ŞUABU’L-İMAN

10.ŞU’BE: ALLAH SEVGİSİ

 

Sürekli Olarak Yüce ALLAH'I Zikretmek

 

Halimi der ki: Yüce Allah'ı sürekli olarak zikretmenin Allah sevgısının göstergesinden olduğunu zikrettik. Bu konuda Yüce Allah: "Ey inananlar! Allah'ı çokça zikredin. O'nu sabah akşam tesbih edin"[Ahzab 41,42] buyurmaktadır. Yine Yüce Allah: "Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki, ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin''[Bakara 152] buyurmaktadır. Allah', zikretmenin güzel olduğu vakitler hakkında, fazileti ve sürekliliği hakkında Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet edilmiş hadisler de bulunmaktadır."

 

(Halimi) Sabit olmayan bir hadis zikretmiş ve ardından aşağıdaki hadisi aktarmıştır.

 

 

502- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke yolunda giderken Cumdan adlı dağa geldi ve: "Yürüyün! Bu Cumdan'dır, Müferridun olanlar geçip gitti" buyurdu. Yanındakiler: "Ey Allah'ın Resulü! Müferridun kimlerdir?" diye sorunca: "Allah'ı çokça zikreden erkekler ve kadınlardır" buyurdu.

 

İsnadı sahihtir.

 

Müslim, Sahih'te Ümeyye b. Bistam kanalıyla zikretmiştir.- Müslim (3/2062)

 

 

 

503- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müferridun olanlar geçip gitti" buyurunca: "Ey Allah'ın Resulü! Müferridun kimlerdir?" diye sordum. Bunun üzerine: "Yüce Allah'ı çokça zikretmeye düşkün olanlardır" buyurdu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ahmed, Müsned (2/323).

 

 

 

504- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yürüyün! Müferridun olanlar geçip gitti" buyurdu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Müferridun kimlerdir?" diye sorunca: "Yüce Allah'ı zikretmeye düşkün olanlardır ki bu zikirleri, ağırlıkları üzerlerinden alır ve kıyamet günü (Allah'ın huzuruna çok) hafif ve yüklerinden kurtulmuş olarak gelirler" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Tirmizi 5/577 (3596).

 

Ebu'l-Hüseyn b. Bişran'ın Bağdat'ta bildirdiğine göre Hüseyn b. Safvan bu hadisin aynısını İbn Ebi'd-Dünya kanalıyla Muhammed b. Yezid elİdrden, o da Muhammed b. Bişr'den aynı isnad ile aktarmıştır. Ancak rivayetinde: "Yüce Allah'ı zikretmeye düşkün olanlardır ki bu zikirleri, günahlarını üzerlerinden alır" demiş ve diğer kısmı zikretmemiştir. Birinci isnad daha doğrudur. En doğrusunu Allah bilir.

 

 

 

505- İbn Abbas der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gece kalkıp ibadet edemeyen, cimriliğinden dolayı infakta bulunamayan ve korkaklığından dolayı düşmanla cihad edemeyen kimse, Allah'ı çokça zikretsin" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberani, el-Kebir 11/84 (11121)

 

 

 

506- Mahzum oğullarının azatlısı İsmail b. Ubeydillah der ki: Ümmü'dDerda'nın yanına girdim ve selam verip oturdum. Ümmü'd-Derda'nın dostlarından olan Kerime binti'l-Hashas el-Muzeniyye'nirı, Ümmü'dDerda'yı işaret ederek şöyle dediğini işittim: "Ebu Hureyre'nin bunun evirıde şöyle dediğini işittim: "Ebu'l-Kasım (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yüce Allah:

"Kulum beni andığı ve dudakları benim zikrimle kıpırdadığı müddetçe ben de onunla beraberim" buyurdu'' dedi."

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

507- Kerime binti'l-Hashas el-Muzerıiyye, -Ümmü'd-Derda'yı

kastederek- Ebu Hureyre bunun evinde iken bize şöyle anlattı:

"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Yüce Rabbin: ''Kulum beni andığı ve dudakları benim zikrimle kıpırdadığı müddetçe ben de onunla beraberim'' buyurdu.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. İbn Mace 2/1246 (3792).

 

 

ibn Cabir ve Yezid b. Rabi'a ed-Dimaşki bu hadisi ismail b. Ubeydillah'tan bu şekilde rivayet etmişlerdir.

 

Evzai ise, Ümmü'd-Derda'dan, o da Ebu Hureyre'den bir defa mevkuf, bir defa da merfu olarak rivayet etmiştir. Ancak ibn Cabir ve Yezid b. Rabi'a ed-Dimeşki'nin rivayeti, Evzai'nin rivayetinden daha sahihtir. Bir sonraki rivayette aynı yöndedir.

 

 

 

508- Hz. Aişe der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ademoğlu, Allah'ı zikretmeksizin geçirdiği her vakit için mutlaka kıyamet gününde pişmanlık duyacaktı,' buyurdu.

Bu isnadda zayıflık vardır ancak Muaz'ın hadislerinden şahitleri vardır.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Nuaym, Hilye (5/362).

 

 

 

509- Muaz b. Cebel der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cennet ahalisi. sadece Allah'ı zikretmeksizin geçirdiği vakitler için pişmanlık duyacaktı,' buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Taberani, M. el-Kebir 20/94 (182).

 

 

 

510- Muaz b. Cebel der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cennet ahalisi, sadece Allah'ı zikretmeksizin geçirdiği vakitler için pişmanlık duyacaktır" buyurdu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. el-Fesevi, el-Ma'rife ve't-Tarih (2/312,313).

 

 

 

511- Muhammed Yezid b. Huneys der ki: Mekke'de hasta olan Süfyan es-Sevri'yi ziyaret için gittik ve yanına girdik. Biz oradayken Said b. Hassan el-Mahzumi içeri girdi. Süfyan es-Sevri ona: "Ümmü Salih'ten bana nakletmiş olduğun hadisi bir daha anlatsana" deyince, Said şöyle dedi: "Evet, Ümmü Salih bana Safıyye binti Şeybe'den, o da Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi Ümmü Habibe'den naklederek şöyle dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ademoğlunun tüm konuşmaları aleyhinedir, lehine değildir. Ancak iyiliği emredip kötülükten nehyetmesi veya Allah'ı zikretmesi bunun dışındadır'' buyurdu."

 

Tahric: İsnadında bilinmeyen bir ravi vardır. Tirmizi 4/608 (2412) ve İbn Mace 2/1315 (3974).

 

 

 

512- Abdullah b. Busr der ki: İki bedevi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir şeyler sormak için gelmişti Biri: "Ey Allah'ın Resulü! İnsanların en hayırlısı kimdir?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ömrü uzun olup da ameli güzel olan kimsedir" buyurdu. Diğer bedevi: "Ey Allah'ın Resulü! İslam'ın nafile ibadetleri bana ağır geldi, bana bir şey emret ki onu devamlı yapahileyim" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dilin devamlı Allah'ın zikri ile meşgul kalsın" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi 4/566 (2330), 5/458 (3375).

 

 

 

513- Malik b. Yehamir bildiriyor: Muaz b. Cebel'in şöyle dediğini işittim:

Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah katında amellerin en sevimlisi hangisidir?" diye sorduğumda: "Dilin Allah'ın zikri ile meşgul bir şekilde ölmendir" buyurdu.

 

Tahric: İçinde tanımadığım bir ravi vardır, ancak isnadı hasendir. Buhari (36).

 

 

İkisinin de lafzı aynıdır. Ancak Ebu Abdullah rivayetinde: "Muaz b.

Cebel'in şöyle dediğini işittim" ifadesi yerine: "Muaz b. Cebel: " ... sordum"

ifadesini kullanmıştır.

 

 

 

514- Ubey b. Kab bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gecenin üçte biri geçtiği zaman kalkar ve: "Ey insanlar! Allah'ı zikredin. ''Sarsıcı'' gelecek ardından da ''takipçi'' gelecektir. Ölüm de içindekilerle (şiddet ve sıkıntılarla) gelecektir. Ölüm de içindekilerle (şiddet ve sıkıntılarla) gelecektir (öyleyse kalkm ve ahiret için hazırlanın!)" buyururdu.

 

Tahric: İsnadında hadisleri leyyin (gevşek) olan bir ravi vardır. Tirmizı 4/636 (2357).

 

 

 

515- İbn Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Size amellerinizin en hayırlısını, Allah katında en temiz ve yücesini. derecenizi yükselteni. altın ve gümüş infak etmekten üstün, düşmanınızla karşılaşıp, onların boynunu vurmanızdan, onların da sizin boynunuzu vurmasından daha iyi olanını haber vereyim mi?" buyurunca, ashab: ''Evet, ey Allah'ın Resulü'' dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah'ı çokça zikredin'' buyurdu.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

516- Ebu'd-Derda bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Size amellerinizin en hayırlısın!, Allah katında en makbul olanını, derecenizi yükselteni, altın ve gümüş infak etmekten üstün olanı, düşmanınızla karşılaşıp, onların boynunu vurmanızdan, onların da sizin boynunuzu vurmasından daha iyi alanını haber vereyim mi?" buyurunca, ashab: "Olur, ey Allah'ın Resulü!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah 'ın zikridir" buyurdu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Tirmizi 5/459 (3377) ve İbn Mace 2/1245 (3790).

 

Muaz b. Cebel der ki: "Kul, kendini Allah'ın azabından kurtarma konusunda Allah'ı zikretmekten daha güzel bir amel işlememiştir."

 

 

Beyhaki der ki: Da'vat kitabında bunu bize Mekki b. ibrahim, Abdullah b.

Said kanalıyla aktarmıştır. Başka bir kanalıyla merfu olarak Muaz b. Cebel'den zikredilmiştir.

 

Tahric: İbn Ebi Şeybe, Musannef (10/300, 13/455), Taberani, M. el-Kebir (20/166) ve İbnu'lMübarek, Zühd (960).

 

 

 

517- Muaz b. Cebel der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her durumda Allah'ı çokça zikredin. Hiçbir amel Allah katında bunun kadar sevimli değildir. Kulu için de hiçbir amel dünya ve ahirette onun gibi kurtarıcı değildir" buyurdu.

 

İsnadı zayıftır.

 

Beyhaki der ki: Başka bir kanalla aynı mana ile zayıf ve merfu olarak zikredilmiştir.

 

 

 

518- Muaz b. Cebel der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her durumda Allah'ı çokça zikredin. Hiçbir amel Allah katında bunun kadar sevimli değildir. Kulu için de hiçbir iyi amel dünya ve ahi'tette Allah'ın zikri gibi kurtarıcı değildir. Eğer insanlar emredildiği gibi toplanıp Allah'ı zikretseydi Allah yolunda cihad etmemize gerek kalmazdı" buyurdu.

 

İsnadı zayıftır.

 

Mervan b. Salim bunu rivayette tek kalmış ve rivayetinde: "Şüphesiz ki cihad Allah'ı zikretmenin bir bölümüdür" ibaresi geçmiştir.

 

Halimi der ki: Burada zikretmekten kasıt, Allah'ı sadece dille zikretmek değildir, dil ve kalp ile zikretmektir. Ancak kalp ile zikretmek daha üstündür. Zira dille zikretmek, kişiyi hiçbir şeyden men etmez. Kalp ile zikretmek ise kişiyi itaatte geri kalmaktan, masiyete ve günaha düşmekten men eder.

 

Beyhaki der ki: Başka bir hadiste mana olarak daha açık bir şekilde zikredilmiştir.

 

 

 

519- Abdullah b. Ömer bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her şeyin bir iskelesi vardır. Kalplerin iskelesi de Allah'ı zikretmektir. Hiçbir amel dünya ve ahirette Allah'ın zikri gibi kurtarıcı değildir" buyurdu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Cihad da mı?" dediğinde: "(Allah yolunda) kılıcm kırılıncaya kadar savaşsan bile" buyurdu.

 

İsnadı çok zayıftır.

 

 

 

520- Ebu'd-Derda der ki: "Her şeyin bir cilası vardır. Kalplerin cilası da Yüce Allah'ı zikretmektir."

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

521 - Enes der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamet: ''Allah, Allah'' diyen bir kimsenin üzerine kapmayacaktır" buyurdu.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

Müslim bunu Sahih'te Abd b. Humeyd - Abdürrezzak kanalıyla aktarmıştır. ---  Ahmed, Müsned (3/162), Abdurrezzak, Musannef (11/162), Beğavi, Şerh es-Sünne (15/89) ve İbn Hibban (1911),

 

 

 

522- Hammad b. Seleme'nin, Sabit'ten olan rivayet i: "Yeryüzünde: ''Allah, Allah'' denildiği sürece kıyamet kapmayacaktır" şeklindedir.

 

Müslim, Zuheyr b. Harb - Affan kanalıyla aktarmıştır,

 

Tahric: İsnadında tanımadığım bir ravi vardır, ancak sahih bir hadistir, Tirmizi 4/492 (2207).

 

 

 

523- Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Size: ''Delidir'' denitene kadar Allah't çokça zikredin" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Hakim (1/499), Ahmed (3/68, 71), İbnu's-Sünni, Amelu'l-Yem ve'l-Leyle (4), İbn Adiy, el-Kamil (3/980) ve Ebu Ya'la, Müsned 2/521 (1376).

 

 

 

524- Ebu'l-Cevzz der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ''Münafıklar size 'Sizler riyakarsınız' diyene kadar Allah'ı çokça zikredin'' buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberani, el-Kebir 2/169 (12786) ve Ebu Nuaym, Hilye (3/80, 81)

 

Halimi: ''Zikir meclislerinde bulunmanın gerekliliği ve zikir ehliyle birlikte olma hakkında gelen rivayetlerden biri de ... " dedi ve bir sonraki hadis metninin bir kısmını zikretti.

 

 

 

525- Cabir b. Abdullah el-Ensari der ki: (Bir gün) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımıza çıkıp şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Şüphesiz ki Allah'ın yeryüzünde zikir meclislerini arayan ve bulunca orada duran gezici melekleri vardır. Siz de cennet bahçelerinden istifade ediniz" buyurdu. Biz: "Ey Allah'ın Resulü! Cennet bahçeleri nerededir?" dediğimizde şu karşılığı verdi: "(Cennet bahçeleri) zikir meclisleridir. Sabah akşam zikir meclislerinde bulunun ve Allah'ı içinizden zikredin. Her kim Allah katındaki konumunu ve değerini bilmek istiyorsa, Allah'ın kendi yanındaki konumuna ve değerine baksın. Zira kuL, Allah'ı nefsinden indirdiği (zikretmeyi bıraktığı) zaman Allah da onu indirir.''

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Ya'la, Müsned 3/390 (1865), 4/106 (2138) ve Hakim, Müstedrek (1/494).

 

Beyhaki der ki: Lafız Ebu Abdullah'ın lafzıdır. Ebu Muhammed rivayetinde: "Yeryüzündeki zikir meclisleri" ifadesini kullanmıştır.

 

 

 

526- Enes b. Malik. der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cennet bahçelerine uğradığınız zaman ondan istifade ediniz" buyurdu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Cennet bahçeleri nedir?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zikir halkalarıdır" karşılığını verdi.

 

Beğavi, ibn Avn kanalıyla aynısını ve bir sonraki rivayeti zikretmiştir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Tirmizi 532 (3510).

 

 

 

527- Ebu Hureyre ile Ebu Said el-Hudri bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Bir gurup bir yerde Allah'ı zikretmek için oturduğunda Melekler onların etrafını çevirir. Allah'ın rahmeti onları kaplar, üzerlerine huzur iner ve Allah onları kendi huzurundaki melekler yanında anar.''

 

Ravileri güvenilirdir.

 

Müslim bunu sahihte Şu'be kanalıyla aktarmıştır. - Müslim (3/2074).

 

 

 

528- Ebu Hureyre der ki: ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "insanların işledikleri amelleri yazan melekler dışında Allah'ın yeryüzünde dolaşan ve Allah'ı zikreden kullan arayan melekleri vardır. Bu melekler Allah'ı zikreden bir topluluk gördüklerinde: ''Aradığınıza koşun'' diye çağrışırlar. Sonra oraya gelerek dünya semasına kadar onları kanatlarıyla çepeçevre kuşatırlar. Allah onlardan daha bilgili olmasıyla birlikte, o meleklere: ''Kullarım ne demektedir?'' diye sorar. Onlar da: ''Seni tesbih ediyorlar, seni en büyük kabul ediyorlar, sana hamd ediyorlar, seni yüceltiyorlar" diye cevap verirler. Allah: ''Beni gördüler mi?'' buyurunca, melekler: ''Hayır'' diye cevap verirler. Allah: ''Beni görselerdi durumlan nasıl olurdu?'' buyurunca, melekler: ''Eğer seni görmüş olsalardı sana daha çok ibadet eder, daha çok hamd eder ve daha çok tesbih ederlerdi'' diye cevap verirler. Allah: ''O kullarım benden ne istiyorlar?'' buyurunca, melekler: ''Senden cenneti istiyorlar'' cevabını verirler. Allah: ''Onlar cenneti gördüler mi?'' buyurunca, melekler: ''Hayır, valiahi ey Rabbim görmediler'' derler. Allah: ''Görmüş olsalardı durumlan nasıl olurdu?'' buyurunca, melekler: ''Eğer onu görmüş olsalardı onun için daha fazla hırslanırlardı. Onu daha çok isterler ve daha çok heveslenirlerdi'' cevabını verirler. Allah: ''Hangi şeyden bana sığınıyorlar?'' buyurunca, melekler: ''Cehennemden'' cevabını verirler. Allah: ''Cehennemi gördüler mi?'' buyurunca, melekler: ''Hayır'' derler. Allah: ''Görselerdi durumlan nasıl olurdu?'' buyurunca, melekler: ''Eğer onu görselerdi ondan daha çok kaçarlar ve daha çok korkarlardı'' cevabını verirler. Allah: ''Onları bağışladığıma dair sizleri şahit tutuyorum'' buyurur. Bunun üzerine meleklerden bir melek: ''Aralarındaki filan kişi onlardan değildir. O bir ihtiyacından dolayı oraya gelmişti'' deyince, Allah: ''Öylesi bir topluluğun yanında oturan affedilmekten mahrum bırakılmaz'' buyurur.''

 

Ravileri güvenilirdir.

 

Lafız Ebu Abdullah'ın lafzıdır. Ancak rivayetinde: "Hangi şeyden bana sığınıyorlar?" buyurunca, melekler: ''Cehennemden'' cevabını verirler" ifadesini zikretmemiştir. Ancak İbn Bişran'ın rivayetinde zikredilmiştir.

 

Buhari bunu Sahih'te Kuteybe - Cerir kanalıyla aktarmıştır.-- Buhari (7/168)

 

Vuheyb, Da'vat kitabında bunu Suheyl b. Ebi Salih kanalıyla babasından, o da Ebu Hureyre'den merfu olarak zikretmiş ve: "Onları korundukları şeyden koruyacak ve istedikleri şeyi vereceğim" ziyadesinde bulunmuştur.

 

Aynı kanalla Müslim, Sahih'te aktarmıştır.

 

Bu hadis bir rivayette de şöyle geçmektedir: "Melekler: ''Rabbim! Filan kul günahkardır. O buradan geçerken yanlarında oturdu'' deyince, Allah: ''Onu da bağışladım. Öylesi bir topluluğun yanında oturan affedilmekten mahrum bırakılmaz'' buyurur.'' - Hakim (1/495).

 

 

 

529- Ebu Said el-Hudri der ki: Muaviye (bir gün) mescidde halka halinde oturan bir grubun yanına gelip: "Sizi burada oturtan sebep nedir?" diye sorunca, onlar: "Allah'ı zikretmek için oturduk" karşılığını verdiler. Muaviye: "Allah için söyleyin, gerçekten sizi burada oturtan sebep bu mudur?" deyince, onlar da: "Vallahi sadece bu sebepten dolayı burada oturmaktayız" dediler. Muaviye: "Dikkat ediniz; size bir töhmette bulunduğumdan dolayı sizden yemin istemiş değilim. Ancak Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) karşı benim derecemde yakın olup da kendisinden benden daha az hadis rivayet eden kimse yoktur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) halka halinde oturan ashabının yanına çıkıp: "Sizi burada oturtan sebep nedir?" diye sorunca, onlar da: "Allah'ı zikretmek için, bizi İslam'a hidayet ettiğinden ve seni bize bağışladığından dolayı hamd etmek için oturduk" karşılığını verdiler. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah için söyleyin, gerçekten sizi burada oturtan sebep bu mudur?" diye sorunca, onlar da: "Vallahi sadece bu sebepten dolayı burada oturmaktayız" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dikkat ediniz: size bir töhmette bulunduğumdan dolayı sizden yemin istemiş değilim. Ancak Cibrıl bana geldi ve meleklere karşı Allah'ın sizinle övündüğünü bildirdi" buyurdu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Tirmizi 5/460 (3379).

 

Müslim bunu Sahıh'te Ebu Bekr b. Ebi Şeybe - Merhum kanalıyla aktarmıştır. - Müslim (3/2075).

 

 

 

530- Abdullah b. Muğaffel bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir topluluk bir mecliste toplanır ve Allah'ı zikretmeksizin dağılırsa, bu (meclis) kıyamet gününde mutlaka kendileri için bir pişmanlık olur" buyurdu.

 

Aynı isnadla Abdullah b. Muğaffel der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir topluluk bir mecliste toplanır ve Allah'ı zikrederlerse, mutlaka gökyüzünden bir münadi kendilerine: ''Bağışlanmış olarak kalkın. Günahlarınız sevaplar ile değiştirildi'' diye seslenir. "

 

 

 

531- Ebu Said bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah kıyamet gününde: ''Bu gün topluluklardan kerem ehli belli olacaktır" buyurur." Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Kerem ehli kimdir?" diye sorunca: "Mescidlerde zikir için oturanlardır" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Ya'la, Müsned 2/313 (1046), Ahmed, Müsned (3/68), İbn Hibban, Mevarid (576) ve İbn Adiy, el-Kamil (3/980).

 

 

Halimi: "Allah'ın evlerini zikir ile imar etme hakkında gelen rivayetler" dedi ve şu hadisi zikretti:

 

 

 

532- Ebu Musa bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "içinde Allah zikredilen evle zikredilmeyen evin misali diri ile ölü gibidir" buyurdu.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

Buhari ile Müslim bunu Sahih'lerinde Muhammed b. Ala - Ebu Usame kanalı yla aktarmışlardır. - Buhaıi (7/168) ve Müslim (1/539)

 

 

 

533- Abdullah b. Mes'ud der ki: Bir dağ Allah'ın zikriyle sevinmek için diğer bir dağa ismiyle: "Ey filan dağ! Bugün Allah'ı zikreden biri yanından geçti mi?" diye seslenir.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

534- Abdullah (b. Mes'ud) der ki: Bir dağ diğer bir dağa ismiyle: "Ey filan dağ! Bugün Allah'ı zikreden biri yanından geçti mi?" diye seslenir. Seslendiği dağ şayet: "Evet, geçti" derse buna sevinir." Sonrasında Abdullah: "Siz çok çirkin bir şeyortaya attınız. Bundan dolayı, neredeyse gÖkler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp düşecektir!"[Meryem 89,90] ayetlerini okudu ve: "Dağlar kötü olan bir şeyi duyacaklar da iyi olan bir şeyi mi duymayacaklar!" dedi.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. İbnu'l-Mübarek, Zühd (sh. 113), İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/305), Taberani, M. el-Kebir 9/107 (8542) ve Ebu Nuaym, Hilye (3/147,4/242).

 

 

"Yüce Allah'ın zikri ile şeytanlardan korunulur" konusunda rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, Yahya b. Zekeriyya'ya kendisinin amel etmesi ve israil oğullarına da onlarla amel etmelerini emretmesi için beş kelimeyi vahyetti. .. " Sonrasında ravi söz konusu hadisi zikredip şöyle devam etti: "Allah'ı çokça zikretmenizi de emrediyorum. Allah'ı çokça zikreden kimse, düşman tarafından süratle kovalanan ve sağlam bir kaleye sığınan kimseye benzer. Kul da bu şekilde ancak Allah'ın zikri ile şeytandan korunur."

 

 

 

535- Haris el-Eş' ari: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu" demiş ve bir önceki hadisin aynısım aktarmıştır.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi 5/148 (2863).

 

Da'vat kitabında bu hadisi tam olarak rivayet ettik. (Halimi) aşağıdaki hadisi de zikretti.

 

 

 

536- Enes bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şeytan hortumunu (uzun burnunu). Adem oğlunun kalbine koymuştur.. Ademoğlu, Allah'ı zikrettiği zaman şeytan yerinde pusup kalır. Unutup zikretmediği zaman da onu yutaf' buyurdu.

 

Halimi: ''Allah'ı zikretmeden meclisten ayrılmak hakkında gelen rivayetlerden biri de ... " de,di ve bir sonraki hadisi zikretti.

 

Tahric: İsnadı zayıftır, Ebu Nuaym, Hilye (6/268) ve İbn Adiy, el-Kamil (3/1044).

 

 

 

537- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir topluluk bir mecliste toplanır ve Allah'ı zikretmeksizin dağilırsa, bir merkep leşinin etrafından dağılmış gibi olurlar ve bu (meclis) kıyamet gününde kendileri için mutlaka bir pişmanlık olur" buyurdu.

A'meş bunu Ebu Salih kanalıyla aktarmıştır.

 

Tahric: İsnidı sahihtir. Ebu Davud 5/181 (4855).

 

 

 

538- Ebu Salih der ki: "Bir topluluk bir mecliste toplanır ve Allah'ı zİkretmeksizin dağılırsa, bu (meclis) kıyamet gününde kendileri için mutlaka bir pişmanlık olur."

 

Tahric: İsnidı sahihtir. Ahmed (2/463) ve İbn Hibban, Sahih (2322).

 

 

Her yatıp uzanma anında, her yürüme anında, her taşın, her çamurun ve her ağacın yanında zikretmek konusunda da aynı şey geçerlidir.

 

 

 

539- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kim (yatağına) uzanır da Allah'ı zikretmezse, Allah tarafından (bu kusurundan dolayı) bir pişmanlığa uğratilır. Kim bir mecliste oturur ve Allah'ı zikretmezse, Allah tarafından (bu kusurundan dolayı) bir pişmanlığa uğratilır. Kim yürür ve Allah'ı zikretmezse, Allah tarafından (bu kusurundan dolayı) bir pişmanlığa uğratilır.''

 

Tahric: İsnidının bir zararı yoktur. İbn Hibban, Sahih (2321).

 

 

 

540- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim (yatağına) uzanır da Allah'ı zikretmezse, Allah tarafından (bu kusurundan dolayı) bir pişmanlığa uğratılır. Kim bir yerde oturur ve Allah'ı zikretmezse, Allah tarafından (bu kusurundan dolayı) bir pişmanlığa uğratılır" buyurmuştur.

Leys b. Sa'd da bunu rivayet etti.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ebu Davud 5/305 (5059).

 

 

 

541- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim bir yerde oturur ve Allah'ı zikretmezse, Allah tarafından (bu kusurundan dolayı) bir pişmanlığa uğratılır. Kim bir yerde durur ve Allah'ı zikretmezse, Allah tarafından (bu kusurundan dolayı) bir pişmanlığa uğratılır. Kim (yatağına) uzanır da Allah'ı zikretmezse, Allah tarafından (bu kusurundan dolayı) bir pişmanlığa uğratılır" buyurmuştur.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ebu Davud 5/181 (4856) ve Tirmizı 4/461 (3380).

 

 

 

542- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir topluluk bir mecliste toplanır ve Allah'ı zikretmeksizin dağılırsa, Allah tarafından (bu kusurlarından dolayı) bir pişmanlığa uğratılırlar. Bir topluluk yürür ve Allah'ı zikretmezse, Allah tarafından (bu kusurlarından dolayı) bir pişmanlığa uğratılırlar. "

Osman b. Ömer bu hadisi İbn Ebi'z-Zi'b kanalıyla daha uzun bir metinle aktarmıştır .

 

Tahric: İsmidı zayıftır. İbnu'l-Mübarek, Zühd 341 (961), Ahmed (2/432), İbnu's-Sünni (179) ve Hakim (1/550).

 

 

 

543- Ebu Hureyre der ki: Bir adam Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Ben bir yolculuğa çıkmak istiyorum" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: '-'Sana Allah'tan korkmayı ve her yüksek yere geldiğinde tekbir getirmeni tavsiye ediyorum" buyurdu. Adam dönüp gidince de: "Allahım! Yeryüzünü altında dür ve yolculuğunu rahat kıl" diye dua etti.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi 5/500 (3445).

 

 

 

544- Abdülmelik b. Umeyr bir adamdan bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderdiği zaman ona şöyle tavsiyede bulundu: "Allah'a karşı kulluk görevlerini yerine getir ve ona hiçbir şeyi ortak koşma. Allah'ı görüyormuşçasına ibadet et. Her taşın ve her ağacın yanında Allah'ı zikret. Gizli olarak bir günah işlediğin zaman hemen ardından gizli olarak bir sevap işle. Eğer açık olarak bir günah işlersen hemen ardından açık olarak bir sevap işle ve Allah'tan kork. Mazlumun duasından da sakın." Sonrasında ravi hadisin devamını aktardı.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberani, el-Kebir (20/175) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/225)

 

 

Halimi der ki: Kişinin yalnız kalması halinde Allah'ı zikretmesi konusunda bildirilen rivayete göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Rezin'e: "Ey Ebu Rezin! Yalnız kaldığın zaman Allah'ı çokça zikret" buyurmuştur.

 

Diğer tahric: Ebu Nuaym, Hilye (1/366).

 

 

Beyhaki der ki: Burada kişinin bir ortamda işleyemediği günahı tek olduğu zamanda da işlemesin diye yalnız kalması halinde Allah'ı gönlüyle zikretmesi kastedilmektedir. Bu konuda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yedi kişi vardır ki Yüce Allah onları kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı günde (Arş'ın) gölgesinde gölgelendirir." Sonrasında ravi söz konusu hadisi zikredip şöyle devam etti: "Bunlardan biri de yalnız iken Allah'ı zikredip gözyaşı döken kimsedir. "

 

 

 

545- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yedi kişi vardır ki Yüce Allah onları kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı günde (Arş'ın) gölgesinde gölgelendirir. Bunlar adil bir yönetici. Allah'a ibadet ederek büyüyen genç, gönlü mescidlere bağlı olan kişi, Allah için birbirlerini seven bu sevgi üzerine bir araya gelen ve bu sevgi üzerine ayrılan iki kişi, yalnız olduğu halde Allah'ı zikrederek gözünden yaşlar akıtan kişi. soylu ve güzel bir kadının kendisini çağırması üzerine: ''Ben, Allah'tan korkarım'' diyen (ve o kadına yaklaşmayan) kişi. sağ elinin verdiğini sol elinin bile bilemeyeceği kadar gizlice sadaka veren kişidir.''

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir.

 

 

Buhari ile Müslim bunu Sahıh'lerinde farklı kanallarla Abdullah b.

Ömer'den zikretmiştir. Ancak Abdullah b. Ömer rivayetinde: "Bunlardan biri de yalnız iken Allah'ı zikretmektir" ibaresi geçmiştir.- Tahric: Buhari (1/160, 7/185) ve Müslim (1/715).

 

 

 

546- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Allah: ''Ben kulumun hakkımdaki zannı üzereyim. O beni zikrettiğinde ben de onunla beraberim. O beni içinden zikrederse, ben de onu içimden zikrederim. O beni bir topluluk içinde zikrederse, ben de onu daha üstün ve hayırlı bir topluluk içinde zikrederim'' buyurmaktadır." Sonrasında ravi, söz konusu hadisin devamını zikretti.

 

Tahric: İlk isnadının ravileri güvenilirdir. Diğer isnadında ise zayıf olan Ahmed b. Abdilcebbar

el-Utaridi bulunmaktadır.

 

Müslim, Sahih'te bunu Ebu Muaviye ve başkası kanalıyla aktarmıştır.- Buhari (8/171, 199).

 

 

 

547- İbn Abbas der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah: ''Ey kulum! Eğer beni yalnızken zikredersen. ben de seni yalnızken zikrederim. Eğer beni bir topluluk içinde zikredersen, ben de seni daha büyük ve hayırlı bir topluluk içinde zikrederim'' buyurmaktadır.''

 

Tahric: İsnadında hadisleri leyyin olan bir ravi vardır. Taberani, M. el-Kebir 12/64 (12484).

 

 

Halimi der ki: Allah'ı gizlice zikretmek iki çeşittir. Bunlardan biri; kişinin Allah'ı içinden zikretmesidir ki Yüce Allah bu konuda: "Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma"'[A'raf 205] buyurmaktadır. Diğeri de; kişinin Allah'ı diliyle zikretmesi ve bunu kendisinden başka kimsenin işitmemesidir. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zikrin hayırlısı, hafi (gizli) olanı ve malın hayırlısı ise kafi (yetecek kadar) alanıdır" buyurmaktadır.

 

 

 

548- Sa'd b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zikrin hayırlısı, hafi (gizli) olanı ve malın hayırlısı ise kafi (yetecek kadar) olanıdır" buyurmuştur.

 

Veki rivayetinde: "Usame b. Zeyd'in, Muhammed b. Abdirrahman b. Ebi Lebibe kanalıyla Sa'd'dan bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu" demiştir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ahmed, Müsned (1/lS7)

 

 

 

549- Farklı kanallarla bir öncekinin aynısı bildirilmiştir. Bir sonraki rivayet te bu yöndedir.

 

Tahric: İsnadında Hacib b. Ahmed et-Tusi ve İbn Ebi Lebibe'nin bulunmasından dolayı zayıftır.

Veki, Zühd 1/341 (118), 2/616 (339), İbn Ebi Şeybe, Musannef (10/376), Ahmed, Müsned (1/170, 172), Zühd (sh. 10) ve Ebu Ya'la, Müsned 2/81,82 (731).

 

 

 

550- Sa'd b. Ebi Vakkas der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zikrin hayırlısı, hafi (gizli) olanı ve malın hayırlısı ise kafi (yetecek kadar) olanıdır" buyurdu. Bir sonraki rivayet te bu yöndedir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ahmed (1/172, 180).

 

 

 

551- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Koruyucu meleklerin işitmediği zikir, işittikleri zikirden yetmiş kat daha üstündür" buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Ebi Şeybe, Musannef (10/376), Heysemi, Mecma'uz-Zevaid (10/81) ve İbn Adiy, el-Kamil (6/2395).

 

 

 

552- Aynı isnadla Muaviye b. Yahya'nın bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Koruyucu meleklerin işitmediği zikrin sevabı işittikleri zikre göre yetmiş kat daha üstündür" buyurmuştur.

 

İsnadı zayıftır.

 

Muaviye b. Yahya es-Sıddik bunu rivayet te tek kalmıştır.

Halimi: "Zorluk anında yapılan zikir" dedi ve bir sonraki hadisin metnini zikretti.

 

 

 

553- Umare b. Za'kere der ki: Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Yüce Allah: ''Benim gerçek kulum savaşta bile şehid olana kadar beni aklından çıkarmayıp sürekli zikredendir'' buyurdu.''

 

Bu konuda Cübeyr b. Nufeyr rivayetinde şöyle geçer: "Yüce Allah: ''Bilmiş olun ki benim gerçek kulum savaşta bile şehid olana kadar beni aklından çıkarmayıp sürekli zikredendir'' buyurdu. "

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

554- Şam halkından olan Ebu Bekr ve Dahhak der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mescidlerin en hayırlısı hangisidir?" diye sorulunca: "içinde Allah'ın zikri en fazla olandır" buyurdu. "Cenazelerin en hayırlısı hangisidir?" diye sorulunca: "(Hayatta iken) Allah'ı en fazla zikredenidir" buyurdu. "Cihadın en hayırlısı hangisidir?" diye sorulunca: "Kendisinde en fazla Allah'ın zikredildiği cihaddır" buyurdu. "Hangi hacılar daha hayırlıdır?" diye sorulunca: "Allah'ı en çok zikredenleridir" buyurdu. "Mücahidlerin en hayırlısı hangisidir?" diye sorulunca: "Allah'ı en çok zikredenleridir" buyurdu. "Ziyaretçilerin en hayırlısı hangisidir?" diye sorulunca: "Allah'ı en çok zikredenleridir" buyurdu. Hz. Ebu Bekr: "(Allah'ı) zikredenler bütün hayırları alıp gitti o halde" dedi.

 

Sabah namazı vaktinden Güneş'in çıkmasına ve ikindi namazı vaktinden güneşin batmasına olan zikirlerle ilgili rivayetler de vardır

 

Tahric: İsnadında meçhul bir ravi vardır ve mürsel bir hadistir. Ahmed (3/438) ve Taberani, M. el-Kebir (20/186).

 

 

 

555- A'meş bildiriyor: Ashab kıssa konusunda ihtilafa düştü ve Enes b. Malik'e gidip: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kıssa anlatır mıydı?" diye sordular. Bunun üzerine Enes b. Malik şu karşılığı verdi: "(Sadece Allah'a kulluk edilmesi ve herhangi bir şeyin ona ortak koşulmaması için) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kılıç ile gönderildi. Fakat ben onun: ''Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar bir toplulukla Allah'ı zikretmek, benim için dünya ve içindekilerden daha sevimlidir. Yine ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar bir toplulukla Allah'ı zikretmek, benim için dünya ve içindekilerden daha sevimlidif'' buyurduğunu işittim."

 

Tahric: İsnadı munkatı'dır. Çünkü A'meş, Enes'ten hadis işitmemiştir. İbn Adiy, el-Kamil (7/2674).

 

 

 

556- Enes b. Malik. der ki: Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} şöyle buyurdu:

"Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar Allah'{ zikreden bir toplulukla beraber oturmam. benim için üzerine güneş doğan her şeyden daha sevimlidir. Yine ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar Allah't zikreden bir toplulukla beraber oturmam, benim için Hz. İsmaıl'in soyundan her birinin diyeti on iki bin (dirhem) olan sekiz köleyi azat etmemden daha sevimlidir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Beyhaki, Sünen (8/38).

 

 

 

557- Enes der ki: Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} şöyle buyurdu: "Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar Allah't zikreden bir toplulukla beraber oturmam, benim için Hz. İsmail'in soyundan olan dört köleyi azat etmemden daha sevimlidir. Yine ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar Allah'{ zikreden bir toplulukla beraber oturmam, benim için dört köle azat etmemden daha sevimlidir.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ebu Davud 4/74 (3667).

 

 

 

558- Enes der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar Allah'ı zikreden bir toplulukla beraber oturmam, benim için üzerine güneş doğan her şeyden daha sevimlidir. Yine ikindi namazından sonra akşam namazına kadar Allah'ı zikreden bir toplulukla beraber oturmam, benim için Hz. İsmail'in soyundan, her birinin diyeti on iki bin (dirhem) olan sekiz köleyi azat etmemden daha sevimlidir.''

 

Tahric: Katade'nin hadisi hasen, Yezid'in hadisi ise zayıftır. BeyhakI, Sünen (8/79) ve Ebu Ya'la, Müsned 6/199 (3392).

 

 

 

559- Enes b. Malik der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kim ikindi namazını kılar ve akşama kadar" veya: "güneş batana kadar oturup hayırlı şeyler zikrederse bu, kendisi için Hz. İsmail'in soyundan olan sekiz köleyi azat etmesinden daha hayırhdır ...

 

İsnadı zayıftır.

 

es-Saiğ'in rivayetinde ise: "Güneş batana kadar" şeklindedir ve bu konuda (veya diyerek) bir şüpheye düşmemiştir.

 

 

 

560- Kurdus der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından olan ve Bedr savaşına katılan bir adamın şöyle dediğini işittim: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu mecliste oturmam benim için dört köle azat etmemden daha sevimlidir" buyurdu. Kendisine: "Hangi meclisi kastetmektesin?" dediğimde: "Zikir meclisini" buyurdu.

 

Gafiller arasında zikredenler için de aynı şey geçerlidir.

 

Tahric: İsnadın zayıftır. Ahmed, Müsned (3/474).

 

 

 

561- Abdullah b. Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Gafillerin arasında Allah'ı zikreden kimse, firar edenlerin yerine savaşan kimse gibidir. Gafillerin arasında Allah'ı zikreden kimse (şiddetli soğuktan dolayı) yaprakları dökülen ağaçların içinde yeşil bir ağaç gibidir. "

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Hasan b. Arafe 66 (45), el-Hattabi (1/77), İbn Adiy, el-Kamil (5/1745) ve Ebu Nuaym, Hilye (6/181).

 

 

-Yahya b. Süleym: "Darıb ifadesiyle şiddetli soğuk kastedilmektedir" dedi ve hadise şöyle devam etti:- "Gafillerin arasında Allah'ı zikreden kimsenin fasihler ve Acemler sayısınca günahları bağışlanIT. Fasih, Adem oğludur. Acem ise hayvanlardır. Gafillerin içinde Allah'ı zikreden kimseye Allah cennette oturacağı yeri gösterir. "

Beyhaki der ki: Doğrusu da darıb ifadesidir. Saffar'ın kitabında bu şekilde geçmektedir. Onun kitabında bizim rivayetimizde olmayan: "Gafiller arasında Allah'ı zikreden kimse, karanlık evdeki bir kandil gibidir" lafzı da bulunmaktadır.

Ebu Abdullah el-Hafız bunu Ebu Fadl Muhammed b. İbrahim - Ebu Said Muhammed b. Şazan - Muhammed b. Abdilaziz b. Ebi Rizme Yahya b. Süleym kanalıyla devamı aynı isnad ve aynı metinle olmak üzere zikretmiş, ancak rivayetinde: "Yaşlılıktan dolayı yaprakları dökülen" ifadesini kullanmıştır.

 

 

 

 

562- Abdullah b. Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Gafillerin arasında Allah'ı zikreden kimse, firar edenlerin yerine savaşan kimse gibidir. Gafiller arasında Allah'ı zikreden kimse, karanlık evdeki bir kandil gibidir. Gafillerin içinde Allah'ı zikreden kimseye (ölüm anında) Allah cennette oturacağı yeri gösterir ve ondan sonra ona azab edilmez. Gafillerin arasında Allah'ı zikreden kimsenin sevabı çarşıdaki fasihler ve acemler sayının sevabı kadardır. Gafillerin arasında Allah'ı zikreden kimseye Allah nazar eder ve bir daha ona asla azab etmez. Çarşıda Allah'ı zikreden kimseye kıyamet gününde her saçının teli için bir nur vardır ...

 

İsnadı munkatı' ve zayıftır.

 

 

Beyhaki der ki: Ben bunu bu şekilde yazılı buldum. Seleme ve İbn Ömer arasında kimse bulunmamaktadır. Hadis munkatı'dır ve isnadı kavi değildir .

 

 

 

563- Hasan( -ı Basri) der ki: "Çarşıda Allah'ı zikreden kimseye fasihler ve acemler sayısınca sevap vardır.''

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ebu Ubeyd (1/281,282).

 

 

(Ravi) Mübarek: "Fasih ifadesi insan, acem ifadesi ise hayvan manasındadır" dedi.

Ebu Ubeyd: "Konuşamayan her şey acemdir" dedi.

 

 

 

564- Yahya b. Ebi Kesir der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bir adama:

"Ayakta iken, otururken, çarşıda iken veya çölde iken veya nerede olursan ol, Allah'ı zikrettiğin sürece namazdaymiş gibi olursun" buyurdu.

 

İsnadı mu'dal bir hadistir.

 

 

 

565- Ebu Huzeyl der ki: Şüphesiz ki Yüce Allah çarşılarda anılmayı sever. Bu da çok gürültü etmelerinden ve gaflete düşmelerinden dolayıdır. Ben de işim olmadığı halde sadece Yüce Allah'ı zikretmek için çarşıya gitmekteyim.''

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ebu Nuaym, Hilye (4/359).

 

 

 

566- Abdullah b. Amr der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Gaflet şu üç şeyde olur. Biri Allah'ı zikretmekte, biri sabah namazinI kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar geçen sürede ve biri de kişinin ne kadar borca girdiğini düşünmeden ödeyemeyecek kadar borç alması halinde.''

 

Zikir ile meşgul olup da (Allah'tan bir şey) istemekten gaflete düşmek te bunlardan bir tanedir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Fesevi, el-Ma'rifetu ve't-Tarih (2/526,527)

 

 

 

567- Ömer b. el-Hattab der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Yüce Allah: ''Her kimi Beni zikretmek Benden istemekten meşgul ederse, ona isteyenlere verdiğimden daha hayırlısını veririm'' buyurmaktadır.

 

Tahric: İsnadının bir zararı yoktur. Buhari, Halku efali'l-ibad (sh. 69)

 

 

 

568- Cabir b. Abdillah bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Rabb'ından rivayet ederek: "Her kimi beni zikretmek benden istemekten meşgul ederse, ona isteyenlere verdiğimden daha hayırlısını veririm" buyurdu.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

569- Malik b. el-H aris der ki: Yüce Allah: "Her kimi beni zikretmek benden istemekten meşgul ederse, ona isteyenlere verdiğimden daha hayırlısını veririm" buyurmaktadır.2

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir ve maktu' bir hadistir. İbnu'l-Mübarek, Zühd 326 (929).

 

 

 

570. Vefat edinceye kadar Mekke'de yaşamış olan Hüseyin b. Hasan el-Mervezi diyor ki: Süfyan b. Uyeyne'ye Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Arafat'ta en çok ettiğim dua, benden önceki peygamberlerin ''La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehul mulk ve lehul hamd ve huve ala kulli şey'in kadir ='Allah'tan başka ilah yoktur, O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nun Hamd O'nun, O her şeye kadirdir'' şeklindeki dualarıdır" hadisinin açıklamasını sordum. Zira bu zikirdir, dua değildir.

 

Süfyan bana; "Sen Mansur'un, Malik b. el-Haris'ten naklettiği hadisi duydun mu?" dedi. "Evet" dediğimde Süfyan "O, bunun tefsiridir" dedi.

 

Sonra da; "Sen İbnu Cud'an ödeneğini ve istihkakını istemeye geldiğinde, Umeyye b. Ebi's-Salt'ın ne dediğini biliyor musun?" dedi. "Hayır" dedim. Süfyan dedi ki: Ona geldiğinde şöyle dedi; ihtiyaçlarımı sayayım mı yoksa, Cömertliğin bana yeter mi? Zira senin tek kusurun cömertliğin değil mi? Bir gün biri seni överse eğer, Sadece karşı duruşun ona yeter.

 

Süfyan dedi ki: Bu mahluk olduğu halde, cömertlikle nitelendirildiğinde kendisine; "Sana yapılan övgüye karşı çıkman bile, ihtiyaçlarımızı karşılamana yeter" deniliyor. Yaratıcıyı artık sen düşün.

 

Halimi der ki: Bütün bunlar Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her kim çokça zikir ederse nifaktan beri olur" buyurduğunu rivayet edenlerin doğru olduğunu göstermektedir.

Muaz b. Cebel der ki: "Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hangi iman daha üstündür?" dediğimde: "Dilini Allah'ın zikri ile meşgul etmendir" buyurdu.

 

 

 

571- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Şüphesiz ki Allah kelimelerden: ''Sübhanallah, Elhamdu lillah, La ilahe illallah ve Allahu ekber'' sözlerini seçti. Kim: ''Sübhanallah'' derse ona yirmi sevap yazılır ve yirmi günahı silinir. Kim: ''Elhamdu lillah'' derse bu da Allah'ı övmektir ki ona otuz sevap yazılır ve otuz günahı silinir. Kim bir gecede Yüce Allah'ın Kitab'ından on ayet okursa artık gafillerden yazılmaz. Bir gecede yüz ayet okuyan kimse de itaat edenlerden yazılır. "

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Davud 2/1 18 (1398).

 

 

Süheyl der ki: Kardeşim, babamdan, o da Ebu Hureyre'den, o da Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynısım aktarmış ve rivayetinde: "Kim de Allah'ı çok zikrederse nifaktan beri (uzak kalmış) olur" ilavesinde bulunmuştur.

 

 

 

572- Ka'b(u'l-ahbar) der ki: "Kim Allah'ı çok zikrederse nifaktan beri (uzak kalmış) olur."

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir ve maktu.' bir hadistir.

 

 

Bu hadis Hammad - Suheyl b. Ebi Salih - Ebu's-Selil - Ka'b kanalıyla rivayet edilmiştir. Bu da Muemmel'in rivayetinden daha doğrudur. En doğrusunu Allah bilir.

 

 

 

573- İyas el-Cuheni der ki: Muaz b. Cebel: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi iman daha üstündür?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah için sevmen ve Allah için buğz etmendir. Dilini Allah'ın zikri ile meşgul etmendir" buyurdu. Muaz: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlarla birlikte başka nedir?" diye sorunca: "Kendin için istediğini insanlar için de istemen ve kendin için istemediğini insanlar için de istememendir. Ya hayır konuşman veya susmandır. Çünkü cehennem ateşine dökülenler dillerinden dolayı dökülmektedir" buyurdu.

 

Tahric: İsnadında meçhul bir ravi vardır.

 

 

 

574- Muaz b. Enes, babasından bildiriyor: Muaz b. Cebel, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hangi imanın daha üstün olduğunu sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah için sevmen ve Allah için buğz etmendir. Dilini Allah'ın zikri ile meşgul etmendir" buyurdu. Muaz: "Ey Allah'ın Resulül Bunlarla birlikte başka nedir?" diye sorunca: "Kendin için istediğini insanlar için de istemen ve kendin için istemediğini insanlar için de istememendir. Ya hayır konuşman ya da susmandır" buyurdu.

 

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ahmed, Müsned (5/348) ve Taberani, M. el-Kebir (9/191)

 

 

 

575- Ukbe b. Amir bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kendisine Zu'l-Bicadeyn denilen bir adam için: "Bu, kimse evvahtır" buyurdu. Bu adam Kur'an okuyarak ve dua ederek Allah'ı çokça zikrederdi.

 

Tahric: İsnadında hakkında söz olan İbn Lehia bulunmaktadır. Ahmed (4/159) ve Taberani, elKebir 17/295 (813).

 

 

 

576- İbnu'l-Edra' der ki: Bir gece Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) korumak için nöbet tutmaktaydım. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıkıp beni elimden tuttu ve beraber gittik. Mescid'e geldiğimizde bir adamın namaz kıldığını ve adamın sesini yükselttiğini gördü. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu kişi riyakar olabilir" buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Adam namaz kılmaktadır" dediğimde: "Siz yüksek sesle okumakla ibadetin özüne ulaşamazsınız" buyurdu. Yine bir gece çıktı ve benim nöbet tuttuğumu gördü. Yine beni elimden tutarak çıktık. Yine Mescid'e geldiğimizde bir adamın namaz kıldığını ve adamın sesini yükselttiğini gördük. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Sanırım bu kişi riyakardır" dediğimde: "Bu kimse evvahtır" buyurdu. Sonra bu kişinin kim olduğuna bakmak için gittiğimde Abdullalı Zü'n-Necadeyn (çifte çul / kilim salıibi) olduğunu gördüm.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ancak biri hakkında tenkid vardır. Ahmed, Müsned (4/337).

 

Ebu Ahmed der ki: "Bu kişi el-Bicadeyn (çifte çul / kilim salıibi)dir." Beyhaki der ki: "Bu kişi müslüman olduğu zaman giysilerini çıkardı ve annesi ona kıldan bir çul / kilim verdi. Onu iki parçaya bölerek birini izar birini de rida yaptı."

Hadisin isnadı mürseldir.

 

Bu hadis başka bir kanalla Seleme b. el-Ekva'dan: "Bir gece Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nöbetini tutmaktaydım" ibaresiyle başlayarak gelmiş; sonrasında söz konusu hadisi zikredip sonunda: "Baktığımda bu kişinin Abdullah Zü'n-Necadeyn (çifte çul - kilim sahibi) olduğunu gördüm" demiştir.

 

Buhari der ki: Bu hadise itibar edilmez. Sahih olan Cafer b. Avn'ın

rivayetidir .

 

 

 

577- Edra' el-Eslemi anlatıyor: Bir gece Resulullah'ın {Sallallahu aleyhi ve Sellem} nöbetini tutmak. için geldiğimde Abdullah Zu'l-Bicadeyn'in Mescid'de yüksek sesle Kur'an okuduğunu gördüm. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma çıkınca: "Ey Allah'ın Resulü! Annem babam sana feda olsun. Bu riyakarlık değil midir?" dediğimde: "Allah korusun! Bu, Abdullah Zu'l-Bicadeyn'dir" buyurdu. Sonra bu kişi Medine'de vefat etti. Naşı kaldırıldığı zaman Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem}: "(Onu taşırken fazla sarsmayın) ona yumuşak davranın; zira Allah da ona şefkat (ve rahmeti) ile muamele etmiştir" buyurdu. Sonra mezarın kazılmasında hazır bulundu ve: "Mezarını geniş yapın, Allah ona bolluk versin" buyurdu. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bir kişi: "Ey Allah'ın Resulü! Onun için üzüldün mü?" diye sorunca: "(Evet. çünkü) o, Allah ve Resulü'nü severdi" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Mace 1/497 (1559).

 

 

 

578- Cabir b. Abdillah der ki: (Medine'de) halk mezarlıkta bir ışık görüp mezarlığa gidince orada Resulullah'ın {Sallallahu aleyhi ve Sellem} bulunduğunu gördüler. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Arkadaşınızı bana verin" diyordu. Baktıklarında bu kişinin zikrederken sesini yükselten evvih adam olduğunu gördüler.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ebu Davud 3/513 (3164).

 

 

 

579- Cabir bildiriyor: Adamın biri zikir ederken sesini yükseltirdi. Bir adam: "Bu kişi sesini alçaltsa" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu, evvah (yaıvanp yakaran) biridir" buyurdu. Bu adam öldükten sonra bir kişi bunun mezarında bir ışık görünce, oraya gitti. Mezarda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bulunduğunu ve: "Arkadaşınızı bana getirin" buyurduğunu gördü. Baktığında mezardaki kişinin zikir ederken sesini yükselten kişi olduğunu gördü.

 

Tahric: İsnadı hasenilir. Hakim, Müstedrek (1/368)

 

Bu konuda gelen Ebu Zer rivayetinde şu ibare geçmektedir: Bir adam Beyt'i tavaf ederken duasında: "Evveh, evveh" diyordu. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu kişi evvah biridir" buyurdu. Bir gece dışarı çıktığımda Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mezarlıkta olduğunu ve yanında ışıklarla bu adamı defnettiğini gördüm.

 

 

 

580- Şu'be bildiriyor: Ebu Yünus: "Mekke'de kendisine Vakkas denilen bir adamın Ebu Zer'den naklederek şöyle dediğini işittim" dedi ve bir önceki hadisin aynısını aktardı.

 

Tahric: İsnadı mu'dal bir hadistir. Hakim (1/368) ve Taberi, Tefsir (11/50,51)

 

 

 

581- İbn Mes'üd der ki: "Şüphesiz ki esas evvah, Hz. İbrahim'dir. Evvah demek, çokça dua eden kimse demektir.''

 

Tahric: İsnadı hasendir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (11/517), İbn Cerir, Tefsir (11/47) ve Taberani, M. el-Kebir 9/233 (9004)

 

 

 

582- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Üç kişi vardır ki Allah onların duasını geri çevirmez. Bunlar Allah'ı çokça zikredenlerin duasl, mazlumun duası ve adaletle hükmeden liderin duasıdır.''

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

583- Ebu Said el-Hudri der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! İnsanların en yüksek dereceli olanı kimlerdir?" diye sorulunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ı (çokça) zikredenlerdir" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Tirmizi 5/458 (3376).

 

 

 

584- Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Altın ve gümüşü Allah yok etsin. Sizden (mal edinmek isteyen) biri, zikir edici bir dil, şükür edecek bir kalb ve ahiretle ilgili işte ona yardım edecek bir eş edinsin" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıft:ır, Tirmizi 5/277 (3094) ve İbn Mace 1/596 (1856)

 

 

Halimi: "Bu da bize Allah', zikretmenin imandan olduğunu gösteriyor" diyerek sözüne devam etti ve sonunda: "Eğer Allah'ı zikretmek dediğim gibi ise kulun bunu muhafaza etmesi gerekmektedir. Sonra faziletli bildiği zikirleri etmesi gerekir. Bunu devam etmemiz konusunda da bize Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayetler gelmiştir" dedi.

Beyhaki der ki: Bu konuda Kitabu'd-Da'vat'ta birçok rivayetlerde bulunduk. Biz de burada bunun bir kısmına işaret etmekteyiz.

 

 

 

585- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Dilde hafif olan terazide ağır basan ve Rahman'ın katında sevgili olan iki kelime vardır, Bunlar: ''Sübhanallahi ve-bi-hamdihi (=Allah'ı hamd ile tesbih ederim), Sübhanallahi'l-azım (=Azametli Allah'ı hamd ile tesbih ederim)'' kelimeleridir"

 

İsnadı sahihtir

 

Buhari bunu Sahih'te Ebu Hayseme kanalıyla ve Müslim, Kureyb İbn Fudayl kanalıyla aktarmışlardır, Tahric: Buhari (7/168, 8/219) ve Halku efali'l-ibad (31) ve Müslim (3/2072),

 

 

 

586- Abdullah b. es-Samit bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Zer'i hastalığında ziyaret etmişti veya Ebu Zer, Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ziyaret etmişti. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Annem babam sana feda olsun. Allah katında en üstün sözler hangi sözlerdir?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ın melekleri için seçtiği: ''Sübhane Rabbı ve-bihamdihi, Sübhane Rabbı ve-bihamdihi (= Rabbime hamd ederek O'nu tüm noksanlıklardan tenzih ederim)'' sözleridir" buyurdu.

 

Tahric: İsnadında hakkında söz olan bir ravi vardır. Ancak sahih bir hadistir. Müslim (3/2093, 2094).

 

 

 

587- Ebu Eyyub el-Ensarl'nirı bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kim günde on defa: ''La ilahe illallahu vahdehu la şerike lehu, Lehul-mülkü ve lehul-hamdu ve huve ata külli şey'in kadir (=Allah'tan başka ilah yoktur. ° tektir ve ortağı yoktur. Mülk onundur ve hamd onadır. O, her şeye gücü yetendir) '' derse on" veya: "bir köleyi azat etmiş gibi sevap alır." Buradaki şüphe (ravi) Davud'a aittir.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. İbn Ebi Şeybe, Musannef (10/301, 13/460), İbnu'l-Mübarek, Zühd sh. 397 (1124) ve Taberani,M. el-Kebir 4/195 (4016,4019).

 

Buhari'nin bildirdiğine göre Musa: "Vuheyb bize Davud'dan şöyle nakletti" demiş ve söz konusu hadisi aktarmıştır.

 

 

 

588- Ebu Eyyub der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kim günde on defa: ''La ilahe illallahu vahdehu la şerıke lehu, Lehul-mülkü ve lehul hamdu ve huve ala kü/li şey'in kadir (=Allah'tan başka ilah yoktur. O tektir ve ortağı yoktur. Mülk onundur ve hamd onadır. O her şeye gücü yetendir)'' derse dört köleyi azat etmiş gibi sevap alır ...

 

Tahric: İsnadı hasendir. Nesal, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (113)

 

Amir der ki: Rabi'a: "Sana bunu kim rivayet etti?" dediğimde: "Abdurrahman b. Ebi Leyla, Eyyub kanalıyla Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu rivayet etti" karşılığını verdi. Ali b. Asım da İsmail kanalıyla aynısını söylemiştir.

 

 

 

589- Amir(-i Şabi) bildiriyor: Rabi' b. Huseym: "Kim on defa: ''La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh. Lehul-mülkü ve lehul-hamdu ve huve ala külli şey'in kadir (=Allah'tan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. Mülk onundur ve hamd onadır. O her şeye gücü yetendir)'' derse dört köleyi azat etmiş gibi sevap alır" dedi. Kendisine: "Bunu sana kim bildirdi?" diye sorulunca: "Amr b. Meymun" karşılığını verdi. Bunun üzerine Amr'ı bulup: "Bunu sana kim bildirdi?" dedim. O da: "Abdurrahman b. Ebi Leyla" karşılığını verdi. Abdurrahman b. Ebi Leyla'yı bulup: "Bunu sana kim bildirdi?" dediğimde: "Ebu Eyyub, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem)"

karşılığını verdi.

 

Tahric: İsnadının bir zararı yoktur. Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (113)

 

Buhari der ki: İsmail bu hadisi Amir eş-Şabi kanalıyla Rabi'den kendi sözü olarak rivayet etti.

Buhari ve Müslim bunu İbn Ebi's-Sefer kanalıyla Amir eş-Şabi'den rivayet ettiler. Rabi'ye: "Bunu kimden işittin?" dediğimde: "Amr b. Meymun'dan işittim" karşılığını verdi. Amr b. Meymun'e: "Bunu kimden işittin?" dediğimde: "İbn Ebi Leyla'dan işittim" karşılığını verdi. Bunun üzerine İbn Ebi Leyla'ya gittiğimde (ve: "Bunu kimden işittin?" dediğimde):

"Eyyub'dan işittim. O da Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işitmiştir"

dedi.

 

Tahric: Buhari (7/161) ve Müslim (3/2071, 2072).

 

Da'vat kitabında tahrici yapılmıştır. Buhari der ki: A'meş ve Husayn bunu Hilal'dan, o da Rab'l'den, o da Abdullah'tan kendi sözü olarak aktarmıştır.

 

 

 

590- Hilal b. Yesaf der ki: Ne zaman Rabi! b. Huseym'in yanında oturduysak son sözü mutlaka şöyle olmuştur: "İbn Mes'ud: ''Kim günün başlangıcında on defa: "La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh. Lehulmülkü ve lehul-hamdu ve huve ala külli şey'in karur (=Allah'tan başka ilah yoktur. O tektir ve ortağı yoktur. Mülk onundur ve hamd O'nadır. O, her şeye gücü yetendir)" derse Hz. İsmaıl'in soyundan dört köleyi azat etmiş gibi sevap alır'' dedi."

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

591- Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Kim günde yüz defa: ''La ilahe illallahu vahdehu la şerıke leh. Lehul-mülkü ve lehul-hamdu ve huve ala külli şey'in kadir (=Allah'tan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. Mülk, onundur ve hamd onadır. O, her şeye gücü yetendir)'' derse on köleyi azat etmiş gibi sev ap alır. Ona yüz sevap yazılır ve yüz günahı silinir. O gün akşama kadar onu ateşten korur. Onun okuduğundan daha fazlasını okuyan kimse dışında hiç kimse onun amelinden daha üstün bir amelle gelemez. Kim de yüz defa: ''Sübhanallahi ve-bi-hamdihi (=Allah'l hamd ile tesbih ederim)'' derse günahları denizin köpükleri kadar olsa bile artik bağışlanır. "

 

İsnadı sahihtir.

 

Ebu Abdullah el-Hafız'ın, Ebu Bekr b. İshak kanalıyla İsmail b. Kuteybe'den bildirdiğine göre Yahya b. Yahya: "Malik'e bu hadisi okudum" demiş ve söz konusu hadisin aynısını aktarmıştır. Ancak rivayetinde: "Ateşten korur" ifadesi yerine: "Şeytandan korur" ifadesini kullanmıştır.

Buhari bunu Sahih'te Ka'nebi kanalıyla(7/167) ve Müslim bunu Yahya b. Yahya kanalıyla aktarmıştır. Müslim (3/2071)

 

 

 

592- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sübhanallahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber (=Allah 'ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür)" demem benim için üzerine Güneş doğan her şeyden daha sevimlidir" buyurdu.

 

Tahric: İçinde Ahmed b. Abdilcebbar el-Utilridi'nin bulunması sebebiyle isnadı zayıftır. Ancak sahih bir hadistir.

 

Müslim bunu Sahih'te Ebu Bekr ve Ebu Kureyb kanalıyla Muaviye'den aktarmıştır.- Müslim (3/2072)

 

 

 

593- Mus'ab b. Sa'd, babasından bildiriyor: Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} yanında oturanlara: "Sizden biri günde bin sevap kazanmaktan aciz midir?" buyurunca, orada oturanlardan bir adam: "Bizden biri nasıl bin sevap kazansın ki?" diye sordu. Bunun üzerine Allah Resulü {Sallallahu aleyhi ve Sellem}: "Yüz defa tesbih etsin. Böylece kendisine bin sevap yazılır ve bin günahı silinir" buyurdu.

 

Tahric: İsnadının bir zararı yoktur ve sahih bir hadistir. Müslim, Sahih 3/2073 (2698).

 

 

 

594- Semure b. Cundub der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah katında sözlerin en güzeli dört tanedir. Bunlar: ''La ilahe illallahu vallahu ekber (=Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür)'' ve: ''Sübhanallahi velhamdulillahi (=Allah'ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur)'' sözleridir. Bunlardan hangisiyle başlarsan başla, bir zararı yoktur." Sonrasında ravi söz konusu hadisi aktardı.

 

İsnadı sahihtir.

 

Müslim bunu Sahih'te Ahmed b. Ytinus kanalıyla rivayet etti. - Müslim,edeb (2/1685). 

 

 

 

595- Aişe binti Sa'd b. Ebi Vakkas, babasından bildiriyor: Kendisi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bir kadının yanına girmişti. Kadın önüne hurma çekirdekleri veya çakıl taşları koymuş ve onlarla tesbih çekiyordu. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana bundan daha kolay veya daha üstün olan bir şeyi haber vereyim mi?" buyurdu ve şöyle devam etti: "Allah'ın gökyüzündeki yaratıkları sayısınca Sübhanallah, yeryüzündeki yaratıkları sayısınca Sübhanallah. bunlar arasındaki yaratıkları sayısınca, Sübhanallah, bütün yaratıkları sayısınca Sübhanallah, yine onlar miktarınca Allahu ekber, yine onlar miktarınca Elhamdu lillah, yine onlar miktarınca La ilahe illallah, yine onlar miktarınca La havle vela kuvvete illa billahi'l-Aliyyi'l-Azim, demektir.''

 

Tahric: İsnadında tanımadığım ravi vardır. Ebu Davud 2/169 (1500), Tirmizi 5/562 (3568) ve Nesai, Amelu'l-Yeym ve'l-Leyle (166).

 

Başka bir kanalla yukarıdaki hadisin aynısı nakledilmiştir; ancak rivayetinde: "De ki!" ibaresi geçmiştir.

 

 

 

596- İbn Abbas bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir sabah namazından sonra Cuveyriye binti'l-Haris el-Huzaiyye'nin yanından çıktı. Onun ismi Berre iken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun adını değiştirdi ve Cuveyriye adını verdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Berre'nin yanından çıktı" denilmesinden hoşlanmıyordu. Cuveyriye, Mescid'de -ravi bir defa da: "Namazgahında" dedi- idi. Güneş yükseldikten sonra Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geri döndü ve: "Ben çıktığım zamandan beri sen burada mısın?" diye sordu. Cuveyriye: "Evet" cevabını verince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Halbuki ben senden ayrıldıktan sonra dört kelime söylemiş ve onları üç kere tekrarlamıştım. Eğer o kelimeler senin söylediklerinle tartılsa onlardan daha ağır gelir. Bu da: ''Yaratıkların sayısınca, zatının razı olacağı sayısınca, Arş'ının ağırlığınca ve kelimelerinin mürekkebi miktarınca ''Sübhanallahi ve-bihamdihi'' demektir. "

 

Ravileri güvenilirdir.

 

Müslim bunu sahih'te Süfyan kanalıyla aktarmıştır. - Müslim (3/2090)

 

 

 

597- Ebu Said bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baki kalacak salih amellerden olan sözleri çokça söyleyin" buyurdu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Onlar nelerdir?" diye sorunca: "Mes'eledir" buyurdu. Ashab: "Bunlar nelerdİr?" diye sorunca da: "Tekbir, tesbih, tehlil ve velhamdu lillahi ve la havle vela kuvvete illa billah sözleridir" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Hibban (2332), Hakim, Müstedrek (1/512), Ahmed, Müsned (3/75), Ebu Ya'la 2/524 (1384) ve Beğavi, Şerh es-Sünne (564).

 

 

 

598- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kalkanlarınızı alın" buyurunca: "Ey Allah'ın Resulü! Gelen düşman mı var?" dedik.. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, ateşe karşı kalkanlarınız: ''Sübhanallahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber (=Allah'ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür)'' sözleridir. Bu sözler kıyamet gününde önümüzde, arkamızda, sağımızda ve solumuzda olacaktır. Bunlar baki kalacak salih amellerdir. ..

 

Tahric: İsnadı hasendir. Nesal, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (848)

 

 

 

599- Abdullah (b. Mes'üd) bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah aranızda rızıklarınızı taksim ettiği gibi ahlakınızı da taksim etmiştir. Allah malı hem sevdiğine, hem de sevmediğine verir. imanı ise sadece sevdiğine verir. Bir kulu sevdiği zaman ona imanı verir. Cimriliğinden dolayı infakta bulunamayan, gece kalkıp ibadet edememekten korkan ve korkaklığından dolayı düşmanla cihad edemeyen kimse çokça: ''Sübhanallahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber (=Allah 'ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür)'' desin. Bunlar kıyamet gününde önümüzde, arkamızda, sağımızda ve solumuzda olacaktır. Bunlar baki kalacak salih amellerdir ...

 

Tahric: İsnadında tanımadığını ravi vardır. Hakim, Müstedrek (1/34), Ebu Nuaym, Hilye (4/165, 166, 5/35), Ahmed, Müsned (1/387), Beğavl, Şerh- es-Sünne (8/10), İbnu'l-Cevzi, nel el-Mütanahiye (2/352), İbnu'l-Mübarek, Zevaid ez-Zühd 399 (1134), İbn Ebi Şeybe, Musannef (3/294) ve Taberani, M. el-Kebir 9/229 (8990).

 

 

 

600- Ali b. Ebi Talib der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımıza geldi ve ayağını benimle Fatıma'nın arasına koyup bize yatağımıza girdiğimiz zaman diyeceğimiz kelimeleri öğretti. Bu kelimeler otuz üç defa tesbih edip, otuz üç defa hamd edip, otuz dört defa da tekbir getirmekti."

 

Ravi der ki: Ali: "Daha sonra bunları asla bırakmış değilim" dedi. Bir adam kendisine: "Sıffin gecesinde de mi?" diye sorunca: "Sıffin gecesinde de bırakmadım" karşılığım verdi.

 

İsnadı hasendir ve sahih bir hadistir.

 

Buhari bunu Sahih'te Mücahid ve Hakem kanalıyla Abdurrahman'dan aktarılmıştır.- Buhari (6/193)

 

 

 

601- İmran b. Husayn der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden biri her gün Uhud dağı kadar sevap işlemekten aciz midir?" diye sorunca, ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Her gün Uhud dağı kadar sevap işlemeye kimin gücü yeter?" karşılığım verdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Buna hepinizin gücü yeter" buyurunca: "Ey Allah'ın Resulü! Bu amel nedir?" dediler. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu amel şu sözlerdir ki, ''Sübhanallah kelimesi(nin sevabı) Uhud dağından daha büyüktür. La ilahe illallah (ın sevabı) Uhud dağından daha büyüktür. Allahu ekberOn sevabı) Uhud dağından daha büyüktür" buyurdu.

 

İsnadında inkıta vardır.

 

Halimi der ki: Bu zikirleri namazlardan sonra ve tesbih namazından sonra yapmak nafile kılındı. isnadını Da'vat kitabında zikrettik.

 

 

 

602- Ebu Rafi der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Abbas'a: "Ey amca! Sana akrabalık bağı dolayısıyla bir iyilikte bulunayım mı? Sana bir bağışta bulunayım mı? Seni faydalandırayım mı?" buyurunca, Abbas: "Evet, ey Allah'ın Resulü!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Dört rekat namaz kıl ve her rekatta Fatiha ile beraber bir sure oku. Okuma bitince rüku'ya varmadan önce on beş defa: ''Allahu ekber velhamdu lillahi ve Sübhanaılahi vela ilahe illallah'' de. Sonra rüku'da iken bunu on defa söyle. Rüku'dan kalktığın zaman secdeye varmadan önce on defa söyle. Sonra secdede iken on defa söyle. Sonra başını secdeden kaldır ve on defa daha söyle. ikinci secdeye vardığında yine on defa söyle. ikinci secdeden kalkınca ayağa kalkmadan önce yine on defa söyle. Böylece bu tesbihlerin sayısı her rekatta yetmiş beş eder. Dört rekatta da üç yüz tesbih eder. Günahların Alic çölü kumları sayısınca olsa bile Allah onları bağışlar." Abbas:

"Ey Allah'ın Resulü! Bunu her gün yapmaya kimin gücü yeter?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer buna güç yetiremezsen haftada bir yap. Haftada bir yapmaya güç yetiremezsen ayda bir yap. Eğer ayda bir yapmaya güç yetiremezsen yılda bir kez yap" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Tirmizi 2/350 (482), İbn Mace 1/442 (1386, 1387) ve Ebu Davud 2/67 (1297).

 

Beyhaki der ki: Bu hadisi Ebu İsa et-Tirmizi, Kitabu'l-Cami'de bu isnad ile aktarmıştır. Ebu Davud ise Da'vat ile Sünen kitaplarımızda zikretmiş olduğumuz isnad ile rivayet etti. Abdullah b. el-Mübarek bu namazı kılardı. Salih kimseler de bunu birbirlerinden (örnek) alarak devam ettiler. Bu da merfu olan hadisi desteklemektedir. Muvaffakiyet Allah'tandır .

 

 

 

603- Ebu Vehb Muhammed b. Muzahim der ki: Abdullah b. elMübarek'e tesbih namazını sorduğumda şöyle dedi: "Tekbir getirdikten sonra: ''Sübhaneke Allahumme ve bi-hamdik ve tebarakesmük ve teala ceddük vela ilahe ğayrük (= Allahım! Seni hamd ile her türlü eksikliklerden tenzih ederim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur)'' dersin. Sonra on beş defa: ''Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber (=Allah'ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür)'' dersin. Sonra Eüzü Besmele çeker ve Fatiha Süresi ile bir süre daha okursun. Sonra on defa: ''Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber'' dersin. Sonra rüküya varır ve rüküda bunu on defa söylersin. Rüküdan kalktığın zaman yine on defa söylersin. Sonra secde eder ve secde de on defa söylersin. Secdeden kalktığında yine on defa söylersin. İkinci secde de yine on defa söylersin. Secdeden kalktığında yine on defa söylersin. Bu şekilde dört rekat kılarsın. Böylece bu tesbihlerin sayısı her rekatta yetmiş beş tesbih eder. (Dört rekatta da) üç yüz tesbih eder. Eğer kişi bu namazı gece kılacak olursa iki rekatta bir selam vermesi daha faziletlidir. Eğer gündüz kılarsa iki rekatta dilerse selam verir, dilerse de vermez."

 

Tahric: Tirmizi (2/348).

 

Beyhaki der ki: ibnu'I-Mübarek tesbih edilecek yerleri bu şekilde seçmiştir. Sanırım sonunda: "Secdeden kalktığında yine on defa söylersin" lafzı katibin yazdığı fazlalıktır. Çünkü bu olmadan tesbih sayısı yetmiş beş yapmaktadır.

 

 

 

604- Abdullah b. Amr der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu: "Sana bir bağışta bulunayım mı? Sana bir şey vereyim mi? Seni ödüllendireyim mi? Dört rekat namaz vardır ki onu kılan kimsenin gelmiş geçmiş, küçük. büyük, bilerek veya bilmeyerek işlemiş olduğu günahları bağışlanır. Namaza tekbir ile başlar ve kıraatten önce on beş defa: ''Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber (=Allah'ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür)'' dersin. Sonra Fatiha Suresi ile bir sure daha okur ve bunu on defa daha söylersin. Sonra rüku'ya varır ve rükuda bunu on defa söylersin. Rüku'dan kalktığın zaman yine on defa söylersin. Sonra secde eder ve secde de on defa söylersin. Secdeden kalktığında yine on defa söylersin. ikinci secde de yine on defa söylersin." Abbas: "Buna kimin gücü yeter?" deyince: "Kişi bunu senede bir defa veya ayda bir defa veya haftada bir defa yaparsa veya ihlas Suresi'ni okursa yeterlidir" buyurdu.

 

Taheric: İsmidı zayıftır. Ebu Davud, Sünen 2/68 (1298) ve Beyhaki, Sünen (3/252).

 

 

Beyhaki der ki: Bu hadis, İbnu'l-Mübarek'ten zikretmiş olduğumuz hadise uygun düşmektedir.

Kuteybe b. Said'in Yahya b. Süleym kanalıyla İmran b. Müslim'den bize bildirdiğine göre Ebu'l-Cevza: "Abdullah b. Amr b. el-As yanımda konakladı" demiş ve bu hadisi zikretmiştir. Ancak merfu olması konusunda muhalefet etmiş ve hadisi Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dayandırmamıştır. Ayrıca kıraatten önceki tesbiliatı zikretmemiştir. Tesbiliatı kıraatten sonra zikretmiştir. Diğer ravilerin de zikretmiş olduğu gibi tesbiliatın Tahiyyat'ta yapılmasını zikretmiştir. En doğrusunu Allah bilir. Amr b. Malik ve başkaları bunu Ebu'l-Cevza'dan mevklif olarak aktarmıştır.

 

 

      

605- Abdullah b. Arın der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İki haslet vardır ki bunlara devam eden her müslüman mutlaka cennete girer. Bunlar kolay şeylerdir, ama bunlarla amel edenler azdır" buyurdu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar nelerdir?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kişi (her) namazından sonra on defa tesbih eder, on defa tekbir getirir ve on defa hamd eder. Bunlar dilde yüz elli (sevap) Mizan'da ise bin beş yüzdür. Kişi yatağına girdiği zaman yüz defa tesbih, hamd ve tekbir okur. Bu da dilde yüz (sevap) Mizan'da ise bindir. Hangi biriniz bir günde iki bin beş yüz günah işler ki!" Ben, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu zikirlerin sayısını parmakları ile saydığını (hesapladığını) gördüm. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Kişi bunları niçin yapamasın ki?" deyince: "Şeytan sizden birinize (namazda iken) gelip ta ki bunları zikretmeden namazı bitirene ve zikretmeden uyuyana kadar: ''Falan falan ihtiyacını hatırla'' der" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Ebu. Davud 5/309 (5065), Tirmizi 5/478 (3410), İbn Mace 1/299 (926) ve Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (813)

 

 

 

606- Kab b. Ucre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Namazın ardından söylenecek kelimeler vardır ki, onları her farz namazın ardından söyleyen veya yapan kimse, hiçbir zaman hüsrana uğramaz. Bunlar da otuz üç defa tesbih etmek. otuz üç defa hamd etmek ve otuz üç defa da tekbir getirmektir ...

 

Tahric: Müslim (1/418)

 

 

 

607- Ebu Hureyre der ki: Ebu Zer: "Ey Allah'ın Resulü! Mal sahipleri (zenginler) sevapları alıp gittiler. Oysa onlar da bizim kıldığımız gibi namaz kılıyor ve bizim gibi oruç tutuyorlar. Ancak onların kendisiyle tasaddukta bulundukları malları vardır. Bizim ise tasadduk edeceğimiz malımız yoktur" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ebu Zer! Sana, söylemen halinde kendileriyle seni geçenleri geçeceğin ve senin yaptığını yapmayan (o sözleri söylemeyen) hiç kimsenin senin ardından yetişemeyeceği birkaç söz öğreteyim mi?" buyurdu. Ebu Zer: "Evet, ey Allah'ın Resulü!" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Her (farz) namazın ardından otuz üç defa tekbir getirir, otuz üç defa hamd eder ve otuz üç defa tesbih okursun. Sonunu da: ''La ilahe illallahu vahdehu la şerıke lehu, Lehul-mülkü ve lehul-hamdu ve huve ala külli şey'in kadir (=Allah 'tan başka ilah yoktur. O tektir ve ortağı yoktur. Mülk onundur ve hamd onadır. O her şeye gücü yetendir)" sözleriyle bitirirsin. ''

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ebu Davud 2/172 (1504) ve Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (147151).

 

 

Başka bir kanalla yukarıdaki hadisin aynısı nakledilmiştir. Ata b. Yezid, Ebu Hureyre kanalıyla aynısını aktarmıştır. Bu kanalla Müslim, Sahih'te rivayet etti. - Müslim 1/418 (579).

 

 

 

608- Ebu Hureyre bildiriyor: Ashab, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mal sahipleri (zenginler) yüksek dereceleri ve daimi nimetleri alıp gittiler" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu nasıl olmaktadu?" diye sordu. Ashab: "Onlar da bizim kıldiğımız gibi namaz kılıyor ve Allah yolunda cihad ettiğimiz gibi cihad ediyor. Ancak onların kendisiyle tasaddukta bulundukları malları vardır. Bizim ise (tasadduk edeceğimiz) malımız yoktur" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişirsiniz ve sizden sonrakileri geride bırakırsınız. Üstelik hiç kimse sizin bu yapacağınızı yapmadıkça sizden daha faziletli olamaz. Her (farz) namazın ardından on defa tekbir getirir, on defa hamd eder ve on defa tesbih okursunuz" buyurdu.

 

İsnadı sahihtir.

 

Buhari bunu Sahih'te İshak - Yezid kanalıyla aktarmıştır. --- Buhari (7/151) ve Müslim (1/416).

 

 

 

609- Abdullah b. Ebi Evfa bildiriyor: Bir adam Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip Kur'an'dan bir şey ezberleyemediğini söyledi ve kendisine (namazda) yetecek kadar Kur'an'dan bir şeyler öğretmesini istedi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O zaman sen: ''Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vefa kuvvete illa billah (=Allah'( her türlü eksikliklerden tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür. O'ndan başka gerçek güç ve kuvvet sahibi yoktur)'' de" buyurdu.

 

Tahric: Ebu Davud 1/521, 538 (832), Ebu Davud et-Tayalisi, Müsned (109), Nesai (3/143), Tirmizi (2/102) ve Beyhaki, Sünen (2/102, 345)

 

 

 

610- Enes der ki: Bir bedevi Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Bana hayırlı bir şey öğret" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu elinden tutup: "Sen: "Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber (=Allah'ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür)'' de" buyurdu. Bunun üzerine bedevi elini kapattı ve (gitti) bir müddet düşündükten sonra geri geldi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tebessüm ederek: "Biçare adam düşündü ve geri geldi" buyurdu. Bedevi: "Ey Allah'ın Resulü! "Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber" sözleri Allah'adır. Ya bana ne vardır?" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu karşılığı verdi: "Ey bedevi! Sen: ''Sübhanallahi'' dediğin zaman Allah: ''Doğru söyledin'' buyurur. Sen: ''Velhamdu tillahi'' dediğin zaman, Allah: ''Doğru söyledin'' buyurur. Sen: ''Allahu ekber'' dediğin zaman Allah: ''Doğru söyledin'' buyurur. Sen: ''Allahım! Beni bağışla'' dediğin zaman, Allah: ''Bağışladım'' buyurur. Sen: ''Allahım! Bana merhamet et'' dediğin zaman Allah: ''Merhamet edeceğim'' buyurur. Sen: ''Allahım! Beni rızıklandır'' dediğin zaman Allah: ''Seni rızıklandıracağım'' buyurur." Bunun üzerine bedevi yedi parmağını kapatarak çekip gitti.

 

İsnadının bir zararı yoktur.

 

 

 

611- Sa'd'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Zün-Nun'un (Hz. Yunus'un) balığın karnında etmiş olduğu dua: ''La ilahe illa ente Sübhaneke inni kuntu mine'z-zalimin'' (Senden başka ilah yoktur. Seni tüm eksikliklerden tenzih ederim. Muhakkak ki zalimlerden oldum) şeklindeydi. Sıkıntıda olan bir Müslüman bununla dua ettiği zaman Allah mutlaka duasını kabul buyurur.''

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi 5/529 (3505) ve Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (655,656).

 

 

 

612- Ümmü Hani' binti Ebi Talib der ki: Günlerden bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana uğrayınca: "Ey Allah'ın Resulü! Ben yaşlandım ve zayıf düştüm -Ravi: "Veya buna benzer bir şeyler söyledi" dedi- Bana oturarak yapabileceğim bir amel söyle" dedim. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yüz defa Allah'ı tesbih et. Çünkü bu (sevap olarak) ismail'in soyundan yüz köle azad etmeye denktir. Yüz defa Allah'a hamd et. Bu da (sevap olarak) kişinin Allah yolunda (savaş için) gemlenmiş ve eğer vurulmuş yüz at hazırlamasına denktir. Yüz defa tekbir getir. Bu da (sevap olarak) yüz deve kurban etmeye denktir. Yüz defa: ''La ilahe illallah'' de." Musa der ki: Sanırım Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu da (sevap olarak) yeryüzü ve gökyüzü arasını doldurur. O gün senin gibi diyen kişi dışında hiç kimsenin ameli senin amelin gibi yükseltilmez" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (844) ve İbn Mace 2/1252 (3810).

 

 

 

613- Zeyd b. Erkam bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her namazın ardından şöyle dua ederdi: "Ey bizim ve her şeyin Rabbi olan Allahım! Senin yegane Rab olduğuna ve ortağının olmadığına ben şahidim. Ey bizim ve her şeyin Rabbi olan Allahım! Ben. Muhammed'in senin kulun ve Resulün olduğuna şahidim. Ey bizim ve her şeyin Rabbi olan Allahım! Ben bütün kulların kardeş olduğuna şahidim. Ey bizim ve her şeyin Rabbi olan Allahım! Beni ve ailemi dünya ve ahirette sürekli olarak sana ihlasla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi Allahım! (Beni kabul etmek üzere) dinle ve kabul buyur. Allahu ekber. Allahu ekber, Allah göklerin ve yerin nurudur. Allah bana yeter ve ne güzel vekildir. Allahu ekber, Allahu ekber."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Davud 2/174 (1508) ve Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle 5/239 (5122).

 

 

 

614- Abdullah b. Cafer der ki: Hz. Ali bana, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine sıkıntılı anlarında ve bir musibete maruz kaldığında söylemesi için öğretmiş olduğu şu zikri öğretti: "La ilahe illallahu el-Halimu'I-Kerim. Sübhanallahi ve tebarekellahu Rabbu'I-Arşi'I-Azim. Elhamdu lillahi Rabbi'I•Alemin (=Halım ve Kerım olan Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah her şeyden yüce ve mukaddestir. Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah çok hayır sahibidir. Bütün hamdler dlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur) ...

 

Tahric: İsnadı hasendir. Buhaıi (7/154).

 

 

 

615- Mus'ab bildiriyor: Abdulmelik b. Mervan Medine'deki valisi Hişam b. İsmail'e: "Bana ulaşan habere göre Hasan b. el-Hasan, Irak ahalisiyle mektuplaşmaktadır. Bu mektubum sana yetiştiği zaman ona birirıi gönder ve onu getirip gelsin" diye bir mektup yazdı. Hasan b. el-Hasan yanına getirildiğinde kendisi bir şeyle meşguldü. Bunun üzerine Ali b. el-Hüseyn kalkıp Hasan'a: "Ey amca oğlu! Ferahlatan sözleri söyle" diyerek şu zikri söyledi: "La ilahe illallahu el-Halimu'l-Kerim. La ilahe illallahu Aliyyu'l-Azim. Sübhanallahi Rabbi's-Semavati's-Seb'i ve Rabbü'l-Arşi'l-Azim. Elhamdu lillahi Rabbi'ı-Alemin (=Halim ve Kerim olan Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Yüce Allah'tan başka ilah yoktur. Yedi semanın ve Büyük Arş'ın Rabbi Allah her şeyden münezzehtir. Bütün hamdler alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur)." (O da bunları zikredince) Hişam b. İsmaIl kendi adamına bakarak: "Yalan söylenerek mağdur edilmiş bir yüz görmekteyim. Onu serbest bırakın. Bu konuyla ilgili olarak müminlerin emirine müracaat edelim" dedi.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

616- Abdullah b. el-Muharik b. Süleym, babası kanalıyla Abdullah b. Mes'lid'un şöyle dediğini bildirir: "Size bir şeyanlattığımızda, Allah'ın Kitabı'ndan bu söylediklerimizi destekleyen ayetler de gösteririz. (Müslüman) kul: ''Sübhanallahi ve bi-hamdihi. Elhamdu lillahi ve La ilahe illallahu vallahu ekber. Ve tebarekellahu (=Allah'ı hamd ile tesbih ederim. Allah'a hamd olsun, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah yücedir. Allah mukaddestir)'' dediği zaman, bir melek bu sözleri alıp kanadının altına koyar, sonra onlarla semaya yükselir. Hangi melek topluluğunun yanından geçse, bu melekler, o sözü söyleyen için bağışlanma dilerler. Melek, bu sözle Rahman'ın huzuruna varıncaya kadar böyle devam eder." Sonra Abdullah: "Güzel sözler ancak O'na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir''[Fatır 10] buyruğunu okudu.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

617- Sabit el-Bunaru bildiriyor: Adamın biri Rahabe'de dört köleyi azat edince, başka bir adam: "Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber (=Allah'ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür)" dedi ve mescide girdi. O sırada Habib es-Sülemi ve dostları orada bulunmaktaydı. Habib es-Sülemi: "Dört köle azat eden hakkında ne dersiniz?" deyince, başka biri: "Vallahi bu adam dört köleyi azat etti. Ben de: ''Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber'' diyorum. Bunlardan hangisi daha üstündür?" deyince, biraz birbirlerine baktılar ve: "Yüce Allah'ın zikrinden daha büyük bir şey bilmiyoruz" dediler.

 

İsnadı sahihtir ve maktu' bir hadistir.

 

 

 

618- Salim b. Ebi'l-Ca'd bildiriyor: Bir adam Ebu'd-Derda'ya: "Ebu Sa'd b. Münebbih yüz köle azat etti" deyince, Ebu'd-Derda şu karşılığı verdi: "Bir adamın malından yüz köle azat etmesi büyük bir şeydir. Eğer istersen ben sana bundan daha üstün olan bir şeyi haber vereyim. Gece ve gündüz gereğini yerine getireceğin bir imanının olması ve dilinin Allah'ın zikri ile sürekli meşgul kalmasıdır."

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Ahmed (sh. 136), Ebu Nuaym, Hilye (1/219) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (10/304,13/458)

 

 

 

619- Ebu Hureyre bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Her kim bir mecliste oturup orada boş sözler konuşursa ve o meclisten kalkmadan önce: ''Sübhaneke Rabbena ve bi-hamdike, la ilahe illa ente estağfiruke ve-etubu ileyke (= Rabbim! Seni hamd ile tesbih ederim. Senden başka ilah yoktur. Senden bağişlanmayı ister tövbe ederim)'' derse o mecliste hasil olan hatalan bağışlanır."

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Tirmizi 5/494 (3433), Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (397) ve Ebu Davud 5/181 (4857).

 

 

 

620- Hz. Aişe bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir mecliste oturduğu veya namaz kıldığı zaman bazı kelimeler söylerdi. Bu kelimeleri kendisine sorduğumda şöyle buyurdu: "Evet, kim iyi şeyler söylemişse, bununla kıyamet gününe kadar onları mühürlemiş olur. Kim de kötü şeyler söylemişse şu sözler ona kefaret olur. Bu da: ''Sübhaneke Rabbena ve bi-hamdike, la ilahe illa ente estağfiruke ve etubu ileyke (= Rabbim! Seni hamd ile tesbih ederim. Senden başka ilah yoktur. Senden bağışlanmayı ister tövbe ederim)'' sözleridir ...

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (398,400).

 

 

 

621- Abdullah (b. Mes'ud) der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah katında sözlerin en sevimlisi: ''Sübhaneke allahümme ve bihamdik ve tebarakesmük ve teala ceddük vela ilahe gayrük (=Allahım! Seni hamd ile her eksiklikten tenzih ederim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur)'' sözleridir. En fazla sevmediği sözler de kişinin birine: ''Allah'tan kork'' demesi halinde muhatabm: ''Sen kendine bak'' demesidir ...

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (849).

 

 

 

622- Curey en-Nehdi, Süleym oğullarından bir adamdan bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şunları benim elimde veya kendi elinde sayarak: "Tesbih (Sübhanallah demek) Mizan'ın yarısıdır. Elhamdu lillah ise Mizan'ı doldurur. Tekbir, gök ile yeryüzü arasını doldurur. Oruç sabrın, temizlik ise imanın yarısıdır" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Müslim (1/203).

 

 

 

623- Ebu Hayyan'ın, babasından bildirdiğine göre hocalarından bir kişi, dilencinin: "Kim Allah'a güzel bir borç verir?" dediğini işitirse: "Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber (=Allah bütün eksikliklerden münezzehtir. Allah'tan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür). İşte bu da en güzel borçtur" derdi."

 

Tahric: İsnadından meçhul bir ravi vardır. İbn Ebi Şeybe, Musannef (13/510).

 

 

 

624- İsa b. Ömer der ki: Benu Şeyban'dan Nabiğa şiir okuduğu zaman dilini tutar ve: "Sana seni fena edecek bir şey musallat edeceğim" diyerek: "Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber (=Allah'ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür)" derdi.

 

İsnadında meçhul bir ravi vardır.

 

 

 

625- İbn Aiz bildiriyor: Ömer b. el-Hattab iki adamın kırbaçlanmasını emredince biri: "Bismillah", diğeri: "Sübhanallah" demeye başladı. Bunun üzerine Ömer: "Tesbih edene hafıflet. çünkü tesbih, sadece mümin kişinin kalbine yerleşir" dedi.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

626- Hasan el-Basri der ki: Bir adam rüyasında bir münadinin: "Ey insanlar! Korku silahlarınızı alınız" diye seslendiğini işitti. Bunun üzerine insanlar kalkıp silahlarını almaya başladı. Bazıları da sadece elinde bir değnekle geliyordu. Yine semadan münadi: "Bu korku silahınız da nedir?" diye seslenince, yeryüzü ahalisinden bir adam: "Korkumuzun silahı nedir?" dedi. Bunun üzerine Münadi: "La ilahe illallahu ve Sübhanallahi vallahu ekber velhamdu lillah (=Allah'tan başka ilah yoktur, Allah bütün eksikliklerden münezzehtir. Allah en büyüktür. Hamd Allah'a mahsustur)" dedi.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

627- Cerir b. Hazım'ın yeğeni İdris b. Ebi Bekr der ki: Osman el-Betti ile birlikte otururduk. O vefat ettiği zaman onu rüyamda gördüm. Kendisine: "Yaşadığımız durumu nasıl gördün?" dediğimde: "Her şey batıldır. ''Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber (=Allah'ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür)'' kelimelerinden daha hayırlı bir şey yoktur" karşılığını verdi,

 

 

 

628- İbrahim b. Ali ez-Zühli der ki: Hocalarımızdan birinin şöyle anlattığını işittim: Halil b. Ahmed'i rüyamda gördüm. Ona: "Halin nasıldır?" dediğimde: "Ahirette: ''Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber'' sözlerinden daha faydalı bir şey görmedim" karşılığını verdi,

 

İsnadında meçhul bir ravi vardır.

 

 

 

H alimi der ki: Faydalı şeylerden biri de istiğfardır. Yüce Allah: ''Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır"[Nuh 10] buyurmaktadır. Bu konuda Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisler rivayet edilmiştir ve onları Da'vat kitabında zikrettik. Burada onların sadece bir kısmını zikredeceğiz.

 

 

 

629- Ebu Seleme bildiriyor: Ebu Hureyre: "Hem kendinin} hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile''[Muhammed 19] buyruğunu açıklarken: "Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ben günde yetmiş defa Allah'tan bağışlanma dilerim'' buyurdu" dedi.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Tirmizi 5/383 (3259) ve Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (438),

 

 

 

630- Ebu Hureyre der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben günde yetmiş defadan fazla Allah'tan bağışlanma dilerim" buyurduğunu işittim,

 

Tahric: İsnadı sahihtir, Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (434- 437) ve İbn Mace 2/1254 (3825)

 

Buhari bunu Sahih'te Ebu'l-Yeman kanalıyla aktarmıştır,

 

 

 

631 - ResululIah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sohbetlerinde bulunan Eğar el-Muzeru der ki: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz ki benim de kalbim perdelenir ve günde yüz defa Allah'tan bağışlanma dilerim" buyurdu.

 

İsnadı sahihtir.

 

Müslim bunu Sahih'te Ebu'r-Rabi kanalıyla aktarmıştır.-- Müslim (3/2075,2076).

 

 

 

632- İbn Ömer der ki: Bir mecliste ResululIah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkmadan önce yüz defa: "Rabbim beni bağışla ve tövbemi kabul buyur. Şüphesiz sen tövbeleri kabul eden ve günahları bağışlayansm" diye dua ettiğini sayardık.

 

Tahric: Ravileri güvenilir kişilerdir. Beyhaki'nin hocasının biyografisini bir yerde bulamadım. Ebu Davud 2/178 (1516), Tirmizi 5/495 (3434), İbn Mace 2/1253 (3814) ve Nesai (459,460).

 

 

 

633- Ebu Bekr es-Sıddik der ki: ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İstiğfar eden kimse, günde yetmiş defa hata etse bile bir zararı yoktur" buyurdu.

 

Tahric: Hakim'in hocasını tanımıyorum. Tirmizı 5/558 (3559) ve Ebu Davud 2/177 (1514).

 

 

 

634- Huzeyfe der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dilimin beni cehenneme sokmasından korkuyorum. çünkü ben aileme karşı sivri dilli biriyim" dediğimde, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen istiğfardan yana neredesin? Ben günde yüz defa Allah'a istiğfar ederim" buyurdu.

 

Tahric: İsnadında meçhul bir ravi vardır. Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (450,451,452,453).

 

 

 

635- Velid Ebu'l-Muğire bildiriyor: Huzeyfe: "Ey Allah'ın Resulü! Ben bütün aileme karşı sivri dilli biriyim" dediğinde, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen istiğfardan yana neredesin? Ben günde yüz defa Yüce Allah'a istiğfar ederim" buyurdu.

 

Tahric: İsnadında meçhul bir ravi vardır. Nesai (1448, 1449).

 

 

 

636- İbn Abbas bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah çokça istiğfar eden kimsenin her kederine bir ferahlık ve her sıkıntısı için bir çıkış yolu sağlar. Onu hiç beklemediği bir yerden rızıklandırır" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ebu Davud 2/178 (1518), İbn Mace 2/1254 (3819) ve Nesai, Amelu'lYevm ve'l-Leyle (456).

 

 

 

637- Mansur b. Safıyye'nin, annesinden bildirdiğine göre Hz. Aişe: "Amel defterinde çokça istiğfar bulunan kimseye ne mutlu" demiştir.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ebu Nuayın, Hilye (10/395), Hatib, Tarih (9/110,111) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (10/298).

 

 

Sahih olan hadisin buradaki mevkuf şeklidir. Nu'man b. Abdisselam Süfyan kanalıyla merfü olarak zikredilmiştir. Yine Davud b. Abdirrahman - Mansur b. Safıyye kanalıyla da merfu olarak aktarılmıştır.

 

 

 

638- Muhammed b. Abdirrahman der ki: Abdullah b. Busr'un şöyle dediğini işittim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Amel defterinde çokça isUğfar bulunan kimseye ne mutlu" buyurdu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Nesai,Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (455) ve İbn Mace 2/1254 (3818).

 

 

İbn Abdan rivayetinde: "Amel defterinde çokça istiğfar bulunan kimseye ne mutlu" demiş ve: "İşittim" ifadesini zikretmemiştir.

 

 

 

639- Zübeyr'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Amel defterinin kendisini sevindirmesini isteyen kimse çokça istiğfar etsin" buyurmuştur.

 

İsnadı hasendir.

 

 

 

640- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Bakır'ın pası gibi kalblerinde pası vardır. Onun cilası da İstiğfardır.'' buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberanı, M. es-Sağir (1/184)

 

 

 

641- Süfyan es-Sevri der ki: Cafer b. Muhammed mescidinde iken yanına girdim. Bana: "Ey Süfyan! Gelmene sebep nedir?" deyince: "İlim öğrenmek için geldim" cevabını verdim. O da şu karşılığı verdi: "Ey Süfyan! Nimete kavuştuğun zaman Allah'tan kork. Rızkın geciktiği zaman istiğfar et. Başına bir iş geldiği zaman: ''La havle vela kuvvete illa billah (=Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur)'' de." Sonra: "Ey Süfyan! Bu üç şey(i iyi anla) çok değerlidir" dedi.

 

 

 

 

642- Abdulaziz b. Ebi Hazım ve İbnu'd-Deraverdi der ki: Cafer b. Muhammed b. Ali b. el-Hüseyn b. Ali b. Ebi Talib'in yanında oturuyorduk. Süfyan yanına girmek için izin isteyince Cafer ona izin verdi. Süfyan içeri girip selam verdi ve oturdu. Cafer: "Ey Süfyan!" diye seslenince, Süfyan: "Buyur emrindeyim" cevabını verdi. Cafer: "Sen zaman zaman sultan ile görüşüyorsun. Oysa ben mümkün mertebe ondan uzak duruyorum. Sen kovulmaksızın yanımdan kalk. git" dedi. Süfyan: "Bana bir hadis naklettikten sonra kalkacağım" deyince, Cafer şöyle anlattı: "Babamın bana dedemden bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ın nimetlerine kavuşan kimse Allah'a hamd etsin. Rızkı geciken kimse istiğfar etsin. Başına bir iş gelen kimse de: ''La havle vela kuvvete illa billah (=Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur)'' desin" buyurmuştur." Süfyan kalkınca, Cafer ona seslendi. Süfyan: "Buyur, emrindeyim" deyince, Cafer eliyle işaret ederek: "Bu üç şeyi iyi anla, bu üç şey çok değerlidir" dedi.

 

Tahric: İsnadı güçlü değildir. Hatib, Tarih (3/180).

 

 

 

643- Enes b. Malik der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte yürüyorduk. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "istiğfar edin" buyurunca istiğfar ettik. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunu yetmiş defa tekrarlayın" buyurunca, biz de bunu yetmiş defa tekrarladık. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Herhangi bir kimse. kadın olsun, erkek olsun bir günde yetmiş defa Yüce Allah'tan istiğfarda bulunursa mutlaka Allah o kimsenin yedi yüz günahını bağışlar" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Hatib, Tarih (6/393).

 

 

 

644- Muhammed b. Ali der ki: Sizden biri: "Estağfırullah ve-etubu ileyh" derse ve bunu amel olarak eda etmez se hata etmiş ve yalan söylemiş olur. Fakat kişi: ''Allahummeğfırli ve-tub aleyye (=Allahım! Beni bağışla ve tövbemi kabul buyur)" desin.

 

Tahric: İsnadında Ahmed b. Abdilcebbar el-Utaridi'nin bulunmasından dolayı zayıftır.

 

 

 

645- Ebu Hureyre der ki: Sizlere verilmiş iki güvence vardı. Biri gitti, diğeri kaldı. Yüce Allah: ''Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir''[Enfal 33] buyurmuştur.

 

Ravileri güvenilirdir ve mevkUfbir hadistir. Tirmizi 5/270 (3082).

 

Ebu Musa el-Eş'ari kanalıyla aynısı zikredilmiştir.

 

 

 

646- Red. b. Hayve bildiriyor: Mina mescidinde bir kıssacının şöyle anlattığını işittim: "Ey insanlar! Üç şeyi yaptığınız sürece Yüce Allah size azap göndermez. Bunlar da şükür, dua ve istiğfardır. Zira Yüce Allah bu yönde: ''Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin"[Nisa 147] buyurur. Yine: ''De ki: İbadetiniz (duanız) olmasa Rabbim size ne diye değer versin?''[Furkan 77} buyurur. Yine: ''Oysa, sen içlerinde iken Allah onlara azab etmez. Onlar bağışlanma dilerlerken de elbette Allah azab edecek değildir''[Enfal 33] buyurur.''

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

647- Hasan el-Basri der ki: ''Evlerinizde, sofralarınızda, yollarınızda, çarşılarınızda, meclislerinizde ve her nerede olursanız olun çokça İstiğfar ediniz. Çünkü bereketin ne zaman ineceğini bilemezsiniz.''

 

İsnadının bir zararı yoktur.

 

 

 

648- Ebu Eyyub bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), İsra gecesi çıkarıldığı zaman Hz. İbrahim ile karşılaştılar. Hz. İbrahim, Cibril'e: "Bu kimdir?" diye sorunca, Cibril: "Bu, Muhammed'dir" karşılığını verdi. İbrahim: "Ey Muhammed! Ümmetine çokça cennet ağacı dikmelerini emret. Zira cennetin toprağı güzel, ovaları geniştir" dedi. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hz. İbrahim'e: "Cennet ağaci nedir?" diye sorunca, İbrahim: "La. havle vela kuvvete illa billah (=Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur), sözleridir" karşılığını verdi.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Tirmizi 5/510 (3462)

 

 

 

649- Salim'in azatlısı Abdullah b. Abdirrahman der ki: Salim beni Muhammed b. Kab el-Kurazi'ye: "Seninle mezarın köşesi yanında buluşmak istiyorum" diye haber vermem için gönderdi. İkisi mezarın yanında buluşunca, Salim: "Kalıcı salih ameller" dedi. Bunun üzerine Muhammed b. Kab: "Sübhanallahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vela kuvvete illa billah (=Allah bütün eksikliklerden münezzehtir. Allah'tan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür. Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur)" dedi. Salim: "vela havle vela kuvvete illa billah" sözlerini ne zaman ekledin?" diye sorunca, Kab: "Ben bunu sürekli olarak böyle söylemekteyim" dedi. Bunu iki veya üç defa kendisine tekrar edince, Kab her seferinde: "Ben sürekli olarak böyle demekteyim" karşılığını verdi. Salim de şöyle devam etti: "Bu konuda delilin nedir? Oysa Ebu Eyyub el-Ensari bana şöyle anlatmıştı:

"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "İsra gecesi çıkarıldığım zaman Hz. İbrahim ile karşılaştım. İbrahim, Cibril'e: ''Bu kimdir?'' diye sorunca, Cibril: ''Bu Muhammed'ir'' karşılığını verdi. İbrahım güzel bir şekilde beni karşıladıktan sonra: ''Ey Muhammed! Ümmetine çokça cennet ağacı dikmelerini emret. Zira cennetin toprağı güzel ovaları geniştir'' dedi. Kendisine: ''Cennet ağacı nedir?'' diye sorunca, İbrahim: ''La havle vela kuvvete illa billah (=Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur)'' sözleridir" karşılığını verdi.''

 

 

 

650- Ebu. Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana cennet hazinelerinden bir hazine bildireyim mi?" buyurunca: "Evet bildir" dedim. Bunun üzerine: "La havle vela kuvvete illa billah, la melcee minaılahi illa ileyhi (=Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur. Allah'tan (azabından) kurtulmak için yine kendisinden başka sığınılacak yer yoktur)" dedi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (358).

 

 

 

651- Kays b. Sa'd b. Ubade bildiriyor: Babam beni hizmetini görmem için Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vermişti. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğinde ben iki rekat namaz kılmıştım. Beni ayağıyla dürterek: "Sana cennet kapılarından bir kapıyı bildireyim mi?" buyurdu. Ben de: "Evet" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "La havle ve la kuvvete illa billah (demektir)" buyurdu.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Tirmizi 5/570 (3581).

 

 

 

652- Aynı isnad ile Cerir b. Hazım bunu zikretmiş ve rivayetinde: "Mescide girdim ve iki rekat namaz kıldım. Yani Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğinde iki rekat kılmış ve uzanmıştım. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni ayağıyla dürttü" ibaresi geçmiştir.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Hatib, Tarih (12/428).

 

 

 

653- Ebu Musa der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bir gazvede idik. Bir tepeye çıktığımızda ve her vadiye indiğimizde mutlaka yüksek bir sesle tekbir getiriyorduk. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bakıp: "Ey insanlar! Sesinizi kısınız. Siz sağır veya burada olmayan birine seslenmiyorsunuz. Seslendiğiniz size bineğinizden daha yakındır" buyurdu. Sonra: "Ey Abdullah b. Kays! (yani Ebu Musa)" diye seslenince: "Ey Allah'ın Resulü! Buyur emrindeyim" dedim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Sana cennet hazinelerinden bir hazine bildireyim mi?" buyuronca: "Olur bildir" dedim. Bunun üzerine: ''La havle vela kuvvete illa billah (= Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur)" dedi.

 

İsnadı hasendir ve sahih bir hadistir.

 

Buhari ve Müslim bunu Sahih'lerinde aktarmışlardır.- Buhari (6/14, 7/13,162) ve Müslim (3/2077, 2078).

 

 

 

654- el-Eğar bildiriyor: Ebu Hureyre ile Ebu Said, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğuna şahitlik etmiştir: "Kul: ''La ilahe illallah ve Allahu ekber'' derse, Rabbi onu tasdik eder ve: ''Kulum doğru söyledi. Benden başka ilah yoktur'' buyurur. Kul: ''La ilahe illallahu vahdehu Ia şerıke leh'' dediği zaman. Allah: ''Kulum doğru söyledi. Benden başka ilah yoktur ve ortağım yoktur'' buyurur. Kul: ''La ilahe illallahu. Lehul-mülkü ve lehul-hamd'' dediği zaman, Allah: ''Kulum doğru söyledi. Benden başka ilah yoktur, mülk benimdir ve hamd banadır'' buyurur. Kul: ''La ilahe illallahu vela havle ve la kuvvete illa billah'' derse, Allah: ''Kulum doğru söyledi. Benden başka ilah yoktur. Güç ve kuvvet ancak bana mahsustur'' buyurur.''

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle (30,31,32), Tirmizi (3430) ve İbn Mace 2/1246 (379).

 

 

 

655- Abdullah b. Mes'ud der ki: Bir gün Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında iken: "La havle vela kuvvete illa billah" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunun açıklamasını biliyor musun?" buyurunca: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a masiyetten ancak Allah'a sığınmakla kaçınılabilir. Allah'a itate de, ancak Allah'ın yardımıyla güç yeter. Cibril bana bu şekilde haber verdi" buyurdu.

 

İsnadı zayıftır.

 

Lafız Ebu Abdillah'ın lafzıdır.

 

 

 

656- İbn Mes'ud der ki: Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldim ve: "La havle vela kuvvete illa billah" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey İbn Ümmü Abd! Sana bunun açıklamasını bildireyim mi?" buyurunca: "Evet, ey Allah'ın Resulü!" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a masiyetten ancak Allah'a sığınmakla kaçınılabilir. Allah'a itate de, ancak Allah'ın yardımıyla güç yeter" buyurdu. Sonra elini muzuma vurarak: "Cibril bana bu şekilde haber verdi ey ibn Ümmü Abd!" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ukayli, ed-Duafa (2/200) ve Hatib, Tarih (12/362).

 

Salih b. Beyan es-S'i'rati bunu rivayette tek kalmıştır ve güçlü değildir.

 

Başka bir kanalla Zir tarikiyle Abdullah'tan merfa olarak aktarılmıştır. Bu hadis, Tarih kitabımızda 36. bölümde mevcuttur.

 

 

 

657- Abdullah b. Mes'ud bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Cibril'den bildirerek şöyle buyurdu: "Yüce Allah: ''La havle vela kuvvete illa billah'' ifadesini açıklarken: ''Allah'a masiyetten itaate ancak Allah'a sığınmakla erişilir. Allah'a itate de, ancak Yüce Allah'ın yardımıyla güç yeter'' buyurdu.''

 

Beyhaki isnadının zayıf olduğunu söyledi.

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

ALLAH'IN Zikri Hakkında Rivayetler