ŞUABU’L-İMAN

14.ŞU’BE: Resulullah (s.a.v.)’i Sevmek

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Diğer Peygamberlere Üstünlüğü

 

Halimi der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hem insanların, hem de cinlerin peygamberiydi. insanlara peygamber olması konusunda Yüce Allah: ''De ki:

Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın hepinize gönderdiği peygamberiyim''[A'raf 158] buyurmuş ve Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu Kur'an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyedildi"[En'am 19] demesini emretmiştir.

 

Cinlerin Peygamberi olması konusunda Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Hani Kur'an'ı dinlemek üzere cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik. Onlar, onun huzuruna gelince birbirlerine ''Susun!'' dediler. Kur'an 'ın okunması bitince de uyarıcı olarak kavimlerine dönüp: ''Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden önceki kitaPları doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola ileten bir kitap dinledik. Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun, ona iman edin ki, günahlarınızı bağışlasın ve sizi elem dolu bir azaptan kurtarsın'' dediler. ''[Ahkaf 29-31]

 

Yine: "De ki: Bana cinlerden bir topluluğun (Kur'an'ı) dinleyiP: ''Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur'an dinledik de ona inandık. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız'' dedikleri vahyedildi"[Cin 1-2] buyurmuştur.

 

Cinlerin "Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun" demeleri Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara da gönderildiğini bildikleri ve bu daveti işittikleri anlamına gelir. Bundan dolayıdır ki içlerinden bunu işitmeyen cinlere: "Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun" demişler, onlar da: "Ona iman ettik" karşılığını vermişlerdir.  Halimi, el-Minhac (2/80).

 

 

 

1403- Cabir b. Abdullah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Daha önceki peygamberlere verilmeyen beş şey bana verildi:

Daha önceki peygamberlerden her biri özel olarak kendi toplumuna gönderildi, oysa ben kırmızı siyah tüm insanlara gönderildim. Daha önce hiçbir peygambere helal kılınmayan ganimet bana helal kılındı. Yer (toprak) benim için temiz, temizleyici ve mescid kılındı. Bunun içindir ki ümmetimden her kim namaz vaktini idrak ederse orada hemen namazını kılsın. Bir aylık mesafeden (düşmanıma) korku salma özelliği bana verildi. Şefaat etme hakkı bana verildi. "

Bu hadis başka bir kanalla da rivayet olunmuştur.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Ahmed, Müsned (3/304).

 

Buhari, Sahih'te Muhammed b. Sinan kanalıyla Hüşeym'den(1) ve Müslim de Yahya b. Yahya'dan rivayet etti.(2)  --- Tahric: (1): Buhari, salat (1/113), teyemmüm (1/86). (2): Müslim, mesacid (3)

 

 

Beyhaki der ki: Bize bildirilene göre Esved, "kırmızı ve siyah" ifadesini "Cinler ve insanlar" şeklinde açıklamıştır. (1)

Yine bize bildirildiğine göre İbn Abbas: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ben cinlere ve insanlara gönderildim'' buyurdu" demiştir.(2)

 

Tahric: (1) Beyhaki, Delailü'n-Nübüvvc (5/473) ve Hakim, Müstedrek (2/424).

(2) Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve (5/474) ile Süncn (2/433), İbn Ebi Şeybe, Musannef (11/432), Ahmed, Müsned (1/250, 301) ve Taberani, el-Mu'cemu'l-Kebir 11/61 (11047), 11/73 (11085).

 

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) özelliklerinden biri de son peygamber olmasıdır. Yüce Allah: "Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur"[Ahzab 40] buyurmuştur. Hatim ifadesinden kasıt da kendisinden sonra peygamberin gelmemesi demektir. Biten bir şeyin devam etmemesi, mühürlenen bir mektubun açılmaması, ağzı bağlanan bir torbadan bir şey çıkarılamaması gibi Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonra da peygamber gelmeyecektir.

 

 

 

1404- Ebu Hureyre der ki: Ebu'l-Kasım (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Benimle, benden önceki diğer peygamberler, bir adamın inşa ettiği bir binaya benzeriz. Adam binayı tamamlayıp bitirmiş, ancak köşelerden birinde bir tane kerpiç eksik kalmıştır. insanlar binayı dolaşıp seyretmeye ve güzelliğinden şaşırmaya başlarlar. Ancak: ''Şu boş yere bir kerpiç daha konulsaydı bina tam olurdu'' derler. işte o (eksik) bir kerpiç benim."

 

Müslim, Muhammed b. Rafı' kanalıyla Abdürrezzak'tan rivayet etti.-Müslim, fedail (11)- Buhari ve Müslim bunu Ebu Salih kanalıyla Ebu Hureyre'den: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''işte o kerpicin yerine ben geldim ve peygamberlerin sonuncusu oldum'' buyurdu" lafzıyla rivayet ettiler.

 

Tahric: Buhari, menakib (4/162) ve Müslim,fadail (20, 22).

 

Yine Buhari ve Müslim bunu Cabir'den: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''işte o kerpicin yerine ben geldim ve binayı tamamladım'' buyurdu" lafzıyla rivayet ettiler. Başka bir rivayette "Peygamberlerin sonuncusu oldum" lafzıyla zikredilmiştir. Bu yöndeki rivayetleri de Delailü'n-Nübüvve'nin 4. cildinde zikrettik.

 

Tahric: Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve (1/365).

 

 

 

1405- Cabir b. Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Benimle, benden önceki diğer peygamberler, bir adamın inşa ettiği bir binaya benzeriz. Adam binayı sağlam bir şekilde yapmış, ama bir tane kerpiç yerini boş bırakmıştır. Biri bu binaya girince: "Şu bir kerpiçlik boş yer olmasaydı bina çok sağlam olurdu" diyebilir. işte o kerpicin yerine ben geldim ve peygamberlerin sonuncusu oldum. ''

 

Tahric: Buhari, menakib (4/162) ve Müslim,fadail (23).

 

 

Beyhaki der ki: "Ayrıca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bütün peygamberlerin efendisidir."

 

 

 

1406- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde Adem oğullarının efendisi ben olacağım. (Kıyametten sonra) kabrinden ilk çıkacak olan kişi ben olacağım. ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek kişi de ben olacağım. "

 

Bişr'in rivayetinde ise ''Veledi Adem" ifadesi yerine "Beni Adem" lafzı kullanılmıştır. Yine "Kabrinden ilk çıkacak olan kişi" lafzı yerine "Toprağın altından ilk çıkacak olan kişi" ibaresi geçmiştir.

Müslim, Sahih'te Hakem b. Musa'dan rivayet etti. - Müslim,fadail (3).

 

 

Halimi der ki: "Bir resulün değeri gönderildiği risalete bağlıdır. Hz. peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) risaletlerin en değerlisinin verilmesiyle de kendisinin en değerli peygamber olduğunu çıkarıyoruz.'' - Halimi, el-Minhac (2/84-85).

 

Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verilen risaletin en değerli risalet olmasının kanıtı da, önceki tüm risaletleri nesheden ve sonradan onu nesheden bir risalet gelmeyecek olmasıdır. Yüce Allah da Kitab'ını: "Şüphesiz o çok değerli ve sağlam bir kitaptır. Ona ne önünden ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan Allah tarafindan indirilmiştir"[Fussilet 41,42] şeklinde vasfetmiştir. Bu, önceki kitaplarda onu yalanlayan, sonradan da ondan daha üstün çıkacak bir kitabın gelmediği ve gelmeyeceği anlamındadır. Bu da bu risaletin en üstün risalet, kendisine bu risaletin verildiği kişinin de en üstÜn resuI olduğu anlamına gelir. Doğrusunu da Allah bilir.

 

Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem) özelliklerinden bir diğeri de, Yüce Allah'ın onun hayatı üzerine yemin etmesidir. Biri de birinin hayatı üzerine yemin ediyorsa yanında en değerli olan kişinin hayatı üzerine yemin ediyor demektir. Yüce Allah: "Ömrüne andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş halde sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar"[Hicr 72] buyurarak insanlar içinden Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatı üzerine yemin ettiğine göre bu, Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem) diğer tüm insanlardan daha üstün ve değerli olduğunu gösterir. Yüce Allah: "TIn'e ve zeytun'a andolsun. Sina Dağına andolsun"[Tin 1,2] şeklinde yemin ederken nasıl bu saydıklarını diğerlerinden üstün tutarak üzerlerine yemin ettiyse, Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatının üzerine yemin etmesi de benzerlerinden daha üstün olduğuna delalet etmektedir.

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) özelliklerinden biri de meleğin (Cebrail'in) yanına indirilmesi olduğu gibi melekler alemine çıkarılması, meleklerin konuşmalarının dinletilmesi, Yüce Allah'ın yarattığı şekliyle meleğin (Cebrail'in) kendisine gösterilmesi, cennet ile cehennem ile bütün bilgilerin ona öğretilip bu ikisinin gösterilmesidir. Bu şekilde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hem sorumluluk dünyası (dünya) hem de ceza dünyası (ahiret) hakkında görerek malumat sahibi olmuştur ... Delailü'n-Nübüvve'nin 11 ve 12. ciltlerinde, Miraç konusu içinde bunu açıklayan hadisleri zikrettik. - Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve (2/352-405).

 

Değerinden dolayı yanına melek gelen kişi yanına melek gelmeyen kişiden daha üstündür. Yanına meleğin geldiği, onunla konuşmadan da öte geçip Yüce Allah'ın muzaffer kılması için müşriklere karşı onunla savaştığı kişi, meleğin sadece risaleti (vahyi) bildirmek için yanına geldiği ve sonra da çekip gittiği kişiden daha üstündür. Bu sadece Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konusunda vaki olmuştur. Bu da onu diğer peygamberlerden üstün kılar. Delailü'n-Nübüvve'de, Bedir savaşında meleklerin inip müşriklere karşı müslümanların yanında savaştığını zikretmiştik. - Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve (2/81-151) .

 

Yüce Allah'ın Kitab'ı da bu konu zikrediimiştir. şayet buna, meleklerin Adem'e secde etmesi ile itiraz edilirse de bilinmelidir ki meleklerin yaratıldığı zaman Adem'e secdesi Allah'a yapılan bir secde idi. Bir sonraki rivayet de buna delildir.

 

 

 

1407- Ebu Salih bildiriyor: Ebu Hureyre veya Ebu Said'in -hangisi olduğu konusunda A'meş şüphe etmiştir- bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Ademoğlu secde ayetini okuyup secde ettiği zaman şeytan ağlayarak: ''Yazıklar olsun bana! Ademoğluna secde emredilince secde etti ve karşılığında cennete gidecektir. Bana ise secde emredilince bu emre karşı çıktım, bundan dolayı da cehenneme gideceğim'' der. "

 

Müslim bunu Sahih'te Züheyr kanalıyla Veki'den rivayet etti.-Müslim, iman (133)- Ademoğluna sadece Allah'a secde etmesinin emredildiği malum olan bir şeydir. Bu da şeytana emredilen secdenin, Ademoğluna emredilen secde cinsinden, yani Allah'a secde olduğunu göstermektedir. Hz. Adem'e yapılması emredilen secde de Yüce Allah'ın Adem'i yaratmadaki kudreti karşısında yine Allah'a yapılan bir secdedir.

 

Halimi der ki: Meleklere verilen emir Adem'e secde olsa bile bu: "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?"[Bakara 30] sözlerine karşı Yüce Allah'ın onlara verdiği bir ceza olarak görülebilir. Bundan dolayı Adem'e gösterilen bu değer, meleklere verilen cezadan (secde emrinden) bağımsız olarak düşünülemez. -Halimi, el-Minhac (2/87)-

 

Meleklerin Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile (müşriklere karşı) savaşması ise onun Yüce Allah katındaki değeri ve yüksek konumuna delalet etmektedir. En üstün kişinin kıyamet gününde Yüce Allah'ın en çok değer verdiği ve diğerlerinden üstün tuttuğu kişi olmasından hareketle el-Ba's kitabında Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem), mahşer yerinde bulunan herkese ve ümmetine şefaatine yönelik sözlerini zikretmiştik.

 

 

 

1408- Ebu Nadra der ki: İbn Abbas'ın Basra minberinin üzerinde verdiği hutbede şöyle dediğini işittim: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Her peygamberin kabul gören ve dünyada iken kullandığı bir duası olmuştur. Ben de bu duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat için saklamak istiyorum. Övünmek için söylemiyorum, ama kıyamet gününde Ademoğullarının efendisi ben olacağım. Övünmek için söylemiyorum, ama kabrinden çıkarılacak ilk kişi ben olacağım. Övünmek için söylemiyorum, ama o günü Hamd sancağı benim elimde olacaktır ve Adem de dahil olmak üzere bütün peygamberler bu sancağımm altında olacaklardır ... " Sonrasında ravi, şefaat konusundaki hadisi sonuna kadar zikreder.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ahmed, Müsned (l/281, 295), İbn Ebi Şeybe, Musannef (14/135), Ebu Ya'la, Müsned 4/214-216 (2328) ve Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve (5/481).

 

 

 

1409- Enes der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Övünmek için söylemiyorum, ama kıyamet gününde başını kaldırıp mezarından ilk çıkacak kişi ben olacağım. Övünmek için söylemiyorum, ama Hamd sancağı benim elime verilecektir. Övünmek için söylemiyorum, ama kıyamet gününde insanların efendisi ben olacağım. Övünmek için söylemiyorum, ama kıyamet gününde cennete ilk giren kişi ben olacağım ... " Sonrasında ravi şefaat konusundaki hadisi sonuna kadar zikreder.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve (5/479), Ahmed, Müsned (3/144) ve İbn Mende, el-Iman 3/825-826 (877).

 

 

Beyhaki der ki: "Resulullah'ın {Sallallahu aleyhi ve Sellem} bununla övünmemesi, bununla diğerlerine karşı büyüklenmemesi ve kibre kapılmaması anlamındadır. Yoksa bu konumu Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için büyük bir övünç kaynağıdır. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üstünlüğünün diğer bir göstergesi de, peygamberler içinde mucizeleri en fazla olan kişi olmasıdır. Mucizeleri en az olan kişinin bile bundan dolayı bir üstünlüğü oluyorsa mucizeleri çok olan kişinin de aynı oranda üstünlüğünün bulunması gerekiyor. Halimi, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peygamberliğini doğrulayan birçok mucize ile geleceğe yönelik haberi zikretti. -Halimi, el-Minhac (2/88-11 7)- Biz de bunları isnadlarıyla birlikte Delailü'n-Nübüvve'de aktardık, dileyen oradaki bu hadislere müracaat edebilir."

 

Halimi der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üstünlüğünün diğer bir göstergesi Yüce Allah'ın, Kitab'ında ona "Ey Nebi! Ey Resul!" şeklinde "NEbi" veya "Resul" diye hitap etmesidir. Diğer peygamberlere ise bizzat isimleriyle hitap etmiştir. Mesela Adem'e seslenirken: ''Ey. Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin!''[Bakara 35] buyurmuştur. Yine: ''Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle''[Bakara 33] buyurmuştur. ibrahim'e seslenirken: ''Ey İbrahim! Bundan vazgeç!''[Hud 76] buyurmuştur. Yusuf'a seslenirken: ''Ey Yusuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme!"[Yusuf 29] buyurmuştur. Musa'ya seslenirken: ''Ey Musa! Şüphesiz ben, evet, ben alemlerin Rabbi olan Allah'ım!"[Kasas 30] buyurmuştur. isa'ya seslenirken: ''Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Allah'ı bırakarak beni ve anamı iki ilah edinin dedin?"[Maide 116] buyurmuştur ... ''-Halimi, el-Minhac (2/116)-

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üstünlüğünün diğer bir göstergesi de bir rivayette Hz. Adem'in cennette künyesinin "Ebu Muhammed" olduğunun belirtilmesidir.

****

Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve'de (5/489) Hüseyn b. Ali'den bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Adem dışında cennet ahalisinden hiç kimsenin künyesi olmaz. Ancak Adem, O'na saygıdan dolayı ''Ebu Muhammed!'' şeklinde künyelenir."

***

Şayet Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) diğer peygamberlerden daha üstün olmasaydı Hz. Adem diğer peygamberleri bırakıp künyesinde Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adını kullanmazdı. Hz. Adem'in "Ebu Muhammed" olarak künyelenmesi Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) diğer peygamberlerden daha üstün ve değerli olduğunu gösterir. Doğrusunu da Allah bilir.

 

 

 

1410- Humeyd et-Tavil bildiriyor: Enes b. Malik, "Ya biz seni (bu dünyadan) alır götürürüz de, onlardan intikam alırız. Yahut da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz yeter''[Zuhruf 41,42] buyruğunu açıklarken şöyle demiştir: "Yüce Allah, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdiği değerden dolayı ona eziyet etmemek için katına almış ve ümmetine yönelik olan intikamını ona göstermemiştir."

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Hakim, Müstedrek (2/447) ve Taberi, Tefsır (25/75).

 

 

 

1411- İbn Abbas der ki: "Bu ümmetin (azaptan yana) biri Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), biri de istiğfar olmak üzere iki güvencesi vardı. Bu güvencelerden biri olan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gitti. Geriye istiğfar kaldı."

 

Beyhaki der ki: Yüce Allah'ın: "İşte peygamberler! Biz onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık"[Bakara 253] buyruğu bazı peygamberlerin diğerlerinden üstün olduğunu göstermektedir. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah'ın peygamberlerini birbirinden üstün tutmayın ''(1) sözü ile "Peygamberlerden birini diğerinden üstün görmeyin ''(2) sözü Ehl-i Kitab'ın birbirlerini küçük görmelerinde karşı bir tavırdır ve bu tavırlarına karşı bir mücadeledir. Çünkü onların birbirlerine karşı olan bu tavırları itikatlarının bozulmasına ve birbirlerine karşı olan haklarının ihlal edilmesine sebep olmaktaydı. Ancak konu müslüman olan birinin peygamberlerden hangisinin daha üstün olmasını öğrenme konusu ise doğrusunu Allah bilir, ama bu yasaklanmış değildir.

 

Tahric: (1): Beyhaki, Delalü'n-Nübüvve (5/492-493). (2): Buhari, diyat (8/47) ve Müslim,fadail (163).

 

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hiç kimsenin ''Ben Yunus b. Metta'dan daha hayırlıyım'' demesi yakışık almaz"(3) derken de bunda kendi dışında diğer insanları kastetmiştir veya Yüce Allah'a karşı tevazu ve alçak gönüllülük olarak anlaşılmalıdır.

 

Tahric: (3) Buhari, enbiya (4/132, 133), tefsır (5/193), tevhıd (8/213) ve Müslim,fadail (166, 167).

 

 

Kendisine "Ey insanların en hayırlısı!" denilince: "Bu kişi ibrahim 'dir"(1) karşılığını vermesi de aynı şekilde anlaşılmalıdır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Rabbine karşı olan tevazusundan dolayı yüzüne karşı övülmeyi sevmez ve: "Hıristiyanların isa b. Meryem'i yücelttikleri gibi beni yüceltmeyin. Benim için sadece ''Allah'ın kulu ve Resulü'' deyin''(2) buyururdu. Bu konuya Delailü'n-Nübüvve'nin 39. bölümünde daha geniş bir şekilde yer verdik.(3)

 

Tahric: (1) Müslim,fadail (ıso). (2) Buhari, enbiya (4/142). (3) Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve (5/470-500).

 

 

Yüce Allah'ın Hz. ibrahim'i dost (halil) edinmesi, zamanının Allah düşmanlarına karşı onu dost edinmedir. Yoksa diğer peygamberler içinden bu dostluğa sadece onu seçtiği için değildir. Zira küfür yeryüzünün her tarafını kaplamışken ona hidayet verip kendini tanıtmış ve tevhide yöneltmiştir. O zamanlarda da Hz. ibrahim dışında Yüce Allah'ı tanıyan ve yolunda giden kimseler bulunmuyordu. Yüce Allah onu dost (halil) edinerek birincisi hidayet yolunun yolcusu kılmış, ikincisi emirleri ve yasaklarına itaatini ortaya çıkarmış, üçüncüsü de maruz bıraktığı belalara karşı sabırlı biri olduğunu görmüştür. Yüce Allah onu halil edindi, çünkü o zamanlarda tüm insanlar Allah'ın düşmanı iken Hz. ibrahim O'nun dostu idi. Tüm insanlar Allah'a isyan ederken ibrahim O'na itaat göstermişti.

 

Yüce Allah, Muhammed'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise kendine habıb (sevgili) edinmiştir. Yüce Allah'ın Kitab'ındaki: "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın''[AI-i İmran 31] ayeti de bunu göstermektedir. şayet Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tabi olmak tabi olan kişinin Allah tarafından sevilmesine sebep oluyorsa bu sevgiyi herkesten çok kendisine tabi olunan bu kişi hak eder. Sevgi de derece olarak dostluktan daha üst seviyededir. Alimler Habıb (sevgili) ile Halıl (dost) arasındaki fark konusundaçok şeyler söylemişlerdir ki kitaplarında bunu görmek mümkündür.

 

 

 

1412- Ali b. Müsa er-Rida, babasından bildirir: Cafer b. Muhammed, "Allah İbrahim'i dost edindi"[Nisa 12S] ayetini açıklarken şöyle dedi: "Yüce Allah, Hz. İbrahim'e olan dostluğunu açıktan ifade etmiştir, zira dostluk açığa vurulan bir şeydir. Ancak Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olan sevgisi tam olması için bunu ismen bile zikretmemiştir. çünkü kişi birine olan sevgisini dile getirip açığa vurmaz, kendisinden başka kimsenin bunu bilmesini istemez ki aralarına başka biri daha girmesin. Yüce Allah, peygamberi olarak seçtiği Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevgisini ifade etmek için: ''De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın"[Al-i İmran 31] buyurmuştur. Yani Allah sevgisini kazanmanın tek yolu onun sevdiği kişiye tabi olmaktır. Kişi de sevdiği birine ulaşmak için onun sevdiği birine tabi olur ve rızasını kazanmak ister.''

 

Tahric: İsnadının ravilerini tanımıyorum. Göründüğü kadanyla Ali b. Musa adına uydurulmuş bir rivayettir.

 

 

Ebu Abdirrahman es-Sülemı der ki: "Habıb (sevgili) olan kişiye (Hz.

Peygamber'e) tabi olanlar, Allah sevgisine mazhar olur. Bundan dolayıdır ki Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için Habıb ismi bizzat kullanılmış değildir.

 

Onun Allah katındaki yeri (mahbubluğu) dile getirilmeyecek kadar yüce bir konumdur. Ona tabi olanlar da tabi olmaları dolayısıyla Allah'ın sevgisine mazhar olacaklardır. Yüce Allah'ın: "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın"[Aı-iİmran 31]  buyurduğunu görmez misin? Halil olan kişiye tabi olmak ise Allah'ın dostluğunun elde edilmesini gerektirmez. Bundan dolayıdır ki Yüce Allah, Hz. ibrahim için "Halil" ifadesini kullanmıştır.

 

"Ömrüne andolsun ki''[Hicr 72] buyruğunda olduğu gibi Habıb olan kişinin üzerine yemin edilir. ''Allah'a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım"[Enbiya 57] "ayetinde olduğu gibi Halil olan kişi ise Halıl'inin (Allah'ın) üzerine yemin eder. "(Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?''[İnşirah 1]'' ayetinde olduğu gibi Habıb olan kişiye istemeden ihsanda bulunulur. ''Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat''[İbrahim 40]  ayetinde olduğu gibi Halil olan kişi ise kendisi ister.

 

"(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz''[Bakara 144]  ayetinde olduğu gibi Habıb olan kişinin isteğine bu isteğini dile getirmeden icabet edilir. ''İbrahim ''Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)'' demişti. Rabbi de ''Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz'' demişti"[Bakara 124] ayetinde olduğu gibi Halil olan kişinin her istediğine icabet edilmeyebilir.

 

Habıb olan kişi, kıyamet gününde diğerlerine şefaatçi olur. Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kıyamet gününü anlatırken Rabbinin ona: "Başını kaldır ve iste! istediğin verilecektir. Şefaat et! istediklerin için şefaatin kabul edilecektir" buyurduğu nu görmez misin? Halil olan kişinin ise kendisine şefaat edilir. Zira kıyamet gününde insanlar ondan şefaatte bulunmasını istedikleri zaman: "Ben bunu yapamam" dediğini görmez misin?

 

Habıb olan kişi hayattayken Miraç gibi bir ihsana nail olduğu ve herkesin ilk defa göreceği şeyleri gördüğü için kıyamet günündeki büyük korkulardan da emin olacaktır. Bundandır herkesin hesap için toplandığı yerde genel olarak tüm insanlara, özel olarak da ümmetine şefaat edecek ve bir korku taşımadığı için de "Ümmetim! Ümmetimf" diyebilecektir. Halil olan kişi ise bunları ilk defa göreceği için cehennem nefes aldığında "Nefsim! Nefsim!" demeye başlayacaktır."

 

 

 

1413- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, ibrahim'i halil. Musa'yı neciy, beni de habib edindi ve: ''izzetim ve celalime andolsun ki habibimi, halilim ile neciyyime üstün kılacağım'' buyurdu. ''

Mesleme b. Ali, hadis alimlerine göre zayıf biridir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbnu'l-Cevzi, el-MevdıYat (1/290).

 

 

1414- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece kalkar ve ayakları şişene kadar namaz kılardı. Ona: "Ey Allah'ın Resulü! Yüce Allah'ın geçmiş ve gelecek tüm günahlarını bağışladığı bildirildiği halde bu şekilde mi namaz kılıyorsun?" denilince: "Buna karşılık şükreden bir kul olmayayım mı?" karşılığını verdi.

 

Tahric: Buhari, teheccüd (2/44), tefsır (6/44) ve Müslim, sifatü'l-münafikin (79, 80).

 

 

 

1415- Ebu Hureyre bildiriyor: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola iletsin"[Fetih 1,2] ayetleri nazil olduğu zaman geceleri ayakları şişene kadar namaz kıldı. Kendini o kadar fazla ibadete verdi ki sonunda yorgunluktan eskimiş su tulumuna döndü. Ona: "Ey Allah'ın Resulü! Yüce Allah geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışlamışken kendine neden bunu yapıyorsun?" diye sorulunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Buna karşılık şükreden bir kul olmayayım mı?" karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Suyuti, ed-Dürrü'I-Mensur (7/512).

 

 

 

1416- İbn Abbas bildiriyor: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), vahyin ilk nazil olduğu dönemlerde ayaklarının ön tarafına basarak namaz kılardı. Bunun üzerine Yüce Allah: "Ta ha. Kur'an'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik"[Ta ha 1,2] ayetlerini indirdi.''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Suyuti, ed-Dürrü'I-Mensur (5/549).

 

 

 

1417- Hasan, hocalarından birinden bildiriyor: "Bazen Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendini o kadar fazla ibadete verirdi ki sonunda yorgunluktan eskimiş su tulumuna dönerdi.''

 

Tahric: İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/232).

 

 

Halimi der ki: "Bu şekilde Resulullah'l (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevmenin imandan olduğu, kişiyi Allah sevgisine götüren övgüye layık her türlü güzel vasfın onda bir araya getirildiği açıklığa kavuşmuş olur. Onun övgüye şayan bu vasıflarını kabul ve itiraf eden, bunları zikreden, ona salavat getiren, ona itaat eden, davetine sahip çıkan, şeriatını ayakta tutan, şefaatine nail olmanın gereklerini yapan, ümmetinden olmaya sevinen, davetine icabet eden, onun getirdiği risaleti anlatan Kur'an'ı devamlı okuyan, işte bu ve daha önce zikrettiğimiz benzeri şeyleri yapanlar Resulullah', (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevmiş olur.'' - Halimi, el-Minhac (2/122).

 

 

 

1418- Ubey b. Ka'b der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gecenin dörtte biri geçtiği zaman: ''Ey insanlar! Allah't zikredin' Sur'a üfürülme zamanı geldi. Ardından ikincisi de gelecek. Her türlü halleriyle ölüm de geliyor'' buyururdu."

 

Tufeyl der ki: Ubey b. Ka'b: "Ey Allah'ın Resulü! Sana çokça salavat getiriyorum. Dualarımın ne kadarını sana ayırayım?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "istediğin kadarını" buyurdu. Ubey: "Dörtte biri olur mu?" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "istediğin kadarını ayır, bundan daha fazlasını yaparsan da senin için daha hayırlı olur" buyurdu. Ubey: "Yarısı olur mu?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "istediğin kadarını ay tr, bundan daha fazlasını yaparsan da senin için daha hayırlı olur" buyurdu. Ubey: "Üçte ikisi olur mu?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "istediğin kadarını ayır, bundan daha fazlasını yaparsan da senin için daha hayırlı olur" buyurdu. Ubey: "Ey Allah'ın Resulü! O zaman hepsini sana ayırayım" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O zaman sıkıntıların giderilir, günahların da bağışlanır" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi 4/636 (2457).

 

Ebu Abdullah'ın lafzı bu şekildedir. İbn Abdan ise rivayet ederken "dörtte bir" ve "üçte iki" olan kısımlarını zikretmez ve sonunda Ubey'den naklen şöyle der: "Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dualarımın tümünü sana ayırayım" dediğimde: "O zaman Yüce Allah sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar" buyurdu."

 

 

 

1419- Mansür b. Safıyye der ki: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Selleml, "Hidayet verip beni müslüman yapan ve Muhammed ümmetinden biri kılan Allah'a hamdolsun" diyen bir adamla karşılaşınca: "Çok büyük bir şükürde bulundun" buyurdu. "Ey merhametlilerin en merhametlisi!" diyen bir adamla karşılaşınca da: "Allah sana doğru yöneldi! iste!" buyurdu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir, ancak mürsel bir hadistir.

 

 

Beyhaki der ki: Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevme konusu içine sadaka almaları helal olmayan ve yanındaki konumlarından dolayı ganimetteki humustan payalan akrabalarını sevmek de girer. Faziletler konusu içinde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Abbas hakkında: "Kişi, Allah için ve akrabam olduğunuz için sizleri sevmedikçe kalbine iman girmez '' buyurduğunu zikretmiştik. - Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve (1/167-168) ve Hakim (3/222).

 

Yine ibn Abbas'tan naklen Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beni sevdiğiniz için Ehl-i beytimi de sevin '' buyurduğunu zikretmiştik. - 404. hadiste zikredilmişti.

 

Ehl-i beyti içine onun hanımları da girer. Yüce Allah: "Ey Peygamber'in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz''[Ahzab 32] buyurmuş ve fazilet bakımından herkesin anneleri konumunda olduklarını ifade etmiştir. Ardından: ''Ey Peygamber'in ev halkı! Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor''[Ahzab 33] buyurmuştur. Göründüğü kadarıyla Yüce Allah burada Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımlarını kastetmiştir. "Anküm (=sizden)" şeklinde erkek siygasının kullanılmasının sebebi ise onlarla birlikte başkalarının da bu alana girdiğini belirtmek içindir. Sonra: "Siz evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın''[Ahzab 34] buyurarak ev konusunu sadece onlara has kılmıştır.

 

Yüce Allah: "Peygamber, müminlere kendi canlarından daha önce gelir.

Onun eşleri de müminlerin analarıdır"[Ahzab 6] buyurarak onları müminlerin anneleri kılmıştır. Yine: "Allah'ın Resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikahlamanız ebediyen söz konusu olamaz''[Ahzab 53] buyurmuş ve Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatından sonra hayatta oldukları sürece başkalarıyla evlenmelerini yasaklamıştır.

 

Bundan dolayı vefatlarından sonra da onlara dua etmemiz, hayırla ve övgüyle onları anmamız gerekir. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanındaki konumları ve bu ümmetin diğer kadınlarına olan üstünlüklerinden dolayı her bir kişi üzerinde kendisini doğuran gerçek annesinden daha fazla hakları vardır.

 

Ebu Humeyd'den naklen bize bildirildiğine göre ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Sana salatı nasıl yapalım?" diye sorunca, ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şöyle deyin: Allahım! ibrahim 'e hayırlar ihsan ettiğin gibi Muhammed' e, eşlerine ve zürriyetine de hayırlar ihsan et. ibrahim'e bereketler ihsan ettiği gibi Muhammed'e, eşlerine ve zürriyetine de bereketler ihsan et. Sen ki övgüye layık, şanı yücesin" buyurmuştur. -Bir sonraki bölümde zikredilecektir.-

 

Ebu Hureyre'nin de bildirdiğine göre ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bize, Ehl-i beytimize dua ederken sevabını bol ve yeteri kadar almak isteyenler ''Allahım! ibrahim'e hayırlar ihsan ettiğin gibi peygamber olan Muhammed'e, müminlerin anneleri olan eşlerine ve zürriyetine de hayırlar ihsan et. Sen ki övgüye layık, şanı yücesin'' desin. ''Ebu Davud 1/601 (982)-

 

Faziletler konusu içinde onların faziletleri hakkındaki rivayetleri zikrettik.

 

 

 

1420- Ebu Leyla'nın bildirdiğine göre ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir kul, beni kendinden, akrabalarımı kendi akrabalarından, canımı kendi canından, ailemi kendi ailesinden daha çok sevmedikçe iman etmiş olmaz. "

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberanı, el-Mu' cemu'l-Kebir 7/86 (6416).

 

 

Ashabının sevgisi de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevgisinin kapsamı içindedir. Zira Yüce Allah onları övgüyle zikretmiş ve: ''Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkarcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükU ve secde halinde, Allah'tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat'ta ve İncil'de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah kendileri sebebiyle inkarcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükafat vaad etmiştir''[Fetih 29] buyurmuştur.

 

Onlar hakkında yine: "Şüphesiz Allah, ağaç altında sana Mat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih nasip etmiştir''[Fetih 18] buyurmuştur. Yine: "İszam'ı ilk önce kabul eden Muhacirler ve Ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O'ndan razı olmuşlardır. Allah onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır''[Tevbe 100] buyurmuştur. Yine: ''İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (Muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır"[Enfal 74] buyurmuştur.

Şayet öyle bir konumları varsa o zaman müslümanların da onları sevmeleri ve onların sevgisiyle Allah'a yakınlaşmaları gerekir. Zira Yüce Allah birilerinden razı olduğu zaman onları seviyor demektir. Her bir kula da efendisinin (Allah'ın) sevdiği kişileri sevmek düşer.

Ömer b. el-Hattab'tan naklen bize bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ashabıma gereken değeri gösterin" buyurmuştur.

 

Tahric: Abdurrezzilk, Musannef (11/341), Tahilvi, Şerh Meani'l-Asar (4/151), Tayalisi, Müsned (s. 7), Taberani, M. es-Sağir (l/89), Hatib, Tarıh (2/187, 4/319, 6/57), Humeydi, Müsned (1/20), Bağavi, Şerhu's-Sünne (9/27) ve Şafii, Risale 473-474 (1315).

 

Başka bir rivayette: "Ashabıma iyi davranarak haklarımı gözetin" ibaresi geçmiştir.-  Tirmizi 4/465 (2165) ve İbn Mace 2/791 (2363). 

 

 

 

1421- Ebu Said el-Hudri'nin de bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Ashabıma dil uzatmayın! Biriniz Uhud dağı kadar altın infak etse (sevap bakımından) onlardan birinin infak ettiği bir ölçeğe veya yarısına bile ulaşamaz. Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiç kimse Ensar'dan nefret etmez.''

 

İsnildı sahihtir.

 

 

Bunu Buhar(1), Sahih'de Adem'den! ve Müslim de başka bir kanalla Şu'be'den rivayet ettiler.(2)

 

Tahric: (1) Buhari, fedail (4/195). (2) Müslim, fedail (221, 222).

 

 

 

1422- Bera b. Azib bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar hakkında şöyle buyurduğunu işittim: "Onları (Ensarı) ancak mümin olanlar sever ve onlara ancak münafık olanlar sevmez. Allahım! Onları sevenleri sen de sev, onları sevmeyenleri sen de sevme. "

Buhari ile Müslim, Sahih'te Şu'be'den rivayet ettiler.

 

Tahric: Buhari, menakib (4/223) ve Müslim, iman (129).

 

 

 

1423- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"İman'ın alameti Ensar'ı sevmek, münafıklığın alameti ise Ensar'a nefret duymaktır" buyurmuştur.

 

Buhari, Sahih'te Ebu'I-Velid'den (1) ve Müslim başka bir kanalla Şu'be'den rivayet etti. (2)

 

Tahric: (1) Buhari, menakib (4/223). (2) Müslim, ıman (128).

 

 

 

1424- Abdullah b. Muğaffel el-Müzeni'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Ashabım hakkında Allah'tan korkun! Sakın benden sonra onları hedef alıp da dil uzatmayın. Her kim onları severse beni sevdiği için sever. Kim de onlara buğzederse bana buğz ettiği için buğzetmiş olur. Onlara eziyet eden bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden de Yüce Allah'a eziyet etmiş olur. Yüce Allah'ın da, kendisine eziyet edeni cezalandırması pek yakın olur. ''

Hadisin şahidIerini Fadail kitabında zikrettik.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Tirmizi 5/696 (3862).

 

 

 

1425- Enes b. Malik der ki: Adamın biri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Kıyamet ne zaman kopacak?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamet için ne hazırladın?" diye sorunca, adam: "Allah ve Resulüne olan sevgimi" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sevdiklerinle beraber olacaksın" buyurdu. Müslüman olduğuma sevinmemden sonra en çok Resulullahim (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sevdiklerinle beraber olacaksın" sözüne sevinmişimdir. Zira ben de Allah'ı, Resulünü, Ebu Bekr'i ve Ömer'i seviyorum. Onlar gibi amelde bulunmamış olsam da (kıyamet gününde) onlarla birlikte olmayı umuyorum."

 

(Ravi) Muhammed ise bunu: "Onlar gibi amelde bulunmamış olsam da onlara olan sevgimden dolayı onlarla birlikte olmayı umuyorum" lafzıyla rivayet etmiştir.

Müslim, Sahih'te Ebu'r-Rabi'den ve Buhari ise Süleyman b. Harb kanalıyla Hammad'dan rivayet etti.

 

Tahric: (1) Müslim, birr (163). (2) Buhari, fedail (4/200).

 

 

Beyhaki der ki: "Sahabeyi de sevmenin imandan bir parça olduğundan hareketle onları sevmek faziletlerine inanıp ikrar etmek, onlardan her birine hakkını vermek, farklı farklı da olsa her birinin islam'dan bir payı olduğu hakkını teslim etmek, her birinin Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında bir konumu ve değerinin olduğunu bilmek, iyiliklerini yaymak, onlara hayır duada bulunmak, dini konularda onlardan gelen şeylere tabi olmak, hata ve kusurlarının peşine düşmemek, onlardan birinden sadır olmuş bir hatayı dillendirmekten uzak durmak, zorunlu olmadıktan sonra Allah ile kendi aralarında olan konulara dalmamak lazımdır. Muvaffakiyet Allah'tandır."

 

 

 

1426- Ebu Said es-Sa'lebi bildiriyor: Ebu Bekr b. Ayyaş, Ehl-i sünnet vel-cemaatten olanların vasıflarını anlatırken: "Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabının arasında çıkan ihtilaflara yüz vermez ve her birini hayırla yad ederler" demiştir.

 

İsnadı zayıftır.

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Gereken Saygıyı Gösterip Onu Yüceltmek