Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
Yaratılışı ve Ahlakı |
Delailü'n-Nübüvve'de Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hilye-i şerifleri ve özellikleri konusunda Hind
b. E,bi Hale, Ümmü Ma'bed ve başkalarının rivayetlerini zikretmiştik. Burada
bunlardan bazılarına değineceğiz .
1347- Enes b. Malik der
ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanlara nazaran ne uzun ne
de kısaydı, orta boylu biriydi. Teni çok beyaz değildi, esmer de değildi.
Saçları çok kıvırcık veya tam düz değildi. Kırk yaşlarındayken Yüce Allah onu
risaletle gönderdi. Risaletten sonra Mekke'de on, Medine'de de on yıl kaldı.
Altmış yaşlarındayken de vefat etti. Vefat ettiğinde saçı ve sakalında yirmi
tane dahi ağarmış kıl yoktu.''
Tahricd: Buhari, menakib
(4/164, 165), libas (7/57) ve Müslim, fadail (98,113).
Buhari ile Müslim bunu
Sahihlerinde Malik kanalıyla rivayet ettiler. Beyhaki der ki: Zübeyr b.
Adiy'den naklen bize bildirilene göre Enes b. Malik: "Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) altmış üç yaşındayken vefat etti" demiştir.
1348- Enes b. Malik der
ki: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) altmış üç yaşındayken
vefat etti. Ebu Bekr de altmış üç yaşındayken vefat etti. Ömer de altmış üç
yaşındayken vefat etti.''
Tahric: İsnadında mestur
olan bir ravi vardır. Beyhaki'nin hocası hakkında da tenkitler bulunmaktadır.
Müslim, Sahih'te Züneyc
kanalıyla rivayet etti.- Müslim,fadail (2/1825).
Zührl'nin Urve kanalıyla
Aişe'den(1) bildirdiğine göre, yine Amr b. Dinar(2) ile Ebu Cemre'nin(3)
aktardığına göre İbn Abbas: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
risaletten sonra Mekke'de on üç sene ikamet etti" demiştir.
Tahric: (1) Buhari,
menakib (4/164), meğazi (5/144) ve Müslim, fadail (115). (2): Buhari, menakib
(4/253) ve Müslim, fadail (117). (3): Buhari, menakib (4/253) ve Müslim, fadail
(1/8).
Ammar b. Ammar'ın bildirdiğine
göre ise İbn Abbas ''(Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) risaletten sonra
Mekke'de) on beş sene ikamet etti.'' demiştir. -Müslim,fadail (121,122). -
Ancak Ebu Cemre ve Amr'ın rivayeti mahfuz olan görüştür.
1349- Ali b. Ebi Talib
der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne çok kısa ne de çok
uzundu. Başı iri, sakalları gürdü. Elleri ve ayakları etliydi. Eklem yerleri
iriydi. Yüzü kırmızıya çalan bir beyazlıktaydı. Göğsünden göbeğine doğru ince
çizgi halinde kılları vardı. Yürürken bir yokuştan iniyormuş gibi öne eğilerek
yürürdü. Ne öncesinde, ne sonrasında onun gibisini görmüş değilim. ''
Tahric: İsnadında
hadisleri leyyin olan bir ravi vardır. Tirmizi 5/598 (3637).
1350- Hz. Ali'nin
torunlarından olan İbrahim b. Muhammed der ki: Hz. Ali, Hz. Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) özelliklerini anlatırken şöyle derdi:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne çok uzun, nede çok kısaydı.
Herkese nazaran orta boyluydu. Saçları ne kıvırcık ne de düzdü, az dalgalı idi.
Şişman değildi, tombul yanaklı da değildi. Yüzü yuvarlaktı, teni kırmızıya
çalan bir beyazlıktaydı. Kara gözlü, uzun kirpikliydi. Omuzları ise kılsızdı.
Elleri ve ayakları dolgundu. Yürüdüğü zaman sanki bir yokuştan aşağıya
iniyormuş gibi sağlam basarak yürürdü. Bir tarafa dönüp bakacağı zaman tüm
vücuduyla dönerdi. İki kürek kemiği arasında peygamberlik mührü vardı, zira
peygamberlerin sonuncusuydu. İnsanların en cömerdi, en çok ısındığı kişiydi.
Lehçesi en doğru, sözüne en sadık, huyu en yumuşak ve insanlarla en güzel
şekilde geçinen kişiydi. Onu ansızın ve ilk defa gören ürker, ancak onunla
beraber olan ve tanıyan çok severdi. Onu vasfetmeye çalışan kişi: ''Ne
öncesinde ne de sonrasında onun gibisini görmedim'' derdi."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Tirmizi 5/599 (3638).
Başka bir kanalla İsa b.
Yunus aynı isnadla aynısını zikreder, ancak: "Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ne çok fazla uzundu, ne de göze batacak bir şekilde kısa
boyluydu" lafzını kullanır. Yine: "Omuzları ise kılsız, ancak
göğsünden göbeğine kadar çizgi şeklinde kıllar vardı" ibaresi geçmiştir.
Ebu Cafer der ki:
(Arapça uzmanı) Asmal'nin, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
vasıflarını açıklarken şöyle dediğini işittim: "Mumağğat, aşırı uzun boylu
anlamındadır. Mütereddid, aşırı kısa boylu demektir. Katat, aşrı kıvırcık saçlı
demektir. Recül ise saçları hafif dalgalı demektir. Mutahham, şişman demektir.
Mükelsem, tombul yanaklı demektir ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) her iki özelliğe sahip olmadığı belirtilmiştir. Müşreb, kırmızıya çalan
beyaz anlamındadır. Ed'ac, kara gözlü demektir. Ehdeb, uzun kirpikli demektir.
Keted, iki omzun birleştiği yerdir. Mesrube, göğüsten göbeğe doğru ince çizgi
şeklinde uzanan kıllar anlamındadır. Şesn, el ve ayakları etli demektir.
Tekallu', sert ve sağlam basarak yürümektir. Sabab, inmek anlamındadır ki
''inhadama fi sabUb (=yokuş aşağı indik)'' denilir. Müşaş, omuzlardır. işret,
insanlarla geçim ve arkadaşlıktır. Bedihe, beklenmedik bir şekilde, aniden
anlamındadır ki ''Bedehtuhu bi-emrin (=Onu beklemediği bir şeyle karşı karşıya
getirdim)'' denilir."
1351 - Ebu İshak der ki:
Bed'ya: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüz hatları kılıç
gibi keskin miydi?" diye sorulunca: "Hayır! Ay gibiydi" dedi.1
İsnadı sahihtir.
Buhari, Sahih'te Ebu
Nuaym kanalıyla Züheyr'den rivayet etti. - Buhari (4/165).
Müslim ise Cabir b.
Semure'den "Hayır! Aksine yüzü Güneş ve Ay gibi yuvarlaktı" lafzıyla
zikretmiştir.
1352- İmam Ahmed
(Beyhaki) der ki: Başka bir kanaldan bize bildirilene göre Cabir b. Semure der
ki: "Mehtaplı bir gecede Hz. Peygamber'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
gördüm. Üzerinde kırmızı bir cübbe vardı. Bir ona bir Ay'a bakmaya başladım.
Benim gözüme Ay'dan daha güzel geldi."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Tirmizi S/118 (2811).
1353- Simak b. Harb
bildiriyor: Cabir b. Semure: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
saçının ön tarafı ile sakallarında ağarmalar vardı. Kokulu yağ sürüp taradığı
zaman belli olmazdı. Ancak dağımk olduğu zaman bunları görürdüm. Sakalları da
gürdü" dedi. Adamın biri: "Yüzü kılıç gibi mi parlardı?" diye
sorunca, Cabir: "Hayır! Aksine Güneş ile Ay gibi parlardı ve yuvarlaktı.
İki omzu arasındaki mührü de gördüm. Güvercin yumurtası kadardı ve teninin
rengindeydi" dedi.
Müslim bunu Sahih'te
başka bir yolla İsrail'den rivayet etti. - Müslim, menakib (109).
1354- Ebi Ubeyde b.
Muhammed b. Ammar b. Yasir der ki: Rubeyyi'ye: "Bana Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) nasıl biri olduğunu anlat" dediğimde:
"Evladım!
Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) görsen onun doğan bir güneş olduğunu
zannederdin" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı zayıftır
ve içinde tanımadığım bir ravi vardır. Darimi (31), Taberani,
el-Mu'cemu'l-Kebir 24/274 (696), Fesevi, el-Ma'rife (3/273) ve Beyhaki,
Delailü'n-Nübüvve (1/200).
1355- Enes der ki:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) parlak bir tene sahipti. Teri
inci gibiydi. Yürüdüğü zaman sağa sola meylederek yürürdü. Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) avuçlarından daha yumuşak ne bir ipeğe dokundum,
ne de atlas kumaşa el sürdüm. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kokusundan daha hoş kokulu ne bir misk, ne de bir anber, ne de başka bir şey
kokladım."
Müslim, Hammad kanalıyla
rivayet etti.
Tahric: Buhari, siyam
(2/244) ve Müslim,fadail (81, 82).
1356- Enes der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) on yıl boyunca hizmetinde bulundum.
Vallahi bu süre zarfında bana: "Ofl" bile dememiştir. Yaptığım bir
şeyden dolayı da: "Neden bunu şöyle yaptın!" veya: "Şunu şöyle
yapsaydın olmaz mıydı?" dememiştir.
Müslim bunu Sahih'te
Ebu'r-Rabi' kanalıyla rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Buhari, vasaya (3/195), edeb (7/83) ve Müslim, fadail (sı, sı).
1357- Enes der ki:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanlar içinde en güzel, en
cömert ve cesareti en çok olan kişiydi."
İsnadı sahihtir.
Buhari bunu Süleyman(1)
ve Müslim Said b. Mansur kanalıyla rivayet ettiler.(2)
Beyhaki der ki:
Ebu't-Teyyah'tan naklen bize bildirilene göre ise Enes:
"Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanlar içinde en güzel ahlaka sahip olan
kişiydi" demiştir. (3)
Tahric: (1): Buhari,
chad (3/109, 116, 118, 119, 4/10), edeb (7/81, 82119, 122), hibe (3/144). (2):
Müslim, fadail (48,49), edeb (30). (3): Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve (1/312,
313).
1358- Hz. Aişe der ki:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hiçbir zaman bir hizmetçisine
veya eşlerinden birine vurduğunu görmedim. Allah yolunda cihad dışında da bir
şeye vurmuş değildir. Allah için olmadıktan sonra kendisine dil uzatan birinden
intikam almaya çalışmamıştır. Ancak Allah için ise bunun karşılığını verirdi.
Farklı durumla karşı karşıya geldiği zaman da günah olmadıktan sonra mutlaka en
kolayını seçerdi. Günah ise de insanlar içinde ondan en çok uzak duran kendisi
olurdu."
İsnadı sahihtir.
Müslim bunu Sahih'te Ebu
Kureyb kanalıyla Ebu Muaviye'den zikretmiştir. - Müslim,fadail (77, 79) ve
Buhari, menakib (4/166-167), edeb (7/101), hudad (8/16).
1359- Sa'd b. Hişam b. Amir
el-Ensari der ki: Hz. Aişe'ye: "Ey müminlerin annesi! Bana Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ahlakından bahset" dediğimde "Kur'an
okumuyor musun?" diye sordu. "Tabi ki okuyorum" karşılığını
verdiğimde: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ahlakı Kur'an
ahlakı ydı" dedi.
Ravileri güvenilirdir.
Müslim, Sahih'te rivayet
etti. - Müslim, salatu'l-müsafirin (1/512-513).
1360- Beyhaki der ki:
Bize Hasan'dan bildirilene göre Sa'd b. Hişam şöyle demiştir: Hz. Aişe'ye:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ahlakı nasıldı?" diye
sorduğumda: "Yüce Allah onun için: ''Sen elbette yüce bir ahlak
üzeresin''[Kalem 4] buyurmuştur. Onun ahlakı da Kur'an ahlakıydı"
karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı hasendir.
Taberi, Tefsir (29/19) ve Ahmed, Müsned (6/216).
Beyhaki der ki: Bize
bildirilene göre Yezid b. Babenus, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ahlakını Aişe'ye sorunca: "Müminun Suresi'ni oku" demiştir. Yezid bu
sureyi okuduktan sonra da Aişe: "İşte ahlakı böyleydi" demiştir.
Tahric: Hakim, Müstedrek
(2/392), Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve (1/309), Buhari, el-EdEbu'lMüfred (3080),
Nesai, es-Sünenü'l-Kübrd (12/336) ve Ebu'ş-Şeyh, Ahlaku'n-Nebiy (s. 28).
Yine bize bildirilene
göre Ebu Derda, Hz. Aişe'ye Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ahlakını sorunca: "Ahlakı Kur'an ahlakıydı. Kur'an'ın razı olduğuna razı
olur, onun öfke duyduğuna öfke duyardı" demiştir. - Beyhaki,
Delailü'n-Nübüvve (1/309-310).
1361- Enes der ki: Bir
defasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize geldi.
Yanımızda (uyurken)
terleyince annem (Ümmü Süleym) bir şişe getirdi ve terini bu şişenin içine
doldurmaya başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uyanınca: "Ey
Ümmü Süleym! Böyle ne yapıyorsun?'" diye sordu. Ümmü Süleym: "Senin terini
alıp kokularımızın içine karıştırıyoruz. Zira o, kokuların en
güzellerindendir" karşılığını verdi.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Müslim,fadail (83, 84, 85).
Sabit'in bildirdiğine
göre Enes şöyle demiştir: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kokusundan
daha hoş kokulu ne bir anber, ne de bir misk kokladım. Yine Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) teninden daha yumuşak ne bir atlasa dokundum, ne
de bir ipek kumaşa el sürdüm." - Tahrici 1355'te geçti.
Yine şöyle demiştir:
"Medine'de henüz bir çocukken on yıl Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) hizmetinde bulundum ki her bir kişi benim yerimde olmayı isterdi. Bu
hizmet sürem boyunca ne bana "Of1" demiştir, ne de "Şunu neden
yaptın?" diye sormuştur." - Tahrici 1356'da geçti
Yine şöyle demiştir:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazını kıldıktan sonra,
Medine'nin hizmetçileri içlerinde su bulunan kaplarla (elini içine batırması
için) yanına gelirlerdi. Hz. Peygamber {Sallallahu aleyhi ve Sellem} ne zaman
kendisine içinde su olan bir kap getirilirse (bereketli olması için) içine
elini batırırdI. Bazen soğuk olan sabahlarda geldiklerinde bile yine elini
batırırdI.'' - Müslim,fadail (74).
1362- Hasan b. Ali der
ki: Dayım Hind b. Ebi Hale, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
vasıflarını anlatırdı. Ben de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha
da bağlanmak için bazı sıfatlarını anlatmasını istedim. Dayım şöyle anlattı:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadri yüce ve büyük birisiydi.
Yüzü Ay'ın ondördü gibi parlardı. Orta boydan biraz uzun, uzun boydan da biraz
kısaydı. İri cüsseliydi ve saçları dalgalı ydı. Saç örgüleri çözüldüğü zaman
saçlarını ayırırdı, aksi takdirde saçları toplu olduğu zaman kulak memelerini
geçmezdi. Parlak bir teni ve geniş bir alnı vardı. İnce uzun ancak bitişik
olmayan kaşları, kızdığında da aralarında ortaya çıkan bir damarı vardı. İnce
bir burnu ve üzerinde de bakıldığında dövmeyi andıran bir nur vardı. Gür
sakallıydı ve tombul olmayan yanakları vardı. Geniş ağızlıydı ve inci gibi
seyrek dişleri vardı. Göğsünden göbeğine doğru ince çizgi halinde kılları
vardı. Gümüşle işlenmiş gibi uzun ve güzel bir boynu vardı.
Ölçülü bir bederıi
vardı. Dolgun ve kaslıydı. Göbeği ile göğsü de aynı hizadaydı. Göğsü ve iki
omuz arası genişti. Eklem yerleri iriydi. Kıllı değildi, ancak boğaz
aşağısından göbeğine kadar çizgi şeklinde kılları vardı. Bunlar dışında göğüs
ve göbeğinde kıl yoktu. Kolları, omuzları ve göğsünün üst tarafları kıllıydı.
Bilekleri uzun, avuç içleri geniş, el ve ayakları etliydi. Diğer taraftan
düztaban değildi ve ayaklarında kıl yoktu. Su ayaklarının altından akıp
gidebilirdi. Ağır adımlarla, sağa sola salınarak rahat bir şekilde yürürdü.
Uzun adımlarla ve bir yokuştan aşağıya iniyormuş gibi yürürdü. Bir tarafa döneceği
zaman tüm vücuduyla dönerdi. Yürürken yere bakardı. Yere bakması göğe
bakmasından daha fazla uzun sürerdi. Dikkatlice bakar, ashabıyla yürüdüğü zaman
da onları önüne katardı. Karşılaştığı herkese de selam verirdi."
Dayıma: "Bana nasıl
konuştuğunu anlat!" dediğinde, şöyle anlattı: "Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) devamlı bir derdi varmış gibi hep düşünceliydi.
Hiç rahatı yoktu.
İhtiyaç olmadan da konuşmazdı. Suskunluğu uzun sürerdi. Sözüne başlarken de,
bitirirken de dudaklarıyla başlar ve bitirirdi. Az ve öz konuşurdu. Açık ve
net, ne az ne de çok konuşurdu. Kaba değil tatlı konuşurdu. Az da olsa nimeti
büyük görürdü. Çok az olduğu zaman da bundan dolayı kimseyi kınamazdı. Zevk
sahibini yermez ve övmezdi. Başka bir rivayette: "Zevklerine düşkün veya
övülmeyi seven biri değildi" şeklinde geçer. - Dünyanın hiçbir şeyi onu
kızdırmazdı. Hak konusunda ise kimseyi tanımaz, hakkı galip getirinceye kadar
da öfkesi dinmezdi. Kendi nefsi için kızmazdı ve bu yönde intikam almaya
kalkışmazdı. Bir şeye işaret edeceği zaman tüm eliyle işaret ederdi. Şaşırdığı
zaman elini ters çevirirdi. Konuştuğu zaman ellerini kullanır, sağ elinin
içiyle sol elinin başparmağına vururdu. Kızdığı zaman bu, yüzüne yarısır ve
yüzünü çevirirdi. Güldüğü zaman da gözlerini kısardı ki genelde gülüşü tebessüm
şeklinde olurdu. Gözlerinden dolu tanesi gibi yaş akardı."
Dayımın bu
anlattıklarını uzun bir süre Hüseyin'e anlatmadım. Sonra ona anlatmak
istediğimde, bunları benden önce dayımdan öğrenmiş olduğunu gördüm. Dayıma
sorduklarımın aynısını o da ona sormuştu. Ayrıca babama da, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) eve girişini, oturuşunu, çıkışını, şeklini ve her
şeyi sormuştu.
Hüseyin de bu konuda
bana şunları anlattı: Babama, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eve
girişini sorduğumda şöyle dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
bu konuda kendisine verilen izinden dolayı, evine izin istemeden girerdi. Evine
girdiği zaman da, biri Yüce Allah'a, biri ailes•ine, biri de kendine olmak
üzere zamanını üçe ayırırdı. Yine insanlar için ayırdığı bir zamanı da vardı.
Bu zamanlarda özel ve genel olarak insanlarla görüşür ve onlardan hiçbir şeyi
saklamazdı. Ümmete karşı davranışı, onların değerce üstünlüklerine göreydi. Din
konusunda üstün olanlara daha fazla önem verirdi. Bazı insanların bir,
bazılarının iki, bazılarının ise daha fazla ihtiyacı olabiliyordu. Onlarla
ihtiyaçlarına da uygun düşecek şekilde ilgilenirdi. Müslümanlar bir şeyi
sorduğunda veya herkesin bilmesi gereken bir şey olduğunda Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Burada bulunan bulunmayana bunu bildirsini Bir
ihtiyacı olup da bana bunu ulaştıramayanın bu ihtiyacını bana bildirin' Her kim
bir yöneticiye. ihtiyacını ona ulaştıramayan kişinin bu ihtiyacını ulaştımsa,
Yüce Allah kıyamet gününde onun ayaklarını sarsılmaz kılar" buyururdu.
Yanında da ancak bu şekilde konuşulabilirdi ve insanların, yanında bundan
başkasını konuşmalarını da istemezdi. Lider olarak yanına girenlerin, yanında
aldıkları tat damaklarında kalırdı ve tevazu içinde geri yanından
çıkarlardı."
Yine babama: "Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evden nasıl çıkardı ve çıktığında ne
yapardı?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Selleml, insanları ilgilendiren, onları birbirlerine bağlayan ve ayrıştırmayan
şeyler dışında dilini tutardı -Veya ravi: "Onlara itici sözler
söylemezdi" demiştir. - Bir kavmin değerli kimselerine kendisi de değer
verip ikramlarda bulunur ve onları kendi kavimlerinin başına atardı. İnsanları
uyarırdı. Ahlakından ve davranışlarından ödün vermemek kaydıyla insanlara
nezaket le davranırdı. Ashabını arayıp sorardı ve insanların durumları ve
yaptıklarını da sorar ilgilenirdi. İyiye iyi der ve onu destekler, kötüye de
kötü der ve onu azaltmaya çalışırdı. Davranışlarında dengeliydi, tutarsız
değildi. İnsanların gaDete düşeceği veya usanacağı endişesini daima taşır ve
bunu hiç göz ardı etmezdi. Her duruma daim bir hazırlık içindeydi. Haktan taviz
vermez ve ardında olan insanların bu yöndeki herhangi bir tavizlerine müsaade
etmezdi. Yanında insanların en üstünü, en hayırlı ve en fazla nasihatçi
olanlardı. Yanında en değerli kişiler insanlara eşit davranan ve yardımsever
olan kişilerdi."
Yine babama:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oturmaları nasıldı?"
diye sorduğumda şöyle dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
Yüce Allah'ı anarak oturur ve kalkardı. Bir yerleri kendine has kılmayı sevmez
di ve insanlara da bunu yasaklardı. Bir topluluğun yanına vardığı zaman bulduğu
ilk boş yerde otururdu ve herkesin de bunu yapmasını isterdi. Kendisine her
oturan kişiye hakkını verirdi. Kendisiyle oturan kişi, asla diğerlerinin
kendisinden üstün olduğunu düşünmezdi. Bir iş için kendisini ayakta tutan
kişiye de sabreder ve ilk gidenin karşıdaki kişi olmasını beklerdi. Biri ondan
bir şey istediği zaman bu istediğini vermeden göndermez di. Yoksa da onu tatlı
sözlerle geri çevirirdi. İnsanlar ondan öyle hoşlanmışlardır ki herkese bir
baba olmuştu. Hak önünde herkes onun yanında eşitti. Onun meclisi ağırbaşlılık,
haya, sabır ve güvenin meclisiydi. Meclisinde sesler yükselmez, onurlar
çiğnenmez ve sırlar ifşa edilmez di. Yanında herkes eşitti ve birbirlerinden
sadece takvayla üstündüler. Büyüğe saygılı, küçüğe karşı da merhametli idiler.
ihtiyaç sahibini gözetir ve yabancı olanları korurlardı."
Babama: "Kendisiyle
oturanlara nasıl davranırdı?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kaba ve çirkin sözlü değil, güler yüzlü yumuşak
huyluydu. Yaygaracı, kötü sözlü, dedikoducu ve başkalarını öven biri değildi.
İstemediği şeyleri önemsemezdi. Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yana kimse umutsuz olmazdı, kimseyi de yüzüstü bırakmazdı. Üç şeyden kendini
uzak tutardı: Münakaşa, gevezelik ve kendisini ilgilendirmeyen şeylerle
uğraşmak. Yine şu üç şeyden de kendini uzak tutardı: Kimseyi yermezdi, kimseyi
ayıplamazdı ve kimsenin kusurları hakkında konuşmazdı. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ancak sevabını umduğu şeyler hakkında konuşurdu. Konuştuğu
zaman yanında oturanlar, başlarının üzerinde kuş varmış da hareket ederlerse
uçacakmış gibi sessiz ve hareketsiz dururlardı. Kendisi sustuğu zaman ancak
kendileri konuşurlardı. Kendisinin yanında tartışmazlardı ve biri konuştuğu
zaman bitirinceye kadar diğerleri susardı. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) yanında öncelikli konuları konuşurlardı. Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onların güldüklerine güler, şaşırdıklarına şaşırırdı. Yabancı
birinin kendisinden bir şey isterken veya konuşurken kabalığına tahammül
ederdi. Ashabı da bazen onların ihtiyaçlarını tedarik ederlerdi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara: "İhtiyaç sahibi birini gördüğünüz
zaman onu doğru olana yönlendirin" buyururdu. Hak etmesi dışında
övülmekten hoşlanmazdı. Kimsenin konuşmasını kesmezdi. Ancak bir konuda sınırı
geçer se ya onu bundan menetmekle ya da kalkıp gitmekle ancak bu sözünü
keserdi."
Babama:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) susması nasıldı?" diye
sorduğumda şöyle dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu dört
şeyden dolayı susardı: Ağır başlılık, ihtiyat, takdir etme ve düşünme. Takdir
etmesi, insanlar arasında gözleme ve dinlemeyi eşit şekilde yapmasıyladır.
Düşünmesi ise, hangi şeyde karar kılacağı ve ne yönde fetva vereceği şeklinde
olurdu. Ağırbaşlılığı ise sabrı içinde ona verilmiştir. Bunun içindir ki hemen
öfkelenmez ve ürkmezdi. ihtiyat ise, kendisine uyulması için iyi olam seçme,
kendisinden menetmek için kötü olandan uzak durma, ümmetinin maslahatına en
uygun şey için görüşünü bildirme, dünya ve ahiret konularında kendilerine
emredilen şeyi yerine getirme olmak üzere dört şeyde kendini gösterirdi."
Tahric: İsnadı zayıftır.
İsnadından meçhul bir ravi vardır. Ebu Davud 1/538 (862), Nesai (2/169) ve İbn
Mace (1/459 (1429).
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Fesahati