ŞUABU’L-İMAN

15.ŞUBE: Resulullah (s.a.v.)’e Gerekli Saygıyı göstermek

 

Resulullah (s.a.v.)’e gerekli saygıyı göstermek ve O’nu Yüceltmek

 

Halimi der ki: "Yüceltme, sevginin de üstünde olan bir mertebedir. Zira her sevilen aynı zamanda da yüceltilen biri değildir. Kişi çocuğunu sever, ancak bu sevgisi onu çocuğu na değer vermeye sevkeder, onu yüceltmeye değiL. Çocuk ise anne babasını hem sever, hem de yüceltir. Efendi kölesini sever, ama onu yüceitmez. Köleler ise efendilerini hem sever, hem de yüceltir. Bundan yüceltmenin sevginin üstünde• bir mertebe olduğunu anlıyoruz. Sevgiye sebep olan şey, sevenin yine sevdiğine olan iyilikleridir. Yüceltmeye sebep olan şey ise, sevilende bulunan üstün nitelikler, bazı ihtiyaçların sadece yüceltilen zat tarafından giderilmesi, çalışıp çabalasa da bazı şeylerin ancak yüceltilen şahıs tarafından karşılanmasıdır." - Halimi, el-Minhac (2/124). 

 

Halimi bu sözünü detaylı bir şekilde açıkladıktan sonra da şöyle devam eder: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hakları efendilerin köleleri, anne babanın da çocukları üzerindeki haklarından daha üstün, daha değerli ve yerine getirilmede daha önceliklidir. Çünkü Yüce Allah ahirette bizi cehennem ateşinden onunla kurtarmış, dünyadayken canımızı, bedenimizi, onurumuzu, malımızı, ailemizi veçocuklarımızı onunla korumuş ve bizi onunla hidayete erdirmiştir. Ona itaat etmemiz halinde de bizi cennet nimetlerine götürecektir. Hangi nimet böylesi bir nimete denk olabilir? Hangi iyilik böylesi bir iyiliğe karşılık olabilir?

Yüce Allah da ona itaat etmemizi emretmiştir. Ona karşı gelmemiz halinde cezamızın cehennem ateşi, ona tabi olmamızın ise karşılığının cennet olacağını bildirmiştir. Hangi konum böylesi bir konumun yerini tutabilir? Hangi derece amel bakımından böylesi bir derecenin karşılığı olabilir? Bundan dolayıdır ki kölenin efendisine, çocuğun anne babasına gösterdiği sevgiden daha fazlasıyla Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevmemiz, gereken değeri vermemiz, yüceltmemiz ve gerektiği gibi saygı göstermemiz gerekir.

 

Kur'an'ın ayetleri böyle demiş, Yüce Allah'ın emirleri de bu yönde gelmiştir. Yüce Allah: "Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indiriten nura (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir"[A'raf 157] buyurmuş ve kurtuluşun ona imanın yanında gereken saygıyı göstermenin olduğunu bildirmiştir. Burada saygıdan (ta'zır) kastın yüceltmek olduğu konusunda da ihtilaf yoktur.

 

Yine: "(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ey insanlar! Allah'a ve Peygamber'ine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tespih edesiniz diye (Peygamber'i gönderdik)"[Fetih 8-9] buyurmuştur. Burada Yüce Allah, Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ümmeti üzerinde olan hakkını, ona gereken saygıyı göstermeleri, desteklemeleri, onunla olan ilişkilerinde birbirlerine yaptıkları gibi onu hafife almamaları şeklinde belirtmiştir.

 

Yüce Allah: "(Ey inananlar!) Peygamber'in (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın"[Nur 63] buyurur. Bu ayetin açıklaması şöyle yapılır: "Onun size yaptığı çağrıya tavrınız, birbirinizin çağrısına olan tavrınız gibi olmasın. Birbirinizin çağrılarını çeşitli bahane ve mazeretlerle geri çevirdiğiniz veya geciktirdiğiniz gibi onun çağrısını geri çevirip hafife almayın. Bunun yerine çağrısına hemen karşılık verip icabet edin."

 

Onları çağırdığı zaman namaz kılıyor olsalar dahi bırakıp bu çağrıya karşılık verilmesi emredilmiş ve bu konuda namaz dahi mazeret olmaktan çıkarılmıştır. Bu yönde namaz bile mazeret olmaktan çıkarılmışken bundan daha değersiz olan şeyler mazeret olabilir mi?''- Halimi, el-Minhac (2/124-125). 

 

Sonrasında Ubey b. Ka'b'ın bir sonraki rivayeti zikredilmiştir.

 

 

 

1427- Ebu Hureyre bildiriyor: Ubey b. Ka'b namaz kılarken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu çağırdı. Bundan dolayı Ubey ona karşılık vermedi. Namazı bitirdikten sonra Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Ey Ubey! Seni çağırdığımda neden bana karşılık vermedin?" diye sordu. Ubey: "Namaz kılıyordum" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah: ''Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'ın ve Resulü'nün çağrısına uyun''[Enfal 24] buyurmuyor mu?" karşılığını verdi ve: "Mescid'den çıkma! Zira Yüce Allah'ın Tevrana. incil'de ve ZEbur'da benzerini indirmediği bir sureyi sana öğreteceğim" buyurdu.

 

Ubey sonrasım şöyle anlatır: Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kolumdan tuttu. Mescid'den tam çıkmak üzereyken: "Ey Allah'ın Resulü! Bana şöyle şöyle demiştin" dedim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet! Bu sure Fatiha Suresi'dir (Ümmü'l-Kur'an). Canım elinde olana yemin olsun ki Yüce Allah Tevrana, incil'de ve ZEbur'da benzerini indirmiş değildir. O bana indirilen Seb'u't-Tuvel ve Kur'an-ı Azim'dir" buyurdu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Tirmizi S/155 (287S).

 

Ebu Said b. el-Mualla'nın hadisi olarak da rivayet edilmiştir. - Buhari, tefsir (5/146, 199, 222), fadail (6/103).

 

 

Halimi der ki: "(Ey inananları) Peygamber'in (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın"[Nur 63] ayetini bazıları şöyle açıklamıştır: Önceleri müslümanlar herkesin içinde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Ey Muhammed!" veya "Ey Ebu'I-Kasım!" şeklinde seslenirlerdi. Ancak bu ayetle böyle seslenmeleri yasaklanmış, ona gereken saygıyı göstermeleri, "Ey Allah'ın Resulü!" veya "Ya Nebiyyallah!" şeklinde seslenmeleri emredilmiştir. Her iki de Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yücelten ve değerini veren seslenişlerdir. -Halimi, el-Minhac (2/12S). -

 

 

 

1428- Hüseyn b. Ali bildiriyor: Şafii'nin şöyle dediğini işittim: "Kişinin Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için sadece "Resul" demesi hoş değildir. Ona gereken saygının gösterilmesi açısından "Allah'ın Resulü" denmelidir,"

 

Daha sonra Halimi, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) itaatin gerekliliği ve vefatından sonra hanımlarıyla evlenmenin haram kılınması hakkındaki ayetleri sıralar. Ardından Yüce Allah'ın: "Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamber'inin ö'nüne geçmeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir"[Hucurat 1] buyruğunu zikreder.

 

Tahric: Halimi, el-Minhac (2/126),

 

 

 

1429- İbn Ebi Necih bildiriyor: Mücahid, "Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamber'inin Önüne geçmeyin"[Hucurat 1] ayetini açıklarken: "Yüce Allah, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) diliyle bir konuda hükmünü vermedikten sonra o konuda kendi yanınızdan hüküm vermeyin, anlamındadır" demiştir.

 

"Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin"[Hucurat 2] ayetini açıklarken: "Ona kendi ismiyle seslenmeyin. Daha kibar bir şekilde "Ey Allah'ın Resulü!" şeklinde seslenin, anlamındadır" demiştir.

 

"Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, Allah'ın, gÖnüllerini takva konusunda sınadığı kimselerdir"[Hucurat 3] ayetini açıklarken: "Yüce Allah onların kalplerini samimi kılmıştır, anlamındadır" demiştir. "(Ey Muhammed!) Odaların arkasından sana bağıranların çoğu aklı ermeyen kimselerdir''[Hucurat 4] ayetini açıklarken de: "Bunlar Temim oğulları bedevileridir" demiştir.

 

Tahric: Abdurrahman b. el-Hasan el-Kidl'den dolayı isnadı zayıftır. Taberi, Tefsır (26/118).

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

Resulullah'ln Yanında Sesini Yükseltme