ŞUABU’L-İMAN

12.ŞUBE: ALLAH’TAN ÜMİTVAR OLMAK

 

DUA KONUSUNDA BİLİNMESİ GEREKENLER

 

Beyhaki der ki: Dua etmek kişinin: "Ya Allah!" veya: "Ya Rahman!" veya: "Ya Rahım!" ve benzeri şeyler demesidir ki bunlar ayrıca Allah'a seslenme ifadeleridir. Yüce Allah bu yönde: ''Kaf Ha Ya Ayn Sad. Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır. Hani o Rabbine içinden yalvararak seslenmişti''[Meryem 1-3] buyurur. Yine: ''Zekeriya'yı da hatırla. Hani o, Rabbine, ''Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın'' diye seslenmişti"[Enbiya 89] buyurur. Başka bir ayette de: "Orada Zekeriya Rabbine dua etti: ''Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin'' dedi''[Al-i İmran 38] buyurmuştur. Burada "Rabbim!" ifadesi "Ey Rabbim!" anlamındadır. Bu da duanın Allah'a seslenme, Allah'a seslenmenin de dua olduğu ortaya çıkmaktadır.

Ancak duanın da bazı şartları ve bir adi3bl bulunmaktadır. Örneğin duada istenilen şey, dua eden kişinin kadrine ve kıymetine denk bir şeyolmalıdır. Kişi kendini Hz. ibrahim'le bir görüp Allah'tan ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini istememelidir. Yine kendini Hz. Musa'yla bir görüp: "Rabbim! Bana {kendini} göster, sana bakayım"[A'raf 143] dememelidir. Yine kendini isa'yla bir görüp: "Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir"[Maide 114]  dememelidir.

 

Hiç kimse Yüce Allah'tan kendisi için gökten bir melek indirmesini ve semanın haberlerini kendisine bildirmesini isteyemez. Yine kişi ölmüş olan anne babasının diriltilmesini isteyemez. Zira alışılmış olanın iptal edip fevkalade olan şeyleri gösterme, ancak Allah'ın dilemesine bağlıdır ve bununla da kişinin keyfi için değil de dinine davet eden kişileri desteklemek için gösterir. Ancak bunları isteyen kişi bir peygamber ise davetini tasdik edecek şekilde arzusu ile isteğini bir araya getirip istenilen şeyi gerçekleştirebilir. Ancak kişi, Hz. Nuh'un yaptığı gibi: "Ey Rabbim! Kafirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!"[Nüh 26] şeklinde dua edebilir. Çünkü böylesi bir duayı kişi kendisi için değil de Allah düşmanları için etmiştir.

 

Aynı şekilde kişi dinen girilmesi caiz olan bir bölgede aşırı açlığa veya aşırı bir soğuğa veya benzeri bir şeye maruz kalırsa veya körlüğe maruz kalıp da yol göstereni yoksa Allah'tan böylesi bir sıkıntıyı tümden ortadan kaldırması yönünde dua edebilir. Böylesi bir sıkıntının yok olması, normal şartlarda mümkün olmasa da orada bu gerçekleşebilir. Yüce Allah böylesi durumda olan birine sırf tevekkülü ve imanından dolayı kendisi istemeden de sıkıntısını giderebilir.

 

Şartlarına gelince, kişinin duasında isteyeceği şeyin bir sakıncasının olmaması gerekir. Kişinin duasında gayesinin doğru bir şeyolması lazımdır. Kişinin duası esnasında Allah hakkında hüsnü zan içinde bulunmalıdır ki duanın kalbinde kabul görmesi reddedilmesine daha yakın olsun. Kişinin Allah'a en güzel isimleri ile en yüce sıfatlarıyla dua etmesi gerekir. Yüce Allah bu yönde: "En güzel isimler Allah'ındır. O'na o güzel isimleriyle dua edin"[A'raf 180] buyurur.

Kişinin dua ederken ciddiyetini takınması ve ne istediğini bilmesi gerekir.

 

Mırıldanarak ve içeriğinden bihaber bir şekilde dua etmemelidir. Kişinin edeceği dua onu vakti gelen ve kaçırılma ihtimali olan farz bir namazdan alıkoymamalıdır. Kişi duasında ne istediğini bildirmeli, isteği yönünde tercihi Allah'a bırakmamalıdır. Duasında edepli bir dil kullanmalı, benzeri bir kişiye söylemesi halinde hayasızlığına, edepsizliğine ve akılsızlığına delalet edecek sözleri Rabbine karşı kullanmamalıdır.

 

Sinirli veya aceleci bir şekilde dua etmemelidir. Duasının hemen kabul edilmesini isteyen, hemen kabul edilmemesi durumunda ümit kesip duayı bırakacak bir ruh içinde olmaması gerekir. Aksine ibadet maksadıyla da huşu içinde dua etmeli, icabet edilene kadar da dua etmeye devam edecek bir haleti ruhiye içinde olmalıdır. Bu şekilde duaları kabul görüp rahatladıkça da bu dualara ara vermeden devam etmelidir. Yine kişi Allah'ın azametinin yanında isteğinin çok büyük olduğunu düşünüp onu istemekten geri durmamalı, aksine küçük büyük ne varsa hepsini birlikte Allah'tan istemeli, Allah'ın duasına icabetini de büyük bir minnet olarak görmelidir.

 

Duanın adabına gelince, kişi duadan önce tövbe etmelidir. Duada isteğinde ciddi ve kararlı olmalıdır. Kişi sadece sıkıntılı ve zor durumlarda değil rahat olduğu zamanlarda da devamlı olarak dua etmelidir. Duasını açık ve tereddütsüz bir şekilde etmelidir. Duasını üç defa tekrarlamalıdır. Özel bir durum hakkında olmadıktan sonra genel, kısa ve öz olan sözlerle dua etmelidir. Duasının başında ve sonunda Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) salavat getirmelidir. Kişi temizken dua etmelidir. Kişi kıbleye dönük bir şekilde dua etmelidir.

Kişi namazlarının sonunda dua etmelidir. Duada eller omuz hizasına gelecek şekilde kaldırılmalıdır. Dua bağırmadan kısık bir sesle yapılmalıdır. Dua bitiminde eller yüze sürülmelidir. Kişi duasına icabet edildiğini hissettiği zaman Allah'a hamd etmelidir. Kişinin dua etmediği tek bir gün ve gecesi olmamalıdır. Kişi duasını icabet edilmeye daha yakın olan durum, yer ve zamanlarda etmelidir. Kabul görmeye en yakın dua zamanları, Çarşamba günleri öğle ile ikindi namazları arası, Cuma günleri güneşin tepe noktasını aşmasından batışına kadar olan zamanlardır. Yine seher vakitlerinde, her şeyin gölgesi kendi boyunca olduğu zamanlarda ve Arefe gününde yapılan dualar kabul edilmeye en yakın duran dualardır.

 

Namaz için ezan okunduğunda, oruçlunun if tar anında, yağmur yağdığında, savaşta taraflar karşı karşıya geldiğinde, tüm müslümanlar dua için bir araya geldiğinde, farz namazların bitiminde, bir meclisten kalkıldığında yapılan dualar duanın icabet edilmesine en yakın olacağı durumlardır. Arafat ile Müzdelife'deki vakfelerde, cemrelerde, Kabe'nin yanında, Mültezem'de, Safa ile Merve tepeleri üzerinde yapılan dualar da duanın icabet edilmesine en yakın olacağı yerlerdir.

 

Halimi bu bölümlerden her birini ayrı ayrı ele alıp açıklamış Kitab, sünnet ve rivayetlerde bunlara delalet eden ayet, hadis ve eserleri zikretmiştir. Da'avat eserimizde bunlardan bir kısmını biz de zikrettiğimiz için burada tekrar etme gereği duymuyoruz. Muvaffakiyet Allah'tandır.

 

 

 

1087- İbn Abbas bildiriyor: Allah ResUlü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Beş dua vardır ki. bunlar şüphesiz kabul edilir. Bunlar. yardım isteyen mazlumun duası. evine dönünceye kadar hacının duası, savaştan dönünceye kadar gazinin duasl, iyileşinceye kadar hastanın duası ve (mümin) kardeşinin gıyabında dua eden kimsenin duasıdır." Sonra da: "Bu dualar içerisinde en çabuk kabul edilecek olanı, kardeşin kardeşi için gıyabında dua etmesidir" buyurdu.

 

İsnadı zayıftır.

 

Bu konuda Dualar bölümünde salıih hadisler zikrettik,

 

 

 

1088- İbn Mevhib kanalıyla amcasından bize rivayet olunduğuna göre Ebu Hureyre, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu söylemiştir:

"Mümin kimse Allah'a yönelip dua ettiği zaman. acele edip: ''Dua ettim. ama duamm kabul edildiğini görmüyorum'' demedikçe. Allah o isteğini mutlaka ya acil olarak dünyada ya da geciktirmiş olarak ahirette verir. ''

 

Tahric: İsnadında tanımadığım bir ravi vardır ve zayıftır. Buhari 185 (711),

 

 

 

1089- Malik. kanalıyla bize bildirildiğine göre Zeyd b. Eslem şöyle derdi: "Dua eden kişi, mutlaka şu üç şeyden birindedir. Bunlar ya duasının kabul edilmesi ya geciktirilmiş olarak kabul edilmesi ya da günahlarına kefaret olmasıdır."

 

Ravileri güvenilirdir.

 

Kavi olmayan Ali b. Ali er-Rifai kanalıyla bize Ebu'l-Mütevvekil'den bildirildiğine göre, Ebu Said el-Hudri, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Günah veya akrabalık ilişkisini kesmek olmamak kaydıyla Allah'tan bir talepte bulunan hiç bir Müslüman yoktur ki. Allah onun duasına şu üç şeyden biriyle karşılık vermesin. Ya duasını kabul buyurur. ya istediğinin karşılığı kadar kötülüğü üzerinden defeder. ya da istediğinin karşılığı kadar kendisine (ahiret için) sevap saklar. "

 

 

 

1090- Ebu Said el-Hudri der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Günah veya akrabalık ilişkisini kesmek olmamak kaydıyla Allah'tan bir talepte bulunan hiç bir Müslüman yoktur ki. Allah onun duasına şu üç şeyden biriyle karşılık vermesin. Ya duasını kabul buyurur. ya istediğinin karşılığı kadar kendisine (ahiret için) sevap saklar. ya da istediğinin karşılığı kadar kötülüğü üzerinden def eder. ''

 

İsnadında meçhul bir ravi vardır.

 

imam Ahmed (Beyhaki) der ki: Şayet Sabunı bu hadisi iyice ezberlemişse ki iyice ezberlemiş olduğunu sanmıyorum- Rifatden gelen rivayetin bir şahidi sayılabilir.

      

Başka bir kanalla yukarıdaki hadisin harfi harfine aynısı nakledilmiştir.

Doğru olanı da bu şekilde Ebu Usame kanalıyla Ali b. Ali'den rivayet edilmesidir. ibn Avf kanalıyla rivayeti ise hatalıdır. En doğrusunu Allah bilir.

 

 

 

1091- Ubade b. es-Samit bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yeryüzünde günah veya akrabalık ilişkisini kesmek olmamak kaydıyla Allah'tan bir talepte bulunan hiç bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya istediğinin karşılığı kadar kötülüğü üzerinden kaldırmak suretiyle icabet etmesin. "

 

 

 

1092- Hilal b. Yesaf der ki: "Bana ulaşan habere göre Müslüman kul Rabbine dua eder ve duası kabul olunmazsa ona bir sevap yazılır."

 

 

 

1093- Cabir b. Abdullah bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde Allah, mümin kimseyi huzuruna çağım ve: ''Ey kulum' Ben, sana dua edip benden istemeni emretmedim mi? Dua etmen halinde duanı kabul buyuracağımı da vaad ettim. Bana duada bulundun mu?'' buyurunca. kul: ''Evet ey Rabbim!'' cevabını verir. Bunun üzerine Allah: ''Bilmiş ol ki. ettiğin her duaya icabet ettim, Sen filan filan günde bir üzüntünden dolayı o üzüntünü gidermem için dua etmedin mi? Ben de o sıkıntını gidermedim mi?'' buyurunca, kul: ''Evet, ey Rabbim''' cevabını verir. Allah: ''Ben sana duanın karşılığını acil olarak dünyada iken verdim. Sen filan filan günde bir üzüntünden dolayı o üzüntünü gidermem için dua etmedin mi? Ben de o sıkıntını gidermemiştim'' buyurunca, kul: ''Evet, ey Rabbim''' cevabını verir, Allah: ''Ben de o duana karşılık sana cennete şunu şunu sakladım. Sen filan filan günde bir ihtiyacından dolayı dua etmedin mi? Ben de o ihtiyacını gidermedim mi?'' buyurunca, kul: ''Evet, ey Rabbim!" cevabını verir. Allah: ''Ben sana duanın karşılığını acil olarak dünyada iken verdim. Sen filan filan günde bir ihtiyacından dolayı dua etmedin mi? Ben de o ihtiyacını gidermemiştim'' buyurunca, kul: ''Evet, ey Rabbim!'' cevabını verir. Allah: ''Ben de o duana karşılık sana cennete şunu şunu sakladım" buyurur,"

 

Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Mümin kimse dua edip Allah 'tan bir şey dilediği zaman Allah ona dilediğini ya acil olarak dünyada iken verir ya da ahiret için ona duasının karşılığını saklar. Mümin kimse o makamda (dünyada iken icabet edilmeyen dualar karşılığında cennette kendisine saklananları görünce): ''Keşke dualarımdan hiç birine dünyada iken acil olarak karşılık verilmeseydi'' der. ''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Hakim, Müstedrek (1/494).

 

 

1094- Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir adamın iki parmağıyla işaret ederek dua ettiğini görünce, adamın bir elini"tutarak: "Tek parmağınla, tek parmağınla" buyurdu.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

Safvan b. İsa bunu şüphe etmeksizin İbn Aclan kanalıyla zikretmiş ve rivayetinde: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şahadet parmağıyla işaret ederek şöyle buyurdu" demiştir.

 

Tahric: Tirmizı 5/557 (3557), Nesai (3/38) ve Ebu Davud 2/169 (1499).

 

 

 

1095- Cabir b. Abdillah der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişi bir hacetinden dolayı çokça dua ettiği zaman bu isteği kendisine verilse de verilmese de Allah bu duasını kendisi için mübarek kılar" buyurdu. Bunu Münkedir b. Muhammed b. el-Münkedir'e anlatıp: "Sen bunu babandan işitin mi?" dediğimde şu karşılığı verdi: "Hayır, işitmedim. Ancak babam ve Ebu Hazım ile birlikte Ömer b. Abdilazız'in yanına girdim. Ömer, babama: "Ey Ebu Bekr! Neyin ver? Seni üzüntülü görür gibiyim" deyince, Ebu Hazım: "Evet, borcundan dolayı öyledir" karşılığını verdi. Ömer: "O zaman bununla sana dua kapısı açıldı mı?" deyince, babam: "Evet" dedi. Bunun üzerine Ömer: "Allah bununla sana bereketler ihsan etsin" dedi.

 

 

 

1096- Abdullah (b. Mes'ud) der ki: "Yüce Allah ancak samimi olarak yapılan duayı kabul buyurur. Duasını Allah'tan başkasına işittiren ve gösteriş için dua edenin duasını kabul buyurmaz. Ancak içtenlikle dua eden kimsenin duasını kabul buyurur."

 

Tahric: Veki, Zühd 2/5S0 (305)i İbnu'I .. Mübarek, Zühd 20 (83), Ebu Nuayın, Hilye (2/118) ve İbnu'l-Cevzi, el-İlelu'I-Mütanahiye (2/357).

 

 

 

1097- Malik b. el-H aris der ki: Rabi b. Huseym her Cuma günü Alkame'nin yanına giderdi. Yine bir Cuma günü yanına gitti ve: "Bir keşişin veya Ehl-i Kitab'dan bir adamın: ''Ne kadar çok dua edilmekte ve ne kadar azı kabul edilmektedir. Zaten Yüce Allah ancak samimi olarak yapılan duayı kabul buyurur'' dediğini işittim" dedi. Alkame, Rabi'nin bu duruma şaşırmasına şaşırmıştı. Bunun üzerine Abdurrahman b. Yezid: "Niçin şaşıyorsun ki? Abdullah'ın: ''Yüce Allah, duasını kendisinden başkasına işittiren ve duasında içtenlik olmayan kimsenin duasını kabul buyurmaz. Ancak içtenlikle dua eden kimsenin duasını kabul buyurur'' dediğini işitmedin mi?" dedi.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Buhari 159 (606).

 

 

 

1098- Ümmü'd-Derda: "Kalpteki ürperiş kurumuş hurma dalının yanışı gibidir. Kalp bazen ürpermez mi?" dedi. Oradakiler: "Evet" karşılığını verince, o da: "Kalbinizde böylesi bir titreyiş (korku) hissettiğiniz zaman dua edin. çünkü böyle bir zamanda yapılan dua kabul buyurulur.''dedi.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ancak Şehr hakkında söz vardır. Taberi, Tefsir (9/179).

 

 

 

1099- Sabit el-Bunani der ki: Filan kişi: "Ben Rabbimin beni zikrettiği zamanı bilirim" deyince, oradakiler: "Sen Rabbinin seni ne zaman zikrettiğini biliyor musun?" karşılığını verdi. Adam: "Evet, ben Rabbimi zikrettiğim zaman Rabbim de beni zikretmektedir" dedi. Sonra: "Rabbimin duama icabet ettiği zamanı da bilirim" deyince, oradakiler: "Rabbinin duana icabet ettiği zamanı da mı biliyorsun?" dediler. Adam: "Evet, kalbim korkuya büründüğü, tüylerimin diken diken olduğu, gözyaşlarımın döküldüğü zamanda dua ettiğimde duama icabet edildiğini bilirim" dedi.

 

İçinde İbn Eban'm oğlu Hadir bulunduğu için isnadı zayıftır.

 

İmam Ahmed (Beyhaki) der ki: Daha önce İbn Abbas'ın rivayetinde Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bollukta Allah'ı tanı ki, darlıkta da o, seni tanısın" buyurduğunu zikretmiştik.

 

 

 

1100- Selman der ki: Kişi bolluk zamanında Allah'a dua ediyorsa, darlığa düştüğünde dua ettiği zaman melekler: "(Ey Rabbim!) Bu zayıf bir Adem oğlundan tanıdık bir sestir. Bu, bolluk zamanında da dua ederdi (onun duasını kabul buyur" derler ve kendisine şefaatte bulunurlar. Eğer kişi bolluk zamanında dua etmiyorsa, darlığa düştüğünde dua ettiği zaman melekler: "(Ey Rabbim!) Bu zayıf bir Adem oğlundan kötü bir sestir. Bu, bolluk zamanında dua etmezdi. Şimdi de darlığa düştü" derler ve ona şef aatte bulunmazlar.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. İbn Ebi Şeybe} Musannef (10/309, 13/333).

 

 

 

1101- Ebu'd-Derda der ki: "Bolluk zamanında Allah'a dua et ki, belki darlık ve sıkıntılı gününde duanı kabul buyurur.''

 

Tahric: Ebu Nuaym} Hilye (2251) ve Ahmed, Zühd (135).

 

 

 

1102- Ebu'd-Derda der ki: "Her kim ısrarla kapıyı çalarsa o kapının kendisine açılması yakındır. Her kim de çokça dua ederse duasının kabul edilmesi yakındır.''

 

Tahric: Abdürrezzak, Musannef (10 / 442).

 

 

 

1103- Hasan bildiriyor: Ebu'd-Derda: "Çokça dua edin. Zira her ısrarla kapıyı çalarsa o kapının kendisine açılması yakındır" derdi.

 

 

 

1104- Ebu Hamza el-Attar der ki: Hasan'a, Yüce Allah'ın: "Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı"[Saffat 143] buyruğu hakkında sorulunca: "Bolluk zamanında çokça namaz kılanlardan olmasaydı manasındadır" dedi.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

1105- Ömer b. Ali der ki: Ali b. el-Hüseyin' in: "Kul için musibete maruz kalmadan önce duadan daha hayırlı bir şey görmüş değilim. Zira musibete maruz kaldıktan sonra edeceği her duaya icabet edilecek değildir" dediğini işittim. Ali b. el-Hüseyn bir şeyden korktuğu zaman çokça dua ederdi.

 

İsnadının bir zararı yoktur.

 

 

 

1106- İbrahim b. es-Seri es-Sakati'nin bildirdiğine göre babası şöyle demiştir: "Anne ve babasını özleyen ve onlara yetişemeyip onlar için oturup ağlayan bir çocuk gibi ol. Rabbinden bir şey istediğinde ve Rabbin sana istediğini vermediğinde onun için (çocuk gibi) oturup ağla."

 

İsnadının bir zararı yoktur.

 

 

1107- İbn Uyeyne der ki: Dua etmeyi bırakmayın. Nefislerinizde bildiğiniz şeylerden dolayı duadan geri kalmayın. Çünkü Allah yaratıkların en şerlisi olan İblis'in bile duasını kabul etmiştir. Zira İblis: "Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver''[A'raf 14] deyince, Yüce Allah: "Haydi, sen bilinen zamanın gününe kadar mühlet verilenlerdensin''[Hicr 37] buyurdu.

 

 

 

1108- Vehb der ki: "Amelsiz dua eden kimse, yaysız ok atan kimse gib idir.''

 

Tahric: Ahmed, Zühd (372), İbnu'l-Mübarek, Zühd 109 (322), İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/493) ve Ebu Nuaym} Hilye (4/53).

 

 

 

1109- Muhammed b. Vasi' der ki: "Bir kazan yemeğe azıcık tuzun yetmesi gibi dua ile beraber azıcık korkunun olması yeterlidir."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Fesevi, el-Ma'rife ve't-Tarih (2/253), Ebu Nuaym} Hilye (2/353)} İbnu'lMübarek, Zühd (108) ve Ahmed, Zühd (146).

 

 

 

1110- Tavus der ki: "Yemeğe ne kadar tuz yeterli oluyorsa duada o kadar sadık olmak yeterlidir."

 

 

 

1111- Abdullah b. Muhammed ed-Dimaşki der ki: Ebu Bekr eş-Şibli, Yüce Allah'ın: "Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim"[Mü'min 60] buyruğu hakkında: "Yüce Allah ''Gaflete dalmaksızın bana dua edin ve zaman geçirmeksizin duanıza icabet edeyim'' buyurmaktadır" dedi.

 

Tahric: Ebu Nuaym, Hilye (10/368).

 

 

 

1112- Muhammed b. İsmail b. Müsa der ki: Yahya b. Muaz er-Razl'nin: "İlahım! Zelil. olarak senden istiyorum. Bana üstünlüğünle ver" diye dua ettiğini işittim.

 

 

 

1113- Aynı isnad ile Yahya b. Muaz er-Razl'nin: "(İlahım) Sen günahtan dolayı vermemezlik etmezken ben günahtan dolayı dua etmekten kendimi nasıl imtina edeyim" dediğini işittim.

 

Tahric: Ebu Nuaym, Hilye (10/51).

 

 

 

1114- Ebu'l-Abbas b. Hamkeveyh der ki: Ebu Zekeriyya Yahya b. Muaz er-Razl'nin: "Yollarını günahlarla kapattığın duanın icabeti gecikti diye sızlanma" dediğini işittim.

 

Tahric: Ebu Nuaym, Hilye (10/53)

 

 

 

1115- Malik b. Dinar der ki: Bize bildirildiğine göre İsrail oğulları dua ettikleri yere çıktıklarında kendilerine: "Ey İsrail oğulları! Bana dillerinizle dua etmektesiniz, ancak kalpleriniz benden uzaktadır. Benden korktuğunuz yalan!" denildi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ahmed, Zühd (99,100) ve Ebu Nuaym, Hilye (2/362).

 

 

 

1116- Malik b. Dinar der ki: Bana ulaşan habere göre İsrailoğulları dua ettikleri yere çıktıklarında Allah kendilerine: "Yüksek yere çıkıp bana kendileriyle kan döktüğünüz ve kendileriyle karınlarınızı haramla doldurduğunuz ellerinizi kaldırmaktasınız. Bu an öfkemin size şiddetlendiği zamandır. Siz bununla ancak benden uzaklaşma kazanırsınız" diye vahyetti.

 

 

 

1117- Leys der ki: Yüce Allah, İsrailoğullarından bir peygambere şöyle vahyetti: "Kavmin bana dilleriyle dua etmekte. Oysa kalpleri benden uzaktadır. Avuç açıp benden hayır dilemekteler. Oysa o elleriyle evlerini haramla doldurdular. Bu an onlara öfkemin şiddetlendiği andır."

 

 

 

1118- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Yüce Allah temizdir ve kullarından sadece temiz olan şeyleri sever. Yüce Allah müminlere emrettiği şeyleri peygamberlerine de emretmiştir. Peygamberlerine: ''Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi am eller işleyiniz. Doğrusu ben sizin yaptığınız şeyleri hakkıyla bilirim''[Mü'minun 51]  buyurmuştur. Müminlere de: ''Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin, eğer siz yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız O'na şükredin''[Bakara 172] buyurmuştur.

 

Sonrasında Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "Bir adam uzun bir yolculuğa çıkar, saçı başı dağınık ve toz içindedir. Bu şekilde ellerini kaldırıp: ''Ya Rab' Ya Rabi'' diye dua etmeye başlar. Oysa yediği haramdır, içtiği haramdır, giydiği haramdır. Haram içinde yetişip büyümüştür. Böylesi bir kimsenin duası nasıl kabul edilir ki!"

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Tirmizı 5/220 (2989),

 

Müslim, Sahih 'te bunu başka bir yolla Fudayl b. Merzuk kanalıyla aktarmıştır. - Müslim (1/703).

 

 

 

1119- Aynı isnad ile Süfyan es-Sevri bunu Fudayl b. MerTuk kanalıyla zikretmiştir. Ancak rivayetinde hadisin ilk kısmındaki: "Ey insanlar!" ifadesini zikretmemiştir.

 

Tahric: İsnidı zayıftır. Abdürrezzak, Musannef (5/119).

 

 

 

1120- Mu'temir'in, babasından bildirdiğine göre Hz. Lokman oğluna şöyle demiştir: "Evladım! Çokça: ''Rabbim beni bağışla'' diye dua et. Şüphesiz ki Allah'ın kendisinden isteyeni geri çevirmeyeceği vakitler vardır."

 

 

 

1121- Abdullah anlatıyor: Yetmiş yaşında bir adam vardı. Bu adam dua ettiği zaman: "Rabbim! Beni amelimle mükafatlandır. Rabbim! Beni amelimle mükafatlandır" derdi. Bu adam öldüğü zaman cennete sokuldu ve orada yetmiş yıl kaldı. Yetmiş yılı doldurduğu zaman kendisine: "Haydi çık, amelinin karşılığı bu kadardır" denildi. Bunun üzerine adam elleri üzerine düşerek (kendi kendine): "Dünyada iken en sağlam şey ne idi?" demeye başladı ve boyun eğerek Allah'a dua etmekten başka bir şey bulamadı. Bunun üzerine: "Ey Rabbim! Dünyada iken senin sıkıntıda olanlara yardım ettiğini duyardım. Bu günde bana yardımda bulun" demeye başladı. Sonra da cennette sokuldu. En doğrusunu Allah bilir. 

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ahmed, Zühd (96).

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

13.Şube: Allah'a Tevekkül ve Her Konuda O'na Teslimiyet