9.ŞU’BE: Müminlerin Ebedi
Yerlerinin Cennet, Kafirlerin İse Cehennem Olması(na İnanmak) |
Müminlerin Ebedi Yerlerinin Cennet, Kafirlerin İse
Cehennem Olması |
Yüce Allah: ''Evet,
kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış olan kimseler var ya, işte onlar
cehennemliklerdir. Onlar orada eb edi kalacaklardır. İman edip salih ameller
işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır''[Bakara 81-82]
buyurur.
Yine kıyamet gününü
anlatırken şöyle buyurur: ''O gün geldiği zaman Allah'ın izni olmadan hiçbir
kimse konuşamaz. Onlardan bedbaht (cehennemlik) olanlar da vardır, said
(cennetlik) olanlar da. Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların
orada şiddetli bir soluyuşları vardır. Onlar, gökler ve yerler durdukça orada
ebedi olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin
istediğini yapandır. Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde
ebedi kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu, onlara
ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir."[Hud 105-108]
''Ancak Rabbinin
dilemesi başka"[Hud 107] buyruğu, tüm insanların mahşerde toplanması,
hesaba çekilmeleri, amellerinin tartılması ve herkes için hükmü verilip her bir
fırkanın da kendi yerine gönderilmesi sürecinde olacakları anlatmaktadır.
''Onlar, gökler ve
yerler durdukça orada eb edi olarak kalacaklardır"[Hud 107] buyruğu da
yerlerinde sonsuza dek daimi bir şekilde kalacakları anlamındadır. Yüce Allah'ın
daha fazlasını dilemesi haricinde gökler ve yerler durdukça orada
kalacaklardır, anlamında olduğunu söyleyenler de vardır. "illa"
edatı; dışında, hariç anlamındadır. Müstesna'nın, müstesna minh'ten daha fazla
olduğu durumlarda vurgu daha iyi yapılmış olur. Mesela kişinin: "Filanın,
bir seneye kadar benden alacağı iki bin dirhem dışında benden bin dirhem
alacağı vardır" demesi bu meyandadır. Burada da iki bin dirhem dışında bin
dirhem daha vereceği ifade edilmiştir.
Kitabu'l-Ba's isimli
eserimizde Ferra ile Halimi'nin bu yöndeki sözlerini detaylı bir şekilde
işledik. Beyhaki, el-Ba's ve'n-Nüşur(331-33S)
359- Cabir b.
Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Allah'ın huzuruna şirk koşmamış bir şekilde çıkan kişi
cennete girer. Allah'ın huzuruna şirk koşmuş bir şekilde çıkan kişi de
cehenneme girer.
İsnadı sahihtir.
Müsliın, Sahih'te Haccac
b. eş-Şair kanalıyla Ebu Amir'den aktarmıştır.Müslim (1/94)
Halimi der ki: Bu şekilde
müminlerin gideceği yerin cennet, kafirlerin de gideceği yerin cehennem olduğu
açıklığa kavuşmuş olur. Yüce Allah: ''Günahkarların yazısı, muhakkak
Siccin'dedir"[Mutaffifin 7] buyurmuştur. Yine: ''İyilerin yazısı
İlliyyun'dadır"[Mutaffifin 18] buyurmuştur. Bundan da kasıt, her iki
kesimin yazgısı yani gideceği nihai olan yerdir. Günahkarların zıttı nasıl
iyiler ise Siccin'in de illiyyun'un zıttıdır. Yüce Allah, cehennemi Haviye
şeklinde isimlendirmiş, cennettin de Aliye (yüksek yer) olduğunu bildirmiştir.
Hadiste de müminin ruhunun yükseklere çıkacağı, kafirin ruhunun ise aşağılara
ineceği ifade edilmiştir.
Hiç kimsenin de ''Cennet
yeryüzündedir" dediğini bilmiyoruz. Sabit olan semaların üzerinde olduğu,
cennetten sonra Arş'ın bulunduğudur. Yüce Allah'ın: ''Gökyüzü (yerinden)
sıyrılıp koparıldığı zaman''[Tekvir 11] buyruğu da göğün yerinden sökülüp
çıkarılması ve ardında kalan cennetlerin ortaya çıkması anlamında olsa
gerektir. Yüce Allah'ın: ''Cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara
yaklaştırılacak''[Şuara 90] buyruğundaki yaklaştırılma da bu anlamda olsa
gerektir.
Beyhaki devamında şöyle
der:
360- Bişr b. Şeğif der
ki: "Abdullah b. Selim'ın yanında oturuyorduk ... " Ravi söz konusu
hadisi zikrettikten sonra Abdullah'tan naklen şöyle devam eder: "Yüce
Allah'ın yanında insanların en değerlisi Ebu'l-Kisım'dır (Sallallahu aleyhi ve
Sellem). Cennet semada, cehennem de yerdedir. Kıyamet günü geldiği zaman Yüce
Allah tüm mahlukatı ümmet ümmet, peygamber peygamber haşredecektir. Sonra
cehennemin üzerine köprü kurulacaktır. Sonra bir münadi: "Ahmed ve
ümmetinden olanlar nerede?" diye seslenecektir. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) kalkınca ümmetinden iyiler de kötüler de peşine takılır. Bu
şekilde her birlikte köprüden geçmeye başlarlar. Yüce Allah düşmanlarının
gözlerini kör eder ve köprünün sağından solundan (cehenneme) düşmeye başlarlar.
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile salih kullar ise bundan
kurtulup karşıya geçerler. Melekler onları karşılayıp altlarına minderler
sererler ve sağdan soldan cennetteki yerlerini onlara gösterirler."
Sonrasında ravi her bir peygamberin kendi ümmetiyle köprüden geçmesini
aktarmıştır.(Bir kısmı (148) de geçmişti.)
Halimi der ki:
"Cehennem üzerinde kurulan ve $ırat denilen köprü konusunda gelen
rivayetlerden anlaşıldığına göre cennet yüksekte, cehennem de aşağıdadır. Zira
öyle olmasaydı kişi cennette girmek için bir köprüyü aşmasına gerek
kalmazdı."
361 - Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Cehennemin üzerinde kıldan ince, kılıçtan keskin, üst ucu cennette, son
derece kaygan, her iki tarafında ateşten kancalar ve dikenler bulunan bir köprü
vardır. Yüce Allah kıyamet gününde dilediği kişileri bu köprüden karşıya
geçirmez ki kayıp da aşağıya düşenler çok olacaktır. Melekler de bu köprünün
her iki tarafında durup: ''Allahım! Selametle geçir! Allahım! Selametle
geçir!'' diyeceklerdir. Hak yolda olanlar köprüden geçebilecektir. Geçecek
olanlardan her birine de imanı ve ameli oranınca bir nur verilecektir. Bundan
dolayı bazıları şimşek çakar gibi karşıya geçerken, bazıları rüzgar gibi geçer.
Bazılarına ayaklarının dibini aydınlatacak kadar nur verilir. Bazıları
emekleyerek karşıya geçer. Bunlar geçerken de cehennem ateşi bedenlerini
günahları oranınca yakar. Bu şekilde karşıya geçerler. ilk olarak yetmiş bin
kişilik bir zümre karşıya geçer ki bunlar ne hesaba çekilir, ne de azaba maruz
kalırlar. Yüzleri mehtaplı bir gecede Ay'ın parlaması gibi parlar. Onlardan
sonra geçenlerin yüzleri gökteki yıldız gibi parlar. Bu şekilde de cennete
ulaşırlar.
İsnadı zayıftır.
Beyhaki der ki:
"isnadı zayıftır, ancak Sırat konusunda aynı manada sahih olan farklı
rivayetler de gelmiştir ki bu hadisleri el-Ba's isimli eserimizde
zikrettik."
Halimi der ki:
"Sırat'ın kıldan ince kılıçtan keskin olması, üzerinden geçecek olanlara
kıldan daha ince gelmesidir. Yani üzerinden geçmenin kolaylığı ve zorluğu
kişinin Allah'a itaatine veya isyanına göre olacaktır. Gizliliğinden ve
belirsizliğinden dolayı da bunun sınırlarını ancak Yüce Allah bilebilir. Gizli,
herkesçe bilinemeyen, çok ince olan şey için böylesi "kıldan ince"
ifadesi Araplar arasında yaygın olan bir kullanımdır. Kılıçtan keskin olması
ise Allahu alem insanların Sırat'tan geçirilmesi konusunda Yüce Allah'ın meleklere
verdiği emrin kılıç keskinliğinde bir emir olması ve kılıcın inmesi kadar hızlı
bir şekilde yerine getirilmesi gerektiği, hedefe sert bir şekilde inen kılıcın
artık geri döndürülememesi gibi verilen bu emrin geri alınmayacağı
anlamındadır."
Beyhaki der ki: Bu
hadisin lafzını bu yöndeki diğer sahih hadislerde görmüş değilim. Ziyad
en-Nümeyrı'nin, Enes'ten bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Sırat, bıçak gibi keskindir" veya: "Kılıç gibi
keskindir" buyurmuştur. Bu da zayıf bir rivayettir.
Aynı manada benzeri,
Ubeyd b. Umeyr kanalıyla Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mürsel
olarak ayrıca Ubeyd b. Umeyr'in sözü olarak da rivayet edilmiştir. Yine
Abdullah b. Mes'ud'un: ''Sırat cehennemin üstündedir. Çok kaygandır, sivri ve
keskin kılıç gibidir" dediği rivayet edilmiştir.
Yine bize bildirildiğine
göre Said b. Ebi Hilal şöyle demiştir: ''Bize ulaştığına göre kıyamet gününde
cehennemin üzerinde kurulu olan Sırat köprüsü, bazılarına kıldan daha ince
gelirken, bazılarına da vadi genişliğinde ve ev rahatlığında olur." Bu da
üzerinden geçmenin zorluğu ve aşağıya düşme tehlikesi yüzünden olabilir.
Doğrusunu da Allah bilir."
Enes'ten rivayet edilen
"Sıratın üst ucu cennettedir" sözü ise alt ucunun yerde olduğuna
işaret eder. Zira cehennemin alt tarafta, cennettin ise üst tarafta olacağı
daha önce belirtilmişti.
362- Vehb b. Münebbih
der ki: "Kıyamet kopup da Yüce Allah cennet ile cehennem ahalisi
hakkındaki hükmünü verdikten sonra Allah'ın emriyle cehennemin üzerindeki kapak
açılır. Altından öyle bir ateş çıkar ki dünyada ateşin, içine atılan pamuğu
yakıp yok etmesi gibi cehennemin ateşini yakıp yok eder. Bu ateş cehennemin
kenarında bulunan ve denizlerin denizi denilen denize ulaştığı zaman göz açıp
kapayıncaya kadar onu kurutur ve sanki hiç suyu olmamış gibi bomboş bırakır ki
bu deniz cehennem ile yedi kat yer arasında bir perde gibidir. Bu denizin suyu
kuruduğu zaman yedi kat yer tutuşur ve tek bir kor parçası haline gelir."
İsnadı çok zayıftır.
Beyhaki der ki: Bize
bildirilene göre Ali b. Ebi Talib, Yahudi birine: "Cehennem nerede?"
diye sorunca, Yahudi: "Denizin altındadır" karşılığını vermiştir.
Bunun üzerine Hz. Ali: "Doğru söyledi" demiş ve: ''Kaynatılmış denize
andolsun ki!''[Tur 6] ayetini okumuştur.
Vehb b. Münebbih'ten
yapılan rivayet de "O gün yer, başka bir yere, gökler de başka göklere
dönüştürülür'[İbrahim 48] ayetinin bir açıklaması da olabilir. Bu da insanlar
Sırat'tan geçerken gerçekleşecektir.
Yine bize bildirilene
göre Hz. Aişe bu konuyu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sormuş ve:
"Bu gerçekleşirken insanlar nerede olacaklardır?" demiştir.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sırat' in üzerinde
olacaklardır" buyurmuştur.
Alimlerden biri şöyle
demiştir: "Kafirlerin yeri cehennem ateşi olduğu için Sırat köprüsünü
geçemeyeceklerdir. Müminlerin tümü karşıya geçmek için Sırat'ın üzerine
çıktıklarında geriye sadece kafirler kalır. Her birinin durduğu yer de
cehennemdeki yeri olur."
Başkaları da şöyle
demiştir: ''Kafirler de Sırat köprüsüne çıkarlar. Ancak (müminler geçip
gittikten sonra) evin damındaki delikler gibi köprüden cehenneme doğru delikler
açılır ve bu deliklerden aşağıya doğru atılırlar ki bu şekilde atılmaları onlar
için daha dehşetli ve daha korkunç olur. Müminlerin ise kurtulmalarına olan
sevinçleri diğerlerinin korkusundan daha büyük olur."
Yüce Allah'ın: ''Ey
suçlular! Ayrılın bu gün"[Yasin 59] buyruğu da bu anlamda olsa gerektir.
Yüce Allah'ın: "Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara,
''Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?'' diye sorarlar''[Mülk 8] ayeti ile ''Atın
cehenneme, (hakka karşı) inatçı her kafiri!''[Kaf 24] ayeti de bu anlatılanlara
delil olabilir. Zira atılma işi genelde yüksek bir yerden daha aşağıda olan bir
yere yapılır. Bunun keyfiyetini de Allah bilir.
Münafıklara gelince
onlar da müminler ile Sırat köprüsüne çıkarlar ve onlara verilen nurun
ışığından faydalanmak isterler. Ancak Yüce Allah münafıkları karanlıklar içinde
bırakır. Münafıklar, müminlere: "Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de
aydınlanalım''[Hadid 13] derler. Ancak kendilerine, (arkanıza dönün de bir ışık
arayın"[Hadid 13] karşılığı verilir. Geri dönüp herkese imanı ve ameline
göre nurun verildiği yere giderler, ancak kendilerine verilecek bir şey
bulamazlar. Müminlerin yanına geri dönmek isterler. Sonrası ayette şöyle
zikredilir. "Aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında
rahmet, onlar (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır.''[Hadid
13] Münafıklar: "Sizinle birlikte namaz kılıp cihada katılmaz
mıydık?" dediklerinde, müminler: "Evet, fakat siz kendinizi yaktınız.
Başımıza musibetler gelmesini gözlediniz, şüphe ettiniz. Allah'ın emri
gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) Allah hakkında
da sizi aldattı''[Hadid 14] karşılığını verirler.
Allah en doğrusunu
bilir; bu sur Sırat köprüsünün bittiği yerde çekilir.
Surdan geçmeleri için de
müminler için bir kapı bırakılır. Müminler bu kapıdan içeriye girerler. içinin
rahmet olmasından kasıt budur. Dış tarafında ise aynı hizada olmasa da hemen
aşağısında cehennem bulunur. Münafıklar surun ardına geçmek için yol
bulamadıkları için önlerinde Sırat'tan aşağıya atılmaktan başka bir yol kalmaz.
Bu şekilde cehennemin en dibine atılırlar. Bu da el-Esma' ve's-Sifat'ta (615-620)
açıkladığımız gibi dünyadayken müminlerle alay etmelerinin sonucudur.
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın:
Cehenneme Uğrama
(=Vurud) Meryem Suresi 68,69,70,71,72. Ayetler