ALLAH SEVGİSİ |
Beyhaki der ki: Yüce
Allah: "İnsanlar arasında, Allah'ı bırakıp, O'na koştukları eşleri tanrı
olarak benimseyenler ve onları, Allah'ı severcesine sevenler vardır. Müminlerin
Allah'ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir''[Bakara 165] buyurmaktadır. Bu da
Allah'ı sevmenin imandan olduğunun delilidir. Zira: "Müminlerin Allah'ı
sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir''[Bakara 165] buyruğu, imanın insanı Yüce
Allah'ın sevgisine karşı harekete geçirdiğinin ve insanı kendisine davet
ettiğinin işaretidir. Yüce Allah: "De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun.
Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet
eder''[Al-i İmran 31] buyurmaktadır. Burada da Allah şunu beyan etmiştir.
Allah'ın Peygamber'ine tabi olmak iman etmek ise, o zaman Allah'ın
Peygamber'ine tabi olmak Allah sevgisinin gerekliliğindendir. Yüce Allah:
"De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım
akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret,
hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resutü'nden ve Allah yolunda cihad
etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah
fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez''[Tevbe 24] buyurmaktadır. Bu ayetle de
Allah'ı ve elçisini sevmenin ve Allah yolunda cihad etmenin farz olduğunu beyan
etmektedir. Hiçbir şey Allah sevgisinden önce gelmemelidir. Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisleri de aynı şeyi ifade etmektedir.
400- Rifa'a b. Arabe
el-Cuheni der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte
Mekke'den döndüğümüzde (bir ağacın altında otururken) insanlar Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında oturmak için izin istiyor, o da onlara
izin veriyordu. Sonra Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ağacın,
Resulullah'ın altında bulunduğu tarafı neden diğer taraftan daha çok hoşunuza
gidiyor" buyurunca orada bulunanların hepsi de ağlamaya başladı. Bunun
üzerine Ebu Bekr: "Bundan sonra da aynı şey için senden izin isteyenler
ancak ahmak olanlardır" dedi.
Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkıp Yüce Allah'a hamdu senada bulundu ve şöyle
buyurdu: "Şahadet ederim ki Yüce Allah'ın katında ... " Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) genellikle yemin edeceği zaman: "Canım
elinde olana yemin olsun ki" şeklinde yemin ederdi. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "İçinizden her kim Allah'a
iman eder de doğruluktan ayrılmazsa cennete girer. Yüce Allah bana, ümmetimden
yetmiş bin kişiyi hesaba çekmeden ve cezalandırmadan cennete sokacağı sözünü
verdi. Sizler ve eşleriniz ile çocuklarınızdan salih olanlar cennetteki
yerlerinizde yerleştikten sonra bu yetmiş bin kişinin cennete girmesini temenni
ederim." Sonrasında ravi söz konusu hadisin devamını zikretti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
İbn Mace (2/1432).
401 - Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Şu üç haslet kimde bulunursa o kimse imanın tatlılığını hisseder.
Bunlardan biri, kişinin Allah ve Resulü'nü her şeyden daha çok sevmesi: diğeri,
kişiyi sadece Allah rızası için sevmesi: bir diğeri de kişinin (Allah kendisini
küfürden kurtardiktan sonra) ateşe atilmaktan hoşlanmadiğı (sakındıği) gibi
küfre dönmekten hoşlanmaması (sakınması)dır."
Lafız Muhammed b.
Beşşar'ındır.
İsnadı sahihtir.
Buhari, Sahih'te
Muhammed b. el-Müsenna - Abdulvehhab es-Sekafi kanalıyla aktarmıştır.-Buhari
(1/9,11;7/83).
Müslim ise Muhammed b.
Beşşar ve başkaları kanalıyla zikretmiştir.-Müslim 1/66 (68).
Beyhaki der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu hadisle Allah ve Resulü'nün
sevgisinin imandan olduğunu bildirmiştir. Bir önceki hadiste de kendisine tabi olmamanın
Allah ve Resulü'nün sevgisine hilaf olduğunu bildirmiştir. Bunlar da sevginin
gerekliliğinin ve sevgiyle birlikte tabi olmak ve muvafakat etmenin
gerekliliğinin delilidir.
402- Ebu Abdullah b.
Hafif der ki: el-Basri, Ebu Abbas b. Sureye'in yanına girince, İbn Sureye ona:
"Allah'ı sevmenin farz olduğunu bildiren ayetin, Kitab'ın neresinde
olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Bunun üzerine el-Basri: "Hayır,
bilmiyorum, Ancak kadı şöyle demektedir" dedi ve kendisine Yüce Allah'ın:
"De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım
akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret,
hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resulü'nden ve Allah yolunda cihad
etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar
bekleyin"[Tevbe 24] ayetini okudu.
Tehdıd de ancak farzı
terk etme halinde olur .
403- Süfyan b. Uyeyne
der ki: "Vallahi, Allah'ı her şeyden daha çok sevmedikçe imanın doruğuna
varamazsınız. Her kim de Kur'an'ı severse Yüce Allah'ı sevmiş olur."
Halimi der ki: Allah
sevgisi birçok mana için kullanılır:
Birincisi; ismi yüce
olanın, her yönden övgü ye layık olduğuna, O'nun bütün sıfatlarının kendisi
övdüğüne inanmaktır.
ikincisi; O'nun
kullarına ihsanda bulunduğuna, onlara nimet verip ikramda bulunduğuna
inanmaktır.
Üçüncüsü; O'nun katından
gelen ihsanın, ne kadar fazla şükrederse etsin ve ne kadar güzel ibadet ederse
etsin, kuldan ve amellerinden daha büyük ve daha değerli olduğuna inanmaktır.
Dördüncüsü; kulun O'nun
takdirlerini küçümsememesi ve emirlerini çok görmemesidir.
Beşincisi; her an O'ndan
korkmalı; kendisine yüz çevirmesinden, kendisine verdiği marifeti ve süslediği
tevhidi elinden almasından çekinmelidir.
Altıncısı; arzuları O'na
odaklanmış olmalı, hiçbir halükarda ondan müstağni olduğunu düşünmemelidir.
Yedincisi; yüreğinde
taşıdığı bu manalar onu devamlı en güzel bir şekilde ve var gücüyle zikretmeye
sürüklemelidir.
Sekizincisi; farzları
eda etmeye karşı hırs göstermeli ve O'na yaklaşmak için elinden geldiği kadar
nafile ibadetlere devam etmelidir.
Dokuzuncusu; başka
birisinin, O'nu övdüğünü ve O'na yakın olduğunu, O'nun yolunda gizlice veya
açıkça çalıştığını öğrendiğinde, o kişiyle dost ve arkadaş olmalıdır.
Onuncusu; başka
birisinden, O'nu zikrettiğini duyduğunda, kendisine yakışır bir şekilde o
kişiye yardım etmeli. Yahut O'na karşı davranışlarında açık veya gizli bir
kötülük gördüğünde ondan ayrılmalı ve uzaklaşmalıdır.
Bu manalar, bir kişinin
kalbinden toplanırsa, bu kişide "Allah Sevgisi" toplanmış demektir.
Her ne kadar bunlar bir arada zikredilmemişse de; Peygamber'den (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) farklı yerlerde nakledilmiştir.
404- Abdullah b. Abbas
der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizi her türlü gıdalanyla
beslediği için Allah'ı seviniz. Allah'ı sevmemden dolayı beni seviniz. Ehli
beytimin beni sevmesinden dolayı da onları seviniz" buyurdu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Buhari, Tarih (1/1/ 162) ve Müslim, Sahih 1/66 (68).
Beyhaki der ki: Bunun;
O'nun bütün nimetleri olması muhtemeldir, hakiki manasıyla yeme ve içme
şeklinde gıda olması da muhtemeldir. Bunların dışında; başarı, hidayet ve
marifet sancaklarını yükseltmek veya sadece hisleri ve aklı mecazen kastetmesi
de muhtemeldir. Bütün bu saydıklarımızı ifade etmesi de muhtemeldir. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Şu üç haslet kimde
bulunursa o kimse imanın tatlıltğını hisseder." -bazı rivayetlerde de:
"imanın tadını hisseder" şeklindedir- Halbuki tad gıdalara mahsustur;
bu mananın yerini tutmaz. Eğer imanı tad ile nitelemek caizse, gıda olarak
isimlendirilmesi de caiz olur. O zaman bu hadise göre iman, Yüce Allah'ın bütün
nimetlerine dahil olur. Doğrusunu da Allah bilir.
405- Enes b. Malik
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Size peygamber ve
şehid olmayan, ancak kıyamet gününde Allah katındaki konumlarından ve nurdan
minberler üzerinde bulunmalarından dolayı peygamber ve şehidlerin kendilerine
gıp ta ettikleri kimseleri haber vereyim mi?" buyurunca, oradakiler:
"Bunlar kimdir?" dediler. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "insanları Allah'a sevdiren, Allah'ı da insanlara
sevdirenlerdir. Onlar yeryüzünde nasihatçiler olarak dolaşan kimselerdir"
buyurdu. Biz: "Onlar Allah'ı insanlara sevdirirler. Fakat insanları
Allah'a nasıl sevdirirler?" dediğimizde: "Onlara Allah'ı sevmeyi
emreder ve Allah'ın sevmediği şeylerden nehyederler. Onlar bu nasihatçilere
itaat ettikleri zaman Allah da onları sever" buyurdu.
İsnadı zayıftır.
Beyhaki der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ı sevmenin alameti,
Allah'ın zikrini sevmektir. Buğz etmenin alameti de, Allah'ı zikretmeyi
sevmemektir" buyurdu. Bize bildirilene göre bunun isnadında zayıflık
vardır.
406- Enes b. Malik
bildiriyor: Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ı
sevmenin alameti, Allah'ın zikrini sevmektir. Sevmemenin alameti de, Allah'ı
zikretmeyi sevmemektir" buyurduğunu işittim.
İsnadı zayıftır.
Beyhaki der ki: Başka
bir kanalla Ziyad b. Meymün'dan aktarılmıştır. Ancak Ziyad, hadisleri münker
biridir. Başka bir kanalıyla zayıf olarak Enes b. Malik'ten bize rivayet
olunmuştur. Aynı şekilde bu ifade Selef-i Salihinden de aktarılmıştır.
407- Ebu'd-Derda
bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir şeye karşı
sevgin. seni kör ve
sağır eder" buyurdu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Davud 5/346 (5130)
Beyhaki der ki: Aynısı
mevkuf olarak ta rivayet edilmiştir.
408- Bilal b.
Ebi'd-Derda'nın bildirdiğine göre babası: "Bir şeye karşı sevgin seni kör
ve sağır eder" demiştir.
Ravileri güvenilirdir.
Beyhaki der ki: Said b.
Ebi Eyyub bunu Humeyd b. Müslim ed-Dimaşki kanalıyla Bilal b. Ebi'd-Derda'dan,
o da babasından mevkuf olarak aktarmıştır. Bu rivayet Buhari'nin Tarih'inde de
geçmektedir.
Halimi der ki: Bu
hadisten anlaşıldığına göre Allah'ı seven kimse, Allah'ın kendisine takdir
etmiş olduğu musibetleri Allah'tan kendisine gelen bir kötülük olarak görmez.
ibadetlerini ifa etmekte ve mükellef olduğu farzları yerine getirmekten geri
kalmaz. Yani kişinin cinsinden birini sevmesi ve onun sadece hoşuna gidecek
şeylerini görüp beğenmesi, sevdiği kişi hakkında kendisini ona daha da
bağlayacak ve sevgisini güçlendirip pekiştirecek haberler dışında getirilen
habere inanmaması gibidir .
409- Abdulhamid b.
Abdillah b. İbrahim el-Kureşi, babasından bildiriyor: Abbas b. Abdilmuttalib
vefat edeceği zaman oğluna şöyle dedi: "Ey Abdullah! Sana Yüce Allah'ı
sevmeni, ona itaat etmeyi sevmeni, Allah'tan korkmam ve Allah'a karşı asi
olmaktan korkmam vasiyet ederim. Eğer öyle olursan ölüm sana ne zaman gelirse
gelsin ondan çekinmezsin. Evladım! Sana Allah'ı (sürekli olarak zikretmeni)
vasiyet ederim," Sonra kıbleye doğru dönüp: "La ilahe illallah"
diyerek gözlerini göğe dikti ve vefat etti.
İsnadında meçhul ravi
vardır.
410- Malik b. Dinar der
ki: Bize bildirilene göre Allah'ın peygamberi Hz.
Davud dua ederken:
"Allahım! Senin sevgini bana, işitmemden, görmemden ve soğuk sudan daha
sevimli kıl" derdi.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Tirmizi 5/522 (3490).
411 - Aynı isnadla Malik
der ki: "Yüce Allah, İsrail oğullarına: ''Ben sizin dediklerinizi kabul
etmem. Ancak sizin peşinde olduğunuz şeyi ve hevanızı (tutkularınızı) kabul
ederim. Her kimin ardına düştüğü ve hevası (tutkusu) benim sevgim üzere ise,
onun susması benim katımda takdis, tesbih ve vakarlıktır'' diye vahyetti."
İsnadı zayıftır.
412- Muhammed b. Said
el-Havarizml der ki: Zün-Nun'a sevgi hakkında sorulunca şöyle dediğini işittim:
"Allah'ın sevdiğini sevmen ve Allah'ın sevmediğin sevmemendir. Hayrı Allah
için işlemen ve Allah'ın zikrinden meşgul edecek her şeyi reddetmendir.
Müminlere karşı yumuşak olmak ve kafırlere karşı sert olmakla birlikte Allah
yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından korkmamandır. Ayrıca dinde,
Resulullah'ın {Sallallahu aleyhi ve Sellem} sünnetine uymaktır."
413- Ali b. el-Hüseyn
el-fakih, babasından naklen bildirir: Ümey el-Bistami diye bilinen kişiden
işittiğime göre babası şöyle demiştir: Ebu Yezid'e, kişinin Allah'ı sevmesinin
alameti ve Allah'ın kişiyi sevmesinin alameti sorulunca şöyle dedi:
"Allah'ı seven kimse, secde ve rükü ile Allah'a ibadetle meşgul olur. Eğer
bundan aciz kalırsa Allah'ı diliyle zikredip hamd ederek rahat eder. Bundan da
aciz kalırsa Allah'ı kalbi ile zikredip tefekkür ederek rahat eder. Allah da
sevdiği kişiyi bulut gibi cömert, güneş gibi şefkatli ve yer gibi tevazu sahibi
kılar."
414- Yahya b. Muaz
er-Razi der ki: "Sevgi, sevilen kişi tarafından kabul edilmedikçe o sevgi,
sevgi değildir. Seven kimse de sevilen kimse gibi değildir.
415- Ahmed b.
Ebi'l-Havati der ki: "Allah sevgisinin alameti, Allah'a itaati (Allah'ı
zikretmeyi) sevmektir. Allah kulu sevdiği zaman kul da Allah'ı sever. Allah bir
kulu sevmeden önce, o kul Allah'ı sevemez. Allah'ın kulunu sevmeye başlaması,
kulun Allah'ın rızasını kazanmak için gayret sarf etmesiyle başlar."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ebu Nuaym, Hilye (10/7).
416- İbrahim b. Ali
el-Mersedi der ki: "Allah' ı tanıdıktan sonra onu sevmemen imkansızdır.
Allah'ı sevip de sonra onu zikretmemen imkansızdır. Allah'ı zikredip de sonra
zikrin tadına varamaman imkansızdır. Zikrin tadına varıp da sonra başkasıyla
meşgul olman artık imkansızdır.
İsnadı zayıftır.
418- Yahya b. Muaz der
ki: "Sevginin aslı, hiçbir şeyi sevdiğine eşit görmemendir. Yine hiçbir
şeyi onun gibi sana yardımcı görmemendir. Başkasına karşılık ondan müstağni
olmamandu."
419- Ebu'l-Hasan Ali b.
Muhammed bildiriyor: Ebu Said el-Hazzaz'ın: "İyiliğin karşılığı ancak
iyilik değil midir?''[Rahman 60] buyruğunu açıklarken şöyle dediğini işittim:
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kendi nefsinien isteklerini) bırakan
kişinin karşılığı Rabbine bağlılıkdeğil midir? insanlarla ünsiyetini kesen kişinin
karşılığı alemlerin Rabbi ile ünsiyet kurmak değil midir? Bizim için sabreden
kişinin karşılığı bize erişmesi değil midir? Bize erişen kişinin bizden
başkasını tercih etmesi mümkün mü? Dünyada yorulmanın karşılığı ahirette
rahatlık değil midir? Belalara sabreden kişinin karşılığı Allah'a yaklaşmak
değil midir? Kalbini bize teslim eden kişiyi biz karşılık olarak başka birine
teslim eder miyiz? Yaratıklardan uzak duran kişinin karşılığı da Hak'ka
yakınlık değil midir?
İsnadı zayıftır.
420- Yusuf b. el-Hüseyn
der ki: Zün-Nun el-Mısri'ye: "İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil
midir?"[Rahman 60] buyruğunun açıklaması sorulunca: "Eğer birine bir
iyilik yapar ve bu iyiliği (başa kakmayıp) muhafaza edersem iyilik üstüne
iyilik etmiş olurum" karşılığını verdi.
İsnadı zayıftır,
421- Abdullah b. Ebi İsa
der ki: Basra ahalisinden kendisine Dayğam denilen bir adam vardı. Bu kişi
ayakta duramaz olup oturana kadar hep ayakta ibadet etti. Sonra oturamaz olup
uzanıncaya kadar hep oturduğu yerde ibadet etti. Sonra tümden aciz olana kadar
hep uzanarak ibadet etti. Aciz kaldığı zaman da: "Beni oturtun" dedi.
Sonra gözlerini semaya dikerek:
"Seni
eksikliklerden tenzih ederim. İnsanların Sen'den başkasında nasıl ülfet ve
ünsiyet bulduğuna şaşarım" dedi.
İsnadı zayıftır.
422- Ebu Cezime Vehb b.
Ebi Hafız el-Leysi der ki: Rahiplerden bir rahip: "(Allah) sevgiesi) kalbe
yerleştiği zaman aile ve çocuk unutulur" dedi.
423- Ahmed (b.
Ebi'l-Havari) der ki: Huld manastırından bir rahibin Hasan b. Şevzeb'e: "Allah'
ı seven kimse, her şeyiyle sevmedikçe gerçekten sevmiş olamaz" dedi. Bunun
üzerine Hasan b. Şevzeb bir çığlık attı.
424- Ahmed (b.
Ebi'l-Havari) der ki: Mada b. İsa'nın: "Allah sevgisi, delil olmadan sana
O'nun için amel etmeni ilham eder ve seni Allah'a iltica ettirir" dediğini
işittim.
Tahric: Ravileri
sufilerdendir. Ebu Nuaym, Hilye (9/324).
425- İbn Ömer der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İyiliğin karşılığı ancak iyilik
değil midir?"[Rahman 60] buyruğunu açıklarken: "Allah: ''Tevhid ile
nimetlendirdiğim kimsenin mükafatı mutlaka cennettir'' buyurmaktadır"
dedi.
İsnadı zayıftır. Suyuti,
Durru’l-Mensur (7/713)
Beyhaki der ki: İbrahim
b. Muhammed el-Kufi bunu rivayette tek kalmıştır. Münker bir hadistir. En
doğrusunu Allah bilir.
426- Fudayl b. İyad der
ki: Bilgelerden bir bilge şöyle dedi: "Cenneti ümid ederek Rabbime ibadet
etmekten utanç duyarım. Böylesi bir durumda ücreti verildiği zaman çalışan ve
verilmediği zaman çalışmayan kötü bir işçi gibi olurum. Ancak Allah sevgisi
benden başkasının çıkaramayacağı şeyler çıkarmaktadır."
İsnadı zayıftır.
427- Muhammed b. Ahmed
b. el-Mehdi der ki: Ali b. el-Muvaffak' ın sayısını bilmediğim kadar şöyle
dediğini işittim: "Allahım! Eğer ateşinden korkarak sana kulluk ediyorsam,
bana ateşinle azap ver. Eğer cennetini ümid ederek sana kulluk ediyorsam, beni
cennetinden mahrum kıl. Eğer sana olan sevgimden ve cemalini görmem şevkiyle
kulluk ediyorsam, bana bir defa cemalini göster ve dilediğini yap."
İsnadı zayıftır,
428- Dayğam el-Hallab
der ki: "Allah sevgisi, kalbi başka şeyleri sevme lezzetinden meşgul
etmektir. Öylesi kalpler için dünyada Allah sevgisinden başka bir lezzet
yoktur. Onlar ahiret gününde Allah'ın cemalini görmeyi sevap kazanmaktan daha
fazla ümid ederler (isterler)."
İsnadı kavi değildir.
430-- Abdullah b. Sehl
der ki: Yahya b. Muaz'ın: "Ziyafeti ziyafet için isteyen kimseler ile
ziyafeti sevgili orada bulunur diye isteyenler arasında ne kadar fark vardır?"
dediğini işittim.
431- Abdussamed es-Saiğ
Merdeveyh der ki: Süfyan es-Sevri, Rabi'atu'l-Adeviyye'nin yanına girince,
Rabia kendisine: "Ey Süfyan! Siz yanınızda cömertliği ne
saymaktasınız?" diye sordu. Bunun üzerine Süfyan: "Dünya için
çalışanların malı ile, ahiret için çalışanların ise nefsi ile cömertlik
etmesidir" deyince, Rabia: "Ey Süfyan! Bunda hata ettiniz"
karşılığını verdi. Süfyan: "Allah sana merhamet etsin, sana göre cömertlik
nedir?" diye sorunca: "Bir karşılık ve mükafat beklemeden Allah'a
sevgiden dolayı kulluk etmenizdir" dedi ve şu beyti okudu:
Sen olmasaydın cennetler
güzel olmazdı Huld Cennetinde nimetler de güzel olmazdı. Bazı kimseler seni
cennetler için istemekte kalbim ise senden başkasını istememekte.
İsnadının bir zararı yoktur.
432- Abidlerden olan
İsmail b. Abdirrahman el-Kufi der ki: Behlül el-Mecnun ile karşılaştığımda
bana: "Sana bir şey soracağım" dedi. Ona: "Sor" dediğimde:
"Cömertlik nedir?" diye sordu. Ona: "Hediye etmek ve bağışta bulunmaktır"
dedim. O: "Bu, dünyada olan cömertliktir. Ahiretteki cömertlik
nedir?" diye sorunca: "Efendiye itaatte yarışmaktır" dedim. O:
"Buna karşılık
ondan bir şey İster misin?" dediğinde: "Evet, bire karşı on sevap
isterim" dedim. Bunun üzerine o: "Bu, dinde çirkin olan bir şeydir.
Efendiye itaate yarışmak, kalbine baktığı zaman, ondan bir şeye karşı bir şey
istememeni görmesidir" dedi.
433- Yahya b. Muaz
er-Razi der ki: "Arifler iki kısımdır. Biri Allah'ın kulu olduğu için mutlu
olan kişi, biri de Allah'ı bildiği için mutlu olan kişidir. Birincisi kendi
nefsinden dolayı Allah'a kul olduğundan dolayı kendi nefsi için sevinir. Diğeri
ise Allah'ı bildiği için sevinir. Bu haberle bildiği (Allah'ı görmeden olan)
şeyin sevincidir .. Ya Allah'ın cemaline bakmanın sevinci nasıldır!?"
434- Cüneyd( -i Bağdadi)
der ki: Bir gün Seri (es-Sekati)'nin yanında geceledim. Gecenin bir bölümü
geçtikten sonra Seri, bana: "Ey Cüneyd! Uyuyor musun?" dedi. Ben:
"Hayır" dediğimde şöyle devam etti: Şimdi (rüyamda) Allah beni önünde
durdurdu ve: "Ey Seri! İnsanları niçin yarattığımı biliyor musun?"
buyurdu. Ben: "Hayır" deyince şöyle devam etti: "Ben insanları
yarattım ve her kişi içinde benim sevgimin olduğunu söyledi. Dünyayı
yarattığımda her on bin kişiden dokuz bin kişi onunla meşgul oldu. Geriye bin
kişi kaldı. Cenneti yarattığımda dokuz yüz kişi onunla meşgul oldu ve geriye
yüz kişi kaldı. Onlara bazı belalar musallat ettim ve yüz kişiden doksan kişi
onunla meşgul oldu. Geriye on kişi kaldı. Onlara: "Siz ne istemektesiniz?
Siz ne dünyayı istediniz, ne cennete rağbet ettiniz, ne de belalardan
kaçtınız" buyurduğumda: "Sen ne istediğimizi bilirsin" dediler.
Onlara: "Ben size yüksek dağların bile dayanamayacağı belalar indireceğim,
sebat edecek misiniz?" buyurduğumda: "Bunları bize yapacak olan sen
değil misin? Biz buna razı olduk" dediler. Bunun üzerine onlara:
"İşte siz benim gerçek kullarımsınız" buyurdum."
435- Zün-Nun der ki:
"Üç şey (Allah) sevgi(si)nin alametindendir.
Bunlar (kendisinden
gelen) istenmeyen şeylere razı olmak, zor şeylerde hüsnü zan beslemek ve
Allah'ın takdir etmiş olduğu şeyleri güzel görmektir. Üç şey marifetin
alametindendir. Bunlar Allah'a doğru yönelmek, her şeyde Allah'a bağlanmak ve
Allah'la iftihar etmektir. Üç şey de Allah'ın lütfunun alametindendir. Bunlar
da her şeyden kaçıp Allah'a sığınmak, her şeyi Allah'tan istemek ve her vakitte
yolunda rehberlik etmektir."
Diğer tahric: Ebu Nuaym,
Hilye (9/341)
436- Zün-Nun der ki:
"Şüphesiz, Allah'ın öyle kulları vardır ki onlara marifetin özünden
yazılmış maksatları vardır. Onlar muhabbet kadehi ile içmiş ve Allah rızasını
kazanmak için koşmuşlardır."
437- Ebu Ali el-Hasan b.
Alluye der ki: Yahya b. Muaz er-Razi'ye: "Hangi mecliste oturmak daha
güzel ve daha lezzetlidir?" diye sorulunca: "Tevhid meydanında
tefekkür etmek için oturmaktır. Orada marifetin kokusunu koklar ve muhabbet
kadehiyle sevgi (denizinden) içersin. Sübhanallah! Böyle bir oturum, ne
muhteşem ve böyle bir şarap ne tatlıdır!" dedi. Kendisine: "En güzel
yemek hangi yemektir?" diye sorulunca: "Başına musibetler geldiğinde
sabredip tevhid ile Allah'ın kaderine razı olman yiyeceklerin en
güzelidir" dedi. Kendisine: "Müminin bayramı ne iledir?" diye
sorulunca: "İman ile mutlu olmak ve Kur'an ile kötülüklerden
sakınmaktadır. Zira Yüce Allah: ''De ki: "Bunlar, Allah'ın bol nimeti ve
rahmetiyledir. " Buna sevinsinler. O, onların topladıklarından daha
hayırlıdır''[Yunus 58] buyurmaktadır" karşılığını verdi.
438- Seriy es-Sekati der
ki: "Allah (sevgisi) ile mutlu olmak, gerçek mutluluğun kendisidir. Başka
bir şey(in sevgisi) ile olan mutluluk ise aldanmaktır."
Muhammed b. el-Hüseyn
es-Sülemi dışındaki ravileri güvenilirdir.
439- Evs el-A'var der
ki: Reyhane el-Mecnune'nin bir gece dua ederken: "Önünde (ibadet için)
dikilmeyen bir bedenden sana sığınırım. Senin şevkin ile ağlamayan gözler kör
olmuş demektir. Sana yalvarmak için açılmayan eller kurumuş demektir"
dediğini işittim. Sonra şöyle demeye başladı: ''Ey kalplerin sevgilisi! Sensin
benim sevgilim Sensin hep mutluluğum, sensin arzu ettiğim."
440- Zün-Nlin der ki:
Tavaf ederken Velhan el-Mecnun'un şöyle dediğini işittim: "Sevginle öldüm,
şevkinle helak oldum. Sana yuslat ile yatalak oldum. Senden başkasını seven
kalpler bizden uzak olsun. Senden başkasıyla ünsiyet kuranlar kaybolup yok
olsun."
441- Zün-Nün el-Mısri
der ki: "Allah ile ünsiyet kurmak, yayılan bir nur demektir. insanlarla
Ünsiyet kurmak ise, inen bir üzüntü demektir."
Tahric: Sülemi, Tabakat
es-Sufiyye (23) ve Ebu Nuaym, Hilye (9/377).
442- Zün-Nün b. İbrahim
der ki: "Allah ile ünsiyet kurmak, yayılan bir nur demektir. insanlarla
ünsiyet kurmak ise, inen bir üzüntü demektir."
443- Zün-Nün der ki: Üç
şey Allah ile ünsiyet kurmaktır. Bunlar, kişinin yalnız kalmaktan zevk duyması,
insanlardan uzlette olması ve yalnızlıktan bir tad almasıdır. Üç şey de
vuslatın alametindendir. Bunlar her halükarda Allah ile ünsiyet kurmak, bütün
amellerde kendisine iltica etmek ve her işte şevk duymaktan dolayı ölümü
sevmektir. Üç şey şevkin alametindendir. Bunlar da rahatlıkla birlikte ölümü
sevmek, bolluk ile birlikte hayatı sevmemek ve her şeyin yeterli olmasıyla
birlikte sürekli hüzünlü olmaktır.
Diğer tahric: Ebu Nuaym,
Hilye (9/341,342).
444- Salih el-Murri der
ki: Reyhane el-Mecnune'nin perdesinin ardından
şöyle yazdığım gördüm:
Sen benim ünsiyet kurduğum, arzu ettiğim ve mutluluğumsun Kalb istemez ki
kendisinde sevginden başka bir sevgi bulunsun.
Ey Azizim! Ey arzu
ettiğim ve özlem duyduğum!
Gönlüm seni arzular sana
ne zaman kavuşacağım
Benim istediğim cennet
nimetleri değildir
Onu isteyişim cemalini
görmem içindi.
Bir de göğsünde şöyle
yazılıydı:
Seven kişiye, kapısı
önünde atılmış olduğunun sevilen tarafından bilinmesi yeter
Geceleri nefes alırken aşk
okuyla yaralı kalbin onunla olduğunun bilinmesi yeter.
İsnadı zayıftır.
445- Ali b. Sehl der ki:
"Allah'la ünsiyet kurmak demek, Allah'ın dostları olanlar dışında
insanlardan uzlete çekilmek demektir. Zira Allah dostlarıyla ünsiyet kurmak,
Allah'la ünsiyet kurmak demektir."
446- Abdullah er-Razi
der ki: Şu yazıyı Ebu Osman'ın kitabından yazdım -Ravi der ki: Abdullah
er-Razi, bu sözlerin Şah' ın sözleri olduğunu da zikretti-: "Ünsiyetin
göstergesi, gafil kişilerden uzlete çekilmek, yalnız kalmak ve Allah'ı seven
kişilerle birlikte olmaktır."
Ayrıca Ebu Osman'ın
şöyle dediğini işittim: "İnsanda Allah sevgisi hasıl olursa, o sevgi
kendisine Allah'la ünsiyet kurmayı sağlar. Allah'la ünsiyet kurmak hasıl
olursa, artık her şeyden uzlete çekilir (ve başka hiçbir şeyle ünsiyet
kurmaz)."
447- Serı der ki:
Fudayl'ın bir kızı elinden rahatsız olmuş ve kendisi onu ziyarete gitmişti. Bu
konuda Fudayl'ın şöyle dediğini işittim: Kızıma: "Ey kızım! Elin nasıl
oldu?" dediğimde: "Babacığım! Allah bana elimden dolayı şükrünü asla
eda edemeyeceğim kadar sevap verdi" dedi. Onun bu samimiyetine şaşırıp
kalmıştım. Ben yanında oturmaktaydım. Bu sırada üç yaşlarında olan bir oğlum
geldi. Onu öpüp bağrıma basınca, kızım:
"Babacığım! Sana
Allah için soruyorum. Onu seviyor musun?" dedi. Kendisine: "Evet ey
kızım! Vallahi onu seviyorum" dediğimde: "Babacığım! Bu, senin için
kötü bir şeydir. Ben, Allah'tan başka kimseyi sevmediğini sanırdım" dedi.
Kendisine: "Kızım! Siz çocukları sevmez misiniz?" dediğimde:
"Sevgi yaratana ve merhamet çocuklaradır" karşılığını verdi.
Sonra Fudayl kendi
başına vurarak: "Ey Rabbim! Kızım beni kendisini ve kardeşini sevmemden
dolayı ayıpladı. İzzetine yemin olsun ki sana kavuşuncaya dek senden başka
kimseyi sevmeyeceğim" dedi.
448- Fudayl der ki:
"İnsanlardan uzlete çekilen, Rabbi ile ünsiyet kuran ve günahları için
ağlayan kimseye ne mutlu."
449- Fudayl b. İyad der
ki: "(İnsana) sevgi olarak Allah, dost olarak Kur'an ve nasihatçi olarak ölüm
yeter. Yine (insana) ilim olarak Allah korkusu ve cahillik olarak Allah'a karşı
aldanmak yeter."
450- İbrahim b. Ahmed
el-Havvas der ki: "Kişi boş sözlerle birlikte kalbinin yumuşak olacağım
ümid etmesin. Mal ve mertebe sevgisi ile birlikte Allah sevgisinin olacağım
ümid etmesin. İnsanların ünsiyeti ile birlikte Allah'a karşı ünsiyet sahibi
olacağını ümid etmesin."
451 - Bişr der ki:
"İbrahim b. Edhem, lezzetli şeyleri terk etmekle, onları yemekten daha
fazla tad alabilmesi için nefsini terbiye etmekteydi."
Bişr ekledi: Yüce Allah,
Hz. Davud'a: "Ey Davud! Şehveti ve lezzetleri kullarımın zayıflığından
dolayı yarattım. Yiğit kişilerin şehvet ve lezzetlerle ne işi olabilir ki! Ey
Davud! Kalbini onlardan bir şeyle meşgul etme. Böylesi bir durumda sana
vereceğim en hafif ceza, benim sevgimi kalbinden yok etmemdir" diye
valıyetti.
452- Ahmed b.
Ebi'l-Havari der ki: Kardeşimin şöyle dediğini işittim:
"İsrail
oğullarından bir adam bir adada ormanlık bir bölgede dört yüz yıl boyunca hep
ibadet etti. Saçları o kadar uzamıştı ki ormanda yürüdüğü zaman saçlarının bir
kısmı ağaçların dallarına takılırdı. Bir gün dolaşırken bir ağaçta bir kuş
yuvası olduğunu gördü ve namazgahım ona yakın bir yere taşıdı. Bunun üzerine
kendisine: "Benden başkasıyla ünsiyet kurdun. İzzetime yemin olsun ki
bulunduğun mertebeden seni iki derece indireceğim" diye nida edildi.
Diğer tahric: Ebu Nuaym,
Hilye (10/9).
453- Ebu Nasr Mansur b.
AbdilIalı el-Isbeharu der ki: Şibli'ye:
"Marifetin aslı
nedir?" diye sorulunca: "Bildiğine karşılık diğer bildiği her şeyi
unutmaktır" karşılığım verdi. Kendisine: "Sevginin aslı nedir?"
diye sorulunca: "Sevdiğinden başka hiçbir şeyi görmemektir"
karşılığım verdi.
Ayrıca Şibli'nin: ''Biz,
yarattığımızdan habersiz değiliz"[Mü'minun 17] buyruğunu açıklarken:
"Burada Yüce Allah: ''Bize yaklaşan kimseden habersiz değiliz. Bize karşı
yönelenleri de ihmal etmeyiz'' buyurmaktadır" dediğini işittim.
454- Ali b. Sehl b.
el-Ezher der ki: "Gafıller, Allah'ın af ve müsamahası içinde yaşarlar. Zikredenler,
Allah'ın rahmeti içinde yaşarlar. Arifler, Allah'ın lütfu içinde yaşarlar.
Sadıklar ise Allah'ın özel yakınlığı içinde yaşarlar. Allah sevgisiyle dolanlar
da Allah ile ünsiyet şevki içinde yaşarlar."
Diğer tahric: Sülemi, Tabakat
es-Sufiyye (234)
455- İbn Ubeydillah Ali
b. Katade der ki: Ali b. Abdirrahman'a sevgi ile aşkın arasındaki fark
sorulunca: "Sevgi öyle bir şey ki sevilenden başka bir şeyi görmeye engel
olur. Bu doruk noktasına vardığı zaman aşk hasıl olur. Bu konuda Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bir şeye karşı sevgin seni kör ve sağır eder''
buyurmaktadır" karşılığını verdi.
456- Zün-Nlin der ki:
"Şevk, sevginin en yüksek derecesi ve en yüksek mertebesidir. KuL bu
dereceye vardığı zaman Rabbine olan şevkinden, Rabbine olan kavuşma isteğinden
ve cemalini görme isteğinden dolayı ölümün geç kaldığım düşünür."
457- Abdullah b.
Muhammed er-Razi der ki: Ebu Osman'ın kitabından şöyle bir yazı yazdım -Ravi
der ki: Abdullah b. Muhammed er-Razi, bu sözlerin Şah'ın sözleri olduğunu da
zikretti-: "Sevenlerin mertebesi, sevdiklerine olan şevkIeridir. Onun
rızasım istemeleri ise hizmetinde çalışma hırslarıdır."
458- Abdullah b.
Muhammed er-Razi ayın isnadla Şah'tan bildirerek der ki: (Allah) özlemei) ile
yamp tutuşanlar on mertebededir. Bunlar kalbin Allah'a bağlanması, göğsün ona
uçması, zikredildiği zaman içinin kıpır kıpır olması, yalnız iken ünsiyet
kurması, ülfetten kaçınması, Rahman'ın sözlerini anlamaya çalışması,
yalnızlıkta nefsini hesaba çekmesi, ondan yardım dilemesi, onunla münacat etmek
ve ona kavuşma şevki ile tutuşmaktır.
Ebu Osman der ki:
"Şevk, sevginin kendisidir. Allah'ı seven kimse, ona kavuşma arzusunda
olur."
Yine Ebu Osman Yüce
Allah'ın: ''Allah'ın bunun için belirttiği vakit gelecektir"[Ankebut 5]
buyruğunu açıklarken şöyle dedi: "Bu, Allah şevki ile tutuşanların
tesellisidir . Yani Allah: ''Sizin beni arzulamanızın her şeye galip geldiğini
biliyorum. Ancak sizin kavuşmanızı tecil ettim. Yakın zamanda özlem duyduğunuz
kimseye kavuşacaksınız'' buyurmaktadır."
Yine Ebu Osman şöyle
der: "Kulun kalbi, Allah sevgisi ile dolu olduğu oranda onu arzuluyor
demektir. Arzuladığı kadar da Allah'a kavuşmanın uzak olmasından ve Allah'ın
kendisini tard etmesinden korkması demektir."
459- Ebu Hafs der ki:
"Allah sevgisinin doğrusu, senin hamurunu yoğurduğu ve yarattığı zaman
adının hangi divanda (kimler arasında) yazılı olduğunu bilmediğin sırdan
korkmandır."
460- Malik b. Dinar der ki:
Bir gün mezarlığa gittim ve iki gencin oturup bir şeyler yazdığını gördüm.
Onlara: "Allah'ın rahmeti üzerinize olsun. Siz kimsiniz?" dediğimde:
"Biz iki meleğiz. Biz gönülleri Allah sevgisi ile dolu olan kimseleri
yazmaktayız" dediler. Onlara: "Size Allah için soruyorum. Ben de
yazdıklarınızdan mıyım?" dediğimde: "Hayır" dediler. Ravi der
ki: Bunun üzerine Malik bayılıp düştü. Sonra kendine gelip: "Size Allah
için söylüyorum. Beni en alt satıra: ''Malik b. Dinar asalaktır ve Allah'ı
sevenleri sever'' diye yazın" dedi ve şöyle anlatmaya devam etti:
"Gece olduğunda rüyamda bana gelindi ve: ''Sen de onlardan yazıldın. Kişi
sevdiğiyle beraberdir'' denildi."
461- Enes b. Malik
bildiriyor: Bedevilerden bir adam Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip:
"Ey Allah'ın Resulü! Kıyamet ne zaman kopacaktır?" diye sorunca, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamet için ne
hazırladın?" buyurdu. Bedevi: ''Kıyamet için kayda değer büyük bir şey
hazırlamadım. Ancak ben Allah'ı ve Resulü'nü seviyorum" dedi. Bunun
üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen de sevdiğinle
beraber olacaksın" buyurdu.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Buhari (4/200) ve Müslim (3/2032).
Müslim bunu Sahih'te
Muhammed b. Rafi kanalıyla Abd b.
Humeyd'den, o da
Abdürrezzak'tan aktarmıştır. -Müslim (3/2032)
462- Ebu Ali
el-Cuzecalli der ki: Üç şey vardır ki bunlar tevhiddendir. Bunlar; korku, reca
(ümit) ve sevgidir. Korku, görülen tehditten dolayı günahların çoğalmasından
korkmaktır. Reca, mükafatı görmekten dolayı fazla hayır ve sevap kazanmaktır.
Sevgi, görülen bağıştan dolayı çokça zikretmektir. Korkan, (her şeyden Allah'a)
kaçmasından asla rahat etmez. (Allah'ın rahmetini) ümid eden (dua ve dilekten)
bıkkınlık duymaz. Allah'ı seven, sevdiğini zikretmekten vazgeçmez. Korkunun
parlak bir ateşi, recanın nuralli bir ışığı vardır. Sevgi ise nurların
nurudur."
Diğer Tahric: Sülemi,
Tabakat (247) ve Ebu Nuaym, Hilye (10/350)
463- Muhammed b. Cafer
el-Üşnani der ki: Yahya b. Muaz ile birlikte sofrada yemek yerken onun şöyle
dediğini işittim: "Eğer (Allah) sana iyiliklerini hatırlatırsa zikri için
seni boş bırakır. Zikri için seni boş bıraktığı zaman sana sevgisini bağışlar.
Sana sevgisini bağışladığı zaman da yakınlığıyla seni şaşırtır."
464- Ebu'l-Hüseyn
el-Verrak der ki: "Sevgi, Allah'a iman etmenin bir bölümüdür. İman, evliya
ve has kulların bütün mertebelerinin esasıdır. Allah'ın ihsanını sürekli olarak
zikretmekten dolayı Allah sevgisi bölümlere ayrılır. Kişi sürekli olarak
Allah'ın kendisine bulunduğu ihsanı anarsa sevgi rüzgarı yakınından eser."
465- Ebu'l-Hüseyn
el-Farisi der ki: "Kalpler ona iyi davranan kişinin sevgisi ve ona kötü
davranan kişinin buğzu ile yoğrulmuştur" hadisini açıklarken İbn Ata'nın
şöyle dediğini işittim: "Seni yaratanı ve sonsuza kadar sürekli olarak
peşpeşe nimetler vereni nasıl sevmezsin!? Ancak imanın zayıflığı, marifetten
yoksun kalma ve imanın eksikliği, seni Allah'ı sevmekten ve ona meyletmekten
uzak kılmıştır."
Diğer Tahric:
Ebu'ş-Şeyh, el-Emsal (160)
466- Ebu Said el-Hazzaz
der ki: "Allah'tan başka ihsan sahibi kimseyi görmeyen kişinin her haliyle
Allah'a meyletmemesine şaşarım."
467- Ebu'l-Kasım Hasan
b. Muhammed b. Ahmed es-Suf'i der ki: Ebu'lHüseyn b. Malik es-Suf'i'ye:
"Sevginin göstergesi nedir?" diye sorulunca: "Sevdiğin şeyleri
gerçek sevdiğin kimse için terk etmendir" karşılığını verdi.
468- Ebu Amr ez-Zeccad
der ki: Cüneyd'e sevgiyi sorduğumda:
"Sevginin alametini
mi soruyorsun?" dedi. Ona: "Hayır" dediğimde:
"Sevginin olmasını
sağlayan şeyi mi soruyorsun?" diye sordu. Ona: "Hayır" cevabını
verdiğimde: "Peki neyi soruyorsun?" dedi. Ona: "Sevginin
hakikatini soruyorum" dediğimde: "(Sevginin hakikati) Allah'ın
kulları üzerinde sevdiği şeyleri sevmen ve kulları üzerinde sevmediği şeyleri
sevmemendir" karşılığını verdi.
Diğer tahric: Süleml,
Tabakat (163)
469- Cüneyd der ki:
Hocalarımızdan birinin: "Sen, Allah'ın sevmediği şeylere dinleyici iken
hakiki bir kul olamazsın" dediğini işittim.
470- Bişr b. es-Seri der
ki: ''Sevdiğinin sevmediğini sevmen, sevginin göstergesinden değildir.''
Diğer tahric: Ebu Nuaym,
Hilye (10/7)
471- Ahmed b.
Ebi'I-Havari der ki: Ebu Süleyman ed-Darani'ye: "Muhabbet ehli Yüce
Allah'ın sevgisine ne ile nail oldular?" dediğimde: "İffetli olmak ve
sadece yetecek kadar (ihtiyaç duyulan şeylerden) almakla" karşılığını
verdi.
472- Ebu Abdullah
en-Nibkİ der ki: Bir adam Fudayl b. İyad'a: "Kişi Allah sevgisinde ne
zaman doruk noktaya ulaşır?" diye sorduğunda: "Allah'ın sana vermesi
ile vermemesinin senin için eşit olduğu zaman" karşılığını verdi.
473- Abdullah b.
Muhammed er-Razi der ki: Şu yazıyı Ebu Osman'ın kitabından yazdım -Ravi der ki:
Abdullah er-Razi, bu sözlerin Şah'ın sözleri olduğunu da zikretti-:
"(Allah) sevgi(si)nin göstergesi (kendisinden gelen) istenmeyen şeylere
razı olmak, zor şeylerde hüsnü zan beslemek ve Allah'ın takdir etmiş olduğu
şeyleri güzel görmektir."
474- Abdulvahid b. Zeyd
der ki: "Bildiğim kadarıyla amellerde rızadan başka sabrın önüne geçecek
hiçbir şey yoktur. Yine bildiğim kadarıyla rızadan daha yüksek ve daha şerefli
bir derece yoktur. Bu da sevginin başıdır."
475- Şuayb b. Vakıd der
ki: Kur'an hafızlarından bir kişi bana şöyle anlattı: Bir gece Utbe el-Gulam'ı
gördüm. Utbe o gece sabahlayana kadar sürekli olarak: ''Bana azap versen de
seni seviyorum, bana merhamet etsen de seni seviyorum'' deyip durdu."
Diğer tahric: Ebu Nuaym,
Hilye (6/234-236)
476- Yahya b. Muaz der
ki: "Hakiki sevgi, iyilikle artmayan ve kabalıkla azalmayandır. "
477- Cüneyd der ki:
Haris el-Muhasibi'ye sevgi hakkında sorulunca: "Bir şeye bütün sevginle
yönelmen, onu kendi nefsine ve malına tercih etmen, açık ve gizli olarak ona
muvafık olman ve onu sevmekte kusurlu olduğunu bilmendir" dedi.
Diğer tahric: Kuşeyrl,
er-Risale (2/618)
478- Ebu Abdirrahman
es-Sülemi der ki: Cüneyd: "Sevginin direkleri, sevgiliye her halükarda
muvafık olmaktır" dedi ve şu beyti okudu: Eğer öl dersen sana itaat eder
ve ölür giderim Ölüm meleğine de hoş geldin merhabalar derim.
479- Abdullah b. Yusuf
el-Isbehani der ki: Ebu'l-Hasan el-Buşenci'ye sevgi hakkında sorulunca:
"Sevgiliyi bilerek, güçlükle kazandığını onun yolunda bahşetmendir.
Güçlükle kazanıp bahşetmene rağmen sevgili de dilediğini yapar" dedi.
480- Asma'i der ki: Bir
bedevi beni masiyet halinde görüp: "Vay haline!
Sen Allah'ı sevmez
misin?" deyince: "Tabi ki, severim" dedim. Bunun üzerine o:
"Seni hiç sevdiğinin mutluluğunu istemeyen birini gördün mü? Şükrün
edasının sorgusundan korkan kimse nimetlerden vazgeçer" dedi.
481- Ebu Abdullah
el-Mağribi der ki: Gecelerden bir gece Hz. İbrahim, Hz. Adem'in durumu üzerinde
düşündü ve: "Rabbim! Onu yarattın, ruhundan ona üfledin ve melekleri de
ona secde ettirdin. Sonra bir suçtan dolayı insanların ağız dolusu: ''Adem,
Rabbine asi olup yolunu şaşırdı''[Taha 121] demelerine sebep oldun" dedi.
Yüce Allah da, İbrahim'e: "Ey İbrahim! Sen de bilirsin ki sevgilinin
sevgiliye karşı çıkması pek ağır olur" diye vahyetti.
482- Vehb (b. Münebbih)
der ki: Yüce Allah, Hz. Davud'a: "Ey Davud! Başını (yerden) kaldır,
yanımdaki eski dostluğun olmaksızın ben seni bağışladım" diye vahyetti.
483- Said b. Osman b.
Ayyaş der ki: Zün-Nün'a: "Kul ne zaman Rabbi ile ünsiyet kurar?" diye
sorulunca: "Ondan korktuğu zaman onunla ünsiyet kurmuş olur. Günahlara
vasıl olan kimsenin sevgilinin kapısından ayrıldığım bilmez misiniz!"
karşılığını verdi.
484- Zün-Nün der ki:
"Geri dönenler, ancak yarı yoldan dönmüşlerdir. Eğer ona ulaşsaydılar geri
dönmezlerdi. Dünyada zahid 01 ki, şaşılacak şeyler göresin."
485- Zün-Nün el-Mısri
der ki: Beytü'l-Makdis'te bir kayarun üzerinde birkaç satır yazı gördüm. Onu
okuyup tercüme edecek birini bulduğumda şöyle yazılı olduğunu gördüm: "Her
asi yalnız ve her itaat eden ünsiyet sahibidir. Her korkan (günahlardan) kaçan
ve her umut içinde olan (rızayı) isteyendir. Her kanaatkar zengin ve her seven
boyun eğendir." Bu yazıyı düşündüğümde, Allah'ın, yarattıklarım onlarla
kendisine kulluk ettirdiği şeyler olduğunu gördüm.
Diğer tahric: Ebu Nuaym,
Hilye (9/376).
486- Ebu'l-Hariş Ahmed
b. İsa el-Kilabi der ki: Yahya b. Muaz'ın şu beyitleri okuduğunu işittim:
Muhakkak ki hükümdar kendine hizmetçiler seçti
Seçerken cana yakın,
yumuşak ve değerli olanları seçti.
Rableri için rızıklanmış
onlar sevgi ve huşu ile
Gözyaşlarının aktığını
görürsün sürekli şevk ile.
Onlar gecelerini uzun
namazları ile ihya ederler
Onlar bıkmazlar boş
olduklarında uykuya dalarlar.
Gece bütün gözler hep
birden daldığında uykuya
Görürsün onların
dizilmelerini düşerek bir korkuya.
Onları ölü zannedersin
secdeyi uzatmalarından dolayı
Sürekli olarak bir korku
içindeler İlah'ın ateşinden dolayı.
Onlar ömürleri boyunca
hep Allah'l severler
Sevgilerinden dolayı
günahlardan sakınırlar.
487- Cüneyd b. Muhammed
der ki: Seri es-Sekati ile sevgi hakkında konuştuğumda eliyle diğer kolunun
derisine vurarak: "ValIahi: ''Bu elim diğerine Allah sevgisinden dolayı
uzak kaldı'' dersem doğru söylemiş olurum" dedi. Sonra bayıldı ve yüzü öyle
kızardı ki Ay parçası gibi oldu.
488- Cüneyd der ki: Bir
adam Seri es-Sekati'ye: "Nasılsın?" dediğinde, Seri: ''Sevgi kalbinin
içinde olduğu halde gecelemeyen kişi Ciğerlerin nasıl ufalanıp parçalandığını
anlayamaz" karşılığını verdi.
Diğer tahric: Sülemi,
Tabakat es-Sufiyye (sh. 55) ve Ebu Nuaym, Hilye (10/119).
489- Cüneyd b. Muhammed
der ki: Bir defasında Seri bana üzerinde yazı bulunan bir kağıt getirdi ve:
"Bu kağıdın üzerindeki yazıyı ezberle" dedi. Onda şöyle yazılıydı:
Sevgimi dile
getirdiğimde bana: ''Sen bana yalan söyledin'' dedi
''Ne oluyor ki senin
azalarını güçlü ve kuvvetli görüyorum" dedi. Oysa sevgi kişiyi bitirir,
bir deri bir kemik kalır ve erirsin Solarsın da çağıran kişiye cevap veremez
bir hale gelirsin.
Sevgi seni o kadar zayıf
düşürür ki artık güç ve takatin kalmaz
Sana ağlayan göz veya
fısıldayacak güçten başka bir şey bırakmaz.
490- İbrahim b. Müslim
el-Muzeru der ki: Hasan b. Muhammed elHanefi: "Sevgiliyi seven kişi ona
buğz etmez" dedi ve şöyle devam etti: Sen ilah'ı sevdiğini söylerken ona
asi olmaktasın Çirkin şeyler yaparsan bil ki utanç içine dalmaktasın. Gerçekten
seviyor olsaydın ona itaat ederdin
Zira seven kimse
sevdiğine hep itaat edendir.
Kişinin menzili eğer
Cennetü'l-firdevs ise
fakirlik içinde yaşasa
da bir zararı yoktur.
Onu, saçları dağınık,
korku ve hüzünlü biçimde Mescidlere gittiğini görürsün eski giysiler içinde.
491- Ebu Dücane der ki:
Rabia(tu'l-Adeviyye)'nin sevgisi coştuğu zaman
şöyle derdi: Sen ilah'ı
sevdiğini söylerken ona asi olmaktasın Güzel şeyler arasına sen batılı
koymaktasın. Gerçekten seviyor olsaydın ona itaat ederdin
Zira seven kimse
sevdiğine hep itaat edendir.
492- Muhammed b. Harun
el-Fakih'in, İsmail b. el-Kasım Ebu'l-Atahiyye'nin sözlerini örnek vererek
şöyle dediğini işittim: Sen ilah'ı sevdiğini söylerken ona asi olmaktasın Güzel
şeyler arasına sen batılı koymaktasın. Gerçekten seviyor olsaydın ona itaat
ederdin
Zira seven kimse
sevdiğine hep itaat edendir.
493- Vaiz Ebu Abdillah Muhammed
b. Muhammed b. Abdillah elCürcaru der ki: Salih bir kul olan Ebu Ömer b. Said
el-Cürcaru bize şu beyiteri okudu:
Bir kalpte iki sevgiye
yer vermek imkansızdır Biri Cennetü'l-firdevs, biri de aldatıcı dünyadır. Kim
mevlasını ve ona komşu olmayı arzu ederse Artık yorulmaksızın hayır işlemekte
yarışır. Sabretmeksizin lezzetler ile akşamlayan kimse Rabbini sevdiğini
söylüyorsa sadık değildir. Onlar dünyalığı ve her Şeyi bırakırlar
Onlar mutluluğu götüren
her Şeyi bırakırlar.
494- Sellam b. Miskin
der ki: Malik. b. el-Münzir b. el-Carud hapse girdi ve orada Ferazdak'ı gördü.
Ona: "İffetli kişilere iftira atmaktan vazgeçme zamanın gelmedi mi?"
deyince, Ferazdak: "ValIahi, Allah benim için kendisiyle gördüğüm şu
gözümden daha sevgilidir. Sence Allah bana azab edecek mi?" karşılığını
verdi.
495- Ebu Bekr b. Osman,
babasından naklen bildiriyor: Babamın bulunduğu bir mecliste Bağdatlı bir adam
kalkıp: "Ey Ebu Osman! Kişinin mevlasına karşı sevgisi ne zaman gerçek
olur?" diye sorunca: "Günahlardan temizlendiği zaman sevgisi gerçek
olur" dedi. Bunun üzerine adam başına toprak saçıp feryad ederek:
"Bir an bile günahtan geri kalmazken onu sevdiğimi nasıl söylerim!"
dedi. Ebu Osman ve o mecliste bulunanlar ağlamaya başlamıştı. Ebu Osman hem
ağlıyor, hem de: "O sevgisinde gerçekçidir, ancak itaat konusunda kusur
etmiştir" diyordu.
Beyhaki der ki: Ebu
Osman adamın gerçek sevgisinden dolayı böyle demiştir. Bu kişi amellerinden
kusur etse bile onun (Allah'a karşı olan) sevgisine bir sonraki hadis şahitlik
etmektedir.
496- Ebu Mtisa der ki:
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Kişi bir
topluluğu sevdiği halde onlar gibi olamıyor. Bukişinin hali ne olur?"
dediğimde: "Kişi sevdiğiyle beraberdir" buyurdu.
İsnadı hasendir ve (metni)
sahih bir hadistir.
Buhari ile Müslim bunu
Sahih'lerinde A'meş kanalıyla aktarmışlardır.(1) Buhari ile Müslim
Sahih'lerinde aynısını A'meş, Şakik kanalıyla Abdullah b. Mes'ud'dan rivayet
ettiler.(2)
(1): Müslim (3/2034)
(2): Müslim (3/2034).
497- Enes der ki: Bir
adam: "Ey Allah'ın Resulü! Kıyamet ne zaman kopacaktır?" diye
sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamet için ne
hazırladın?" buyurdu. Adam çok bir şey saymadı, ancak Allah'ı ve Resul'ünü
sevdiğini söyledi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Sen de sevdiğinle beraber olacaksın" buyurdu.
Ravileri güvenilirdir.
Müslim bunu Sahih'te
Süfyan b. Uyeyne kanalıyla aktarmıştır.- Müslim (3/2032)
498- Ömer b. el-Hattab
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında Himar diye
adlandırılan biri vardı. Bu kişi Resulullah'ı {Sallallahu aleyhi ve Sellem}
güldürürdü. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu kişiyi içkiden
dolayı kırbaçlatmıştı. Bir gün bu adam yine içkiden dolayı getirildi ve
kırbaçlandı. O toplumdan bir adam: "Allahım! Ona lanet et. İçkiden dolayı
ne kadar Resulullah'a getirilmekte" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ona lanet etme. Vallahi onun Allah ve
Resulü'nü sevdiğini biliyorum" buyurdu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Ebu Ya'la, Müsned 1/161 (176)
Buhari bunu Sahih'te
Yalıya b. Bukeyr - Leys kanalıyla aktarmıştır.-Buhaıi (8/14).
Bu da Ebu Osman'ın: ''O,
sevgisinde samimidir, ancak itaat konusunda kusur etmiştir" deyişini
doğrulamaktadır. Çünkü içki içmesiyle birlikte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) onu 'seven' biri diye adlandırmıştır. Doğrusunu da Allah bilir.
499- Ebu Ali el-Hafız
der ki: Semnun'a sevgi(nin hakikati) konusunda sorulunca: "Halis bir sevgi
ile devamlı zikretmektir" karşılığını verdi.
Malik b. Dinar:
"Allah sevgisirıirı göstergesi, sürekli olarak onu zikretmektir. çünkü bir
şeyi seven kimse o şeyi çokça zikreder" dedi.
Halimi der ki: Bazıları
da: "Gerçek sevgi sürekli olandır. Çünkü kişi bir şeyi sevdiği zaman kalbi
sürekli olarak o şeyi zikreder. Allah sevgisi de sürekli olarak zikri
gerektiren bir şeydir" demiştir.
Halimi der ki: Semnun
sevginin sürekli olması gerektiğini açıklamıştır. Bu da Arapların:
"Devenin güzeli oturduğu zaman yerinde kalandır" demelerine
muvafıktır .
500- Seri b. el-Muğallis
der ki: Hikmet sahibi bir kişirıirı kitabında şöyle bir yazı okudum:
"İnsanların bıkkınlık ve sıkıntıdan en uzak olanı, kalbi Yüce Allah'ın
zikrirıden ayrılmayandır. Kişirıirı doğru bir kul olup olmadığını anlaman için
onun Allah'ı sürekli olarak zikretmesi yeter."
501- Zün-Nun el-Mısri
der ki: "Arif kişi, Rabbi ile yetinen kimsedir.
Ondan daha üstün olan
kimse de, zikrin lezzetini alan, sürekli Allah'ı zikredip kendisiyle ünsiyet
kurandır."
Zün-Nun der ki:
"Rabbini bilen kimse; ibadetin tadını, zikrin ve itaatin lezzetini bulur.
O, sadece bedeniyle insanlarla birlikte olurken diğer her yönüyle Allah'la
beraberdir."
Beyhaki, Zühd (195)
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın:
Sürekli Olarak
Yüce ALLAH'I Zikretmek