine olsun! Ey Allah'ın Resulü! Sana selam olsun!" demekle olur. Kişi
de namazında "Allahumme salli ve sellim ala Muhammed (=Allahım! Muhammed'e
salat ve selam eyle)" dese teşehhüdü geçerli olur.
"es-Selamu
aleyke" sözünün anlamına gelince; Selam, Allah'ın isimlerinden biridir.
Selamla da "Allah'ın ismi üzerinde olsun" deniliyor gibidir. Bunun da
anlamı "Hayırlar, bereketler üzerinden eksik olmasın. Kötülükler ve çirkin
şeyler senden uzak olsun" şeklindedir. Zira Yüce Allah'ın ismi, hayır ve
bereketleri barındırıp, kusur ve bozukluklardan uzak oldugu için amellerde
anılır.
Diger bir anlamı
"Allah'ın, senin üzerindeki takdiri selam olsun" şeklindedir.
"Makam (yücelik) - Makame (yüceltilme)" ile "Melam (kınama) -
Melamet (kınanma)" ifadelerinde oldugu gibi bu da "Selam -
Selamet" anlamındadır. Bu durumda anlamı "Allah her türlü çirkin ve
kusurlu şeylerden yana sana selamet versin" şeklinde olur.
"Allahım!
Muhammed'e selam et" dedigimiz zaman "Allahım!
Muhammed'e davetinde,
ümmetinde ve zikrinde her türlü noksanlıktan selameti yaz" demiş oluyoruz.
Bu şekilde de daveti zamanla daha da çok deger kazanacak, ümmeti daha da
çogalacak, zikri daha da yükselecek ve degerini düşürecek hiçbir şeyle karşılaşmayacaktır.
En dogrusunu da Allah bilir.
Ona rahmet dilemek ise
iki manaya gelmektedir. Birincisi sıkıntıların giderilmesidir. Digeri ise
amellerin mükafatlandırılmasıdır. Bu bakımdan Rahmet ile salat arasında fark
vardır. Yüce Allah: ''Rableri katından salavat ve rahmet onların
üzerinedir"[Bakara 157] buyurmuş ve rahmet ile salatı birbirinden
ayırmıştır. Ömer b. el-Hattab'tan gelen bir sonraki rivayet de rahmet ile
salatın birbirinden farklı olduğuna işaret etmektedir. -Halimi, el-Minhac
(2/133-134).
1484- Said b.
el-Müseyyeb bildiriyor: Ömer b. el-Hattab: "Onlar, başlarına bir musibet
geldiği zaman: ''Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz'' derler. İşte
Rableri katından salavat ve merhamet onlaradır"[Bakara 156,157] ayetlerini
okuduktan sonra: "(Sabra karşı mükafatta) bu ne güzel denkliktir!"
dedi. Ardından ayeti: "Doğru yolu bulanlar da onlardır"[Bakara 157]
diyerek tamamladı ve: "Bu ne güzel ilavedir!" dedi.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Ancak Hakim'in hocasının biyografisini görmüş değilim. Hakim,
Müstedrek (2/270) Bak: Suyuti, ed-Dürrü'I•Mensur (1/378).
Halimi der ki:
"Rableri katından salavat ve merhamet onlaradır. Doğru yolu bulanlar da
onlardır''[Bakara 157] ayetinin tefsirinde şöyle denilmiştir: "Salavattan
kasıt, Yüce Allah'tan medhü sena ve tezkiyedir. Rahmetten kasıt sıkıntıların
giderilip ihtiyaçların karşılanmasıdır. Doğru yolda bulunmalarından kasıt,
diğer insanlar içinde hak yolda sadece onların olmasıdır. Böylesi bir yolda
bulunmayanlar da korkuya ve Allah'ın öfkesine maruz kalacaklardır.''
Sonrasında Halimi bu
konuda bir sonraki hadisi rivayet etti.
-Halimi, el-Minhac (2/135).
1485- Ebu Abdullah
el-Hafız onları (salavatın kaç tane olduğunu) kendi elimle bana saydırıp şöyle
dedi: Ebu Bekr b. Ebi Darim el-Hafız Kufe'de bunları kendi elimle bana saydırıp
şöyle dedi: Ali b. Ahmed el-İcli bunları kendi elimle bana saydırıp şöyle dedi:
Harb b. Hasan et-Tahhan bunları kendi elimle bana saydırıp şöyle dedi: Yahya b.
el-Müsavir el-Hannat bunları kendi elimle bana saydırıp şöyle dedi: Amr b.
Halid bunları kendi elimle bana saydırıp şöyle dedi: İmam Ahmed (Beyhaki) de
bunları rivayet ettiği kişiye kendi eliyle saydırdı; Abdurrahman es-Sülemi
bunları kendi elimle bana saydırıp şöyle dedi: Ebu'l-Mufaddal Muhammed b.
Abdullah eşŞeybani Kufe'de bunları kendi elimle bana saydırıp şöyle dedi:
Ebu'l-Kasım Ali b. Muhammed b. Hasan b. Kas Remle'de bunları kendi elimle bana
saydırıp şöyle dedi: Anne tarafından dedem Süleyman b. İbrahim b. Ubeyd
el-Muharibi bunları kendi elimle bana saydırıp şöyle dedi: Nasr b. Muzahim
el-Minkari bunları kendi elimle bana saydırıp şöyle dedi: İbrahim b.
ez-Zibrikan bunları kendi elimle bana saydırıp şöyle dedi: Ebu Halid Amr b.
Halid bunları kendi elimle bana saydırıp şöyle dedi: Zeyd b. Ali bunları kendi
elimle bana saydırıp şöyle dedi: Babam Ali b. el-Hüseyn bunları kendi elimle
bana saydırıp şöyle dedi: Babam Hüseyn b. Ali bunları kendi elimle bana
saydırıp şöyle dedi: Ali b. Ebi Talib bunları kendi elimle bana saydırıp şöyle
dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunları kendi elimle bana
saydırıp şöyle buyurdu: "Cebrail bunları kendi elimle bana saydınp:
''İzzetin Rabbinin katından bunlar bu şekilde nazil oldu'' dedi ve (salavatı)
şöyle bildirdi: "Allahım! İbrahim'e ve ailesine salat ettiğin gibi Muhammed'e
ve ailesine de salat et. Allahım! İbrahım'e ve ailesine bereketler ihsan
ettiğin gibi Muhammed'e ve ailesine de bereketler ihsan et. Sen ki övgüye layık
ve şanı yücesin. Allahım! İbrahım'e ve ailesine merhamet ettiğin gibi
Muhammed'e ve ailesine de merhamet et. Sen ki övgüye layık ve şanı yücesin.
Allahım! İbrahım'e ve ailesine şefkat ettiğin gibi Muhammed'e ve ailesine de
şefkat et. Sen ki övgüye layık ve şanı yücesin. Allahım! İbrahım'e ve ailesine
selamet verdiğin gibi Muhammed'e ve ailesine de selamet ver. Sen ki övgüye
layık ve şanı yücesin. "
İsnadı zayıf olan bir
hadistir.
Abdullah bunu rivayet
ederken şu eklemeyi yapar: "Sonrasında Harb beş parmağını (elini) kapattı.
Ali b. Ahmed el-İcli de bunu rivayet ettikten sonra beş parmağını (elini)
kapattı. Hocamız Ebu Bekr de bunu rivayet ettikten sonra beş parmağını (elini)
kapattı."
Beyhaki der ki: Hocamız
Ebu Abdirrahman da bunu rivayet ettikten sonra parmaklarını (elini) kapattı.
Hadis bize bu şekilde (müselsel olarak) gelmiştir. isnadı zayıftır. Dilediğimiz
bereket (tebrık) de Allah'ın bir ihsanıdır. Biz bu tebrik'i "Allahım!
Muhammed'e bereketler ihsan et!" diyerek yaparız. Bereket bir şeyin
devamlılığı anlamındadır. Bu kelime de devenin oturmasından alınmıştır. Zira
deve bir yerde oturduğu zaman devamlı olarak gelip orada oturur. Artma ve
çoğalma anlamlarına gelse de kelimenin aslı zikrettiğimiz gibidir. Çünkü bir
şeyin artması onun devamlılığını gerektirir.
Bereketli, uğurlu
anlamında da kullanılır. Zira uğurlu olan bir şey için: "Mübarek olsun!"
denilerek o şeyin sevildiği ve istenildiği ifade edilir. Bu anlamda
kullanılması da daha önce zikrettiğimiz manaya ters düşmez. Çünkü bereketle bir
şeyin devamlılığı kastediliyorsa arzu edilen şeyin bekası için de aynı şey
kullanılır. "Allahım! Muhammed'e bereketler ihsan et!" dediğimiz
zaman "Allahım! Muhammed'in zikrini, davetini, şeriatını devamlı kıL. Ona
tabi olanları çoğalt. Kendilerine şefaatçi kılarak, cennetlerine sokarak ve
rızana eriştirerek ümmetine de bu bereketten nasibini ver" demiş oluyoruz.
Bu şekilde bir tebrık de devamlılığı, artışı ve saadeti bir arada barındırır.
En doğrusunu da Allah bilir."
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın:
Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)Salavat Getirmek